Kategori: Kitap Tanıtımı

KİTAP TANITIMI: “DİJİTAL PİYASALARDA YER SAĞLAYICILARIN HUKUKİ SORUMLULUĞU (MARKA, TELİF HAKKI VE HAKSIZ REKABET KAPSAMINDA)”


Doç. Dr. Fülürya YUSUFOĞLU BİLGİN tarafından kaleme alınan “DİJİTAL PİYASALARDA YER SAĞLAYICILARIN HUKUKİ SORUMLULUĞU (MARKA, TELİF HAKKI VE HAKSIZ REKABET KAPSAMINDA)” isimli kitap Aralık 2022’de On İki Levha Yayıncılık tarafından yayımlandı.

Son yıllarda özellikle e-ticaret kapsamında, dijital piyasalar ve bunların sağlandığı internet platformları hayatımızda giderek artan yer kaplamaya başlamıştır. Bunun kaçınılmaz sonucuysa dijital piyasalara ve bunlar için yer sağlayanların hukuki sorumluluklarına yönelik hukuki tartışmalardır. Bu tartışmaların fikri haklara ve haksız rekabete yönelik boyutları özellikle önem arz etmektedir ve tartışmaların fikri hakların tek bir boyutuna indirgenmesi çoğunlukla mümkün olmamaktadır.

Fülürya Hocamızın çalışması, dijital piyasalarda yer sağlayıcıların hukuki sorumluluğunu marka, telif hakkı ve haksız rekabet çerçevesinde ele almaktadır ve İçindekiler bölümüne göz atmak dahi eserin kapsayıcılığı hakkında fikir vermektedir.

Eserin oldukça uzun Giriş bölümünün sadece son paragrafını aktararak, eserin kapsamı hakkında okuyucularımıza fikir vermeye çalışacağız:

“… Çalışma, bir yandan E-Ticaret Yönergesi, DTP Telif Yönergesi ve Dijital Hizmetler Tüzüğü’nü ele alacak, diğer yandan Türk Hukukundaki düzenlemelere yer verecek, AB hukukunun Türk hukukuna etkisi ve yapılması uygun olacak kanuni değişikliklere yer verecektir. Çalışmada öncelikle temel kavramlar ve hukuki düzenlemelere yer verilecektir. Bu şekilde, çalışmanın temelindeki kurumlar tanımlanacaktır. İkinci bölümde, gerek Türk hukukunda, gerek AB hukukunda ve yer sağlayıcılar temel olan sorumluluktan muafiyet rejimi incelenecektir. Zira E-Ticaret Yönergesinde, yer sağlayıcılara yönelik olarak ortak bir sorumluluk rejimi tesis edilmemiş, ortak bir muafiyet rejimi tesis edilmiştir. Üçüncü bölümde, 2019 yılında çıkan Dijital Tek Pazarda Telif Hakları Yönergesi (2019/790 sayılı) md. 17 kapsamında, çevrimiçi içerik paylaşım platformları için getirilen sorumluluk rejimi ele alınacaktır. Bu rejim büyük tartışmalara yol açmış olup, 2021 yılında AB üyesi ülkeler tarafından kanunlaştırılması gerekirken, birçok ülke tarafından kanunlaştırılmamış ve gelişmelerin takip edilmesi tercih edilmiştir. Dördüncü bölümde, Ekim 2022 tarihinde kabul edilen Dijital Hizmetler Tüzüğü çerçevesinde yer sağlayıcılar açısından getirilen yeni düzenlemeler incelenecektir. Bu düzenleme, platformlara çok farklı açılardan sorumluluk yüklerken, burada sadece yer sağlayıcıların hukuka aykırı içeriği çerçevesinde inceleme yapılacaktır. Bu düzenleme ile yer sağlayıcılar çok kapsamlı bir şekilde düzenlenmiş olup, geniş bir ekosistem yaratılmıştır. Yeni aktörler tesis edilmiş ve yer sağlayıcılarla olan ilişkileri de düzenlenmiştir. Beşinci bölümde, bir yandan AB’deki düzenlemelerin kendi içindeki ilişkileri incelenirken, diğer yandan Türk Hukukunun AB Hukuku ile uyum çalışmaları ele alınacaktır. Çalışmamızın son bölümünde, Türk Hukukuna göre yer sağlayıcıların sorumluluğunun esasları ele alınacaktır. Bu çalışmada, bilgi toplumu hizmet sağlayıcıları arasında yer alan yer sağlayıcıların sorumsuzluk şartları ve sorumluluğu inceleme konusu yapılacaktır.”

Kitap hakkında daha detaylı biçimde fikir edinmek isteyen okurlarımız için kitabın “İçindekiler” kısmını aşağıda paylaşıyoruz (Görselin üzerine geldikten sonra ok işaretleri ile sayfalar arasında geçiş yapabilirsiniz.):

ICINDEKILER-KAPAK-1


Sevgili Fülürya Hocamızın fikri haklar alanındaki engin birikiminden yararlanarak konuyu derinlemesine incelemek isteyenler için eşsiz bir Türkçe kaynak ortaya çıktığından eminiz. Eser için Fülürya Hocamıza hem teşekkür ediyor hem de kendisini tebrik ediyoruz. Kendisini daha yakından tanımak isteyenler için de IPR Gezgini’nde kendisiyle Mart 2022’de yaptığımız, bu bağlantıdan erişebileceğiniz söyleşiyi hatırlatmak istiyoruz.

Son söz olarak eserin konuyla ilgili tüm kesimlere faydalı olmasını dileriz.

IPR Gezgini

Ocak 2023

iprgezgini@gmail.com

KİTAP TANITIMI: “Karşılaştırmalı Hukuk Bakımından Marka Hukukunda Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı”


Avukat Cansu ÇATMA BİLEN, LL.M. tarafından kaleme alınan “Karşılaştırmalı Hukuk Bakımından Marka Hukukunda Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı” isimli kitap Aralık 2022 tarihinde Yetkin Kitabevi tarafından yayımlanmıştır. Yüksek Lisans tezi olarak savunulmuş bu eserin kapsamı ve amacı -yazarının kaleminden- aşağıda özetlenmektedir:

Sessiz kalma yoluyla hak kaybı, marka hukuku bakımından tüm hukuk sistemlerinde düzenleme altına alınmış bir kavramdır. Aynı zamanda hukukun birleştirilmesi için yürütülen çalışmalara temel oluşturan Avrupa Birliği Direktifleri ve Tüzükleri ile ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş olması, konunun karşılaştırmalı hukuk bakımından ele alınmasını ve incelenmesini kolaylaştırmaktadır. Özellikle marka hukuku bakımından kaleme alınan düzenlemelerin, günümüze yakın tarihlerde hazırlanmış olması, dolayısıyla Avrupa Birliği’nin, bu birliğe üye devletler arasında uygulanabilecek ve hazırlanan kanun metinlerine yol gösterebilecek Direktif ve Tüzükler yayınlamış olması sessiz kalma yoluyla hak kaybı bakımından yeknesaklığı desteklemiştir. Ancak, her ne kadar Avrupa Birliği’ne ait Direktifler ve Tüzükler dikkate alınarak kanun metinleri hazırlansa da kabul edilen kuralların veya yönergelerin, birliğe üye devletler ve hukukun yeknesaklaştırılması için bu metinleri örnek olan Türkiye gibi devletler tarafından farklı şekillerde yorumlanmadığı görülmüştür. Bu sebeple, ilk olarak marka hukuku bakımından sessiz kalma yoluyla hak kaybı kavramının marka hukukuyla ilişkisi ve geçmişten günümüze sessiz kalma yoluyla hak kaybının marka hukuku bakımından uygulanış biçimi karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır. Akabinde, marka hukukunda sessiz kalma yoluyla hak kaybının hükümleri, koşulları ve sonuçları karşılaştırmalı hukukun metoduna uygun bir şekilde incelenmiştir.

Yapılan bu çalışma ile birlikte, marka hukuku bakımından sessiz kalma yoluyla hak kaybı kavramı, farklı hukuk düzenleri bakımından işlevsel denklik ilkesi kullanılarak benzerlikleri ve farklılıkları ortaya konacak şekilde incelenmiş, farklı hukuk düzenlerinin sessiz kalma yoluyla hak kaybı kavramına atfetmiş oldukları değer ve tanımlar karşılaştırılmış ve hukukun birleştirilmesi çalışmaları bakımından oldukça önemli bir yere sahip olan ve marka hukukunun tüm Avrupa’da yeknesak hale gelmesi için ayrı bir önemi bulunan Avrupa Birliği düzenlemeleri bakımından marka hukukunda sessiz kalma yoluyla hak kaybı kavramı ele alınarak düzenlemelerin hukukun birleştirilmesi çalışmalarına katkısının tespit edilmesi amaçlanmıştır.

Kitap hakkında daha detaylı biçimde fikir edinmek isteyen okurlarımız için kitabın “İçindekiler” kısmını aşağıda paylaşıyoruz:


Yazarı çalışmasından dolayı tebrik ediyor ve çalışmanın konuyla ilgili tüm kesimlere faydalı olmasını diliyoruz.

IPR Gezgini

Ocak 2023

iprgezgini@gmail.com

KİTAP TANITIMI; THE TRANSFORMATION OF EU GEOGRAPHICAL INDICATIONS LAW

Heyecanlı ve sürükleyici kitaplar için İngilizce’de “page turner” derler ya; işte bugün size tanıtmak istediğimiz kitap tam bir page turner, coğrafi işaretler konusunu seviyorsanız tabii.    

İngiltere’de Sheffield Üniversitesi’de öğretim görevlisi olarak çalışan ve aynı zamanda Max Planck Enstitüsü’nde  Fikri Mülkiyet Hukuku alanındaki araştırmalarını  sürdüren  Dr. Andrea Zappalaglio şahane bir kitap yazdı.Kitabın adı “The Transformation of EU Geographical Indications Law” yani “Avrupa Birliği Coğrafi İşaretler Hukuku’nun Dönüşümü”.

Mayıs 2021 tarihinde Routlege yayınevi tarafından yayımlanan  kitabın  konusunda  önemli bir referans noktası oluşturacağını söyleyebiliriz diye düşünüyorum.   

Yazar eseri kaleme alırken  tarihi ve deneysel yaklaşımların  bileşiminden oluşan karma bir metot kullanmış. Araştırmanın temel odak noktası Avrupa Birliği sui generis coğrafi işaretler sistemindeki “origin link” yani “kaynak bağı/bağlantısı”  kavramı olarak ifade edilebilir. Nitekim kitabın kapaktaki alt başlığı da zaten The Present,Past And Future of The Origin Link yani “ Kaynak Bağı’nın Bugünü, Geçmişi ve Geleceği” . Bu ana odağın ilk aşaması olarak kitap pek tabii ki kaynak bağının ilk formu olan  terroir ile başlıyor.  Andrea, Fransa’da bu kavramın nasıl ortaya çıktığını ve bunun  nasıl Appellation d’Origine Contrôllée sistemine evrildiğini, süreç içinde geçilen aşamaları,  sosyal-ekonomik ve hukuki tartışmaları ve neticede INAO’nun kuruluşuna giden yolları son derece akıcı bir biçimde izah ediyor.

Malum, coğrafi işaretlerin kralı Fransa ise kraliçesi İtalya’dır. Kitabın bir bölümü  coğrafi işaretler konusunda en etkili bu iki Avrupa ülkesini tarihi yaklaşım perspektifinden karşılaştırmaya ayrılmış.    

Kitapta tarihsel yaklaşım kullanılırken yazar aynı zamanda kaynak bağı konusunda kendi ayrımlarını da öneri olarak sunuyor, yani deneysel bir çalışma da yapıyor.

Eser, Avrupa Birliği’nin sui generis coğrafi işaretler rejimini içtihat hukuku, AB politikaları ve hukuki düzenlemeleri, tarih ve kültür, ve uluslararası anlaşmalar çerçevesinde inceliyor. Kendine özgü AB Coğrafi İşaretler sisteminden evvelki hukuki duruma da değinen kitap, AB’nin neden böyle bir Birlik sistemine ihtiyaç duyduğunu içtihatlar ile destekleyerek ifade ediyor. Sistem inşa edilirken AB’nin hem kendi içinde ve hem de dış dünyaya karşı verdiği mücadeleyi okumak son derece ilginç.

Kitabın bir diğer önemli katkısı ise  AB coğrafi işaretler rejiminin bugüne değin görece az araştırılmış olan  1992’den sonraki dönemini de odağına almış olması. Andrea bu dönemi dört yıl boyunca değişik perspektiflerden inceleyerek-araştırarak yazmış; bu sebepledir ki kitap coğrafi işaretlerle ilgilenenler için hem değerli bilgiler içeriyor ve hem de AB sui generis coğrafi işaret sisteminin nereye doğru evriliyor olduğu hususunda bir öngörü yapabilme imkanı sağlıyor okura. 

Elbette ki bugünlerde coğrafi işaretlerle ilgili  bir kitapta tarım ürünleri dışındaki ürünlere koruma verilmesi konusuna değinilmeyeceğini tasavvur  etmek mümkün değil.  Birlik içinde coğrafi işaretler konusunda gelenekçiler ile genişlemeciler arasında ezelden beri devam eden çekişme, bildiğimiz gibi, bir nihayete doğru ilerliyor bugünlerde. Kitabın yazarı, AB Komisyonu’na bu hususta danışmanlık da yapmış biri olarak, süregelen bu tartışmanın kökenlerini inceliyor,  içtihatlar çerçevesinde değerlendiriyor ve meselede Cenevre Metni’nin olası potansiyel etkilerine de bakıyor.  

Özlem Fütman

Nisan 2022

ofutman@gmail.com

Kitap Tanıtımı: “Teknoloji Transfer Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku Uygulamaları”





Av. Dr. Gülmelahat DOĞAN tarafından kaleme alınan “Teknoloji Transfer Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku Uygulamaları” isimli kitap Eylül 2020 tarihinde Turhan Kitabevi tarafından yayımlanmıştır. Doktora tezi olarak savunulmuş bu eserin kapsamı ve amacı Yazarın kaleminden aşağıdaki gibi özetlenmiştir:

Teknoloji transferi geliştirilen teknolojinin ticari ürün veya sürece dönüştürülmesi, bilgi ve tecrübenin diğer tarafa geçirilmesi olarak tanımlanabilmektedir. Teknolojinin açık ve anlaşılır şekilde aktarılmasının yanı sıra buna ilişkin hukuki düzenlemelerin ayrı önem arzettiği lisans sözleşmesi niteliğine haiz teknoloji transfer sözleşmeleri çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.

Fikri mülkiyet haklarını konu alan teknoloji transfer sözleşmeleri gayri maddi bir hakkın veya know-how’ın kullanma yetkisinin belirli bir süreliğine, bir bedel karşılığında lisans alana verildiği sözleşmelerdir. Türk Hukukunda “teknoloji transfer anlaşması” ifadesine kavram olarak yer verilerek, tanımının yapıldığı tek mevzuat olan 2008/2 sayılı Teknoloji Transferi Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği’nde teknoloji transfer sözleşmesi, marka hariç sınai mülkiyet hakları, yazılım ve know-how’ın birlikte ya da birbirinden bağımsız olarak lisansının verildiği anlaşmalar olarak ifade edilmektedir. Bu nedenle fikri mülkiyet hakları arasında transfer sözleşmesine en fazla konu olan patent lisans sözleşmeleri, yazılım lisans sözleşmeleri ve know-how sözleşmelerinin hukuki incelemesi Eserde ayrıntılı olarak yapılmıştır.

Teknoloji transfer sözleşmelerine ilişkin rekabet kuralları Avrupa Birliği’nin ilgili müktesebatı ile uyumlu olarak 2008/2 sayılı Teknoloji Transferi Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği’nde ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4 ve 5 inci Maddelerinin Teknoloji Transferi Anlaşmalarına Uygulanmasına Dair Kılavuz’da düzenlenmiştir.Bu kapsamda eserde sadece teknoloji transfer anlaşmaları değil, teknoloji transfer anlaşmalarının uygulamasını sınırlandıran rekabet hukuku düzenlemeleri de esas alınarak inceleme yapılmıştır.

Bu çerçevede kitapta öncelikle teknoloji transferi kavramı ve fikri mülkiyet haklarının türleri incelenmiş, İkinci Bölümde teknoloji transferi sözleşmeleri, teknoloji transfer sözleşmesinin tanımı, türleri, hukuki niteliği, şekli ve kapsamı üzerinde durulmuştur. Üçüncü Bölümde temelini lisans sözleşmelerinin oluşturduğu teknoloji transfer sözleşmelerinde tarafların hak ve yükümlülükleri, Dördüncü Bölümde teknoloji transfer sözleşmesinin sona erme halleri incelenmiştir. Beşinci Bölümde ise teknoloji transfer sözleşmelerinin rekabeti sınırlayıcı anlaşmalar olarak değerlendirildiği haller dikkate alınarak Rekabet Hukuku yönünden inceleme yapılmış ve 2008/2 sayılı Teknoloji Transferi Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği kapsamında açık rekabet sınırlaması sayılan haller ve muafiyetten yararlanabilecek teknoloji transfer sözleşmelerinin niteliği Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da 24.06.2020 tarihinde yapılan değişiklikler de dikkate alınarak ayrıntılı olarak incelenmiştir.Bunun yanı sıra Avrupa Birliği’nin konu ile ilgili Tüzük ve Uygulama Rehberleri gibi mevzuatları da kapsamlı olarak incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Bu çerçevede konu ile ilgili Rekabet Kurumu ve ulusal mahkeme kararlarının yanında Avrupa Komisyonu, Adalet Divanı ve uluslararası mahkemelerin kararlarına da eserde geniş yer verilmiştir. 


Kitap hakkında daha detaylı biçimde fikir edinmek isteyen okurlarımız için kitabın “İçindekiler” kısmını paylaşıyoruz:


Yazarı çalışmasından dolayı tebrik ediyor ve çalışmanın konuyla ilgili tüm kesimlere faydalı olmasını diliyoruz.

IPR Gezgini

Kasım 2021

iprgezgini@gmail.com

Kitap Tanıtımı – “Too Feed, or Not to Feed? An Analysis of the Copyright Issues Surrounding the Use of Machine Learning Algorithms”


Işıl Selen DENEMEÇ tarafından yazılan “Too Feed, or Not to Feed? An Analysis of the Copyright Issues Surrounding the Use of Machine Learning Algorithms” başlıklı İngilizce eser Temmuz 2021’de Lykeion Yayıncılık tarafından kitap olarak yayımlanmıştır.

Yazarın kaleminden kitabın kapsamı ve amacı aşağıdadır:

To Feed, or Not to Feed? An Analysis of the Copyright Issues Surrounding the Use of Machine Learning Algorithms” başlıklı çalışma, makine öğrenmesi algoritmalarının kullanımına ilişkin mevcut telif hukuku çerçevesini inceleyerek telif koruması altındaki materyalin ne ölçüde makine öğrenmesi amacıyla kullanabileceğini tespit etmeyi amaçlamaktadır.

Hukuki çerçevenin, yapay zekâ teknolojilerinin gelişmesinin önünü açabileceği gibi ilerlemeyi baltalaması da mümkün olduğundan, yapay zekâ algoritmalarına nelerin beslemesinin yapılabileceği, bu teknolojinin tümüne ilişkin varoluşsal bir soru olarak değerlendirilmiştir.

Çalışmada yapay zekânın sanat eserleri ortaya çıkarmada nasıl kullanıldığına ilişkin örnekler verilmiştir. Daha sonra, büyük verinin uygun şekilde kullanımının bu teknolojiler bakımından öneminin ortaya konulabilmesi ve herkes için anlaşılabilir bir tartışmanın başlatılabilmesi amacıyla, yapay zekâ ve makine öğrenmesine ilişkin teknik terimler, teknik bilgisi olmayan kişilerin de anlayabileceği şekilde açıklanmıştır.

Alandaki ilklerden olan bu çalışma; Avrupa Birliği’nde metin ve veri madenciliği istisnasının kabulünü ele alarak söz konusu gelişmenin Direktifin “teknolojik gelişmeyi kısıtlamaması için gelecekte olabilecek değişikliklerden etkilenmeyen” yapıda olması hedefini karşılayıp karşılamadığını tahlil etmiştir. Bu incelemeyi takiben; okuyucuların, telif rejiminin yapay zekâ teknolojileri ve makine öğrenmesinin getirdiği değişiklikleri uygun şekilde karşılayabilmesi için güncelleme gerektirebilecek noktalarını saptayabilmeleri için Amerika Birleşik Devletleri’ndeki adil kullanım doktrini (fair use doctrine) ile Avrupa Birliği’ndeki sınırlamalar ve istisnalar (limitations and exceptions) konuları kısaca ele alınmıştır. Daha sonra bunlar, telif hukukunun baskın felsefi temellendirmeleri olduğu kabul edilen faydacılık (utilitarianism) ve yazar hakları yaklaşımı (authors’ rights approach) ışığında incelenmiştir.

Amerikan Anayasası’nda yer alan fikri mülkiyet hükmü kapsamında “gelişme” (progress) ile ne kastedildiği hususu tartışılmış ve buluşlar ile sanatsal ifadenin ürünleri bakımından büyük ihtimalle aynı şeyi ifade etmediği savunulmuştur. Bu itibarla, politika kararları alınırken bu ayrımın dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.

Bahsedilen tartışma ve analizlere binaen bu çalışma, paradigma değiştiren yapay zekâ teknolojilerini irdeleyen daha geniş bir hukuki akım kapsamında değerlendirilebilecek mütevazı bir katkı olarak çözüm önerileri sunmayı hedeflemektedir. 


Yazarı çalışmasından dolayı tebrik ediyor ve çalışmanın konuyla ilgili tüm kesimlere faydalı olmasını diliyoruz.

IPR Gezgini

Eylül 2021

iprgezgini@gmail.com

Kitap Tanıtımı: Marka Vekilliği ve Patent Vekilliği Sınavlarına Hazırlık Çözümlü Soru Bankası



Avukat, Arabulucu Osman Umut KARACA; Avukat, Marka ve Patent Vekili Poyraz DENİZ ile Avukat, Marka ve Patent Vekili Görkem GÖKÇEN tarafından kaleme alınan, üçüncü baskısıyla Lykeion Yayınları’ndan çıkan çözümlü soru bankası formatındaki kitap, 2021 yılının Haziran ayında raflardaki yerini almıştır.

Sınai mülkiyet haklarına ilişkin Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) nezdinde işlem yapma yetkisi hak sahipleri dışında münhasıran marka vekilleri ile patent vekillerine aittir. Marka vekili ve/veya patent vekili olabilmenin olmazsa olmaz koşulu ise her iki yılda bir yapılan sınavlarda başarılı olmaktır. Tek yılların son aylarında gerçekleştirilen marka ve patent vekilliği sınavlarına gösterilen ilgi her sınav döneminde biraz daha artmaktadır. Söz konusu sınavlar bakımından 2015 yılı önemli bir kırılma noktasıdır. Belirtilen yıldan itibaren sınav soruları TÜRKPATENT tarafından hazırlanmaya başlanmış ve bu değişim sınavın zorluk derecesini de yükseltmiştir. Bir diğer kırılma noktası ise 2017 yılında yaşanmıştır. 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 22.12.2016 tarihli ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile birlikte, bir kısmı marka ve patent vekilliğine ilişkin olmak üzere, Türk sınai mülkiyet sistemindeki köklü değişikler yapılmıştır.  Bu değişikliklerin tamamı 2017 yılının sonunda yapılan marka ve patent vekilliği sınavlarına da yansımıştır. Normatif düzeydeki bu dinamik yapının, 2021 yılında yapılacak sınavlarda da etkisini göstereceği tahmin edilmektedir.

Marka ve patent vekilliği sınavlarına hazırlanan adaylar için bir kaynak niteliği taşıyan kitap, TÜRKPATENT’in teşkilat yapısındaki, marka vekilliği ve patent vekilliği sistemindeki ve sınai mülkiyet mevzuatındaki tüm değişiklikler incelenerek hazırlanmıştır. Kitap, yeni soruların eklenmesiyle güncellenmiş ve genişletilmiştir. Kitabın son bölümünde sınava girmeden önce incelenmesinde fayda olduğu düşünülen düzenlemeler liste halinde okuyucularla paylaşılmıştır. Kitabın ana bölümleri şunlardır:

  • Marka Hukukuna İlişkin Sorular
  • Coğrafi İşaret ve Geleneksel Ürün Adı Hukukuna İlişkin Sorular
  • Tasarım Hukukuna İlişkin Sorular
  • Patent ve Faydalı Model Hukukuna İlişkin Sorular
  • Ortak Hukuk Soruları
  • Patent Vekilliği ve Marka Vekilliği Sınav ve Sicil İşlemlerine İlişkin Sorular
  • Patent Vekilleri ve Marka Vekillerinin Meslek Kuralları ile Disiplin Sorumluluğuna İlişkin Sorular
  • Tüm Soruların Çözümleri
  • Cevap Anahtarı
  • Sınai Mülkiyet Mevzuatında Yer Alan Önemli Düzenlemelere İlişkin Liste

Kitap, akademik yayınların satışını gerçekleştiren kitapçılardan veya aşağıdaki bağlantılardan çevrim içi yolla temin edilebilir:

Yazarları, değerli eserinden dolayı tebrik ediyor, sınava hazırlanan adaylara başarılar diliyoruz.

IPR GEZGİNİ

Temmuz 2021

iprgezgini@gmail.com

KİTAP TANITIMI: “DOLAYLI PATENT İHLALİ”

Dr. Öğretim Üyesi Pelin Karaaslan tarafından kaleme alınan “Dolaylı Patent İhlali” adlı kitap, Seçkin Yayıncılık tarafından Mayıs 2021 tarihinde yayımlanmıştır.

Kitap hakkındaki yayın bilgilerinin https://www.seckin.com.tr/kitap/176966391# bağlantısından görülmesi mümkündür.


Patent, yalnızca hak sahibine değil, aynı zamanda toplumun bütününe yarar sağlayan bir sistem üzerine kurulu olduğundan, etkin bir şekilde korunmayı hak etmektedir. Patentli buluşun üçüncü kişilerce dolaylı olarak kullanılmasının yasaklanması da bu hakedişi karşılamak üzere kanun koyucu tarafından öngörülmüş bir tedbirdir. Ancak bu tedbirin düzenlendiği Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 86. maddesi gerek koşulları gerekse de kanun sistematiği içerisindeki yeri ve öngördüğü hukuki sonuçlar bakımından tartışılması gereken pek çok soru barındırmaktadır. “Dolaylı Patent İhlali” adlı bu kitapta, söz konusu sorulara cevap aranmaktadır.

İfade edilen amaç doğrultusunda, patentli buluşun üçüncü kişilerce dolaylı kullanımı ve bu kullanım nedeniyle ortaya çıkan “dolaylı patent ihlali” konusu kitapta üç ana başlık altında ele alınmaktadır:

Çalışmanın birinci bölümünde, “patentli buluş” kavramı ve patentli buluş üzerinde patent sahibine tanınan inhisari kullanım yetkilerinin kapsam ve sınırları açıklanmaktadır. Bu konuda yapılan tespitler önemlidir; zira Sınai Mülkiyet Kanunu m. 86 hükmünde düzenlenen önleme hakkının uygulama koşullarına ve önleme hakkına riayet edilmemesi neticesinde ortaya çıkan dolaylı patent ihlaline ilişkin pek çok mesele, birinci bölümde ortaya konulacak olan kullanım yetkileri ve sınırları ile ilintilidir.

Patentli buluşun üçüncü kişilerce dolaylı olarak kullanılmasının önlenebilmesinin objektif ve sübjektif koşullarının ele alındığı kısım, çalışmanın ikinci bölümüdür. Söz konusu koşullar, teori ve uygulamaya dair pek çok soru barındırmaktadır. Tüm bu sorular yanıtlanırken, önleme hakkına ilişkin hükmün yasada düzenleniş şeklinin, amacının ve hukuki mahiyetinin gözetilmesi önem arz etmektedir. Bu nedenle ikinci bölüme başlarken bu hususlara da yer verilmiştir.

Çalışmanın ikinci bölümü esas olarak yalnızca Sınai Mülkiyet Kanunu m. 86 hükmünün uygulama koşulları üzerine yoğunlaşırken, üçüncü yani son bölüm, bu hüküm kapsamında düzenlenen önleme hakkına riayet edilmemesi ve dolaylı kullanım fiilinin gerçekleşmesi halinde izlenecek yolu ve bu bağlamda karşılaşılan sorunları ele almaktadır. Dolaylı kullanım fiilinin gerçekleşmesi bu çalışma kapsamında “dolaylı patent ihlali” şeklinde ifade edilmektedir. Dolaylı patent ihlalinden bahsedilebilmesi için dolaylı kullanım fiili sonrasında patent hakkının doğrudan ihlalinin gerekip gerekmediği (doğrudan patent ihlali ile dolayı patent ihlali arasındaki bağlılık ilişkisi) üçüncü bölümde ele alınması gereken meselelerin başında gelmektedir. Zira bu sorunun cevabı, dolaylı patent ihlalinin hukuki niteliğini ve buna bağlanan sonuçları da etkilemektedir. Buluşun dolaylı olarak kullanımı, Sınai Mülkiyet Kanunu’nda patent hakkına tecavüz teşkil ettiği belirtilen fiiller arasında açıkça yer almadığından, dolaylı patent ihlalinin hüküm ve sonuçları bakımından nasıl bir yol izlenmesi gerektiği, bu bölümde ele alınması öngörülen meselelerden bir diğeridir. Bu kapsamda ele alınacak tartışmalar ve yapılacak tespitler ışığında dolaylı patent ihlali halinde ileri sürülebilecek talepler incelenerek çalışma tamamlanmaktadır.


Kitaptaki ana konu başlıkları şu şekildedir:


Teori ve uygulamadaki büyük bir boşluğun doldurulmasına katkı sunmak amacıyla kaleme alınan kitabın, konu ile ilgilenen herkese faydalı olmasını temenni ediyoruz.

IPR Gezgini

Şubat 2021

iprgezgini@gmail.com

KİTAP TANITIMI: MARKA HUKUKUNDA AYIRT EDİCİLİK VE MARKANIN AYIRT EDİCİLİĞİNİN ZEDELENMESİ

Dr. Dilek İMİRLİOĞLU tarafından kaleme alınan “Marka Hukukunda Ayırt Edicilik ve Markanın Ayırt Ediciliğinin Zedelenmesi” isimli eserin 1. Baskısı Mayıs 2017, 2. Baskısı ise Nisan 2018’de Adalet Yayınevi tarafından yayımlanmıştır.

Yazarın kaleminden kitabın kapsamı ve amacı aşağıda yer almaktadır:

Sanayi Devrimi sonrası tarıma ve zanaata dayalı bir ekonomi sisteminden, makine üretiminin egemen olduğu bir sisteme geçiş süreci ister istemez tüm ülkeleri yeni pazarlar arama ve bulma yoluna sevk etmiştir. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte söz konusu süreçte, mal ve hizmetler arasındaki farkın gün geçtikçe azalmasıyla, mal ve hizmetler arasındaki farklılığı sağlayan unsur olarak marka kavramı öne çıkmıştır.

Günümüzde marka en önemli ekonomik güçlerden biri olarak; üretim, pazarlama, satış ve tanıtım aşamalarının ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir. Mevcut piyasa koşularında çok sayıda mal ve hizmet bulunduğundan teşebbüsler, marka ile mal ve hizmetlerine bir kimlik kazandırmaya ve diğer kimliklerden ayrılabilmek için stratejiler yaratmaya çalışmaktadırlar. Bu noktada, markanın ayırt edici niteliğinin önemi ortaya çıkmaktadır. Markanın ayırt ediciliği sadece başvuru tescil safhasında gözetilmesi gereken bir önkoşul değil; markanın var olduğu süre boyunca diğer mal ve hizmetlerle karıştırılmada, ihlâl ve itirazlara konu olma süreçlerinde de göz önüne alınması gereken bir unsurdur.

Marka Hukukunda Ayırt Edicilik ve Markanın Ayırt Ediciliğinin Zedelenmesi adlı çalışmanın amacı, markadaki ayırt edicilik tespitlerinin sübjektif temeller yerine objektif görüş ve ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesine katkıda bulunarak, marka ile ilgili kişilerin eşit işlem ilkesinden yararlanmalarının önünü açmaktır. Anılan ilkeler, söz konusu işlemlerin keyfi uygulamalar ya da kararlarla güvensizlik yaratmalarının önüne geçebilmek ve marka hukukunun her aşamasında ayırt ediciliğin ne şekilde saptanabileceğini gösterebilmek için; AB, ABD, yabancı ülkelerin iç hukuk düzenlemeleri, ülkemiz mevzuatıyla irdelenerek belirlenmeye ve ulusal-uluslararası yargı ve patent- marka ofis kararları ile tasniflendirilmeye çalışılmıştır.

Ayrıca ülkemiz mevzuatı, 1995 yılından günümüze kadar olan süreçte yürürlükte olan 556 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile 10.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında karşılaştırılmalı olarak aktarılmaya çalışılmış, anılan hükümler arasındaki farklılıklar ve aynen korunan düzenlemeler belirtilmiştir.

Kitap üç bölümden oluşmaktadır:

Birinci bölümde; marka kavramı, markanın fonksiyonları, unsurları ve marka olabilecek işaretler açıklanmış; ikinci bölümde ise ayırt edicilik hususu mutlak ret nedenleri bakımından incelenmiştir. Ayırt edicilikle ilişkilendirilemeyen mutlak ret nedenleri ise konu kapsamı dışında bırakılmıştır. Ayrıca mutlak ret nedenlerine ilişkin hükümde düzenlenen kullanım yoluyla ayırt edicilik kazanılması konusuna da yer verilmiştir. Üçüncü ve son bölümde ise, ayırt edici karakterin zedelenmesi kavramı açıklanmış, bu kavram için bir önkoşul olan tanınmışlık düzeyine ulaşılma kavramı üzerinde durulmuş, ayırt edicilik ile ayırt edici karakterin zedelenmesi arasındaki ilişki vurgulanarak, söz konusu duruma ilişkin örnek kararlar aktarılmaya çalışılmıştır.

Eserin konuyla ilgili çalışanlara faydalı olacağını düşünüyoruz.

IPR Gezgini

Şubat 2021

iprgezgini@gmail.com