Ay: Haziran 2015

IPR Gezgini Arşivi ve Geleceğe Yönelik Planımız

iprgezgini.logo.yeni

 

IPR Gezgini’nin şimdilik 170’i aşkın yazıdan oluşan arşivini, yazı başlıkları ve bağlantılarıyla birlikte aşağıda bulacaksınız.

İçerik ve yayın formatı anlamında Türkiye’de şu anda benzeri bulunmayan ve yazarlarınca herhangi bir karşılık beklenmeksizin hazırlanan IPR Gezgini bundan sonra da aynı amatör ruhla yayına devam edecek.

2015 başlarında 2 kişiye (Önder Erol Ünsal, Gülcan Tutkun Berk) ulaşan kadrosuna, Haziran 2015’te üçüncü yazarını (H. Tolga Karadenizli) dahil eden IPR Gezgini, yeni katılımlardan memnuniyet duyacaktır. Sürekli yazı veremeyecek durumda olsalar da, yazılarını yayınlatmak isteyen kişilere de, IPR Gezgini‘nin kapısı her zaman açık olacak ve bu yazarlar “katkı sağlayan” sıfatıyla yazılarını sitede yayınlayabilecektir.

Okuyucularımızdan beklentimiz bizi heyecanla takip etmeye devam etmeleri, IPR Gezgini‘ni mümkün olduğu ölçüde çevrelerine duyurmaları ve siteyi veya yazıları sosyal medyada (Facebook, Twitter, LinkedIn, vd.) paylaşmak suretiyle, siteyi henüz haberdar olmayanlara tanıtmalarıdır. Özellikle akademisyen okuyucularımızın siteyi öğrencileri ile paylaşmalarından, diğer tüm meslek gruplarındaki okuyucularımızın ise meslektaşlarına ve ilgililere siteden bahsetmelerinden memnuniyet duyacağız.

Arşivimizi ileride daha da genişletmek, konularımızı çeşitlendirmek ve yazar sayımızı artırmak temennileriyle, koleksiyonumuzu bilgilerinize tekrardan sunuyoruz: 

  • Sloganlardan Oluşan Markaların Ayırt Edici Niteliği –  Adalet Divanı Genel Mahkemesi “Innovation for the Real World” kararı (T-515/11) http://wp.me/p43tJx-2 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Avrupa Birliği Adalet Divanı “Colloseum v. Levi Strauss” Ön Yorum Kararı  –  Bileşke Markalarda Gerçek Kullanım Sorunu http://wp.me/p43tJx-V (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Korsan Parti Hareketi – Fikri Mülkiyet Hakları Korumasında Aşırılığa Karşı Toplumsal Tepki http://wp.me/p43tJx-1a (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Soyadlarının Marka Olarak Tescil Edilebilirliği Konusunda A.B.D. Mevzuatında Yer Alan Düzenleme ve USPTO Uygulama Esasları http://wp.me/p43tJx-2f (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Kötü Niyetle Yapılan Marka Tescil Başvurularının Tespit Edilmesinde Uygulanabilecek Bazı İlkeler Hakkında Avrupa Birliği Adalet Divanı Ön Yorum Kararı (C-320/12) http://wp.me/p43tJx-2l (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Günlük Yaşama Ait Terimlerin Ayırt Edici Niteliği – Birleşik Krallık’ta “The Works” ve “The Basics” Kararları http://wp.me/p43tJx-2q (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Ses Markalarının İşlevsel Niteliğinin Belirlenmesine İlişkin Değerlendirme İlkeleri – USPTO Temyiz Kurulu “SUTRO” Kararı http://wp.me/p43tJx-2t (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • OHIM Temyiz Kurulu “Tony Montana” Kararı – Kurgu Karakterlerin İsimlerinden Oluşan Markalar ile Telif Haklarının İhtilafı ve Kötü Niyetli Başvuru Sonucu Tescil Edilmiş Markalar Hususu http://wp.me/p43tJx-2y (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Adalet Divanı “Céline” kararı (C-17/06) –  Tescilli Markanın Üçüncü Kişiler Tarafından Ticaret Unvanı, Şirket veya Dükkan İsmi Olarak Kullanımı ve Taslak Direktifle Öngörülen Düzenleme http://wp.me/p43tJx-2C (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • İhtilaf Dışı Üçüncü Kişiler Adına Önceden Tescilli Markaların Karıştırılma İhtimaline Etkisi – A.B.D. Örneği http://wp.me/p43tJx-2J (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “du Pont” Faktörleri – Karıştırılma Olasılığının Tespitinde A.B.D.’nde Kullanılan Testler http://wp.me/p43tJx-2M (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Madrid Protokolü çerçevesinde Uluslararası Marka Tescillerinde Sınıflandırma Sorunları http://wp.me/p43tJx-2O (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Madrid Protokolü Yoluyla Uluslararası Marka Tescil Sistemi http://wp.me/p43tJx-2Q (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Adalet Divanı “Bravo” kararı çerçevesinde Topluluk Marka Direktifi 3(1)(d) bendinin analizi ve 556 sayılı KHK 7/1-(d) bendi ile içerik karşılaştırması http://wp.me/p43tJx-2U (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Tescilsiz Markalara Avrupa Birliği Üyesi Ülkelerde Sağlanan Koruma ve Kapsamı http://wp.me/p43tJx-2Z (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Muvafakat Mektubu (Letter of Consent) Üzerine Tescil Sorunu http://wp.me/p43tJx-35 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “Ayırt Edilemeyecek Derecede Benzerlik” Kavramının Eleştirisi http://wp.me/p43tJx-3a (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Elimizde Karıştırılma İhtimali Kalmamış, Onun Yerine Size İlişkilendirilme İhtimali Verelim http://wp.me/p43tJx-3g (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Marka İncelemesinde Mutlak Ret Nedenleri http://wp.me/p43tJx-3j (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Topluluk Marka Hukuku http://wp.me/p43tJx-3o (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Topluluk Markası Sistemi http://wp.me/p43tJx-3s (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Nicé Sınıflandırmasının Genel Yapısı, Etkisi ve Sınıflandırma İlkeleri http://wp.me/p43tJx-3y (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Madrid Protokolü çerçevesinde Esas Tescile veya Başvuruya Bağımlılık http://wp.me/p43tJx-3C (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “Kapatmak” ve “Veni Vidi Vici” http://wp.me/p43tJx-3G (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Paris Sözleşmesi Birinci Mükerrer Altıncı Maddesi Anlamında Tanınmış Markalar – “Sınai Mülkiyetin Korunması Hakkında Paris Sözleşmesi’nin Uygulamasına ilişkin Rehber”de Maddenin Analizi http://wp.me/p43tJx-3O (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Marka Kanunları Hakkında Singapur Andlaşması – Andlaşmanın Amacı, Geçmişi ve Yapısı http://wp.me/p43tJx-3U (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “Streamserve” kararı – Aynı Markanın Farklı Ülkelerde Önceden Tescil Edilmesi Hususunun ve İnceleme Ofisinin Önceki Kararlarının Marka İncelemesine Etkisi – http://wp.me/p43tJx-3Y (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Paris Sözleşmesi’nin Dördüncü Mükerrer Altıncı Maddesine (Article 6quinquies) Dünya Ticaret Örgütü Temyiz Organı Tarafından Getirilen Yorum http://wp.me/p43tJx-42 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Irkçı – Ayrımcı Kelimelerden / Sembollerden Oluşan Markalar ve Kamu Düzenine Aykırılık – Adalet Divanı Genel Mahkemesi “PAKI” kararı ve Türkiye Özelinde Bazı Görüşler http://wp.me/p43tJx-4c (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Ayırt Edici Nitelikten Yoksun ve Tanımlayıcı Markaların Değerlendirilmesi – Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın C-90/11 sayılı Kararı http://wp.me/p43tJx-4k (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “What About Transits?” – Transit Mallar Hakkında Adalet Divanı’ndan Geç Kalmış Yanıt http://wp.me/p43tJx-4p (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • OHIM Temyiz Kurulu (Board of Appeal) hakkında http://wp.me/p43tJx-4s (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Tanınmışlık Benzer Marka Değerlendirmesini Ne Derecede Değiştirebilir? “NC NICKOL & NIKE Kararı” http://wp.me/p43tJx-4w (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “Tosca Blu” ve “El Corte Ingles” Kararları ve Tanınmış Markaların Adalet Divanına göre Değerlendirmesi http://wp.me/p43tJx-4C (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Kullanım Sonucu Kazanılmış Ayırt Edicilik İddiasının İspatlanmasında Tüketici Anketleri – İsviçre’den bir Mahkeme Kararı http://wp.me/p43tJx-4H (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Marka İtirazlarında Açık Büfe veya Fiks Menü Tarifeler http://wp.me/p43tJx-4L (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Üç Boyutlu Markalarda Grafik Gösterim ve Ayırt Edici Nitelik Tartışması  – Almanya’dan bir Mahkeme Kararı http://wp.me/p43tJx-4R (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Bir Marka Türü olarak “Marka Serileri” http://wp.me/p43tJx-4U (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Sabel v. Puma ; Canon v. MGM ; Lloyd Schuhfabrik Meyer v. Klijsen Handel ; Marca Mode v. Adidas Davaları ve Karıştırılma Olasılığı Değerlendirmesinin Temel İlkeleri http://wp.me/p43tJx-4Y (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “IP TRANSLATOR” Davası ve Nicé Sınıflandırmasında Sınıf Başlıklarının Kapsamı Sorunu http://wp.me/p43tJx-54 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • IP TRANSLATOR I – İlahlar Böyle İstedi – C-307/10 sayılı ECJ Kararı http://wp.me/p43tJx-59 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • IP Translator II – OHIM Reaksiyonu yani 2/12 sayılı OHIM Başkanlık Genelgesi http://wp.me/p43tJx-5i (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • IP Translator III – Birinci Dalga Eleştiriler http://wp.me/p43tJx-5o (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • IP Translator IV – “Sınıf Kapsamları” Çalışması – Avrupa Birliğinde Sınıf Başlıklarının Revizyonu Projesi http://wp.me/p43tJx-5u (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • IP Translator V – Alman Patent ve Marka Ofisinin Reaksiyonu http://wp.me/p43tJx-5z (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • IP Translator VI –  AB Üyesi Ülkelerin ve OHIM’in “IP Translator” Kararının Uygulamasıyla ilgili Ortak Bildirisi http://wp.me/p43tJx-5D (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor – Peki Katı Marka Uzmanları Ne Oluyor? http://wp.me/p43tJx-5H (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Madrid Protokolü kapsamındaki Uluslararası Marka Başvurularına ilişkin Ret Kararları, İlgili Düzenlemeler ve Süre Limitleri http://wp.me/p43tJx-5L (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Madrid Protokolü’nde Statü Bildirim Yazıları ve Kesin Karar Bildirimleri http://wp.me/p43tJx-5Q (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Adalet Divanı Genel Mahkemesi “Royal Shakespeare” kararı – Tiyatro Yapımları (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Madrid Protokolü Kapsamında Uluslararası Tescili Ulusal Başvuruya Dönüştürme (Transformation) İşlemi http://wp.me/p43tJx-5Z (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • SBB vs. Apple – İsviçre Demiryolları Saati İhtilafı http://wp.me/p43tJx-63 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Avrupa Birliği İlerleme Raporu 2012 “Fikri Mülkiyet Hukuku” Kısmı – Sisyphos Söylencesinin Zirveye Yaklaşma Bölümü mü? http://wp.me/p43tJx-69 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Avrasya Markası mı Geliyor? http://wp.me/p43tJx-6c (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Obama A.B.D.’nde Patent Trollerine Karşı – Peki Türkiye’de Marka Trollerine Karşı Ne Yapmalı? http://wp.me/p43tJx-6i (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Uluslararası Bir Suçlunun İsmi Marka Olarak Tescil Edilebilir mi? Kolombiya’da “Pablo Emilio Escobar Gaviria” Başvurusu http://wp.me/p43tJx-6m (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Gareth Bale Gol Sevincini Birleşik Krallık’ta Marka Olarak Tescil Ettirdi – Peki Benzer Gol Sevinçleri Ne Olacak? http://wp.me/p43tJx-6r (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Porno Filmler Telif Hakkı Kapsamında Korunabilecek Derecede Fikri Yaratıcılık İçerir mi? Dikkat Çekici bir Münih Bölge Mahkemesi Kararı http://wp.me/p43tJx-6y (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “NUTELLA” mı yoksa “NUGTELLA” mı tercih edersiniz? http://wp.me/p43tJx-6B (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • HADOPI Yasası Çatırdıyor – Fransa’da İnternet Üzerinden Yasadışı Dosya Paylaşımı ve Dosya İndirme Hakkında Yasal Düzenleme http://wp.me/p43tJx-6F (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Sir Elton John Telif Hakkı İhlali Davasında Suçsuz Bulundu – “Nikita” v. “Natasha” Davası http://wp.me/p43tJx-6K (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “Pirate Bay” Kararı – İfade Özgürlüğü v. Telif Hakları Tartışması http://wp.me/p43tJx-6N (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • OHIM Temyiz Kurulu “Sharbati” Kararı – Yabancı Dillerdeki Kelimelerin Tanımlayıcı Niteliğine İlişkin Değerlendirme http://wp.me/p43tJx-6R (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Adalet Divanı Birinci Derece Mahkemesi “Eurohealth” Kararı – Kapsayıcı Terimin İçeriğinin Yalnızca Bir Bölümüne İlişkin Tanımlayıcılık Hali http://wp.me/p43tJx-6W (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Yabancı Dillerdeki Tanımlayıcı Markalar Hakkında USPTO Uygulaması – Yabancı Eşitler Doktrini http://wp.me/s43tJx-435 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Malların ve/veya Hizmetlerin Benzerliğine İlişkin USPTO İnceleme Esasları http://wp.me/p43tJx-74 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Adalet Divanı Genel Mahkemesi “Halloumi – Hellim” Kararı http://wp.me/p43tJx-79 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Adalet Divanı Genel Mahkemesi “3D eXam” Kararı – Tanımlayıcı Markalar Konusunda Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok http://wp.me/p43tJx-7f (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • PHOTOS.COM Kararı – Adalet Divanı Genel Mahkemesinin Ayırt Edici Olmayan ve Tanımlayıcı Nitelikteki İnternet Alan Adlarından Oluşan Markalara Yönelik Değerlendirmesi http://wp.me/s43tJx-453 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Adalet Divanı Genel Mahkemesi “Babilu” Kararı – “IP Translator” sonrası OHIM Başkanlık Genelgesi Uygulama Alanı Buluyor http://wp.me/p43tJx-7o (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “Avrupa Marka Sisteminin İşleyişine Dair Çalışma” (Max Planck Enstitüsü) – İstemediğiniz kadar bilgi ve veri http://wp.me/p43tJx-7t (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • AB Üyesi Ülkelerin Marka Tescil Sistemlerine İlişkin Bazı Temel Bilgiler http://wp.me/p43tJx-7x (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Avrupa Birliği Adalet Divanı “FCI” Ön Yorum Kararı – Tescil Zırhı Önceki Markadan Kaynaklanan Hakların Uygulanmasını Engeller mi? http://wp.me/s43tJx-473 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “Halloumi” Kararı Avrupa Birliği Adalet Divanı Tarafından Onandı http://wp.me/p43tJx-7P (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Avrupa Birliği Adalet Divanı WINTERS v. RED BULL Kararı (C-119/10) – Hizmet Sağlayıcının Üçüncü Kişinin Talimatı Üzerine Benzer Markayı Kullanımı Hangi Tip Durumlarda Marka Sahibince Yasaklanabilir? http://wp.me/p43tJx-7T (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • A.B.D. Marka Hukukunda Esas Sicil ve Ek Sicil Ayrımı http://wp.me/p43tJx-7X (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • A.B.D. Patent ve Marka Ofisi (USPTO) ve Topluluk Marka Ofisi (OHIM)’in Marka Tescil Başvuruları Hakkında Ret Kararı Oranları –  Harmonizasyon Bir Hayal mi? http://wp.me/p43tJx-82 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Avrupa Birliği Marka Rejimi Değişiyor mu? Avrupa Birliği Komisyonu’nun Taslak Direktif ve Tüzük Metinleri ve Değerlendirmesi (1) http://wp.me/p43tJx-8e (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Avrupa Birliği Marka Rejimi Değişiyor mu? Avrupa Birliği Komisyonu’nun Taslak Direktif ve Tüzük Metinleri ve Değerlendirmesi (2) http://wp.me/p43tJx-8q (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • OHIM Temyiz Kurulu, OHIM İnceleme Kılavuzuyla Ne Derecede Bağlıdır? Avrupa Birliği Adalet Divanının C-53/11 Sayılı Kararı http://wp.me/p43tJx-8u (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Avrupa Birliği Adalet Divanı Bainbridge Kararı (C-234/06) – Bir Marka Serisine veya Marka Ailesine Dahil Olma Gerekçesiyle Karıştırılma veya Çağrıştırma İhtimali http://wp.me/p43tJx-8x (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Taht Kavgaları Devam Ediyor – “Game of Thrones” Tahtını Terk Etmiyor http://wp.me/p43tJx-9q (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • OHIM Marka İnceleme Kılavuzu Güncelleniyor http://wp.me/p43tJx-9x (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Ülke Bayraklarını Kısmen İçeren Marka Başvurularının Tescil Edilebilirliği Sorunu – Portekiz’den Winhouse Kararı http://wp.me/p43tJx-9G (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • OHIM Uygulaması – Mutlak Ret Nedenleri Kapsamında Reddedilen Markalara İlişkin İtirazlarda Kabul Edilmesi Mümkün Olmayan Argümanlar http://wp.me/p43tJx-9N (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Bileşke Kelime Markalarında Kelime Unsurlarından Birisinin Önceden Tescilli Olması Durumunda Karıştırılma İhtimalinin Varlığı – Adalet Divanı “Medion v. Thomson” Kararı (C-120/04) http://wp.me/p43tJx-9S (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Bileşke Kelime Markalarında Karıştırılma İhtimalinin Değerlendirilmesi – Topluluk Marka Ofisi (OHIM) Uygulaması http://wp.me/p43tJx-a2 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Tanınmış Tescilli Markanın Kullanımı v. İfade Özgürlüğü Çatışması – LEGO Markasının Kullanımı ile ilgili bir Örnek Olay http://wp.me/p43tJx-ah (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Yabancı bir Ülkeden İnternet Üzerinden Alışveriş Fikri Mülkiyet Haklarına Tecavüzü Engeller mi? Adalet Divanı “Blomqvist v. Rolex” Önyorum Kararı (C-98/13) http://wp.me/p43tJx-au (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Tanınmış Markanın Üçüncü Kişilerce Kullanımında “Haklı Neden” Kavramı – Adalet Divanı “Leidseplein Beheer v. Red Bull” Ön Yorum Kararı (C-65/12) http://wp.me/p43tJx-aF (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Ahlaka Aykırı Kelimelerden Oluşan Markaların Değerlendirilmesi – Adalet Divanı Genel Mahkemesi “Ficken” Kararı (T-52/13, T-54/13) http://wp.me/p43tJx-aO (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Adalet Divanı Genel Mahkemesi “Vogue” Kararı – Kapsamı Belirsiz Terimler Bakımından Malların veya Hizmetlerin Benzerliğinin Değerlendirilmesi (T-229/12) http://wp.me/p43tJx-aU (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • A.B.D. Uygulamasında Marka Sahibinin Önceki Tarihli Aynı Markalarının İncelemeye Etkisi Nedir? – veya – A.B.D. Uygulamasında Müktesep Haktan Bahsetmek Mümkün müdür? http://wp.me/p43tJx-b3 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Morehouse Savunması – A.B.D. Uygulamasında Çok Taraflı İşlemlerde Marka Sahibinin Önceki Tarihli Aynı Markalarının İncelemeye Etkisi Nedir? – veya – A.B.D. Uygulamasında Müktesep Haktan Bahsetmek Mümkün müdür? (2) http://wp.me/p43tJx-b7 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • IP Translator VII – AB Üyesi Ülkeler ve OHIM’in İkinci ve Üçüncü Ortak Bildirileri – Nicé Sınıflandırması Sınıf Başlıkları Tabirlerinden Hangileri Yeterince Açık ve Kesin Değildir? http://wp.me/p43tJx-bf (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Amerika Birleşik Devletleri Patent ve Marka Ofisi (USPTO) Çalışabilecek En İyi Federal Bağlı Kuruluş Olarak Seçildi http://wp.me/p43tJx-bq (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Politik – Sosyal Sloganlardan veya Toplumsal Olayların İsimlerinden Oluşan Marka Başvurularının Değerlendirilmesi – USPTO’nun “Boston Strong” ve “Occupy Wall Street” Kararları http://wp.me/p43tJx-bt (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • İtiraz Dilekçesinde İnceleme Uzmanına Kişisel Saldırıda Bulunulması ve Ahlaka Aykırı Markaların Değerlendirilmesi – USPTO Temyiz Kurulu “FOK’N HURTS” Kararı http://wp.me/p43tJx-bB (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “Matrix” Filmine Yönelik Telif Hakkına Tecavüz İddiası Haksız Bulundu http://wp.me/p43tJx-bJ (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Kötü Niyetle Yapılan Marka Başvuruları Hakkında Avrupa Birliği Adalet Divanı Kararlarında Yer Alan Temel İlkeler http://wp.me/p43tJx-bQ (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “Stop the Islamisation of America” Marka Tescil Başvurusu – Halkın Bir Bölümünü Aşağılayıcı Markalar Hakkında USPTO Temyiz Kurulu ve Federal Daire Temyiz Mahkemesi Kararları http://wp.me/p43tJx-bX (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • USPTO Temyiz Kurulu “SpiderGraph” Kararı – Başvuru Sahibinin Önceki Tarihli Tescilli Markasının Yeni Başvuruların İncelenmesine Etkisi http://wp.me/p43tJx-c3 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Tek Rengi Münhasır Ayırt Edici Unsur Olarak İçeren Markaların Benzerliğine Dair Değerlendirme – USPTO Temyiz Kurulu “Cook Medical Technologies” Kararı http://wp.me/p43tJx-c8 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Kişi İsim ve Soyisimlerinden Oluşan Markalarda Karıştırılma Olasılığı İncelemesinin Esasları – Avrupa Birliği Adalet Divanı “Barbara Becker” Kararı (C-51/09) http://wp.me/p43tJx-cf (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Honda Super Cup Modeli Motosikletin Şekli Japonya’da Üç Boyutlu Marka Olarak Tescil Edildi http://wp.me/p43tJx-cy (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “Giysiler” ile “Giysilerin Perakendeciliği Hizmetleri”nin Benzerliği – Adalet Divanı Genel Mahkemesi “ENI v. EMI” Kararı (T-599/11) ve Konu Hakkında OHIM Karar Kılavuzu Değerlendirmesi http://wp.me/p43tJx-cs (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi “Aris” Kararı – Marka Sahibinin Önceki Tarihli Aynı Markalarının İncelemeye Etkisi (T-247/12) http://wp.me/p43tJx-cl (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın Perakende Satış Mağazalarının Görsel Düzenlerinin Marka Olarak Tescil Edilebilirliğine İlişkin C-421/13 Sayılı Ön Yorum Kararı http://wp.me/p43tJx-cM (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “L. Skywalker” İmzasının Kullanımı Pasaport Alımına Engel Teşkil Eder mi?  http://wp.me/p43tJx-cZ (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Hizmetlerin Perakendeciliği Bir Hizmet Midir? Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın “Netto” Kararı (C-420/13) http://wp.me/p43tJx-d3 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Nicé Sınıflandırmasının Sınıf Başlıklarının Kapsamı Hakkında A.B.D. ve Avrupa Birliği Üyesi Ülkelerin Uygulamaları ve Türkiye Bakımından Kısa Değerlendirme http://wp.me/p43tJx-da (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Sigara Ambalajlarına İlişkin Tek Tip Paketleme (Plain Packaging) Düzenlemesi ve Düzenlemenin Tescilli Marka Haklarıyla Bağlantısı http://wp.me/p43tJx-dn (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Kara Şövalye Engellere Rağmen Yükselmeye Devam Ediyor! Sinema Filmindeki Kurgusal Marka Kullanımı Tescilli Marka Hakkına Tecavüz Teşkil Eder mi? A.B.D.’nde “Clean Slate” Davası http://wp.me/p43tJx-dt (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Fare Kulakları İhtilafı! “Deadmau5″ v. “Disney” – Yeni Bir “Celebrity Deathmatch” http://wp.me/p43tJx-dA (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Eminem, Yeni Zelanda Ulusal Partisi’ne Karşı – İlgi Çekici Bir Telif Hakkına Tecavüz Tartışması http://wp.me/p43tJx-dN (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Sert Kovboy John Wayne, Duke Üniversitesi’nin Hakkından Gelebilecek mi? http://wp.me/p43tJx-dS (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Ayak Giysileri ile Parfümler Bağlantı Mallar mıdır? Malların Benzerliği Konusunda İlgi Çekici Bir USPTO Temyiz Kurulu Kararı http://wp.me/p43tJx-e0 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Isis Markasının Seçim ve Terk Edilme Hikayesi – Uluslararası Terör Bir Çikolata Markasını Nasıl Etkileyebilir? http://wp.me/p43tJx-e9 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “Lambretta” Kararı (T-51/12) – Adalet Divanı Genel Mahkemesi “IP Translator” Kararının Uygulama Alanını Açıklığa Kavuşturmaya Devam Ediyor http://wp.me/p43tJx-e3 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • İsviçre Federal Fikri Mülkiyet Enstitüsü “SC Studio Coletti” Kararı – Gelişmiş Ülke Ofisi Kararı Her Zaman Mutlak Doğruyu Gösterir mi? http://wp.me/p43tJx-el (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • USPTO Temyiz Kurulu “Barton Family Winery” Kararı – Aynı Soyismini Farklı Kelime Unsurlarıyla Birlikte İçeren Markalar Arasında Karıştırılma İhtimali İncelemesi http://wp.me/p43tJx-ey (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • USPTO Temyiz Kurulu “The Egg” Kararı – Malların Şeklini Tarif Eden Terimlerin Tanımlayıcı Niteliği http://wp.me/p43tJx-eL (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Adalet Divanı Genel Mahkemesi “KAATSU” Kararı – “Piyasada İlk Kez Kullanım” veya “Piyasada Tanımlayıcı Kullanımın Fiilen Bulunmaması” Argümanları Tanımlayıcılık Halini Ortadan Kaldırır mı? http://wp.me/p43tJx-eG (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Ayırt Edici Gücü Olmayan veya Ayırt Edici Gücü Zayıf Olan Unsurların Karıştırılma Olasılığına Etkisi – Avrupa Marka ve Tasarım Ağı Ortak Bildirgesi http://wp.me/p43tJx-eS (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Bruce Lee Halen Yenilmez! Ünlü Kişilerin İsimlerinden Oluşan Başvurular Hakkında Çin Halk Cumhuriyeti’nden Dikkat Çekici Bir Mahkeme Kararı http://wp.me/p43tJx-eY (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Çizgi Dizi Kahramanı ile Aynı İsme Sahip Olmak Gerçek Kişinin İtibarını Zedeler mi? İtalya’da “Peppa Pig” Vakası http://wp.me/p43tJx-fc (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Rubik Küp Şekli Üç Boyutlu Bulmacalar İçin Marka Olarak Tescil Edilebilir mi? Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin T-450/09 Sayılı Kararı http://wp.me/p43tJx-f4 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • IPR Gezgini’nde Yenilik – “Mevzuat ve Bağlantılar” Ana Menüsü – http://wp.me/p43tJx-g9 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Çikolata Şekillerinin veya Ambalajlarının Ayırt Edici Niteliği – Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin T-440/13 Sayılı Kararı – http://wp.me/p43tJx-gi (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Tanımlayıcı Markaların Değerlendirilmesine İlişkin Genel İlkeler Tekrar Ediliyor – Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi “REHABILITATE” Kararı (T-712/13) – http://wp.me/p43tJx-gp (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “I Can’t Breathe” Sloganı A.B.D.’nde Marka Olarak Tescil Edilecek mi? Toplumsal Nitelik Kazanmış Sloganları veya Politik Olayların İsimleri Ticarileştirmek Para Kazanmanın En Kolay Yolu mu Olacak? http://wp.me/p43tJx-gv (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • USPTO Temyiz Kurulu “THE SLANTS” Kararı – Irkları Aşağılayıcı Terimlerin Marka Olarak Tescili Mümkün müdür? http://wp.me/p43tJx-gD (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “Tomorrowland” Kimin Markası? Disney’in İşi Bu Kez Her Zamankinden Daha Zor http://wp.me/p43tJx-gK (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “Je Suis Charlie” Sloganının Marka Olarak Tescil Edilmesi Talepleri – Konu Hakkında OHIM ve INPI Duyuruları http://wp.me/p43tJx-gS (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Avrupa Birliği Adalet Divanı “Tripp Trapp” Kararı (C-205/13) – Ürünlerin Doğasından Kaynaklanan veya Ürünlere Esasa İlişkin Değer Katan Şekillerin Marka Olarak Tescili Taleplerine Yönelik Değerlendirme http://wp.me/p43tJx-h5 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • OHIM Temyiz Kurulu Kararı Yeteri Derecede Gerekçeli Olmazsa Ne Olur? Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin T-605/13 Sayılı Kararı http://wp.me/p43tJx-hl (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “Sandviçler” ve “Sebze Salataları” Bağlantılı Mallar mıdır? USPTO Temyiz Kurulu “THE LAFAYETTE” Kararı http://wp.me/p43tJx-hr (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “I ❤ Paris” Sloganı Ayırt Edici Niteliğe Sahip midir? Fransa’dan Dikkat Çekici Bir Mahkeme Kararı http://wp.me/p43tJx-hy (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Tanınmış Markanın Ününden Haksız Fayda Sağlanması Kavramı Ne Şekilde Değerlendirilmelidir? Adalet Divanı Genel Mahkemesi “KENZO” Kararı (T-322/13) http://wp.me/p43tJx-hH (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Organizasyon veya Etkinlik İsminden Oluşan Markaların Tescil Edilebilirliği Hakkında Güncel Bir USPTO Temyiz Kurulu Kararı – “International Air and Space Program” Markası http://wp.me/p43tJx-hR (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Marka ve Patent Uzmanları Derneği (MAPADER) Kuruldu – http://wp.me/p43tJx-i2 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • USPTO Temyiz Kurulu “CLETAXI” Kararı – Tanımlayıcı Markalara Yönelik Uygulama Bir Kez Daha İrdeleniyor – http://wp.me/p43tJx-i8 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Sloganlardan Oluşan Markaların Değerlendirilmesi – Adalet Divanı Genel Mahkemesi “Wet Dust Can’t Fly” Kararı (T-133/13) – http://wp.me/p43tJx-if (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Yabancı Dillerdeki Terimlerin Tanımlayıcı Niteliği – İtalyan Yüksek Mahkemesi “SLIMMER” Kararı – http://wp.me/p43tJx-il (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • IPR Gezgini Yeni Yazarlar Arıyor – http://wp.me/p43tJx-it (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • USPTO Temyiz Kurulu’nun Karıştırılma Olasılığı Hakkındaki Kararları Mahkemeler İçin Tecavüz Davalarında Önleyici Etkiye Sahip midir? A.B.D. Yüksek Mahkemesi “Sealtite” Kararı (No. 13-352) – http://wp.me/p43tJx-io (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Adalet Divanı Genel Mahkemesi “FORCE” Kelimesinin Ayırt Edici Gücünü Değerlendiriyor – “FSA K-FORCE” Kararı (T-558/13) – http://wp.me/p43tJx-iy (Yazar: Gülcan Tutkun Berk)
  • Adalet Divanı Sloganların Ayırt Edici Niteliği Konusunu Yeniden Değerlendiriyor – “So What Do I Do With My Money” Kararı (T-609/13 ) – http://wp.me/p43tJx-iW (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “Rienergy Cola” – “Coca Cola”ya Karşı – Ayırt Edici Gücü Zayıf Kelimelerin Tertip Tarzlarının ve Tanınmışlığının Karıştırılma Olasılığına Etkisi  (Adalet Divanı Genel Mahkemesi – T-384/13) – http://wp.me/p43tJx-j7 (Yazar: Gülcan Tutkun Berk)
  • “GREEN” Sadece Bir Renk Adı Değildir – Adalet Divanı Genel Mahkemesi “GREENWORLD” Kararı (T-106/14) –  http://wp.me/p43tJx-jj  (Yazar: Gülcan Tutkun Berk)
  • Amerikan Patent ve Marka Ofisi, Bir “Moda İkonu” Olan “Prenses Kate” Adının Marka Olarak Tescil Edilebilirliğini Tartışıyor (85179243) – http://wp.me/p43tJx-jA (Yazar: Gülcan Tutkun Berk)
  • “DIGITAL COUPONS” v. “DG DIGITAL QPONS” Ayırt Edici Gücü Zayıf Unsurların Karıştırılma Olasılığına Etkisi – USPTO Temyiz Kurulu Kararı – http://wp.me/p43tJx-jt
  • Adalet Divanı Genel Mahkemesi “SMARTER SCHEDULING” Başvurusunu Değerlendiriyor (T-499/13) – http://wp.me/p43tJx-jJ (Yazar: Gülcan Tutkun Berk)
  • “SKYPE”, Adalet Divanı’nda Marka Tescili Sınavından Geçemiyor (T-423/12) – http://wp.me/p43tJx-jQ (Yazar: Gülcan Tutkun Berk)
  • USPTO Temyiz Kurulu “MASTERBAITER” Kararı – Mallar Aynı veya Benzerken, Malların Fiili Kullanımının Farklılığı Karıştırılma Olasılığı Değerlendirmesini Etkiler mi? – http://wp.me/p43tJx-jW (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Adalet Divanı Temyiz Mahkemesi’nin “ASOS” Kararı (C-320/14 P) – “Sulh İçinde Birlikte Var Olma (Peaceful Coexistence)” Olgusunun İspatı Neredeyse “İmkansız”… – http://wp.me/p43tJx-k0 (Yazar: Gülcan Tutkun Berk)
  • 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 16/5 fıkrası Anayasa’ya Aykırılık Gerekçesiyle İptal Edildi. Sıra 7/1-(b) Bendinde mi? – http://wp.me/p43tJx-k7 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Anayasa Mahkemesi’nin Olası 7/1-(b) Bendi İptal Kararı – Sorular ve Muhtemel Sorunlar – http://wp.me/p43tJx-kc
  • Meşhur “Paskalya Tavşanı” Kararı – Adalet Divanı “Lindt Goldhase” Tescilindeki Kötü Niyet İddiasını Tartışıyor (C-529/07) – http://wp.me/p43tJx-ko (Yazar: Gülcan Tutkun Berk)
  • MAPADER Genel Kurulu Toplandı – http://wp.me/p43tJx-kw (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Tanınmış Marka Olmak Her Zaman Yeterli Değildir! Adalet Divanı’nın “SWATCH/SWATCHBALL” Kararı (T-71/14) – http://wp.me/p43tJx-kM (Yazar: Gülcan Tutkun Berk)
  • Anayasa Mahkemesi 7/1(ı) Bendini de İptal Etti – Sıcak Bir Yaz Geliyor – http://wp.me/p43tJx-l2 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • “Perakendecilik Hizmetleri” Nedir? Marka Tescilinde Somut Karşılığı Ne Şekilde Ortaya Çıkar? – http://wp.me/p43tJx-l8 (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Avrupa Adalet Divanı Genel Mahkemesi Tanınmışlık Değerlendirmesi Yapıyor / SPA Kararı (T-131/12) – http://wp.me/p43tJx-ld (Yazar: Gülcan Tutkun Berk)
  • Divan, Temyiz İncelemesinde Birliğin Üniter Yapısını Vurguluyor, C-445/12 P – http://wp.me/p43tJx-lp (Yazar: Gülcan Tutkun Berk)
  • Marka İncelemesinde Malların ve/veya Hizmetlerin İlişkisinin Tespitine Yönelik İlkeler – USPTO Değerlendirmesi – http://wp.me/p43tJx-ly (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Lego’nun Küçük Adamları Marka Olarak Korunuyor! Genel Mahkeme’den Yeni Bir Lego Kararı (T‑396/14) – http://wp.me/p43tJx-lE (Yazar: Gülcan Tutkun Berk)
  • Avrupa Birliği Marka Mevzuatı Değişiyor – Taslak Direktif ve Taslak Tüzük’le Getirilen Yeni Düzen – http://wp.me/p43tJx-lL (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Tebliğ Çağrısı – 2. Fikri Mülkiyet Hukuku Uluslararası Sempozyumu ve 2. Ticaret Hukuku Uluslararası Sempozyumu Düzenleniyor – http://wp.me/p43tJx-lY (Yazar: Önder Erol Ünsal)
  • AB Marka Hukuku ve OHIM Uygulaması Bağlamında Karıştırılma İhtimali Kavramı: Genel İlkeler ve Metodoloji – http://wp.me/p43tJx-lU (Yazar: H. Tolga Karadenizli)
  • Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin 16 Haziran 2015 Tarihli  “TEFLON” Kararı (T-660/11) – http://wp.me/p43tJx-mk (Yazar: Gülcan Tutkun Berk)

Birliğin Resmi Dilleri Dışında Kelimeler İçeren Topluluk Markalarında Karıştırılma İhtimali Değerlendirmesi Nasıl Yapılır? Genel Mahkeme 25 Haziran 2015 Tarihli Kararı İle Arapça Topluluk Markaları Hakkında Görüş Bildiriyor, (C 147/14)

 

arapca resim_metin

Markaların karıştırılma ihtimaline dair incelemesini yaptığımız kararlarda markaların benzerlik değerlendirmesi yapılırken çoğunlukla Avrupa Birliği içinde konuşulan resmi diller açısından görsel, işitsel ve kavramsal değerlendirmelerinin yapıldığını gördük. Adalet Divanı’nın 25 Haziran 2015 tarihli kararında birlik üyesi ülkelerin resmi dili olmayan Arapça hakkında Belçika Mahkemesi’nin talebi üzerine görüş bildirmiştir. Zira Belçika Mahkemesi önüne gelen aşağıda ayrıntılarını bulabileceğiniz davada, Arapça dilindeki markaların işitsel ve anlamsal değerlendirmesinin karıştırma ihtimalinde dikkate alınıp alınmayacağı konusunda tereddüte düşmüştür.

Belçika Mahkemesi, Genel Mahkeme’den 207/2009 sayılı Tüzüğün 9/1(b)[1] maddesinin yorumuna ilişkindir görüş bildirmesini talep etmiştir. Belçika Mahkemesi’ndeki dava,  Loutfi Management Propriété intellectuelle SARL (‘Loufti’) şirketinin adına tescilli iki adet topluluk markasına tecavüz edildiği iddiası ile AMJ Meatproducts NV (‘Meatproducts’) ve Halalsupply NV (‘Halalsupply’) karşı açılan bir davadır.

Tescilli bir topluluk markası sahibine bahşedilen hakları düzenleyen Tüzüğün 9/1 maddesi, 556 sayılı KHK’nın yine 9. maddesine tekabül etmektedir.

Loutfi şirketi adına aşağıdaki iki topluluk markası tescillidir:

  • 22 Mart 2010 tarihli 8572638 sayı ile 29 sınıfta “et ürüleri“, 30.sınıfta “şeker, ekmek, pastacılık ürünleri ve bal” ve 32. sınıfta “maden suları, biralar ve diğer alkolsüz içecekler” için kırmızı, beyaz ve yeşil renkte tescilli

elbenna 1

 

 

  • 8 Ocak 2012 tarihli 10217198 sayılı aynı mallar için kırmızı, beyaz ve yeşil renklerle tescilli

elbnina 2

3 Kasım 2011 tarihinde Meatproducts şirketi, 29 ve 30. sınıftaki mallar için Benelux marka tescil başvurusu dosyalamıştır. Başvuru 10 Şubat 2012 tarihinde aşağıdaki şekilde renksiz olarak tescil edilmiştir:

elbaina 3

Halalsupply şirketi bu markayla birlikte Meatproducts şirketini devralmıştır.

Loutfi, görüş isteyen Brüksel Mahkemesi’nde 207/2009 sayılı Tüzüğün9/1 (a) ve (b) maddelerine dayanarak ihtiyati tedbir talepli tecavüzün giderilmesi davası açmıştır. Mahkemenin ihtiyati tedbir kararını kaldırması üzerine Loufti tarafından yapılan temyiz başvurusunda, Temyiz Mahkemesi dava konusu markaların aynı ve benzer malları içerdiğini; tarafların Müslüman tüketicilere yönelik İslami usüllere göre hazırlanmış “helal” ürünler sunduğunu öncelikle tespit etmiştir. Buna göre Temyiz Mahkemesi Tüzüğün ilgili maddelerine göre yapacağı inceleme için ilgili tüketici kitlesini; AB içinde yaşayan, Arapça bilen, helal ürünler tüketen Arap kökenli Müslümanlar olarak belirlemiştir. Belçika Temyiz Mahkemesi, Latince kelimelerle yazılmış Arapça ‘EL BNINA’, ‘EL BENNA’ ve ‘EL BAINA’ kelimelerinin, gerek topluluk markalarında gerekse dava konusu markada ana unsur olduklarını, bu kelimelerin Arapçalarının ise daha az göz önünde olduğunu tespit etmiştir. Mahkemeye göre dava konusu markalarda yer alan Arapça yazılmış kelimeler, görsel olarak belirgin şekilde benzerdir, telaffuzları ise farklıdır. Kavramsal açıdan da ‘el benna’ kelimesi ‘tat’, ‘el bnina’ kelimesi yumuşaklık” ve ‘el baina’ kelimesi ise  ‘görünüş” demektedir. Tüm bu koşullar altında Belçika Mahkemesi karıştırılma ihtimali olgusunun değerlendirmesine temel teşkil etmek üzere “Avrupa Birliği bölgesinde Arapçanın resmi bir dil olmamasına rağmen, Arapça kelimenin topluluk markasının ana unsuru olması halinde 207/2009 sayılı Tüzüğün 9/1 (b) maddesine göre karıştırılma ihtimalinin yorumlanmasında söz konusu Arapça kelimelerin telaffuzları ve anlamları da birlik üyesi devletlerin mahkemeleri tarafından incelenmeli ve dikkate alınmalı mıdır?” sorusunun cevaplanmasını talep etmiştir.

Genel Mahkeme gelen talep üzerine konuyla ilgili tespitlerine başlamıştır. Genel Mahkeme’ye göre Tüzüğün başlangıç bölümünde veya özellikle 9/1 (b) maddesinde, tüketicilerin bir bölümünün nazarında oluşacak karışıklık ihtimalinin değerlendirilmesinde, herhangi bir dilin veya alfabenin dikkate alınması veya alınmaması gerektiğine işaret eden bir düzenleme mevcut değildir. Karıştırılma ihtimali değerlendirilmesinde, bahse konu mallar veya hizmetlerin hitap ettiği makul seviyede bilgilenmiş, gözlemci ve dikkatli, ortalama düzeydeki tüketicilerin “algısı” dikkate alınacaktır.

Somut olayda Belçika Mahkemesi ilgili tüketici kitlesini, Avrupa Birliği içinde yaşayan, en azından temel düzeyde yazılı Arapça dil bilgisine sahip, “helal” gıda tüketen Arap kökenli Müslümanlar olarak belirlemiştir. Diğer yandan dava konusu markaların içerdikleri mallar da aynı veya benzerdir. Genel Mahkemenin daha önceki içtihatları ışığında karıştırılma ihtimali değerlendirmesinin, tüm unsurların kapsamlı olarak dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Bu değerlendirme, dava konusu markaların ayırt edici ve esas unsurlarının görsel, işitsel ve kavramsal açılardan karşılaştırmasını da içermelidir.

Bu kapsamda  Belçika Mahkemesi ‘EL BNINA’, ‘EL BENNA’ ve ‘EL BAINA’ kelimelerini, dava konusu iki topluluk markasının ve Benelux markasının esas unsurları olarak belirlemiştir. Bu kelimeler görsel olarak belirgin düzeyde benzer olmakla beraber, telaffuz/işitsel ve kavramsal açıdan davalıların iddiasına ve sundukları belgelere göre birbirlerinden oldukça farklıdır. Dolayısıyla değerlendirmede işitsel ve kavramsal tespitler de dikkate alınmalıdır, aksi takdirde sadece görsel açıdan yapılacak değerlendirme, tüm unsurların bir bütün olarak dikkate alınmadan yapıldığı, eksik bir değerlendirme olacaktır.

Sonuç olarak Genel Mahkeme, Belçika Mahkemesi’nin sorusuna; “aynı ve benzer ürünleri içeren ve esas unsurlarının Latin ve Arapça dillerindeki kelimelerin görsel olarak benzer olduğu markaların karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde; bu topluluk markalarının hitap ettiği tüketici kitlesinin yazılı Arapça bilgisine sahip olduğu düşünüldüğünde, söz konusu Arapça kelimelerin telaffuz ve anlamları da birlik üyesi mahkemelerce dikkate alınmalıdır” cevabını vermiştir. Mahkeme’ye göre bu cevap zaten 207/2009 sayılı Tüzüğün lafzından ve önceki tarihli içtihatlardan kaynaklanmakta olup, ayrıca Avrupa Birliği Temel Haklar Sözleşmesi hükümlerini incelemeye gerek kalmamıştır.

Gülcan Tutkun Berk

Haziran 2015

gulcan@gulcantutkun.av.tr

Dipnotlar:

[1]A Community trade mark shall confer on the proprietor exclusive rights therein. The proprietor shall be entitled to prevent all third parties not having his consent from using in the course of trade:

  1. a)      any sign which is identical with the Community trade mark in relation to goods or services which are identical with those for which the Community trade mark is registered;
  2. b)      any sign where, because of its identity with, or similarity to, the Community trade mark and the identity or similarity of the goods or services covered by the Community trade mark and the sign, there exists a likelihood of confusion on the part of the public; the likelihood of confusion includes the likelihood of association between the sign and the trade mark;

…’

Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin 16 Haziran 2015 Tarihli “TEFLON” Kararı (T-660/11)

tEFLON resim

Son yıllarda ülkemizde Anayasa Mahkemesi 556 sayılı KHK’nın bazı maddelerini, özetle temel hakların KHK ile düzenlenemeyeceği gerekçesiyle iptal etmektedir. İptal edilen bu maddeler arasında, mülkiyet hakkının KHK ile kısıtlanamayacağından hareketle, 556 sayılı KHK’nın 42/c maddesi de yer almaktadır.[1] Ancak, her ne kadar 556 sayılı KHK’nın 42/c maddesinin iptali ile “bir markayı haklı neden olmaksızın 5 yıl süreyle kullanmamak” bir hükümsüzlük nedeni olmaktan artık çıkarılmış olsa da, KHK’nın 14. maddesinde 5 yıl süreyle bir markayı kullanmamak halen bir “iptal” nedenidir ve bu maddeye dayanarak mahkemelerde iptal davası hâlihazırda açılabilmektedir. Bu yazı konusu Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin 16 Haziran 2015 tarihli kararında, “bir markanın 5 yıl süreyle kullanılmaması” olgusunun tespiti için yapılan yargılamada hangi noktaların ele alındığını sizlerle paylaşmak istedik.

Öncelikle, olayın OHIM aşamasının tarihçesi şu şekildedir:

  • 24 Temmuz 2007 tarihinde Almanya merkezli Polytetra GmbH,

“POLYTETRAFLON

kelime markasının topluluk markası olarak tescili için başvuruda bulunmuştur. Başvuru, 1. sınıfta “Sanayide, bilim sahasında kullanılan kimyasallar, işlenmemiş plastikler, sanayide kullanılan yapıştırıcılar”, 11. sınıfta “ısıtıcılar, radyatörler, aydınlatma, ısı, buhar, pişirme, kurutma, soğutma, su sağlama ve sıhhi tesisat aletleri”, 17. sınıfta “Kauçuk, gütaperka, lastik, asbest, mika veya bunlardan mamul toz, levha, çubuk ve folyo halinde yarı mamul sentetik malzemeler, yalıtım, dolgu ve tıkama malzemeleri, yalıtım amaçlı kullanılan boyalar, yalıtım için kumaşlar, yalıtım amaçlı bantlar, yalıtım için örtüler,  derz dolguları, contalar, lastikten, plastikten veya kauçuktan mamul bükülebilir borular, hortumlar, boru kılıf ve rakorları; tekstilden hortumlar, madeni olmayan boru kılıfları ve rakorları, hortum rakorları, taşıtlar için radyatör hortumları”, 40. sınıf “malzeme işlenmesi hizmetleri” için yapılmıştır.

  • Başvuru 25 Şubat 2008 tarihli Resmi Marka Bülteni’nde yayınlanmıştır.
  • 23 Mayıs 2008 tarihinde ABD merkezli EI du Pont de Nemours and Company şirketi, başvuruya itiraz etmiştir. İtiraz dayanağı olarak daha önceden aynı sınıflar için topluluk markası olarak tescilli

TEFLON

kelime markası gösterilmiştir. İtiraz gerekçesi olarak 207/2009 sayılı Tüzüğün 8/1(b), 8/2(c) ve 8/5 maddeleri gösterilmiştir.

  • OHIM İtiraz Bölümü, itirazı 14 Eylül 2010 tarihinde reddetmiştir. İtiraz Bölümü’ne göre markalar her ne kadar aynı sınıftaki mallar ve hizmetleri içerse de, görsel, işitsel olarak çok düşük düzeyde benzerdir, kavramsal olarak da farklıdır, dolayısıyla karıştırılma ihtimali bulunmamaktadır. Yine her ne kadar itiraz sahibi firma EI du Pont, markasının içerdiği bazı mallar için tanınmış marka olduğunu ispatlamış olsa da, itirazın Tüzüğün 8/5 maddesine göre kabulü mümkün olmamıştır, zira bu maddenin uygulanması için ön koşul olan markalar arası “benzerlik” mevcut değildir.
  • EI du Pont, itiraz red kararı üzerine 15 Kasım 2010 tarihinde OHIM Temyiz Kurulu’na başvurmuştur.
  • OHIM Temyiz Kurulu, 29 Eylül 2011 tarihli dava konusu kararı ile İtiraz Bölümü’nün kararını kaldırarak itirazı kabul etmiş ve marka tescil başvurusunun reddine karar vermiştir. OHIM Temyiz Kurulu, önceki tescilli markanın dünya çapında çok tanınmış bir marka olduğunu yinelemiş ve İtiraz Bölümü’nün aksine itiraz konusu markaların birbiri ile benzer olduğunu tespit etmiştir. Kurul’a göre, markaların işitsel ve görsel açıdan bazı farklılıkları, içerdikleri malların aynılığı ya da çok yüksek düzeydeki benzerliği dikkate alındığında dengelenmektedir ve bunun sonucunda da Tüzüğün 8/1 (b) anlamında bir karıştırılma ihtimali mevcuttur. Bu şartlar altında Kurul, itirazı ayrıca 8/2 (c) ve 5. bentlerine göre ayrıca inceleme gereği duymamıştır.

OHIM sürecinin bitmesi ile Polytetra GbmH dava açmıştır.

Dava süresince öncelikle tescilli markanın, tescil edildiği mallar için marka olarak kullanılmadığı iddiasına yönelik OHIM tarafından yapılan tespitler incelenmiştir. OHIM’e göre önceki tescilli markanın 1. sınıftaki “sanayide, bilim sahasında kullanılan kimyasallar, işlenmemiş plastikler, sanayide kullanılan yapıştırıcılar “, 11. sınıftaki ‘aydınlatma, ısıtma, buhar, pişirme, soğutma, kurutma, havalandırma ve sıhhi amaçlı cihazlar” ve 17. sınıftaki  ‘plastik borular, sanayide kullanılan işlenmiş plastikler” için marka olarak kullanıldığı ispatlanmıştır. Zira EI du Pont, polytetrafluoroethylene (PTFE) maddesini ürettiğini ve üçüncü kişilerce birçok son üründe kaplama maddesi olarak lisans ile kullanıldığını belgelemiştir. OHIM, başvurucu Polytetra GmbH’nın her ne kadar kaplama maddesi olarak kullanılsa da, son ürünlerde önceki tescilli markanın kullanılmadığı iddiasını ise, EI du Pont şirketinin ürününün 3.kişilerin son ürünlerinin yapısında ve kaplamasında bulunmasından dolayı tanım broşürlerinde ve reklamlarda önceki tescilli markanın ana unsur olarak gözüktüğü gerekçesiyle reddetmiştir.

Genel Mahkeme dosya kapsamında sunulan belgelerde yaptığı incelemede, OHIM’in önceki tescilli markasının 1. ve 17. sınıfta marka olarak kullanıldığına dair tespitini yeterince açık şekilde gerekçelendirilemediğini ayrıntılı olarak analiz etmiştir. Bu noktada Mahkeme, görevinin sadece OHIM tespitlerinin doğru gerekçelendirilip gerekçelendirmediğinin tespit etmek olduğunu, topluluk markası olarak tescil edilme konusunda OHIM’in karar vereceğini, Mahkemenin 207/2009 sayılı Tüzük ile OHIM’e verilen görevleri yerine getiremeyeceği ayrıca hatırlatılmıştır. Bu hatırlatma kapsamında somut olayda, OHIM’ın önceki tescilli markanın tescil edildiği mallar için marka olarak kullanıldığı konusunun denetime elverişli şekilde ve yeterince açık şekilde gerekçelendirilemediği tespit edilmiştir. Keza başvurucu şirket Polytetra Gmbh, önceki tescilli markanın içerdiği mallar için marka olarak kullanıldığına ilişkin olarak sunulan belgelerin tarih içermediğini sunulan belgelerin tarih içermediğini ve sektörde kullanıldığını göstermediğini hem OHIM sürecinde hem de dava da iddia etmiştir.

Tüzüğün 42. maddesine göre bir topluluk markası tescili için başvurana, itiraz dayanağı yapılan önceki tescilli markanın koruma bölgesinde, başvurusu yapılan markanın yayın tarihinden önceki 5 yıl boyuna kullanılıp kullanılmadığını ispatını talep etme hakkı tanınmıştır. Bu madde kapsamında yapılan taleplerde, 207/2009 Sayılı Tüzüğün Uygulanmasını Gösteren 2868/95 Sayılı Tüzüğün 22. maddesine göre delil olarak sunulan belgelerde, önceki tescilli markanın kullanımının yer, zaman, kapsam ve nitelik olarak ispatı aranır. Önceki tescilli markanın küçük çaplı ve yetersiz kullanımları, markasal kullanımın kapsamı içine girmezken, markanın bahse konu sektörde gerçek ve etkili kullanımı aranır. Bununla beraber büyük ticari başarılar veya işletmenin ticari stratejileri yahut büyük ölçekli ticari kullanımın da ispatı bu kapsamda beklenmemektedir. Bir markanın kullanımından, “sadece tescile bahşedilen hakkı koruma amaçlı göstermelik kullanım” dışında kalan, içerdiği mallar ve hizmetlerin kaynağını belirtmeye veya bu mallar ve hizmetler için ilgili koruma bölgesinde herkese yönelik ve açıkça bir pazar yaratmaya ve bu pazarı korumaya yönelik ana fonksiyonu yerine getirmesi beklenmektedir. Her olayda markanın gerçekten de ticari olarak kullanımı sunulan belgelerin bir bütün olarak incelenmesi ile tespit edilecektir. İhtimaller ve temenniler, dikkate alınması gereken ambalajlar, etiketler, fiyat listesi, kataloglar, faturalar fotoğraflar gazete reklamları gibi 2868/95 sayılı Tüzüğün 22. maddesi şartlarını taşıyan somut ve objektif deliller dışındadır.[2]

Somut olayda EI du Pont, karşı tarafın markanın kullanımının ispatı talebi üzerine önceki tescilli markasının tanınmışlığına ilişkin belgeler; yani PTFE ürünün özelliklerini gösteren bir tanıtım parçası, TEFLON markasının tarihçesi, 1998-2000 arasına ilişkin yılık satış rakamları, 2003-2006 arası verilen lisanslar, 2004-2007 arası reklam faaliyetleri ve harcamaları, teflon kelimesinin çeşitli dillerdeki sözlük anlamı, 2001-2006 yılları arasına ilişkin tüketici anketleri, dünya çapındaki satış ağı, kullanım kılavuzları, TEFLON markasının izinsiz kullanılmasına üzerine açılan davalarda verilen mahkeme kararları, OHIM’deki TEFLON markasının itirazları, reklamlar ve magazin haberleri sunmuştur.

Davada Tüzüğün 42. maddesine göre incelenecek önceki 5 yıllık sürenin başlangıcı olarak, topluluk markasının yayın tarihi 25 Şubat 2008 dikkate alınmıştır. Dolayısıyla 25 Şubat 2003-24 Şubat 2008 tarihi inceleme konusu yapılacaktır. Bölge olarak da AB üye devletleri dikkate alınmıştır.

Mahkeme, sunulan tüm belgeler dikkate alındığında OHIM markasının kullanıldığının ispat edildiği tespitini hatalı bulmamıştır. Ancak Mahkeme bu noktada başvurucu Polytetra GbmH firmasının, “önceki tescilli markanın sadece 1. sınıftaki hammaddeler için kullanıldığını ispat ettiğini, TEFLON markalı ürün kullanılarak 3.kişilece üretilen son ürünlerde başka markaların kullanıldığı dolayısıyla 11 ve 17. sınıflar için TEFLON markasının kullanıldığının ispat edilemediği” iddiasını değerlendirmeye almıştır. OHIM bu iddiaya karşılık nadir olmayan bazı hallerde, bir ürünün hem son ürüne ait, hem de tüketicilerin tercihini etkileyen hammaddesine ait 2 marka ile anılabileceğini, bu durumun literatürde “ingredient branding’” veya ‘sub-species of co-branding” olarak adlandırıldığı belirtmiştir. OHIM’e göre son ürünün hammaddesini oluşturması nedeniyle, TEFLON markası son ürün için bir “co-brand” durumu oluşturduğundan son ürün konusu mallar için de kullanıldığının ispat edildiği kabul edilmelidir. Zira birçok sektördeki firmaya verilen lisanslarla, lisans alan firmalar kendi markaları ile birlikte TEFLON markasının da ürün tanıtımlarında kullanılması konusunda yetkilendirilmiştir.

Mahkeme, hammadde için kullanılan bir markanın, hammaddenin kullanıldığı son ürün konusu mallar için de kullanılmış sayılıp sayılmayacağı sorusunda 2 noktanın dikkate alınması gerektiğine işaret etmiştir: Birincisi; tescilli hammadde markasının içerdiği malların, hammaddenin kullanıldığı son ürünün içerdiği mallar ile aynı sınıfa düşüp düşmediği noktası; ikincisi de markanın bir ürünün hangi işletmeden kaynaklandığını gösteren ana fonksiyonunun dikkate alınması noktasıdır.  Somut olayda EI du Pont, lisans vermek suretiyle son ürün üretmek üzere müşterilerine yapışmaz hammadde sağlamaktadır. Bu yapışmaz hammaddenin kullanıldığı son ürün, niteliği ve amacı itibariyle yapışmaz malzemeden farklıdır ve bu iki ürün aynı sınıfta yer almamaktadır ki bu sınıflar şimdiye kadarki içtihatlar ışığında keyfi olarak bölünemez.[3] Bu nedenle, hammadde için tescilli bir markanın, 3. kişiye ait son ürün konusu mallar için de kullanıldığı sonucuna varılamaz. Bu açıdan Mahkemeye göre OHIM’ın TEFLON markasının son ürün konusu mallar için de kullanıldığının ispat edildiğine ilişkin tespiti hatalıdır. Diğer açıdan da,  3.kişiler ürünlerinde malzeme/hammadde olarak EU du Pont şirketinin ürettiği TEFLON markalı hammaddeyi kullandıklarına işaret ettikleri, ancak bu durumun iki işletmenin ürünleri arasında bir bağlantıyı kurmak anlamına gelmediği tespit edilmiştir. Her ne kadar EI du Pont firması, son ürünü tanımlamak üzere TEFLON markasının da etkin şekilde kullanıldığına yani “co-branding” durumu oluştuğuna dair örnek ifadeler (‘Valves coated with TEFLON non-stick resin’, ‘TEFLON brand resin’, ‘Wear resistance with TEFLON fluoropolymer’, ‘Valves lined with TEFLON industrial coatings’ or ‘I cook with pans that have TEFLON coating’ gibi) sunsa da, Mahkeme’ye göre somut olayda son ürüne bağlı olarak gösterilen önceki tescilli marka, son ürünü değil son ürünün hammaddesinin/malzemesinin EI du Pont firmasından kaynaklandığını göstermek için kullanılmaktadır. TEFLON markasının bu tarz bir kullanımı, son ürün markasından beklenen ana fonksiyon yerine getirmemektedir. TEFLON markası kullanılan malzeme/hammadde için, lisans alan 3.kişinin markası ise bahse konu farklı sınıfta yer alan son ürün için marka fonksiyonunu yerine getirmektedir. Somut olaydaki “co-branding” olarak tespit edilen durum, son ürün üreticisinin tüketicileri bilgilendirme ve ikna etmek amaçlı bir pazarlama stratejisidir. Dolayısıyla Mahkeme, OHIM’in 3.kişilerin son ürünleri için TEFLON markasının kullanıldığının ispat edildiği tespitini yerinde bulmamıştır.

Sonuç olarak, Mahkeme dava konusu OHIM kararını yerinde bulmadığından iptaline karar vermiştir.

Mahkemenin TEFLON markasının,  1. sınıf için kullanıldığının ispat edildiği ancak 11 ve 17. sınıflar için marka olarak kullanıldığının ispat edilemediği konusundaki değerlendirmeleri, gerçekten de “markanın kullanma” mevzuuna ilişkin somut ve objektif bakış açısı itibariyle kanımca değerlidir ve bu konuya ışık tutacak türdendir. Ancak karara bir bütün olarak bakıldığında, sadece 1. sınıftaki mallar için kullanıldığı ispat edilmiş olsa bile “çok tanınmış” bir TEFLON markası mevcutken, aynı veya benzer sınıflar için POLYTETRAFLON markasının tescilinin bir “karıştırılma ihtimali” yaratıp yaratmayacağı noktasında soru işaretlerinin ne ölçüde karşılandığının takdirini okuyucularımıza bırakıyoruz.

Gülcan Tutkun Berk

Haziran, 2015

gulcan@gulcantutkun.av.tr

 

[1] Anayasa Mahkemesi’nin 9.4.2014 tarihli 2013/147 E., 2014/75 K sayılı kararı, RG.24.7.2014/29070

[2] 13 Mayıs 2009 tarihli Schuhpark Fascies OHIM — Leder & Schuh (jello SCHUHPARK) karar, T‑183/08

[3] 3 Mayıs 2012 tarihli Conceria Kara OHIM — Dima (KARRA) karar, T‑270/10

AB Marka Hukuku ve OHIM Uygulaması Bağlamında Karıştırılma İhtimali Kavramı: Genel İlkeler ve Metodoloji

ohimfoto

 

Bu yazıda, AB Adalet Divanı içtihatları ve OHIM uygulaması çerçevesinde karıştırılma ihtimali konusundaki genel ilkelere ve konu hakkında OHIM’in inceleme metodolojisine yer vereceğiz.

Esasen yazı, oldukça geniş kapsamlı karıştırılma ihtimali kavramına dair AB hukuku / OHIM uygulaması çerçevesinde oldukça genel bir bakış mahiyetinde olup, yazı içeriğindeki bilgiler OHIM’in konu hakkındaki kılavuzunun ilgili bölümünden çeviri yapılarak aktarılmıştır. Yazıda değinilen ve karıştırılma ihtimali incelemesinde dikkate alınan mal/hizmetlerin benzerliği, markaların benzerliği, önceki markanın ayırt edici niteliği, vb. çeşitli konuların her biri hakkında OHIM’in ayrı ve detaylı inceleme kılavuzları mevcut olup, bu yazı kapsamında ilgili alt başlıkların detaylarına girilmemiş, sadece yazı başlığında belirtildiği bazı genel ilkeler ve konuyla ilgili OHIM metodolojisi aktarılmıştır.

1. Karıştırılma ihtimali kavramı:

 1.1 Giriş:

Ne Topluluk Marka Tüzüğünde (CTMR) ne de Direktifte karıştırılma ihtimalinin tanımına yer verilmiş veya “karıştırma” teriminin tam olarak neye atıfta bulunduğuna işaret edilmiştir. Bu nedenle de, “karıştırılma ihtimali” teriminin kesin anlamı çok sayıda tartışmanın ve davanın konusu olmuştur.

Bir süredir yerleşik hale gelmiş olan içtihada göre, temel olarak karıştırılma ihtimali kavramı aşağıdaki durumlarda ortaya çıkmaktadır:

  • Halk uyuşmazlık konusu markaları direkt olarak karıştırdığında;
  • Halk uyuşmazlık konusu markalar arasında bir bağlantı kurarak, mevzubahis mal/hizmetlerin aynı ticari kaynaktan veya iktisadi yönden bağlantılı teşebbüslerden kaynaklandığını varsaydığında (ilişkilendirilme ihtimali)

Sonraki markanın önceki markayı akla getirmesi durumu, tek başına, karıştırılma ihtimali teşkil etmemektedir.

Mahkemelerin ortaya koyduğu ilkeye göre, “kendiliğinden veya pazarda sahip olduğu ünden kaynaklı olarak yüksek ayırt ediciliğe sahip markalar, düşük ayırt ediciliğe sahip markalara kıyasla daha geniş korumadan yararlanırlar”.

Mahkemelerce ortaya konulduğu üzere karıştırılma ihtimali kavramı, tüketicilerin bilişsel davranışlarının ve satın alma alışkanlıklarının tamamen gerçekçi bir yansımasından ziyade hukuki bir kavramdır.

1.2 Karıştırılma ihtimali ve ilişkilendirilme ihtimali

Geçmişte, ilişkilendirilme ihtimalinin karıştırılma ihtimalinden daha geniş olduğu, şöyle ki, ilişkilendirilme ihtimalinin, sonraki markanın önceki markayı akla getirmekle birlikte tüketicinin mal/hizmetlerin aynı ticari kaynağa ait olduğunu düşünmedikleri durumları da kapsadığı tartışıldığından[1], bu iki kavramın ayrımının çözüme kavuşması gerekmektedir.

Sabel kararında Mahkeme, ilişkilendirilme ihtimalinin, karıştırılma ihtimaline bir alternatif olmadığını, sadece onun kapsamını tanımlamaya hizmet ettiğini ifade etmiştir. Dolayısıyla, karıştırılma ihtimalinin varlığı için, kaynak konusunda karıştırmanın varlığı zorunludur.

Canon kararında (parag. 29-30) Mahkeme aşağıdaki ifadelerle kaynak konusundaki karıştırmanın kapsamını açıklığa kavuşturmuştur:

… halkın, ihtilaf konusu mal ve hizmetlerin aynı işletmeden, ya da duruma göre, iktisaden birbirine bağlı işletmelerden geldiğini düşünebilmesi riskinin mevcut olması, karıştırılma ihtimalini ortaya çıkarır… halkın, mal ve hizmetlerin aynı işletmeden, ya da duruma göre, iktisaden birbirine bağlı işletmelerden geldiğine inanabileceğine dair bir izlenim yoksa, böyle bir ihtimal söz konusu değildir.

Görüldüğü üzere, karıştırılma ihtimali iktisaden bağlantılı işletmeleri de kapsar şekilde, ticari kaynağa ilişkin bir karıştırmayla ilgilidir. Önemli olan, halkın söz konusu mal veya hizmetlerin kontrolünün tek bir işletmenin elinde olduğuna inanmasıdır. Mahkeme, karıştırılma ihtimali bağlamında iktisaden bağlantılı işletmeler kavramına bir yorum getirmemiş olmamakla birlikte, mal/hizmetlerin serbest dolaşımı bağlamında bu konuyu yorumlamıştır. “Ideal Standard” kararında Mahkeme,

… Birkaç durum mevcuttur: aynı işletme, lisans alan, aile şirketi, aynı grup bünyesindeki alt kuruluş, veya münhasır distribütör tarafından dolaşıma sokulan ürünler

            … Bahsedilen tüm durumlarda, kontrol tek bir kuruluşun elindedir: alt kuruluş tarafından dağıtıma sunulan ürünlerde kontrol şirketler grubunda; distribütör tarafından pazarlanan ürünlerde üreticide; lisans alan tarafından pazarlanan ürünlerde lisans verendedir. Lisans durumunda, lisans veren, lisans alanın kendi talimatlarına uyması ve buna riayet edeceğini tasdik etme olanağı verecek sözleşme hükümleriyle, lisans alanın ürünlerinin kalitesini kontrol edebilir. Markanın garanti edeceği kaynak aynıdır: kaynak üreticiye ilişkin olarak değil, üretimin kontrol noktasına ilişkin olarak tanımlanır. (C-9/93, ‘Ideal Standard’, 22/06/1994, parag. 34 ve 37)

Sonuç olarak, tüketicinin ilgili mal veya hizmetlerin marka sahibinin kontrolü altında pazarlandığını sanması durumunda ekonomik bağlantı varsayılır. Bu kontrolün varlığı, aynı şirketler grubuna bağlı işletmeler söz konusu olduğunda ve lisans, ticari satış veya distribütörlük sözleşmelerin yanı sıra tüketicinin, marka sahibinin rızası halinde markanın kullanımının mümkün olduğunu farzedeceği herhangi bir durumda kabul edilir.

Yukarıda belirtilen ana hususlar bağlamında, Mahkeme, karıştırılma ihtimalinin, tüketicilerin markaları direkt olarak karıştırdığı veya çekişme konusu işaretler arasında bağlantı kurduğu ve markalar altında sunulan mal/hizmetlerin aynı işletmeden veya iktisaden bağlantılı işletmelerden geldiğini sandığı durumları kapsadığını kabul etmiştir.

Dolayısıyla, eğer sonraki marka sadece önceki markayı akla getiriyor, ancak tüketici bu markaların aynı ticari kaynağa ait olduğunu sanmıyorsa, bu durum karıştırılma ihtimali teşkil etmemektedir.

1.3 Karıştırılma ihtimali ve arttırılmış ayırt edicilik

Önceki markanın ayırt ediciliği, karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde önemli bir etmen olarak kabul edilmektedir. Mahkemenin vardığı temel kararlar:

  • önceki markanın ayırt ediciliği ne kadar yüksekse, karıştırılma ihtimali o kadar fazla olacaktır. (‘Sabel’, para. 24)
  • kendiliğinden veya pazarda sahip olduğu ünden kaynaklı olarak yüksek ayırt ediciliğe sahip markalar, düşük ayırt ediciliğe sahip markalara kıyasla daha geniş korumadan yararlanırlar. (‘Canon’, para. 18)

Bu kararların bir sonucu da şudur ki, ayırt ediciliği çok yüksek bir önceki marka ileri sürüldüğünde, mal/hizmetler arasındaki benzerlik düzeyi düşük dahi olsa, uyuşmazlığa konu markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu sonucuna varılabilir. (bkz. 21/03/2002, C-292/00, ‘Davidoff’ davasındaki Hukuk Sözcüsü (Advocate General) görüşü, para. 48)

1.4 Karıştırılma ihtimali: maddi mesele ve hukuki mesele

Karıştırılma ihtimali kavramı, tüketicinin bilişsel davranışını ve satın alma alışkanlıkları hakkında bilgi veren rasyonel kararlar veya duygusal tercihlere ilişkin sadece maddi bir değerlendirme olmaktan ziyade bir hukuki kavramdır. Bu nedenle, karıştırılma ihtimali değerlendirmesi hem hukuki hem de maddi meselelere bağlıdır.

1.4.1 Vakıa ve hukuk- mal/hizmetlerin ve işaretlerin benzerliği

Karıştırılma ihtimalinin tespiti için ilgili faktörlerin belirlenmesi ve bunların var olup olmadığı bir hukuki meseledir, şöyle ki, bu faktörler ilgili mevzuat, yani CTMR ve dava hukuku (içtihat) ile belirlenmiştir.

Örneğin, CTMR 8(1) maddesi hükmü, mal/hizmetlerin aynılığı veya benzerliğini karıştırılma ihtimalinin bir koşulu olarak belirlemektedir. Bu koşulun sağlanıp sağlanmadığının değerlendirilmesi için gerekli olan ilgili faktörler de ayrıca bir hukuki meseledir. Mahkeme, mal/hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde aşağıdaki faktörleri ortaya koymuştur (bkz. C-39/97, ‘Canon’):

  • Mal/hizmetlerin doğası (tabiatı)
  • Kullanım amacı
  • Kullanım şekli, metodu
  • Birbirini tamamlayıcı olup olmadıkları
  • Birbiriyle rekabet halinde veya birbirine ikame edilebilir olup olmadıkları
  • Dağıtım kanalları/ satış noktaları
  • İlgili halk (tüketici) kesimi
  • Mal/hizmetlerin olağan, alışıldık kaynağı

Tüm bu faktörler hukuki kavramlardır ve bunların değerlendirilmesine dair kriterlerin belirlenmesi ayrıca hukuki bir meseledir. Ancak, belirli bir olayda mal/hizmetin “doğası”nın saptanabilmesi için gerekli hukuki kriterin var olup olmadığı ve ne ölçüde var olduğu bir maddi meseledir.

Örnek vermek gerekirse, yemeklik yağ ile petrol esaslı yağlama yağları ve greslerin tümü yağ esası içermesine rağmen aynı tabiata sahip değildir. Yemeklik yağ, insan tüketimine yönelik yiyecekler, yemekler için kullanılırken, yağlama yağı ve gresler makinelerin yağlanması amacıyla kullanılmaktadır. Mal/hizmetlerin benzerliği analizinde mal/hizmetin “doğası” nın ilgili bir faktör olarak göz önüne alınması bir hukuki meseledir. Diğer yandan, yemeklik yağların insan tüketimine yönelik yemekler için ve yağlama yağları ile greslerin makineler için kullanıldığını söylemek maddi bir meseledir.

Benzer şekilde, işaretlerin benzerliğine gelince, CTMR 8(1) maddesi hükmü, işaretlerin aynılığını veya benzerliğini karıştırılma ihtimalinin bir koşulu olarak belirlemektedir. İşaretler arasındaki kavramsal çakışmanın onları CTMR anlamında benzer kılabileceği bir hukuki mesele iken, örneğin “fghryz” kelimesinin İspanyol tüketicisi için herhangi bir anlamı bulunmadığı maddi bir meseledir.

1.4.2 Vakıa ve hukuk- kanıt

Yayına itiraz işlemlerinde, taraflar iddialarını ve gerekli hallerde, örneğin mal/hizmetlerin benzerliği gibi argümanlarını destekleyici vakıaları kanıtlamak zorundadır. Bu, itiraz işlemlerinde Ofisin (OHIM’in) incelemesinde taraflarca sunulan vakıalar, kanıtlar ve argümanlarla sınırlı olduğunu belirten CTMR 76(1) maddesi hükmünün bir sonucudur.

Bu nedenle, yukarıdaki örnekte, benzerlik iddiasının dayandığı vakıaları ve destekleyici kanıtları sunmak itiraz sahibinin yükümlülüğündedir. Örneğin, aşınmaya dayanıklı dökme demir ile tıbbi implantların karşılaştırılacağı bir durumda, aşınmaya dayanıklı dökme demirin fiilen medikal implantlarda kullanılıp kullanılmadığı sorusunu cevaplamak Ofis’in elinde değildir. Bunun itiraz sahibince kanıtlanması gerekmektedir. (OHIM Temyiz Kurulu, 14/05/2002, R 0684/2000-4, ‘Tinox’ kararı)

Karıştırılma ihtimali veya mal/hizmetlerin benzerliği gibi hukuki kavramların başvuru sahibi tarafından kabulü konuyla alakasızdır. Bu yönde bir kabul, Ofis’in söz konusu kavramları analiz etme ve bunlar hakkında karar verme yükünü ortadan kaldırmamaktadır. Bunda CTMR 76(1) maddesine aykırılık da bulunmamaktadır, zira ilgili madde hükmü Ofis’i sadece vakıalar, kanıt ve argümanlar yönünden bağlamakta olup, bunlara dair hukuki değerlendirmeyi kapsamamaktadır. Dolayısıyla, taraflar hangi vakıaların kanıtlanıp kanıtlanmadığı konusunda hemfikir olabilirler, ancak bu vakıaların mal/hizmetlerin benzerliği, işaretlerin benzerliği ve karıştırılma ihtimali gibi ilgili hukuki kavramların varlığını ortaya koymak için yeterli olup olmadığını belirleyemezler.

CTMR 76(1) maddesi, Ofis’in halihazırda mahut ya da iyi bilinen veya genel olarak erişilebilir kaynaklardan öğrenilebilecek vakıa ve gerçekleri (örneğin PICASSO’nun AB tüketicileri tarafından ünlü İspanyol ressam olarak tanınacağı gerçeği) kendi inisiyatifiyle göz önüne almasına engel teşkil etmemektedir. Bununla birlikte Ofis, yeni vakıa ve argümanları resen aktaramaz. (örneğin, önceki markanın bilinirlik düzeyi ve tanınmışlığı, vb.)

İlaveten, bazı markalar kapsadıkları mal ve hizmetler için günlük hayatta jenerik terimler olarak kullanılsa dahi, bu husus (Ofis tarafından) asla bir vakıa olarak alınmamalıdır. Diğer bir ifade ile, markalardan asla jenerik bir terimmiş veya mal / hizmet kategorisiymiş gibi bahsedilmemeli veya bu şekilde yorumlanmamalıdır. Örneğin günlük hayatta halkın bir bölümünün yoğurttan bahsederken ‘X’ e atıfta bulunması (‘X’ yoğurtlar için bir markadır), (Ofis’in) ‘X’ i yoğurtlar için jenerik bir terim olarak kullanmasına yol açmamalıdır.

2. Karıştırılma ihtimalinin tespitinde dikkate alınan faktörlerin değerlendirilmesi

Bu bölümde karıştırılma ihtimalinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde incelenen çeşitli faktörler ve bu faktörlerin karşılıklı etkileşimi açıklanacaktır.

2.1 İlgili zaman dilimi

Karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde ilgili zaman dilimi, (yayına) itiraz hakkındaki kararın alındığı tarihtir.

İtiraz sahibi, önceki markanın arttırılmış ayırt ediciliğe sahip olduğu iddiasına dayanmışsa, bu koşulun CTM başvuru tarihinde (ya da rüçhan tarihinde) veya öncesinde gerçekleşmiş olması ve karar tarihinde de bu koşulun yerine getirilmiş olması zorunludur. Ofis uygulaması, aksi yönde bir emare bulunmaması halinde durumun bu şekilde olduğunu varsaymak şeklindedir.

Eğer başvuru sahibi, önceki (itiraza dayanak olan) markanın azalmış koruma kapsamı (zayıflığı) argümanına dayanmışsa, ilgili zaman dilimi sadece kararın verildiği tarihtir.

2.2 Ofisin metodolojik yaklaşımı

Mahkeme, ‘Sabel’ kararının 23. paragrafında, aşağıdaki hususları ifade etmiştir:

… çekişme konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğine ilişkin genel değerlendirme, markaların ayırt edici ve baskın unsurlarını göz önünde bulundurarak, markaların bütünüyle bıraktıkları izlenime dayalı olarak yapılmalıdır. Direktif’in 4(1)(b) ma ddesinin “… halkın bir bölümünde karıştırılma ihtimali bulunması …” şeklindeki lafzı, ilgili mal ve hizmetlerin ortalama tüketicilerinin markalara ilişkin algısının, karıştırılma ihtimaline ilişkin genel değerlendirmede belirleyici rol oynadığını göstermektedir. Ortama tüketici genellikle markayı bir bütün olarak algılar ve çeşitli detaylarını analiz etmeye girişmez.

Diğer bir anlatımla, karıştırılma ihtimalinin bulunup bulunmadığı, birbirine bağlı olan çeşitli faktörlerin toplu olarak, geniş çaplı değerlendirilmesine (global assessment) bağlıdır. Bu faktörler şunları içermektedir: (i) mal ve hizmetlerin benzerliği, (ii) işaretlerin benzerliği, (iii) çekişme konusu işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurları, (iv) önceki markanın ayırt ediciliği, (v) ilgili tüketici

Karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde ilk basamak bu faktörlerin incelenmesidir. İkinci basamak ise birbirini tamamlayabilen veya telafi edebilen ve özel durumlara bağlı olarak çeşitli derecelerde bağıl öneme sahip olan bu faktörleri tarttıktan sonra karıştırılma ihtimali sonucuna ulaşılan müstakil bir ‘Genel Değerlendirme’de bu faktörlerin ilgisinin, ilişkisinin belirlenmesidir.

Bu bağlamda OHIM’in metodolojisi, faktörlerin değerlendirilmesini, markaların “karıştırılabilecek derecede benzer” olup olmadığına dair tek bir değerlendirme ile harmanlayan yaklaşımlardan farklılaşmaktadır. Bu farklılık, ilke olarak, çeşitli yollarla ulaşılabilecek nihai ‘genel değerlendirmeyi’ etkilememelidir.

2.3 Mal ve hizmetlerin karşılaştırılması

Mal/hizmetlerin benzerliği ve/veya aynılığı, karıştırılma ihtimali sonucuna varabilmek için olmazsa olmaz koşullardan birisidir.

Mal/hizmetler arasında herhangi bir benzerlik bulunmuyorsa, karıştırılma ihtimaline ilişkin inceleme bu aşamada sona erer. Aksi durumda, en azından belli düzeyde bir benzerlik varsa, diğer faktörlerin incelenmesine devam edilir.

2.4 İşaretlerin karşılaştırılması

İşaretler arasında en azından belli düzeyde benzerlik bulunması da karıştırılma ihtimali sonucuna varabilmek için gerekli bir koşuldur. İşaretlerin karşılaştırılması, bunların görsel, işitsel ve/veya kavramsal özelliklerinin geniş çaplı bir değerlendirmesini içermektedir. Bu üç husustan yalnızca birisinde benzerlik bulunması halinde işaretlerin benzer olduğu kabul edilmektedir. İşaretlerin benzerliğinin karıştırılma ihtimali sonucuna ulaşmak için yeterli olup olmadığı, karıştırılma ihtimaline ilişkin genel değerlendirmede ele alınmaktadır.

İşaretlerin, ancak üç husustan (görsel, işitsel, kavramsal) hiçbirisinde benzerlik bulunmaması durumunda benzer olmadığı (dissimilar) kabul edilmektedir.

İşaretler arasında herhangi bir benzerlik bulunmuyorsa, karıştırılma ihtimaline ilişkin inceleme bu aşamada sona erer. Aksi durumda, en azından belli düzeyde bir benzerlik varsa, diğer faktörlerin incelenmesine devam edilir.

2.5 Markaların ayırt edici ve baskın unsurları

Çekişme konusu markalara ilişkin genel değerlendirme, özellikle, markaların ayırt edici ve baskın unsurlarını göz önünde bulundurarak, markaların bütünüyle bıraktıkları izlenime dayandırılmalıdır.

2.6 Önceki markanın ayırt ediciliği

İtiraz sahibinin açık bir şekilde, önceki markanın yoğun kullanım veya bilinirliğe binaen, özellikle ayırt edici olduğunu iddia etmesi durumunda, bu iddia incelenir ve değerlendirilir.

2.7 İlgili tüketici- dikkat düzeyi

İlgili tüketici, karıştırılma ihtimalinin diğer unsurlarının (örneğin, mal ve hizmetlerin karşılaştırılması, işaretlerin karşılaştırılması, ayırt edicilik değerlendirmesi) değerlendirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca, karıştırılma ihtimali sonucuna ulaşmak için olumlu veya olumsuz yönde etki eden faktörlerden birisi, ilgili tüketicinin dikkat düzeyidir.

2.8 Diğer argümanlar, genel değerlendirme ve sonuç

Genel değerlendirmede,

  • karıştırılma ihtimali değerlendirmesi ile alakalı diğer faktörler ve ilkeler (marka ailesi, birlikte var olma, mal/hizmetlerin satın alınma yöntemi gibi) ortaya konur ve değerlendirilir;
  • karıştırılma ihtimali hakkında bir karara varabilmek için birbirine bağlı olan, birbirini tamamlayabilen veya telafi edebilen tüm faktörlerin bağıl önemleri değerlendirilir. Örneğin, marka, mal ve hizmetlerden bazıları için ayırt edici olup, diğerleri için ayırt edici olmayabilir, ve bu nedenle, karıştırılma ihtimali, sadece önceki markanın ayırt edici görüldüğü mal ve hizmetler bakımından ortaya çıkabilir.

Görüldüğü üzere, karıştırılma ihtimali, sadece markaların benzerliği, malların benzerliği veya tüketici davranışları hakkında mekanik bir değerlendirme olmayıp, birbiriyle karşılıklı etkileşim içinde olan pek çok faktörün somut olaydaki bağıl önem ve etkileri de kapsayan geniş çaplı bir değerlendirme gerektiren hukuki bir değerlendirmedir. İnceleme metodu anlamında da, OHIM kararlarında bu faktörlerin her biri kararlarda ayrı başlıklar altında değerlendirilmekte, son olarak bu faktörlerin hepsi tartılmak suretiyle yapılan genel değerlendirme neticesinde karıştırılma ihtimali bulunup bulunmadığı yönünde bir sonuca ulaşılmaktadır. Ülkemizde ise, bu yönde bir sistematik yerine çoğunlukla karıştırılma ihtimali için varlığı zorunlu olan iki koşula, yani markaların ve mal/hizmetlerin benzerliğe odaklanılmak suretiyle sonuca ulaşılmakta, diğer koşullar kararlarda yeteri kadar analiz edilmemektedir.

H. Tolga Karadenizli

Haziran 2015

karadenizlit@gmail.com

 

Kaynak : OHIM Guidelines, Part C: Opposition, Section 2: Identity and Likelihood of Confusion, Chapter 1: General principles and methodology (https://oami.europa.eu/tunnel-web/secure/webdav/guest/document_library/contentPdfs/law_and_practice/trade_marks_practice_manual/WP/Part-C/02-part_c_opposition_section_2/part_c_opposition_section_2_chapter_1_general_principles_and_methodology/part_c_opposition_section_2_chapter_1_general_principles_and_methodology_en.pdf)

 

[1] Kavram Benelüks dava hukukundan gelmiş ve diğerlerinin yanı sıra, tanınmış olmayan markalara uygulanmıştır.

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Tebliğ Çağrısı – 2. Fikri Mülkiyet Hukuku Uluslararası Sempozyumu ve 2. Ticaret Hukuku Uluslararası Sempozyumu Düzenleniyor

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi oldukça genç bir eğitim kurumu olmakla birlikte, Fikri ve Sınai Mülkiyet Hukuku ve Ticaret Hukuku alanlarında oldukça iddialı hamleler yapmaktadır. (http://www.ybu.edu.tr/hukuk/)

Bu hamlelerden en önemlileri, fakültenin geçtiğimiz yıl Kasım ayında düzenlediği 1. Fikri Mülkiyet Hukuku Uluslararası Sempozyumu ve 1. Ticaret Hukuku Uluslararası Sempozyumu’dur. Kişisel olarak katılıp takip ettiğim 1. Fikri Mülkiyet Hukuku Uluslararası Sempozyumu’nun oldukça başarılı geçtiğini ve sempozyumda Türk akademisyenlerin yanısıra, yabancı akademisyenleri dinleme şansını bulduğumu özellikle belirtmek istiyorum.

Güzel haber şu ki, her iki sempozyumun ikincisi de, bu yıl 26 ve 27 Kasım 2015 tarihlerinde düzenlenecek. Aşağıda duyurularını göreceğiniz sempozyumlara dinleyici olarak katılmak için şu an oldukça erken bir tarih olsa da, sempozyumlarda Tebliğ sunmak isteyen akademisyen ve araştırmacılar için çalışmalara başlamanın vakti gelmiş durumda.

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin Tebliğ Çağrılarına aşağıda yer veriyoruz. Fakültenin IPR Gezgini’nden bu konuda duyuru yapmasını istemesinden biz çok memnun olduk, umarız tebliğ sunmak isteyecek birkaç araştırmacıya bu etkinliği duyurmuş ve bu yolla sempozyuma ufak da olsa katkıda bulunmuş oluruz.

Duyuru afişlerinin altında her iki sempozyum için talep edilen tebliğlere ilişkin detaylı açıklamaları da görebilirsiniz.

Umuyoruz ki her iki sempozyum da geçen yılkinden çok daha başarılı geçer ve ülkemiz Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Koruması alanında gelenekselleşmiş bir uluslararası etkinliğe sahip olur.

II. Fikri Mülkiyet Hukuku Uluslararası Sempozyumu Tebliğ Çağrısı AfişiII. Ticaret Hukuku Uluslararası Sempozyumu Tebliğ Çağrısı Afişi

TEBLİĞ ÇAĞRISI


“II. FİKRİ MÜLKİYET HUKUKU ULUSLARARASI SEMPOZYUMU”

(2015 – MARKA HUKUKU)


ANKARA, 27 KASIM 2015

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk fakültesi tarafından 27 Kasım 2015 tarihinde düzenlenecek olan II. Fikri Mülkiyet Hukuku Uluslararası Sempozyumunda, Sempozyumunun konusunu oluşturan “Marka Hukuku”na ilişkin tebliğ sunmak isteyen akademisyen ve araştırmacıların, hazırladıkları tebliğ özetlerini pdf formatında 10 Ağustos 2015 tarihine kadar commerciallaw@ybu.edu.tr adresine göndermeleri gerekmektedir. Seçilen tebliğler 1 Eylül 2015 tarihine kadar bildirilecektir. Sempozyumun kesinleşmiş programının 1 Ekim 2015 tarihine kadar duyurulması planlanmaktadır. 27 Kasım 2015 tarihinde Ankara’da yapılacak olan Sempozyumda sunulacak tebliğlerin tam metinlerinin 9 Kasım 2015 tarihine kadar iletilmesi gerekmektedir.

Gerek tebliğ özetleri gerek tebliğlerin tam metinleri hakem incelemesine tabi tutulacaktır. Sempozyumda sunulan tebliğlerin Ticaret ve Fikri Mülkiyet Hukuku (TFM) Dergisi yazım kurallarına uygun ve makale formatında hazırlanması gerekmektedir. Hakem incelemesi neticesinde uygun görülen tebliğ metinleri 2016 yılı içerisinde Ticaret ve Fikri Mülkiyet Hukuku (TFM) Dergisi’nde yayımlanacaktır.

Tebliğlerin Türkçe ve İngilizce dillerinde sunulacağı ve katılımcılar için Türkçe’den İngilizce’ye ve İngilizce’den Türkçe’ye simultane çevirinin de yapılacağı Sempozyum, konuyla ilgilenen akademisyen ve araştırmacıların katılımına açıktır. Konuşmacıların konaklama (en fazla 2 gece) ve ulaşım masrafları Yıldırım Beyazıt Üniversitesi tarafından karşılanacaktır.

Ayrıntılı bilgi için: commerciallaw@ybu.edu.tr

 

TEBLİĞ ÇAĞRISI

“II. TİCARET HUKUKU ULUSLARARASI SEMPOZYUMU”

(2015 – ANONİM ŞİRKETLERDE YÖNETİM)

ANKARA, 26 KASIM 2015

 

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından 26 Kasım 2015 tarihinde düzenlenecek olan II. Ticaret Hukuku Uluslararası Sempozyumunda, Sempozyumunun konusunu oluşturan “Anonim Şirketlerde Yönetim”e ilişkin tebliğ sunmak isteyen akademisyen ve araştırmacıların, hazırladıkları tebliğ özetlerini pdf formatında 10 Ağustos 2015 tarihine kadar commerciallaw@ybu.edu.tr adresine göndermeleri gerekmektedir. Seçilen tebliğler 1 Eylül 2015 tarihine kadar bildirilecektir. Sempozyumun kesinleşmiş programının 1 Ekim 2015 tarihine kadar duyurulması planlanmaktadır. 26 Kasım 2015 tarihinde Ankara’da yapılacak olan Sempozyumda sunulacak tebliğlerin tam metinlerinin 9 Kasım 2015 tarihine kadar iletilmesi gerekmektedir.

Gerek tebliğ özetleri gerek tebliğlerin tam metinleri hakem incelemesine tabi tutulacaktır. Sempozyumda sunulan tebliğlerin Ticaret ve Fikri Mülkiyet Hukuku Dergisi (TFM) yazım kurallarına uygun ve makale formatında hazırlanması gerekmektedir. Hakem incelemesi neticesinde uygun görülen tebliğ metinleri 2016 yılı içerisinde Ticaret ve Fikri Mülkiyet Hukuku Dergisi’nde (TFM) yayımlanacaktır.

Tebliğlerin Türkçe, İngilizce ve Almanca dillerinde sunulacağı ve katılımcılar için simultane çevirilerin de yapılacağı Sempozyum, konuyla ilgilenen akademisyen ve araştırmacıların katılımına açıktır. Konuşmacıların konaklama (en fazla 2 gece) ve ulaşım masrafları Yıldırım Beyazıt Üniversitesi tarafından karşılanacaktır.

Ayrıntılı bilgi için: commerciallaw@ybu.edu.tr

 

Önder Erol Ünsal

Haziran 2015

unsalonderol@gmail.com

Avrupa Birliği Marka Mevzuatı Değişiyor – Taslak Direktif ve Taslak Tüzük’le Getirilen Yeni Düzen

eulegislative

 

Anayasa Mahkemesi’nin 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini, anayasaya aykırılık gerekçesiyle birbiri ardına iptal etmesi, ülkemizde yeni bir marka mevzuatı hazırlanması veya mevcut KHK’yı kanuna çevirme gerekliliği tartışmalarını alevlendirmiştir. Ülkemizde marka mevzuatının güncelleştirilmesi tartışmaları, belirtilen nedenle gündeme gelmiş olmakla birlikte, Avrupa Birliği’nde aynı tartışmalar farklı bir nedenle uzun süredir gündemdedir.

IPR Gezgini’nin dikkatli takipçileri, Avrupa Birliği Marka Mevzuatı’nın güncelleştirilmesi çalışmalarıyla ilgili olarak Aralık 2013’te sitede yayınladığım iki yazıyı hatırlayacaktır:

  1. Avrupa Birliği Marka Rejimi Değişiyor mu? http://iprgezgini.org/2013/12/19/avrupa-birligi-marka-rejimi-degisiyor-mu/
  2. Avrupa Birliği Marka Rejimi Değişiyor mu? Avrupa Birliği Komisyonu’nun Taslak Direktif ve Tüzük Metinleri ve Değerlendirmesi (2) http://iprgezgini.org/2013/12/19/avrupa-birligi-marka-rejimi-degisiyor-mu-avrupa-birligi-komisyonunun-taslak-direktif-ve-tuzuk-metinleri-ve-degerlendirmesi-2/

Yukarıda bağlantılarına yer verilen iki yazıda belirtildiği üzere, Avrupa Birliği (AB) uzun süredir marka mevzuatını güncelleştirme çalışmalarını sürdürmektedir. Bu yazı kapsamında, AB Marka Reformu olarak da anılan mevzuat güncelleme çalışmalarından, çalışmalarda gelinen aşamadan ve öngörülen önemli değişikliklerden bahsedilecek ve okuyucularımızın konu hakkında özet biçimde de olsa bilgilenmesi sağlanmaya çalışılacaktır.

Avrupa Birliği üyesi ülkelerin marka mevzuatlarında yer alması zorunlu hususlar 2008/95 (eski 89/104) sayılı Direktif kapsamında düzenlenmiştir.

Topluluk Markası (CTM) sistemi ve OHIM marka incelemesine ilişkin hususlar ise 207/2009 (eski 40/94) sayılı Tüzük kapsamında yer almaktadır.

2008/95 (eski 89/104) sayılı Direktif ve 207/2009 (eski 40/94) sayılı Tüzük’le getirilen düzen 20 yılı aşkın süredir uygulama alanı bulmuştur ve geçen bu süre içerisinde her iki düzenlemenin eksik, aksayan veya güncellenmesi gereken yönleri anahatlarıyla ortaya çıkmıştır.

Mevcut iki düzenlemenin aksayan yönlerinin tespit edilmesi, AB marka mevzuatının Adalet Divanı kararları da dikkate alınarak güncellenmesi ve piyasa ihtiyaçlarına daha uygun hale getirilmesi amacıyla hazırlıklar yapılmıştır. Çalışmanın ana iskeleti Max Planck Enstitüsü tarafından 2009 – 2011 yılları arasında hazırlanan bir rapordur. OHIM, ulusal ofisler ve ilgili tüm taraflarla işbirliği içerisinde hazırlanan çalışma AB Marka Mevzuatının geleceğine yön verecektir.

2013 yılı içinde kamuoyunun bilgisine sunulan ilk taslaklar geçen iki yıllık süre içerisinde birçok değişiklik geçirmiş ve Haziran 2015’te taslaklar son halini almıştır.

Taslak Direktif’in son halinin:

http://data.consilium.europa.eu/doc/document/ST-9547-2015-ADD-2/en/pdf bağlantısından,

Taslak Tüzüğün son halinin ise:

http://data.consilium.europa.eu/doc/document/ST-9547-2015-ADD-1/en/pdf bağlantısından,

görülmesi mümkündür.

Her iki metin çok sayıda değişiklik içerdiğinden, bu yazı kapsamında Taslak Direktif’le getirilen önemli değişikliklere yer verilecek, Taslak Tüzük inceleme konusu yapılmayacaktır.

Okuyucularımızın her iki metnin de halen “Taslak” olduğunu dikkate alması ve bu yazının taslak metinlerin içeriğinin özetlenmesi amaçlı olduğunu unutmaması önemlidir. Buna ilaveten, yazı kapsamındaki değerlendirmelerin resmi bir çeviriye dayanmadığı, yazının bu satırlarının yazarının kendi yaptığı çeviriler esas alınarak hazırlanmış olduğu da dikkate alınmalıdır.

Taslak Direktifle getirilen önemli değişiklikler, aşağıda maddeler halinde sunulmaktadır:

  • Marka Tanımı

Taslak Direktif, marka tanımında yer alan “grafik gösterim” zorunluluğunu ortadan kaldırmaktadır.

Direktif’in bu haliyle yürürlüğe girmesi durumunda, grafik gösterimin sunulması marka olmanın şartlarından birisi olmaktan çıkacaktır. Bu durum geleneksel olmayan marka türlerinden bazılarının tesciline yönelik önemli zorluklardan birisini bertaraf edecektir.

Taslak hükümde, marka tanımı aşağıdaki şekli almaktadır:

“Bir marka, işaretin aşağıda sayılan şartları yerine getirmesi koşuluyla, kişisel isimleri dahil kelimeler, şekiller, sayılar, renkler, malların veya ambalajlarının şekilleri veya sesler başta olmak üzere her tür işaretten oluşabilir:

a- İşaretin, bir işletmenin mallarının veya hizmetlerinin diğer işletmelerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması.

b- İşaretin, yetkili makamların veya kamunun, marka sahibine sağlanan korumanın kesin konusunu anlamalarını sağlayabilecek şekilde sunulmuş olması.”

  • Mutlak Ret Nedenleri

Mutlak ret nedenlerini düzenleyen maddeye eklenen (i),(j),(k) ve (l) bentleri ile tescilli coğrafi işaretler, koruma altındaki geleneksel ürün isimleri, geleneksel şarapçılık terimleri ve tescilli bitki çeşidi isminden oluşan markaların tüm üye ülkelerce reddedileceği hükme bağlanmıştır.

Bu yolla, tescilli coğrafi işaretlere, bitki çeşidi isimlerine ve koruma altındaki geleneksel ürün isimlerine, geleneksel şarapçılık terimlerine daha etkin bir koruma sağlanacaktır.

  • Kötü Niyetle Tescil Edilen Markalar

Taslak Direktif Madde 4(3) kapsamında mutlak ret nedenleri ile ilgili olarak takip eden düzenlemeye yer verilmiştir:

“(3) Marka başvurusu, başvuru sahibi tarafından kötü niyetle yapılmış ise marka hükümsüz kılınmaya tabi olacaktır. Her üye ülke bu tip bir markanın tescil edilemeyeceği yönünde düzenleme de yapabilir.”

Taslak Direktif’e eklenen bu madde, önceki Direktif’te “may” kalıbı ile birlikte kullanılan, yani üye ülkelerin takdirine bırakılmış, kötü niyetli başvuru durumundaki hükümsüzlük halini, “shall” kalıbına, yani tüm üye ülkeler bakımından zorunlu bir hükümsüzlük nedeni haline getirmiştir.

  • İlana İtiraz Prosedürleri

Taslak Direktif’in, ilana itiraz konusunu düzenleyen 45. maddesinin 3. paragrafı kapsamında, ilana itiraz işlemleri sırasında, tarafların birlikte talepte bulunmaları halinde, taraflara sulh yoluyla uzlaşmaları için minimum 2 aylık süre verilmesi zorunluluğu hükme bağlanmıştır.

Buna ilaveten, ofisler nezdinde, etkin ve hızlı bir ilana itiraz prosedürü sağlamak tüm üye ülkeler bakımından zorunlu hale getirilmiştir.

OHIM uygulamasında ilana itiraz halinde, başvuru sahibinin tescil süresinin üzerinden 5 yıl geçmiş itiraz gerekçesi markaların kullanılmadığını öne sürerek itirazın reddedilmesini talep etme hakkı bulunmaktadır. İlana itiraz sahipleri bu tip durumlarda, itiraz gerekçesi markalarının kullanıldığını ispatlayamazsa itiraz reddedilmektedir.

Taslak Direktif’in 46. maddesi, ilana itiraz gerekçesi markaların Topluluk Markası olması halinde, bu uygulamayı tüm üye ülkeler bakımından zorunlu hale getirmektedir.

  • Ofislere Tescilli Markaları İdari Yollarla Hükümsüz Kılma Yetkisi Verilmesi

Taslak Direktif’in 47. maddesi ile tüm üye ülkelere, tescilli markaların ofis nezdinde hükümsüzlük veya iptalini sağlayacak idari prosedürler oluşturulması zorunluluğu getirilmektedir.

Bu yolla, tescilli markaların hükümsüzlük veya iptalinin sadece mahkemeler nezdinde uzun ve pahalı yollarla gerçekleştirilmesinin önüne geçilecek ve ofisler nezdinde daha hızlı, basit, ucuz ve etkili prosedürler oluşturulacaktır.

  • Marka Sahibinin Engelleyebileceği Kullanım Biçimleri

Bu hükme (yeni taslak Madde 10(3)(d)) eklenen bir bentle, “tescilli işareti ticaret unvanı veya şirket ismi veya bunların parçası olarak kullanmamın marka sahibince engellenebileceği” hükmü getirilmek istenmektedir.

Aynı maddeye eklenen (f) bendi ile “tescilli işareti, karşılaştırmalı reklamda Direktif 2006/114’e aykırı biçimde kullanma halinin marka sahibince engellenebileceği” hükmü getirilmektedir.

Taslak Direktif madde 10(5), Avrupa Birliği Adalet Divanının C-495/09 sayılı Philips-Nokia kararı sonrası endişelenen marka sahiplerinin sıkıntılarını gideren ve marka sahiplerinin kullanımı yasaklama hakkının kapsamını, serbest dolaşıma açılmamış transit mallar bakımından da güçlendiren bir düzenleme getirmiştir.

Avrupa Birliği Adalet Divanı, C-561/11 sayılı 21 Şubat 2013 tarihli “FCI” ön yorum kararı: 207/2009 sayılı Topluluk Marka Tüzüğü madde 9(1) uyarıca, bir topluluk markası sahibine tanınan, tüm üçüncü kişilerin kendi markasıyla aynı veya benzer işaretleri ticaret sırasındaki kullanımını engelleme hakkı, sonraki tarihli bir topluluk markasının sahibi olan üçüncü kişilere karşı da, sonraki tarihli topluluk markasını öncelikle hükümsüz kılma zorunluluğu olmaksızın, öne sürülebilir.”

Bu karar marka sahiplerini çok memnun etmemiş olsa gerek, Taslak Direktif’e takip eden madde eklenmiştir:

Marka sahiplerinin, tescilli markanın başvuru veya rüçhan tarihinden önceden elde edilmiş haklarına halel getirmeksizin, aşağıdaki durumlarda tescilli marka sahipleri, kendisinden izin almayan üçüncü kişilerin mallara veya hizmetlere işaretleri ilişkin kullanımlarını engellemeye yetkili olacaktır: ….. (Without prejudice to the rights of proprietors acquired before the filing date or the priority date of the registered trade mark, the proprietor of a registered trade mark shall be entitled to prevent all third parties not having his consent from using in the course of trade any sign in relation to goods or services where: ….)”

  • Ambalaj veya Diğer Araçların Kullanımıyla ilgili olarak Hazırlık Fiilerini Yasaklama Hakkı

Taslak Direktif madde 11 uyarınca, mallar üzerinde veya hizmetler için kullanılacak ambalajın, etiketlerin, güvenlik amaçlı veya orijinallik gösteren özellik veya cihazların, tescilli marka sahibinin haklarına tecavüz oluşturacağı riskinin ortaya çıkması halinde, tescilli marka sahibine bu tip unsurlar üzerinde markanın kullanılmasını yasaklama hakkı verilmektedir. Bu yolla, mallara uygulanmaları halinde tecavüz oluşturacakları açık olan, etiket, vb. araçların ele geçirilmeleri halindeki, yani tecavüz hazırlığı aşamasındaki hukuki durum belirlilik kazanacaktır.

  • Yeni Düzenlemeler

Direktif’in mevcut halinde yer almayan, devir, rehin, haciz, tasfiye gibi durumlara Taslak Direktifte kısa maddeler halinde yer verilmiş ve markaların bu tür işlemlere konu olabileceği belirtilmiştir.

Mevcut Direktif kapsamında detaylı biçimde düzenlenmemiş “kolektif markalar” hakkında Taslak Direktif kapsamında oldukça detaylı hükümler getirilmiştir.

  • Sınıflandırma

“IP Translator” kararı sonrası AB üyesi ülkeler bakımından öncelikli sorun haline gelen ve çözülmesi için büyük çaba sarf edilen, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları konusunda ve malların ve hizmetlerin sınıflandırılması alanında Taslak Direktif madde 40 kapsamında detaylı düzenlemeler getirilmiştir.

Düzenlemeye göre, başvuru sahipleri, mal ve hizmet listelerini, yetkili otoriteler ve tacirlerce yeterli kesinlik ve açıklıkta anlaşılabilecek terimleri kullanarak hazırlayacaktır, bu terimler seçilirken açık ve kesin olmaları koşuluyla Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıklarının kullanılması mümkündür, ayrıca sınıf başlığının kapsamı kullanılan ifadenin kelime anlamının kapsamıyla sınırlı olacak, ifadenin kelime anlamı kapsamına girmeyen malların veya hizmetlerin, sınıf başlığınca kapsandığı kabul edilmeyecektir.

Taslak hükümde, sınıflandırmanın yalnızca idari amaçlara hizmet ettiği, malların veya hizmetlerin sadece aynı sınıfta yer almaları nedeniyle benzer veya sadece farklı sınıflarda yer almaları nedeniyle benzemez olarak kabul edilemeyecekleri açık olarak belirtilmiştir.

Bu noktada, bir an için Taslak Tüzük’le getirilen paralel düzenlemeden bahsedilecektir:

Taslak Tüzük madde 28’e göre; “IP Translator” kararının verildiği 22/06/2012 tarihinden önce, Nicé sınıflandırmasının sınıf başlıkları kullanılarak başvurusu yapılmış CTM başvurularının sahiplerine, Tüzüğün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlayacak 6 ay içerisinde, sınıf başlıklarını kullanarak başvuru yaparlarken niyetlerinin sınıf başlığının kelime anlamı dışında kalan Nicé sınıflandırmasının alfabetik listesine dahil olan malları veya hizmetleri de kapsamak olduğunu belirtme hakkı sağlayacaktır. Taslak Tüzük maddesinin bu haliyle kabul edilmesi halinde, yukarıdaki düzenlemede öngörülen 6 aylık süre içerisinde, marka sahipleri, sınıf başlığı kullanarak başvuru yaparken mal veya hizmet listesi kapsamına girdiği niyetiyle başvuruyu gerçekleştirdikleri, ancak sınıf başlığının kelime anlamı dışında kalan malları veya hizmetleri açık olarak OHIM’e sunacaktır. OHIM de sicilinde bu taleplere uygun olarak gerekli kaydı yapacaktır. Belirtilen süre içerisinde, bu yönde bir talebin sunulmaması halinde, sınıf başlığının yalnızca kelime anlamı kapsamına giren malları veya hizmetleri kapsadığı kabul edilecektir.

  • Taslak Tüzük

Taslak Direktif’le birlikte, Topluluk Markası Sistemi’ni ve OHIM inceleme prosedürlerini yenileyen Taslak Birlik Markası Tüzüğü de hazırlanmıştır.

Bu yazı kapsamında Taslak Tüzük’le getirilen değişiklikler açıklanmayacaktır, konuyu derinlemesine incelemek isteyen okuyucularımızın http://data.consilium.europa.eu/doc/document/ST-9547-2015-ADD-1/en/pdf bağlantısından, taslağı detaylarıyla incelemeleri mümkündür.

Bununla birlikte, bir fikir verilmesi bakımından,Taslak Tüzük kapsamında OHIM’in ismi başta olmak üzere, topluluk markası sisteminin birçok yapıtaşının değiştiği belirtilmelidir.

OHIM’in yeni adı, Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi olacak, Topluluk Markası ismi bundan Avrupa Birliği Markası olarak değişecektir.


http://www.worldtrademarkreview.com/blog/Detail.aspx?g=049c8597-eed3-43b8-a6aa-2a62ada56c4c bağlantısından erişilebilecek bir habere göre, AB Marka Reformu çalışmalarının koordinasyonunu sağlayan AB Parlamentosu üyesi Cecilia Wikström, Hamburg’ta düzenlenen ECTA konferansında yaptığı konuşmada, bu aşamadan sonra metinlerin 24 resmi AB dilinde aynı olduklarının kontrolüne yönelik teknik çalışmalar yapılacağını, taslakların kabulüne ilişkin yasama çalışmalarının bu yıl sonbahar ortalarında tamamlanmasını beklediğini ifade etmiştir. Wikström’e göre, uygulamada üye ülkelerin uyumlu hale gelmesi ise birkaç yıl alacaktır. Bununla birlikte, Wikström, reformun, özellikle üye ülke sistemlerinin uyumlu hale getirilmesine yönelik olarak umduğu kadar iddialı olmadığını da belirtmiştir.

Muhtelemen Wikström’ün kastettiği en önemli eksiklik, taslak Direktif’in ilk halinde yer alan, ancak nihai taslaktan çıkartılan “resen inceleme” başlıklı 41. maddedir. Taslaktan çıkartılan düzenleme takip eden hükmü içermekteydi:

“(Birlik üyesi ülke) Ofisler(i), resen yaptıkları incelemeyi, markanın madde 4’te düzenlenmiş mutlak ret nedenlerine uygunluğu hususuyla sınırlandıracaktır.”

Bu madde Taslak Direktif’ten çıkartılmamış olsaydı, önceki markalarla aynılık veya benzerlik halinde ortaya çıkacak ret kararlarının Ofisler tarafından resen verilemeyeceği, yani tüm AB üyesi ülke marka ofislerinin, tıpkı OHIM gibi, resen incelemelerini mutlak ret nedenleri ile sınırlı tutacağı, nispi ret nedenlerini, yani önceki markalarla aynılık veya benzerlikten kaynaklanacak ret nedenlerini ise resen inceleyemeyeceği sonucu ortaya çıkacaktı. Anlaşılan o ki, resen benzerlik incelemesi yapmaya devam eden, yani bizdeki 7/1-(b) bendinin muadiline mevzuatlarında yer veren AB üyesi ülke ofisleri, sistemlerini bu aşamada istenilen yönde değiştirmek istememişler ve 41. madde taslaktan çıkartılmış.

Yazımın sonucuna yaklaşırken altını çizmek istediğim nokta; 28 üye ülke, AB kurumları, AB bürokrasisi, çelişen üye ülke çıkarları, daha kozmopolit bir yapı, daha gelişmiş bir sanayi ve daha çeşitli çıkar grupları içeren Avrupa Birliği’nde yeni bir mevzuat oluşturulması ve köklü değişiklikler yapılması mümkünken, ülkemizde eskidiği apaçık ortada olan, Anayasa Mahkemesi tarafından hükümleri birer birer iptal edilen, geçen yirmi yılda boyunca kanunlaşması sağlanamamış ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle işleyen sınai mülkiyet sisteminin güncellenmesi için, hak sahiplerinden ve alan profesyonellerinden (vekiller, akademi) yeteri derecede yüksek sesin duyulmuyor olmasıdır.

Yukarıdaki tespitin ardından, yazımı takip eden sonuç ve önerilerle sonlandırmak istiyorum:

  • Avrupa Birliği marka mevzuatının ihtiyaçlar doğrultusunda güncellenmesinin zamanı gelmiştir. Güncelleme çalışmaları; AB komisyonu, akademi, iş çevreleri, profesyonel sivil toplum örgütleri, idare ve yargıyı bir araya getiren platformlar çerçevesinde uzun soluklu bir çaba olarak sürdürülmüş, bunun sonucunda ayrıntıları yukarıda verilen Taslak Direktif ve Tüzük ortaya çıkmıştır. 28 üye ülke, AB kurumları, AB bürokrasisi, çelişen üye ülke çıkarları, oldukça kozmopolit bir yapı, gelişmiş bir sanayi ve çok çeşitli çıkar gruplarının varlığında ortaya çıkan AB Marka Reformu taslağı bir başarıdır ve örnek bir çalışma olarak kabul edilmelidir.
  • 24 Haziran 1995 tarihli 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname oluşturulurken, o dönemdeki AB Direktifi ve Topluluk Marka Tüzüğü model olarak alınmış olsa da, eski kanundan gelen kavramlar (ayırt edilemeyecek derecede benzerlik, esas unsur, vb.) yeni mevzuata eklenerek ve model mevzuatta yer almayan prosedürler oluşturularak (tanınmış marka listesi, Türk koruma listesi), yeni mevzuatın genetiği ile oynanmıştır. Şu anda tartışılan ve sistemi aksatan unsurların çoğunluğu mehaz mevzuatta yer almadığı halde, 556 sayılı KHK’ya eklenen hükümlerdir.
  • Mehaz Avrupa Birliği mevzuatı güncellenirken, Türkiye’nin ihtiyacı da farklı değildir. Hele ki Anayasa Mahkemesi’nin, mülkiyet haklarının kanun hükmünde kararname ile düzenlenemeyeceği gerekçesi ile marka mevzuatı hükümlerini peşpeşe iptal ettiği içinde bulunduğumuz günlerde, mevzuatın güncellenmesi gerekliliği kaçınılmazdır. Kanaatimizce, AB mevzuat değişikliklerinin ana rotası takip edilerek, Taslak Direktif’e uygun olarak hazırlanmış ve Türkiye’nin ihtiyaçlarının gözetildiği bir çalışma esasında, marka mevzuatımız güncellenmeli, en azından kanun haline getirilmelidir. Mevcut mevzuat yenilenmediği sürece uygulamaya ilişkin sorunların artarak devam etmesi kanaatimizce kaçınılmazdır.

Önder Erol Ünsal

Haziran 2015

unsalonderol@gmail.com

Lego’nun Küçük Adamları Marka Olarak Korunuyor! Genel Mahkeme’den Yeni Bir Lego Kararı (T‑396/14)

(Görsel http://www.nymgamer.com/?p=7126 adresinden alınmıştır.)
(Görsel http://www.nymgamer.com/?p=7126 adresinden alınmıştır.)

Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin 16 Haziran 2015’de, Lego firmasının meşhur küçük adamcığı şeklinden oluşan üç boyutlu marka hakkında verdiği karar, IPR camiasında oldukça ilgi çekti, yurtdışı basında büyük yankı uyandırdı. Bu kararın içeriğini okuyucularımızla hızlı şekilde paylaşmak istedik. Kararda, Genel Mahkeme bizdeki karşılığı 556 sayılı KHK’nın 7/1 (e)[1] maddesine tekabül eden 207/2009 sayılı Tüzüğün 7/1 (e) maddesindeki mutlak red nedeni açısından bir değerlendirme yapmıştır. Karar sonucu tüm Lego sevenlerin yüzünü güldürecek türden.

Kararın orijinal metnine http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf?text=&docid=165046&pageIndex=0&doclang=EN&mode=req&dir=&occ=first&part=1&cid=236223 bağlantısından ulaşabilirsiniz.

Dava konusu olayın kısa tarihçesi:

  • Danimarka merkezli Lego Juris A/S,18 Nisan 2000 tarihinde aşağıdaki üç boyutlu topluluk markası tescilini almıştır.

 

lego resim

  • Tescil Nice Sınıflandırması’nın 28. sınıfında yer alan “oyunlar, oyuncaklar ve yılbaşı ağaçları için süslemeler” için alınmıştır.
  • 17 Ekim 2011 tarihinde İngiltere merkezli Best-Lock (Europe) Ltd şirketi, 207/2009 sayılı Tüzüğün 52/1 (a) maddesinden hareketle (bu maddeye göre tescilli bir markanın Tüzüğün 7. maddesine aykırı olarak tescil edildiği iddiası ile OHIM’e hükümsüzlük başvurusunda bulunabilmektedir) yukarıdaki markanın 7/1 (e) (i) ve (ii) maddelerine dayanarak tescilin hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
  • 28 Haziran 2013 tarihinde OHIM İptal Bölümü Best-Lock’un hükümsüzlük başvurusunu reddetmiştir.
  • 27 Ağustos 2013 tarihinde Euro Lock, OHIM Temyiz Kurulu’na başvuruda bulunmuştur.
  • OHIM Temyiz Kurulu 26 Mart 2014 tarihinde dava konusu kararı vermiştir. Buna göre Kurul Tüzüğün 7/1 (e) (i) maddesine göre eşyanın özgün doğası itibariyle ortaya çıkan şekillerin tescilini yasakladığını; Tüzüğün 7/1 (e) (ii) maddesine göre ise teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu, münhasır şekillerin tescilinin yasaklandığını belirtmiş ve somut olayda bu iki durumun da ispatlanamadığı kararını vermiştir.

OHIM’deki sürecin tamamlanmasının ardından Euro-Lock, Tüzüğün 7/1 (e)(i) ve (ii) maddelerinin ihlal edildiği gerekçesi ile dava açmıştır.  Buna göre Euro-Lock dava konusu markanın şeklinin, eşyanın özgün doğal yapısı itibariyle ortaya çıkan şekli ve teknik sonucu elde etmek için zorunlu/münhasır şekli içerdiğini iddia etmektedir.

Genel Mahkeme, Euro-Lock’un dava konusu markanın Tüzüğün 7/1 (e) (i) maddesinde belirlendiği üzere eşyanın doğası özgün yapısı itibariyle ortaya çıkan şekil olduğu konusundaki iddiasını ispatlamak için yeterli belge sunamadığını tespit etmiştir. İddianın ispatı yapılamadığından bu sebepten hükümsüzlük kararı verilmesi için minumum şartların oluşmadığını belirtmiştir.

Bir sonraki aşamada Genel Mahkeme, Tüzüğün 7/1 (e) (ii) maddesi uyarınca dava konusu tescilin teknik sonuç elde etmek için zorunlu şekli içerdiğinden mutlak red sebebinin mevcut olduğu iddiasını incelemiştir. Mahkeme bu noktada 7/1 (e) (ii) maddesinin altında yatan mantığın, eşyanın doğası itibariyle ortaya çıkan şekil dışında kalan, ama eşyanın fonksiyonel karakteri gereği teknik sonucu elde etmek için zorunlu şeklin söz konusu olduğu durumları kapsadığının altını çizmiştir. Bu maddede söz geçen “münhasır” ve “zorunlu” ifadelerinden anlaşılması gerekenin; söz konusu eşyaya doğal olarak eşlik eden ve diğer işletmeler tarafından kullanılmasının engellenemeyeceği teknik sonuçlar/çözümler olduğunu belirtilmiştir.

Dava konusu olayda OHIM, dava konusu markayı oluşturan oyuncağın esasen “modüler” olmadığının, aynı türde istenilen herhangi bir figürle birleştirilmeyeceğinin altını çizmiştir. Bu nedenle bu modülerliğin bir “teknik sonuç” olduğunun iddia edilemeyeceğini tespit etmiştir. Ek olarak dava konusu figürün çocuklara yönelik oyuncak “küçük adamcık” olduğunu, bu kapsamda “teknik sonuç” olarak tanımlanamayacağını belirtilmiştir.   Keza parçaların çıkarılabilir olması da teknik çözüm olarak değerlendirilemez. Zaten Euro-Lock da dava konusu markanın basit figür olması gerçeğinin aksine, bir teknik sonuç olduğunu da ispat edememiştir. Dava konusu figür, ayaklarındaki delikler kullanılarak sadece lego parçaları ile birleşebilmektedir ve eşyaların birbiri ile birleşmesi durumu da teknik çözüm olamaz.

Mahkemeye göre somut olayda dava konusu 3 boyutlu marka, bir insan görünümü oluşturmakta, bu görünümün ana zorunlu parçaları olarak da kafa, vücut, kollar ve bacaklar bulunmaktadır. Dava konusu markanın bu parçalarının, Tüzüğün 7/1 (e) (ii) maddesine göre zorunlu teknik sonuç olduğuna ilişkin delil sunulmamıştır. Aynı şey, bu figürün Lego tuğlaları ile birleşmesi için de geçerlidir.

Diğer yandan dava konusu markanın ellerinin grafik çizimi, baş bölgesindeki çıkıntı, ayakların altındaki delikler veya bacakların arka tarafındaki boşlukların da zorunlu teknik sonuç içerdiği söylenemez. Öyleyse bile bu teknik çözümün/sonucun ne olduğu belli değildir. Bir an için davacının iddia ettiği gibi dava konusu markanın bu unsurlarının, bir başka parçayla birleşmesi için zorunlu teknik sonuç içerdiği varsayılsa bile, marka bir bütün olarak değerlendirildiğinde bu durumun markanın en önemli unsuru olduğu ileri sürülemez. Mahkemece bu şartlar altında, Davacı Euro-Lock firmasının dava konusu markanın diğer parçayla birleşmek için zorunlu, münhasır teknik sonuç içerdiği iddiasının reddi gerekmiştir. Keza Mahkemeye göre OHIM tespitlerine paralel olarak, dava konusu markanın oluşturduğu tek “sonuç”; çocukların oyun oynamasına müsait bir insan şekli oluşturmasıdır ki bu da teknik sonuç olarak değerlendirilemez.

Mahkeme Euro-Lock’un dava konusu 3 boyutlu markadaki figürün özgün/yaratıcı olmadığına ilişkin iddiasını ise, Tüzüğün 7/1(e)(ii) maddesi kapsamına girmediği için reddetmiştir. Ayrıca Mahkeme Davacının daha önce Lego kırmızı tuğlalarının tescil edilemeyeceğine ilişkin olarak verdiği kararın[2] bu davayı bağlamayacağını, iki davanın içeriklerinin farklı olduğunu, tek ortak noktanın aynı oyuncak firmasının ürünleri olduğunu belirtmiştir. Diğer yandan Mahkeme, dava konusu markanın teknik kalitesine ilişkin sunulan belgeleri de, ilgili madde kapsamında değerlendirilemeyeceği ve teknik sonuca dair belgeler olmadığı için dikkate almamıştır. Sonuç olarak Mahkeme, OHIM tespitlerini yerinde bularak davayı reddetmiştir.

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız bu dava konusunun, hem Lego gibi büyük küçük herkesin çok sevdiği gibi ürünle ilgili olduğunu, hem de 556 sayılı KHK’nın 7/1 (e ) maddesinde mutlak red sebebinin güzel ve çok yeni bir örneğini teşkil ettiğini düşündüğümüz için ilgiyle okuyacağınızı ümit ediyoruz.

Gülcan Tutkun Berk

Haziran, 2015

Dipnotlar

[1]  “Madde 7 – Aşağıda yazılı işaretler marka olarak tescil edilemez: e) Malın özgün doğal yapısından ortaya çıkan şeklini veya bir teknik sonucu elde etmek için zorunlu olan, kendine malın şeklini veya mala asli değerini veren şekli içeren işaretler,”

[2] 12 Kasım 2008 tarihli Lego Juris v OHIM — Mega Brands (Red Lego brick), T‑270/06 karar.

Marka İncelemesinde Malların ve/veya Hizmetlerin İlişkisinin Tespitine Yönelik İlkeler – USPTO Değerlendirmesi

penguins

 

Malların veya hizmetlerin aynı olmaması halinde, bunların birbirleriyle benzerliğinin ve ilişkisinin olup olmadığı sorusunun yanıtı önem kazanmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri Patent ve Marka Ofisi (USPTO), malların ve/veya hizmetlerin birbirleriyle benzerliğini incelerken, ilişkili olma (relatedness) tabirini kullanmakta ve incelemesini bu terim bağlamında yapmaktadır.  USPTO incelemesi bakımından önemli olan husus malların ve/veya hizmetlerin birbirleriyle karıştırılıp karıştırılmayacağı değil, halkın bunların ticari kaynağına ilişkin olarak markalar arasında bağlantı kurup kurmayacağıdır. Dolayısıyla, malların  ve/veya hizmetlerin benzerliği incelemesi, yalnızca bunların özelliklerinin karşılaştırılması bağlamında yapılmamakta, daha üst düzey bir sorunun yani piyasanın ve tüketicinin davranış biçiminin değerlendirilmesi çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Takip eden satırlarda, USPTO’nun malların ve/veya hizmetlerin ilişkisini değerlendirirken temel aldığı ana ilkeler aktarılacaktır.

USPTO, oldukça detaylı ve profesyonelce hazırlanmış bir marka inceleme kılavuzuna sahiptir. Düzenli biçimde güncellenen kılavuzun son versiyonuna (Ocak 2015), http://tmep.uspto.gov/RDMS/detail/manual/TMEP/current/d1e2.xml#/manual/TMEP/current/TMEP-1200d1e5130.xml bağlantısından erişim mümkündür. Okumakta olduğunuz yazı, USPTO marka inceleme kılavuzunda, malların ve/veya hizmetlerin ilişkisi konusunda yer verilen genel ilkeleri IPR Gezgini okuyucularına aktarmak amacıyla hazırlanmıştır.

Malların ve/veya Hizmetlerin İlişkisi

Malların ve/veya hizmetlerin ilişkisi değerlendirilirken, markaların benzerlik derecesi arttıkça, karıştırılma olasılığı sonucuna varabilmek için malların veya hizmetlerin benzerliğine duyulan ihtiyaç azalır. Taraf markaları aynı veya neredeyse aynı ise karıştırılma olasılığının varlığı sonucuna ulaşmak için malların veya hizmetlerin ilişkisine duyulan ihtiyaç, markalar arasındaki farklılık olduğu durumlardaki denli yüksek olmayacaktır.

Bazı durumlarda, yerleşik piyasa alışkanlıkları nedeniyle, aynı markaların görünürde ilişkisiz mallar ve hizmetler için kullanımı, karıştırılma ihtimaline yol açabilir. (Ünlü kişilerin isimlerine veya portrelerine ilişkin olarak çeşitli mallar veya hizmetler için lisans verilmesi yaygın bir kullanım biçimidir. Ticari markaların, markanın asıl kullanım alanıyla hiçbir ilişkisi bulunmayan kişisel ürünler üzerinde kullanım amacıyla lisansının verilmesi, son yıllarda yaygın bir uygulama haline gelmiştir.)

Malların veya Hizmetlerin Aynı Olması Şart Değildir

Karıştırılma olasılığı incelemesi esnasında, karıştırılma ihtimalinin varlığı sonucuna ulaşmak için malların ve/veya hizmetlerin aynı veya birbirleriyle rekabet edebilir nitelikte olması şart değildir. Yanıtı aranan soru, malların ve/veya hizmetlerin birbirleriyle karıştırılıp karıştırılmayacağı değil, halkın bunların ticari kaynağına ilişkin olarak yanılıp yanılmayacağıdır. Mallar birbirinden farklı ve bu nedenle ilişkisiz olsa da, aynı mallar tüketici kitlesinin zihninde ticari kaynaklarına ilişkin olarak birbirleriyle ilişkilendirilebilir. Karıştırılma olasılığı analizinde önem arz eden ilişki biçimi bu yöndeki ilişkidir. Başvuru sahibi ile tescil sahibinin mallarının ve/veya hizmetlerinin bir şekilde ilişkili olması veya bunların pazarlamasına ilişkin şartlar nedeniyle mallarla veya hizmetlerle karşılaşacak tüketicilerin bunların aynı ticari kaynaktan geldikleri yanlış inancına kapılması yeterlidir. Bunun tersine, mallar ve/veya hizmetler birbirleriyle ilişkili değilse veya bunların pazarlamasına ilişkin şartlar nedeniyle mallarla veya hizmetlerle karşılaşacak tüketicilerin bunların aynı ticari kaynaktan geldikleri yanlış inancına kapılması mümkün değilse, markalar aynı olsa da, karıştırılma ihtimali ortaya çıkmayacaktır.

Mallar Hizmetlerle İlişkili Olabilir

Aynı veya benzer markaların, bir tarafça mallar üzerinde kullanılırken, diğer tarafça bu malları içeren hizmetler için kullanılması halinde, karıştırılma olasılığının ortaya çıkabileceği yerleşik bir kabuldür.

Yiyecek ve İçecek Ürünleri ile Restoran Hizmetlerinin İlişkisine Yönelik Değerlendirme

Yiyecek ve içecek ürünleri için kullanılan bir marka ile restoran hizmetleri için kullanılan bir diğer markanın benzer markalar olması halinde, genellikle karıştırılma olasılığının varlığı yönünde karar verilse de, bu sonuca varılması sağlayan müstakil bir kural yoktur. Dolayısıyla, bu tip malların ve hizmetlerin ilişkili olduğu otomatik olarak varsayılamaz, bu sonuca varabilmek için, belgelere dayalı kanıtların, aynı veya benzer markaların yiyecek ürünleri ve restoran hizmetleri için kullanıldığından “daha fazla bir şeyi” göstermesi gerekmektedir.

Aşağıdaki örneklerde, “daha fazla bir şey” şartının gerçekleştiği kabul edilmiştir:

“Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” için başvurusu yapılan “COLOMBIANO COFFEE HOUSE” markasının “kahveler” için tescilli bir sertifika markası olan “COLOMBIAN” markasıyla karıştırılma ihtimaline yol açabileceği karar verilmiştir. Şöyle ki, başvuruda “COFFEE HOUSE” ibaresi yer almaktadır, restoran hizmetleri ve kahve malını bir arada içeren çok sayıda üçüncü kişi tescili vardır ve “kahve evleri”, kahveli içeceklerde uzmanlaşmıştır.

“OPUS ONE” markasının “şaraplar” ve “restoran hizmetleri” için kullanımı halinde karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabileceği kararına varılmıştır. Şöyle ki, “OPUS ONE” güçlü ve rastlantısal bir markadır, birçok restoran kendi ismini taşıyan özel şaraplarını müşterilerine sunar ve tescil sahibinin şarapları, başvuru sahibinin restoranında sunulmaktadır.

“AMAZON” markasının restoran hizmetleri ve “chili ve biber sosları” için kullanımı halinde karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabileceği kararına varılmıştır. Şöyle ki, restoran hizmetleri ve soslar mallarını bir arada içeren çok sayıda üçüncü kişi tescili vardır ve soslar, diğer gıda ürünlerine kıyasla restoranlarca pazarlanması en olası mallardır.

“AZTECA MEXICAN RESTAURANT” ve “AZTECA” markalarının restoran hizmetleri ve “Meksika yemekleri” için kullanımı halinde karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabileceği kararına varılmıştır. Şöyle ki, inceleme konusu mallar Meksika restoranlarında satılan mallardır ve ilgili restoranlarda Meksika yemekleri sunulmaktadır.

Malların ve Hizmetlerin Tescil veya Başvuru Listesinde Tanımlandıkları Hallerini Esas Alma

Taraflara ait malların veya hizmetlerin niteliği veya kapsamı, malların veya hizmetlerin başvuru veya tescilde yer aldıkları halleri esas alınarak tespit edilmelidir.

İnceleme konusu tescilli marka, malları veya hizmetleri geniş bir ifadeyle tanımlıyorsa ve bunların niteliğine, cinsine, ticari kanallara veya alıcıların niteliğine ilişkin sınırlandırma içermiyorsa, malların veya hizmetlerin tanım kapsamına giren tüm malları veya hizmetleri içerdiği, ilgili ticari kanallar yoluyla sunulduğu ve her tip alıcıya hitap ettiği kabul edilir. Dolayısıyla, eğer önceki tescilli marka, mallara veya hizmetlere ilişkin olarak geniş kapsamlı bir tanımlama içeriyorsa, yeni başvuru sahibinin bu tanım kapsamına giren malların veya hizmetlerin kapsamını sınırlandırarak karıştırılma olasılığını ortadan kaldırması mümkün değildir.

Benzer şekilde, başvuru sahibinin yeni başvurusunda malları ve hizmetleri çok geniş bir tanımlamayla ifade etmesi ve bunun sonucunda, bu tanımın benzer bir marka için önceden tescil edilmiş malları ve hizmetleri kapsaması durumunda da karıştırılma olasılığı ortaya çıkacaktır.

Başvuru sahipleri, başvuruları veya tescilli marka kapsamında yer alan malları veya hizmetleri, dışsal parametrelere dayalı argümanlar veya kanıtlar yoluyla (örneğin, malların kalitesi veya fiyatıyla ilgili argümanlar) sınırlayamaz.

Müstakil Kurallar Konulamaz

Her vakanın şartları özeldir ve vakaların değişik şartlarına göre karıştırılma olasılığına ilişkin her faktöre verilen ağırlık vaka bazında değişebilir. Bu nedenle, belirli malların ve/veya hizmetlerin birbirleriyle ilişkili olduğu, dolayısıyla bunlara ilişkin olarak benzer markaların kullanımı halinde karıştırılma olasılığının ortaya çıkacağı yönünde müstakil kurallar konulamaz.

Ticaretin Yayılması Doktrini

Ticaretin yayılması doktrini, çok taraflı prosedürlerde, ilana itiraz sahibinin markasından kaynaklanan öncelik hakkının, başvuru sahibi markasında yer alan mallara ve hizmetlere yayılması gerektiği, çünkü bu malların ve hizmetlerin, ilana itiraz sahibi markasının kapsadığı malların ve hizmetlerin doğal genişleme alanına girdiği iddiası değerlendirilirken uygulama alanı bulmaktadır.

Buna karşılık tek taraflı işlemlerde (ofis tarafından resen gerçekleştirilen benzerlik incelemesinde) normal ilişkilendirme analizi (başvuru ve tescil listesinin ilişkisini esas alan analiz) uygulanmaktadır.

Malların ve Hizmetlerin İlişkisini Gösteren Kanıtlar

İnceleme uzmanı, karıştırılma olasılığının varlığı sonucuna ulaşırken, malların ve/veya hizmetlerin ilişkisini gösteren kanıtlar sunmak zorundadır.

Malların ve/veya hizmetlerin ilişkisini gösteren kanıtlar arasında, malların ve/veya hizmetlerin birlikte veya aynı alıcılarca kullanıldığını gösteren haberler, makaleler veya bilgisayar veritabanlarından kanıtlar, malların ve/veya hizmetlerin reklamının birlikte yapıldığını veya aynı üretici tarafından satıldıklarını gösterir kanıtlar veya başvuru ve tescilli marka kapsamında yer alan mallara ve/veya hizmetlere birlikte yer veren üçüncü kişi tescilli markaları yer alabilir.

USPTO, malların veya hizmetlerin aynı olmadığı hallerde, yukarıda yer verilen ilkeleri esas alarak, malların ve/veya hizmetlerin ilişkisini değerlendirmekte ve bu değerlendirmeyi esas alarak karıştırılma olasılığı incelemesine yön vermektedir.

Sayılan ilkelerden Müstakil Kurallar Konulamaz ilkesi kanaatimizce özel öneme sahiptir ve dikkate alınmalıdır. “Her vakanın şartları özeldir ve vakaların değişik şartlarına göre karıştırılma olasılığına ilişkin her faktöre verilen ağırlık vaka bazında değişebilir. Bu nedenle, belirli malların ve/veya hizmetlerin birbirleriyle ilişkili olduğu, dolayısıyla bunlara ilişkin olarak benzer markaların kullanımı halinde karıştırılma olasılığının ortaya çıkacağı yönünde müstakil kurallar konulamaz.” değerlendirmesini içeren bu ilke, ülkemizde uygulanan ve malların veya hizmetlerin benzerliğini alt gruplar bazında düzenleyip, aynı alt grupta yer alan tüm mal veya hizmetlerin benzer olduklarını (istisnai durumlar dışında) kabul eden Tebliğ sistemine tamamen terstir. Bu satırların yazarı, Tebliğ ile tayin edilmiş mal ve hizmet benzerliği değerlendirmesinin Türk marka inceleme sistemini olumsuz yönde etkilediği, sistemin doğru yönde ilerlemesini çoğunlukla engellediği ve Tebliğ sisteminin gözden geçirilmesi gerektiği görüşündedir.

USPTO’nun malların ve/veya hizmetlerin ilişkisine dair ilkelerinin okuyucularımızca da ilgi çekici bulunduğunu umuyoruz.

Önder Erol Ünsal

Haziran 2015

unsalonderol@gmail.com

 

 

Divan, Temyiz İncelemesinde Birliğin Üniter Yapısını Vurguluyor, C-445/12 P

Bilindiği üzere, Birlik müktesabatının uygulanması sırasında üye devletlerin ilgili başlığa ilişkin farklı ulusal düzenlemeleri işin içine girince gündeme gelen “uyumlulaştırma” süreci, Birliğin en zorlandığı konu olmaktadır. Marka Hukuku pratiğinde bu uyumlulaştırma konusu sıklıkla tartışılmaktadır. Adalet Divanı 12 Aralık 2013 tarihli kararında, temyiz inceleme kapsamında Birliğin üniter yapısına değinmiştir. Bu yazıda, Birlik dışındaki İsviçre’de kullanılan bir markanın Birlik üyesi Almanya’da “kullanılmış sayılması” konusunda ülkeler arasındaki ikili anlaşmalara dayanılmış olmasına rağmen, Divanın Birliğin üniter yapısı lehine verdiği hüküm ele alınmıştır.

Yazı konusu kararın orijinal metnine http://curia.europa.eu/juris/celex.jsf?celex=62012CJ0445&lang1=ga&type=TXT&ancre= bağlantısından ulaşabilirsiniz.

Temyiz aşamasına gelinceye kadarki süreç şöyledir:

  • 25 Ekim 2007 tarihinde İtalya’da kurulmuş Baskaya di Baskaya Alim e C. Sas (“Baskaya”) topluluk markası için başvuruda bulunmuştur. Başvurusu yapılan figüratif marka şu şekildedir:

baskaya 1

  • Başvuru Nice Sınıflandırması’nın 29. sınıftaki “Et ve et ürünleri, kurutulmuş meyve ve sebzeler, reçeller, yumurta ve süt ürünleri, yenilebilir bitkisel yağlar”, 30. sınıftaki “kahve, çay, kakao, şeker, pirinç, tuz, bal, un, tahıllar, ekmek, pasta, maya, kabartma tozu, hardal, sirke, soslar ve baharatlar, irmik, dondurma” ve 32. sınıftaki “biralar, maden suları ve gazlı içecekler, meyve suları, şuruplar” için yapılmıştır.  :
  • Başvuru 31 Mart 2008 tarihli Topluluk Marka Bülteni’nde yayınlanmıştır.
  • 30 Haziran 2008 tarihinde Rivella, başvuruya o tarihte yürürlükte olan 40/94 sayılı Tüzüğün 8/b maddesindeki (şu an yürürlükte olan 207/2009 sayılı Tüzüğün yine aynı numaralı maddesi) karıştırılma ihtimali gerekçesi ile itiraz dosyalamıştır. İtiraza dayanak olarak daha önceden 32. sınıftaki “biralar, maden suları ve gazlı içecekler, alkolsüz içecekler, şuruplar” için tescilli

baskaya 2

markası dayanak olarak gösterilmiştir.

  • Rivella bu itiraz kapsamında markasının İsviçre’de kullanıldığına ilişkin olarak belgeler sunmuş ve Almanya ile İsviçre arasındaki 1892 tarihli Anlaşmanın 5 maddesine[1] dayanarak İsviçre’deki kullanımın Almanya’da kullanım anlamına geldiği iddia etmiştir.
  • OHIM İtiraz Bölümü, 8 Şubat 2010 tarihli kararında önceki tescilli markanın sadece İsviçre’de kullanıldığının ispatlandığı gerekçesi ile itirazı reddetmiştir. Rivella’nın, Almanya ile İsviçre arasındaki 1892 tarihli ikili anlaşmaya dayanmasını kabul etmemiştir.
  • Rivella, 7 Nisan 2010 tarihinde OHIM Temyiz Kurulu’na tekrar itiraz etmiştir.
  • OHIM Temyiz Kurulu da, (i) Birlik içindeki ülkelerde önceki tescilli markanın kullanımının ispatlanamadığı, (ii) sunulan belgelerin sadece İsviçre’deki kullanıma işaret ettiği ve (iii) olaya ilişkin tek yasal çerçevenin de 207/2009 sayılı Tüzük olduğu gerekçesi ile itirazı reddetmiştir.
  • OHIM’deki itiraz aşamalarının tamamlanmasının ardından Rivella, 17 Mart 2011 Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nde dava açmıştır. Bu davada Rivella, özellikle İsviçre ve Almanya arasındaki ikili Anlaşmanın 5 maddesi gereği İsviçre’deki kullanımın ispatlanması halinde Almanya’daki kullanımın da ispat edildiğinin kabulünün gerekeceğini iddia etmiştir.
  • Genel Mahkeme, ilk olarak önceki markanın kullanılmasına ilişkin konuya “bölge” değerlendirmesi ile başlamıştır. Genel Mahkeme’ye göre bir topluluk markasının kullanılıp kullanılmadığına ilişkin bölge değerlendirmesinde, üye devletlerin ulusal düzenlemeleri ne olursa olsun, 207/2009 sayılı Tüzük dikkate alınacaktır. Önceki markanın ulusal ve uluslararası özelliği, bir topluluk markasına itiraz prosedüründe ulusal kanunların uygulanacağı anlamına gelmemektedir. Her ne kadar üye devletlerdeki başvuru prosedürlerinde ulusal kanunlar dikkate alınsa da, bir topluluk markasının kullanılıp kullanılmadığına ilişkin “bölge” tespitinde Avrupa Birliği Hukuku dikkate alınacaktır. Genel Mahkeme bu gerekçelerle Rivella’nın davasını, 2 Ekim 2012 tarihli T-170/11 sayılı kararı ile reddetmiştir.

Rivella tarafından yapılan temyiz başvurusu üzerine dosya, Divan tarafından ele alınmıştır. Rivella’ya göre bir üye devlette etkisi olan ve uluslararası düzenlemelere göre tescil edilen markalar, 207/2009 sayılı Tüzüğün 42/2. maddesi[2] kapsamına girmemektedir. Bu iddiaya dayanak olarak Tüzüğün lafzı gösterilmiştir. İddiaya göre Tüzüğün 42/2. maddesinin lafzı açıkça “önceki topluluk markası”, 42/3. maddesinin[3] lafzı ise “önceki ulusal marka” ile ilgiliyken, 8/2. maddesi farklı olarak “önceki marka” şeklinde daha genel bir terim kullanmaktadır. Dolayısıyla, Rivella’ya göre Genel Mahkeme’nin uluslararası düzenlemelere göre tescilli önceki markanın Almanya’daki kullanımının ispatını araması hatalıdır.

Temyiz incelemesinde ilk olarak, Tüzüğün 42/2. maddesinin “önceki topluluk markasına” uygulanırken, 42/3. maddesinin “önceki ulusal markalara” uygulandığı tespitine işaret edilmiştir. Divan’a göre bu iki madde ulusal markalar ile uluslararası düzenlemelere göre tescil edilen markalar arasında bir ayrım yapmamıştır; Tüzüğün 42/3. maddesindeki “önceki ulusal markadan”, ulusal veya uluslararası tescilli olup olmadıklarına bakılmaksızın, “bir üye devlette etkisi olan markanın” anlaşılması gerekmektedir.

Tüzüğün 42/3. maddesinde belirlenen kurallar, Tüzüğün 8/2 (a) maddesinde[4] öngörülen “önceki ulusal markalara” uygulanmalıdır. Bu durum, 8/2 (a) maddesinde belirlenen dört kategorideki “önceki marka” arasında herhangi bir fark yaratmadığı gibi uluslararası düzenlemelere göre tescil edilen ve bir üye devlette etkisi olan markalar da bu kapsamdadır.

Tüzüğün 42/3 maddesinin, 42/2 maddesindeki koşulların gerçekleşmesi halinde uygulanması niyet edilmektedir. Yani önceki ulusal bir markanın, Birlik bölgesinde kullanılması halinde uygulanmaktadır.

Divan’a göre, Genel Mahkeme’nin de altını çizdiği gibi, Madrid Anlaşmasının 4/1.[5] ve Anlaşmanın uygulanmasına dair Madrid Protokolünün 4/1 (a) maddesine göre bir markaya her üye devlete sağlanan koruma, bu markanın ilgili üye devlet ofisi tarafından tescili halinde sağlanan koruma ile aynıdır. Bu hükümlere göre, Tüzüğün 8/2 (a) (iii) maddesi amacı doğrultusunda “bir üye devlette etkisi olan ve uluslararası düzenlemelere göre tescil edilen bir marka” için sağlanan sistem ile, 8/2 (a) (ii) maddesinde belirtilen “bir üye devlette tescil edilen marka” sistemi aynıdır. Divan’a göre Genel Mahkeme dava konusu olaya Tüzüğün 42/3 maddesini uygulamakta hataya düşmemiştir.

Divan bir sonraki aşamada, “bölge” konusuna girmiştir. Rivella’nın aksine OHIM bu konuda Tüzüğün önceki markanın kullanılmasına ilişkin hükümlerin yorumunda üniterlik esasının dikkate alınacağını belirtmiştir. OHIM’e göre 1892 tarihli Anlaşma, Alman Marka Hukukunu etkilese de bu Anlaşmanın Birlik marka sistemi üzerine bir etkisi bulunmamaktadır.

Divan öncellikle Birlik marka sisteminin kendine ait amaçları ve kuralları olan, ulusal sistemlerden bağımsız bir sistem olduğunu hatırlatmıştır. Her ne kadar, Rivela’nın iddiasına dayanak olarak gösterdiği 2008/95 sayılı Tüzüğün 10/1 maddesine[6] göre herhangi bir üye devlette bir markanın belirli bir süre kullanıldığının hak sahibi tarafından ispat edilemediği hallerde bu tüzüğe göre hükümsüzlük de dâhil çeşitli yaptırımlar düzenlemiş olsa da, oradaki amaç Marka Hukuku konusunda ulusal düzenlemelerin uyumlulaştırmasıdır. Dolayısıyla Genel Mahkeme’nin “bir topluluk markasının Avrupa Birliği içinde kullanılıp kullanılmadığı konusuna ilişkin olarak münhasıran Avrupa Birliği Hukuku uygulanacaktır” tespiti Divana göre yerinde bir tespittir.

Divan temyizin bir diğer aşamasında, Rivella’nın “1892 tarihli Anlaşma dolayısıyla başvurusu yapılan markanın Almanya’da yasaklanabileceğine” ilişkin iddiasının, Birliğin üniter yapısını olumsuz etkileyeceğini belirtmiştir. Divana göre he ne kadar üniter yapı prensibinin istisnaları konusunda Tüzüğün 111. maddesi düzenleme içerse de (örneğin önceki hak sahibi bir topluluk markasına, kendi hakkının korunduğu belli bir bölge ile sınırlı olarak itiraz edebilmektedir), dava konusu olay bu istisnalar içinde yer almamaktadır.

Sonuç olarak, Divan Genel Mahkemenin kararını yerinde bularak Rivella’nın temyiz başvurusunu reddetmiştir.

Gülcan Tutkun Berk

Haziran 2015

Dipnotlar:

[1] İsviçre ve Almanya arasında patent, tasarım ve markaların karşılıklı korunmasına ilişkin olarak Berlin’de 13 Nisan 1892 tarihinde imzalanana Anlaşmanın 5.maddesine göre taraf ülkelerden birinde markanın kullanılması halinde, diğer ülkedeki kullanılmama dolayısıyla hükümsüzlük iddiası bertaraf edilebilmektedir.

[2] Tüzüğün 42/2 maddesi lafzı şu şekildedir: “If the applicant so requests, the proprietor of an earlier Community trade mark who has given notice of opposition shall furnish proof that, during the period of five years preceding the date of publication of the Community trade mark application, the earlier Community trade mark has been put to genuine use in the Community in connection with the goods or services in respect of which it is registered and which he cites as justification for his opposition, or that there are proper reasons for non-use, provided the earlier Community trade mark has at that date been registered for not less than five years. In the absence of proof to this effect, the opposition shall be rejected. If the earlier Community trade mark has been used in relation to part only of the goods or services for which it is registered it shall, for the purposes of the examination of the opposition, be deemed to be registered in respect only of that part of the goods or services.

[3] Tüzüğün 43/3 maddesi lafzı: Paragraph 2 shall apply to earlier national trade marks referred to in Article 8(2)(a), by substituting use in the Member State in which the earlier national trade mark is protected for use in the Community”

[4] Tüzüğün 8/2 (a) maddesi lafzı: “For the purposes of paragraph 1, “earlier trade marks” means

(a)      trade marks of the following kinds with a date of application for registration which is earlier than the date of application for registration of the Community trade mark, taking account, where appropriate, of the priorities claimed in respect of those trade marks:

(i)      Community trade marks;

(ii)      trade marks registered in a Member State, or, in the case of Belgium, the Netherlands or Luxembourg, at the Benelux Office for Intellectual Property;

(iii) trade marks registered under international arrangements which have effect in a Member State;

(iv)      trade marks registered under international arrangements which have effect in the Community;”

[5] Madri Protokolünün 4/1 maddesi: From the date of the registration …, the protection of the mark in each of the contracting countries concerned shall be the same as if the mark had been filed therein direct. …’

[6] 2008/95 sayılı Tüzüğün 10/1 maddesi: ‘If, within a period of five years following the date of the completion of the registration procedure, the proprietor has not put the trade mark to genuine use in the Member State in connection with the goods or services in respect of which it is registered, or if such use has been suspended during an uninterrupted period of five years, the trade mark shall be subject to the sanctions provided for in this Directive, unless there are proper reasons for non-use.’

 

AVRUPA ADALET DİVANI GENEL MAHKEMESİ TANINMIŞLIK DEĞERLENDİRMESİ YAPIYOR/SPA KARARI, T 131/12

spa resim

Son yazımızın konusu olan “Swatch” kararında, benzerlik konusunun yanı sıra tanınmışlık konusuna da değinmiştik. Tanınmışlık konusunun okuyucularımızdan gördüğü ilgi üzerine, Divan’ın tanınmışlığın içeriği ile ilgili güncel bir diğer somut değerlendirmesini de paylaşmak istedik. Bu nedenle, bu yazıya konu olarak 5 Mayıs 2015 tarihli yeni bir kararı seçtik. Bu kararda Divan, ülkemizde 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinde düzenlenen tanınmışlık nedeniyle itirazdan yola çıkarak önüne gelen dosyada; tanınmışlığın tespiti, sirayeti, “free riding” (bir başvurunun önceki tescilli markanın tanımışlığından ve ayırt ediciliğinden haksız yarar sağlaması durumu) gibi konulara ilişkin değerlendirmeler yapmıştır.

Kararın orijinal metni için http://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/HTML/?uri=CELEX:62012TJ0131&qid=1433419098374&from=EN bağlantısını kullanabilirsiniz.

Dosya, Divan’ın önüne gelene kadar  şu aşamalardan geçmiştir.

  • 11 Şubat 2004 tarihinde Kaliforniya ABD merkezli şirket Orly International, Inc., topluluk markası olarak tescil edilmesi için

SPARITUAL

markasının tescili için başvuruda bulunmuştur. Başvuru Nice Sınıflandırması’nın 3. sınıfında yer alan ‘tırnak bakım ürünleri ve vücut bakım losyonları” için yapılmıştır.

  • Başvuru 29 Kasım 2004 tarihinde Topluluk Marka Bülteni’nde ilan edilmiştir.
  • 25 Şubat 2005 tarihinde Belçika’da kurulmuş şirket Spa Monopole, compagnie fermière de Spa SA/NV, başvuruya karşı itiraz dosyalamıştır. İtiraza dayanak olarak:

Benelüks ülkelerinde 3. sınıfta yer alan “ağartma ve temizlik amaçlı ürünler, sabunlar, parfümler, kozmetik ürünleri” ve 32. sınıfta yer alan “maden suları, gazlı içecekler, alkolsüz içecekler ve şuruplar” için tescilli kelime markaları olarak

SPA

Almanya’da 3. sınıfta yer alan “parfüm, vücut ve güzellik bakım ürünleri” için tescilli kelime markası

SPA     

Benelüks ülkelerinde 32. sınıfta yer alan” biralar, maden sunları, gazlı içevekler, meyce suları ve şuruplar” için tescilli figüratif marka

spa 2

Benelüks ülkelerinde 42. sınıfta yer alan “kaplıca hizmetleri” için tescilli kelime markası

LES THERMES DE SPA

gösterilmiştir.

  • İtiraza gerekçe olarak o tarihte yürürlükte olan 40/94 sayılı Tüzüğün 8/1 (b) ve 5. maddeleri (daha sonra yürürlüğe 207/2009 Tüzüğün yine aynı maddelerine tekabül etmektedir) gösterilmiştir.
  • OHIM İtiraz Bölümü, Spa Monopole firmasının itirazını, marka olarak kullanıldığı tespit edilmeyen Alman SPA markası ile başvuru arasında bir karıştırılma ihtimali olmadığı gerekçesiyle reddetmiştir.
  • 21 Ocak 2009 tarihinde OHIM Temyiz Kurulu, İtiraz Bölümü’nün kararını iptal etmiştir. Temyiz Kurulu’na göre İtiraz Bölümünün değerlendirmesine dayanak yaptığı Alman kelime markası SPA, söz konusu karardan sonra ile ayırt edici karakteri olmadığından iptal edilmiştir. Kurul’a göre bu markanın dayanak olacağı bir itiraz geçerli olamaz. Dosya, İtiraz Bölümü’ne itiraz dayanağı olarak gösterilen Alman kelime markası SPA dışındaki diğer markalara göre tekrar değerlendirilmek üzere iade edilmiştir.
  • OHIM İtiraz Bölümü tekrar yaptığı inceleme üzerine 8 Ekim 2010 tarihinde Spa Monopole firmasının itirazını kabul etmiştir. Karara göre başvurusu yapılan marka, 207/2009 sayılı Tüzüğün 8/5. maddesine göre 32. sınıf için daha önce tescilli kelime markası SPA markasının tanınmışlığından haksız bir yarar sağlayacaktır.
  • Bu sefer başvuru sahibi firma, Orly İnternational Inc, 2 Aralık 2010 tarihinde OHIM Temyiz Kurulu’nda karara karşı itiraz etmiştir.
  • OHIM Temyiz Kurulu 9 Ocak 2012 tarihinde İtiraz Bölümü’nün son tarihli kararını yine iptal etmiştir.  Kurul’a göre (i) Spa Monopol firması, Tüzüğün 42/2[1] maddesine göre 3. sınıf için SPA kelime markasının markasal kullanımını ispat edememiştir; (ii) sınıfta tescilli SPA kelime markasına dayanarak Tüzüğün 8/5 maddesine göre düzenlenen itiraz kabul şartları mevcut değildir. Zira Spa Monopole markasının tanınmış olduğunu ve başvurusu yapılan markanın bu tanınmışlıktan haksız yarar sağlayacağını veya önceki markanın ayırt ediciliğine ve tanınmışlığına zarar vereceğini kanıtlayamamıştır; (iii) dayanak olarak gösterilen 42. sınıfta tescilli LES THERMES DE SPA kelime markası açısından ise, markanın 8/5 maddesine göre tanınmışlığı ispatlanamadığı gibi Tüzüğün 42/2. maddesine göre de markasal kullanımı da inandırıcı değildir. Spa Monopole firmasının sunduğu belgelerden anlaşıldığı üzere dayanak marka, içerdiği hizmetler için bir marka olarak kullanılmaktan ziyade Belçika’da spa hizmetleri için bir “jenerik işaret” olarak kullanılmıştır.

Spa Monople firması, Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nde dava açmıştır. Zira Spa Monopole firmasına göre, OHIM Temyiz Kurulu dava konusu kararında SPA markasının 32. sınıftaki tanınmışlığı ve başvurusu yapılan markanın benzerlikten dolayı önceki markanın tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağı hususlarının tespitinde hataya düşmüştür.

Mahkeme’nin ilk tespitine göre bir Benelüks markasının tanınmışlığının tespiti değerlendirmesinde tüm Benelüks bölgesinin dikkate alınması gerekmez. Üye ülkelerin herhangi birinde tanınmışlığın yeterli olduğu şeklindeki Birlik kuralından hareketle, dava konusu markanın Benelüks bölgesinin bir ülkesinde tanınmış olması yeterlidir.

207/2009 sayılı Tüzüğün 8/5. maddesine göre bir markanın tanımışlık dolayısıyla daha geniş bir korumadan yararlanması için birçok koşulun bir arada olması gerekmektedir. Öncelikle tanınmışlığı iddia edilen önceki marka tescilli olmalıdır. İkinci olarak; tanınmış marka ve başvurusu yapılan aynı veya benzer olmalıdır. Üçüncü olarak; topluluk markası ise Avrupa Birliğinde, ulusal marka ise ilgili üye devlette tanınmış olmalıdır. Dördüncü olarak; başvurusu yapılan markanın kullanılması halinde, önceki tanınmış markanın tanınmışlığından veya ayırt ediciliğinden haksız yarar sağlanması veya önceki markanın ayırt ediciliğine ve tanınmışlığına zarar verilmesi riski bulunmalıdır. Tüm bu koşullar kümülatif olup, bir bütün olarak değerlendirilmelidir ve birinin eksikliği halinde ilgili madde uygulanmayacaktır.[2]

Yukarıda belirtilen koşullar altında bulunan son koşulun somutlaştırılması için üç belirgin ve alternatif riskin değerlendirilmesi gereklidir: 1) Başvurusu yapılan markanın kullanılması önceki markanın ayırt edici karakterini olumsuz etkilemeli; 2) Önceki markanın tanınmışlığına zarar vermeli; 3) Önceki markanın tanınmışlığından ve ayırt ediciliğinden haksız yarar sağlanmalı.  İlk risk türünde, önceki markanın tescil edildiği veya kullanıldığı mallar için uyandırdığı ani çağrışım tehlike altındadır. Bu durumda önceki markanın kimliğinin ve halkın zihnindeki yerinin dağılması suretiyle “sulandırılması/dilution” durumu mevcuttur. İkinci risk türünde ise, başvurusu yapılan markanın içerdiği mallar ve hizmetlerde kullanılması halinde halk nezdinde önceki markanın “çekim gücünün” azaldığı yönünde bir algılama mevcuttur. Üçüncü risk türünde önceki markanın tanınmışlık ve ayırt edicilik nedeniyle sahip olduğu imajın, başvurusu yapılan markanın içerdiği mallara transfer olması sonucunda, bu mallar önceki markanın tanınmışlığını yarattığı çağrışımdan dolayı daha kolay satılacaktır. Mahkeme bu son risk için “free riding” terimini kullanmaktadır.  Tüm bu risk koşulları açısından mahkemenin önceki kararlarına göre önemle altını çizmek gerekir ki, markalar arasında bir benzerlik olması şart olmayıp, ilgili tüketiciler nezdinde bir karıştırılma ihtimali dahi aranmaksızın sadece bir bağlantı/ilinti kurulması yeterlidir.

Tüzüğün 8/5. maddesindeki risklerin daha iyi tanımlanması için markanın ana fonksiyonu bir kez daha hatırlatılmıştır. Bir markanın ana fonksiyonunun menşei gösterme olduğu her türlü tereddütten uzaktır. Bunun yanı sıra bir marka, içerdiği malların ve hizmetlerin kalitesini, belli özelliklerini belirtir veya içinde lükse, yaşam tarzına, ayrıcalığa, maceraya, gençliğe vb. ilişkin mesajlar/algılar taşır. Bu nedenle bir marka kendi içinde, içerdiği mallar ve hizmetlerin niteliğinden bağımsız ve ayrı olarak bir ekonomik değer barındırır. Markanın içerdiği tanınmış mesaj veya çağrışım nedeniyle kazandığı bu önemli değer, korunması gereken bir değerdir. Zira bu korumanın konusunu teşkil eden tanınmışlık, marka sahibi tarafından yapılan büyük ölçüde yatırım ve çabanın bir sonucudur. Sonuç olarak, Tüzüğün 8/5. maddesi, aynı ve benzer mallar ve hizmetler içermese dahi aynı veya benzer şekilde tescil edilmek istenen bir başvuru karşısında tescilli tanınmış markanın sahip olduğu bu değerleri korumayı temin etme amacıyla uygulanmaktadır.

Somut olayda, OHIM Temyiz Kurulu’na göre SPA kelime markasının 32. sınıftaki mallar için tanınmış olduğunun ispatlanamadığını tespit etmiştir. Davacı, Spa Monopole, sunduğu belgeler ile sadece palyaçolu figüratif SPA markasının tanınmış olduğunu göstermektedir. Kurul daha önceki kararları işaret ederek figuratif SPA markasının tanınmışlığının 31. sınıftaki SPA kelime markasına sirayet etmeyeceğini belirtmiştir.[3], Temyiz Kurulu dava konusu kararında, İtiraz Bölümü’nün aksine, sunulan belgelerde spa kelimesinin palyaço figüratifi ile birlikte kullanıldığını ve bu figüratif elementin markanın ayırt ediciliği ve dolayısıyla tanınmışlığı üzerinde önemli bir etkisi olduğunu tespit etmiştir. Yine Temyiz Kurulu’na göre Davacı Spa Monoole, başvurusu yapılan markanın tescili halinde, 32. sınıfta önceki tescilli SPA kelime markasının ayırt ediciliğine ve tanınmışlığına zarar vereceğini veya bu tanınmışlıktan haksız yarar sağlayacağı olgusunu da ispat edememiştir.

Mahkeme’ye göre ise, Temyiz Kurulu’nun aksine bazı durumlarda bir markanın bir başka markanın parçası olarak kullanılması halinde, o markanın kazandığı ayırt edicilik kullanıldığı diğer markada da görülebilmektedir.[4] Bu durumlarda, yani ilk markanın diğer markanın bir parçası olması nedeniyle sahip olduğu ayırt ediciliği diğer markaya da taşıması halinde, tüketiciler nezdinde bu markaların içerdiği malların aynı işletme tarafından sunulduğu algısı oluşmaktadır.[5]

Bu nedenle Mahkeme, farklı yöndeki daha önceki içtihatlarına dayanarak Temyiz Kurulu’nun figüratif SPA markasının tanınmışlığının kelime SPA markasına sirayet etmeyeceği yönündeki tespitini hatalı bulmuştur. Zira mevcut olayda,  32. sınıftaki SPA kelime markasının, tanınmışlığı tespit edilen SPA figüratif markasının görsel olarak hemen fark edilen ana parçalarından biri olması nedeniyle aynı derecede ayırt edicilikten ve tanınmışlıktan faydalanacağına karar verilmiştir.

Mahkeme daha sonra figüratif SPA markasının bir parçası olarak yer alan SPA kelime markasının, tek başına kullanılması halinde tüketiciler nezdinde bu markanın aynı işletme tarafından sunulduğu algısının oluşup oluşmayacağı tespitine geçmiştir. Mahkeme bu noktada, Davacının, daha önce adına açılan DENTAL SPA davasına referansını da göz önüne almıştır O davadaki, Temyiz Kurulu’nun palyaço figürünün dava konusu markanın bir tamamlayıcı, yardımcı unsuru olduğu şeklindeki tespitine değinilmiştir.

Mahkeme’ye göre ise, figüratif SPA markasındaki spa kelimesi markanın belirgin ana unsurudur. Zira palyaço figürü açık mavi transparan spa kelimesinin arka planında yer almaktayken, spa kelimesi beyaz zemin üzerinde tam ortada, bitişik, koyu mavi ve belirgin karakterlerle yazılarak ana pozisyona sahiptir. Bununla birlikte sunulan belgelerden görüldüğü kadarıyla markanın figüratif unsuru şişeler üzerindeki etiketlerde Mahkeme tarafından tespit edilememiştir.  Sunulan belgelerdeki şişe resimlerinde, etiketlerde spa kelimesi tek başına görülmüştür. Bun göre palyaço figürünün esasen mevcut markanın sadece reklamına hizmet amaçlı olarak tamamlayıcı şekilde kullanıldığı tespit edilmiştir.  Dolayısıyla palyaço figürü ile birlikte kullanılıp kullanılmasının, tüketiciler nezdinde  Spa markası altındaki ürünlerin ilgili işletme tarafından sunulduğu algısına etki etmediği sonucuna varılmıştır.

Ayrıca sunulan belgelerden Davacı’nın, spa kelimesini 32. sınıftaki diğer markaları ile birlikte kullandığı da açıkça tespit edilmiştir. Örneğin;

–       7 Mart 2003 tarihli De Financieel-Economische Tijd  Belçika gazetesinde “Spa ülkemizin en tanınan kaynak suyudur” şeklinde ifadeler yer almıştır.

–        22 Mart 2000 tarihli La Libre Belgique  Belçika gazetesinde çıkan, etiketinde spa kelimesinin yer aldığı şişe resimleri ve “tüm rakiplere rağmen Belçikalı maden suyu Spa halen Belçika’nın en popüler madensuyu” ifadelerinin yer aldığı örnek sunulmuştur.

–        Belçikalı yazar Jacques Mercier’a ait  Le grand livre de l’EAU, Histoire Traditions Environnement kitabındaki “Belçika maden suyu sektöründeki %23.6 ile spa en büyük paya sahiptir” ifadelerinin yer aldığı örnek sunulmuştur.

–        Belçikalı gazete La dernière Heure’da yer alan 13 Mart 2003 tarihli makalede 27 Ocak-7 Şubat 2003 tarihleri arasında 17800 tane Belçikalı tüketici arasında 33 farklı kategoride yapılan ankette, SPA markasının maden suyu markası olarak seçildiği belirtilmiştir.

Tüm sunulan bu belgelere göre Mahkeme, OHIM Temyiz Kurulu’nun dava konusu kararında yer alan (i) 32 sınıf için SPA kelime markasının tanınmışlığının ispat edilemediğine ve (ii) bu belgelerin sadece spa kelimesinin yer aldığı figüratif diğer markanın tanınmışlığını ispata yaradığına ilişkin tespitlerini yerinde bulmamıştır. Mahkeme’ye göre Davacı 32.sınıf için SPA kelime markasının Benelüks ülkelerindeki tanınmışlığını ispat etmiştir.

Kaldı ki Mahkeme’nin 19 Temmuz 2008 tarihli Mülhens OHIM — Spa Monopole (MINERAL SPA), T‑93/06 sayılı daha önceki kararında, 32. sınıf için SPA kelime markasının tanınmışlığı zaten tespit edilmiştir.  Bu kararda; SPA markasının uzun yıllardır Benelüks ülkelerinde kullanıldığı, maden suyu sektöründe % 23,6 ile lider paya sahip olduğu, yaygın dağıtım ağına sahip olduğu, önemli ölçüde reklam harcamalarının yapıldığı, birçok spor organizasyonlarına sponsorluk yapıldığı tespitlerine dayanılarak Benelüks ülkelerinde bu markanın tanımış olduğuna karar verilmiştir. OHIM tespitinin aksine, 1924 yılından beri markanın palyaço figürü ile birlikte satılması hususu, tek başına SPA kelime markasının 32 sınıf için tanınmışlığına engel teşkil etmemektedir.

Mahkeme bir sonraki aşamada başvurusu yapılan markanın, önceki tecilli tanınmış markanın tanınmış ve ayırt ediciliğinden haksız yarar sağlayacağı veya önceki markanın tanınmışlık ve ayırt ediciliğine zarar verildiği konusuna ilişkin değerlendirmelere geçmiştir.  Tüzüğün 8/5. maddesindeki bu risk yukarıda da belirtildiği gibi, sadece markaların birbirine benzer olması durumunda değil, karıştırılma ihtimali olmasa dahi tüketiciler nezdinde aralarında bir bağlantı kurulması halinde de söz konusu olabilmektedir.  Bu bağlantının varlığının tespitinde ise, olaya ilişkin tüm faktörler yani benzerliğin derecesi, mallar ve hizmetlerin niteliği, markaların sunuluş itibari ile birbirine yakınlığı veya uzaklığı, tüketici kitlesinin niteliği, önceki markanın tanınmışlık düzeyi, tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimali gibi tüm unsurlar bir arada değerlendirilmelidir.[6]

OHIM İtiraz Bölümü dava konusu itirazı incelerken yaptığı tespite göre, 32. sınıftaki maden suları için tanınmışlığı ispat edilen SPA markası “saflık, sağlık,güzellik” imajı taşımaktadır. İtiraz Bölümü’ne göre itiraz konusu markalar birbirine benzemektedir; zira başvurusu yapılan kelime markası ‘SPARITUAL’, önceki tescilli “SPA” kelime markasını içermektedir. Bu nedenle Benelüks ülkelerindeki tüketicilerin iki marka arasında bağlantı kurması ihtimali mevcuttur. Ayrıca İtiraz Bölümü şu tespitte bulunmuştur: başvurusu yapılan markanın içerdiği kozmetik ürünleri ile önceki tescilli markanın içerdiği maden suları arasında da -ki kozmetik ürünleri maden suları içermektedir ve maden suları ile birlikte kullanılabilmektedir- bir bağlantı söz konusu olup, bu noktada “saflık, sağlık ve güzellik” imajının bir markadan diğerine transfer olması ihtimali mümkündür. OHIM Temyiz Kurulu ise, İtiraz Bölümü’nün bu tespitlerinin aksi yönde tespitlerde bulunmuştur.

Mahkeme ise somut olaya ilişkin yaptığı incelemede, SPA kelime markasının 32. sınıftaki tanınmışlığı göz önüne alındığında başvurusu yapılan markanın önceki tescilli markanın tanınmışlık ve ayırt ediciliğinden haksız bir yarar sağlayacağı “free riding” kolaylıkla göz ardı edilebilecek bir konu değildir. Mahkeme’ye göre Davacı markasının yüksek derecedeki tanınmışlığını da ispat ettiğinden OHIM Temyiz Kurulu’nun kararını yerinde bulmamıştır. Mahkeme’ye göre OHIM Temyiz Kurulu, başvurusu yapılan markanın haksız yarar sağlayacağı riskinin analizinde hataya düşmüştür.

Sonuç olarak Mahkeme, önceki tescilli markanın tanınmışlık koşullarını taşımadığına ve başvurusu yapılan markanın Davacı’nın markasının tanınmışlığından ve ayırt ediciliğinden haksız yarar sağlayacağı riskinin olmadığına ilişkin tespitlerde hataya düşüldüğünden OHIM Temyiz Kurulu’nun kararını iptal etmiştir.

Ülkemizde ister TPE aşamasındaki itirazlarda, ister mahkemelerdeki dava aşamalarında tanınmışlık iddialarının, bu konuda inandırıcı ve yeterli bilgi ve belge sunulmadan yapıldığı görülmektedir. 207/2009 sayılı Tüzük ile paralel şekilde 556 sayılı KHK kapsamında tanınmış markaya sağlanan korumanın özel ve geniş bir koruma olduğu unutulmamalıdır. Bu korumanın altında yatan mantık, markanın büyük ölçüde yapılan reklam yatırımları nedeniyle kazandığı imajın, ayırt ediciliğin, başka mal ve hizmet sınıflar söz konusu olsa dahi korunmasıdır. Yukarıdaki karardan da açıkça anlaşılacağı üzere, tanınmışlığı yaratan işte bu zahmetli, uzun ve masraflı sürecin iyi belgelenmesi gerekmektedir ki bu özel korumadan yararlanma imkânı doğabilsin. Sadece satış cirolarının yüksekliğini gösteren birkaç fatura veya üzerinde tarih dahi gözükmeyen birkaç katalog ile yapılacak tanınmışlık iddiası, ilgili düzenlemenin amacının kapsamından çok uzaktır. Bu nedenle, tescilli bir marka sahibi olan bir işletmenin markasına yaptığı tüm reklam yatırımlarını, bu yatırımların kapsamını, tarihini, reklamın tüketiciler nezdinde oluşturduğu etkileri ve bunun çeşitli mecralardaki yankılarını belgelemesi, yani markasıyla ilgili her türlü bilgi ve belgeyi kapsayan bir arşiv tutması, gelecekte olası bir tanınmışlık iddiasının temelini oluşturacaktır.

Gülcan Tutkun Berk

Haziran 2015

gulcan@gulcantutkun.av.tr

Dipnotlar:

[1] Tüzüğün 42/2. maddesi şu şekildedir: “If the applicant so requests, the proprietor of an earlier Community trade mark who has given notice of opposition shall furnish proof that, during the period of five years preceding the date of publication of the Community trade mark application, the earlier Community trade mark has been put to genuine use in the Community in connection with the goods or services in respect of which it is registered and which he cites as justification for his opposition, or that there are proper reasons for non-use, provided the earlier Community trade mark has at that date been registered for not less than five years. In the absence of proof to this effect, the opposition shall be rejected. If the earlier Community trade mark has been used in relation to part only of the goods or services for which it is registered it shall, for the purposes of the examination of the opposition, be deemed to be registered in respect only of that part of the goods or services.”

[2] 22 Mart 2007 tarihli Sigla OHIM — Elleni Holding (VIPS) kararı, T‑215/03, 11 Temmuz 2007 tarihli Mülhens OHIM — Minoronzoni (TOSCA BLU) kararı, T‑150/04

[3] 13 Eylül 2007 tarihli Il Ponte Finanziaria v OHIM kararı, C‑234/06 P

[4] 17 Temmuz 2008 tarihli L & D OHIM kararı, C‑488/06 P

[5] 7 Temmuz 2005 tarihli Nestlé kararı C‑353/039

[6] 27 Ekim 2008 tarihli Intel Corporation kararı, C‑252/07

“Perakendecilik Hizmetleri” Nedir? Marka Tescilinde Somut Karşılığı Ne Şekilde Ortaya Çıkar?

shopping-carts

“Perakendencilik Hizmetleri” – Tanım ve Bu Hizmetin Kullanımından Bahsedilebilecek Haller

Avrupa Birliği Adalet Divanı, 7/7/2005 tarihli C-418/02 sayılı “Praktiker” kararının 34. paragrafında (Praktiker Bau– und Heimwerkermarkte), “perakendecilik hizmetleri”nin nihai amacının malların tüketicilere satışı olduğunu, belirtilen hizmetin satış işleminin yanısıra, bu işlemin gerçekleşmesini sağlamak için tacir tarafından gerçekleştirilen her tür eylemi kapsadığını belirtmiştir. Anılan eylemler karara göre, diğerlerinin yanısıra, satışa sunulan malların seçimini ve satışın rakiplerle değil kendisiyle tamamlanmasını isteyen bir tacirin tüketicileri teşviğe yönelik çeşitli hizmetleri sunmasını da kapsar.

Malların satışı, malların ve hizmetlerin uluslararası sınıflandırması amaçlı Nicé sınıflandırması kapsamında tanımlanmış veya bu sınıflandırma kapsamında değerlendirilmesi mümkün olan bir hizmet değildir. Bu bağlamda, nihai hedefi malların satışı olan hizmetler bütünü, anılan sınıflandırmanın 35. sınıfının açıklayıcı notlarında yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” (the bringing together, for the benefit of others, of a variety of goods (excluding the transport thereof), enabling customers to conveniently view and purchase those goods) tanımı kapsamında değerlendirilmektedir.

Yazı boyunca, “perakendecilik hizmetleri” için uzun tanımı ile “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” ifadesi kullanılacaktır. Bununla birlikte, anılan hizmetin yalnızca “perakende satışa” yönelik hizmetleri değil, aynı zamanda “toptan satışa” yönelik hizmetleri kapsadığı da belirtilmelidir.

Takip eden satırlarda, “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” ifadesi kullanılacak olmakla birlikte, bu ifadenin “çeşitli mallar” terimi yerine “özel olarak belirtilmiş malların” yazıldığı halleri de kapsayacak anlamda kullanıldığı özellikle belirtilmelidir. Bir diğer deyişle, yazının kapsamı sadece “çeşitli mallar” genel tabirinin kullanıldığı hallere ilişkin değildir, perakendecilik hizmetinin konusu malların özel biçimde belirtildiği ifade biçimleri de yazı kapsamına girmektedir. Yazı boyunca, “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” ifadesinin kullanılacak olmasının nedeni anlatım kolaylığının sağlanması ve yazı boyunca tek bir ifade biçiminin kullanılmasının tercih edilmesidir.

“Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” en basit haliyle, tüketicilerin farklı seçenekler veya çeşitler arasından kendisine en uygununu bulup satın alması için çeşitli malların bir arada satışa sunulması hizmetidir. Bu hizmet, birbirinden nitelik, ölçek, ortam olarak farklı satış noktalarında (süpermarket, hipermarket, katalog, internet, vb.) sunulabilir.

Yazının giriş kısmında da belirtildiği üzere, inceleme konusu hizmet, malların satışı işleminden ibaret değildir. Hizmet esasen, malların satışa nihai amacına yönelik olarak tacir tarafından sunulan bir hizmetler bütününü ifade etmektedir. Bu haliyle hizmetin kapsamı “perakende veya toptan satış ortamlarında, malların satış amacıyla tüketicilere sunumu”dur.

Hizmetin sunulduğu ortamın dükkan, mağaza, vb. gibi bir mekan olması zorunluluğu bulunmamaktadır. Anılan hizmet; dükkan, mağaza gibi mekanlarda malların klasik biçimde sunumu yoluyla verilebildiği gibi, internet, TV gibi elektronik ortamlarda veya katalog yoluyla satışa sunum gibi farklı yöntemlerle de sunulabilir. Bununla birlikte, hizmetin internet, TV gibi elektronik ortamlarda veya katalog yoluyla sağlandığından bahsedebilmek için, hizmet tanımında yer verildiği üzere “elverişli bir şekilde görme ve satın alma” amacına uygunluk aranmalıdır, yani malların listelenerek gösterilmesi yeterli değildir, aynı zamanda satışa sunumu, yani alımı sağlayacak araçların da sunulmuş olması gereklidir. Satışa sunumu sağlayan araç, TV üzerinden satışta uzaktan kumandayı kullanarak veya telefonla alım yapma, internet üzerinden satışta, ürünleri sitede gördükten sonra alışveriş sepetine ekleyerek, sonra kredi kartıyla ödeme yaparak alım, katalogla üzerinden alımda telefonla satış ve telefon üzerinden kredi kartı numarası vererek ödeme veya bunlara benzer diğer ödeme yöntemleri olabilir.

“Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri”, hizmet tanımından anlaşılacağı üzere, “elverişli bir şekilde görme ve satın alma” amacına uygunluk içermelidir. Bu itibarla, markayı taşıyan malların tanıtımı için broşür veya katalog basılmış olması veya markayı taşıyan malların reklamının yapılıyor olması veya malların internet üzerinden tanıtılması, söz konusu markanın “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” için kullanıldığı anlamına gelmez. Şöyle ki, belirtilen kullanım biçimleri tanıtım – reklam amaçlıdır. Söz konusu kullanım biçimlerinin elverişli biçimde görme amacına hizmet ettikleri kabul edilse de, eşzamanlı olarak aranan diğer amaç olan “müşterilerin malları ………. satın alması için çeşitli malları bir araya getirilmesi” amacına hizmet ettiklerinin kabul edilmesi mümkün değildir.

Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşıldığı üzere, “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri”nin varlığından bahsedebilmek için, öncelikli olarak “çeşitli malların tüketicilerin beğenisine ve alımına sunulma amacıyla bir araya getirilmiş olması” ve “bir araya getirilen malların tüketicilere sunulduğu bir ortam (mağaza, dükkan, internet sitesi, TV yoluyla alım için bir platform, katalog yoluyla satışı sağlayacak yöntem ve araçlar, vb.)” şartlarının bir arada gerçekleşmiş olması gereklidir.

Mallar için tescil edilmiş bir markayı taşıyan ürünlerin piyasaya sürülmesi veya üçüncü kişilere satılması için, söz konusu markanın 35. sınıfa dahil “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” bakımından da tescil edilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Ticari markalar doğaları gereği ticarette kullanım, bir diğer deyişle üçüncü kişilere satış amacıyla tescil edilmekte, mallar üzerinde veya hizmetler için bu amaçla kullanılmakta ve potansiyel alıcılara genellikle ücret karşılığında satılmaktadır. Ticari kanallarla sunulan malların veya hizmetlerin birbirlerinden ayırt edilmesini sağlamak için kullanılan markalar, uluslararası bir sınıflandırma niteliğindeki Nicé sınıflandırmasına göre belirlenmiş mal ve hizmetler sınıfları için tescil edilmektedir. Nicé sınıflandırmasının herhangi bir sınıfında tescil edilmiş bir malın veya hizmetin, üçüncü kişilere satışı için söz konusu malın veya hizmetin ayrıca 35. sınıf kapsamında “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” için tescil edilmesi gerekli değildir.

Tekrar etmek gerekirse, “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” en basit tanımıyla tüketicilerin farklı seçenekler veya çeşitler arasından kendisine en uygununu bulup satın alması için çeşitli malların bir arada satışa sunulması hizmetidir. Bu bağlamda, markasını taşıyan bir malı üretip, piyasaya süren bir firmanın, o malı piyasaya sürüp üçüncü kişilere satmak için markasını “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” için tescil ettirmesi zorunluluğu bulunmadığı gibi, markalı bir ürünün üretilip piyasaya sürülmesi de, o markanın “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” için kullanıldığı anlamına gelmemektedir.

Şöyle ki, “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” için kullanımdan bahsedilmek için, çeşitli malların müşterilere sunum amacıyla bir araya getirilmesi gereklidir ve sonrasında eğer, müşteri tarafından alım kararına varılırsa satış söz konusu olmaktadır. Ayrıca, hizmet tanımında yer alan “elverişli” kelimesinin de işaret ettiği üzere, malların tüketicilere elverişli bir biçimde sunulması, yani “bir araya getirilen malların tüketicilere sunulduğu bir ortam (mağaza, dükkan, internet sitesi, TV yoluyla alım için bir platform, katalog yoluyla satışı sağlayacak yöntem ve araçlar, vb.)” gereklidir.

Sayılan tüm hususlar ışığında kanaatimizce, “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” için kullanım aşağıdaki değerlendirmeler çerçevesinde tespit edilmelidir:

  1. Markalı bir malın üretilmesi veya piyasaya sürülmesi, tek başına söz konusu markanın “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” için kullanıldığını gösteremez.
  2. “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” için kullanımdan bahsedebilmek için çeşitli malların satış amacıyla, tüketicilerin beğenisine elverişli bir ortamda sunulmuş olması gereklidir.
  3. Müşterilerin malları elverişli biçimde görmesi, yani tüketicilere sunum için bir ortam gereklidir. Bu ortamın fiziksel bir mekan olması şart değildir, mallar tüketicilere mağaza, dükkan, internet sitesi, TV yoluyla alım için bir platform, katalog yoluyla satışı sağlayacak yöntem ve araçlar, vb. birçok farklı ortam kullanılarak sunulabilir.
  4. Tüketiciler elverişli ortamda kendilerine sunulan malları inceledikten sonra alımı gerçekleştirir veya gerçekleştirmez. Alımın gerçekleşmesi veya gerçekleşmemesi hizmetin niteliğini etkilemez, şöyle ki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” satış işleminden ibaret değildir ve hizmetin asıl doğası “malların tüketicilere perakende veya toptan satış ortamlarında sunumu”dur.
  5. Markayı taşıyan malların tanıtımı amaçlı kataloglar, dokümanlar, reklamlar, internet siteleri, tek başlarına markanın “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” için kullanıldığını ispatlama gücüne sahip değildir. Şöyle ki, hizmet tanımından anlaşıldığı üzere, müşterilerin malları elverişli biçimde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi gereklidir. Ürünlere ait tanıtım dokümanlarının veya reklamların, malların elverişli biçimde satışa sunumunu sağlama fonksiyonunu yerine getiren araçlar olduğunun kabul edilmesi ise mümkün değildir.

Perakendencilik Hizmetleri ile Malların Benzerliği

“Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri”nin kapsamını yukarıdaki şekilde tanımladıktan sonra, belirtilen hizmetlerin mallarla benzerliği hakkında birkaç yorumda bulunmak yerinde olacaktır.

Mallar için tescil edilmiş markaların sahibi olan kişiler, aynı malların perakendeciliğine yönelik hizmetleri kapsayan ve kendi markalarıyla aynı veya benzer olan yeni marka başvurularının yapılması halinde, malların ve hizmetlerin birbirleri ile benzer olup olmadıkları hakkında net kriterlerin tanımlanmasını istemektedir.

IPR Gezgini’nde önceden yayınladığım bir yazıda yer verilen tespitler, bu konu hakkında Adalet Divanı Genel Mahkemesi ve OHIM değerlendirmesine ışık tutacak içeriktedir.

Belirtilen yazıya, http://iprgezgini.org/2014/06/08/giysiler-ile-giysilerin-perakendeciligi-hizmetlerinin-benzerligi-adalet-divani-genel-mahkemesi-eni-v-emi-karari-t-59911-ve-konu-hakkinda-ohim-kara/ bağlantısından erişilmesi mümkündür. Yazıda yer alan tespitlere göre, Adalet Divanı ve OHIM, belirli mallar ve bu malların perakendeciliğine yönelik hizmetleri takip eden şekilde değerlendirmektedir:

“Belirli malların perakendeciliğine yönelik hizmetler, söz konusu mallarla (düşük derecede) benzer niteliktedir (bkz. Adalet Divanı Genel Mahkemesi, “Rosalia de Castro” kararı, T-421/10, 05/10/2011, paragraf 33). Belirtilen malların ve hizmetlerin nitelikleri, amaçları ve kullanım yöntemleri aynı olmasa da, söz konusu mallar ile hizmetler arasında, birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmaları ve hizmetlerin sunulduğu yerin genellikle, malların satışa sunulduğu yerle aynı olması nedenleriyle benzerlikler bulunmaktadır. Bunun ötesinde, bu mallar ve hizmetler halkın aynı kesimine yöneliktir. Belirli mallara yönelik perakendecilik hizmetleri ile diğer marka kapsamında bulunan malların benzerliğinden bahsedebilmek için söz konusu malların aynı olması veya kapsayıcı bir ifade kullanılmışsa, malların kapsayıcı ifadenin doğal ve genel anlamı kapsamına girmesi gerekmektedir (Örneğin, “güneş gözlüğü perakendeciliği hizmetleri ve güneş gözlükleri” veya “optik araçların perakendeciliği hizmetleri ve güneş gözlükleri”.) (bkz. Ofiste Kullanım için Kılavuz, Bölüm C, İlana İtiraz, s.50 – https://oami.europa.eu/tunnel-web/secure/webdav/guest/document_library/contentPdfs/law_and_practice/trade_marks_practice_manual/WP/Part-C/02-part_c_opposition_section_2/part_c_opposition_section_2_chapter_2_comparison_of_goods_and_services/part_c_opposition_section_2_chapter_2_comparison_of_goods_and_services_en.pdf)

Buna karşın, OHIM İnceleme Kılavuzuna göre, genel biçimde ifade edilmiş ve hangi malın veya malların perakendeciliğine yönelik olduğu özel olarak belirtilmemiş olan perakendecilik hizmetleri, hiçbir malla (söz konusu edilen hizmetler ile malların benzerliğidir) benzer değildir. Bu durumda, mallarla – hizmetlerin niteliklerinin farklı olmasının yanısıra, hizmetler soyutken, malların somut olması, farklı ihtiyaçlara hitap etmeleri söz konusudur. Bunun ötesinde, malların ve hizmetlerin kullanım biçimi farklıdır ve birbirleriyle rekabet eder veya birbirlerini tamamlayıcı nitelikte değillerdir (bkz. aynı kılavuz, s.49).

Açıkça anlaşıldığı üzere OHIM, belirli mallarla, aynı malların perakendeciliğine yönelik hizmetleri (düşük derecede) benzer olarak kabul etmektedir. Bu yanıt, malların veya hizmetlerin benzerliğini Türk sınıflandırma tebliğ çerçevesinde algılamaya alışkın bazı okuyuculara anlamlı gelmeyebilir. Ne var ki, malların ve/veya hizmetlerin birbirlerine benzer olması için, ne sınıflandırmanın aynı sınıfında, ne de bir Türk uygulaması olan sınıflandırma tebliğinin aynı alt sınıfında bulunma zorunluluğu vardır. Aynı zamanda, mallar ve/veya hizmetler birbirlerine yüksek, orta veya düşük derecede benzer olabilirler. Bu tip durumlarda, markalar arasında karıştırılma olasılığı bulunup bulunmadığı sorusunun yanıtı, markaların benzerlik derecesine ve karıştırılma olasılığını etkileyen diğer faktörlere bağlı olarak ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla, bazı malları içeren bir markayla, aynı malların perakendeciliğini içeren bir diğer marka arasında karıştırılma olasılığının bulunup bulunmadığı incelenirken, OHIM uygulamasında ilk olarak malların ve hizmetlerin düşük benzerliği tespit edilecek ve markaların benzerlik derecesinin değerlendirilmesinin ardından karıştırılma olasılığı iddiasının yanıtı verilecektir. Ayrıca, OHIM uygulaması çerçevesinde, belirli mallarla, aynı malların perakendeciliğine yönelik hizmetleri (düşük derecede) benzer olarak kabul edilirken, ne önceki markanın kullanımı ne de tanınmışlığı şartları aranmaktadır. Malların ve/veya hizmetlerin benzerliği, bu tip ek şartların (kullanım, tanınmışlık) varlığından bağımsız, ayrı bir inceleme alanıdır. Önceki markanın tanınmışlığı, kullanımı veya ayırt edici gücünün yüksekliği gibi hususlar, malların ve/veya hizmetlerin benzerliğinin incelendiği aşamada değil, ancak karıştırılma olasılığının varlığına yönelik sonraki aşamalarda dikkate alınacaktır.

Marka inceleme sistemimizin en sorunlu alanlarından birisini oluşturan “perakendecilik hizmetleri” hakkında detaylı açıklama ve görüşlerimizi ortaya koyduğumuz bu yazının, inceleme konusu hizmet hakkında ortaya çıkmış soru işaretlerini kısmen ortadan kaldıracağını umuyoruz.

Önder Erol Ünsal

Haziran 2015

unsalonderol@gmail.com

Anayasa Mahkemesi 7/1(ı) Bendini de İptal Etti – Sıcak Bir Yaz Geliyor

çöl

 

Sürpriz gerçekleşmedi ve Anayasa Mahkemesi, beklendiği gibi, 2 Haziran 2015 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2015/33 esas sayılı kararı ile 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 7/1-(ı) bendini Anayasa’nın 91. maddesinin birinci fıkrasına aykırılık gerekçesiyle iptal etti.

Karar metni için bkz. http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2015/06/20150602.htm&main=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2015/06/20150602.htm

anayasamah.7-ı556 sayılı KHK’nın anılan 7/1-(ı) bendi, “Sahibi tarafından izin verilmeyen Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesine göre tanınmış markalar”ın marka olarak tescil edilmeyeceği düzenlemesini içermekteydi.

Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı sonrası,tanınmış markalara 7/1-(ı) bendi kapsamında resen sağlanan koruma ortadan kalkmış durumdadır. Görünen o ki, tanınmış marka sahipleri bundan sonra, tescil kapsamlarında yer alan mallar veya hizmetlerle aynı veya benzer olmayan mallar ve hizmetler bakımından, 556 sayılı KHK madde 8/4 kapsamında ilana itiraz yoluyla haklarını koruyabilecekler.

IPR Gezgini, yaklaşan kasırgaya, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 16/5 fıkrası Anayasa’ya Aykırılık Gerekçesiyle İptal Edildi. Sıra 7/1-(b) Bendinde mi? http://wp.me/p43tJx-k7 ve Anayasa Mahkemesi’nin Olası 7/1-(b) Bendi İptal Kararı – Sorular ve Muhtemel Sorunlar http://wp.me/p43tJx-kc yazılarıyla dikkat çekmiştir.

Bu noktadan sonra, 7/1-(b) bendi konusunda beklenen iptal kararının ne zaman verileceği merak konusudur. Olası iptal kararı hakkındaki görüşlerimiz yukarıda bağlantısı verilen yazılarda açıklanmış olduğundan, bu yazıda tekrar edilmeyecektir, dolayısıyla ilgilenen okuyucuların görüşlerimizi belirtilen yazılarda okuması mümkündür.

Marka ve sınai mülkiyet camiasını sıcak bir yaz bekliyor gibi gözüküyor.

Önder Erol Ünsal

Haziran 2015

unsalonderol@gmail.com