Etiket: Nice Sınıflandırması

NOKTALAMA İŞARETLERİNİN GÜCÜ: MAL ve HİZMET LİSTELERİNİN OLUŞTURULMASI İÇİN EUIPO ve WIPO KILAVUZLARI IŞIĞINDA BİR DEĞERLENDİRME


GENEL AÇIKLAMA

Marka tescil başvurularının mal ve hizmet listelerinin oluşturulmasında başlıca üç aşamanın bulunduğunu söyleyebiliriz:

  • Tescili talep edilecek mal ve hizmetlerin doğru şekilde belirlenmesi.
  • Belirlenen mal ve hizmetlerin ait oldukları Nicé sınıflarının doğru şekilde tespit edilmesi ve bu terimlerin başvuru formunda açık, net terimlerle ifade edilmesi.
  • Başvuru formunda yer verilen mal ve hizmetlerin noktalama işaretleri de dahil olmak dilbilgisel ve anlamsal açılardan doğru biçimde yazılması.

Bu yazının konusunu, mal ve hizmetlerin, noktalama işaretleri de dahil olmak üzere başvuru formuna dilbilgisel ve anlamsal açıdan doğru şekilde yansıtılması olarak tanımladığımız üçüncü aşama oluşturmaktadır.

Türk Patent ve Marka Kurumuna (Kurum) yapılan başvurularda genellikle önemsenmeyen üçüncü aşama hakkında Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) ve Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) özel düzenlemeler getirmiş ve bunlara kılavuzlarında yer vermiştir. Dolayısıyla, ele alacağımız konu, yazı boyunca bu kurumların düzenlemeleri esas alınarak okuyuculara aktarılacaktır.

WIPO, Madrid Protokolü kapsamında kendisine iletilen uluslararası marka başvurularını mal ve hizmetlerin sınıflandırmasını da içeren şekli incelemeye tabii tutmaktadır. Bu incelemenin, WIPO’nun Uluslararası Marka Biriminde ne şekilde yapılacağını düzenleyen 25 sayfalık bir inceleme kılavuzu WIPO internet sayfasında görülebilir. Bu bağlantıdan erişebilecek kılavuzun 20 ila 25. sayfaları, markanın kapsadığı mal ve hizmet listelerinin biçimlendirilmesine ilişkindir ve noktalama işaretlerinin, kısaltmaların, büyük/küçük harflerin doğru kullanım biçimi başta olmak üzere çok sayıda açıklamayı, örneklerle birlikte içermektedir.

EUIPO’nun bu bağlantıdan görülebilecek, marka inceleme kılavuzunda da, mal ve hizmet listesinin oluşturulması başlığında (sayfa 273 ve devamı) detaylı açıklamalar yer almaktadır ve yer verilen bilgilerin bir bölümünü noktalama işaretlerinin ve kısaltmaların kullanımı konuları oluşturmaktadır.

Her iki kılavuzu da esas alarak, yazının bağlamında en önemli konu olarak gördüğümüz, marka başvurularının mal ve hizmet listelerinde noktalama işaretlerinin doğru biçimde kullanımı meselesinden başlamak yerinde olacaktır.

MAL ve HİZMET LİSTELERİNDE NOKTALAMA İŞARETLERİNİN DOĞRU KULLANIMI

Konunun önemini EUIPO kılavuzundan ödünç aldığımız ifadeyle belirtirsek: “Bir mal ve hizmet listesinde noktalama işaretlerinin doğru kullanımı çok önemlidir – hatta kullanılan kelimeler kadar önemlidir.” (The use of correct punctuation is very important in a list of goods and services — almost as important as the words.)  

WIPO ve EUIPO kılavuzlarında yer alan açıklamalar; mal / hizmet listeleri oluşturulurken kullanılan noktalama işaretlerinin, koruma konusunun belirlenmesi de dahil olmak üzere özel öneme sahip olduğunu, işaretlerin yanlış kullanımının tescili talep edilen mal ya da hizmetin yanlış biçimde belirlenmesi veya sınıf numarasının değişmesi sonucuna yol açabileceğini net şekilde göstermektedir.

NOKTALI VİRGÜL ve VİRGÜL İŞARETLERİ

Mal ve hizmet listelerinde en sık karşımıza çıkan iki noktalama işareti, noktalı virgül (;) ve virgüldür (,). Bu iki işaretin kullanım amaçları ve mal ve hizmetlerinin içeriği bakımından işaret ettikleri ayrım da birbirlerinden çok farklıdır.

Noktalı virgül (;) işareti, marka tescil başvurularının mal ve hizmet listelerinde yer alan terimler arasında açık bir ayrım yapma amacına hizmet etmektedir. WIPO kılavuzunda belirtildiği üzere, noktalı virgül işareti, birçok ulusal ofis tarafından geçmişten bu yana aynı sınıf içerisinde yer alan birbirlerinden farklı/bağımsız mal ve hizmetler arasında açık bir ayrım yapmak amacıyla kullanılmaktadır. Virgül işaretinin kullanımının ise bu ayrımı gerçekleştirmesi mümkün değildir.

Virgül (,) işareti; geniş kapsamlı bir ifadenin parçası olan, genellikle o geniş kapsamlı ifadeyi takip eden mal veya hizmetleri birbirinden ayırmak amacıyla kullanılmalıdır.

WIPO kılavuzunda yer alan örneklerden birisini kullanarak, konuyu daha açık hale getirebiliriz. Aşağıdaki örnek, noktalı virgül veya virgül kullanımına göre, mal listesinin kapsamının ve sınıf numarasının/sayısının ne şekilde değişebileceğini göstermektedir:

“Sınıf 1: Gıda takviyelerinin üretiminde kullanılan proteinler; vitaminler.” şeklinde düzenlenmiş bir mal listesinde, “vitaminler” malı, noktalı virgül işaretinin kullanımı suretiyle kendisinden önce gelen “gıda takviyelerinin üretiminde kullanılan proteinler” ifadesinden ayrıştırılmış ve bağımsız bir mal niteliğine büründürülmüştür. Bu bağlamda “vitaminler” malı, sınıflandırmanın 5. sınıfında yer aldığından, uygunsuzluk mektubu yazılacak, “vitaminler” malının 5. sınıfa dahil olduğu belirtilecek ve gerekli hallerde ek sınıf ücreti talep edilecektir.

Oysa, aynı başvurunun mal listesi virgül işareti kullanılarak “Sınıf 1: Gıda takviyelerinin üretiminde kullanılan proteinler, vitaminler.” şeklinde düzenlenmiş olsaydı, vitaminlerin nihai bir ürün olmadığı, gıda takviyelerinin üretiminde kullanım amaçlı maddelerden biri olduğu anlaşılacak ve mal listesinin tamamı sorunsuz biçimde 1. sınıfta sınıflandırılabilecekti.

Bir diğer örneği EUIPO kılavuzundan aktararak, konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayabiliriz:

“Sınıf 9: Tarım makineleri; tekstil makineleri için kullanım amaçlı bilgisayar yazılımları.” şeklinde düzenlenmiş bir mal listesinde “tarım makineleri” noktalı virgül işareti ile ayrıldığı sürece, bu makineler sınıflandırmanın 7. sınıfında yer aldığından, uygunsuzluk mektubu gönderilerek, ilgili malın 7. sınıfta yer aldığı bildirilecek ve gerekli hallerde ek sınıf ücreti talep edilecektir. Oysaki, mal listesi “Sınıf 9: Tarım makineleri, tekstil makineleri için kullanım amaçlı bilgisayar yazılımları.” şeklinde sunulmuş olsaydı, tescili talep edilen ürünün tarım ve tekstil makineleri için bilgisayar yazılımları olduğu anlaşılacak ve başvuru herhangi bir sorun olmadan 9. sınıfta işlem görmeye devam edecekti.

NOKTA İŞARETİ

Nokta (.) işaretinin mal ve hizmetlerinde kullanımına ilişkin ilke, WIPO kılavuzunda aşağıdaki şekilde belirlenmiştir: “Nokta işareti sadece, bir sınıfa ait mal/hizmet listesi bittiğinde, listenin sonunda kullanılacak ve bu yolla o sınıfa ait listenin sona erdiği gösterilecektir.”

İncelediğimiz konu bağlamında, Türkiye’deki problemlerin en önemlilerinden birisi, 35. sınıfta yer alan “Müşterilerin malları elverişli biçimde görüp satın alması için xxx, yyy, zzz mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri.” için başvuru yapılması ve kimi durumlarda aynı markalara dayanılarak Madrid Protokolü kapsamında uluslararası marka talep edilmesi halinde ortaya çıkmaktadır.

Maalesef ki, Kurumun elektronik başvuru sistemi, 35. sınıftaki anılan hizmetler için tescil talep edilmesinde seçilecek malları, Tebliğ kapsamında mallara ilişkin ifadeleri ve noktalama işaretlerini aynen kullanarak 35. sınıfın içeriğine aktarmaktadır.  

Bu durumda da, örneğin “Sınıf 35: Müşterilerin malları elverişli biçimde görüp satın alması için Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri.” şeklinde, orta yerinde nokta işaretleri ve büyük harfler defalarca kullanılmış; görsel olarak çirkin olduğu kadar, gramer bakımından yanlış, anlamsal ve terminolojik olarak da hatalı listelerden on binlercesi marka sicilinde yerini almaktadır.

Elbette ki, bu listeler esas alınarak WIPO nezdinde uluslararası tescil talep edildiğinde, uygunsuzluk mektubu almamak veya gelen uygunsuzluk mektuplarının gereğini yerine getirebilmek için listenin orta yerinde bulunan nokta işaretleri, uluslararası başvuru formu doldurulurken başvuru sahibi vekilince veya Kurumdan gelen uyarı üzerine gene vekil tarafından virgüle dönüştürülmekte, gene listenin orta yerinde duran büyük harfler küçük harflerle değiştirilmektedir. Bu yolla WIPO Uluslararası Sicili kendi görsel ve anlamsal bütünlüğünü ve doğruluğunu korumaya devam etmekte, ancak Türk marka sicilindeki görsel açıdan çirkin içerikte ve tüm gramatik, anlamsal yanlışlıklarda değişiklik olmamaktadır. 35. sınıftan bağımsız olarak aynı durum, aynı sınıf içerisindeki malların birbirleriyle nokta işaretiyle ayrıldığı listeler bakımından da ortaya çıkmakta ve Türkiye’de birbirlerinden nokta işaretiyle ayrılmış mal grupları, WIPO nezdindeki uluslararası markalarda birbirlerinden noktalı virgülle ayrılmış hale dönüştürülmektedir.

BÜYÜK – KÜÇÜK HARF KULLANIMI

WIPO kılavuzuna göre, bir mal ve hizmet listesinde büyük harf, yalnızca bir sınıfın başlangıcındaki ilk harf bakımından kullanılacaktır. Sınıfın içerisindeki diğer mallar, ilk harfleri dahil olmak üzere küçük harfle yazılacaktır. Bu durumun istisnası sadece kısaltmalar, özel isimler ve yer isimleri olacaktır. Eğer bir mal/hizmet listesinde belirtilen haller dışında büyük harfler kullandıysa, WIPO bunların tamamını küçük harflere dönüştürecektir.

Türkiye’ye dönecek olursak, eğer son dönemlerde bir değişiklik olmadıysa, tamamı büyük harflerle yazılı mal / hizmet listeleriyle sıklıkla karşılaşılmaktadır. Bu durum, Kuruma elektronik yolla iletilen başvuruların, başvuru sahibinin düzenlediği haliyle Sicile aktarıldığını, o şekilde ilan edilip korunduğunu ve Kurumun büyük-küçük harf değişikliğini yapmadığını göstermektedir. Bahsedilen görünümün görsel açıdan çirkinliği konusunda kanaatimizce tartışma bulunmamaktadır.

KISALTMALAR

EUIPO ve WIPO kılavuzlarının her ikisi de toplumun geneli tarafından bilindiği kabul edilen kısaltmalara mal ve hizmet listelerinde yer verilebileceğini belirtmektedir. Toplumun genelinin bildiği kabul edilen kısaltmalara; TV, DVD, CD, GPS gibi örnekler verilebilir. Buna karşın, incelemeyi yapan uzman mal / hizmet listesinde kullanılmış herhangi bir kısaltmanın toplumca genel olarak bilinmediği yönünde kanaate ulaşırsa, bu kısaltmanın karşılık geldiği malın açık haline kısaltmanın yanında köşeli parantez işareti içerisinde yer verilmesi zorunludur.

EUIPO kılavuzunda yer alan örneğe göre; “Sınıf 9: EPROM cards” şeklinde bir başvuru alınırsa, bu terimin “Class 9: Erasable programmable read-only memory cards.” veya “Class 9: EPROM [erasable programmable read-only memory] cards.” şeklinde düzeltilmesi ve işlemlerin bu şekilde devam etmesi gerekecektir.

TEKİL – ÇOĞUL YAZIM

WIPO kılavuzu mal ve hizmetlerin tekil veya çoğul yazımı konusunu da kapsamaktadır. Kılavuza göre, mallar çoğunlukla çoğul halleriyle listelerde yer almaktadır ve gramatik olarak doğru olduğu sürece çoğul kullanım yerindedir. Ancak, örneğin İngilizcede esasen tekil olarak kullanılan “water” gibi mallar bakımından tekil kullanım yerinde olacaktır.

Hizmetler bakımından da tescili talep edilen hizmetin adının gramatik kullanım biçimine göre tekil veya çoğul yazım biçimi değişebilecektir. Örneğin: Telecommunications veya Transport kullanımlarının uygun olması, ancak birinde tekil diğerinde çoğul kullanımı gibi.

Türkiye’de hizmetlerinin tamamının sonunda “….. hizmetleri” ifadesi kullanıldığından hizmetler bakımından sorun yaşanmayacağı ortadadır. Mallar bakımından ise genellikle çoğul kullanımına aşina olduğumuz gibi, bunun dilbilgisel açıdan doğru olduğu sürece, daha yerinde olduğu kanaatindeyiz. Kurum listesinde de genellikle malların çoğul halinin kullanımı o nedenle kanaatimizce yerindedir.  

SONUÇ ve TEMENNİ

Yazının başında belirttiğim gibi, marka başvurularında mal ve hizmet listelerinin oluşturulmasındaki en önemli aşamalardan birisi, doğru noktalama işaretlerinin kullanımı suretiyle, listelerin daha doğru ve amaca uygun biçimde oluşturulmasıdır.

Konu hakkındaki EUIPO ve WIPO açıklamalarına da yer vererek ve kimi hallerde Türkiye’deki durumu da aktararak şekillendirdiğim yazının, daha doğru uygulamaların oluşturulması ve daha güzel görünümlü bir marka sicilinin ortaya çıkarılması amaçlarına hizmet etmesini umuyorum.   

Önder Erol ÜNSAL

Eylül 2023

unsalonderol@gmail.com

NICE SINIFLANDIRMASI’NIN 12. BASKISI, AÇIKLAYICI NOTLAR, GENEL AÇIKLAMALAR BÖLÜMLERİ VE TÜRK PATENT VE MARKA KURUMUNDAN BEKLENTİLER


Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) tarafından, Nice Andlaşması’na taraf ülkelerin temsilcileriyle birlikte hazırlanan Nice Sınıflandırması’nın 12. baskısı, 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Söz konusu 12. baskıya bu bağlantı aracılığıyla erişim sağlayabilirsiniz.

Bu yazının konusu, Nice Sınıflandırması’nın her yeni baskısı ve bu baskının versiyonları ile birlikte her yıl güncellenen açıklayıcı notlar, genel açıklamalar bölümleri ve Türk Patent ve Marka Kurumundan (TÜRKPATENT), sınıflandırma konusunda WIPO uygulamasına benzer beklentilerdir.

Yukarıda paylaşılan bağlantı üzerinden görülebileceği gibi, Nice Sınıflandırması, sınıf başlıkları (class headings), her sınıf için ayrı ayrı hazırlanan ve her sınıf başlığının devamına eklenen açıklayıcı notlar (explanatory notes), mal ve hizmetlere yönelik alfabetik liste (alphabetical list), genel açıklamalar (general remarks), sınıf başlıklarına eklenen/ çıkarılan veya başka sınıflara transfer edilen malları veya hizmetleri gösteren değişiklikler (modifications) ve araştırma (search) bölümlerini içermektedir. Sınıflandırma bu haliyle, kullanıcısına faydalı yönlendirmelerde bulunan, sadece mal ve hizmet listesinden ibaret olmayan çok yönlü ve oldukça kapsamlı bir platform özelliği taşımaktadır.  

12. baskıya eklenen değişiklikler kısmından kısaca bahsedecek olursak, bu yılki baskıya, diğer birçok değişiklik ve eklemenin yanı sıra, özellikle güncel teknolojik, toplumsal ve kültürel gelişmelere paralel önemli eklemelerin yapıldığını görüyoruz. Örneğin, NFT’lerle, insansı robotlarla ve kripto varlıklarla ilgili gelişmelere bağlı olarak 9. ve 42. sınıflara; COVID-19 pandemisinin etkileri neticesinde tıbbi alana dair mallarla ilgili 5. ve 10. sınıflara; kozmetik ve estetik sektöründeki gelişmelerin uzantısı olarak 3., 5. ve 44. sınıflara ve sanıyoruz ki son yıllarda Kore kültürüne karşı artan merak ve ilgilinin bir yansıması olarak geleneksel Kore ürünleri[1] ile ilgili25.30. ve 33. sınıflara eklemeler yapılmıştır.

Açıklayıcı notlar bölümlerinde, ilgili sınıf başlıkları kapsamına girebilecek mal ve hizmetler hakkında detaylı notlar ve örnekler bulunmaktadır. Genel olarak, ilgili sınıfa hangi kategorilerde bulunan malların/ hizmetlerin dahil edilip edilemeyeceği açıklayıcı notlar kısmından büyük ölçüde çözümlenebilmektedir.   

Genel açıklamalar bölümünde ise geçmiş yıllarda olduğu gibi, özetle eğer herhangi bir mal veya hizmet, alfabetik listeye göre sınıflandırılamıyorsa ve WIPO tarafından yayımlanan açıklayıcı notlar çerçevesinde yine de herhangi bir sınıfa dahil edilemiyorsa sınıflandırma için hangi kriterlere başvurulabileceği örneklerle detaylı şekilde açıklanmıştır. Nice Sınıflandırması’nın güncel genel açıklamalar bölümünün faydalı olabileceğini düşünerek yaptığımız çevirisine aşağıda yer veriyoruz:

Genel Açıklamalar

….

Mallar

a. Bitmiş bir ürün, kural olarak işlevine veya amacına göre sınıflandırılır. Eğer söz konusu bitmiş ürünün işlevi veya amacı sınıf başlıklarının hiçbirinde bulunmuyorsa, bitmiş ürün alfabetik listede belirtilen diğer bitmiş benzer ürünlerle karşılaştırılarak sınıflandırılır. Eğer yine de bir benzerlik kurulamazsa, ürünün yapıldığı materyal ya da çalışma şekli gibi diğer ek kriterlere başvurulur.

b. Çok amaçlı bitmiş bir ürün (örneğin radyolu saatler), işlevine veya kullanım amacına uygun olan tüm sınıflara dahil edilerek sınıflandırılabilir. Fakat, eğer bir ürünün ana işlevi varsa, o zaman ürün o ana işleve göre sınıflandırılır. Eğer bu işlevler veya amaçlar hiçbir sınıf başlığında bulunmuyorsa, bu durumda yukarıda (a) bendinde bahsedilen kriterler uygulanır.

c. İşlenmemiş ya da yarı işlenmiş ham maddeler, kural olarak meydana geldikleri maddeye göre sınıflandırılırlar.

d. Başka bir ürünün bir parçasını oluşturacak ürünler eğer diğer amaçlarla kullanılmıyorlarsa ürün ile aynı sınıfta kabul edilir. Diğer durumlarda yukarıda belirtilen (a) bendindeki kriterler uygulanır.

e. Eğer bir ürün, bitip bitmemiş olmasına bakılmaksızın, yapıldığı malzemeye göre sınıflandırılacaksa ve eğer farklı malzemelerin birleşimiyle oluşturulmuşsa, diğerlerine göre daha baskın olan malzemesine göre sınıflandırılır.

f. İçinde taşıyacağı ürüne uyumlu olarak üretilen kılıflar kural olarak söz konusu ürünle aynı sınıfta sınıflandırılır.

Hizmetler

a. Hizmetler, kural olarak hizmet sınıflarının başlıklarında ve ilgili açıklayıcı notlarda belirtilen faaliyet alanlarına göre sınıflandırılır. Fakat eğer bu faaliyet alanları sınıf listesinde ve açıklayıcı notlarda belirtilmemişse, söz konusu hizmet, alfabetik listede belirtilen diğer karşılaştırılabilir hizmetlerle benzerlik kurularak sınıflandırılır.

b. Kiralama hizmetleri kural olarak kiralanan nesneler aracılığıyla sunulan hizmetlerin bulunduğu sınıfa göre sınıflandırılır (örneğin telefon kiralama hizmetleri 38. sınıfta yer alır). Leasing (kiralama) hizmetleri, kiralama (rental) hizmetlerine benzerdir ve bu sebeple aynı sınıfta yer alır. Fakat, alım kiralaması finansmanı hizmetleri, finansal hizmetler olarak 36. sınıfta yer alır.

c. Tavsiye, bilgi veya danışmanlık sağlama hizmetleri kural olarak tavsiye, bilgi ya da danışmanlık hangi konu hakkında veriliyorsa, o konunun dahil olduğu sınıfta kabul edilir [örneğin ulaşım danışmanlığı (39. sınıf); işletme yönetimi danışmanlığı (35. sınıf); finansal danışmanlık ( 36. sınıf); güzellik danışmanlığı (44. sınıf)]. Tavsiye, bilgi veya danışmanlığın elektronik yollarla (örn. telefon, bilgisayar vasıtasıyla) verilmesi, bu hizmetlerin sınıflandırılmasını etkilemez.

d. Franchising çerçevesinde sunulan hizmetler, franchising veren tarafından sunulan hizmetlere göre sınıflandırılır (örneğin franchising ile ilgili iş yönetimi hizmetleri 35. sınıfta kabul edilir; franchising ile ilgili finansal hizmetler 36. sınıfta; franchising ile ilgili hukuki hizmetler 45. sınıfta kabul edilir).


WIPO tarafından paylaşılan genel açıklamalar ve her sınıf için ayrı ayrı eklenen açıklayıcı notlar bölümlerinin ve en önemlisi bu bölümlerin her yıl güncel konular paralelinde geliştiriliyor ve güncellenerek paylaşılıyor olmasının oldukça önemli ve faydalı olduğunu düşünüyoruz.

Ulusal mevzuata gelecek olursak, Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ TÜRKPATENT tarafından en son 30 Aralık 2016 tarihinde yayımlamıştır ve 1 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İlgili tebliğde ve ekinde yer alan mal ve hizmet listesinde, sınıflandırmadaki genel açıklamalarla ilgili detaya girilmemiş, sınıf başlıklarıyla ilgili herhangi bir açıklayıcı nota yer verilmemiştir. Ancak çok genel bir ifadeyle birkaç husus ilgili tebliğin 3. maddesinde aşağıdaki gibi belirtilmiştir:

Mal ve hizmet sınıflandırma listesinin kapsamı ve uygulama

MADDE 3 

(3) Bu liste, tüm malları ve hizmetleri kapsamaz. Herhangi bir genel başlık kapsamına girmeyen ve listede belirtilmemiş mallara veya hizmetlere marka tescil başvurusunda yer verilmesi durumunda; söz konusu mallar veya hizmetler, listede yer alan, aynı Nis sınıfında bulunan ve benzer nitelik, fonksiyon veya amaca sahip olan mallarla veya hizmetlerle aynı kapsamda değerlendirilebilir.


TÜRKPATENT, 27 Ekim 2022’de ‘‘Marka Başvurularında Mal/Hizmet Sınıflandırması’’ başlıklı bir webinar düzenlemiştir. Bu webinarın TÜRKPATENT tarafından düzenlenen diğer webinarlarla karşılaştırıldığında en yüksek katılımcı sayısına sahip (407 kişi) webinar olduğunu görüyoruz.  

İlgili webinara katılımın bu denli fazla olması, soru cevap kısmında da hayli fazla sorunun sorulmuş olması, mal ve hizmet sınıflandırması konusuna olan ilginin ne kadar yüksek olduğunun ve belki de sınıflandırma konusundaki eksikliklerin ya da tereddütlerin ve en önemlisi bilgi ihtiyacının bulunduğunun göstergesi olmuştur.

En son 1 Ocak 2017 itibarıyla yürürlüğe giren mal ve hizmet sınıflandırmasına yönelik ulusal tebliğin üzerinden altı yılın geçmiş olması, bu altı yıllık süre zarfında teknolojik, toplumsal, kültürel alanlarda çok önemli gelişmelerin gerçekleşmesi ve WIPO tarafından 2017’de yürürlüğe giren 11. baskıdan sonra 2018- 2022 yılları arasında bu baskının beş versiyonun (güncellemesinin) ve 2023 tarihli 12. baskının yayınlanmış olması göz önüne alınırsa, TÜRKPATENT tarafından tebliğ edilen 2017 tarihli mal ve hizmet listesinin işlevsellik özelliğini günden güne kaybetmekte olduğunu ve uygulamada yetersiz kaldığını söylememiz gerekir.

Tüm bu sebeplerle, Kurum tarafından güncel mal ve hizmet listesinin ya da ek listenin paylaşılması ve mümkünse WIPO uygulamasında olduğu gibi açıklayıcı notlar ve genel açıklamalar gibi bölümlerle desteklenmesi yönünde sektörel bir ihtiyacın olduğu kanaatindeyiz. Güncel veya ek tebliğin en kısa sürede sektörle paylaşılmasını umut ediyor, mal ve hizmet sınıflandırması konusundaki webinarların/ toplantıların devamını diliyoruz.

Esen TEKİN

Ocak 2023

esentekin@gmx.de


DİPNOTLAR

[1] 25. sınıfa dahil edilen ‘hanbok’ geleneksel bir Kore kıyafetidir.

  30. sınıfa dahil edilen ‘doenjang [condiment]’, ‘gochujang’ ve ‘kimbap’, Kore’ye özgü yiyeceklerdir.

  33. sınıfa dahil edilen ‘soju’ ve ‘makkoli’ ise Kore’ye özgü alkollü içeceklerdir.

Nicé Sınıflandırmasının Genel Başlıkları ve Açıklayıcı Notlarında 2020 Değişiklikleri Yürürlüğe Girdi

Marka tescilinde malların ve hizmetlerin sınıflandırılması amacıyla kullanılan Nicé Sınıflandırmasında yapılan değişiklikler 1 Ocak 2020 tarihi itibarıyla yürürlüğe girdi.

Nicé Birliği Uzmanlar Komitesi ve WIPO Uluslararası Bürosu tarafından yapılan değişiklikler çerçevesinde oluşturulan sınıflandırmanın 11. baskısındaki 2020 değişiklikleri, esasen çeşitli hizmet sınıflarındaki genel başlıklara (class headings) ve açıklayıcı notlara (explanatory notes) yöneliktir.

Genel başlıklarda yapılan değişiklikler esasen 37., 38., 39., 40., 42. ve 44. sınıflara yöneliktir.

Bu değişikliklerden daha önemlisi açıklayıcı notlarda yapılan ek açıklamalar ve yeniliklerdir.

Genel başlıklar ve açıklayıcı notlardaki değişiklikleri, anılan bölümlerin eski hallerini de görerek incelemek isteyen takipçilerimiz https://www.wipo.int/classifications/nice/en/ITsupport/Version20200101/index.html bağlantısındaki ” List of Classes and List of Classes with Explanatory Notes” başlığı altındaki İngilizce dokümanı inceleyebilirler.

Türkiye’de marka başvuru, inceleme ve danışmanlık süreçlerindeki en önemli problemlerden birisinin sınıflandırmaya yönelik eksik ve yanlış bilgi ve bilgi aktarımı olduğu dikkate alınırsa, konuyla ilgilenenlerin 2020 değişikliklerini, özellikle de açıklayıcı notlardaki yenilikleri dikkatli biçimde değerlendirmeleri kanaatimizce yerinde olacaktır.

Önder Erol ÜNSAL

Ocak 2020

unsalonderol@gmail.com

IP TRANSLATOR Davası Işığında OHIM Harmonize Veri Tabanı (HDB)

ohimfoto

Tescil ettirmek ettiğiniz markanızın risk almadan ilk derece incelemesini geçebilecek olması sizce hayal mi? Veya emtia kısıtlaması olmadan veya emtia açıklaması istenmeden yayına çıkması?  Söz konusu önermeler şimdilik Türk Hukuku ve Türk Patent Enstitüsü uygulamaları ışığında pek mümkün gözükmese de Avrupa Birliği’nin göz bebeği olan İç Pazarda Uyumlaştırma Ofisi (OHIM) 2009 yılından beri, hayal gibi görünen Harmonize Veri Tabanı (Harmonised Database-HDB) projesini hayata geçirmek için son hız çalışmakta.

Projenin ivme kazanması aslında 2012 tarihli IP Translator[1] davasına dayanmakta. Bu davanın sonucunda Avrupa Adalet Divanı[2] sınıf başlıklarını oluşturan (‘class headings’) terimlerin mal ve hizmetleri açık ve şüpheye mahal vermeyecek şekilde tanımlaması halinde sınıf başlıklarını, emtia listesinde kullanmanın mümkün olduğunu karara bağlamıştır. Avrupa regülasyonlarını kökten bir reforma sürükleyen davada, 16 Ekim 2009 tarihinde İngiltere menşeli bir kişi ‘IP TRANSLATOR’ ibaresini 41. sınıfa ait sınıf başlığı için tescil ettirmek için başvurmuştur. İngiltere Marka Ofisi (UK IPO)  tescil başvurusunu ibarenin ayırt edicilik özellikten yoksun ve kapsadığı hizmetler nezdinde tanımlayıcı olması sebebiyle reddetmiştir.UK IPO, ‘tercüme hizmetlerinin’ başvurunun emtia listesinde 41. sınıfta açık olarak yazmamasına rağmen, başvuruda yer alan ilgili sınıf başlığının 41. sınıfta yer alan tüm hizmetleri kapsadığı görüşünden[3] yola çıkarak başvuruyu reddetmiştir. Fakat sınıf başlıklarının yorumlanması konusunda OHIM veya Avrupa Birliği’nde bulunan diğer ulusal marka ofislerinin benzer durumlar için marka başvurularını farklı şekillerde yorumladığı bilinmektedir.

Başvuru sahibi başvurunun reddedilmesine karşı itiraz ederek IP TRANSLATOR ibaresinin 41. sınıfta tercüme hizmetlerini kapsamadığını, bu nedenle red kararının iptalini isteyerek mesnetsiz olduğunu savunmuştur. İlk derece mahkemesi başvuru sahibini haklı bularak tercüme hizmetlerinin eğitim, öğretim hizmetleri; eğlence; spor ve kültürel aktivite sağlama hizmetlerinin alt sınıfı olamayacağına kanaat getirerek, Adalet Divanı’na sınıf başlıklarının nasıl yorumlanması gerektiğine dair üç adet soru yöneltmiştir. Adalet Divanı ise, marka başvurularında yer alan mal ve hizmetlerin herhangi bir belirsizliğe veya geniş yorumlamaya mahal vermeyerek açık ve kesin olması gerektiğini karara bağlamıştır. Bu yorumun özellikle OHIM ve çeşitli AB ulusal marka ofislerinin uygulamalarına etkileri olmuştur. An itibariyle AB’nin marka konjonktüründeki asıl amacı, emtia listelerinin yorumlanmasında herhangi bir karışıklığa yol açmamak ve ortak bir yorum ve uygulama birliğine sahip olmaktır. Avrupa Adalet Divanı aynı zamanda Nice sınıflandırma sistemindeki sınıf başlıklarının bazılarının tescile uygun olarak net ve açık olduğunu vurgularken örnek verdiği 45. sınıfta yer alan hizmetlerin genel ve belirsiz olduğunu belirtmiştir. Ulusal marka ofisleri söz konusu başvuruların AB direktif ve regülasyonlarına uygunluğunu yorumlarken açıklık ve netlik kriterlerine uymaları gerektiğini belirtmiştir.

İşte bu nedenledir ki IP TRANSLATOR davasının ardından, OHIM’de mal ve hizmetlerin değerlendirilmesi ve yorumlanması nezdinde ortak bir dil geliştirmek için ulusal marka ofislerinin de katılımı ile HDB’nin yaratım süreci hız kazanmıştır.

Söz konusu proje, OHIM kadar Avrupa Birliği’nde yer alan ülkeler ulusal marka ofislerinin de entegrasyonunu içermektedir. Bu projeyle amaçlanan, marka uzmanının ilk aşamada mal ve hizmetler konusunda yaptığı incelemeyi hem kolaylaştırmak, marka başvurularını hızlandırmak ve en önemlisi hem OHIM hem de başvuru sahibi için marka tescili matbu giderlerini azaltmaktır. HDB’nin amaçladığı bir diğer konu ise, veri tabanlarında İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca veya İspanyolca dillerinde var olan emtia listelerini otomatik olarak Topluluk üyesi devletlerin dillerine çevrilmesi için (yaklaşık 23 dilde) yapılan tercüme harcamalarını[4] sıfıra indirmektir. Bu motivasyonla, Avrupa Birliği’nde yer alan tüm ulusal marka ofislerinin[5] , kendi veri tabanlarını HDB’ye entegre etmesi ile birlikte HDB, 2014 yılından beri aktif olarak hem ulusal marka ofisleri hem de marka başvurusu yapan hukuk büroları ve şirketler tarafından aktif olarak kullanılmaktadır.

HDB’nin içeriğinde 23 dilde 73.000’den fazla terim yer almakta olup, mal ve hizmetlere ilişkin terimler her geçen gün artmaktadır. Bir diğer özellik ise OHIM’de yapacağınız marka başvurusuna ait emtia listesini HDB’den seçmeniz halinde, tüm AB ülkelerinde söz konusu emtia listesinin KABUL EDİLECEĞİ GARANTİDİR. Başka bir deyişle marka başvurunuzda yer alan emtia listesi ilk aşamada reddedilmeyerek hızlı bir şekilde itiraz için yayına çıkacaktır.

HDB’ye yeni mal ve hizmetler nasıl ekleniyor?

Yukarıda da bahsedildiği üzere, HDB sadece OHIM değil ulusal marka ofislerinin veri tabanlarının bir bileşkesidir ve birbirlerinden beslenmektedirler. Böylelikle mal ve hizmetlerin Nice sınıflandırmasına göre otomatik olarak güncellemeleri yapılmaktadır. Bütün ulusal marka ofisleri her ay kendilerine ayrılan özel bir ağda HDB’ye eklenmek çeşitli mal ve hizmet önerileri yapmakta ve belirli bir süre için söz konusu mal ve hizmetler tüm ofislerin oyuna sunulmaktadır. Her ulusal ofisin tek bir oy hakkı olup çoğunluk prensibine göre terimle HDB’ye eklenmektedir.  Böylelikle veri tabanı yönetişimi sağlanmaktadır.

Diğer bir yandan, HDB’nin diğer bir özelliği ise piyasanın değişen ve gelişen koşullarına ayak uydurmasıdır. HDB, çok hızlı gelişen teknoloji sektöründe faaliyet gösteren şirketler için oldukça ideal hale gelmektedir. Çünkü HDB dışındaki diğer veri tabanları, teknolojik gelişim ve market gereksinimlerini takipte zorlanmaktadır. Bu yapısıyla da HDB devamlı gelişen ve dinamik bir veri tabanı haline gelmektedir.

Kısa bir özet yapmak gerekirse HDB;

  • kullanıcılara veri tabanını kullanmak suretiyle kendi emtia listesini hazırlama olanağı sunmakta,
  • HDB’de yaratılan emtia listelerinin Avrupa Birliği üyesi tüm ulusal marka ofisleri tarafından kabul edileceği garanti altına alınmaktadır. Veri tabanında yer alan her terim, tüm AB marka ofislerinde yer alan marka uzmanları tarafından incelenmekte ve anında kullanıcının istediği 23 AB dilinden birine çevrilmektedir. Yani başvuru sahibi, sınıflandırma ilgili hiçbir problem yaşamadan markasını yayına hızlıca çıkarabilecektir.

HDB’nin AB üyesi ülke marka ofisleri ile işbirliğinden söz etmiştik. AB ülkelerinin yanı sıra  TM5 olarak adlandırılan ve dünyanın en büyük marka ofisleri olarak kabul edilen Çin, Japonya, OHIM, Güney Kore ve Amerika Birleşik Devletleri’ne ait ID list olarak anılan ve yine HDB’deki mantığı izleyen önceden onaylanıp kabul edilmiş mal ve hizmet listesi ile Madrid başvuruları için  Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü[6] tarafından onaylanan  Madrid mal ve hizmet sistemi [7] tarafından beslenmektedir. Yani bir bakımdan AB içerisinde veri tabanları arasında ortak bir dil sağlanırken söz konusu 5 ofisin de katılımıyla global bir mal ve hizmetlere terminolojisi geliştirilmektedir.

Taksonomi nedir?

HDB’nin kendine terminoloji sistemi Taksonomi ağacını[8] içermekte olup söz konusu iskelet, genelden özele olmak üzere mal ve hizmetleri hiyerarşik olarak listelemektedir. Bu yapı her ne kadar Nice sınıflandırmasına benzetilse de, Nice sınıflandırma sisteminin yerini almak için değil, onun yorumlanmasına yardımcı olarak geliştirilmiştir. Taksonomi ağacının neye benzediğine dair örnek aşağıda yer almaktadır.

tax1

 

Taksonomi ağacında yer alan 1. sınıfa dair mal başlıkları

                 

tax2

 

Taksonomi’de yer alan her mal ve hizmet kullanıcılar tarafından marka başvuruları için kullanılamamaktadır. Çünkü Taksonomi, çok genel ve geniş mal ve hizmet tanımları içermektedir. Unutulmamalıdır ki, Taksonomi herhangi bir hukuki yaptırımı bulunmayan, kullanıcılara mal ve hizmetlerin sınıflandırılmasında yardımcı olmak için geliştirilen bir yol haritasıdır. Fakat kullanıcılara mal ve hizmetlerine has bir koruma sağlamakta olup dinamik ve esnek yapısıyla piyasa ve kullanıcılardan gelen terminoloji taleplerinin değerlendirilmesi sonucunda, değişikliklere kolay uyum sağlayabilen bir yapıya sahiptir. Bu da Taksonomi’yi daha da cazip kılmaktadır.

HDB nasıl kullanılır?

HDB’ye ulaşmak için herhangi bir ayrı internet sayfası bulunmamaktadır. HDB, OHIM bünyesinde geliştirilen çeşitli enstrüman ve araçlarla beslenmektedir. Bu araçlardan en çok bilinen ve Türkiye’de en çok kullanılanlardan birisi de TMclass’dir. Türk Patent Enstitüsü’nün veri tabanı Tmclass’i besleyen veri tabanları arasındadır. TMclass’da ulusal marka ofisi olarak yer almak için AB üyeliği şartı aranmamaktadır.

TMclass, marka başvurusu yaparken seçilen mal ve hizmetlerin hangi sınıfa düşeceğini gösteren basit bir rehberdir. TMclass daha önce de bahsedilen TM5 ortaklarının veri tabanlarından beslenmektedir. Teker teker ortakların veri tabanlarında arama yapabileceğiniz gibi HDB sayesinde bütün veri tabanlarındaki sınıflandırma sonuçlarını aynı anda görmek mümkündür.  Görsel olarak nasıl göründüğüne bakacak olursak:

Candy[9] terimi için sınıf belirtmeden yapılan arama sonuçları HDB’de aşağıdaki gibidir:

 

tax3

Sol sütunda Taksonomi ağacı görülmektedir ve Candy terimini kapsayan 5, 9,11,20,21,28 ve 30. sınıflar ve sınıf başlıkları yer almaktadır.

İlk sütunda yer alan ve kırmızı ok ile gösterilen kısım HDB’yi; turuncu ok ile gösterilen kısım ise Nice sınıflandırmasını; mor ok TM5 ortaklarının veri tabanını son olarak mavi ok ise Madrid mal ve hizmet sınıflandırmasını temsil etmektedir. Sütunlarda yer alan yeşil ibare ise söz konusu terimin veri tabanlarında var olup olmadığını belirtmektedir.

HDB sistemsel olarak mal ve hizmetlerin sınıflandırması bağlamında uluslararası konjonktürde var olan sistemlerin karşılaştırılmasına olanak tanıyıp global bir terminolojik birliğe varmayı amaçlamaktadır.

Kanımca, HDB’nin başarılı olması için ulusal marka ofislerinin oynayacağı rol önem teşkil etmektedir. Çünkü avukatlar veya marka başvuruları için şirketlerde yer alan bölüm çalışanlarının emtia listeleri oluşturmadaki eski alışkanlıklarını bırakarak yeni sisteme adapte olmalarını gerektiren bir reform ile karşı karşıyayız. Çoğunluğun da aynı fikirde olacağı üzere özellikle avukatlar alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçmemeleri ile bilinirler ve var olan sistemi bükerek veya etrafından dolanarak yine aynı sonuca ulaşmaya çalışırlar. Bu nedenle, alışkanlıklara yüksek derecede bağlılık, söz konusu sisteme uyum ve entegrasyonu için bir engel oluşturmaktadır. HDB’nin etkili kullanımı için, ulusal marka ofislerinin, avukatların veya başvuru sahibi şirketlerin HDB kullanımını zorunlu kılacak yöntemler geliştirmeleri ve HDB ile ilgili gerekli eğitimleri vermeleri gerekmektedir. Her ne kadar bir AB ofisi olarak faaliyet gösterse de OHIM’in HDB’nin yaygınlaştırılması hususunda Avrupa Birliği ile sınırlı kalmayarak Taksonomi uyumlaştırma metotlarını global alana taşıması ve Avrupa Birliği’nde yer almayan ülkelerin marka ofislerini de söz konusu sisteme dahil etmesi gerekmektedir.

Av. Selin KALEDELEN

İç Pazar Uyumlaştırma Ofisi (OHIM)

Selin.KALEDELEN@ext.oami.europa.eu

 

[1] IP Translator (C-370/10)

[2] Court of Justice of the European Union (CJEU)

[3] Class heading cover all approach

[4] 2015 yılı rakamlarına gore OHIM’in tercüme giderlerinin 2015 yılı için 20.000 Euro’dan fazla olduğu tahmin edilmektedir.

[5] Veri tabanları ile HDB sistemini besleyen ulusal marka ofisleri listesi şöyledir: Avusturya (OPA), Bulgaristan (BPO), Benelüks (BOIP), Güney Kıbrıs (DRCOR), Çek Cumhuriyeti (IPO CZ), Almanya (DPMA), Danimarka (DKPTO), Estonya (EPA), İspanya (OEPM), Finlandiya (PRH), Fransa (INPI), İngiltere (UKIPO), Yunanistan (GGE), Hırvatistan (SIPO HR), Macaristan (HIPO), İrlanda (IE IPO), İtalya ( UIBM), Litvanya (VPB), Letonya (LRPV), Malta ( CD IPRD), Polonya ( PPO), Portekiz (INPI PT), Romanya (OSIM), İsveç (PRV), Slovenya (SIPO), Slovakya (SK)

[6] World Intellectual Property Organization (WIPO)

[7] Madrid Goods & Services (MGS)

[8] Taxonomy Tree

[9] Türkçe “Şeker” anlamına gelmektedir.

Adalet Divanı Genel Mahkemesi “KARIS” Kararı – Malların ve Hizmetlerin Benzerliğinde Nicé Sınıflarının Etkisi (T-720/13)

man-spraying-herbicide-on-corn

 

Malların ve/veya hizmetlerin benzerliğini değerlendirmek kanaatimizce, markaların benzerliğini değerlendirmekten daha zor ve daha üst düzey teknik bilgi gerektirir bir husustur. Türkiye’de bu değerlendirme yapılırken kullanılan birkaç temel araç bulunmaktadır. Bahsedilen temel araçlardan ilki Türk Patent Enstitüsü (TPE) tarafından yayınlanan Sınıflandırma Tebliği’dir (http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/resources/temp/8977CC5D-0053-40F7-BF7A-B588FED46BC9.pdf). Sınıflandırma tebliği ile oluşturulan alt grupların birbirlerine benzeyen mal veya hizmetleri kapsadıkları kabul edilmekte ve markaların birbirleri ile aynı veya benzer bulunması halinde aynı alt grupta yer alan mallar ve hizmetler farklı kişiler adına tescil edilmemektedir.

Sınıflandırma tebliğ ve alt grup sistemi IPR Gezgini’nde yayınlanmış birkaç yazıda eleştirilmiş ve bu sistemin marka incelemesi amacına tam olarak hizmet edemeyeceği belirtilmiştir. (http://iprgezgini.org/2013/12/16/nice-siniflandirmasinin-genel-yapisi-etkisi-ve-siniflandirma-ilkeleri/)

Malların ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken kullanılan bir diğer araç ise Nicé Sınıflandırması’dır. Sınıflandırmayı kuran anlaşma, malların ve hizmetlerin benzerliği konusunda ofislerin yapacağı değerlendirmeyi etkileyebilecek herhangi bir hüküm içermemektedir. Tersine, anlaşmada sınıflandırmanın etkisinin taraf her ülke tarafından ona tanınan etki olacağı belirtilmiş, ofisler sınıflandırmayı esas veya yardımcı sistem olarak kullanmakta serbest bırakılmış ve ofislere sadece yapacakları yayınlarda ve düzenledikleri belgelerde sınıf numarasını belirtme zorunluluğu getirilmiştir. Buna karşın, Türkiye’de sınıflandırmanın aynı sınıfında yer alan tüm malların veya hizmetlerin birbirlerine benzer olduğunu savunan bir anlayış hakimdir.

Avrupa Birliği İç Pazarda Uyumlaştırma Ofisi (OHIM) marka incelemesi yaparken, malların ve hizmetlerin benzerliğini Türkiye’de olduğu gibi standart listeleri esas alarak değerlendirmemekte, tersine malları ve/veya hizmetleri birbirleriyle karşılaştırarak, bunların birbirine benzer veya benzemez olduğuna karar verilmektedir.

Bununla birlikte OHIM tarafından 2013 yılında oluşturulan “aşamalı tasnif (taxonomy)” yapısının, TPE’ndeki alt grup sistemine benzer bir uygulama getirdiği ve malların ve hizmetlerin benzerliğinin değerlendirilmesinde kullanılabileceği şeklinde bir yanlış algılama ortaya çıkmıştır.

“Aşamalı tasnif (taxonomy)”, sınıflandırılamayacak derecede genel veya kapsamı çok geniş içerikli tabirlerle karşılaşıldığı sürece, bunları sınıflandırılabilir ve kapsamı belli terimlere bölerek, basamaklı – hiyerarşik bir yapı oluşturmak olarak tanımlanabilir. Yapı çerçevesinde, sınıflandırılamayacak derecede geniş kapsamlı ifadeler, bir alt kategoride kapsamı daha belirgin bir ifadelere indirgenecek ve sınıflandırmaya uygun kapsayıcı terimlerle karşılaşıldığı sürece alt basamaklara inilmeyecektir. Sınıflandırmaya uygun kapsayıcı terimlerden oluşan üst veya alt kategori terimlerin bütün olarak meydana getirecekleri grup başlıkları, ilgili sınıfta yer alan malların veya hizmetlerin tümünü tek seferde ifade eden yeni sınıf kapsamlarını oluşturacaktır. Konu hakkında daha detaylı bilginin IPR Gezgini’nde önceden yayınladığımız http://iprgezgini.org/2013/12/17/ip-translator-iv-sinif-kapsamlari-calismasi-avrupa-birliginde-sinif-basliklarinin-revizyonu-projesi/ yazısından edinilmesi mümkündür.

Yazıya bu denli bir uzun giriş yapmamızın nedeni, yazı içeriğinde aktaracağımız Adalet Divanı Genel Mahkemesi kararının esasen malların ve hizmetlerin benzerliğinin değerlendirilmesinde kullanılan araçlara yönelik olmasıdır. Bu aşamada söyleyeceklerimizi, yazının sonuç kısmına bırakarak dava hakkında bilgi vermeye başlamamız yerinde olacaktır.

Avusturya menşeili “GAT Microencapsulation GmbH” (bundan sonra “GAT” olarak anılacaktır), “KARIS” kelime markasının tescil edilmesi için 2011 yılında OHIM’e başvuruda bulunur. Başvuru kapsamında 1.,5. ve 35. sınıflara dahil bazı mallar ve hizmetler yer almaktadır.

KARIS

Başvurunun ilan edilmesinin ardından Alman menşeili “BASF SE” (bundan sonra “BASF” olarak anılacaktır) firması ilana karşı itiraz eder. İtirazın gerekçesi, itiraz sahibi adına OHIM ve çeşitli AB üyesi ülkelerde “Sınıf 1: Bitki gelişimi düzenleme müstahzarları. Sınıf 5: Fungisitler.” malları için tescil edilmiş “CARYX” ve “Sınıf 5: Herbisitler.” için tescil edilmiş “AKRIS” markalarıdır.

CARYX

İtiraz sonrası başvuru sahibi mal listesinde kısıtlama yapar ve 1. sınıfa dahil malları takip eden şekilde düzenler: “Gübreler, bitkiler ve gübreler için büyüme düzenleyicileri hariç olmak üzere sanayi, bilim, fotoğrafçılıkta ve bunun yanında tarım, bahçecilik ve ormancılıkta kullanılan kimyasallar;…. gübreler, bitkiler ve gübreler için büyüme düzenleyicileri hariç olmak üzere bitki koruma ve bakım müstahzarları; …….”. Başvuru sahibi diğer sınıflarda da benzer içerikli kısıtlamalar yapar.

BASF, başvuru sahibi tarafından yapılan kısıtlamanın, malların ve hizmetlerin benzerliğini ortadan kaldırmadığı görüşündedir ve ilana itirazını geri çekmez.

OHIM itiraz birimi, başvuru ile itiraz sahibinin “CARYX” markası arasında karıştırılma olasılığının ortaya çıkabileceği tespiti doğrultusunda itirazı kısmen haklı bulur ve başvuruyu 1.,5. sınıflara dahil bazı mallar bakımından reddeder. Ret kararı kapsamında bulunan mallar İngilizce olarak aşağıya kopyalanmıştır: “Sınıf 1: Chemicals used in industry, science, as well as in agriculture, horticulture and forestry excluding manures, growth regulator for plants and fertilizers; plant preservation and care preparations, excluding manures, growth regulator for plants and fertilizers; all the aforesaid goods not relating to dietetic substances adapted for medical use, food supplements for medical purposes, food supplement substances; dietetic food for medical purposes; dietetic beverages adapted for medical purposes. Sınıf 5: Chemical and veterinary products; sanitary preparations for medical purposes; disinfectants; preparations for destroying vermin; phytosanitary products, excluding fungicides and herbicides; plant protection preparations; capsules and micro capsules for medicines and active ingredients; all the aforesaid goods not relating to dietetic substances adapted for medical use, food supplements for medical purposes, food supplement substances.”

“GAT” bu karara karşı itiraz eder, itirazı kısmen kabul edilir, ancak sadece 5. sınıfa dahil “ilaçlar için mikro kapsüller ve kapsüller, tıbbi amaçlı hijyenik müstahzarlar ve veterinerlik müstahzarları” ret kararının kapsamından çıkartılır ve kalan mallar için ret kararı OHIM Temyiz Kurulu tarafından onanır.

“GAT”, Temyiz Kurulu kararını yerinde bulmadığından ve markalar arasında karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağı görüşünde olduğundan, karara karşı dava açar.

Dava , Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nde görülür ve 30 Eylül 2015 tarihinde T-720/13 sayılı kararla sonuçlandırılır. Kararın tam metnine http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf;jsessionid=9ea7d0f130d5db6942aa57a14d7e9e86a11a0ac84d46.e34KaxiLc3eQc40LaxqMbN4Oc34Le0?text=&docid=168883&pageIndex=0&doclang=EN&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=855070 bağlantısından erişilmesi mümkündür.

Davada değerlendirilen konu, başvuruya konu “KARIS” markası ile ilana itiraz sahibinin “Sınıf 1: Bitki gelişimi düzenleme müstahzarları. Sınıf 5: Fungisitler.” malları için tescilli “CARYX” markası arasında, kısmi ret kararı kapsamındaki “Sınıf 1: Gübreler, bitkiler ve gübreler için büyüme düzenleyicileri hariç olmak üzere sanayi, bilimde ve bunun yanında tarım, bahçecilik ve ormancılıkta kullanılan kimyasallar; gübreler, bitkiler ve gübreler için büyüme düzenleyicileri hariç olmak üzere bitki koruma ve bakım müstahzarları. Sınıf 5: Kimyasal ürünler; dezenfektanlar; zararlı haşaratı yok etmek için müstahzarlar; fungisitler ve herbisitler hariç olmak üzere bitki sağlığı ürünleri; bitki koruma müstahzarları; aktif bileşenler için kapsüller ve mikro kapsüller.” malları bakımından karıştırılma olasılığının ortaya çıkıp çıkmayacağıdır.

Genel Mahkeme’nin malların ve hizmetlerin benzerliğine ilişkin olarak karar içeriğinde yer verdiği genel ilkelerin aktarılması, bu yazının hazırlanmasının asıl amacını oluşturmaktadır. Dolayısıyla, belirtilen genel ilkeler mahkeme kararında yer aldıkları şekliyle aşağıda okurların bilgisine sunulmaktadır:

Yerleşik içtihada göre, malların benzerliği değerlendirilirken ilgili mallara ilişkin tüm faktörler dikkate alınmalıdır. Bu faktörler arasında, diğerlerinin yanısıra, malların niteliği, amacı, kullanım biçimleri, malların birbirleriyle rekabet eder veya tamamlayıcı nitelikte olmaları yer almaktadır. Bunun yanında ilgili malların dağıtım kanalları gibi faktörler de dikkate alınabilir.

Kısmi ret kararı kapsamında, “Sınıf 1: Gübreler, bitkiler ve gübreler için büyüme düzenleyicileri hariç olmak üzere sanayi, bilimde ve bunun yanında tarım, bahçecilik ve ormancılıkta kullanılan kimyasallar; gübreler, bitkiler ve gübreler için büyüme düzenleyicileri hariç olmak üzere bitki koruma ve bakım müstahzarları.” malları bulunmaktadır. Başvuru sahibi, “bitkiler ve gübreler için büyüme düzenleyicileri” mallarını başvuru kapsamından mal kısıtlaması yaparak çıkartmış olsa da, “Sınıf 1: Sanayi, bilimde ve bunun yanında tarım, bahçecilik ve ormancılıkta kullanılan kimyasallar.” tabiri oldukça geniş kapsamlıdır ve mallar aynı olmasa da, malların aynı amaca (bitki bakımı) hizmet edebilmesi, kullanım biçimleri, aynı ticari kanallarla dağıtımlarının yapılması ve aynı firmalarca üretilebilmeleri gibi faktörler dikkate alındığında, mallar arasında benzerlik bulunmaktadır.

Başvuru sahibinin öne sürdüğünün aksine, başvuruda “sanayi” ve “bilim” ifadelerinin yer alması benzerliği ortadan kaldırmamaktadır. Şöyle ki, bitki bakımı da bilim teriminin kapsamına girmektedir ve sanayi terimi tarımla ilgili faaliyetleri de (genetiği değiştirilmiş kültürler endüstrisi, agro-sanayi faaliyetleri, vb.) kapsamaktadır. Bu tespit de Genel Mahkeme’ye göre malların birbirine benzer olduğunu göstermektedir.

Başvuru sahibinin malların birbirine benzer olmadığı argümanını desteklemek için kullandığı bir diğer araç, OHIM’in TMclass adındaki mal ve hizmet sınıflandırması veritabanıdır.

Buna karşılık, OHIM Temyiz Kurulu’nca da belirtildiği üzere, TMclass veritabanı, Nicé sınıflandırma sisteminin parçası değildir ve marka incelemesiyle, malların ve hizmetlerin benzerliği değerlendirmesi üzerinde hukuki hiçbir etkisi bulunmamaktadır. Buna ilaveten, Nicé anlaşması ile oluşturulan mal ve hizmet sınıflandırması sadece idari amaçlara hizmet etmektedir. Bütün bu hususlar ışığında, bir terime sağlanan korumanın kapsamı, o terimin taksomoni yapısında nerede yer aldığına göre değil, terimin anlamına göre belirlenir. Nicé sınıflandırmasının tek amacı, sınıfların saptanması ve mal ve hizmet kategorilerinin sınıflarının oluşturulması yollarıyla, marka başvurusu hazırlanmasının ve başvuruların incelenmesinin kolaylaştırılmasıdır. Sınıf başlıklarının gösterdiği malların veya hizmetlerin bir sınıfta veya kategoride yer alması, aynı mal veya hizmetlerin başka bir sınıf veya kategori kapsamına girmesini engellememektedir.

Başvuru sahibi, OHIM’in mallar arasında benzerlik bulmasını eleştirmiş olsa da, kendi malları ile BASF’ın mallarının niteliğinin veya amacının neden farklılaştığını ortaya koyamamıştır.

Bilindiği üzere, malların ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken, inceleme piyasada fiilen satışa sunulan mallar ve hizmetler göz önüne alınarak değil, markaların mal ve hizmet listeleri dikkate alınarak yapılmalıdır. Bu çerçevede, GAT’ın kendi markasıyla fiilen satılan ürünlerin böcek öldürücüler olduğu, buna karşın BASF’ın fiilen satılan ürünlerinin mantar önleyiciler olduğu yönündeki iddiası incelemenin esasına etki etmemiştir.

Başvuru sahibinin bir diğer iddiası, itiraz sahibinin yalnızca “Sınıf 1: Bitki gelişimi düzenleme müstahzarları.” mallarını tescil ettirerek, tarımda kullanılan tüm kimyasalların tescil edilmesini bloke edemeyeceği argümanıdır. Genel Mahkeme’ye göre, marka incelemesinin amacı, bir markanın tescil edilmesini bloke etmek değil, basitçe malların benzer olup olmadığını araştırmaktır. Buna ilaveten, oldukça geniş kapsamlı tabirler kullanmak suretiyle geniş kapsamlı koruma talep eden ve dolayısıyla, BASF’ın markasının kapsadığı mallarla kendi başvurusunun kapsadığı malların benzerliği ihtimalini güçlendiren başvuru sahibinin kendisidir.

Son olarak, Nicé sınıflandırmasının yalnızca idari amaçlara hizmet ettiği dikkate alındığında, OHIM Temyiz Kurulu’nun malların benzerliği incelemesini hangi gerekçeyle sadece 1. sınıftaki malların karşılaştırmasıyla sınırlı tuttuğunun bir açıklaması bulunmamaktadır. Şöyle ki, BASF’ın markasının 5. sınıfında yer alan “fungisitler” malının kelime anlamı esas alındığında, söz konusu malın, GAT’ın markasının 1. sınıfında bulunan “Sanayi, bilimde ve bunun yanında tarım, bahçecilik ve ormancılıkta kullanılan kimyasallar.” mallarıyla aynı kapsama girdiği, dolayısıyla belirtilen malların aynı olduğu ortadadır. “Fungisitler” malının sınıflandırmanın 5. sınıfında yer alması, buna karşılık “Sanayi, bilimde ve bunun yanında tarım, bahçecilik ve ormancılıkta kullanılan kimyasallar.” mallarının 1. sınıfta bulunması tamamen idari bir konudur ve malların farklı sınıfta yer alması malların aynılığı halini ortadan kaldırmamaktadır.

Genel Mahkeme, yukarıda yer alan tespitlerin ardından başvuru kapsamında bulunan mallarla ret gerekçesi marka kapsamında bulunan malların benzerliği hususunu tek tek ele almıştır. Yazı kapsamında bu detaylı değerlendirmeye yer verilmeyecek olmakla birlikte merak eden okuyucuların, detaylı değerlendirmeyi kararın 52.-81. paragraflarından okuması mümkündür. Bununla birlikte, mahkemenin söz konusu paragraflarda yer verdiği birkaç önemli saptama okuyucularımızı da aktarılacaktır.

Başvuru sahibi, BASF’ın markasında yer alan “fungisitler” ile kendi markasında yer alan “fungisitler ve herbisitler hariç bitki sağlığı ürünleri” arasında karıştırılma olasılığı bulunmadığını, malların birbirleriyle karıştırılmasının söz konusu olmadığını öne sürmektedir. Mahkeme’ye göre, birbirleriyle karıştırılmayacağı açık olan iki malın dahi, birbirleriyle benzer olması mümkündür. Şöyle ki, iki malın birbiriyle benzer olarak kabul edilmesi için, her iki malın da aynı sınıfa veya kategoriye dahil olması veya birbirleriyle karıştırılabilir nitelikte olması şart değildir.

Başvuru sahibi, BASF’ın markasında yer alan “fungisitler” ile kendi markasında yer alan “fungisitler ve herbisitler hariç bitki sağlığı ürünleri”nin amacının farklı olduğunu, fungisitlerin mantara karşı koruma amaçlı, kendi ürünlerinin ise haşarata karşı koruma amaçlı olduğunu iddia etmekte ve bu nedenle malların benzer olmadığını öne sürmektedir. Genel Mahkeme’ye göre malların ait olduğu alt kategorilerin spesifik amaçları farklı olsa da, bu husus malları benzerliğini tek başına ortadan kaldırmamaktadır, şöyle ki ürünler arasında bitki koruma amaçlı ürünler olunması bağlamında genel bir amaç benzerliği bulunmaktadır ve bu tip ürünler genellikle benzer şekilde kullanılmakta, aynı firmalarca üretilmekte ve benzer ticari kanallarla satışa sunulmaktadır.

Genel Mahkeme, kararın 52.-81. paragraflarında yaptığı detaylı değerlendirmeler çerçevesinde kısmi ret konusu mallarla, ilana itiraz sahibi markasının kapsadığı malları benzer mallar olarak değerlendirmiştir. Mahkeme, akabinde “KARIS” ve “CARYX” markalarının benzerliği hususunu incelemiştir.

Mahkeme’ye göre, “KARIS” ve “CARYX” ibareleri arasında her iki kelimenin de “A” ve “R” harfleri içermesi bağlamında sınırlı görsel benzerlik mevcuttur. Buna karşın, kelimeler telaffuz edildikleri ortaya çıkan sesçil benzerlik neredeyse aynılık derecesindedir. Dolayısıyla, Genel Mahkeme, OHIM Temyiz Kurulu’nun markaların benzer olduğu yönündeki tespitini paylaşmaktadır.

Markaların piyasada birlikte var olması (coexistence) hususu başvuru sahibince öne sürülmüş bir diğer gerekçedir.

OHIM Temyiz Kurulu, belirtilen iddiayı, başvuru sahibince ileri sürülen kanıtların yalnızca iki ülkeyi kapsaması ve kanıtların coğrafi kapsam anlamındaki yetersizliği nedeniyle reddetmiştir. Temyiz Kurulu’na göre, sunulan kanıtlar tüketicilerin her iki markayla aynı pazarda, aynı anda, aynı mallara ilişkin olarak karşılaşabileceğini gösterme yeterliliğine sahip değildir.

Yerleşik içtihat, bazı durumlarda, markaların piyasada birlikte var olmasının karıştırılmanın ortaya çıkması ihtimalini azaltabileceğini kabul etmektedir veya daha doğru bir tabirle bu olasılığı tamamen dışlamamaktadır. Bu durumun dikkate alınabilmesi için başvuru sahibinin OHIM nezdinde, başvuru ve itiraz gerekçesi markalarla aynı olan markaların, ilgili tüketici grubu tarafından karıştırılma ihtimali olmaksızın birlikte var olabildiklerini ispatlaması gerekmektedir.

Başvuru sahibi bu iddiasını ispatlamak için birkaç doküman sunmuş olmakla birlikte, bu kanıtlar piyasada bir arada kullanımı ve bu kullanım biçimleri arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını ispatlar nitelikte değildir. Dolayısıyla, OHIM Temyiz Kurulu’nun birlikte var olma iddiasını reddetmiş olması Genel Mahkeme’ye göre yerindedir.

Sayılan tüm hususlar ışığında, Genel Mahkeme, markalar arasında kısmi ret kararı kapsamındaki mallar bakımından karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabileceği görüşüne ulaşır ve davayı reddeder.

“KARIS” kararı kanaatimizce, marka incelemesinin malların ve hizmetlerin benzerliği değerlendirmesi ayağı bakımından önemli değerlendirmeler içermektedir. Bu değerlendirmelerin en önemlisi, malların ve hizmetlerin benzerliğini, Nicé sınıflandırmasının sınıf numaralarına (veya bizdeki haliyle alt grup şablonlarına) veya sınıflandırma araçlarına (TMclass veya bizdeki Tebliğ sistemi) indirgeyen anlayışın karar içerisinde yanlışlanmasıdır. Genel Mahkeme, kararda açık olarak mal tanımlamalarının kapsamları itibarıyla birden fazla Nicé sınıfına dahil olabileceğini ve bir malın bir sınıfa ait olmasının diğer sınıflardaki mallarla benzerliği ortadan kaldırmayacağını belirterek tersi yöndeki davacı iddialarını reddetmiştir. Türk marka incelemesi sisteminin başına gelen en büyük talihsizliğin tebliğ ile oluşturulan alt grup sistemi, buna bağlı olarak gelişen kopyala-yapıştır başvurular ve tahlilden yoksun mal / hizmet benzerliği değerlendirmesi olduğu görüşünde olan bu satırların yazarı, “KARIS” kararını memnuniyetle karşılamıştır. Gelecek yıllarda tebliğ sisteminden kurtulmak şimdilik pek olası gözükmese de, bu konuda dünyada ne olup bittiğini takip etmek, en azından gözlerimizin açık kalmasını sağlayacaktır.

Önder Erol Ünsal

Kasım 2015

unsalonderol@gmail.com

Marka Başvurularında İhtiyaç Duyulmayan Mal ve Hizmetlere Yer Verilmesi Sorunu ve Çözüm Önerileri

tpebinası

 

Bilindiği gibi marka tescil başvurularında marka koruması talep edilen mal veya hizmetlerin belirtilmesi gerekmektedir. Ülkemizde mal veya hizmetlerin belirtilmesi sırasında başvuru sahipleri ve marka vekillerinin çoğunluğu tarafından kullanılan ve aşağıda detaylı olarak açıklanacak olan “kopyala-yapıştır” yöntemi yıllardır bir çok soruna neden olmaktadır. Bu yazının amacı söz konusu yöntemin yol açtığı sorunlara değinerek bu sorunlara ilişkin çözüm önerisi ortaya koymak ve ortaya konan çözüm önerisi ile ilgili okuyucuları her türlü katkı ve eleştiride bulunmaya davet etmektir.

Ülkemizde marka başvuruları Türk Patent Enstitüsü’nce her sene yayımlanan ücret tebliği çerçevesinde yine Enstitüce yayımlanan Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’de yer alan mal ve hizmet sınıfları esas alınarak başvurularda yer alan mal ve hizmet sınıfı sayısına göre ücretlendirilmektedir. 2015 yılı için bu tutar tek sınıflı ve fiziki evrak ile yapılan marka başvurusu için 255 TL, tek sınıflı ve çevrimiçi sistemle yapılan marka başvurusu için 180 TL olarak belirlenmiştir. Her sınıf için, sınıf içindeki mal veya hizmetlerin sayısına veya alt grup sayısına bakılmaksızın standart sınıf ücreti uygulanmaktadır.

Başvuru sahipleri ve marka vekillerinin çoğunluğu, başvurularında sadece markanın kullanıldığı veya kullanılması planlanan mal ve hizmetlere yer vermek yerine, “kopyala-yapıştır” yaparak Tebliğ’de ilgili olan mal veya hizmetin bulunduğu sınıfta yer alan tüm mal ve hizmetler ile başvuru yapmayı tercih etmektedir (Her ne kadar çevrimiçi hizmetlerde yapılan değişiklik sonucunda mal/hizmetler seçilirken kopyala-yapıştır işlemi şu anda yapılamasa da bu alışkanlığın çevrimiçi hizmetler ile başvuru yapılmaya başlanmadan önce kazanılması sebebiyle bu adlandırmanın kullanılmasında beis görülmemektedir.). Örneğin, bir markayı “gözlük” emtiası için tescil ettirmek isteyen başvuru sahibi veya vekili Tebliğ’de “gözlük” emtiasının yer aldığı 9. sınıfta yer alan tüm mallara başvurusunda yer vermektedir.

Belirtilen uygulama birçok soruna yol açmaktadır. Öncelikle ilgili sınıfta yer alan mal veya hizmetlere başvuruda blok halinde yer verilmesi neticesinde marka uzmanlarının sağlıklı bir inceleme yapması büyük ölçüde zorlaşmaktadır. Örneğin bir ya da birkaç mal veya hizmet için ayırt edici nitelikte olmayan ve tanımlayıcı olan bir ibare, ilgili sınıfta yer alan diğer bazı mal veya hizmetler için tescil edilebilir nitelikte olabilir. Bu nedenle özellikle çok sayıda alt gruptan oluşan sınıfları ihtiva eden başvurular için marka uzmanlarının ağır iş yükü düşünüldüğünde sağlıklı bir inceleme yapılması hayli güç olmaktadır.

Bahse konu uygulama özellikle benzerlik incelemesinde ciddi problemlere neden olmaktadır. Bilindiği gibi 556 sayılı KHK’nın 8/1 maddesi çerçevesinde yapılan karıştırılma ihtimali incelemesinde ele alınması gereken temel unsurlardan biri başvuruya konu markanın eşya listesinde yer alan mal veya hizmetler ile itiraza gerekçe olarak gösterilen marka/markaların eşya listesinde yer alan mal veya hizmetler arasındaki benzerliktir. Mal veya hizmetlere hem başvuruda hem de itiraza gerekçe marka/markalarda blok halinde yer verilmesi sağlıklı bir benzerlik değerlendirmesini neredeyse imkansız kılmaktadır. Şöyle ki; başvuruda ihtiyaç duyulan bir ya da birkaç mal veya hizmete yer verilmesi yerine onlarca mal veya hizmetin bulunduğu tüm sınıfa yer verilmesi durumunda, tüm bu mal veya hizmetler ile aynı şekilde başvurusu yapılmış olan itiraz gerekçesi marka/markaların kapsadığı onlarca mal veya hizmet arasındaki benzerliğin ele alınması gerekmektedir. Başvuruda ve itiraz gerekçesi marka/markalarda, birden çok mal veya hizmet sınıfının yer alması durumunda yüzlerce mal veya hizmet arasındaki benzerliğin incelenmesi gibi kısıtlı zaman içerisinde mümkün olmayan bir durumla karşılaşılmaktadır.

Enstitü için belirtilen inceleme zorlukları haliyle mahkemeler için de geçerlidir. Ancak hem Enstitü hem de mahkemeler için ortaya çıkan inceleme zorlukları bir yana, söz konusu uygulama büyük ölçüde mevcut ve potansiyel başvuru sahiplerine zarar vermektedir. 556 sayılı KHK’nın 7/1(b) ve 8/1 maddeleri incelemenin markaların ve mal/hizmetlerin benzerliği ile sınırlı tutulacağı yönündeki lafzı sebebiyle, ayrıca KHK’nın 14. maddesinin marka sahiplerine iştigal alanı ne olursa olsun tescil ettirmiş olduğu markayı eşya listesinde belirtilen mal ya da hizmetler için kullanması için 5 yıl süre tanıması nedeniyle muhtemelen piyasada birbiriyle hiç bir zaman ihtilaf içinde olmayacak markalar reddedilmektedir. 7/1(b) ve 8/1 maddeleri çerçevesinde yapılan incelemenin önemli bir bölümü ticaret unvanlarına bakıldığında, gerçekte ticaret alanında ihtilaf yaşaması olası görünmeyen kişilere ait marka başvuruları veya tescillere ilişkindir. Yani başvuru sahipleri, Enstitü ve mahkemeler ticari hayatın olağan akışında var olmayan “sanal ihtilaflar” için para, emek ve zaman harcamaktadır. Bunun ülkemiz için büyük bir kaynak israfı olduğu açıktır.

Ayrıca potansiyel başvuru sahipleri kullandıkları ya da kullanmayı planladıkları markanın aynısının veya benzerinin farklı sektörde faaliyet gösteren bir kişi tarafından tescil edilmiş olması sebebiyle başvuru yapmaya teşebbüs etmemektedir.

Belirtilen sorunların ortadan kaldırılması ya da minimize edilmesi için marka inceleme sistemimizde bazı değişiklikler yapılması yerinde olacaktır. Bunlardan biri çok sayıda ülkede olduğu gibi benzerlik incelemesini sadece nispi ret nedeni olarak ele alarak halen yürütülen re’sen benzerlik incelemesine son vermektir. Yapılması gereken bir diğer değişiklik ise Topluluk Marka Tüzüğü’nün 15. maddesinde belirtildiği gibi karıştırılma ihtimali incelemesinde itiraza gerekçe olarak gösterilen ve tescil tarihinden itibaren 5 yıl geçmiş markalar için kullanım şartının aranmasını gerektirecek yasal düzenlemenin yapılmasıdır.

Ülkemizde yasama değişiklikleri ile ilgili yapılan çalışmaların ve sürecin zorluğu, 7/1(b) maddesi üzerinde yapılan tartışmaların halen devam etmesi,  itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar için kullanım şartı aranmasının Enstitü’nün zaten fazla olan iş yükünü artıracak olması sebebiyle söz konusu mevzuat değişikliklerinin yakın zamanda ele alınması mümkün görünmemektedir. Ayrıca 7/1(b) maddesi mevcudiyetini korurken itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar için kullanım şartı aranmasını içeren bir düzenlemenin tek başına yapılması marka inceleme sistemimizde çok sınırlı bir düzelme sağlayacaktır.

Öte yandan Enstitü’nün ücret politikasında değişikliğe giderek başvuruları alt grup esasına göre ücretlendirmesi bir başka çözüm yolu olarak değerlendirilebilir. Yani Enstitü başvuru ücretini başvuruda yer alan mal veya hizmet sınıfının sayısına göre değil bu sınıfların altında yer alan alt grupların sayısına göre ücretlendirebilir. Bu değişiklik idari düzenlemenin daha kolay olması, Enstitü’nün çevrimiçi hizmetleri sayesinde kolayca uyum sağlanabilecek olması, ayrıca iş yükünün azalmasına katkı sağlayacak olması sebebiyle yukarıda zikredilen sorunların önüne geçilmesi için pratik bir çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır.

Başvuruların alt grup esasına göre ücretlendirilmesi sonucunda başvuru sahipleri kullanmadıkları ya da kullanmayı planlamadıkları mal veya hizmetler için fazladan ücret ödemek istemeyeceği açıktır. Bu sayede marka inceleme sistemimiz daha sağlıklı işler bir yapıya kavuşacak ve birçok yapay ihtilaf ortadan kalkacaktır.

Ancak başvuruların alt grup esasına göre ücretlendirilmesi sadece yeni başvurular için geçerli olacağından mevcut başvurular ve tescilli markalar düşünüldüğünde yapılacak değişiklik ile sağlanacak katkı sınırlı olacaktır. Bu sorunun bertaraf edilmesi için şu anda olduğu gibi yenilemesi yapılacak tüm markalar için standart bir ücret talep edilmesi yerine markaların eşya listelerinde yer alan alt grup sayısına göre marka yenileme ücretinin hesaplanması isabetli olacaktır. Ayrıca geniş eşya listesine sahip tescilli markaların daha geniş bir korumadan faydalandığı açık olup bu markalar için daha fazla yenileme ücreti talep edilmesi hakkaniyete uygun olacaktır. Kaldı ki tescilli marka sahipleri genel olarak sadece kullandıkları mal veya hizmetler için yenileme yapmak isteyecek olup yapılacak düzenlemenin içeriğine göre marka sahiplerinin karşı karşıya kalacakları yenileme ücretinde bir artış olmayabilecektir.

Sonuç olarak, marka başvuruları ve yenilemeleri sırasında alınacak ücretin alt grup esasına göre hesaplanması başvuru sahiplerinin ve Enstitü’nün kolay uyum sağlayabileceği pratik bir çözüm olup bu sayede başvuru sahiplerinin önündeki birçok engelin ortadan kalkmasının yanı sıra Enstitü’nün ve mahkemelerin karşı karşıya kalacakları ihtilaflı dosya sayısında ciddi oranda düşüş gerçekleşecek, marka başvuruları ve tescilli markalar üzerinde daha sağlıklı değerlendirme yapılabilecektir.

Yazının başında belirtildiği gibi bu yazının amacı marka başvurularında mal/hizmet belirlenmesi sırasında başvurulan “kopyala-yapıştır” yönteminin yarattığı sorunlara dikkat çekmek ve ortaya konan “alt grup esasına göre ücretlendirme” önerisini tartışmaya açmaktır. Yazı hakkında siteye yapacağınız her yorum ve bekirguven@yahoo.com e-posta adresine gönderilecek her türlü çekince, eleştiri ve katkınız memnuniyetle karşılanacaktır.

Bekir GÜVEN

Marka Uzmanı – Türk Patent Enstitüsü

bekirguven@yahoo.com

“Lambretta” Kararı (T-51/12) – Adalet Divanı Genel Mahkemesi “IP Translator” Kararının Uygulama Alanını Açıklığa Kavuşturmaya Devam Ediyor

lambretta

 

Avrupa Birliği Adalet Divanı tarafından 2012 yılında verilen “IP Translator” kararı, mal ve hizmet listeleri Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarından oluşan başvuruların kapsamının ne şekilde değerlendirilmesi gerektiği konusuna ışık tutmuştur. Adalet Divanı’na göre sınıf başlıklarını oluşturan terimler yeteri derecede açık ve kesin olduğu sürece sınıflandırmanın sınıf başlıklarının kullanımı mümkündür.

Kararın ardından, 21/06/2012 tarihinde İç Pazarda Uyumlaştırma Ofisi (OHIM) tarafından 2/12 sayılı bir Başkanlık Genelgesi yayınlamıştır. Bu genelgeyle, 16 Haziran 2003 tarihli 4/03 sayılı Başkanlık Genelgesi yürürlükten kalkmıştır. Yeni genelgeyle, 4/03 sayılı genelgede belirtilen, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarını oluşturan terimlerin kullanıldığı markaların, ilgili sınıflara dahil tüm malları veya hizmetleri kapsadığı yönündeki yorum ortadan kalkmış ve terimlerin kelime anlamları kapsamına giren malları ve hizmetleri kapsadıkları kabul edilmeye başlanmıştır.

2/12 sayılı genelgeye göre, genelgenin yürürlüğe girmesinden, yani 21/06/2012 tarihinden önce, OHIM’de Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları kullanılarak tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış markalarda başvuru sahiplerinin, sınıflandırmanın alfabetik listesinde yer alan ve ilgili sınıflar kapsamında bulunan tüm malları veya hizmetleri kapsama niyetinde oldukları kabul edilecektir. Bu bağlamda, 2/12 sayılı genelgenin eski tarihli markaların koruma kapsamının da belirlenmesi endişesi gözetilerek hazırlandığı açıktır.

Hayat tecrübesinin çoğumuza gösterdiği gibi detaylı olarak hazırlanan planlarda bile atlanan hususlar olmaktadır. Bu bağlamda, 2/12 sayılı genelgenin açıkça düzenlemediği bir husus Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nce 30/09/2014 tarihinde verilen T-51/12 sayılı “Lambretta” kararı ile açıklığa kavuşturulmuştur. “Lambretta” kararı, “IP Translator” sonrası oluşan çeşitli gri alanları aydınlatan kararlardan birisidir ve 2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi’nin mahkemelerce ne şekilde değerlendirildiği göstermesi bakımından da kanaatimizce dikkate alınması gereken önemli bir karar niteliğindedir.

Karara konu davanın detayları açıklanacak olursa:

“Scooters India Ltd.” firması 07/02/2000 yılında yaptığı başvuruyla “Lambretta” markasını 3.,12.,14.,18. ve 25. sınıflara dahil mallar bakımından OHIM’de tescil ettirir. Başvurunun mal listesinin kapsamı yukarıda belirtilen sınıflara ilişkin olarak Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarından oluşmaktadır.

2007 yılında “Brandconcern BV” firması, “Lambretta” markasının 3.,12. ve 18. sınıflara dahil mallar bakımından kullanılmaması nedeniyle kısmen iptal talebiyle OHIM’e başvuruda bulunur.

OHIM İptal Birimi talebi inceler ve talebi kısmen haklı bularak, markayı 12. ve 18. sınıflara dahil tüm mallar ve “parfümeri, esans yağları, kozmetikler, saç losyonları” malları dışında kalan 3. sınıfa dahil tüm mallar bakımından kullanılmama gerekçesiyle iptal eder. “Scooters India Ltd.” bu karara karşı itiraz eder ve OHIM Temyiz Kurulu iptal kararını “sabunlar” malı bakımından kaldırır, ancak diğer tüm mallar bakımından iptal kararını yerinde bulur.

“Scooters India Ltd.”, OHIM Temyiz Kurulu kararına karşı Adalet Divanı Genel Mahkemesi nezdinde dava açar. Dava, Genel Mahkeme tarafından T-51/12 karar sayısıyla 30/09/2014 tarihinde sonuçlandırılır. Yazının takip eden bölümlerinde, Genel Mahkeme kararı anahatlarıyla açıklanacaktır.

Davacı “Scooters India Ltd.”, OHIM’in 12. sınıfa dahil bazı mallar bakımından incelemede hatalı karar verdiğini iddia etmektedir.

Davacıya göre, OHIM’in başvuru tarihindeki uygulaması, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarından oluşan başvuruların ilgili sınıftaki tüm malları veya hizmetleri kapsadığının kabulü yönündedir. Dolayısıyla, başvurunun 2000 yılında yapılması ve mal listesinin sınıflandırmanın genel başlıklarından oluşması hususları dikkate alınarak karar verilmelidir. Bir diğer deyişle, başvuru tarihi esas alındığında, başvurunun mal listesi kapsamının, 2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi doğrultusunda mal listesini oluşturan terimlerin gerçek anlamıyla sınırlı olarak değerlendirilmesi yerinde değildir. Tersine, başvuru tarihi esas alınarak 4/03 sayılı Başkanlık Genelgesi’yle getirilen yorum göz önünde bulundurulmalı ve Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarını oluşturan terimlerin kullanıldığı markaların, ilgili sınıflara dahil tüm malları veya hizmetleri kapsadığı ilkesi temel alınarak karar verilmelidir. Bu bağlamda, davacıya göre, markanın 12. sınıfa dahil “scooter yedek parçaları” için kullanımı ispatlanmış olduğundan, iptal kararı belirtilen mallar bakımından yerinde değildir. Buna karşılık OHIM kararın yerinde olduğunu savunmaktadır.

Genel Mahkeme, ilk olarak, “scooter yedek parçaları” malının 12. sınıfın genel başlığı kapsamına giren bir terim olarak başvuru kapsamında bulunan bir mal olarak değerlendirilip değerlendirilmemesi gerektiği, dolayısıyla bu malın kullanımının dikkate alınıp alınamayacağı sorusunun yanıtını irdelemiştir.

12. sınıfın sınıf başlığı bilindiği üzere “Taşıtlar; kara, hava ve su yoluyla hareket için aletler.” terimlerinden oluşmaktadır. OHIM’de 2000 yılında başvurusu yapılmış “Lambretta” markasının 12. sınıfı da aynı şekilde düzenlenmiştir. Bu durumda, yanıtlanması gereken soru, bu ifadenin 12. sınıftaki tüm malları kapsayan bir terim olup olmadığıdır.

Adalet Divanı, 2012 yılında verdiği “IP Translator” kararı ile sınıf başlıklarını oluşturan terimlerin gerçek kelime anlamları değerlendirilerek mal listeleri kapsamlarının belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kararın hemen ardından OHIM tarafından yayınlanan 2/12 sayılı Başkanlık Genelgesi’yle, genelgenin yürürlüğe girmesinden, yani 21/06/2012 tarihinden önce, OHIM’de Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları kullanılarak tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış markalarda, başvuru sahiplerinin, sınıflandırmanın alfabetik listesinde yer alan ve ilgili sınıflar kapsamında bulunan tüm malları veya hizmetleri kapsama niyetinde olduklarının kabul edileceği belirtilmiştir. 2/12 sayılı genelgenin ilgili bölümünde (V. maddesinde), yürürlükten kaldırılan 16 Haziran 2003 tarihli 4/03 sayılı Başkanlık Genelgesi’nden bahsedilmiş ve “2/12 tarihli genelgenin yürürlüğe girmesinden önce, belirli bir sınıfın sınıf başlıklarını oluşturan terimler kullanılarak yapılan başvurulara ilişkin olarak, Ofis, 4/03 sayılı önceki genelgenin içeriği göz önüne alındığında, başvuru sahiplerinin niyetinin, başvuru tarihinde ilgili sınıfa ilişkin olarak alfabetik listede yer alan tüm malları veya hizmetleri kapsayıcı bir başvuru yapmak olduğunu düşünmektedir.” (https://oami.europa.eu/tunnel-web/secure/webdav/guest/document_library/contentPdfs/law_and_practice/communications_president/co2-12_en.pdf) ifadesi kullanılmıştır.

2/12 sayılı genelgenin belirtilen bölümünü ve genel kapsamını göz önüne alan Genel Mahkeme, genelgenin yürürlük tarihinden önce tescil edilmiş markalar konusunda düzenleme yapılması suretiyle hukuki belirlilik sağlandığı ve bu durumun marka sahiplerinin ve sicile danışacak kişilerin lehine olduğu görüşündedir.

4/03 sayılı genelgenin IV. maddesi, “Mallara ilişkin 34 sınıf ve hizmetlere ilişkin 11 sınıf tüm malları ve hizmetlerin bütününü oluşturur. Bunun sonucunda, belirli bir sınıfa ait sınıf başlığında yer alan terimlerin tamamının kullanımı, o sınıf kapsamına giren tüm mallar veya hizmetler için talepte bulunulduğu anlamına gelecektir.” (https://oami.europa.eu/tunnel-web/secure/webdav/guest/document_library/contentPdfs/law_and_practice/communications_president_ARCHIVE/4-03_en.htm) hükmünü içermektedir.

İncelenen vakada OHIM, “Lambretta” markasının başvurusunun 16 Haziran 2003 tarihli 4/03 sayılı Başkanlık Genelgesi’nden önce yapılmış olmasından hareketle, bu markanın 4/03 sayılı genelge kapsamında değerlendirilemeyeceği görüşündedir. Bir diğer deyişle, davalı OHIM’e göre, markanın başvurusunun 16 Haziran 2003 tarihinden önce yapılmış olması nedeniyle, başvuruda 12. sınıfın sınıf başlığı kullanılmış olsa da, bu durum 12. sınıf kapsamındaki tüm mallara yönelik olarak başvuru yapıldığı anlamına gelmeyecektir.

Genel Mahkeme, OHIM yaklaşımının yerinde olmadığı ve kabul edilemeyeceği kanaatindedir. Şöyle ki, 2/12 genelgenin ilgili (V.) maddesi, 4/03 sayılı genelgenin yürürlüğe girişinden önce ve sonra tescil edilmiş markalar şeklinde bir ayırım yapmamıştır. Buna ilaveten, 4/03 sayılı genelgenin amacı, genelgenin kendisinde, “OHIM uygulamasını açıklamak ve netleştirmek” olarak ifade edilmiş ve genelgede yer verilen kuralların “çeşitli işlemlerde uygulanmaya devam edeceği” belirtilmiştir. Bu çerçevede, 4/03 sayılı genelgeyle yeni bir uygulama ortaya konulmamış, sadece OHIM’in o dönemdeki uygulaması açıklanmış ve netleştirilmiştir. Buna ilaveten, 4/03 sayılı genelgede açıklanan yaklaşım, Genel Mahkeme’nin o dönemdeki içtihadıyla paraleldir. 2004 yılında verilen T-186/02 sayılı kararında Genel Mahkeme, 11.,19.,20. ve 21. sınıfların genel başlıklarından oluşan mal listesine sahip bir markanın ilgili sınıflardaki tüm malları kapsadığı yönünde karar vermiştir. Ayrıca, Genel Mahkeme, 2013 yılında verdiği T/66-11 sayılı “babilu” kararının 50. paragrafında, 2/12 sayılı genelgenin yürürlüğe giriş tarihinden önce yapılan ve bir sınıfın sınıf başlığını oluşturan terimlerin hepsini içeren markaların ilgili sınıftaki tüm malları kapsama niyetiyle yapıldığının hukuki kesinlik ilkesi doğrultusunda kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Dolayısıyla, Genel Mahkeme’ye göre, incelenen vakada, hukuki kesinlik ilkesinin uygulaması, “Lambretta” markasının başvurusunun, 4/03 sayılı genelgenin yürürlüğe giriş tarihinden önce mi sonra mı yapıldığı sorusunun yanıtına bağlı bir husus değildir.

Sonuç olarak, Genel Mahkeme’ye göre, davacı “Scooters India Ltd.” şirketinin, 2000 yılında “Lambretta” markasının başvurusunu, 12. sınıfın sınıf başlığını oluşturan “Taşıtlar; kara, hava ve su yoluyla hareket için aletler.” terimlerini kullanarak yapması, markasını 12. sınıfa dahil alfabetik listedeki tüm malları tescil ettirme niyetiyle yaptığı anlamında yorumlanmalıdır. Kaldı ki, davacı, mahkemeye sunduğu yazılı beyanlarda başvuruda bu niyeti gözettiğini ifade etmektedir.

“Scooter yedek parçaları”, 12. sınıfa dahil bir mal olmakla birlikte, 12. sınıfın alfabetik listesinde ismen geçen bir mal değildir. Bununla birlikte, davacı tarafından da gösterildiği üzere çok sayıda taşıt parçası 12. sınıfın alfabetik listesinde yer almaktadır. Buna karşılık davalı, davacının kullandığı scooter parçalarının 12. sınıfta değil, 6. ve 7. sınıflarda yer aldığını iddia etmektedir. Mahkeme’ye göre bazı scooter parçaları 12. sınıfta yer aldığından davalı iddiası haklı değildir. Bu çerçevede, Genel Mahkeme, scooterlar için bazı parçaların 12. sınıfta yer almasını dikkate alarak, OHIM Temyiz Kurulu’nun “Lambretta” markasının “scooter yedek parçaları” için gerçek kullanımının bulunup bulunmadığını incelemesi gerektiğine karar vermiştir.

OHIM Temyiz Kurulu, “Lambretta” markasının 12. sınıftaki mallar için kullanılmama gerekçesiyle iptalini yerinde bulmuş olmakla birlikte, bu tespite ulaşırken markanın “scooter yedek parçaları” bakımından kullanımını incelememiş olduğundan, davacı iddiası haklı bulunmuş ve Temyiz Kurulu kararının iptal edilmesi gerekmiştir.

Davacının bir diğer iddiası, davacının markayı scooter yedek parçaları için kullanımı nedeniyle, davacının markasını bu parçalarla ayrılmaz bir bütün olarak kullanılan scooterlar için de kullanmış sayılması gerektiği yönündedir. Temyiz Kurulu kararı “scooter yedek parçaları” bakımından kullanımın incelenmemiş olması gerekçesiyle bozulmuş olduğundan, Genel Mahkeme davacının diğer iddiası için şu anda karar vermenin maddi şartlarının oluşmadığını belirtmiş ve davacının bu iddiasını değerlendirmeye almamıştır.

Sonuç olarak, 2000 yılında başvurusu yapılmış ve 2001 yılında tescil edilmiş “Lambretta” markası, 4/03 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi’nin yürürlük tarihinden önce tescil edilmiş bir marka olsa da, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları kullanılarak mal listesi düzenlenmiş bu marka, Genel Mahkeme’ye göre, 4/03 sayılı genelgede yer alan hükümler çerçevesinde değerlendirilmelidir. Şöyle ki, bu marka, “IP Translator” kararı sonrası 2012 yılında yayınlanan 2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi öncesi dönem markalarla aynı uygulamaya tabi olmalıdır. Bu tespitlerden hareketle ve Temyiz Kurulu’nun davacı kullanımını “scooter yedek parçaları” bakımından incelememiş olması nedeniyle, Genel Mahkeme, davayı haklı bulmuş ve OHIM Temyiz Kurulu kararını iptal etmiştir.

“Lambretta” kararı kanaatimizce “IP Translator” sonrası oluşan gri alanlardan birisini daha ortadan kaldırmıştır. Adalet Divanı, Adalet Divanı Genel Mahkemesi ve OHIM tarafından verilen kararlar, “IP Translator” sonrası dönemi büyük bir karmaşa ve belirsizlik alanı olarak ortada bırakmamış ve genel hatlarıyla istikrarlı bir uygulama alanı tayin etmiştir. Bu bağlamda, “Lambretta” kararının 2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi’nin uygulama alanını açıklığa kavuşturan bir karar olarak okunması yerinde olacaktır.

Önder Erol Ünsal

Ekim 2014

unsalonderol@gmail.com

Nicé Sınıflandırmasının Sınıf Başlıklarının Kapsamı Hakkında A.B.D. ve Avrupa Birliği Üyesi Ülkelerin Uygulamaları ve Türkiye Bakımından Kısa Değerlendirme

Bu yazı ilk olarak Uluslararası Fikri Mülkiyet Haklarını Koruma Derneği (AIPPI) Türkiye Ulusal Grubunun Bülteni “Fikri Gündem” dergisinin Ağustos 2014 sayısında yayınlanmıştır. Fikri Gündem’e http://www.aippiturkey.org/yonetim/files/fikri_gundem_sayi_5.pdf linkinden erişilmesi mümkündür. 

labirent

I- Giriş

Marka tescilinde malların ve hizmetlerin sınıflandırılması amacıyla kullanılan Nicé sınıflandırması, sınıflandırmanın yapısı ve ulusal ofislerdeki uygulama biçimi, önceki markalarla benzerlik açısından yapılan değerlendirme başta olmak üzere, birçok ülkede marka incelemesini doğrudan etkiler niteliktedir. Sınıflandırma ve uygulama biçiminin incelemeye etkisi özellikle Türkiye’de oldukça kuvvetlidir. Buna karşın, sınıflandırma ülkemizde incelemeye yaptığı etki ölçüsünde bilinmemekte ve tartışılmamaktadır. Bu yazı, sınıflandırmanın incelemeye etkisinin ortaya çıktığı alanlardan birisi olan Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları (class headings) kavramının açıklanması, sınıf başlıklarının kapsamının Amerika Birleşik Devletleri (A.B.D.) Patent ve Marka Ofisi’nde (USPTO) ne şekilde değerlendirildiğini gösteren USPTO Temyiz Kurulu’nun 2014 yılına ait “FIAT 500” kararı ile konu hakkında Avrupa Birliği üyesi ülkeler ile OHIM uygulamasının ana çerçevesini oluşturan Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın “IP Translator” kararının aktarılması ve bunun ardından konunun Türkiye bakımından da tartışılması amacıyla hazırlanmıştır.

 

II- Nicé Sınıflandırması ve Sınıf Başlıkları

 

Nicé sınıflandırması, en basit biçimde, markaların tescilinde kullanım için malların ve hizmetlerin sınıflandırılması amacıyla oluşturulan uluslararası bir sistem olarak tanımlanabilir. Nicé sınıflandırması, 1957 yılında uygulamaya giren Nicé Andlaşması ile oluşturulmuştur ve sınıflandırmanın uzmanlar komitesinin (uzmanlar komitesi andlaşma üyesi ülkelerin temsilcilerinden oluşmaktadır) teklifleri çerçevesinde belirli aralıklarla güncellenmektedir.

Nicé sınıflandırması 2014 yılı itibarıyla 45 sınıftan oluşmaktadır. Bu sınıflardan 34 adedi mallara, kalan 11 sınıf ise hizmetlere aittir. Sınıf sayısının artırılması, yani mevcut sınıfların gelecekte yeni sınıflara bölünerek yeni sınıfların oluşturulması, andlaşma kapsamında öngörülen prosedürler çerçevesinde mümkündür.

Uluslararası sınıflandırmayı kuran Nicé Andlaşması’nın ikinci maddesi, sınıflandırmanın hukuki etkisini ve kullanımını düzenlemektedir. Anılan maddenin birinci fıkrasında, andlaşmada doğrudan düzenlenen kurallar dışında, andlaşmanın etkisinin taraf her ülke tarafından ona tanınan etki olacağı ve anlaşmanın taraf ülkeleri herhangi bir markaya sağlanan koruma kapsamının değerlendirilmesi açısından bağlamayacağı belirtilmektedir. Açıklamalardan anlaşılacağı üzere Nicé Andlaşması malların ve hizmetlerin benzerliği konusunda ofislerin yapacağı değerlendirmeyi etkileyebilecek herhangi bir hüküm içermemektedir. Tersine, andlaşmada, sınıflandırmanın etkisinin taraf her ülke tarafından ona tanınan etki olacağı belirtilmiş, ofisler sınıflandırmayı esas veya yardımcı sistem olarak kullanmakta serbest bırakılmış ve ofislere sadece yapacakları yayınlarda ve düzenledikleri belgelerde sınıf numarasını belirtme zorunluluğu getirilmiştir.

Nicé sınıflandırmasında sınıflar dışında alt sınıflar, gruplar veya alt gruplar yoktur. Alt sınıf, grup veya alt gruplar, andlaşma tarafı ülkelerin bir kısmı tarafından uygulamaya konulan iç düzenlemeler niteliğindedir. Türkiye’de kullanılan ve mal ve hizmet sınıflandırması tebliğ ile oluşturulan gruplandırma (alt grup) sistemi Türkiye’ye özgüdür ve bu tip düzenlemelerin andlaşma tarafı diğer ülkeler bakımından bağlayıcılığı yoktur.

Nicé sınıflandırmasında yer alan sınıfların tamamı, sınıf içeriğinde bulunan malların veya hizmetlerin genel niteliğini belirten sınıf başlıklarına (class headings) sahiptir.[1] Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) sınıf başlıklarının amacını, “Sınıf başlıkları, mal ve hizmetlerin esas itibarıyla ait oldukları alanları genel şekilde belirtir.”[2] ifadesiyle açıklamaktadır. Sınıf başlıklarının altında yer alan açıklayıcı notlar (explanatory notes) ise ilgili sınıfın kapsamının daha net biçimde anlaşılmasını sağlayacak verileri içermektedir. Açıklayıcı notların ardından gelen alfabetik liste (alphabetical list), ilgili sınıfın kapsamına giren malların veya hizmetlerin ismen alfabetik biçimde sıralanmasından oluşmaktadır. Genel başlıklar, açıklayıcı notlar ve alfabetik liste kullanılmasına rağmen bir mal veya hizmetin hangi sınıfa ait olduğunun tespit edilememesi durumunda ise genel sınıflandırma ilkeleri (bunlara bu yazı kapsamında yer verilmeyecektir) kullanılarak, malın veya hizmetin ait olduğu sınıf belirlenecektir.

Bu yazıda üzerinde yoğunlaşılacak sınıf başlıkları, ilgili sınıfın kapsamı hakkında genel bilgi vermeyi amaçlayan kısa listelerdir. Sınıf başlıkları kimi durumlarda birkaç kelimeden (Örneğin, Sınıf 25: Giysiler, ayak giysileri, baş giysileri), kimi durumlarda ise daha uzun ifadelerden oluşur (Örneğin, Sınıf 21: Ev içi kullanım ve mutfak aletleri ve kapları; taraklar ve süngerler; fırçalar (boya fırçaları hariç); fırçalama malzemeleri; temizlik amaçlı malzemeler; çelik yünü; işlenmemiş veya yarı işlenmiş halde cam (binalarda kullanılan cam hariç); diğer sınıflarda yer almayan cam, porselen ve seramik eşyalar.).

Sınıf başlıklarını oluşturan ifadeler, kimi durumlarda ilgili sınıfın kapsamını çok net biçimde çizmekte ve ilgili malların veya hizmetlerin neredeyse tamamını kapsayacak içerikte olmakla birlikte (Örneğin, Sınıf 33: Alkollü içecekler (biralar hariç).), bu ifadeler bazı sınıflarda ilgili sınıf kapsamında yer alan malların veya hizmetlerin tamamını kapsama yeterliliğinden uzaktır. Dolayısıyla, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarıyla yapılan başvuruların veya tescil edilen markaların ilgili sınıflarda yer alan malların veya hizmetlerin tamamını kapsayıp kapsamadığı veya ne kadarını kapsadığı soruları tescil otoriteleri ve yargı açısından önemli tartışmalara yol açmaktadır.

 

III- Sınıf Başlıklarının Kapsamı Konusunda A.B.D. Patent ve Marka Ofisi (USPTO) Uygulaması ve USPTO Temyiz Kurulu’nun “FIAT 500” Kararı

A.B.D. Patent ve Marka Ofisi (USPTO) uygulamasında Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının çoğunluğu, başlangıçtan bu yana çok geniş (kapsamı belirsiz) ifadeler olarak kabul edilmekte ve açıklanmaları istenmektedir. Bu uygulama, diğer ülkelerde kapsamı oldukça belirli olan terimlerin de açıklanmasının talep edilmesini yanında getirdiğinden, A.B.D.’ye özgü ve diğer ülkelerden farklılaşmış bir uygulama niteliği göstermektedir. A.B.D. uygulaması mevcut haliyle, özellikle Madrid Protokolü kapsamında A.B.D. için uluslararası tescil başvurusu yapan başvuru sahiplerini zorlamaktadır. Şöyle ki, dünyanın diğer ülkelerinde kabul edilen çok sayıda terim (sınıf başlıkları dahil olmak üzere), A.B.D. tarafından kabul edilmediğinden, başvuruların mal ve hizmet listelerinin hazırlanmasından ardından, A.B.D. için mal ve hizmet sınırlandırması yapılmakta ve daha detaylı listeler düzenlenmektedir. USPTO tarafından kabul edilen mal ve hizmet tanımlamalarına http://tess2.uspto.gov/netahtml/tidm.html adresinden ulaşılması mümkündür.

USPTO’nun, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları hakkındaki uygulaması, USPTO inceleme kılavuzunda takip eden ifadelerle yer almaktadır: “Yabancı tesciller, malları ve hizmetleri çoğunlukla geniş ifadelerle belirtmektedir. Birçok durumda, mal ve hizmet tanımı, ilgili sınıfın sınıf başlığından oluşmaktadır. Bu tip geniş kapsamlı tanımlar A.B.D. başvurularında genel olarak kabul edilmemektedir. Yabancı tescil geniş kapsamlı bir ifade içerse de, A.B.D. başvurusunda, mal ve hizmet tanımlaması açık ve kesin olmalıdır.”[3]

USPTO uygulamasında, mal ve hizmet listelerinde yer alan terimlerin kapsamı belirlenirken “sıradan anlam (ordinary meaning)” testi uygulanmaktadır. Sıradan anlam testi, uzmanın inceleme esnasında, malı veya hizmeti ifade eden terimi, Nicé sınıfı numarasıyla değil, sıradan kelime anlamıyla değerlendirmesi anlamına gelmektedir. Malın veya hizmetin Nicé sınıfı numarası, yapılabilecek işlemlerin kapsamını sınırlandırmayacaktır. Mal ve hizmet listesini oluşturan terimlerin bir sınıfın sınıf başlığından oluştuğu durumlarda, USPTO terimlerin kapsamını belirlemek için kelimelerin sıradan anlamını dikkate alacaktır. Bu doğrultuda, başvuru sahibi, mal ve hizmet listesinde değişiklik yapmak isterse ve bu değişiklik, sınıf başlığının kelime anlamı kapsamına girmemekle birlikte ilgili sınıfta yer alan bir terimin mal ve hizmet listesine eklenmesine yönelik olursa, USPTO bu yöndeki değişiklik talebini kabul etmeyecektir.[4]

USPTO’nun Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları hakkındaki değerlendirmesinin daha kolay biçimde anlaşılabilmesini sağlayacak en güncel karar, USPTO Temyiz Kurulu’nun 31/01/2014 tarihli “FIAT 500” kararıdır.[5]

USPTO Temyiz Kurulu, kurum uzmanlarının verdiği kararlara karşı yapılan itirazların incelendiği kurumun nihai karar organıdır. USPTO Temyiz Kurulu’nun bazı kararları emsal niteliği taşıyan (precedential) kararlardır. Emsal niteliği taşıyan kararlar, karar yayınlanırken USPTO tarafından bu isimle adlandırılmakta, benzer argümanları içeren itirazların değerlendirilmesinde esas alınmakta ve bağlayıcı nitelik göstermektedir.

Bu yazı kapsamında açıklanacak olan “FIAT 500” kararı, USPTO Temyiz Kurulu’nun emsal niteliği taşıyan kararlarından birisidir.

İtalyan menşeili “FIAT GROUP MARKETING & CORPORATE COMMUNICATIONS S.P.A.” firması standart karakterlerde yazılı “FIAT 500” markasının çeşitli ülkelerde tescil edilmesi amacıyla Madrid Protokolü kapsamında bir uluslararası marka tescil başvurusu yapar. Uluslararası sicilde 1082074 sayıyla kaydedilen markanın tescil amacıyla yöneltildiği ülkelerden birisi de A.B.D.’dir. Uluslararası marka tescil başvurusunun kapsamında Nicé sınıflandırmasının 35. sınıfının sınıf başlığını oluşturan “Reklamcılık hizmetleri; iş yönetimi hizmetleri; iş idaresi hizmetleri; ofis hizmetleri.”[6]de yer almaktadır.

USPTO uzmanı, başvurunun mal ve hizmet listesinde yer alan bazı terimlerin çok geniş kapsamlı ifadeler olduğu tespitiyle başvuruyu reddeder. Başvuru sahibi ret kararının ardından yaptığı itirazla, mal ve hizmet listesinde çeşitli düzenlemeler yapılmasını ve ret kararının kaldırılmasını talep eder.

Başvuru sahibinin 35. sınıfında talep ettiği düzenleme, ilgili sınıftaki hizmetlerin “Reklamcılık hizmetleri; başkalarına ait geniş çeşitlilikte tüketim mallarının perakendeciliği ve çevrimiçi perakendeciliği hizmetleri.” şeklinde sınırlandırılması yönündedir.

USPTO uzmanı, başvuru sahibinin 35. sınıfa ilişkin yukarıda belirtilen hizmet kısıtlamasını kabul etmez. Şöyle ki, uzmana göre, listenin kısıtlanmış halinde yer alan “perakendecilik ve çevrimiçi perakendecilik hizmetleri”, başvurunun kısıtlama öncesi hizmet listesinin kapsamına giren nitelikte hizmetler değildir. Bir diğer deyişle, uzman, “perakendecilik ve çevrimiçi perakendecilik hizmetleri”nin, başvurunun ilgili sınıfının ilk halini oluşturan “Reklamcılık hizmetleri; iş yönetimi hizmetleri; iş idaresi hizmetleri; ofis hizmetleri.”nin kapsamına giren bir ifade olmadığı ve bu nedenle hizmet listesindeki sınırlandırmanın kabul edilebilir mahiyette olmadığı görüşündedir. Bu görüşten hareketle, uzman ikinci bir ret kararı gönderir ve başvuru sahibinin mal ve hizmet listesinde yaptığı düzeltmenin yukarıda belirtilen hizmetler bakımından kabul edilmediğini bildirir.

Başvuru sahibi bu karara karşı itiraz eder ve itiraz USPTO Temyiz Kurulu’nca incelenir.

İncelemenin esasını, aynı zamanda Nicé sınıflandırmasının 35. sınıfının sınıf başlığını da oluşturan “Reklamcılık hizmetleri; iş yönetimi hizmetleri; iş idaresi hizmetleri; ofis hizmetleri.” şeklindeki listenin “Başkalarına ait geniş çeşitlilikte tüketim mallarının perakendeciliği ve çevrimiçi perakendeciliği hizmetleri.” biçiminde sınırlandırılmasının, hizmet listesinin başvuru aşamasındaki halinin genişletilmesi anlamına gelip gelmediği sorusu oluşturmaktadır. Ret kararının dayanağı olan Yönetmelik 2.71(a) maddesi, başvuru sahiplerinin, başvurunun mal ve hizmet listesinde düzeltme veya kısıtlama yapabilecekleri, ancak listenin kapsamını genişletemeyecekleri hükmünü içermektedir.

Başvuru sahibi itirazında, hizmet listesinde yer alan 35. sınıfın sınıf başlığının, aynı sınıf kapsamındaki “perakendecilik hizmetleri”ni de kapsadığını, dolayısıyla kısıtlama sonucu oluşan hizmet listesinin başvurunun ilk halinin kapsamına girdiğinin kabul edilmesi gerektiğini öne sürmektedir. Başvuru sahibine göre, “perakendecilik hizmetleri”nin sınıf başlığında yer alan “iş yönetimi hizmetleri”nin kapsamına girdiğinin kabul edilmesi mümkündür, şöyle ki bir perakende dükkanı işletmek ve bu hizmetleri sunmak ticari bir hizmettir ve ticari işletmenin idare edilmesini de içermektedir. Bunlara ek olarak başvuru sahibi, USPTO’nun önceden kabul ettiği benzer nitelikte birkaç örneği de gündeme getirmekte ve bu kararların esas alınmasını talep etmektedir.

Buna karşılık, inceleme uzmanı, başvuruyu değerlendirirken “sıradan anlam” testini uyguladığını, dolayısıyla, başvuruyu oluşturan terimlerin sıradan anlamı doğrultusunda, bu terimlerin “perakendecilik hizmetleri”ni kapsamadığı kanaatine ulaştığını belirtmektedir. Uzman, buna ek olarak, “iş idaresi” teriminin sözlük anlamını sunarak, bu terimin bir ticari işletmenin yaptığı her işi kapsamadığını, asıl anlamının bir ticari işletmenin başarı sağlamak için uyguladığı yönetim teknikleri olduğunu öne sürmektedir. Ayrıca, inceleme uzmanına göre, bir başvuruda Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının kullanılması, ilgili sınıftaki tüm malların veya hizmetlerin otomatikman kapsandığı anlamına gelmemektedir.

Başvuru sahibi ve inceleme uzmanının argümanlarını değerlendiren Temyiz Kurulu takip eden tespitlere ulaşmıştır.

Temyiz Kurulu’na göre, başvuru sahibince hizmet listesinde yapılan değişiklik, hizmet listesinin kapsamının uygun olmayan biçimde genişletilmesi niteliğindedir ve Nicé sınıflandırmasının 35. sınıfının sınıf başlığındaki terimlerin (iş idaresi hizmetleri dahil olmak üzere), “perakendecilik hizmetleri”ni kapsadığının kabul edilmesi mümkün değildir. Başvuru sahiplerinin, başvurularının mal ve hizmet listesinde yer alan terimleri, USPTO’nun malları ve hizmetleri doğru biçimde sınıflandırmasına imkan verecek açıklıkta tanımlamaları gerekmektedir. Malların ve hizmetlerin açık biçimde tanımlanmasına ilişkin değerlendirme kriterlerini belirlemek USPTO takdirindedir. İnceleme uzmanı, USPTO’nun mal ve hizmet tanımlamalarının kapsamlarını belirlerken uyguladığı “sıradan anlam” testini bu başvurunun incelenmesinde doğru biçimde uygulamıştır ve “iş idaresi hizmetleri” dahil olmak üzere, başvurunun hizmet listesinin ilk halinde yer alan terimlerinin hiç birisinin “perakendecilik hizmetleri”ni kapsamadığı yönündeki uzman tespiti yerindedir. “İş idaresi hizmetleri”nin tanımı ve bir hizmetin marka olarak tescil edilebilmesi başkalarının yararı için verilmesi gerekliliği zorunluluğu göz önüne alındığında, bu hizmetlerin içeriği, iş idaresini tekniklerine sahip bir işletmenin, bu teknikleri başka bir işletmeye, o işletmenin amaçlarına erişmesini sağlamak için aktarması olarak ortaya çıkmaktadır. Bir diğer deyişle, “iş idaresi hizmetleri”nde esas olan, bir işletmenin bir diğer işletmeye faaliyetlerini daha iyi biçimde sürdürmesi için yardım sağlamasıdır ve bu hizmet işletmeler arasında (business to business) bir hizmet niteliğindedir. Buna karşın, “perakendecilik hizmetleri”, firmaların tüketicilere perakende alım için çeşitli ürünleri sunmasıdır ve hizmet işletmeden tüketiciye verilmektedir.

Temyiz Kurulu, kararın kalan bölümünde sınıf başlıklarının kapsamı sorununu irdelemiştir:

Temyiz Kurulu’na göre, sınıf başlıkları bilinçli şekilde seçilmiş kapsamı geniş ifadelerden oluşsa da, bunların her durumda ilgili sınıftaki tüm malları ve hizmetleri kapsadıkları kabul edilemez. USPTO inceleme kılavuzunda da belirtildiği üzere, mal veya hizmet listesinin sınıf başlığından oluşması ve ardından başvuru sahibinin listede kısıtlama talep etmesi durumunda, kısıtlama sonucu oluşacak mal veya hizmetler, orijinal listenin sıradan anlamı kapsamına girmiyorsa, USPTO kısıtlamayı kabul etmeyecektir.

Madrid Protokolü’ne taraf bazı ülkelerce uygulandığı bilinen “sınıf başlığı herşeyi kapsar (class heading covers all)” yaklaşımı uyarınca bu ülkelerin, bir başvurunun mal ve hizmet listesinin Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarından oluşması durumunda, başvurunun ilgili sınıflardaki tüm malları ve hizmetleri kapsadığını kabul ettiği bilinmekle birlikte, bu durum uluslararası andlaşmaların (Nicé Andlaşması veya Madrid Protokolü) getirdiği bir zorunluluk değildir. Uluslararası andlaşmalar böyle bir zorunluluk getirmemişken ve A.B.D. mevzuatında bu yönde bir düzenleme yokken, tersine A.B.D. uygulamasının sınıf başlıklarının kapsamı konusunda “sıradan anlam (ordinary meaning)” yaklaşımı açıkken, uluslararası markalar için sınıf başlıklarının ilgili sınıftaki tüm malları veya hizmetleri kapsadığı yönünde bir istisna tanınması mümkün değildir. Bu çerçevede, Madrid Protokolü’ne taraf bazı ülkelerin, 35. sınıfın sınıf başlığının ilgili sınıftaki hizmetlerin tamamını ve dolayısıyla “perakendecilik hizmetleri”ni kapsadığını kabul etmesi, USPTO’nun da aynı yaklaşımı takip etmesi gerektiği anlamına gelmemekte ve USPTO değerlendirmesini etkilememektedir.

İlaveten, Temyiz Kurulu’nun, başvuru sahibinin önceki emsal kararlar gerekçeli itirazına verdiği yanıt da belirtilmelidir. Temyiz Kurulu’na göre, “İncelemede tutarlığının sağlanması Ofis’in hedefi olsa da, inceleme uzmanlarının önceki kararları bizim için bağlayıcı değildir ve her vakada önümüze sunulan kanıtları esas alarak vaka bazında karar vermemiz gerekmektedir.”

Sonuç olarak, Temyiz Kurulu’na göre, başvuru sahibinin hizmet listesinde “Başkalarına ait geniş çeşitlilikte tüketim mallarının perakendeciliği ve çevrimiçi perakendeciliği hizmetleri.”ne yer vererek yaptığı sınırlandırma, bu hizmetlerin, başvurunun orijinal hizmet listesinde yer alan “Reklamcılık hizmetleri; iş yönetimi hizmetleri; iş idaresi hizmetleri; ofis hizmetleri.”nin kapsamına girer nitelikte bir ifade olmaması nedeniyle kabul edilebilir mahiyette bulunmamıştır. Dolayısıyla, başvuru sahibinin itirazı Temyiz Kurulu tarafından reddedilmiştir.

USPTO Temyiz Kurulu’nun “FIAT 500” kararı, ofisin Nicé sınıflandırmasının genel başlıkları konusunda uzun yıllardır devam eden istikrarlı uygulamasının devamı niteliğinde bir karar olması nedeniyle beklenmedik veya sıradışı nitelikte bir karar değildir. Bununla birlikte, bu kararın Avrupa Birliği’nde “IP Translator” kararı sonrası yaşanan kargaşa ve tartışmaların ardından gelmesi ve “IP Translator” kararıyla “sınıf başlığı herşeyi kapsar” yaklaşımını net biçimde geride bırakan yeni AB uygulamasıyla paralellik göstermesi, “FIAT 500” kararını dikkat çekici hale getirmektedir. Kararın önemini daha iyi anlamak için “IP Translator” kararını, kararın arka planını ve getirdiği yenilikleri bir kez daha anımsamak yerinde olacaktır.

 

IV- Sınıf Başlıklarının Kapsamı Konusunda İç Pazarda Uyumlaştırma Ofisi (OHIM) Uygulaması ve Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın “IP Translator” Kararı

Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının kapsamı konusunda OHIM uygulamasını, “IP Translator” kararını milat kabul ederek, “IP Translator” öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırmak gerekmektedir.[7]

“IP Translator” kararı öncesi durumda, uygulamanın esasını OHIM Başkanı tarafından yayınlanmış 16 Haziran 2003 tarihli 03/4 sayılı Genelge oluşturmaktaydı. 03/4 sayılı Genelge’ye göre OHIM, bir sınıfa ait sınıf başlığının, o sınıfa dahil tüm malları veya hizmetleri kapsadığını kabul etmekteydi. Bu kabul ve etkileri, tescil incelemesi için olduğu kadar, itiraz, sınırlandırma, kısmi iptal, kullanım gibi işlemler veya hükümler bakımından da geçerliydi.

OHIM, 03/4 sayılı Genelge kapsamında sınıf başlıklarının ilgili sınıf kapsamına giren tüm malları veya hizmetleri kapsadığını kabul etmekle birlikte, bu kabul Avrupa Birliği üyesi ülkelerin ulusal ofislerinin tümü bakımından geçerli değildi. Bu konuda üye ülkelerin bir kısmı, OHIM’in uygulamasına paralel olarak, sınıf başlıklarının ilgili sınıftaki tüm malları veya hizmetleri kapsadığını kabul etmişken, Birleşik Krallık başta olmak üzere bir diğer kısmı ise sınıf başlıklarının kapsamını sadece sınıf başlığında yazılı mallarla veya hizmetlerle sınırlı olarak değerlendirmekte ve ilgili sınıftaki malların veya hizmetlerin tümünün sınıf başlığınca kapsandığı yönündeki yorumu kabul etmemekteydi. Dolayısıyla, sınıf başlığından oluşan başvuruların kapsamı konusunda, Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında ciddi uygulama ve değerlendirme farklılığı bulunmaktaydı.

Sınıf başlıkları konusunda birlik üyesi ülkeler arasındaki uygulama ve değerlendirme farklılıkları, tescilli markaların kapsamının ne olduğu sorusunu da gündeme getirdiğinden ve bu sorunun cevabı ülkeden ülkeye değiştiğinden, marka sahipleri markalarının kapsamları konusunda endişeye düşmüşlerdi. Dolayısıyla, durumun netleştirilmesi için Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın yorumuna ihtiyaç duyulmuştu. Bu çerçevede, aşağıda detaylarını okuyacağınız bir dava inşa edilerek, konu Adalet Divanı önüne taşındı.

2009 yılında “Chartered Institute of Patent Attorneys”, “IP Translator” markasını tescil ettirmek için Birleşik Krallık marka tescil ofisine başvuruda bulunmuştur. Başvuru 41. sınıf için yapılmıştır ve kapsamında 41. sınıfın Nicé sınıflandırmasındaki sınıf başlığı olan “Öğretim; eğitim verilmesi; eğlence; sportif ve kültürel faaliyetler.” hizmetleri yer almaktadır. Birleşik Krallık Ofisi, 41. sınıfın sınıf başlığını kapsayan başvurunun kapsamının 03/4 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi kapsamında yorumlanması gerektiği görüşünden hareketle, başvurunun 41. sınıfa dahil “tercüme hizmetleri”ni de kapsadığı tespiti doğrultusunda, “IP Translator” markasının anlamı itibarıyla “tercüme hizmetleri” bakımından ayırt edici nitelikte olmadığı ve tanımlayıcı nitelikte olduğu gerekçeleriyle başvurunun reddedilmesine karar vermiştir. Başvuru reddedilirken, ret kararı sınıf başlığının tamamı için verilmiş ve ret kararının yalnızca “tercüme hizmetleri” bakımından geçerli olduğunu belirtir içerikte hizmet listesi düzenlemesi veya sınırlandırması içerikli bir işlem yapılmamıştır. (Birleşik Krallık marka ofisi sınıf başlıklarının kapsamı konusunda, sınıf başlığının ilgili sınıftaki tüm malları veya hizmetleri kapsamadığı uygulamasını kabul etmiş olmakla birlikte, bu marka için farklı bir değerlendirmede bulunmuştur. Bunun nedeni konuyu ön yorum kararı için ECJ önüne taşımaktır. Dolayısıyla, başvuru ve sonrasındaki Ofis kararını senaryo olarak kabul etmek yerinde olacaktır.)

Başvuru sahibi ofis işlemlerinin tamamlanması üzerine, ret kararını “Atanmış Kişi”ye (appointed person [Birleşik Krallık sisteminde bir temyiz merci]) götürmüştür. Başvuru sahibinin temel itiraz gerekçesi, hizmet listesinin kapsamında “tercüme hizmetleri”nin yer almaması ve kendisinin bu hizmetlerin tescili için başvuruda bulunmamış olmasıdır. Atanmış Kişi, “tercüme hizmetleri”nin tescili talep edilen hizmetler arasında yer almaması ve bu hizmetin tescili talep edilen “Öğretim; eğitim verilmesi; eğlence; sportif ve kültürel faaliyetler.” hizmetleri kapsamına girebilecek bir hizmet olmaması bulgularından hareketle, konu hakkında Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın görüşünün alınması gerektiği sonucuna ulaşmış ve Adalet Divanından takip eden üç sorunun yanıtlanacağı ön yorum kararı (preliminary ruling) verilmesini talep etmiştir:

  1. Bir marka başvurusunun kapsamında bulunan malların veya hizmetlerin açık ve kesin olarak belirtilmesine ihtiyaç var mıdır, eğer ihtiyaç varsa bu (açıklık ve kesinlik) hangi derecede olmalıdır?
  2. Marka başvurularının kapsamında bulunan malların veya hizmetlerin tanımlanması amacıyla Nicé Andlaşması çerçevesinde oluşturulan malların ve hizmetlerin uluslararası sınıflandırmasının sınıf başlıklarının içerdiği genel ifadelerin kullanılmasına izin verilmeli midir?
  3. Malların ve hizmetlerin uluslararası sınıflandırmasında yer alan sınıf başlıklarının içerdiği genel ifadelerin OHIM Başkanınca yayınlanan 16/06/2003 tarihli 03/4 sayılı Genelge’ye uygun biçimde yorumlanmasına ihtiyaç var mıdır veya bu şekildeki yoruma izin verilmeli midir?

Adalet Divanı yukarıda yer verilen sorulara 19 Haziran 2012 tarihli C-307/10 sayılı kararı ile takip eden yanıtları vermiştir:[8]

“2008/95 sayılı Direktif, marka korumasının talep edildiği malların ve hizmetlerin, başvuru sahibince,  yetkili makamların ve tacirlerin, sadece bu bilgiye dayanarak, koruma talebinin kapsamını belirleyebilecekleri derecede (yeterlilikte) açık ve kesin biçimde tanımlanmasını gerektirmektedir, anlamında yorumlanmalıdır.

2008/95 sayılı Direktif, (mallara ve hizmetlere ilişkin) tanımlamanın, yetkili makamların ve tacirlerin koruma kapsamını yeterince açık ve kesin biçimde anlamalarına imkan verdiği durumlarda, marka korumasının talep edildiği malları ve hizmetleri tanımlamak için, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarındaki genel unsurların kullanımına engel olmayacaktır, anlamında yorumlanmalıdır.

Koruma talep ettiği markanın kapsadığı malları veya hizmetleri belirtmek için, Nicé anlaşmasının birinci maddesinde belirtilen sınıflandırmanın belirli bir sınıfına ait sınıf başlığında yer alan genel ifadelerin tamamını kullanan bir ulusal marka sahibi, tescil başvurusunun ilgili sınıfa dahil olup alfabetik listede yer alan tüm malları veya hizmetleri kapsama niyetiyle mi yoksa ilgili sınıftaki malların veya hizmetlerin sadece bir kısmını kapsama niyetiyle mi  yapıldığını belirtmek zorundadır. Eğer başvuru, malların veya hizmetlerin bir bölümü için yapılmışsa, başvuru sahibinin o sınıfta bulunan hangi malları veya hizmetleri kapsama niyetinde olduğunu belirtmesi gerekmektedir.”

Bu yanıtlardan özellikle ikincisi, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının ne şekilde değerlendirilmesi ve anlaşılması gerektiği konusunu düzenlemektedir.

Adalet Divanına göre, 2008/95 sayılı Direktifin etkin uygulamasını ve marka tescili sisteminin sorunsuz işleyişini sağlamak için, kararın önceki paragraflarında (bkz. 1 numaralı soruya ilişkin yanıt) belirtilen açıklık ve kesinlik ilkesi malların ve hizmetlerin tanımlanması bakımından da geçerli olacaktır.

Bu çerçevede, Nicé sınıflandırmasının, sınıf başlıklarında yer alan ifadelerin bir kısmı, yetkili makamların markanın koruma kapsamını tespit etmelerine yönelik olarak yeterli derecede açıklık ve kesinlik içerirken, sınıf başlıklarının bir diğer kısmı çok genel olmaları ve markanın kaynak gösterme işlevine uygun olmayacak derecede çeşitli malları veya hizmetleri içermeleri nedeniyle açıklık ve kesinlik kriterlerine uygun değildir.

Dolayısıyla, yetkili makamların, başvuru sahibinin koruma talep ettiği markanın kapsadığı sınıf başlıklarının açıklık ve kesinlik ilkelerine uygunluğunu, vaka bazında (case-by case basis) değerlendirmesi gerekmektedir.

“IP Translator” kararının hemen ardından OHIM 2/12 sayılı yeni bir Başkanlık Genelgesi yayınlamıştır.

2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi 21/06/2012 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş ve bu tarih itibarıyla 16 Haziran 2003 tarihli 03/4 sayılı Başkanlık Genelgesi yürürlükten kalkmıştır.03/4 sayılı genelgenin ortadan kalkmasıyla, anılan genelgede belirtilen, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları kullanılarak yapılan başvuruların, ilgili sınıflara dahil tüm malları veya hizmetleri kapsadığı yönündeki yorum da ortadan kalkmış ve terimlerin kelime anlamları kapsamına giren malları ve hizmetleri kapsadıkları kabul edilmeye başlanmıştır.

2/12 sayılı Genelge’ye göre, OHIM, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarından yeteri derecede açık ve kesin olanları kabul etmeye devam edecektir. Tersi durumda, yani sınıf başlığının yeteri kadar açık ve kesin olmadığının düşünüldüğü durumlarda OHIM’in başvuru sahibinden açıklama isteyecektir.

Nice sınıflandırmasının sınıf başlıklarından hangilerinin yeteri derecede açık ve kesin olmadığı ise OHIM’in üye ülkelerle birlikte yürüttüğü yakınlaşma projesi kapsamında karara bağlanmıştır. Konu hakkında yürütülen yoğun bir çalışmanın ardından 2013 yılında açıklanan ortak bildiri ile Nice sınıflandırmasının sınıf başlıklarından 11 tanesinin “IP Translator” kararında belirtilen açıklık ve kesinlik ilkelerini karşılamadığı tespit edilmiştir.[9] Nice sınıflandırmasının 197 adet genel başlığından yalnızca 11 tanesinin açıklık ve kesinlik ilkelerine aykırı olduğunun belirlenmesi, “IP Translator” kararının uygulama alanını sınırlı tutmuş ve sınıf başlıklarının ilgili sınıf kapsamındaki tüm malları kapsadığını kabul eden ülkelerin ve OHIM’in “IP Translator” sonrası döneme daha yumuşak biçimde geçebilmelerini sağlamıştır.

Özetlemek gerekirse, “IP Translator” kararı, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının kapsamı konusunda Avrupa Birliği’nde birbiriyle açıkça çelişkili biçimde uygulanan iki yaklaşım, yani “sınıf başlığı herşeyi kapsar (class heading covers all)” ve “sınıf başlığı ne anlama geliyorsa kapsamı odur (means what it says)” yaklaşımları arasından, “sınıf başlığı ne anlama geliyorsa kapsamı odur (means what it says)” yaklaşımını yerinde bulmuş ve diğer yaklaşımı ortadan kaldırmıştır. Bununla birlikte, karar sonrasında, OHIM ve AB üyesi ülkelerin, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarından yalnızca 11 tanesinin, “IP Translator” kararının açıklık ve kesinlik ilkelerine aykırı olduğunu kabul etmesi nedeniyle, kararın uygulama alanı çok genişletilmemiş ve bu yolla gerek tescil ofislerinin uygulamalarının yeni sisteme daha kolay entegrasyonu sağlanmış gerekse de marka sahiplerinin önceki tarihli markalarının kapsamlarının belirlenmesinde karşılaşılabilecek olası problemler minimum düzeye indirilmiştir.

Buna ilaveten, Adalet Divanı’nın “IP Translator” kararıyla “sınıf başlığı ne anlama geliyorsa kapsamı odur (means what it says)” yaklaşımının tercih edilmesi sonucunda, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının kapsamı hakkındaki Avrupa Birliği uygulamasının, A.B.D. tarafından uygulanmakta olan “sıradan anlam (ordinary meaning)” yaklaşımıyla yakınlaştığı belirtilmelidir. Buna karşın, Nicé sınıflandırmasının 197 adet sınıf başlığının büyük çoğunluğunun A.B.D. tarafından belirsiz ifadeler olarak kabul edilmesi karşısında, Avrupa Birliği’nin bunlardan yalnızca 11 tanesini kapsamı açık ve kesin olmayan tanımlar olarak değerlendirmesi göz önüne alındığında, uluslararası marka uygulamasının önde gelen iki büyük gücü arasında, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları konusunda, halen oldukça büyük bir değerlendirme farklılığı olduğu ortaya çıkmaktadır.

 

V- Türkiye’nin Nicé Sınıflandırmasının Sınıf Başlıkları Konusundaki Yaklaşımı ve Türkiye Bakımından Değerlendirme

Türk Patent Ensitüsü’ne (TPE) ulusal yolla yapılan marka başvurularının çoğunluğunda, TPE’nin yayınladığı 2013/2 sayılı Mal ve Hizmet Sınıflandırmasına İlişkin Tebliğ’de[10] yer alan ifadeler kullanılmaktadır. Tebliğ ile getirilen sistem ve bu sisteme dayalı başvuru alışkanlıkları (kopyala – yapıştır yöntemiyle oluşturulan ve mal ve hizmet listelerinin kapsamı bakımından gerçekçi olmayan başvurular; başvurularda kullanılan veya kullanılacak mallara ve hizmetlere yer verilmemesi, tersine ilgili sınıflar kapsamındaki tüm malların ve hizmetlerin listelenmesi; Tebliğ ile oluşturulan grupların aynı, aynı tür veya benzer mal ve hizmetlerin belirlenmesi konusunda yeterliliği; aynı tür mal ve hizmet ile benzer mal ve hizmet ayrımının yerindeliği veya gerekliliği; aynı tür kavramı ile benzer kavramının anlamlı bir farklılığının söz konusu olup olmadığı; uygulanan sistemin gelişmiş ülke uygulamaları ile uyumu, vb.) bu satırların yazarına göre ciddi şekilde irdelenmesi gereken önemli konular olmakla birlikte, bu hususlar işbu yazının konusunu oluşturmadığından, burada değerlendirilmeyecektir.

2013/2 sayılı Tebliğ’in 3. maddesinde yer alan “Tebliğin ekindeki listede yer alan bazı gruplar genel başlıklar halinde düzenlenmiştir. Bu gruplara ilişkin genel başlıkların, tanımlama kapsamına giren ve ilgili Nis sınıfında bulunan malların veya hizmetlerin tamamını kapsadığı kabul edilecektir.” hükmü kanaatimizce “sınıf başlığı ne anlama geliyorsa kapsamı odur (means what it says)” yaklaşımıyla paralel nitelik göstermektedir. Şöyle ki, madde içeriğinde yer alan “tanımlama kapsamına giren” ifadesi genel başlığın kapsamını ilgili tanımın kapsamı ile sınırlandırmakta ve sonrasında gelen ilgili Nicé sınıfında bulunma şartıyla, genel başlığın kapsamının ilgili Nicé sınıfının kapsamıyla da sınırlı olduğu belirtilmektedir. Bu çerçevede, TPE uygulamasında, Tebliğ’de yer verilen genel başlıkların kapsamının, ilgili tanımın anlamı ve bu anlam esasında ilgili Nicé sınıfının kapsamı biçiminde, birbirleriyle aynı anda ortaya çıkan iki sınırlama esasında belirleneceği ortaya çıkmaktadır.

Bununla birlikte, TPE sınıflandırma tebliğinde yer alan genel başlıklar, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarından farklı olduğundan ve TPE tebliğinin asıl amacı aynı tür mal ve hizmetin belirlenmesi olduğundan, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları ile TPE tebliğinde yer alan genel başlıklar arasında amaç ve kapsam bakımından büyük bir farklılık olduğu ortadadır. Dolayısıyla, Türkiye’de Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları hakkındaki yaklaşımın ne olduğu sorusunun yanıtının sınıflandırma tebliğine bakılarak tespit edilmesi mümkün değildir. Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının kapsamı ve hangilerinin kabul edilebilir nitelikte olduğu sorusunun yanıtı, mevzuat veya uygulama kılavuzunda da belirtilmemiş olduğundan, sorunun yanıtı ancak uygulamaya bakılarak tespit edilebilecek içeriktedir. Uygulamaya bakıldığında ise Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarından büyük bir bölümünün sorunsuz biçimde kabul edildiği, ancak bir kısmı hakkında açıklama talep edildiği görülmektedir.

A.B.D. uygulamasına eşdeğer bir uygulamanın Türkiye bakımından kabul edilmesi kanaatimizce mümkün ve uygulanabilir içerikte değildir. Şöyle ki, A.B.D. uygulaması uzun yıllardır süren bir geleneğin devamı niteliğindedir ve sınıf başlıklarının çoğunluğunu uzun yıllardır kabul etmeyen A.B.D.’nin bunları kabul etmemeye devam etmesi anlaşılır bir tutumdur. Buna karşın sınıf başlıklarını sorunsuz biçimde kabul eden OHIM, Avrupa Birliği üyesi ülkeler ve Türkiye’nin –A.B.D. uygulamasıyla aynı şekilde- bir anda sınıf başlıklarının neredeyse tamamını kapsamı belirsiz terimler olarak kabul etmeye başlaması, uygulamada ve özellikle önceki tarihli tescilli markaların kapsamının belirlenmesi konusunda büyük sıkıntılara yol açacak niteliktedir. Kaldı ki, Türkiye’nin sınai mülkiyet konusunda Avrupa Birliği mevzuatıyla paralel mevzuata sahip olması ve yakın işbirliği içerisinde bulunduğu ülkelerin Avrupa Birliği üyesi ülkeler ve OHIM olduğu göz önüne alındığında, konu hakkında Avrupa Birliği üyesi ülkeler ve OHIM yaklaşımının tercih edilmesi gerektiği hususu, kanaatimizce belirginleşmektedir.

Belirtilen durum çerçevesinde, “IP Translator” kararı sonrası OHIM ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerde ortaya çıkan yaklaşım ve sonuçlarının Türkiye tarafından yakından takip edilmeye devam edilmesi ve Avrupa Birliği üyesi ülkeler ve OHIM tarafından kapsamı belirsiz bulunan 11 sınıf başlığına ilişkin uygulamanın Türkiye açısından gözden geçirilmesi yerinde olacaktır.

 

VI- Sonuç

 

Yazı boyunca, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının kapsamı ve kabul edilebilirliği hususundaki A.B.D. ve OHIM – Avrupa Birliği üyesi ülkelerin uygulamaları “FIAT 500” ve “IP Translator” kararları ışığında detaylı biçimde aktarılmaya çalışılmıştır. “FIAT 500” ve “IP Translator” kararlarını açıklamaya geçmeden önceyse yazının konusunun okuyucularca daha net biçimde anlaşılması için Nicé sınıflandırması ve sınıflandırmanın sınıf başlıkları hakkında bilgi verilmiştir. Son olarak, konu Türkiye bakımından kısaca değerlendirilmiştir.

Yazı boyunca yapılan değerlendirmeler ışığında, öncelikli olarak Adalet Divanı’nın “IP Translator” kararıyla, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının kapsamı konusunda Avrupa Birliği’nin Haziran 2012’den başlayarak “sınıf başlığı ne anlama geliyorsa kapsamı odur” yaklaşımını benimsediği belirtilmelidir. Bu yaklaşımın sınıf başlıklarının kapsamı konusunda A.B.D.’nin uzun yıllardır uyguladığı “sıradan anlam” yaklaşımı ile paralelliği nedeniyle, A.B.D. ile Avrupa Birliği uygulamasının, birbirine yakınlaştığı ifade edilmelidir.

Nicé sınıflandırmasının 197 adet sınıf başlığının büyük çoğunluğu A.B.D. tarafından halen kapsamı belirsiz ifadeler olarak kabul edilmektedir. Buna karşın, Avrupa Birliği’nin bu başlıklardan yalnızca 11 tanesini kapsamı açık ve kesin olmayan tanımlar olarak değerlendirmesi göz önüne alındığında, A.B.D. ve Avrupa Birliği arasında, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarını oluşturan terimlerin açık ve kesinliği konusunda, halen büyük bir değerlendirme farklılığı olduğu görülmektedir.

Bir diğer deyişle, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarını oluşturan terimlerin kapsamı değerlendirilirken, terimlerin kelime anlamının dikkate alınması gerektiği konusunda A.B.D. ve Avrupa Birliği birbirine yakınlaşmışken, söz konusu terimlerin hangilerinin kapsamının açık olduğu konusunda taraflar arasında halen belirgin bir yorum farkı bulunmaktadır.

Konu Türkiye özelinde değerlendirildiğinde, öncelikli olarak, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları ile TPE sınıflandırma tebliğinde yer alan genel başlıklar arasında içerik, amaç ve kapsam bakımından büyük farklılık olduğu belirtilmeli ve karşılaştırma Türk sınıflandırma tebliğ ile Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları arasında değil, uygulama pratikleri arasında yapılmalıdır. Bu karşılaştırmanın sonucunda, yazar, Türkiye’nin, A.B.D. uygulaması benzeri bir yaklaşımı değil, ülke açısından daha kolay uygulanabilir Avrupa Birliği yaklaşımını tercih etmesi gerektiğini düşünmektedir.

Son olarak, yazara göre, Avrupa Birliği uygulamasına paralellik sağlanması için, Avrupa Birliği üyesi ülkeler ve OHIM tarafından kapsamı belirsiz bulunan 11 sınıf başlığına ilişkin uygulama Türkiye bakımından gözden geçirilmelidir.

 

Önder Erol Ünsal

Temmuz 2014

unsalonderol@gmail.com

[1] Sınıf başlıklarının listesinin http://tmclass.tmdn.org/ec2/classheadings;jsessionid=D0DB1D33C66BB086921BC067FFB0E48E.ec2t3 bağlantısından görülmesi mümkündür.

[2] http://www.wipo.int/classifications/nivilo/nice/# (The class headings indicate in a general manner the fields to which the goods and services in principle belong.)

[3] http://tmep.uspto.gov/RDMS/detail/manual/TMEP/Apr2013/d1e2.xml#/manual/TMEP/current/TMEP-1400d1e2049.xml

[4] http://tmep.uspto.gov/RDMS/detail/manual/TMEP/Apr2013/d1e2.xml#/manual/TMEP/current/TMEP-1400d1e2479.xml

[5] Kararın tam metnine http://ttabvue.uspto.gov/ttabvue/ttabvue-79099154-EXA-13.pdf adresinden erişilmesi mümkündür.

[6] Advertising services; business management; business administration; office functions.

[7] “IP Translator” kararı, karar öncesi ve sonrası OHIM ile Avrupa Birliği üyesi ülkelerin uygulamaları hakkında detaylı bilginin http://iprgezgini.org/category/ip-translator-davasi/ adresinde yer alan yazılardan incelenmesi mümkündür.

[8] Kararın tam metnine http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf?docid=124102&doclang=EN adresinden erişilmesi mümkündür.

[9] Ortak bildiri kapsamında yeterince açık ve kesin bulunmayan ve kabul edilemeyecekleri bildirilen 11 terim aşağıda sayılmıştır:

  1. Sınıf 6: Adi metallerden yapılmış diğer sınıflarda yer alamayan mallar. Terimin kabul edilmeme nedeni, malların neden yapılmış olduklarının belirtilmiş olmasına karşın malların ne olduğunun belirtilmemiş olmasıdır.
  2. Sınıf 7: Makineler ve imalat tezgahları. Kabul edilmeyen terim, sınıf başlığının yalnızca “makineler” kısmıdır. Terimin kabul edilmeme nedeni, ne tip makinelerin kast edildiğinin belirtilmemiş olmasıdır.
  3. Sınıf 14: Değerli metaller ve bunların alaşımları ve bunlardan (değerli metallerden ve bunların alaşımlarından) yapılmış veya bunlarla kaplanmış diğer sınıflarda yer almayan Kabul edilmeyen terim, sınıf başlığının yalnızca “değerli metallerden ve bunların alaşımlarından yapılmış veya bunlarla kaplanmış mallar” kısmıdır. Terimin kabul edilmeme nedeni, malların neden yapılmış olduklarının veya neyle kaplanmış olduklarının belirtilmiş olmasına karşın malların ne olduğunun belirtilmemiş olmasıdır.
  4. Sınıf 16: Kağıt, karton ve bu malzemelerden (kağıt veya kartondan) yapılmış diğer sınıflarda yer almayan Kabul edilmeyen terim, sınıf başlığının yalnızca “kağıt veya kartondan yapılmış mallar” kısmıdır. Terimin kabul edilmeme nedeni, malların neden yapılmış olduklarının belirtilmiş olmasına karşın malların ne olduğunun belirtilmemiş olmasıdır.
  5. Sınıf 17: Kauçuk, gütaperka, lastik, asbest, mika ve bu malzemelerden (kauçuk, gütaperka, lastik, asbest, mikadan) yapılmış diğer sınıflarda yer almayan mallar. Kabul edilmeyen terim, sınıf başlığının yalnızca “kauçuk, gütaperka, lastik, asbest, mikadan yapılmış mallar” kısmıdır. Terimin kabul edilmeme nedeni, malların neden yapılmış olduklarının belirtilmiş olmasına karşın malların ne olduğunun belirtilmemiş olmasıdır.
  6. Sınıf 18: Deri ve imitasyon deri ve bu malzemelerden (deri ve imitasyon deri) yapılmış diğer sınıflarda yer almayan mallar. Kabul edilmeyen terim, sınıf başlığının yalnızca “deri ve imitasyon deriden yapılmış mallar” kısmıdır. Terimin kabul edilmeme nedeni, malların neden yapılmış olduklarının belirtilmiş olmasına karşın malların ne olduğunun belirtilmemiş olmasıdır.
  7. Sınıf 20: Ahşap, mantar, saz, kamış, hasır, boynuz, kemik, fildişi, balina kemiği, kabuk, amber, sedef, lületaşı ve bunların ikamelerinden veya plastikten yapılmış diğer sınıflarda yer almayan mallar. Terimin kabul edilmeme nedeni, malların neden yapılmış olduklarının belirtilmiş olmasına karşın malların ne olduğunun belirtilmemiş olmasıdır.
  8. Sınıf 37: Tamir hizmetleri. Terimin kabul edilmeme nedeni, tamir hizmetinin konusu ürünlerin ne olduğunun belirtilmemiş olmasıdır.
  9. Sınıf 37: Kurulum hizmetleri. Terimin kabul edilmeme nedeni, kurulum hizmetinin konusu ürünlerin ne olduğunun belirtilmemiş olmasıdır.
  10. Sınıf 40: Malzemelerin işlenmesi hizmetleri. Terimin kabul edilmeme nedeni, işleme hizmetinin neyin işleneceği belirtilmediği sürece belirsiz bir tabir olmasıdır.
  11. Sınıf 45: Bireylerin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak üçüncü kişiler tarafından sağlanan kişisel ve sosyal hizmetler. Terimin kabul edilmeme nedeni, sağlanacak hizmetin açık şekilde belirtilmemiş olmasıdır.

[10] http://www.turkpatent.gov.tr/dosyalar/mevzuat/MarkaTeb.pdf;   http://www.turkpatent.gov.tr/dosyalar/nice/Sinif_01-45_degisiklik.pdf

 

 

IP Translator VII – AB Üyesi Ülkeler ve OHIM’in İkinci ve Üçüncü Ortak Bildirileri – Nicé Sınıflandırması Sınıf Başlıkları Tabirlerinden Hangileri Yeterince Açık ve Kesin Değildir?

Declaration-of-Independence_full_600

 

IPR Gezgini’nde önceden yayınladığımız 7 adet yazıda, Avrupa Birliği Adalet Divanının 19/06/2012 tarihli C-307/10 sayılı “IP Translator” kararı hakkında oldukça detaylı bilgi vermiş ve değerlendirmelerde bulunmuştuk.

 

“IP Translator” kararını; nedenleri, olası sonuçları ve geleceğe yönelik olarak Avrupa Birliği nezdinde düşünülen tedbirler çerçevesinde değerlendirdiğimiz önceki tarihli yazıların aşağıdaki bağlantılar aracılığıyla incelenmesi mümkündür:

 

http://wp.me/p43tJx-54

http://wp.me/p43tJx-59

http://wp.me/p43tJx-5i

http://wp.me/p43tJx-5o

http://wp.me/p43tJx-5u

http://wp.me/p43tJx-5z

http://wp.me/p43tJx-5D

 

Avrupa Birliği (AB) üyesi ülke marka ofislerinin bir kısmının ve özellikle İç Pazarda Uyum Ofisi (OHIM)’nin, Nicé Sınıflandırmasının sınıf başlıkları ve bunların kapsamı hakkındaki uygulamasının “IP Translator” kararı sonrası büyük ölçüde değiştiği bilinmektedir. Bu konudaki değişikliklerin OHIM ve üye ülke ofislerince birbirlerinden çok farklı biçimde gerçekleştirilmesini engellemek ve paralel uygulamalar geliştirmek endişesiyle, AB üyesi ülkeler ve OHIM konuyu bir yakınlaştırma projesi (convergence project) kapsamında birlikte değerlendirmiş ve Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları hakkında uyumlu tedbirler almayı tercih etmiştir. Yakınlaştırma projesinin konu hakkındaki ilk ortak bildirisi (common declarition) Mayıs 2013’te yayınlanmış ve metin http://wp.me/p43tJx-5D bağlantısından görülebilecek yazımızda okuyuculara aktarılmıştır. Yakınlaştırma projesi kapsamında konu hakkında iki ortak bildiri daha yayınlanmıştır. İkinci ve üçüncü ortak bildiriler, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları konusundaki ortak uygulamanın ana hatlarını daha da belirginleştirmiştir. Bu yazı kapsamında, ikinci ve üçüncü ortak bildirilerin çerçevesi ve temel kapsamı açıklanmaya gayret edilecektir.

 

“IP Translator” kararı hakkında, önceki yazılarımız incelenerek daha detaylı bilgi edinilmesi mümkün olmakla birlikte, açıklamalara geçmeden önce, Adalet Divanının, kendisine yöneltilen sorulara karşı verdiği yanıtların hatırlatılması yerinde olacaktır:

 

“(1) 2008/95 sayılı Direktif, marka korumasının talep edildiği malların ve hizmetlerin, başvuru sahibince, yetkili makamların ve tacirlerin, sadece bu bilgiye dayanarak, koruma talebinin kapsamını belirleyebilecekleri derecede (yeterlilikte) açık ve kesin biçimde tanımlanmasını gerektirmektedir, anlamında yorumlanmalıdır.

 

(2) 2008/95 sayılı Direktif, (mallara ve hizmetlere ilişkin) tanımlamanın, yetkili makamların ve tacirlerin koruma kapsamını yeterince açık ve kesin biçimde anlamalarına imkan verdiği durumlarda, marka korumasının talep edildiği malları ve hizmetleri tanımlamak için, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarındaki genel unsurların kullanımına engel olmayacaktır, anlamında yorumlanmalıdır.

 

(3) Koruma talep ettiği markanın kapsadığı malları veya hizmetleri belirtmek için, Nicé anlaşmasının birinci maddesinde belirtilen sınıflandırmanın belirli bir sınıfına ait sınıf başlığında yer alan genel ifadelerin tamamını kullanan bir ulusal marka sahibi, tescil başvurusunun ilgili sınıfa dahil olup alfabetik listede yer alan tüm malları veya hizmetleri kapsama niyetiyle mi yoksa ilgili sınıftaki malların veya hizmetlerin sadece bir kısmını kapsama niyetiyle mi yapıldığını belirtmek zorundadır. Eğer başvuru, malların veya hizmetlerin bir bölümü için yapılmışsa, başvuru sahibinin o sınıfta bulunan hangi malları veya hizmetleri kapsama niyetinde olduğunu belirtmesi gerekmektedir.”

 

Birinci ortak bildiri kapsamında, OHIM ve AB üyesi ülkeler, Adalet Divanının ilk soruya verdiği yanıt hakkında takip eden açıklamayı yapmıştır: “Avrupa Birliği üyesi ülkelerin marka ofisleri, malların ve hizmetlerin ifade ediliş biçimi hakkındaki açıklık ve kesinlik şartları için ortak bir anlayış oluşturma ve ilgili sınıflandırma uygulamalarında kullanılacak ortak ilkeler geliştirme konularında birlikte çalışmaktadır.”

 

İkinci ortak bildiri ise somut olarak Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının hangilerinin “IP Translator” kararında belirtilen açıklık ve kesinlik ilkeleri kapsamına girmediği konusuyla ilgilidir.

 

İkinci ortak bildiriyle ilgili olarak çalışan OHIM ve üye ülke ofisleri, Nicé sınıflandırması sınıf başlıklarında yer alan ifadelerin tamamını gözden geçirmiş ve bunlardan hangilerinin “açıklık” ve “kesinlik” ilkeleri kapsamına girmediğini, bir deyişle hangilerinin yeterince açık ve kesin olmadığını belirlemiştir. Çalışma sonucunda, sınıflandırmanın sınıf başlıklarında yer alan aşağıda belirtilecek 11 terimin yeterince açık ve kesin terimler olmadığı ve ek açıklamalar yapılmadığı sürece bu terimlerin kabul edilemeyeceği tespit edilmiştir.

 

Ortak bildiri kapsamında yeterince açık ve kesin bulunmayan ve kabul edilemeyecekleri bildirilen 11 terim ve kabul edilmeme nedenleri aşağıda sayılmıştır:

 

  1. Sınıf 6: Adi metallerden yapılmış diğer sınıflarda yer alamayan mallar.Terimin kabul edilmeme nedeni, malların neden yapılmış olduklarının belirtilmiş olmasına karşın malların ne olduğunun belirtilmemiş olmasıdır.
  2. Sınıf 7: Makineler ve imalat tezgahları.Kabul edilmeyen terim, sınıf başlığının yalnızca “makineler” kısmıdır.Terimin kabul edilmeme nedeni, ne tip makinelerin kast edildiğinin belirtilmemiş olmasıdır.
  3. Sınıf 14: Değerli metaller ve bunların alaşımları ve bunlardan (değerli metallerden ve bunların alaşımlarından) yapılmış veya bunlarla kaplanmış diğer sınıflarda yer almayan mallar.Kabul edilmeyen terim, sınıf başlığının yalnızca “değerli metallerden ve bunların alaşımlarından yapılmış veya bunlarla kaplanmış mallar” kısmıdır.Terimin kabul edilmeme nedeni, malların neden yapılmış olduklarının veya neyle kaplanmış olduklarının belirtilmiş olmasına karşın malların ne olduğunun belirtilmemiş olmasıdır.
  4. Sınıf 16: Kağıt, karton ve bu malzemelerden (kağıt veya kartondan) yapılmış diğer sınıflarda yer almayan mallar.Kabul edilmeyen terim, sınıf başlığının yalnızca “kağıt veya kartondan yapılmış mallar” kısmıdır.Terimin kabul edilmeme nedeni, malların neden yapılmış olduklarının belirtilmiş olmasına karşın malların ne olduğunun belirtilmemiş olmasıdır.
  5. Sınıf 17: Kauçuk, gütaperka, lastik, asbest, mika ve bu malzemelerden (kauçuk, gütaperka, lastik, asbest, mikadan) yapılmış diğer sınıflarda yer almayan mallar.Kabul edilmeyen terim, sınıf başlığının yalnızca “kauçuk, gütaperka, lastik, asbest, mikadan yapılmış mallar” kısmıdır.Terimin kabul edilmeme nedeni, malların neden yapılmış olduklarının belirtilmiş olmasına karşın malların ne olduğunun belirtilmemiş olmasıdır.
  6. Sınıf 18: Deri ve imitasyon deri ve bu malzemelerden (deri ve imitasyon deri) yapılmış diğer sınıflarda yer almayan mallar.Kabul edilmeyen terim, sınıf başlığının yalnızca “deri ve imitasyon deriden yapılmış mallar” kısmıdır.Terimin kabul edilmeme nedeni, malların neden yapılmış olduklarının belirtilmiş olmasına karşın malların ne olduğunun belirtilmemiş olmasıdır.
  7. Sınıf 20: Ahşap, mantar, saz, kamış, hasır, boynuz, kemik, fildişi, balina kemiği, kabuk, amber, sedef, lületaşı ve bunların ikamelerinden veya plastikten yapılmış diğer sınıflarda yer almayan mallar.Terimin kabul edilmeme nedeni, malların neden yapılmış olduklarının belirtilmiş olmasına karşın malların ne olduğunun belirtilmemiş olmasıdır.
  8. Sınıf 37: Tamir hizmetleri.Terimin kabul edilmeme nedeni, tamir hizmetinin konusu ürünlerin ne olduğunun belirtilmemiş olmasıdır.
  9. Sınıf 37: Kurulum hizmetleri.Terimin kabul edilmeme nedeni, kurulum hizmetinin konusu ürünlerin ne olduğunun belirtilmemiş olmasıdır.
  10. Sınıf 40: Malzemelerin işlenmesi hizmetleri.Terimin kabul edilmeme nedeni, işleme hizmetinin neyin işleneceği belirtilmediği sürece belirsiz bir tabir olmasıdır.
  11. Sınıf 45: Bireylerin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak üçüncü kişiler tarafından sağlanan kişisel ve sosyal hizmetler.Terimin kabul edilmeme nedeni, sağlanacak hizmetin açık şekilde belirtilmemiş olmasıdır.

 

Yukarıda sayılan 11 adet Nicé sınıflandırması başlığının, OHIM ve AB üyesi ülkeler üye ofisleri tarafından yeterince açık ve kesin tabirler olarak kabul edilmeyeceği yönündeki ortak bildirime göre, uygulama ilk olarak Birleşik Krallık marka ofisi tarafından 05/08/203’te yürürlüğe sokulmuştur, OHIM için uygulama 02/12/2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir ve uygulamayı henüz yürürlüğe sokakmış tek ülke olan Yunanistan bakımından uygulama 01/05/2014 tarihinde başlayacaktır.

 

İkinci ortak bildiri kapsamında açık ve kesin olmayan terimler olarak belirtilmiş 11 terim dışında kalan Nicé sınıflandırması genel başlıkları terimlerinin, açıklık ve kesinlik ilkelerini karşıladığı ve malların ve hizmetlerin kapsamının anlaşılmasına imkan verdiği ise anlaşılmaktadır.

 

OHIM ve AB üyesi ülkeler tarafından yayınlanan üçüncü ortak bildiri ise sınıflandırma terimlerinin açık ve kesin niteliği belirlenirken kullanılması gereken ilkeleri belirtmektedir.

 

Buna göre, bir terimin açık ve kesin niteliği belirlenirken aşağıdaki esaslar dikkate alınacaktır:

 

1. Mallara ve hizmetlere ilişkin bir tanımın asli ve olağan anlamından koruma kapsamı anlaşılabiliyorsa, bu tanımın yeterince açık ve kesin olduğu kabul edilecektir.

 

2. Eğer koruma kapsamı anlaşılamıyorsa, yeteri derecede açıklık ve kesinlik ilkeleri, karakteristik özellikler, amaç ve ilgili sektör gibi ek faktörler belirtilerek sağlanabilir. İlgili sektör belirlenirken, tüketiciler veya satış kanalları, kullanılan beceri veya know-how, kullanılan teknik imkanlar, başta olmak üzere çeşitli faktörler dikkate alınabilir.

 

Açıklık ve kesinlik ilkelerini yerine getirmediği kabul edilen terimlerden örnekler verilecek olursa:

 

“Adi metallerden yapılmış diğer sınıflarda yer alamayan mallar.” terimi “Metalden inşaat malzemeleri.” ifadesiyle değiştirilerek açık ve kesin hale getirilebilir.  

“Makineler.” terimi “Tarım makineleri.” ifadesiyle değiştirilerek açık ve kesin hale getirilebilir.  

“Kağıt veya kartondan yapılmış mallar.” terimi “Kağıttan filtreleme makineleri.” ifadesiyle değiştirilerek açık ve kesin hale getirilebilir.  

“Tamir hizmetleri.” terimi “Ayakkabı tamiri hizmetleri.” ifadesiyle değiştirilerek açık ve kesin hale getirilebilir.  

“Malzemelerin işlenmesi hizmetleri.” terimi “Toksik atıkların işlenmesi hizmetleri.” ifadesiyle değiştirilerek açık ve kesin hale getirilebilir.  

“Bireylerin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak üçüncü kişiler tarafından sağlanan kişisel ve sosyal hizmetler.” terimi “Başkaları için kişisel alışveriş hizmetleri.” ifadesiyle değiştirilerek açık ve kesin hale getirilebilir.  

 

3. Bir terimin birden fazla sınıftaki mallara ve hizmetlere ilişkin bir tanımın parçası olması mümkündür ve bu terimin bu sınıflardan birisinde ek bir açıklama gerektirmeksizin kesin ve açık nitelikte olması mümkündür. Örneğin, giysiler (sınıf 25) veya mobilyalar (sınıf 20). Bununla birlikte, eğer koruma, başka bir sınıfta yer alan özel bir mal veya hizmet kategorisine ilişkin olarak talep ediliyorsa, terime ilişkin ek açıklama yapılması gerekmektedir. Örneğin, tıbbi amaçlı mobilyalar (sınıf 10) veya koruyucu giysiler (sınıf 9).

 

Mal ve hizmetleri ifade ederken kullanılan tabirler, yukarıda yer verilen ilkeler doğrultusunda açıklık ve kesinlik testine tabi tutulabilir.

 

“IP Translator” sonrası oluşacak tabloyu OHIM ve AB üyesi ülkeler bakımından tahmin etmek hiç kolay değildi. Kanaatimizce, OHIM ve üye ülkeler yakınlaşma programı kapsamında ortak uygulamalar geliştirilmesi yöntemini efektif olarak kullanarak, IP Translator sonrası süreci büyük bir krize yer vermeden idare etmiştir. Nicé sınıflandırması sınıf başlıkları tabirlerinden (toplam 197 adet) yalnızca 11 tanesinin yeterince açık ve kesin olmayan tabirler olarak kabul edilmesi, ki bu tabirler kapsamları sınıflandırma açısından gerçekten çok belirsiz tabirlerdir, ve kalan terimlerin yeterince açık ve kesin tabirler olarak değerlendirilmesi suretiyle, olası IP Translator tsunami etkisinin sınırlı düzeyde tutulması sağlanmıştır. Bu haliyle, IP Translator sonrası etki, şimdilik, kontrol altında kalmıştır ve bu durum, şüphesiz, idari becerinin yüksekliğini işaret etmektedir. Açık ve kesin olmayan terimler niteliğindeki 11 tabirin, Türkiye bakımından da dikkate alınması, kanaatimizce, AB ile paralel uygulamalar geliştirilmesi perspektifi bakımından Türkiye için geleceğe yönelik fayda sağlayacaktır.

 

Önder Erol ÜNSAL

Nisan 2014

unsalonderol@gmail.com

IP Translator V – Alman Patent ve Marka Ofisinin Reaksiyonu

dpma(Görsel http://en.wikipedia.org/wiki/File:DPMA-Cincinattistrasse.JPG adresinden alınmıştır.)

Avrupa Birliği Adalet Divanının 19/06/2012 tarihli C-307/10 sayılı IP Translator kararı hakkında, biri karardan önce, kalanları karardan sonra olmak üzere toplam 5 yazı yayınladım. Karar sonrası OHIM tarafından sürdürülen “Sınıf Kapsamları (Class Scopes)” çalışması hakkında bilgi verdiğim son yazımdan sonra da kararın artçı sarsıntılarını takip etmekteyim.

 

Kararı, öncesini, sonrasını ve geleceğe yönelik olarak Avrupa Birliği nezdinde düşünülen tedbirleri merak edenlerin aşağıdaki önceki tarihli yazılarımı incelemeleri yerinde olacaktır:

 

http://wp.me/p43tJx-54

http://wp.me/p43tJx-59

http://wp.me/p43tJx-5i

http://wp.me/p43tJx-5o

http://wp.me/p43tJx-5u

Karar sonrası son gelişmelerden birisi 12/11/2012 tarihinde “Alman Patent ve Marka Ofisi (DPMA)” tarafından resmi internet sitesinde yapılan duyurudur. Bu yazı kapsamında kısaca içeriğini açıklamaya gayret edeceğim duyurunun aslını http://www.dpma.de/service/dasdpmainformiert/hinweise/hinweis_ip_translator_urteil/index.html adresinde görmek mümkündür. Lise yıllarımdan kalma kıt Almanca bilgim, duyuruyu asıl dilinde anlamama imkan vermediği için, duyurunun içeriğini ve duyuru hakkında kısa İngilizce açıklamaya yer veren MARQUES https://www.marques.org/class46/Default.asp?D_A=20130123&XID=BHA3088#3088 ve Google Translate yardımıyla aktarmaya gayret edeceğim.

 

Kararı önceden takip edenlerce bilindiği üzere “IP Translator” davasında Adalet Divanı, kendisine yöneltilen sorulara takip eden yanıtları vermiştir:

 

“2008/95 sayılı Direktif, marka korumasının talep edildiği malların ve hizmetlerin, başvuru sahibince, yetkili makamların ve tacirlerin, sadece bu bilgiye dayanarak, koruma talebinin kapsamını belirleyebilecekleri derecede (yeterlilikte) açık ve kesin biçimde tanımlanmasını gerektirmektedir, anlamında yorumlanmalıdır.

 

2008/95 sayılı Direktif, (mallara ve hizmetlere ilişkin) tanımlamanın, yetkili makamların ve tacirlerin koruma kapsamını yeterince açık ve kesin biçimde anlamalarına imkan verdiği durumlarda, marka korumasının talep edildiği malları ve hizmetleri tanımlamak için, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarındaki genel unsurların kullanımına engel olmayacaktır, anlamında yorumlanmalıdır.

 

Koruma talep ettiği markanın kapsadığı malları veya hizmetleri belirtmek için, Nicé anlaşmasının birinci maddesinde belirtilen sınıflandırmanın belirli bir sınıfına ait sınıf başlığında yer alan genel ifadelerin tamamını kullanan bir ulusal marka sahibi, tescil başvurusunun ilgili sınıfa dahil olup alfabetik listede yer alan tüm malları veya hizmetleri kapsama niyetiyle mi yoksa ilgili sınıftaki malların veya hizmetlerin sadece bir kısmını kapsama niyetiyle mi yapıldığını belirtmek zorundadır. Eğer başvuru, malların veya hizmetlerin bir bölümü için yapılmışsa, başvuru sahibinin o sınıfta bulunan hangi malları veya hizmetleri kapsama niyetinde olduğunu belirtmesi gerekmektedir.”

 

DPMA duyurusunda, karar kapsamında ilk iki soruya verilen yanıtların, yani “koruma talep edilen mallar ve hizmetler, koruma talebinin kapsamının anlaşılabileceği derecede açık ve kesin biçimde ifade edilmiş olmalıdır” ve “yetkili makamların ve tacirlerin koruma kapsamını yeterince açık ve kesin biçimde anladığı hallerde, malları ve hizmetleri ifade etmek için Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları yeterli olacaktır” yanıtlarının, mevcut Alman uygulamasının aksi yönünde olmadığını ve Alman uygulamasında bir değişiklik olmayacağını belirtmektedir.

 

Bununla birlikte, Adalet Divanının üçüncü soruya ilişkin olarak yaptığı yoruma yani, “başvuru listesinde Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarını kullanan başvuru sahipleri, başvuru ilgili sınıflara dahil olup alfabetik listede yer alan tüm malları veya hizmetleri kapsama niyetiyle yapılmışsa, bu hususu belirtmelidir” yorumuna yönelik olarak, DPMA mevcut uygulamasını değiştirmeyeceğini deklare etmiştir.

 

DPMA’ya göre, Adalet Divanının mal ve hizmetlere ilişkin tanımlamaların yeterince açık ve kesin biçimde ifade edilmiş olmaları gerektiği yönündeki yorumu göz önüne alındığında, bir sınıf başlığı kullanan başvuru sahibinin, o sınıfa dahil olup sınıflandırmanın alfabetik listesinde yer alan tüm malları ve hizmetleri kapsama niyetiyle başvuruda bulunduğunu belirtir ayrı bir deklarasyon yapmasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Bu yöndeki bir beyan, mal / hizmet listesi kapsamının gelecekte hukuka aykırı biçimde genişlemesine yol açabilir ve hukuki belirlilik ilkesiyle uzlaşır nitelikte değildir.

 

Bu çerçevede, Alman başvuru sahipleri bakımından uygulamada bir değişiklik söz konusu değildir ve başvuru kapsamındaki sınıflara ilişkin olarak alfabetik listede yer alan tüm malların ve hizmetlerin sınıf başlığına ilave edilecek bir deklarasyonla kapsanması yönünde bir uygulama gerçekleşmeyecektir.

 

Bir sınıfta yer alan tüm malları ve hizmetleri yalnızca birkaç kapsayıcı terim kullanarak talep etmek başvuru sahiplerine, bu amaca yönelik olarak uluslararası düzeyde sürdürülen çalışmaların sonuçlanmasını beklemeleri tavsiye edilmektedir. Bahsedilen uluslararası çalışma OHIM ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerce sürdürülen sınıf kapsamları (class scopes) çalışmasıdır. Bu çalışma hakkında detaylı bilginin ise http://wp.me/p43tJx-5u adresinde incelenmesi mümkündür.

 

Avrupa Birliğindeki marka tescil uygulamalarında rahatlama yaratmaktan ziyade belirsizlikleri artıran “IP Translator” kararına yönelik olarak DPMA’nın resmi açıklaması yukarıda açıklanan yönde olmuştur. Görünen o ki, sınıf kapsamları çalışması sona ermeden ve hatta Adalet Divanı konu hakkında yeni bir karar vermeden sınıf başlıklarının kapsamına ilişkin tartışmalar uzun süre devam edecek.

 

Önder Erol Ünsal

 Şubat 2013

 

IP Translator IV – “Sınıf Kapsamları” Çalışması – Avrupa Birliğinde Sınıf Başlıklarının Revizyonu Projesi

12825194-problems-and-solutions-written-on-a-blackboard-background(Görsel http://www.123rf.com/photo_12825194_problems-and-solutions-written-on-a-blackboard-background.html sitesinden alınmıştır.)

 

A-   Giriş ve Sorunun Kapsamı

 

Avrupa Birliği Adalet Divanının 19 Haziran 2012 tarihli C/307/10 sayılı “IP Translator” kararı sonrası, Avrupa Birliği ülkelerinin bir kısmında ve Topluluk Marka Ofisinde (OHIM) önemli uygulama değişiklikleri olacağı şüphesizdir. “IP Translator” kararı hakkında birisi karardan önce diğerleri ise karardan sonra, toplam 4 yazım yayınlanmıştır. Önceki yazılarımda, kararın geçmişini, Adalet Divanından görüş istenmesinin nedenlerini, kararı, kararın önemli noktalarını, OHIM’in karar sonrası yayınladığı yeni uygulama genelgesini ve karara yönelik eleştirileri açıklamış ve değerlendirmiş olduğumdan, aynı açıklama ve değerlendirmeleri bu yazıda tekrarlamayacağım.  Önceki yazılarıma aşağıdaki bağlantıları kullanarak erişmeniz mümkündür:

 

http://wp.me/p43tJx-54

http://wp.me/p43tJx-59

http://wp.me/p43tJx-5i

http://wp.me/p43tJx-5o

 

Karar hakkındaki son yazımın konusunu ise OHIM ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerin marka ofislerince ortak olarak yürütülen “sınıf kapsamları” çalışması oluşturacaktır.

 

Bilindiği üzere,“IP Translator” kararının çekirdeğini, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının kapsamına yönelik olarak Birliğin farklı üyelerince getirilen değişik yorumlar oluşturmaktadır. Birlik üyesi ülkeler ve OHIM tarafından, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarından oluşan mal / hizmet listelerinin kapsamının farklı biçimde yorumlanması, aynı mallardan / hizmetlerden oluşan markaların koruma kapsamlarının birlik içerisinde farklı şekilde değerlendirilmesine yol açmaktadır. Bu durumun marka sahipleri ve diğer ilgililer tarafından tercih edilir bir durum olmadığı ise ortadadır. Bu sorunun ortadan kaldırılmasına yönelik olarak yapılan tartışmalar, sorunun asıl nedeninin Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının bir kısmının bazı üye ülkelerce yeterince açık bulunmaması ve korumanın sınıf başlığının kelime anlamıyla sınırlı tutulması, buna karşın bazı üye ülkelerin ve OHIM’in sınıf başlığının kapsamını ilgili sınıftaki tüm mallar / hizmetler olarak değerlendirmesi olduğunu ortaya koymuştur. Problem bu şekilde tespit edildikten sonra Birlik genelinde benzer bir uygulamayı sağlayabilmek için sınıf başlıklarına ilişkin ortak bir çalışma yapılması gerekliliği belirmiştir.

 

Sorunun ortadan kaldırılması için başlatılan ortak çalışma, birlik üyesi ülkeler ve OHIM’in marka tescili incelemesi uygulamalarındaki farklılıkları, mümkün olduğu ölçüde, ortadan kaldırmak için başlatılan “Yakınlaşma Programı (Convergence Programme)” kapsamında gerçekleştirilmektedir ve bir yıldan uzun süredir devam etmektedir.

 

“Yakınlaşma Programı” kapsamında sürdürülen çalışma sona ermeden önce, Adalet Divanının “IP Translator” kararının açıklanması, çalışmanın kapsamının karara da uygun olası imkanını sağlamıştır. Çalışma resmi olarak sonuçlandırılmamış ve tamamı açıklanmamış olsa da, ana yapı ve ilkeler genel hatlarıyla belli olmuş ve hatta bunların duyurulmasına da başlanmıştır.

 

Bu yazıda yeni sınıf başlıkları yapısını, OHIM web sitesinde Temmuz 2012’de (her ne kadar doküman June [Haziran] 2012 Issue olarak anılsa da yayın Temmuz ayında yapılmıştır) yayınlanan “IP C&C (Cooperate and Convergence)” haber bültenindeki açıklamalar (http://oami.europa.eu/ows/rw/resource/documents/QPLUS/convergence/ipcc_newsletter_5_en.pdf ) ve gene OHIM web sayfasındaki convergence bölümü altındaki bilgiler çerçevesinde aktarmaya gayret edeceğim.

 

Açıklamalara başlamadan önce, önemli bir noktanın altının çizilmesi yerinde olacaktır. Gerek, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları gerekse de OHIM’in çalışması kapsamında oluşturulmaya çalışılan revize edilmiş sınıf başlıkları, benzer malların veya hizmetlerin tespit edilmesi amaçlı listeler değildir. Bu anlamda, Türkiye’de malların ve hizmetlerin sınıflandırılmasına dair Tebliğ kapsamında ilan edilen listeler ile Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları ve OHIM’in revizyon çalışması arasında amaç farklılığı bulunmaktadır. Nicé sınıflandırması sınıf başlıkları ve OHIM’in revizyon çalışması bir sınıf kapsamında yer alan malların veya hizmetlerin kapsayıcı tanımlarla kısa biçimde ifade edilmesi amacına hizmet etmektedir. Buna karşılık, Türkiye’de, malların / hizmetlerin sınıflandırılması amaçlı Tebliğ çerçevesinde, Nicé sınıflandırmasına ait sınıf numaraları altındaki gruplar kapsamında gruplandırılmış mallardan veya hizmetlerden oluşan liste ise, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7/1-(b) bendinde karşımıza çıkan aynı tür malların veya hizmetlerin tespit edilmesi amacına yönelik bir yapıdır. Bu yapının ana amacı ise, aynı sınıfta yer alan ve çeşitli açılardan birbirlerine benzerlik içerdiği düşünülen malların veya hizmetlerin sınıflar altındaki farklı gruplarda gruplandırılması genel ilkesi esasında, aynı tür mal ve hizmet kavramıyla KHK’de yerini bulmuş benzer malların ve hizmetlerin tespit edilmesidir.

 

Yukarıda belirtilen farklılığın yazının bu aşamasında belirtilmesinin nedeni, Nicé sınıflandırması, sınıflandırmanın yapısı ve etkisi konusunda net bilgi sahibi olmayan okuyucuların, Türkiye’deki Tebliğin kapsamını, amacını ve yapısını esas alarak yurtdışındaki uygulamaları yanlış anlamasını ve değerlendirmesini engelleme isteğidir. Nicé sınıflandırması, yapısı ve etkisi hakkında önceden yayınladığım (http://wp.me/p43tJx-3y) yazısının okunması, olası yanlış değerlendirmeleri engelleyecek ve sınıflandırma hakkında net ve kapsamlı bilgi sahibi olunmasını sağlayacaktır.

 

B-   Sınıf Kapsamları (Class Scopes) Çalışması

 

1-     Amaç, Çalışma Grubu ve Yöntem

 

Temmuz 2011 tarihinden bu yana faaliyetlerini sürdüren bir çalışma grubu tarafından hazırlanan sınıf başlıklarına yönelik çalışma, Nicé sınıflarının kapsamlarının ortaya konulması amacına yöneliktir. Bu bağlamda çalışma “sınıf kapsamları (class scopes)” olarak adlandırılmıştır. Bundan sonra OHIM çalışması yazı boyunca “sınıf kapsamları çalışması” olarak anılacaktır.

 

“Sınıf kapsamları çalışması” OHIM bünyesinde çalışmalarını sürdüren bir grup tarafından hazırlanmıştır (hazırlanmaktadır). Çalışma grubu içerisinde OHIM uzmanlarının yanısıra, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin marka ofislerinden uzmanlar ve marka konusunda faaliyet gösteren uluslararası sivil toplum örgütlerinden temsilciler ve WIPO temsilcileri bulunmaktadır.

 

Çalışma grubu şu anda, sınıf kapsamları çalışmasının ilk iki aşamasını tamamlamış durumdadır. Tamamlanan ilk iki aşama WPI ve WP2 olarak adlandırılan ortak uygulamanın genel ilkelerinin ve iletişim planının belirlenmesidir. Şu an devam etmekte olan WP3 aşaması ise, sınıf kapsamları çalışmasının ilk versiyonunun oluşturulması (taslak metinlerin nihai hale getirilmesi), Birlik üyesi ülkelerin dillerine çevirilerin tamamlanması ve yeni uygulamanın yürürlüğe girmesi için takvimin belirlenmesi faaliyetlerine ilişkindir. WP4 aşaması ise geçmişte tescil edilen markalara ilişkin ortak bir uygulama planı belirlenmesine ilişkin olacaktır.

 

“Sınıf kapsamları” çalışmasının OHIM bakımından 2012 yılı sona ermeden yürürlüğe girmesi beklenmektedir.

 

Sınıf kapsamları çalışmasının temel hedefi, “Nicé sınıflandırmasına ait bir sınıftaki tüm malları veya hizmetleri içerecek kapsayıcı ifadelerden oluşan ve ortak olarak kabul edilebilir nitelikte sınıflandırma terimlerinin geliştirilmesi” olarak tanımlanabilir.

 

Belirtilen amaç doğrultusunda çalışan grup ilk olarak, amaca yönelik olarak kullanılacak terimlerin tamamının Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarında yer alan terimler arasından derlenmesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Şöyle ki, bu terimlerin bir kısmı bazı üye ülke ofisleri tarafından çok geniş kapsamlı ifadeler olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla, tüm üye ülke ofisleri tarafından üzerinde anlaşılabilecek sınıflandırılabilir terimlerin oluşturulması gereklidir.

 

Mevcut sınıf başlıklarının yukarıda belirtilen amacı karşılamaktan uzak olduğu yönündeki tespitin ardından, sınıf kapsamlarının belirlenmesi için “aşamalı tasnif (taxonomy)” yapısının kullanılabileceği görüşüne ulaşılmıştır.

 

2-    “Aşamalı Tasnif (Taxonomy)” Yapısı

 

“Aşamalı tasnif (taxonomy)”, sınıflandırılamayacak derecede genel veya kapsamı çok geniş içerikli tabirlerle karşılaşıldığı sürece, bunları sınıflandırılabilir ve kapsamı belli terimlere bölerek, basamaklı – hiyerarşik bir yapı oluşturmak olarak tanımlanabilir.

 

Yapı çerçevesinde, sınıflandırılamayacak derecede geniş kapsamlı ifadeler, bir alt kategoride kapsamı daha belirgin bir ifadelere indirgenecek ve sınıflandırmaya uygun kapsayıcı terimlerle karşılaşıldığı sürece alt basamaklara inilmeyecektir. Sınıflandırmaya uygun kapsayıcı terimlerden oluşan üst veya alt kategori terimlerin bütün olarak meydana getirecekleri grup başlıkları, ilgili sınıfta yer alan malların veya hizmetlerin tümünü tek seferde ifade eden yeni sınıf kapsamlarını oluşturacaktır.

 

“Aşamalı tasnif” yapısının daha iyi anlaşılabilir biçimde aktarılabilmesi amacıyla, OHIM tarafından yayınlanan “IP C&C (Cooperate and Convergence)” haber bültenindeki iki sınıfa ait örneklere yazı kapsamında yer verilecektir. Haber bültenine yazının önceki kısımlarında belirttiğim üzere http://oami.europa.eu/ows/rw/resource/documents/QPLUS/convergence/ipcc_newsletter_5_en.pdf adresinden erişilmesi mümkündür.

 

Haber bülteninde örnek verilen sınıflardan ilki Nicé sınıflandırmasının 22. sınıfıdır. 22. sınıfın Nicé sınıflandırmasının orijinal halindeki sınıf başlığı: “Ropes, string, nets, tents, awnings, tarpaulins, sails, sacks and bags (not included in other classes); padding and stuffing materials (except of rubber or plastics); raw fibrous textile materials.” (İpler, sicimler, ağlar, çadırlar, tenteler, brandalar, yelkenler, çuvallar ve torbalar (diğer sınıflarda yer almayan); dolgu ve doldurma malzemeleri (kauçuk ve plastikten olanlar hariç); işlenmemiş lif halinde tekstil malzemeler.) şeklindedir.

Aşamalı tasnif çalışmasında, Nicé sınıflandırmasının 22. sınıfına ilişkin olarak, aşağıdaki aşamalı yapı oluşturulmuştur:

class22

 

Tabloda, yanında yeşil renkte “OK” ibaresi görülen terimler sınıflandırılması mümkün ve kapsamı belli genel ifadeleri göstermektedir. Tersine, kırmızı renkte “X” ibaresi ise tek başına sınıflandırılması mümkün olmayan, kapsamı çok geniş ifadeyi içermektedir. Dolayısıyla, yanında “X” harfi olan genel terim bir alt kategoride sınıflandırılmalı ve kapsamı belli olan sınıflandırılabilir ifadelere bölünmelidir.

 

22. sınıfa ilişkin olarak, çalışma grubu, kapsayıcı ifadelerden “işlenmemiş tekstil lifler ve ikameleri; dolgu ve doldurma malzemeleri” terimlerini sınıflandırılabilir ve kapsamları yeteri derecede açık ifadeler olarak değerlendirmiş ve sınıf kapsamını oluşturacak ifadeler arasında belirtmiştir. Buna karşılık “tekstilden ve elyaftan yapılmış malzemeler” ifadesi sınıflandırılabilir derecede açık bir ifade olarak görülmemiş ve bu ifade bakımından bir alt kategoriye geçilmiştir. Alt kategoride, “tekstilden ve elyaftan yapılmış malzemeler” ifadesinin 22. sınıftaki kapsamı ise “paketleme, depolama ve nakliye amaçlı torbalar ve çuvallar; brandalar, tenteler; çadırlar; yelkenler; ipler, sicimler, bantlar ve ağlar” olarak tespit edilmiştir. Alt kategoride yer alan terimlerin tamamının kapsamının açık olduğu düşünüldüğünden bu terimler bakımından bir alt kategoriye, yani 3. kategoriye geçişe gerek görülmemiştir.

 

Bu çerçevede; 22. sınıfın kapsamı OHIM’in yeni “sınıf kapsamı” çalışması çerçevesinde “İşlenmemiş tekstil lifler ve ikameleri; paketleme, depolama ve nakliye amaçlı torbalar ve çuvallar; brandalar, tenteler; çadırlar; yelkenler; ipler, sicimler, bantlar ve ağlar; dolgu ve doldurma malzemeleri.” ifadesinden oluşacaktır. (Bu noktada, yazı kapsamında yer verdiğimiz ve OHIM web sayfasında yer verilen haber bülteninden alıntıladığımız örneklerin henüz taslak aşamasında olduğu ve çalışmaya nihai halinin verilmemiş olduğu özellikle belirtilmelidir.)

 

Haber bülteninde örnek verilen diğer sınıf ise Nicé sınıflandırmasının 34. sınıfıdır. 34. sınıfın Nicé sınıflandırmasının orijinal halindeki sınıf başlığı: “Tobacco; smokers’ articles; matches. (Tütün; tütün içenler için malzemeler; kibritler.) şeklindedir.

Aşamalı tasnif çalışmasında, Nicé sınıflandırmasının 34. sınıfına ilişkin olarak, aşağıdaki aşamalı yapı oluşturulmuştur:

 

sınıf34

 

34. sınıfa ilişkin olarak, çalışma grubu, üst kategorideki kapsayıcı ifadelerin tamamını yani “tütün ve tütün ürünleri (ikameler dahil); kibritler; tütünle birlikte kullanım için malzemeler” terimlerini sınıflandırılabilir ve kapsamları yeteri derecede açık ifadeler olarak değerlendirmiş ve sınıf kapsamını oluşturacak ifadeler arasında belirtmiştir. Üst kategorinin tamamı kapsamı açık ve sınıflandırılabilir terimlerden oluştuğundan, sınıf kapsamını belirlerken alt kategoriye inme ve alt kategorinin terimlerine başlık kapsamında belirtme gerekliliği ise bulunmamaktadır. Dolayısıyla; 34. sınıfın kapsamı OHIM’in yeni “sınıf kapsamı” çalışması çerçevesinde “Tütün; tütün içenler için malzemeler; kibritler.” ifadesinden oluşacaktır. (Yazı kapsamında yer verdiğimiz ve OHIM web sayfasında yer verilen haber bülteninden alıntıladığımız örneklerin henüz taslak aşamasında olduğu ve çalışmaya nihai halinin verilmemiş olduğu bir kez daha belirtilmelidir.)

 

Hiyerarşik bir yapılanma olan “aşamalı tasnif (taxonomy)” uygulamasından beklenen bir diğer fayda ise başvuru sahiplerinin hiyerarşik yapıyı kullanarak aradıkları mallara veya hizmetlere daha kolay ulaşmalarının sağlanmasıdır.  “Sınıf kapsamları” kullanılmasına rağmen ilgili sınıfta bulunan bazı malların veya hizmetlerin kapsam dahiline alınmadığı düşünülüyorsa, bu tip mallara veya hizmetlere başvularda ayrı olarak yer verilmesi gerekecektir.

 

C-    Sınıf Kapsamları Çalışmasına İlişkin Genel İlkeler

 

Sınıf kapsamları çalışmasına ilişkin (taslak veya önerilen) genel ilke ve amaçlar OHIM haber bülteninde takip eden biçimde sayılmıştır:

 

  • Sınıf kapsamları, “aşamalı tasnif (taxonomy)” yapısına göre oluşturulmuştur ve bir sınıfa dahil tüm malların veya hizmetlerin, sınıf kapsamını oluşturan ifade çerçevesinde tek seferde belirtilmesi amaçlanmıştır. Sınıf kapsamını oluşturan her ifade, kelime anlamı olarak kapsadığı malları veya hizmetleri içerir biçimde değerlendirilecektir.

 

  • Sınıf kapsamları, sınıflandırma için uygun grup başlıklarından oluşacaktır. Bir diğer deyişle, sınıf kapsamını oluşturan her başlık, tek başına sınıflandırmaya uygun, yeterince açık ve kapsamı belli nitelikte olmalıdır. Bu şekilde, sınıf kapsamlarının belirsiz terimlerden oluşmasının önüne geçilecektir.

 

  • Birlik üyesi ülkelerin ulusal ofisleri ve OHIM, aşamalı tasnif yapısı ve bunun uygulanması üzerinde uzlaşmış ve mutabakata varmıştır. Bu husus, sınıf kapsamını oluşturan her ifadenin, kelime anlamı olarak kapsadığı malları veya hizmetleri içerecek biçimde değerlendirilmesi anlamına gelmektedir.

 

  • Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları, başvuru sahipleri bu ifadelerle başvuru yapmayı tercih ettikleri sürece varlığını devam ettirecek olmakla birlikte, bunlara özel bir yorum veya kapsam sağlanmayacaktır. Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları, bir markanın mal / hizmet listesinde yer alan herhangi bir terimmiş gibi muamele görecektir.

 

  • Sınıf kapsamlarını oluşturan başlıklar, ulusal ofislerce çevrilecek ve onaylanacaktır.

 

  • Uygulamanın devamlılığının sağlanması için ortak bir strateji takip edilecektir.

 

 

D-   Genel Değerlendirme ve Sonuç

 

Yazı boyunca yaptığımız açıklamalar ve OHIM haber bülteninden alıntılanan örnekler dikkate alındığında, “sınıf kapsamları” çalışmasının esas olarak, Nicé sınıflandırması sınıf başlıklarının daha açık hale getirilmesine ve kapsamı çok geniş ifadelerin terk edilmesine yönelik bir çalışma olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. “Sınıf kapsamları” çalışmasında, malların ve hizmetlerin açıklık amacıyla tek tek sayılması gibi bir yöntem tercih edilmemiş ve içeriği açık kapsayıcı terimlerin kullanılması suretiyle sınıfların kapsamının belirlenmesine gayret edilmiştir. Dolayısıyla, kanaatimizce sınıf kapsamları çalışması Nicé sınıflandırması sınıf başlıklarından kopuş olarak değil, sınıf başlıklarının kapsamının netleştirilmesi olarak görülmelidir. Bununla birlikte, çalışma, Nicé sınıf başlıklarının güncellenmesi gibi bir sonuç getirmeyeceğinden (çünkü bunun için WIPO bünyesinde toplanan ve Nicé anlaşması tarafı ülkelerin uzmanlarından oluşan Nicé sınıflandırması çalışma grubunun kararı gerekmektedir) ve yalnızca Avrupa Birliği için geçerli olduğundan, Nicé sınıflandırması yapısına ve sistemine bir alternatif olarak değerlendirilebilir nitelikte değildir.

 

Kanaatimizce, sınıf kapsamları çalışmasını oluşturan grup başlıklarının kesinleşmesinin ve gerekli kontrollerin ardından, bu terimlerin Türkiye’de mevcut sınıflandırma Tebliğindeki grup başlıklarına entegre edilmesi ve gerekli değişikliklerin yapılması yerinde olacaktır. Yurtdışından doğrudan veya Madrid Protokolü kanalıyla yapılacak Avrupa Birliği menşeili başvuruların (ki yabancı başvuruların oldukça büyük yüzdesi AB ülkelerinden gelmektedir) bir bölümünde bundan sonra, sınıf kapsamları çalışması sonucu oluşturulmuş terimler kullanılacağından, bu terimlerin Türkiye’de geçerli sınıflandırma Tebliğinde hangi grup kapsamında değerlendirileceğinin öncelikli olarak saptanmasının gerektiği düşünülmektedir. Bir diğer değişiklik boyutunu ise, sınıf kapsamları çalışmasında kullanılan terimlerle uyumunun sağlanması ve açıklık – kesinlik ilkelerine uygunluk esaslarında, sınıf kapsamlarında yer alan grup başlıklarının kullanılması ve buna bağlı değişiklikler oluşturmalıdır. Tüm bu hususlar değerlendirilirken, yazının başında belirttiğimiz üzere, gerek Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının gerekse de Avrupa Birliğinde devam eden “sınıf kapsamları” çalışmasının, benzer mal veya hizmetleri tespit etme amaçlı olmadığı (benzer mal / hizmetten ayrıştırılmış aynı tür mal / hizmet gibi bir kavram yurtdışında bulunmadığından bu terim özellikle kullanılmamıştır), özellikle göz önünde bulundurulmalıdır.

 

Bu yazı ile birlikte, “IP Translator” kararının öncesini, kararı, karar ardından OHIM uygulama değişikliğini, karara yönelik eleştirileri ve sınıflandırmada yeni bir boyut olarak değerlendirebileceğimiz “sınıf kapsamları” çalışmasını aktardığım “IP Translator” serisini tamamlamış bulunmaktayım. Serinin önceki yazılarına erişim için bu yazının başında bulunan bağlantıların kullanılması yeterli olacaktır, kaldı ki “IP Translator” kararını ve karar öncesi tartışmaların içeriğini özümsemeden, sınıf kapsamları çalışmasının amacının da tam anlamıyla kavranamayacağını düşünmekteyim. “IP Translator” kararına ve kararın içeriğini oluşturan hususlara yönelik yeni gelişmeler halinde serinin yeni yazıları şüphesiz ortaya çıkacaktır. “IP Translator” öncesi ve sonrası gerçekleşen tartışmalar ve kararda değerlendirilen hususlar, Türkiye dahil birçok ülkede uzun zamandan beri ortada olan ve herkesin birbirine fısıldayarak sorduğu soruların yanıtının aranması niteliğindedir. Tartışmaların, bunların sonuçlarının ve uygulamaya yansıyış biçimlerinin yakından takip edilmesi, mevcut uygulamaların varılan sonuçlar çerçevesinde gözden geçirilmesi ve gerekli noktalarda revizyonu kanaatimizce Türkiye özelinde son derece faydalı olacaktır.

 

 Önder Erol Ünsal

Temmuz 2012

 

IP Translator III – Birinci Dalga Eleştiriler

criticism(Görsel http://atthegarage.wordpress.com/2011/01/29/handling-criticism-in-youth-ministry/ adresinden alınmıştır.)

 

Avrupa Birliği Adalet Divanının 19 Haziran 2012 tarihli C/307/10 sayılı “IP Translator” kararı hakkında birisi karardan önce diğer ikisi karardan hemen sonra 3 yazı yayınladım:

http://wp.me/p43tJx-54

http://wp.me/p43tJx-59

http://wp.me/p43tJx-5i

 

Yazılarımın sonuncusu karara yönelik eleştirilerin aktarılması amacıyla kısa sürede yeni bir yazı yayınlama niyetinde olduğumu belirtiyordu. Şu an okumakta olduğunuz satırlar, “IP Translator” kararına yönelik olarak ortaya çıkan ilk dalga eleştirilerin özetlenmesi amacıyla kaleme alınmıştır.

 

Eleştirilere geçmeden önce, “IP Translator” kararının geçmişini, kararı ve karar sonrası Topluluk Marka Ofisinin (OHIM) hızlı reaksiyonu olarak nitelendirebileceğimiz 2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi hakkındaki detaylı açıklamaları, yukarıda bağlantılarını verdiğim yazılarda bulabileceğinizi belirtmek isterim.

 

Marka kamuoyunun sonucunu uzun yıllardır merakla beklediği “IP Translator” davasında Adalet Divanı, kendisine yöneltilen sorulara takip eden yanıtları vermiştir:

 

“2008/95 sayılı Direktif, marka korumasının talep edildiği malların ve hizmetlerin, başvuru sahibince, yetkili makamların ve tacirlerin, sadece bu bilgiye dayanarak, koruma talebinin kapsamını belirleyebilecekleri derecede (yeterlilikte) açık ve kesin biçimde tanımlanmasını gerektirmektedir, anlamında yorumlanmalıdır.

 

2008/95 sayılı Direktif, (mallara ve hizmetlere ilişkin) tanımlamanın, yetkili makamların ve tacirlerin koruma kapsamını yeterince açık ve kesin biçimde anlamalarına imkan verdiği durumlarda, marka korumasının talep edildiği malları ve hizmetleri tanımlamak için, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarındaki genel unsurların kullanımına engel olmayacaktır, anlamında yorumlanmalıdır.

 

Koruma talep ettiği markanın kapsadığı malları veya hizmetleri belirtmek için, Nicé anlaşmasının birinci maddesinde belirtilen sınıflandırmanın belirli bir sınıfına ait sınıf başlığında yer alan genel ifadelerin tamamını kullanan bir ulusal marka sahibi, tescil başvurusunun ilgili sınıfa dahil olup alfabetik listede yer alan tüm malları veya hizmetleri kapsama niyetiyle mi yoksa ilgili sınıftaki malların veya hizmetlerin sadece bir kısmını kapsama niyetiyle mi yapıldığını belirtmek zorundadır. Eğer başvuru, malların veya hizmetlerin bir bölümü için yapılmışsa, başvuru sahibinin o sınıfta bulunan hangi malları veya hizmetleri kapsama niyetinde olduğunu belirtmesi gerekmektedir.”

 

Adalet Divanının kendisine yöneltilen sorulara verdiği yanıtlardan yukarıda birinci ve ikinci paragraflarda yer alan değerlendirmeler, yerinde değerlendirmeler olarak görülmektedir. Bu değerlendirmelere göre, marka başvurularında yer alan malları ve hizmetleri belirtmek için kullanılacak ifadeler, koruma kapsamının anlaşılmasına imkan verecek derecede açık ve kesin olmalıdır. Koruma kapsamının anlaşılmasına imkan verecek derecede açık ve kesin olan Nicé sınıflandırması sınıf başlıklarının kabul edilmesinin önünde Topluluk Marka Direktifine göre engel bulunmamaktadır. Ayrıca, kararın 55. paragrafına göre, birlik üyesi ülkelerin yetkili makamlarının, başvuru sahibinin koruma talep ettiği markanın kapsadığı malların ve hizmetlerin açıklık ve kesinlik ilkelerine uygunluğunu, vaka bazında (case-by case basis) değerlendirmesi gerekmektedir.

 

Adalet Divanının üçüncü yanıtının ise beklentileri karşılamadığı ve önemli tartışmalara yol açtığı belirtilmelidir. Eleştirileri ve nedenlerini belirtmeden önce, OHIM’in karar sonrası yayınladığı genelgenin ana hatlarını hatırlamak yerinde olacaktır. OHIM tarafından karardan hemen sonra yürürlüğe sokulan 2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi, tartışmaların merkezinde olan 03/4 sayılı önceki Başkanlık Genelgesini yürürlükten kaldırmış ve aşağıda sayılan ilke – düzenlemeleri getirmiştir:

 

  • OHIM, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarından yeteri derecede açık ve kesin olanları kabul etmeye devam edecektir. Sınıf başlıklarını oluşturan ifadelerin hangilerinin açık ve kesin kabul edileceği, hangilerinin bu ifade kapsamına girmediğinin değerlendirilmesi ise OHIM ve birlik üyesi ülkeler tarafından (ortak bir uygulama geliştirmek amacıyla) sürdürülen yakınlaşma programı kapsamında yapılacaktır. Muhtemelen, OHIM, (yürürlükten kaldırılan 03/4 sayılı Genelgenin öngördüğü uygulamanın tersine) bundan sonra Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarında yer alan her terimi sorgusuz biçimde kabul etmeyecektir.

 

  • Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarıyla başvuruda bulunan kişilerin, ilgili sınıfta(larda) yer alıp Nicé sınıflandırmasının alfabetik listesinde yer alan malların veya hizmetlerin tamamı için mi başvuruda bulunduklarını başvuru aşamasında belirtmeleri gerekmektedir. Eğer, ilgili sınıfa dahil olup alfabetik listede belirtilen malların veya hizmetlerin tamamı için başvuruda bulunulmamışsa o sınıfta yer alan malların ve hizmetlerin hangilerinin kast edildiği (hangileri için başvuruda bulunulduğu) belirtilmelidir. Bir diğer deyişle, yürürlükten kaldırılan 03/4 sayılı Genelgenin öngördüğü uygulamanın tersine, Nicé sınıflandırması sınıf başlıkları ile yapılan her başvurunun veya tescil edilen her markanın ilgili sınıf veya sınıflarda yer alan malların ve/veya hizmetlerin tamamını kapsadığı şeklinde bir ön kabul söz konusu olmayacaktır. Yeni genelge kapsamında sınıf başlıkları ile yapılan başvurularda, alfabetik listede belirtilen malların veya hizmetlerin tamamı için başvuruda bulunulduğu yönünde beyan verilebilecektir.

 

  • 2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesinin yürürlüğe girmesinden, yani 21/06/2012 tarihinden önce, OHIM’de Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları kullanılarak tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış markaların, sınıflandırmanın alfabetik listesinde yer alan ve ilgili sınıflar kapsamında bulunan tüm malları veya hizmetleri kapsamak niyetiyle tescil edildikleri veya başvurularının yapıldığı kabul edilecektir.

 

Adalet Divanının tartışmalara yol açan üçüncü cevabında yapılan değerlendirmeleri de esas alan 2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi yeni tartışmaları yanında getirmiştir. Adalet Divanı kararına ve OHIM Başkanlık Genelgesine yönelik eleştirileri kararın üzerinden henüz 3 hafta geçmişken kısaca özetlemek yerinde olacaktır.

 

1-     Açık ve Kesin Olmayan Mal veya Hizmet Tanımlaması Ek Beyanla Açık ve Kesin Hale Gelir mi?

 

“IP Translator” kararının tartışmalara yol açan kısmı asıl olarak Adalet Divanının üçüncü yanıtı üzerinde yoğunlaşmaktadır. “IP Translator” davasının ve Adalet Divanına yöneltilen soruların asıl nedeni, Nicé sınıflandırması sınıf başlıklarının bir bölümünün çok geniş ifadelerden oluşması ve koruma kapsamını belirlemekte yetersiz kalmakta oluşudur. Adalet Divanı, kendisine yöneltilen sorulara verdiği birinci ve ikinci yanıtlarda bu yönde yorum yapmış olmasına rağmen üçüncü yanıtında, sınıf başlıklarını kullanan başvuru sahiplerinin, başvurularını ilgili sınıf(lar)a ilişkin olarak sınıflandırmanın alfabetik listesinde yer alan tüm mallar / hizmetler için yapmış olduklarını dair beyanda bulunmalarına imkan vermektedir veya kararın bu yönde okunması mümkündür.

 

Koruma talep ettiği markanın kapsadığı malları veya hizmetleri belirtmek için, Nicé anlaşmasının birinci maddesinde belirtilen sınıflandırmanın belirli bir sınıfına ait sınıf başlığında yer alan genel ifadelerin tamamını kullanan bir ulusal marka sahibi, tescil başvurusunun ilgili sınıfa dahil olup alfabetik listede yer alan tüm malları veya hizmetleri kapsama niyetiyle mi yoksa ilgili sınıftaki malların veya hizmetlerin sadece bir kısmını kapsama niyetiyle mi yapıldığını belirtmek zorundadır. Eğer başvuru, malların veya hizmetlerin bir bölümü için yapılmışsa, başvuru sahibinin o sınıfta bulunan hangi malları veya hizmetleri kapsama niyetinde olduğunu belirtmesi gerekmektedir.”

 

Adalet Divanının bu yorumu, 2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesine kaçınılmaz olarak yansımış ve sınıflandırmanın genel başlıklarını kullanan başvuru sahiplerinin bu yönde beyanda bulunmalarını için bir metin hazırlanarak, OHIM internet sitesine konulmuştur (bkz. http://oami.europa.eu/ows/rw/resource/documents/QPLUS/forms/declaration/ip_translation_declaration_en.pdf). Beyanda, “Mal ve hizmet listemde Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarına yer vererek, başvuruda bulunulan her sınıfa ilişkin olarak alfabetik listede yer alan malların ve hizmetlerin tamamı için başvuruda bulunduğumu burada teyit ediyorum.” ifadesi görülmektedir. (By using the Nice Agreement class headings in my list of goods and services, I hereby confirm that I am applying for all of the goods or services included in the alphabetical list of each class filed.)

 

“IP Translator” kararına ve yeni OHIM uygulamasına ilk salvo eleştiri bu bağlamda gelmektedir. Eğer bir sınıf başlığı, açıklık ve kesinlik ilkelerine uygun biçimde okunduğunda sınıf kapsamını net olarak belirtmekten uzaksa, somut bir örnek verecek olursak, “Sınıf 40: Malzemelerin işlenmesi hizmetleri. (treatment of materials)”ni yani 40. sınıfın sınıf başlığını kapsayan bir başvuru listesi, kelime anlamı ve kapsamı itibarıyla 40. sınıf kapsamında yer alan tüm hizmetleri kapsar nitelikte bir ifade değilse, yukarıdaki paragrafta yer verilen beyan kullanılarak bu ifade nasıl ilgili sınıfın alfabetik listesinde yer alan tüm hizmetleri kapsar hale gelecektir?

 

Eğer bir beyanla, (kapsamları bakımından açıklık ve kesinlik ilkelerine uygun olmayanlar dahil bütün) sınıf başlıkları, ilgili sınıfların alfabetik listesinde yer alan tüm malları veya hizmetleri kapsar hale gelecekse, Adalet Divanınca verilen kararın birinci ve ikinci yanıtları ne derecede anlamlı olmaktadır veya ortaya çıkan durumun “IP Translator” öncesi durumdan farkı ne olmaktadır?

 

OHIM’e bu beyan kullanarak yapılan başvuruların olduğu gibi kabul edilmesi halinde bu eleştiriler iyice anlamlı gelecek ve kanaatimizce “IP Translator” kararı ile beklenen fayda sağlanmamış olacaktır. Buna karşın, bir diğer ihtimal ise, OHIM’in, açıklık ve kesinlik ilkelerine uygun olmayan sınıf başlıklarından, başvurular yukarıda yer verilen beyanı içerse de, açıklama istemesidir. Bu yönde bir uygulamanın olup olmayacağı ise şu an için benim bilgim dışındadır ve sınıf başlıklarının hangisinin açıklık ve kesinlik ilkesine uygun olmadığının belirlenmesi için öncelikle Avrupa Birliği üyesi ülkeler ve OHIM’in bu konudaki çalışmasının sonucunun ortaya çıkması beklenmelidir.

 

2-    2/12 sayılı Başkanlık Genelgesi Öncesi Tescillerin ve Başvuruların Kapsamı

 

2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesine göre, genelgenin yürürlüğe girmesinden, yani 21/06/2012 tarihinden önce, OHIM’de Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları kullanılarak tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış markaların, sınıflandırmanın alfabetik listesinde yer alan ve ilgili sınıflar kapsamında bulunan tüm malları veya hizmetleri kapsama niyetiyle tescil edildiği (veya başvurularının yapıldığı) kabul edilecektir. Belirtilen kabul, 2/12 sayılı Genelge öncesi yürürlükte olan Haziran 2003 tarihli 03/4 sayılı Başkanlık Genelgesinde yer alan, “Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları kullanılarak yapılan başvuruların, ilgili sınıflara dahil tüm malları veya hizmetleri kapsadığı” hükmü kapsamında tescil edilen veya başvurusu yapılan markalardan kaynaklanan haklarda kayıp olmaması amacına yönelik bir uygulama olarak değerlendirilmelidir.

 

03/4 sayılı genelgedeki hüküm dikkate alındığında, yeni genelgede önceki genelge kapsamında elde edilen hakların korunmasına yönelik tedbir alınması çok şaşırtıcı bir durum değildir. Bununla birlikte, önceki genelgede öngörülen korumanın kapsamı ile yeni genelgede önceki haklara yönelik olarak sağlanan korumanın kapsamı arasında önemli bir fark bulunmaktadır.

 

03/4 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi takip eden hükmü içermektedir: “Bir sınıfa ait sınıf başlığında yer alan tüm tanımlamaların kullanılması, o sınıfa ait tüm mallar veya hizmetler için istem teşkil edecektir.” (detaylar için bkz. 03/4 numaralı yürürlükten kaldırılmış OHIM Başkanlık Genelgesi).

 

2/12 sayılı yeni OHIM Başkanlık Genelgesi, yeni genelgenin yürürlüğe giriş tarihinden önce Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları kullanılarak tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markalara yönelik olarak takip eden hükmü içermektedir: “Bu genelgenin yürürlüğe giriş tarihinden önce, bir sınıfa ait sınıf başlığında yer alan tanımlamaların tamamı kullanılarak tescil edilmiş markalar bakımından Ofis, önceki 03/4 sayılı Genelgedeki hükümler çerçevesinde hareket eden başvuru sahibinin niyetinin, sınıflandırmanın başvuru zamanında yürürlükteki baskısında ilgili sınıfın alfabetik listesinde bulunan tüm mallara veya hizmetlere yönelik koruma talep etmek olduğu görüşündedir.”

 

Önceki genelge ile yeni genelgenin öngördüğü kapsamlar arasındaki fark, “ilgili sınıfa ait tüm mallar veya hizmetler” ile “ilgili sınıfa ait alfabetik listenin içerdiği tüm mallar veya hizmetler” ifadeleri arasında ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki, Nicé sınıflandırmasının bir parçası olan malların ve hizmetlerin alfabetik listesi, ismen çok sayıda malı ve hizmeti içermesine rağmen, liste kapsamında sayılmamış (ancak ilgili sınıf kapsamına giren) çok sayıda mal veya hizmet de bulunmaktadır. Dolayısıyla, bu nitelikteki mallar veya hizmetler, 03/4 sayılı önceki Genelgeye göre, ilgili sınıfa ait sınıf başlığının kapsamına giren mallar / hizmetler iken; 2/12 sayılı yeni Genelge, sınıf başlıkları kullanılarak tescil edilen markalar bakımından kapsamı, başvurunun yapıldığı dönemde yürürlükte olan baskı bağlamında, ilgili sınıfa ait alfabetik liste olarak sınırlandırmıştır. Bir başka deyişle, 03/4 ve 2/12 sayılı genelgelerin sınıf başlıklarına tanıdıkları kapsamlar arasında fark vardır.

 

Bu noktada, problemlerle karşılaşılabilecek alan, alfabetik listede yer almayıp, ilgili sınıf kapsamında olduğu düşünülen malların veya hizmetlerin, 2/12 sayılı genelge yürürlüğe girmeden önce, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarıyla tescil edilmiş bir markanın kapsamında olduğu varsayılırken, genelgenin yürürlüğe girmesinden sonra bunların artık tescilli marka kapsamında olmadığının kabul edilmesidir. Örneğin, “ticari fuarlar için tanıtım modeli sağlanması hizmetleri”, sınıflandırmanın alfabetik listesinde yer almamaktadır, OHIM’e göre   2/12 sayılı Genelge öncesi, 35. sınıfın sınıf başlığı ile tescil edilmiş bir marka varsayım olarak bu hizmeti kapsamaktayken, 2/12 sayılı genelge sonrası bu hizmet alfabetik listede yer almadığından OHIM’e göre sınıf başlıkları ile tescil edilen bir markanın kapsamında yer almayacaktır. Dolayısıyla, marka sahibinin, bu hizmeti özellikle istiyorsa markasını yeniden tescil ettirmesi gibi bir sonuç ortaya çıkacaktır. 

 

Belirtilen sorun, alfabetik listede yer almayan birçok mal / hizmet bakımından ortaya çıkmayacaktır, çünkü birçok mal / hizmet alfabetik listede yer almasa da, listede yer alan daha genel kapsamlı ifadelerin kapsamına girmektedir. Örneğin, bermuda şortlar alfabetik listede yoktur ama giysiler tanımı kapsamına girdikleri şüphesizdir, benzer bir yorum alfabetik listede yer alan basılı yayınlar kapsamına giren, ancak kendisi alfabetik listede yer almayan ansiklopediler için yapılabilir ve örnekler çoğaltılabilir. Ancak, sorunun konusu olabilecek çok sayıda mal veya hizmet bulunmaktadır ve bu husus marka sahipleri açısından sorun teşkil edebilecek niteliktedir. Meraklılar, Nicé sınıflandırmasının alfabetik listesini http://www.wipo.int/classifications/nivilo/nice/index.htm?lang=EN adresinde inceleyip, soruna konu olabilecek mallar veya hizmetler bakımından zihinlerini netleştirebilir.

 

“IP Translator” kararı ve karar sonrası yürürlüğe giren 2/12 sayılı OHIM Genelgesi hakkındaki eleştiriler şimdilik belirttiğimiz iki konu üzerinde yoğunlaşmaktadır. Kararın ve genelgenin üzerinden sadece üç hafta geçmiş olduğu dikkate alındığında, uygulamanın netleşmesiyle birlikte, karar ve OHIM genelgesi hakkındaki eleştirilerin artacağını (veya düşük bir olasılıkla azalabileceğini) varsayabiliriz. Elbette, şu an için birçok kişinin OHIM ve birlik üyesi ülke ofislerinin üzerinde çalıştıkları sınıf başlıkları ile ilgili çalışmanın sonuçlarını beklediğini söylemek yerinde olacaktır. Çerçevesi ve kapsamı yavaşça belirginleşmeye başlayan çalışma hakkında bilgi verecek yeni yazım “IP Translator” serisinin beşinci yazısı olacaktır.

 

Önder Erol Ünsal

Temmuz 2012

 

IP Translator II – OHIM Reaksiyonu yani 2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi

risk-management2(Görsel http://pmtips.net/risk-management-planning-project/ adresinden alınmıştır.)

Avrupa Birliği Adalet Divanının (ECJ), 19 Haziran 2012 tarihinde, “IP Translator” davası hakkındaki C-307/10 sayılı kararını açıklamasının ardından, Topluluk Marka Ofisi (OHIM), 2/12 sayılı yeni bir Başkanlık Genelgesi yayınlayarak karar sonrası uygulamasının ne yönde olacağını açıklamıştır.

(bkz. http://oami.europa.eu/ows/rw/resource/documents/CTM/legalReferences/decisionPresident/com_2_12.pdf)

 

“IP Translator” davasının geçmişi ve C-307/10 sayılı kararın detaylı açıklaması için önceden yayınladığım http://wp.me/p43tJx-59 yazısının incelenmesi yerinde olacaktır.

 

Yukarıdaki linkte yapılan açıklamalar, dava kapsamında tartışılan başlıca konulardan birisinin OHIM’in 16 Haziran 2003 tarihli 03/4 sayılı Başkanlık Genelgesi kapsamında getirilen uygulama olduğunu göstermektedir.

 

OHIM’in 03/4 sayılı Genelgesi, Nicé sınıflandırmasının genel başlıklarıyla yapılan topluluk markası başvurularının veya tescilli topluluk markalarının kapsamlarının ne şekilde değerlendirileceği konusunda açıklamalar içermektedir. 03/4 sayılı Genelge’ye göre OHIM, bir sınıfa ait sınıf başlığının, o sınıfa dahil tüm malları veya hizmetleri kapsadığını kabul etmektedir. Bu kabul ve etkileri, tescil incelemesi için olduğu kadar, itiraz, sınırlandırma, kısmi iptal, kullanım gibi işlemler veya hükümler bakımından da geçerli olacaktır.

 

Adalet Divanı, C-307/10 sayılı IP Translator kararında takip eden yorumları yapmıştır:

 

 “2008/95 sayılı Direktif, marka korumasının talep edildiği malların ve hizmetlerin, başvuru sahibince,  yetkili makamların ve tacirlerin, sadece bu bilgiye dayanarak, koruma talebinin kapsamını belirleyebilecekleri derecede (yeterlilikte) açık ve kesin biçimde tanımlanmasını gerektirmektedir, anlamında yorumlanmalıdır.

 

2008/95 sayılı Direktif , (mallara ve hizmetlere ilişkin) tanımlamanın, yetkili makamların ve tacirlerin koruma kapsamını yeterince açık ve kesin biçimde anlamalarına imkan verdiği durumlarda, marka korumasının talep edildiği malları ve hizmetleri tanımlamak için, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarındaki genel unsurların kullanımına engel olmayacaktır, anlamında yorumlanmalıdır.

 

Koruma talep ettiği markanın kapsadığı malları veya hizmetleri belirtmek için, Nicé anlaşmasının birinci maddesinde belirtilen sınıflandırmanın belirli bir sınıfına ait sınıf başlığında yer alan genel ifadelerin tamamını kullanan bir ulusal marka sahibi, tescil başvurusunun ilgili sınıfa dahil olup alfabetik listede yer alan tüm malları veya hizmetleri kapsama niyetiyle mi yoksa ilgili sınıftaki malların veya hizmetlerin sadece bir kısmını kapsama niyetiyle mi yapıldığını belirtmek zorundadır. Eğer başvuru, malların veya hizmetlerin bir bölümü için yapılmışsa, başvuru sahibinin o sınıfta bulunan hangi malları veya hizmetleri kapsama niyetinde olduğunu belirtmesi gerekmektedir.”

 

OHIM’in kararın verilmesinden bir gün sonra yayınladığı 2/12 sayılı Başkanlık Genelgesi, OHIM’in karar sonrası ortaya çıkacak yeni uygulamasının anahatlarını çizmektedir. Bununla birlikte, sınıf başlıklarına ilişkin açıklık ve kesinliğin ne şekilde sağlanacağı konusunda net bir uygulama henüz belirlenmemiş olduğundan, bu hususun gelecekte uygulama kriterlerinin güncelleştirilmesi yoluyla sağlanacağı belirtilmektedir. Ayrıca, Genelge, başkanlık genelgesi öncesi tescil edilen veya başvurusu yapılan markaların kapsamlarının ne şekilde değerlendirileceği konusunda da açıklamalar içermektedir.

 

2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi detaylı biçimde değerlendirilecek olursak:

 

Adalet Divanı kararı, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarını oluşturan terimlerin, yetkili makamların ve tacirlerin koruma kapsamını yeterince açık ve kesin olarak anlamalarına imkan verdikleri sürece başvuru kapsamındaki malları veya hizmetleri tanımlamak için kullanılabileceklerini belirtmektedir.

 

Buna uygun olarak, OHIM, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarından yeteri derecede açık ve kesin olanları kabul etmeye devam edecektir. Tersi durumda, yani sınıf başlığının yeteri kadar açık ve kesin olmadığının düşünüldüğü durumlarda OHIM’in başvuru sahibinden açıklama isteyeceğini varsaymamız gerekmektedir. Buna ilişkin bilgiye ofisin inceleme kılavuzlarında yer verilecektir. Kısaca, bundan sonra, OHIM’in eskiden olduğu gibi Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarında yer alan her terimi sorgusuz kabul etmeyeceğinin bilinmesi gerekmektedir.

 

Sınıf başlıklarını oluşturan ifadelerin hangilerinin açık ve kesin kabul edileceği hangisinin bu ifade kapsamına girmediğinin değerlendirilmesi ise OHIM ve birlik üyesi ülkeler tarafından (ortak bir uygulama geliştirmek amacıyla) sürdürülen yakınlaşma programı kapsamında değerlendirilecektir.

 

ECJ ön yorumunun üçüncü paragrafının okuması kanaatimizce takip eden biçimde olmalıdır: Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarıyla başvuruda bulunan kişiler, ilgili sınıfta(larda) yer alıp Nicé sınıflandırmasının alfabetik listesinde yer alan malların veya hizmetlerin tamamı için mi başvuruda bulunduklarını başvuru aşamasında belirtmelidir. Eğer, ilgili sınıfın tamamı için başvuruda bulunulmamışsa o sınıfta yer alan malların ve hizmetlerin hangilerinin kast edildiği (hangileri için başvuruda bulunulduğu) belirtilmelidir.

 

2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesinde ofis nezdindeki tüm işlemlerde bu ilkeye uyulacağı belirtilmiştir. Genelgeyle eş zamanlı olarak OHIM internet sitesinde yer verilen bir bildirim kapsamında, başvuru sahiplerinin bu amaçlı kullanabilecekleri bir metin hazırlanmış ve kullanıma açılmıştır. Metnin http://oami.europa.eu/ows/rw/resource/documents/QPLUS/forms/declaration/ip_translation_declaration_en.pdf adresinden görülmesi mümkündür. Deklarasyonu kullanacak başvuru sahipleri, başvurularında Nicé sınıflandırması, sınıf başlıklarını kullanarak ilgili Nicé sınıflarında yer alan malların / hizmetlerin tamamı için başvuruda bulunduklarını belirtmektedir.

 

Genelgeye göre, 2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesinin yürürlüğe girmesinden, yani 21/06/2012 tarihinden önce, OHIM’de Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları kullanılarak tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış markaların, sınıflandırmanın alfabetik listesinde yer alan ve ilgili sınıflar kapsamında bulunan tüm malları veya hizmetleri kapsadıkları kabul edilecektir. Bu husus kanaatimizce çok şaşırtıcı değildir, çünkü OHIM 16 Haziran 2003 tarihli 03/4 sayılı Başkanlık Genelgesinde, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları kullanılarak yapılan başvuruların, ilgili sınıflara dahil tüm malları veya hizmetleri kapsadığını kabul ettiğini yazılı olarak belirtmiş ve kamuya duyurmuştur.

 

OHIM,  2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesinin yürürlüğe girmesinden önce, OHIM’de Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları kullanılarak tescil başvurusu yapılmış (henüz tescil edilmemiş) markaların sahiplerine, (eğer ilgili sınıftaki tüm mallar / hizmetler bakımından koruma talep etmeyeceklerse) ek bir bildirimde bulunarak mal / hizmet listelerinin kapsamları kısıtlama hakkını vermiştir.

 

2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesinin yürürlüğe girmesinden, yani 21/06/2012 tarihinden itibaren, OHIM’de Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları kullanarak tescil başvurusunda bulunacak markaların sahipleri ise, yukarıda belirttiğimiz deklarasyonu kullanmaları ve başvurularının ilgili sınıflardaki tüm malları veya hizmetleri kapsayıp kapsamadığını belirtmelidir.

 

Genelgenin uygulanması ile ilgili hususlara genelgenin VIII numaralı başlığında yer verilmiştir. Buna göre; alfabetik listenin ilgili sınıfında yer alan malların veya hizmetlerin tamamını kapsadığı kabul edilebilecek veya bu mallardan veya hizmetlerden yalnızca bir bölümünü kapsadıkları düşünülebilecek topluluk markaları veya başvuruları değerlendirilirken, mal veya hizmet listelerinde yer alan ifadeler gerçek ve olağan (natural and usual) anlamları kapsamında değerlendirilecektir. Bu husus Ofis nezdinde geçerli olan her işlem bakımından uygulanacak ve özellikle takip eden hususlara dikkat edilecektir:

 

·         Mutlak ret nedenleri incelemesi yapılırken (dikkat: 556 sayılı KHK 7/1-(b) bendi asıl anlamı itibarıyla mutlak bir ret nedeni değildir ve kast edilen benzer marka incelemesi değildir– yazarın notu), markanın ilgili ret gerekçeleri kapsamına girdiği düşünülüyorsa, sadece mal / hizmet listesi kapsamına girmediği varsayılan mallar veya hizmetler reddedilmeyecektir.

 

·         İtiraz veya iptal incelemelerinde, malların / hizmetlerin aynılığı veya benzerliği değerlendirilirken, yalnızca mal / hizmet listesi kapsamına girdiği varsayılan mallar veya hizmetler dikkate alınacaktır.

 

·         Geri çekme, kısıtlama ve kısmi feragat talepleri değerlendirilirken, değiştirilmiş mal / hizmet listesinin, asıl mal / hizmet listesi kapsamında bulunmayan bir terimi kapsaması Topluluk Marka Tüzüğünün 43. ve 50. maddelerine uygun değildir.

 

Bununla birlikte, genel ifadeye ek bir ifade kullanarak kısıtlama veya kısmi feragat gerçekleştirilmesi mümkündür.

 

Ofise kısıtlama talebinin sunulmasının ardından yeniden geniş bir tanımlamaya dönüşün talep edilmesi mümkün değildir.

 

·         Topluluk Marka Tüzüğünün 15., 42. ve 50. maddelerinde yer alan kullanım yükümlülüğüne yönelik değerlendirmeye ilişkin olarak, tescil edilen markanın kapsamına girdiği kabul edilebilecek mallar / hizmetler bakımından gerçekleşen kullanım markanın kullanımı sayılacaktır. Bu kullanımın marka kapsamına girdiği kabul edilebilecek tüm mallar veya hizmetler bakımından mı yoksa bunların bir bölümü bakımından mı gerçekleştiğine her vakanın özel şartlarına göre karar verilecektir.

 

Alfabetik listede yer alan malların veya hizmetlerin tamamına yer vermeden de, bir sınıf başlığında yer alan ifadelerin tamamı için başvuruda bulunulması mümkündür. Bunun için, bu ifadelerin tamamının önceden bahsedilen açıklık ve kesinlik prensiplerine uygun olması gerekir. Böyle bir durumda da bu ifadeler gerçek anlamları kapsamında değerlendirilecektir.

 

Tüm sınıf başlığını içerecek şekilde yapılmış topluluk markası başvuruları hakkında bilgi verilmesi ve hukuki belirliliğin sağlanması için topluluk siciline bu yönde kayıt düşülecektir.

 

2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi 21/06/2012 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir ve bu tarih itibarıyla 16 Haziran 2003 tarihli 03/4 sayılı Başkanlık Genelgesi yürürlükten kalkmıştır.

 

2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesinin 21/06/2012 tarihinde yürürlüğe girmesi, 19/06/2012 tarihinde verilen C-307/10 sayılı “IP Translator” kararı sonrası OHIM bakımından ortaya çıkabilecek sorulara, özellikle eski tescil ve başvuruların yararlanacağı koruma kapsamının netleştirilmesi bakımından yanıt vermiştir. Bununla birlikte, mevcut sınıf başlıklarından hangilerinin kabul edilmeye devam edileceği şu an için belli değildir ve bu hususun ulusal ofislerle birlikte sürdürülen yakınlaşma programı kapsamında bir süredir değerlendirilmekte olduğu bilinmektedir.

 

OHIM dışında kalan Avrupa Birliği üyesi ülkelerin uygulamalarını ne yönde değiştirdikleri veya değiştirecekleri konusunda ise şu an içimizde veri yoktur. MARQUES (Avrupa Marka Sahipleri Derneği) tarafından 19 Avrupa Birliği üyesi ulusal ofis (Avusturya, Bulgaristan, Benelüks, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Danimarka, Estonya, İspanya, Finlandiya, Fransa, Macaristan, İrlanda, İtalya, Letonya, Litvanya, Polonya, Romanya, İsveç, Birleşik Krallık) ve birlik üyesi olmayan İsviçre, Norveç ve İzlanda bakımından yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, 2008 yılı itibarıyla belirtilen ülkelerin tamamı Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarını başvurular için ifadelerde değişiklik talep etmeden (İstisnalar: İsviçre ve Letonya 45. sınıfın sınıf başlığına dahil hizmetlerin açıklanmasını talep etmektedir ve bir diğer farklı durum Birleşik Krallık bakımından aşağıda belirtilmiştir.) kabul etmektedir.  (bkz. http://www.marques.org/Teams/TeamPage.asp?PageID=95&TeamCode=TradTeam) Sınıflandırma pratiği geçmişte en katı olan ülkelerden birisi olan Birleşik Krallık Marka Ofisinin bile şu anda (Haziran 2012 itibarıyla) Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarını, 07. sınıfın sınıf başlığında yer alan makineler ifadesi, 09. sınıfta yer alan elektikli ve elektronik cihazlar ifadesi (sınıf başlığında yer almamaktadır) ve 45. sınıfın sınıf başlığında yer alan bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak için başkaları tarafından sağlanan kişisel ve sosyal hizmetler ifadeleri hariç olmak üzere, olduğu gibi kabul ettiği dikkate alındığında, (bkz. http://www.ipo.gov.uk/tmmanual-chap2-notes.pdf s.12-13) sınıf başlıklarına yönelik açıklık ve kesinlik ilkelerine uygunluk çalışmasının kapsamının mevcut sınıf başlıklarında yer alan terimlerin çoğunluğunu bundan sonra kabul etmeme şeklinde gerçekleşmeyeceğini düşünmekteyiz. Bununla birlikte, bazı sınıf başlıklarının kapsamının netleştirilmesi amacıyla bunlara eklemeler ve değişikler yapılacağı ise şüphesizdir. Elbette, tahmin niteliğinde olan bu yorumların aksinin de gerçekleşmesi mümkündür.

 

Kanaatimizce, IP Translator kararıyla asıl değişen husus ve kararın asıl vurucu kısmı,  OHIM’in 16 Haziran 2003 tarihli 03/4 sayılı Başkanlık Genelgesinde belirtilen, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları kullanılarak yapılan başvuruların, ilgili sınıflara dahil tüm malları veya hizmetleri kapsadığı yönündeki yorumun ortadan kaldırılmasıdır. Bu yorumun ortadan kalkması, sınıf başlıklarına bu içerikte bir kapsam tanıyan OHIM, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Finlandiya, Macaristan, İtalya, Litvanya, Romanya, (ek olarak birlik üyesi olmayan İzlanda da belirtilebilir) bakımından uygulamada büyük değişim anlamına gelecektir. (bkz. MARQUES araştırması http://www.marques.org/Teams/TeamPage.asp?PageID=95&TeamCode=TradTeam)  Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının ilgili sınıflardaki tüm malları / hizmetleri kapsadığı yönündeki bir uygulamayı tüm sınıflar bakımından veya genel olarak kabul etmeyen Benelüks, Almanya, Danimarka, İspanya, Fransa, İrlanda, Letonya, Norveç, Polonya, İsveç, Birleşik Krallık, (ek olarak birlik üyesi olmayan İsviçre, Norveç, Türkiye de belirtilebilir) bakımından ise karar uygulamada büyük bir değişimi zorunlu kılmayacaktır. Bunun birlikte, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin sınıf başlıklarında yapılacak çalışmayı eş zamanlı olarak uygulamaya koyacakları düşünülmektedir. Çünkü, aksi durum, “IP Translator” öncesi duruma dönüş, yani birliğin bazı ülkeleri ve OHIM’in aynı mal / hizmet listesini içeren markalara tanıdıkları korumanın kapsamı ile birliğin diğer ülkelerinin aynı mal / hizmet listelerine tanıdıkları korumanın kapsamı arasında farklılık anlamına gelecek ve büyük bir dönüşümün öncüsü olarak görülen “IP Translator” kararının anlamı ortadan kalkacaktır.

 

Türkiye açısından öngördüğümüz tabloda, “IP Translator” kararının uygulamada büyük bir değişikliğe yol açacağı veya açması gerektiği düşünülmemektedir. Şöyle ki,  Enstitü hali hazırda Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının ilgili sınıftaki tüm malları veya hizmetleri içerdiği şeklinde bir kabulü – (en azından) 7/1-(b) bendi kapsamında aynı tür mal veya hizmetler tespit edilirken – tüm sınıflar bakımından uygulanabilir içerikte bulmamaktadır. Bununla birlikte, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olma yönündeki hedefi ve kaynak mevzuatın Avrupa Birliği kökenli olması hususları dikkate alındığında OHIM ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerin sınıf başlıklarının açıklık ve kesinlik ilkelerine uygun olarak revize etme yönündeki çalışmalarının yakından takip edilmesi ve bu çalışmanın sonucunun gerekirse (çünkü öncelikle çalışmanın sonucunun görülmesi gerekmektedir) Enstitü uygulamasına entegre edilmesi kanaatimizce yerinde olacaktır.

 

Elbette, bu konunun asıl ve kesin çözümünün, başvuru sahiplerinin ve onlar adına başvuru hazırlayanların, standart listeleri (Nicé sınıflandırması sınıf başlıkları, tebliğ listeleri) kopyalayıp – yapıştırma alışkanlığını terk edip, başvuru sahiplerinin mevcut ve potansiyel faaliyet alanlarına göre tescil kapsamlarını belirlemeyi tercih etmeleri ve buna uygun olarak kısa ve içeriği net başvurular sunmaları olduğu şüphesizdir.

 

C-307/10 sayılı “IP Translator” kararını ve ardından karar sonrası OHIM uygulamasını düzenleyen 2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesini açıklayıp değerlendirdiğimiz iki yazı sonrası, üçüncü bir yazıyı kararda belirsiz ve ucu açık olarak görülebilecek noktaların değerlendirilmesi amacıyla yazacağız. Bunun nedeni, beklenen kararın tam anlamıyla bir çözüm olduğu konusunda şüphelerin bulunması ve yeni tartışmanın, “IP Translator” kararının sorunları çözmek yerine yeni sorunlara yol açıp açmadığı veya açıp açmayacağı değerlendirmesi boyutuna evrilmesidir.

 

“IP Translator” kararının 19/06/2012 günü alınmasından ve OHIM Başkanlık Genelgesinin 20706/2012 tarihinde ilan edilmesinin ardından 3 gün içerisinde (bence) çok detaylı iki değerlendirme yazısını yazmak beni oldukça yorduğundan, son değerlendirme yazısını gelecek haftaya (umarım) bırakıyorum.

 

 

Önder Erol Ünsal

Haziran 2012

“IP TRANSLATOR” Davası ve Nicé Sınıflandırmasında Sınıf Başlıklarının Kapsamı Sorunu

Nicé Sınıflandırmasında Sınıf Başlıkları ve bunların Marka İncelemesine Etkisi

Markaların Tescili Amacıyla Malların ve Hizmetlerin Uluslararası Sınıflandırılmasına İlişkin Nicé Anlaşması bağlamında oluşturan Nicé sınıflandırması, adı geçen anlaşmanın tarafı olan 83 ülkenin marka tescil ofislerinin yanı sıra anlaşma tarafı olmayan 66 ülkenin ofisi ve OHIM, OAPI, ARIPO, Benelüks Ofisleri tarafından da kullanılmaktadır.

Anlaşma kapsamında oluşturulan sınıflandırma malların ve / veya hizmetlerin birbirleriyle benzerlikleri konusunda bağlayıcı hükümler içermemekle birlikte, sınıflandırmada yer alan 45 sınıf (34 mal – 11 hizmet sınıfı) genel olarak birbirlerine çeşitli açılardan benzer oldukları düşünülen malların veya hizmetlerin aynı sınıf içerisinde toplanması temel mantığı ekseninde tasnif edilmiştir.  Sınıflandırmayı kullanan ofisler, sınıflandırmayı asıl olarak benzer malları – hizmetleri içeren aynı veya benzer markaların aranması aşamasında temel ayraç olarak kullanmaktadır. Birçok benzer mal veya hizmet sınıflandırma kapsamında farklı sınıf numaraları altında bulunmakla beraber, özellikle resen benzerlik incelemesi yapan ulusal ofisler sınıf numaralarına arama işleminde ana seperatör olarak yer vermektedir. Türk Patent Enstitüsü de resen benzerlik incelemesine ilişkin arama işlemini başvurunun içerdiği Nicé sınıflarıyla sınırlı olacak şekilde yapmakta ve sınıflandırmaya veya sınıf numaralarına esasa ilişkin incelemede önemli rol atfetmektedir.

Nicé sınıflandırmasında yer alan sınıfların tamamı, sınıf içeriğinde bulunan malların veya hizmetlerin genel niteliğini belirten sınıf başlıklarına (class headings) sahiptir. WIPO sınıf başlıklarının amacını “Sınıf başlıkları, mal ve hizmetlerin esas itibarıyla ait oldukları alanları genel anlamda belirtir. (bkz. Nicé sınıflandırması kullanıcı rehberi)” ifadesiyle açıklamaktadır. Sınıf başlıklarının altında yer alan açıklayıcı notlar (explanatory notes) ise ilgili sınıfın kapsamının daha net biçimde anlaşılmasını sağlayacak verileri içermektedir. Açıklayıcı notların ardından gelen alfabetik liste (alphabetical list), ilgili sınıfın kapsamına giren malların veya hizmetlerin ismen alfabetik biçimde sıralanmasından oluşmaktadır. Genel başlıklar, açıklayıcı notlar ve alfabetik liste kullanılmasına rağmen bir mal veya hizmetin hangi sınıfa ait olduğunun tespit edilememesi durumunda ise genel sınıflandırma ilkeleri (bunlara bu yazı kapsamında yer verilmeyecektir) kullanılarak, malın veya hizmetin ait olduğu sınıf belirlenecektir.

Bu yazının konusunu oluşturan sınıf başlıkları (class headings), ilgili sınıfın kapsamı hakkında genel bilgi vermeyi amaçlayan kısa listelerdir. Sınıf başlıkları kimi durumlarda birkaç kelimeden (örneğin, sınıf 25: giysiler, ayak giysileri, baş giysileri), kimi durumlarda ise daha uzun ifadelerden oluşur (örneğin, sınıf 21: ev içi kullanım veya mutfak gereçleri; taraklar ve süngerler; fırçalar (boya fırçaları hariç); fırça yapımında kullanılan malzemeler; temizlik amaçlı gereçler; çelik yünü; işlenmemiş veya yarı işlenmiş cam (inşaatlarda kullanılan cam hariç); züccaciye; diğer sınıflarda yer almayan porselen ve pişirilmiş topraktan malzemeler.).

Sınıf başlıklarını oluşturan ifadeler, kimi durumlarda ilgili sınıfın kapsamını çok net biçimde çizmekte ve ilgili malları veya hizmetlerin neredeyse tamamını kapsayacak içerikte olmakla birlikte (örneğin, sınıf 33: alkollü içecekler (biralar hariç)), genel ifadeler bazı sınıflarda ilgili sınıf kapsamında yer alan malların veya hizmetlerin tamamını kapsama yeterliliğinden uzaktır. Dolayısıyla, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarıyla yapılan başvuruların veya tescil edilen markaların ilgili sınıflarda yer alan malların veya hizmetlerin tamamını kapsayıp – kapsamadığı veya ne kadarını kapsadığı soruları tescil otoriteleri bakımından önemli tartışmalara yol açmaktadır.

Topluluk Marka Ofisi (OHIM) Başkanı tarafından yayınlanan 03/4 sayılı – 16 Haziran 2003 tarihli Genelge, Nicé sınıflandırmasının genel başlıklarıyla yapılan topluluk markası başvurularının veya tescilli topluluk markalarının kapsamlarının ne şekilde değerlendirileceği konusunda açıklamalar içermektedir. 03/4 sayılı Genelge’ye göre OHIM, bir sınıfa ait sınıf başlığının, o sınıfa dahil tüm malları veya hizmetleri kapsadığını kabul etmektedir. Bu kabul ve etkileri, tescil incelemesi için olduğu kadar, itiraz, sınırlandırma, kısmi iptal, kullanım gibi işlemler veya hükümler bakımından da geçerli olacaktır.

OHIM 03/4 sayılı Genelge kapsamında sınıf başlıklarının ilgili sınıf kapsamına giren tüm malları veya hizmetleri kapsadığını kabul etmekle birlikte, bu kabul Avrupa Birliği üyesi ülkelerin ulusal ofislerinin tümü bakımından geçerli değildir.

MARQUES (Avrupa Marka Sahipleri Birliği) tarafından 2008 yılında Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bazılarının ulusal ofisleri ve ilaveten İsviçre, Norveç ve İzlanda ulusal ofisleri için gerçekleştirilen bir araştırma birlik üyesi ülkelerin sınıf başlıkları hakkındaki uygulamaları ile ilgili genel fikir vermektedir (http://www.marques.org/Teams/TeamPage.asp?PageID=95&TeamCode=TradTeam).

Araştırma sonuçlarına göre, araştırma kapsamında değerlendirilen ülkelerin tamamı, ilke olarak marka başvurularında Nice sınıflandırmasının sınıf başlıklarının kullanılmasına imkan vermektedir, bunla birlikte bazı ülkeler sınıf başlığında yer alan bazı ifadelerin açık olarak belirtilmesini tavsiye etmektedir. 45. sınıftaki hizmetler bakımından İsviçre ve Letonya hizmetlerin açık olarak sayılmasını istemektedir.

Araştırma kapsamında değerlendirilen ülkelerden Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Finlandiya, Macaristan, İzlanda, İtalya, Letonya ve Romanya’nın uygulaması OHIM uygulaması ile paraleldir, yani 03/4 sayılı Genelge’ye uygun biçimde Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının ilgili sınıfa dahil tüm malları veya hizmetleri kapsadığı kabul edilmektedir. Buna karşın, Benelüks, İsviçre, Almanya, Danimarka, İspanya, Fransa, İrlanda, Letonya, Norveç, Polonya, İsveç ve Birleşik Krallık ofislerinin sınıf başlığı içeriğindeki ifadeler kapsamına girmeyen malların veya hizmetlerin, sınıf başlığı tarafından kapsandığını kabul etmeyeceği belirtilmiştir.

Türk Patent Enstitüsü tarafından malların ve hizmetlerin sınıflandırılmasına dair Tebliğ kapsamında oluşturulan ve bir çeşit alt sınıflandırma olarak kabul edilebilecek Tebliğ ise aynı Nicé sınıfı içerisinde bulunan mallardan veya hizmetlerden birbirlerine daha üst düzeyde benzerlik gösterenlerin aynı gruplar içerinde listelenmesi ve bu grupların aynı tür malları veya hizmetleri oluşturması amacına hizmet etmektedir. Enstitü tarafından hazırlanan Tebliğ’de, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarına uyum gibi bir amaç gözetilmediğinden ve her sınıfın başında sınıf başlıklarına yer verilmediğinden, Tebliği kapsamında uygulanan sistemin 03/4 sayılı Genelge kapsamında OHIM tarafından kabul edilen sistemle ilişkisi veya benzerliği bulunmamaktadır. Kaldı ki, OHIM tarafından gerçekleştirilen incelemede resen benzerlik incelemesi bulunmadığından ve Enstitü tarafından Tebliğ kapsamında oluşturulan gruplar resen benzerlik incelemesinde aynı tür malın veya hizmetin tespit edilmesi amacına hizmet ettiğinden, OHIM ile Enstitü uygulamasını bu bağlamda karşılaştırmak anlamsız olacaktır.

“IP TRANSLATOR” Davası

2009 yılında “Chartered Institute of Patent Attorneys”, “IP TRANSLATOR” markasını tescil ettirmek için Birleşik Krallık marka tescil ofisine başvuruda bulunmuştur. Başvuru 41. sınıf için yapılmıştır ve kapsamında 41. sınıfın Nicé sınıflandırmasındaki sınıf başlığı olan “Öğretim; eğitim verilmesi; eğlence; sportif ve kültürel faaliyetler.” hizmetleri yer almaktadır.

“IP TRANSLATOR” markasında bulunan “IP” kelimesi “fikri mülkiyet” anlamına gelen “Intellectual Property” kelimesinin yaygın kullanılan kısaltmasıdır ve “translator” kelimesi de “çevirmen, mütercim, tercüman” gibi anlamlara gelmektedir. Birleşik Krallık Ofisi, 41. sınıfın sınıf başlığını kapsayan başvurunun kapsamının 03/4 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi kapsamında yorumlanması gerektiği görüşünden hareketle, başvurunun 41. sınıfa dahil “tercüme hizmetleri”ni de kapsadığı kanaatine varmış ve “IP TRANSLATOR” ibaresi anlamı itibarıyla “tercüme hizmetleri” bakımından ayırt edici nitelikte olmayacağından ve tanımlayıcı nitelikte olacağından başvurunun reddedilmesine karar vermiştir. Başvuru reddedilirken, ret kararı sınıf başlığının tamamı için verilmiş ve ret kararının yalnızca “tercüme hizmetleri” bakımından geçerli olduğunu belirtir içerikte hizmet listesi düzenlemesi veya sınırlandırması içerikli bir işlem yapılmamıştır. (Birleşik Krallık marka ofisinin MARQUES araştırmasına göre, sınıf başlığı içeriğindeki ifadeler kapsamına girmeyen malları veya hizmetleri sınıf başlığı kapsamında değerlendirmeyeceği belirtilmiş olmakla birlikte, “IP TRANSLATOR” başvurusu için ofis tarafından verilen karar aksi yöndedir. Dolayısıyla, MARQUES araştırmasının Birleşik Krallık ofisi bakımından doğru yönlendirme yapmadığı veya araştırma sonrası uygulamanın değiştiği veya bu başvuru bakımından ayrıksı karar verildiği var sayılabilir.)

Başvuru sahibi ofis işlemlerinin tamamlanması üzerine, ret kararını “Atanmış Kişi”ye (appointed person [Birleşik Krallık sisteminde bir temyiz merci]) götürmüştür. Başvuru sahibinin temel itiraz gerekçesi, hizmet listesinin kapsamında “tercüme hizmetleri”nin yer almaması ve kendisinin bu hizmetlerin tescili için başvuruda bulunmamış olmasıdır. Atanmış Kişi, “tercüme hizmetleri”nin tescili talep edilen hizmetler arasında yer almaması ve bu hizmetin tescili talep edilen “Öğretim; eğitim verilmesi; eğlence; sportif ve kültürel faaliyetler.” hizmetleri kapsamına girebilecek bir hizmet olmaması bulgularından hareketle, konu hakkında Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın görüşünün alınması gerektiği sonucuna ulaşmış ve Adalet Divanından takip eden üç sorunun yanıtlanacağı ön yorum kararı (preliminary ruling) verilmesini talep etmiştir:

  1.  Bir marka başvurusunun kapsamında bulunan malların veya hizmetlerin açık ve kesin olarak belirtilmesine ihtiyaç var mıdır, eğer ihtiyaç varsa bu (açıklık ve kesinlik) hangi derecede olmalıdır?
  2.  Marka başvurularının kapsamında bulunan malların veya hizmetlerin tanımlanması amacıyla Nicé Anlaşması çerçevesinde oluşturulan malların ve hizmetlerin uluslararası sınıflandırmasının sınıf başlıklarının içerdiği genel ifadelerin kullanılmasına izin verilmeli midir?
  3. Malların ve hizmetlerin uluslararası sınıflandırmasında yer alan sınıf başlıklarının içerdiği genel ifadelerin OHIM Başkanınca yayınlanan 16/06/2003 tarihli 03/4 sayılı Genelge’ye uygun biçimde yorumlanmasına ihtiyaç var mıdır veya bu şekildeki yoruma izin verilmeli midir?

Adalet Divanı henüz (Ocak 2012) dava hakkında karar vermemiş olmakla birlikte dava hakkında Hukuk Sözcüsünün (advocate general) görüşü açıklanmıştır. Hukuk Sözcüsü görüşünde yukarıda yer verilen sorulara karşılık olarak takip eden yanıtları vermiştir:

  1. (a) Topluluk Marka Direktifi ve Topluluk Marka Tüzüğü, başvuru sahibinin tescilini talep ettiği malların veya hizmetlerin tanımlanmasının, yetkili otoriteler ve işletmelerce tescilin sağladığı koruma kapsamının net olarak anlaşılmasına imkan verecek derecede açıklık ve kesinlikte olması gerektiğini, ifade eder biçimde yorumlanmalıdır.                                                                                                                                                     (b) Bu şartlar, başvuru sahibinin tescilini talep ettiği her malın veya hizmetin özel olarak belirtildiği bir listeyle sağlanabilir. Bu şartlar aynı zamanda, ilgili malların ve hizmetlerin temel özelliklerinin ve objektif vasıflarının yetkili otoriteler ve işletmelerce anlaşılmasına imkan verecek ana (“basic” kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır) malların veya hizmetlerin tanımlanması yoluyla da gerçekleştirilebilir.
  2.  Topluluk Marka Direktifi ve Topluluk Marka Tüzüğü, malların veya hizmetlerin tanımlanmasında açıklık ve kesinliğe ilişkin şartların yerine getirilmiş olması koşuluyla, başvuru sahibinin koruma talep ettiği malları veya hizmetleri, sınıflandırmanın sınıf başlıklarında yer alan genel ifadeleri kullanarak tanımlamasına engel olmayacak biçimde yorumlanmalıdır.
  3. Topluluk markası başvurularının ve tescillerinin mal ve hizmet listelerinde sınıf başlıklarının kullanımına ilişkin olarak OHIM Başkanı tarafından yayınlanan, içeriğinde genel ifadelerin ve sınıf başlıklarının OHIM tarafından çok muğlak veya belirsiz ifadeler olarak değerlendirilmeyeceğini ve bunların kullanımının ilgili sınıf kapsamında bulunan tüm mallara veya hizmetlere yönelik bir istem olacağını belirten 16/06/2003 tarihli 03/4 sayılı Genelge, ulusal markalar veya topluluk markaları bakımından, bir markanın tescili için gerekli açıklık ve kesinliği güvence altına almamaktadır.  (http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf;jsessionid=9ea7d2dc30db75e12fc45e63404ca38d88f958ee682b.e34KaxiLc3qMb40Rch0SaxqTbNb0?docid=115482&pageIndex=0&doclang=en&mode=lst&dir=&occ=first&cid=286100)

Hukuk Sözcüsünün birinci yanıtına göre, marka tescil başvurusunun mal ve hizmet listesi açıklık ve kesinlik içermektedir. Bu iki yolla sağlanabilir, birincisi her malın veya hizmetin açık olarak ismen yazılması yoluyla; ikincisi malların veya hizmetlerin genel isimlerinin kullanılması yoluyla (örneğin, ayakkabı, terlik, çizme, bot, çarık, spor ayakkabısı, sandalet şeklinde tek tek ayak giysilerini yazmak yerine “ayak giysileri” ifadesini kullanmak). İkinci yolun tercih edilmesi durumunda, , ilgili malların ve hizmetlerin temel özelliklerinin ve objektif vasıflarının yetkili otoriteler ve işletmelerce anlaşılmasına imkan verecek yeterlilikte terimlerin kullanılması gerekecektir.

Hukuk Sözcüsünün görüşünde yer alan 2 numaralı cevabın bazı sınıf başlıklarının açıklık ve kesinlik şartını yerine getirdiklerinin kabul edilmesi, bazı sınıf başlıklarının ise bunu yerine getirmediklerinin belirtilmesi olarak okunması yerinde olacaktır.  Bir diğer deyişle Hukuk Sözcüsüne göre, açıklık ve kesinlik şartını sağlayan sınıf başlıkları kullanılarak, marka tescil başvurusu mal veya hizmet listesinin oluşturulmasının önünde engel bulunmamaktadır.

Hukuk Sözcüsünün üçüncü yanıtına göre, 03/4 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi’nde yer aldığı haliyle Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının ve bu sınıflandırmada yer alan genel ifadelerin OHIM tarafından çok muğlak veya belirsiz bulunmayacağı yönündeki uygulama ve bunların kullanımının ilgili sınıf kapsamında bulunan tüm mallara veya hizmetlere yönelik bir istem olacağı içerikli kabul, ulusal markalar veya topluluk markaları bakımından, bir markanın tescili için gerekli açıklık ve kesinliği güvence altına almamaktadır. Bir diğer deyişle, Hukuk Sözcüsü Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının her durumda ilgili sınıftaki tüm malları veya hizmetleri kapsadığının kabul edilmesi yönündeki OHIM uygulamasını yerinde bulmamaktadır.

Hukuk Sözcüsünün görüşlerine göre sınıf başlıklarının ilgili sınıf kapsamına giren tüm malları veya hizmetleri kapsadığının kabul edilmesi yönünde bir kural konulması mümkün değildir. Hukuk Sözcüsünün sınıf başlıklarının kabul edilebilirliği bakımından getirdiği asıl kıstasın, yetkili otoriteler ve işletmelerce koruma kapsamının net olarak anlaşılmasına imkan verecek derecede açık ve kesin ifadelerin kullanılması olmasından ve sınıf başlıklarının bu kriteri karşılamaları halinde tescillerine engel bulunmaması yorumlarından hareketle, Hukuk Sözcüsünün görüşlerinin Adalet Divanı kararına yansıması durumunda, Birlik üyesi ülkeler veya OHIM bakımından ortaya çıkacak olası uygulama biçiminin, sınıf başlıklarının bazı sınıflar bakımından ilgili sınıf dahilindeki tüm malları veya hizmetleri kapsadığının kabul edilmesi, bazı sınıflar bakımından ise sınıf başlığının içerdiği mallar veya hizmetlerle sınırlı biçimde değerlendirilmesi yönünde olabileceği düşünülmektedir.

Hukuk Sözcüsünün görüşünün ardından genellikle 5-6 ay içerisinde karar veren Adalet Divanının sınıf başlıkları bakımından getireceği yorum, ulusal ofislerin ve OHIM’in sınıf başlıklarından oluşan veya bunları içeren mal veya hizmet listeleri bakımından pratiklerini netleştirmelerini sağlayacaktır.

Adalet Divanının kararının Türk Patent Enstitüsü uygulamasında doğrudan etkisi olacağı düşünülmemektedir, şöyle ki Enstitü hali hazırda Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının ilgili sınıftaki tüm malları veya hizmetleri içerdiği şeklinde bir kabulü – (en azından) 7/1-(b) bendi kapsamında aynı tür mal veya hizmetler tespit edilirken – tüm sınıflar bakımından uygulanabilir içerikte bulmamaktadır. Böyle bir kabul Enstitü açısından, örneğin, 25. sınıfa dahil “giysiler, ayak giysileri, baş giysileri” şeklinde Nicé sınıflandırması sınıf başlığından müteşekkil bir liste bakımından mümkün olmakla birlikte, örneğin 40. sınıfın Nicé sınıflandırmasındaki sınıf başlığı olan “malzemelerin işlenmesi” hizmetlerinin ilgili sınıfta yer alan tüm hizmetleri kapsadığı biçiminde bir kabul çerçevesinde karar verilmemektedir.

Adalet Divanının vereceği kararın bir diğer önemli etkisi ise 03/4 sayılı OHIM Genelgesini dikkate alarak markalarını tescil ettiren marka sahipleri bakımından ortaya çıkacaktır. Genelge sınıf başlıklarının ilgili sınıflardaki tüm malları veya hizmetleri kapsadığını ön görmüşken, Adalet Divanının bunun tersine karar vermesi halinde, marka sahiplerinin tescil kapsamlarını netleştirecekleri çok sayıda yeni başvuru yapmaları gerekebilecektir.

Sonuç olarak, Adalet Divanının muhtemelen 2012 yılının ilk yarısında vereceği kararı şimdilik merakla beklemeye devam etmemiz gerekmektedir.

 

Önder Erol ÜNSAL

Ocak 2012

Nicé Sınıflandırmasının Genel Yapısı, Etkisi ve Sınıflandırma İlkeleri

image011

Markaların Tescili amacıyla Malların ve Hizmetlerin Sınıflandırılması hakkındaki Nicé andlaşması kapsamında oluşturulan Nicé sınıflandırması içeriğinde yer alan genel sınıflandırma ilkelerinin anlaşılması marka incelemesi pratikleri bakımından büyük önem arz etmektedir.

 

Sınıflandırma ve malların ve/veya hizmetlerin benzerliği konuları, Türkiye’de maalesef şablon metinler (Enstitü tarafından yayınlanan Mal ve Hizmet sınıflandırması Tebliğleri) düzeyinde değerlendirilen ve gene üzücü biçimde malların ve/veya hizmetlerin benzerliği konusunda da şabloncu metinleri esas alan ikinci planda kalmış hususlardır.

 

Enstitünün kuruluşuyla neredeyse eş zamanlı olarak oluşturulan alt grup sistemi ve alt grup listelerinin başvurularda da kullanılan standart başvuru listeleri haline dönüşmesi pratiğiyle yerleşik hale gelen standart listelerle başvurma geleneği, inceleme sistemini olumsuz biçimde etkilemesinin yanısıra Enstitü marka sicilini hiçbir zaman kullanılmayacak mallar ve hizmetlerle dolu bir depo haline getirmiştir.

 

Mevcut pratik bağlamında standart listelerle başvuru yapmayı tercih eden başvuru sahipleri ve onları buna yönlendiren danışmanlarınca sunulan listeler çoğu zaman ilgili sınıflara ilişkin Tebliğ listelerinin kopyalanıp yapıştırılmasıyla oluşturulmakta ve kullanılan veya kullanılması muhtemel mallara / hizmetlere yer verilmesi yerine ilgili sınıflardaki her şey için başvuru yapılması yöntemi tercih edilmektedir. Bu yazı alt grup sisteminin ve sonuçlarının eleştirilmesi amacıyla yazılmadığından bu hususlardan şimdilik daha uzun biçimde bahsedilmeyecektir. Bu konuda daha detaylı bir değerlendirmeyi ileride yapmak ise yerinde olacaktır, çünkü kanaatimizce alt grup sistemi, bunun teorik çerçevesi olarak adlandırabileceğimiz aynı tür mal / hizmet kavramı ve bunun pratik sonucu olan sınıflandırma tebliğleri, ayırt edilemeyecek derecede benzerlik kavramıyla birlikte Türk marka inceleme sistemini olduğu yere kilitleyen, sistemi deforme eden ve üzerlerinde düşünüldüğünde fayda yerine zarar getirdikleri şüphesiz olan uygulamalardır. Ayırt edilemeyecek derecede benzerlik kavramının kapsamlı bir eleştirisi için blogda önceden yayınladığım http://cinscesitvasif.blogspot.com/2011/11/ayrt-edilemeyecek-derecede-benzerlik-o.html yazısının incelenmesi yerinde olacaktır.

 

Bu yazı kapsamında yapacağım değerlendirme ise sınıflandırmanın genel yapısı ve etkisi ve sınıflandırma ilkeleri ile ilgili olacaktır. Sınıflandırma, Türkiye’de yukarıda da belirttiğimiz üzere şablon metinlere indirgenmiş olduğundan başvuru – inceleme – karar aşamalarında yer alan kişilerin (vekiller ve inceleyiciler dahil olmak üzere) çoğunluğunun, Nicé andlaşmasının getirdiği yükümlülükler, sınıflandırmanın kullanımı, sınıflandırmanın hangi ilkelere göre yapıldığı ve sınıflandırmanın temel mantığı gibi konularda bilgisi bulunmamaktadır.

 

Nicé Sınıflandırmasının Genel Yapısı, Kullanımı ve Etkisi

 

Nicé sınıflandırması 2012 yılı itibarıyla 45 sınıftan oluşmaktadır. Bu sınıflardan 34 adedi mallara, kalan 11 adedi ise hizmetlere aittir. Sınıf sayısının artırılması, yani mevcut sınıfların gelecekte yeni sınıflara bölünerek yeni sınıfların oluşturulması mümkündür ve bu husus andlaşma kapsamında öngörülen prosedürler çerçevesinde gerçekleştirilebilir.

 

Nicé sınıflandırmasında sınıflar dışında alt sınıflar, gruplar veya alt gruplar yoktur. Alt sınıf, grup veya alt gruplar, andlaşma tarafı ülkelerin bir kısmı tarafından uygulamaya konulan iç düzenlemeler niteliğindedir. Türkiye’de kullanılan ve mal / hizmet sınıflandırması tebliğ ile oluşturulan gruplandırma (alt grup) sistemi tamamen Türkiye’ye özgüdür ve bu düzenlemenin andlaşma tarafı hiçbir ülke bakımından geçerliliği yoktur. Sınıflandırma içerisinde alt sınıf veya gruplar oluşturarak bunları standart listeler haline getirmek ve malların / hizmetlerin benzerliği hususunu standart listeler kapsamında incelemek çoğu ülkenin (gelişmiş ülkeler başta olmak üzere) tercih ettiği bir yöntem değildir.

 

Malların ve/veya hizmetlerin benzerliği, karıştırılma olasılığı incelemesinin kurucu ayaklarından birisidir. Malların ve/veya hizmetlerin benzerliği, ortalama tüketicilerin mallar ve/veya hizmetler arasında herhangi bir nedenle benzerlik veya ilişki durması durumunda ortaya çıkabilir. Mallar ve/veya hizmetler arasında düşük, orta veya yüksek derecede benzerlik bulunabilir. Bu benzerlik nedeniyle markalar arasında karıştırılma olasılığının ortaya çıkıp çıkmayacağına, markaların benzerlik derecesi, önceki markanın ayırt edici gücü (varsa bilinirliği) ve bu unsurlarının tamamının bir arada ortaya çıkaracağı karşılıklı etkileşimin değerlendirilmesi sonucunda karar verilmesi gerekir. Malların ve/veya hizmetlerin benzerliği dünya çapında kabul görmüş bir kavramdır, malların veya hizmetlerin aynı tür olması şeklindeki kavram ise Türkiye’ye özgü ve yaratılmış (ve kanaatimizce son derece anlamsız) bir kavramdır. Aynı tür mal / hizmet kavramı, Türkiye’ye özgü olması ve yaratılmış bir kavram olması nitelikleriyle, aynı niteliklere sahip ayırt edilemeyecek derecede benzerlik kavramıyla yakın benzerlik içermektedir. Ayırt edilemeyecek derecede benzerlik ve aynı tür mal / hizmet kavramları, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ortaya atılmış kavramlardır ve bu kavramların dünya genelinde kabul görmüş benzer marka – benzer mal/hizmet kavramlarıyla farklılaştırılması sonucu oluşturulan, 7/1-(b) bendi anlamındaki benzerlik – 8inci madde anlamında benzerlik ayrımı kanaatimizce son derece yapay ve zorlama bir ayrımdır.

 

Nicé andlaşmasının ikinci maddesi, sınıflandırmanın hukuki etkisini ve kullanımını düzenlemektedir. Birinci fıkra, andlaşmada doğrudan düzenlenen kurallar dışında, andlaşmanın etkisinin taraf her ülke tarafından ona tanınan etki olacağını belirtmektedir. Aynı fıkranın ikinci cümlesinde ise, sınıflandırmanın anlaşmaya taraf ülkeleri herhangi bir markaya sağlanan koruma veya hizmet markalarının tanınması açısından bağlamayacağı belirtilmektedir. Aynı maddenin ikinci fıkrası ise, birlik ülkelerinin sınıflandırmayı esas veya yardımcı sistem olarak kullanmakta serbest olduklarını belirtmektedir. Üçüncü fıkra, sınıflandırmanın ofislere getirdiği zorunlulukları düzenlemektedir; buna göre andlaşmaya taraf ülkelerin marka tescili konusunda yetkili ofisleri, marka tesciliyle ilgili resmi doküman ve yayınlarda markanın tescil edildiği mallara veya hizmetlere ait sınıf numaralarına yer vereceklerdir. Daha açık bir deyişle, markalarla ilgili yayınlarda ve belgelerde, ofisler malların veya hizmetlerin sınıf numaralarını muhakkak belirtmek zorundadır. Maddenin son fıkrasında ise bir terimin (malın / hizmetin) sınıflandırmanın alfabetik listesinde yer almasının, o terimden kaynaklanan hiçbir hakkı etkilemeyeceğini hükme bağlamaktadır.

 

Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere Nicé andlaşması malların ve hizmetlerin benzerliği konusunda ofislerin yapacağı değerlendirmeyi etkileyebilecek herhangi bir hüküm içermemektedir. Tersine, sınıflandırmanın etkisinin taraf her ülke tarafından ona tanınan etki olacağı belirtilmiş, ofisler sınıflandırmayı esas veya yardımcı sistem olarak kullanmakta serbest bırakılmış ve ofislere sadece yapacakları yayınlarda ve düzenledikleri belgelerde sınıf numarasını belirtme zorunluluğu getirilmiştir.

 

Sınıflandırmanın, malların ve/veya hizmetlerin benzerliği bakımından etkisi Marka Kanun Andlaşması (Türkiye taratır) madde 9(2) ve Singapur Andlaşmasında (Türkiye henüz taraf değildir) madde 9(2)’de çok açık biçimde tarif edilmiştir:

 

“(2) [Aynı Sınıftaki veya Farklı Sınıflardaki Mal veya Hizmetler]

 

(a)    Mallar veya hizmetler, Ofis tarafından yapılan herhangi bir tescil veya yayında, Nice Sınıflandırmasının aynı sınıfında yer aldıkları gerekçesiyle birbirlerine benzer olarak kabul edilemez.

 

(b)    Mallar veya hizmetler, Ofis tarafından yapılan herhangi bir tescil veya yayında, Nice Sınıflandırmasının farklı sınıflarında yer almaları gerekçesiyle, birbirlerine benzemez olarak kabul edilemez.”

 

İlgili hükümlerden kolaylıkla anlaşılacağı üzere, Nicé sınıflandırmasına ait sınıf numaralarının malların ve/veya hizmetlerin benzerliğine ilişkin bir etkisi bulunmamaktadır ve malların / hizmetlerin aynı sınıf içerisinde yer almaları nedeniyle benzer mallar / hizmetler olarak kabul edilmeleri, farklı sınıflarda yer almaları nedeniyle benzer nitelikte olmayan mallar / hizmetler olarak nitelendirilmeleri mümkün değildir.

 

Sınıflandırma marka inceleme ofislerince genellikle benzerlik incelemesi sırasında benzer markaların tespiti amacıyla yapılan aramalarda kullanılmaktadır. Ancak, birçok ülke için benzer mal veya hizmetlerin birbirlerinden farklı Nicé sınıfları içerisinde de bulunması mümkün olduğundan, sınıflandırmanın bu amaçlı kullanımının sadece arama işlemlerini kolaylaştırıcı içerikte olduğunun, esasa ilişkin herhangi bir etkisinin bulunmadığı da belirtilmelidir. Farklı sınıflardaki benzer malları / hizmetleri içeren benzer markaların tespit edilebilmesi için, resen benzerlik incelemesi yapan ofislerin bir kısmı, çapraz sınıflandırma veya arama denilen farklı sınıflar için arama yöntemini kullanmaktadır.

 

Gelişmiş ülke ofisleri başta olmak üzere çoğu sınai mülkiyet ofisi için malların veya hizmetlerin benzerliği, sınıf numarasından bağımsız olan ve malların ve/veya hizmetlerin kendi arasındaki benzerlik ilişkisinden kaynaklanan bir husustur ve değerlendirme de buna uygun olarak yapılmaktadır.

 

Nicé Sınıflandırmasının Genel Sınıflandırma İlkeleri

 

Nicé sınıflandırması kapsamında yukarıda da belirttiğimiz üzere 45 adet sınıf bulunmaktadır (34 mal – 11 hizmet sınıfı). Bu sınıflar genel olarak birbirleriyle çeşitli açılardan ilişkili (kullanım amacı – alanı, hammadde, vb.) malların ve hizmetlerin aynı sınıf altında toplanmaya çalışılması sonucu oluşturulmuştur.

 

Nicé andlaşmasının 1. maddesinin ikinci paragrafında belirtildiği üzere sınıflandırma;

 

(a)  Açıklayıcı notlarla birlikte sınıfların listesinden,

 

(b)  Listede yer alan her mal ve hizmetin ait olduğu sınıfın belirtildiği malların ve hizmetlerin alfabetik listesinden,

 

oluşmaktadır.

 

“Sınıfların listesi” aynı zamanda “sınıf başlıkları (class headings)” olarak da anılmaktadır. Sınıf başlıkları, her sınıfta yer alan malların veya hizmetlerin ana özelliklerini kapsayıcı ifadelerle açıklar. Örneğin, 28. sınıfın sınıf başlığı “oyunlar ve oyuncaklar; diğer sınıflarda yer almayan jimnastik ve spor malzemeleri; Noel ağaçları için süslemeler” şeklindedir.

 

23. sınıf dışında her sınıfta yer alan “açıklayıcı notlar (explanatory notes)” ise, sınıf başlığından kaynaklanabilecek karışıklıkları önlemek amacıyla, söz konusu sınıfta yer alan veya yer almayan (ait olduğu sınıf belirtilerek) kafa karışıklığı oluşturabilecek nitelikteki malları ve hizmetleri belirtmektedir. 28. sınıfın açıklayıcı notlarını ele alacak olursak:

 

“Bu sınıf özellikle aşağıdakileri kapsar;

·         Harici bir ekran veya monitörle kullanım için uyarlanmış eğlence veya oyun cihazları.

 

·         Balıkçılık için olta takımları.

 

·         Çeşitli spor ve oyunlar için malzemeler.

 

Bu sınıf özellikle aşağıdakileri kapsamaz;

 

·         Noel ağacı mumları (sınıf 4).

 

·         Dalış ekipmanları (sınıf 9).

 

·         Noel ağaçları için elektrikli lambalar.

 

·         Balıkçılık ağları (sınıf 22).

 

·         Jimnastik ve spor için giysiler (sınıf 25).

 

·         Noel ağaçları için şekerleme ve çikolata süslemeler (sınıf 30).”

 

Marka tescil başvurusu yapma aşamasında olan bir kişi sınıf başlıkları ve gerektiğinde açıklayıcı notlar yardımıyla, başvurusunun kapsadığı malların / hizmetlerin ait olduğu sınıfları belirleyebilir.

 

Sınıflandırmanın ikinci ana bölümü, malların ve hizmetlerin alfabetik listesidir. Alfabetik liste, malların ve hizmetlerin alfabetik olarak sıralanmış listesidir. Alfabetik listedeki terimlerin ait oldukları sınıfların WIPO web sayfasında aranması mümkündür (http://www.wipo.int/classifications/nivilo/nice/index.htm?lang=EN#).

 

WIPO Uluslararası Bürosu tarafından hazırlanan ve alfabetik listede bulunmayan malları ve hizmetleri sınıflandırmada kullanılacak kriterler, sınıflandırma mantığını anlama açısından yararlı olacaktır:

 

“(I) Mallar açısından;

 

(a)- Bitmiş (nihai) ürünler esas olarak işlevlerine veya amaçlarına göre sınıflandırılır. Eğer herhangi bir sınıfın ana başlığında söz konusu işlev ya da amaç bulunamazsa, son ürün alfabetik listede kendisine benzer bir ürüne benzetme yoluyla sınıflandırılır. Eğer bu da mümkün olmazsa yardımcı kriter olarak ürünün yapılmış olduğu madde veya çalışma biçimi sınıflandırmaya esas olur.

 

(b)- Nihai ürünün çok amaçlı olması durumunda (örneğin radyolu saatler), ürün tüm işlevleri veya amaçları göz önüne alınarak ilgili sınıfların tümünde sınıflandırılır. Eğer, bu işlevler veya amaçlar herhangi bir sınıf başlığında belirtilmemiş ise yukarıda (a) paragrafında yer verilen kriter uygulanır.

 

(c)- İşlenmemiş veya yarı işlenmiş hammaddeler ilke olarak oluştukları maddeye göre sınıflandırılır.

 

(d)- Başka bir ürünün parçası olarak tasarlanan ürünler, eğer söz konusu ürünün dışında hiçbir kullanım alanları yoksa, o ürünle aynı sınıfta yer alır. Aksi her durumda (a) paragrafında yer alan ilke uygulanır.

 

(e)- Bir ürünün (nihai veya değil) yapıldığı maddeye göre sınıflandırılacağı durumlarda, eğer söz konusu ürün birden fazla malzemeden yapılmışsa, sınıflandırma ilke olarak üründe çoğunluğu teşkil eden malzemeye göre yapılır.

 

(f)- İçinde taşınacak ürüne göre oluşturulan (tasarlanan) çantalar, ilke olarak o ürünle aynı sınıfta sınıflandırılır.

 

(II) Hizmetler açısından;

 

(a)- Hizmetler esas olarak sınıf başlıklarında ve açıklayıcı notlarda yer alan faaliyet alanlarına göre sınıflandırılır. Sınıf başlıklarının ve açıklayıcı notların yeterli olmadığı durumlarda, alfabetik listede yer alan karşılaştırılabilir hizmetlere benzetme yoluyla sınıflandırma yapılır.

 

 

(b)- Kiralama hizmetleri ilke olarak, kiralanan nesneler aracılığıyla sağlanan hizmetlerin bulunduğu sınıfta yer alır. (Örneğin telefon kiralama hizmetleri, iletişim ve haberleşme hizmetlerinin yer aldığı 38. sınıfta yer alır.) Bununla birlikte, kiralama veya leasing finansmanı 36. sınıfta finansal bir hizmet olarak sınıflandırılır.

 

(c)- Danışmanlık, bilgi ve tavsiye hizmetleri ilke olarak, danışmanlığın, bilginin veya tavsiyenin ilişkin olduğu hizmetle aynı sınıfta sınıflandırılır. (Örneğin, nakliyat danışmanlığı (sınıf 39), iş yönetimi danışmanlığı (sınıf 35), finansal danışmanlık (sınıf 36), güzellik danışmanlığı (sınıf 44).) Danışmanlık, bilgi ve tavsiyenin elektronik cihazlarla (telefon, bilgisayar, vb.) hizmetlerin sınıflandırmasını etkilemez (değiştirmez).

 

(d)- Franchising çerçevesinde tanımlanan hizmetler, franchising veren tarafından sağlanan hizmetle aynı sınıfta sınıflandırılır. (Örneğin, franchising’e ilişkin ticari danışmanlık (sınıf 35), franchising’e ilişkin finansal hizmetler (sınıf 36), franchising’e ilişkin hukuksal hizmetler (sınıf 45).) .[i]

 

 

Yukarıda yer verilen genel ilkelerden anlaşılacağı üzere, sınıflandırmanın genel başlıkları, sınıfların açıklayıcı listesi ve alfabetik liste malların ve hizmetlerin ait olduğu sınıfların belirlenmesinde kullanılacak temel metinlerdir. Bu metinlerde rastlanılmayan terimlerin sınıflandırılması için yukarıda yer verdiğimiz genel ilkelerin yardımıyla sınıflandırılmanın yapılması mümkün olacaktır.

 

Sınıflandırmanın, sınıf başlıkları esas alınmak kaydıyla, öncelikle olarak amaç ve işlev, bunun yanı sıra hammadde, yapımda kullanılan esas malzeme gibi faktörler açısından birbirleriyle belirli benzerlikler veya ilişki arz eden malları ve faaliyet alanları açısından da birbirleriyle belirli benzerlikler veya ilişki arz eden hizmetleri aynı sınıf numarası altında gruplandırma amacını güttüğünü söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak, bu değerlendirme, aynı sınıf numarası altında gruplandırılmış tüm mallar ve/veya hizmetlerin birbirlerine benzer olduğu, farklı sınıflarda yer alan malların ve/veya hizmetlerin de birbirine benzer olmadığı anlamına gelmemektedir. Nicé andlaşması önceden belirttiğimiz üzere, sınıflandırmanın markaların korunmasındaki inceleme açısından hiçbir yükümlülük getirmediğini açıkça belirterek, sınıflandırmanın malların ve hizmetlerin benzerliği açısından kullanımını tamamen yetkili otoritelerin inisiyatifine bırakmıştır. WIPO’nun malların ve hizmetlerin benzerliğinin değerlendirilmesinde Nicé sınıflandırılmasının kullanımı yönündeki yorumu, “Markalar, çeşitli mallar için sadece idari amaçlarla oluşturulmuş sınıflarda tescil edilir. Malların sınıflandırılması bu yüzden benzerlik sorunu açısından belirleyici olamaz. Bazen tamamıyla farklı mallar aynı sınıfta yer alırken (9 uncu sınıftaki bilgisayarlar, gözlükler, yangın söndürücüler ve telefonlar), kimi zaman benzer mallar farklı sınıflarda yer alabilir. (yapıştırıcılar 1,3,5 ve 16. sınıflardadır.)”[ii]  şeklindedir.

 

Yukarıda yer verilen yapıştırıcılar örneği, aynı malın farklı işlev ve kullanım alanlarına göre farklı sınıflarda yer almasının örneği olarak kabul edilebilir (sanayi tipi yapıştırıcılar, kozmetik amaçlı yapıştırıcılar, diş hekimliğinde kullanıma mahsus yapıştırıcılar, kırtasiye tipi yapıştırıcılar).

 

Farklı sınıflarda yer alan ve aslında birbirlerine yakın benzerlik arz eden mallarla sıklıkla karşılaşılan bir diğer alan ise, malların aynı işleve ve amaca yönelik oldukları, ancak malların yapıldıkları malzemenin farklı olduğu durumlardır. Bu durum özellikle metalden yapılmış bazı mallar 6. sınıfa aitken, işlevi ve kullanım amacı tamamen aynı, ancak metal dışındaki malzemelerden yapılmış olan malların 19., 20. sınıflara ait olduğu hallerde karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, 6. sınıfa ait metalden merdivenler ve 20. sınıfa ait ahşap ve plastikten merdivenler.

 

Bu tip örneklerin çoğaltılması mümkündür ve örneklendirme sayısı artıkça, malların ve/veya hizmetlerin benzerliği hususunu sınıf numaralarına veya alt grup numaralarına bağlamanın anlamsızlığı iyice netleşecektir.

 

Konu hakkında daha net bir fikir sahibi olmak için, Türkiye’dekine benzer (sınıf – alt grup numarasını esas alan)  bir mal / hizmet benzerliği sistemini veya aynı tür mal / hizmet kavramı gibi benzer mal / hizmet kavramından farklılaşmış bir diğer kavram setini hangi gelişmiş ülkelerin kullandığının araştırılması yerinde olacaktır.

 

Tüm bu hususlara ilaveten, ilgili sınıflardaki malların / hizmetlerin tümünü kopyalayıp yapıştırma şeklinde gerçekleşen marka başvurusu hazırlama pratiği devam ettiği sürece, resen benzerlik incelemesi sisteminin uygulanabilirliğini yitireceği ise kanaatimizce şüphesizdir.

 

Önder Erol Ünsal

Haziran 2012

 

 

 


[i] International Classification of Goods and Services (Nice Classification), Parts I-II, 10th ed., Geneva: World Intellectual Property Organization, 2012.

[ii] Intellectual Property Reading Material, Geneva: World Intellectual Property Organization, 1998, s. 79.

 

Madrid Protokolü çerçevesinde Uluslararası Marka Tescillerinde Sınıflandırma Sorunları

 

Madrid Protokolü çerçevesinde gerçekleştirilen uluslararası marka tescillerinde, WIPO Uluslararası Bürosunca yapılan mal / hizmet listesi sınıflandırmasına ilişkin olarak ulusal marka ofislerinin sıkça tartışılan yetkisi bu kısa yazı kapsamında incelenecektir. Yazının kapsamı ulusal ofisin belirlenen (başvuruya konu) ofis olduğu halle sınırlı olup, ulusal ofisin menşe ofis (başvuruyu gönderen) olduğu durumdaki uygulama yazı kapsamında ele alınmayacaktır.

Madrid Protokolünün 5. maddesinin birinci paragrafı takip eden son cümleyi içermektedir: “…Bununla birlikte koruma, (ilgili ülkenin) yürürlükteki mevzuatın(ın) kısıtlı sayıda sınıfın veya kısıtlı sayıda malın veya hizmetin tesciline izin vermesi gerekçesiyle, kısmen de olsa reddedilemez (…However, protection may not be refused, even partially, by reason only that the applicable legislation would permit registration only in a limited number of classes or for a limited number of goods or services.)”.

Madrid Protokolü yoluyla yapılan uluslararası marka tescil başvurularının kapsadığı malların / hizmetlerin sınıflandırması WIPO Uluslararası Bürosu tarafından Nicé Sınıflandırması çerçevesinde yapılmaktadır. WIPO Uluslararası Bürosu sınıflandırmaya uygun olmayan, yanlış sınıflandırılmış, sınıf numarası belirtilmemiş, kapsamı çok geniş ve belirsiz olan mallarla / hizmetlerle karşılaşması durumunda başvuru sahibi ve menşe ofisle yazışmakta ve tespit edilen eksikliğin / yanlışlığın belirli bir süre limiti içerisinde menşe ofis tarafından giderilmesini talep etmektedir. Sınıflandırma konusunda kesin ve son yetkili merci WIPO Uluslararası Bürosudur ve büronun olası yazışmalar sonucu yapacağı son değerlendirme uluslararası tescilin mal / hizmet listesinin kapsamını ve sınıflandırmasını oluşturacaktır.

Uluslararası sicilde gerçekleştirilen tescil işleminin ardından uluslararası markalar bilindiği üzere başvuru sahibince seçilen ülkelerin marka tescil ofislerine inceleme amacıyla gönderilmektedir. Yazımızın konusu olan sınıflandırma problemi ise bu noktada ortaya çıkmaktadır: İlgili ülkenin sınıflandırma pratiği veya tescile konu malların / hizmetlerin niteliği bakımından sorun çıkması durumunda, ilgili ülke ofisinin yetkileri neler olacaktır. Bu sorunun yanıtını araştırırken birkaç olası durum üzerine yoğunlaşacağız. Bunlardan birincisi, ilgili ülke tarafından tescili uygun bulunmayan mallar / hizmetler bakımından oluşan durum, ikincisi ilgili ülkenin tescil kapsamındaki malları / hizmetleri WIPO Uluslararası Bürosundan farklı bir sınıfta değerlendirdiği durum ve sonuncu olarak da ulusal ofisin tescili talep edilen malı veya hizmeti geniş veya belirsiz olarak değerlendirdiği durum.

1-      Belirlenen (designated) ulusal ofisin markalarla ilgili olan veya olmayan mevzuatının bazı malların veya hizmetlerin kullanımına izin vermemesi halinde, ulusal ofisin bu mallar / hizmetler bakımından başvuruyu esasa ilişkin incelemeye yapmadan reddetme yetkisi bulunmamaktadır.

Diğer bir deyişle, hiçbir ulusal ofis WIPO tarafından gönderilen liste kapsamında yer alan malları / hizmetleri, esasa ilişkin incelemeye tabi tutmadan reddetme yetkisine sahip değildir. Örneğin, Türkiye’de kumarhane işletilmesi yasaklanmış olmakla birlikte, Türk Patent Enstitüsü (Enstitü)’nün kumarhane hizmetleri anlamına gelen İngilizce “gambling” veya “casino” hizmetlerine ilişkin bir tescil talebini esasa ilişkin incelemeye tabi tutmadan “Türkiye’de bu hizmetin verilmesi kanunen yasaktır, dolayısıyla bu hizmet bakımından başvuruyu şeklen kabul etmiyoruz.” diyerek reddetme yetkisi mevcut değildir. Bu çerçevede bir örnek, İran bakımından verilebilir, İran kendisine yapılan ve alkollü içecekleri içeren uluslararası başvuruları şekli açıdan reddetmemekte, bununla birlikte 2008 tarihli ulusal mevzuatının 32. maddesinde yer alan “dini değerlere, kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı olan markalar tescil edilemez” hükmüne dayanarak bu tip başvuruları reddetmektedir.

Kanaatimizce yukarıda yer verilen İran uygulaması Paris Sözleşmesi hükümlerine aykırılık içermektedir. Şöyle ki, Sınai Mülkiyetin Korunmasına dair Paris Sözleşmesinin “başvuruya konu malların niteliği (nature of the goods to which the mark is applied) başlıklı 7nci maddesi, “Başvuruya konu malların niteliği hiçbir durumda markanın tescil edilmesine engel teşkil etmeyecektir (the nature of the goods to which a trademark is to be applied shall in no case form an obstacle to the registration of the mark.).” hükmünü içermektedir. Bu hüküm çerçevesinde, bir marka tescil başvurusu, tescili talep edilen markanın kendisinden kaynaklanan bir ret nedeni ortaya çıkmadığı sürece, sadece başvuruya konu malların niteliği nedeniyle, bu malların kullanımı ilgili ülke tarafından herhangi bir nedenle yasaklanmış olsa da, kanaatimizce Paris Sözleşmesi hükümleri bağlamında reddedilemez. Paris Sözleşmesinin ilgili hükmü yalnızca mallarla sınırlandırılmış olduğundan, ilgili sözleşme hükmü hizmetler bakımından açıklık içermemektedir.

Yeniden Türkiye örneğine dönülecek olursa, yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, malın (veya hizmetin) ismi veya niteliği nedeniyle, marka tescil başvurularının reddedilmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla örneğin “kumarhane” hizmetlerinin incelenmeden reddedilmesi şeklinde bir pratiğin uygulanamayacağı belirtilmelidir. Bunun devamında, esasa ilişkin inceleme safhasında malların niteliği nedeniyle ret kararı verilmesinin Paris Sözleşmesi kapsamında yasaklanmış olduğu, hizmetler bakımından böyle bir yasak açıkça bulunmamakla birlikte, aynı değerlendirmenin kıyasen hizmetler bakımından da yapılması gerektiği, dolayısıyla, başvuruya konu markanın kendisinden kaynaklanan bir ret durumu ortaya çıkmadığı sürece, marka tescil başvurularının kapsadıkları malların / hizmetlerin niteliği nedeniyle reddedilmemesi gerektiği belirtilmelidir.

Sonuç olarak, kanaatimizce Madrid Protokolü çerçevesinde gerçekleştirilen uluslararası marka tescillerinde, belirlenen ülke ulusal ofislerinin, WIPO tarafından gönderilen mal / hizmet listesini değerlendirirken, malın / hizmetin niteliğini dikkate alarak başvuruları esasa ilişkin incelemeye almadan reddetme yetkisi bulunmamaktadır. Ve hatta, hem ulusal hem de uluslararası markalar bakımından, esasa ilişkin inceleme aşamasında da, marka tescil ofislerinin malların veya hizmetlerin niteliği nedeniyle marka tescil başvurularını reddetme yetkisinin, Paris Sözleşmesi hükümleri çerçevesinde, bulunmadığı düşünülmektedir.

2-     Belirlenen ülke ulusal marka ofisinin, tescil kapsamındaki malları / hizmetleri WIPO Uluslararası Bürosundan farklı bir sınıfta değerlendirdiği durumda, ulusal ofisin WIPO’dan sınıf numarasının değiştirilmesini talep etme hakkı bulunmamaktadır. Açık hata hallerinde Uluslararası Büronun uyarılması mümkün olmakla birlikte, ulusal ofis ve Uluslararası Büro arasındaki yorum farklarında Uluslararası Büronun yorumu geçerli olandır.

Bununla birlikte, Nicé Anlaşmasının 2nci maddesinin birinci paragrafı çerçevesinde, anlaşmanın etkisi, taraf her ülke tarafından ona atfedilen etki olduğundan ve anlaşmanın getirdiği tek zorunluluk ilgili Nicé sınıfına yayınlarda, belgelerde yer verilmesi olduğundan, belirlenen ofislerin incelemelerini kendi getirdikleri yorum, ulusal alt sınıflandırma, alternatif sınıflandırma çerçevesinde yapmaları mümkündür.

Buna göre, Enstitünün ilgili birimi bir uluslararası tescilde, WIPO’nun sınıflandırmasının yanlış olduğu veya yerinde olmadığı kanaatine varırsa, ilgili başvuruyu kendisi tarafından yapılan sınıflandırma çerçevesinde değerlendirilebilir ve buna dayalı ret kararları verebilir. Kaldı ki, benzerlik nedeniyle yapılan değerlendirmelerde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de, esas olan sınıf numaralarının aynılığı değil, malların / hizmetlerin aynılığı, benzerliği veya benzemezliği olduğundan, durum hakkında daha detaylı açıklama yapılmasına ihtiyaç bulunmamaktadır.

3-     Uygulamada pek çok sıkıntıyı ve belirsizliği yanında getiren durum, WIPO Uluslararası Bürosu tarafından tescile uygun bulunan, ancak incelemeyi yapan ofis tarafından “çok muğlak (belirsiz) [too vague]” bulunan terimlerin durumudur. Bu durum özellikle A.B.D.’ne yapılan uluslararası başvurularda probleme yol açmakta ve çok sayıda marka tescil başvurusu A.B.D. marka tescil ofisi tarafından malların / hizmetlerin muğlaklığı nedeniyle reddedilmektedir. Belirtilen ret kararları mal / hizmet listesinin yeniden düzenlemesi sonucu kolaylıkla kaldırılmakla birlikte, uygulama marka sahipleri açısından zaman kaybına yol açması bakımından eleştirilmektedir. Ayrıca, neredeyse dünyadaki tüm marka tescil ofisleri tarafından kabul edilen terimlerin A.B.D. marka tescil ofisi tarafından muğlak terimler olarak kabul edilmesi, ofisler arasındaki belirgin uygulama farkı olarak da dikkat çekmektedir.

Yazı boyunca açıklamaya ve tartışmaya çalıştığımız konular, Madrid Protokolü kapsamında yapılan uluslararası marka tescil başvurularının sınıflandırması ve mal / hizmet listeleri kapsamlarının değerlendirilmesi içeriklidir. Değerlendirmeler sonucunda vardığımız;

  • Başvuru listelerinde yer alan malların / hizmetlerin nitelikleri nedeniyle, esasa ilişkin inceleme yapmadan, ret kararı verilmesinin yerinde olmadığı ve hem ulusal hem de uluslararası markalar bakımından, esasa ilişkin inceleme aşamasında da, malların veya hizmetlerin niteliği nedeniyle marka tescil başvurularını reddedilmemesi gerektiği (bkz. 1. başlık),
  • Ulusal ofislerin WIPO’nun gönderdiği sınıf numarasını kabul etmekle zorunlu olmakla birlikte, Nicé Anlaşmasının etkisinin yayın ve belgelerle sınırlı olması, esasa ilişkin incelemede ofisin kendi değerlendirmesinin esas olduğu, dolayısıyla (varsa) ulusal sınıflandırmaların kullanılabileceği veya farklı değerlendirmelerin yapılabileceği (bkz. 2. başlık),
  •    Uluslararası Büronun kabul ettiği terimlerin muğlak veya belirsiz bulunması durumunda, ulusal ofislerin bu tabirler bakımından başvuruyu kabul etmeme ve başvuruyu reddederek açıklama isteme yetkisinin bulunduğu (bkz. 3. başlık),

yönündeki yargılarımız ise tartışmaya açıktır.

 

Önder Erol Ünsal

Kasım 2011