Harry Potter serisinde ilk yazdığım kararda taraflar İngiliz idi, sonrakinde dava bir Rus yazara ve yayıncısına karşı açılmıştı, eh Hindistanlıların neyi eksik? Bir proje başarılı olacakta Hindistan’da hemen bunun bir yansıması olmayacak, mümkün değil! O sebeple bugün radarımızı Hindistan’a çeviriyor ve Harry Potter konusunda oralarda neler olmuş kısaca bir göz atıyoruz.
Ben pek meftunu sayılmam ama kendi starları ve kendine has bir stili olan, Bollywood adıyla bilinen ciddi bir lokal film endüstrisi olduğu malum Hindistan’da. Bizim seyircimiz genel olarak Hint sinemasına ve Bollywood filmlerine mesafeli duruyor sanki ve, istisnalar hariç, hala Raj Kapoor ve Aware Hoon noktasından bakıyor olabiliriz olaya. (Hayır Slumdog Millionaire‘den özellikle bahsetmiyorum çünkü o bir Bollywood filmi değil, bildiğimiz İngiliz filmi. Filmin senaryosu Hindistan’da yayınlanmış bir kitaba dayanıyor, olaylar Hindistan’da geçiyor ve cast Hindistanlılardan oluşuyor olsa da yapım İngiliz).
2008 yılında Warner Brothers şirketi (WB) Yeni Delhi’de Mirchi Movies adlı yerel bir film şirketi aleyhine dava açarak Mirchi’nin çok yakında gösterime sokacağı Bollywood filminin ismini değiştirmesine karar verilmesini talep ediyor. Filmin adı; HARI PUTTAR
Önce filmin müziğini şuraya bırakayım da bu önemli eseri dinlemekten mahrum kalmayın!.
HARI PUTTAR filminin konusu kısaca şöyle; Hariprasad Dhoonca isimli 10 yaşlarındaki bir Hintli çocuk anne-baba ve kardeşiyle Londra’da yaşamaktadır. Ne zamanki teyzesi-amcası- üç kuzeni ve bunların arkadaşları Hariprasad’ın evine taşınır işler karışır ve bizimki odasını kuzenleriyle paylaşmak zorunda kalır. Durumdan o kadar rahatsız olur ki inşallah şu evdekiler yok olurda rahat ederim diye söylenip dualar etmeye başlar. Ertesi sabah bir kalkar ki o da ne,duası kabul olmuş ve evdeki herkes, kuzeni Tuk Tuk hariç, yok olmuştur! Kuzeniyle ikisi boş evin tadını çıkarmaya başlarlar ama bu mutlulukları fazla uzun sürmez çünkü Hariprasad’ın babasına ait bir bilgisayar çipini çalmak için iki hırsız girer eve…ve olaylar gelişir….
Gördüğünüz gibi filmin konusunun Harry Potter kitaplarıyla ilgisi yok,ama size başka bir filmi hatırlattı mı? Evet bildiniz, senaryo “Evde Tek Başına” isimli Amerikan filminden bayağıca bir “esinlenmiş”.
Dediğim gibi WB filmin adının değiştirilmesini istiyor çünkü bunun Harry Potter ile karıştırılacağını ve kendisinin marka haklarının ihlal edildiğini iddia ediyor. WB diyor ki “film ismi var film ismi var, tüketici/seyirci belli filmleri doğrudan ve insiyaki olarak isimleriyle hemencecik hatırlar, mesela “The Sound of Music” veya “Sholay” gibi. Buna karşın bazı filmler ise isimleri söylenince hemen hatırlanamayabilir. Hari Puttar’ı duyan Harry Potter’ı hatırlar, bunlar bizim markamızla karıştırılacak bir film adı seçmiş ve bizim filmlerin seyircisini de çalmaya çalışıyor.”
Davalı film şirketi ise diyor ki;
-a-Hari son derece yaygın kullanılan bir erkek ismi Hindistan’da, Puttar ise Punjabi dilinde “oğlu/oğul” demek. Üstelik zaten Harry Potter ile Hari Puttar birbirine hiç benzemiyor.
-b-Ayrıca biz filmimizin adını aylar evvel (2007 yılında) Amerika’da ki Motion Picture Association’a (MPA) kaydettirdik,
c-Davacı bu filmi 2005’den beri biliyordu, bu kadar zamandır sessiz kalarak dava hakkını kaybetti, dava açacaktıysa bunu 2005 yılında yapmalıydı ve 2008’e kadar beklememeliydi.
Buna karşın WB, MPA’ya yapılan film ismi tescili ile marka tescilinin eşit ağırlıkta haklar olmadığını, MPA’nın eğer bir film Amerika’da vizyona sokulacaksa bunun ismini kayda alıp ilan ettiğini ve bunu yapmaktaki amacın aynı isimle farklı filmlerin vizyona girmesini engellemek olduğunu, ayrıca Amerika’da MPA’da yapılmış bir film adı tescilinin Hindistan’da ki bir ihtilafta delil teşkil etmeyeceğini ve 2007 yılında MPA’da isim tescili yaptığını daha evvel gizleyerek davalının kötüniyetle hareket ettiğini iddia ediyor.
Davacı taraf davanın geç açıldığı konusuna da şiddetle karşı çıkarak diyor ki; dava açabilmemiz için filmin ortaya çıkması ve isminin ne olduğunun kesinleşmesi gerekiyordu, halbuki 2005 yılında film çekilmeye başlandığında isminin ne olacağı henüz sadece bir fikirdi-somutlaşmamıştı. Biz filmin adının “Hari Puttar – A comedy of Terrors’olduğu kesinleşir kesinleşmez hemen dava açtık. Kaldı ki 2005 yılında bu isimle bir film çekileceğini ilk duyduğumuzda da biz zaten buna o zamanda karşı çıkmıştık.
Yeni Delhi Mahkemesi davayı temelde sessiz kalma yoluyla hak kaybından dolayı reddediyor. 2005’den beri böyle bir filmden haberin vardı bir şekilde, 3 sene beklemişsin dava açmak için ve tam film vizyona gireceği zaman gelip dava açıyorsun diyor WB’ye.
Diğer yandan Hari Puttar ile Harry Potter arasında fonetik benzerlik bulunduğu/bunların karıştırılacağı yönündeki iddiayı da reddediyor Mahkeme, ama bu konuya kararda sadece tek bir paragrafta yer veriyor ki orada da Mahkemenin tek söylediği şey şu; Hari Puttar filminin hedef kitlesi olan izleyiciler okumamış-cahil insanlar değil, o yüzden Hari Puttar ile Harry Potter’ı karıştırmazlar. (bazen Hindistan Mahkemelerinden gerçekten çok “ilginç” kararlar çıkabiliyor ve işte bu da onlardan biri bence. Hari Puttar filminin hedef kitlesi kim? En fazla 13-15 yaş ve hatta bunun altı çocuklar. “Cahil mi bunlar niye karıştırsınlar ki” anlamına gelecek bir standardın zaten hukuki temeli tartışmaya açık olduğu gibi, birde bu standardın böyle bir hedef kitleye uygulanmasına diyecek bir şey bulamıyorum). Hakim bu yönde karar verirken davacının dosyaya sunduğu bir çok delili gözardı ediyor aslında; mesela medyada bile filmlerin isimleri yazılırken karıştırmalar olmuş, buna dair deliller var, ayrıca davalı taraf bizzat filmini anlatırken özellikle Hari Puttar’ın Harry Potter’ın bir parodisi filan olmadığını ve senaryonun başka olduğunu izah etmiş.
Peki bu kadar olaydan sonra Hari Puttar vizyona girince ne olmuş? Fiyasko! Filmin IMDb notu 1.9. İngiliz The Guardian Gazetesi insanların bu filmi isminden dolayı Harry Potter ile karıştırdığını ve filme giden birçok kişinin “biz Harry Potter ile bağlantılı bir şey seyredeceğiz zannettik ama çık çıka Evde Tek Başına çıktı karşımıza” dediğini yazmış. Hindistan gazetelerinde ve seyircilerin görüşlerini paylaştığı online platformlarda çıkan yorumlar da oldukça kötüymüş.
HİNT İŞİ HOGWARTS
Hindistan bir festivaller, inanışlar, renkler ülkesi. Doğu Hindistan bölgesinin en büyük festivallerinden biri de Durha Puja. Bu organizasyon sırasında binlerce kişi tanrıça Durga’ya saygılarını sunmak için biraraya geliyor ve kutlamaların önemli bir parçası da her yıl popüler bir temanın kumaş-ahşap-karton vs gibi muhtelif malzemelerle devasa ölçülerde kopyalarının yapılmasına dayanıyor.
İşte festivali organize eden Kalküta’lı grup bu kapsamda 2007 yılında Hogwarts Büyücülük okulunun dev bir kopyasını/modelini yapmaya başlayınca J.K.Rowling’in radarına takılıveriyor. Warner Brothers ve Rowling’in Hindistan’da ki yayıncısı hemen harekete geçiyor ve dava açarak telif hakları ihlal edildiğinden vaki inşa faaliyetinin durdurulması için tedbir kararı verilmesini ve tazminata hükmedilmesini talep ediyor.
Dava edilen grup yaptığı açıklamada böyle büyük modelleri her yıl yaptıklarını,hatta bir önceki yıl festival sırasında Titanic’in bir replikasını hayata geçirdiklerini, bu yıl ise Hogwarts’ı ve Harry Potter ile arkadaşlarının modellerini seçtiklerini ve hatta Hogwarts Express treninin de bu projenin bir parçası olduğunu ve trenin yapımının hemen hemen tamamlandığını söylüyor. (yani sadece Hogwarts değil, aynı zamanda Harry ve arkadaşlarının gerçek hayattaki ölçülerde replikalarını yapacaklar ve Hogwarts Express trenini de tamamlamak üzereler!). Bütün bu operasyonun o tarihlerde 1.2 milyon Rupiye (yaklaşık 30.000-USD) mal olacağı öngörülmüş. Organizatörler Mahkeme bir tazminata hükmederse bunu ödeyecek güçleri olmadığını ve üstelikte tedbir kararı verilirse bu kadar kısa sürede başka bir inşa işine girmelerinin mümkün olmadığını söylüyorlar.
Olay Kalküta halkının bir kısmında da negatif reaksiyon doğuruyor. Rowling ve Warner Brothers kendilerinin kar amacı gütmeyen organizasyonlarda Potter kitaplarının çocuklarla paylaşılması vs gibi durumlara itirazları olmadığını, ancak Durha Puja gibi binlerce kişinin katıldığı ticari yönü güçlü(sponsorluk ve reklam alınan vs) bir organizasyondaki gibi eylemlere müsamaha gösteremeyeceklerini belirtiyor. Diğer yandan Rowling’in avukatları yaptıkları açıklamada eğer Mahkeme bir tazminata hükmederse Rowling’in bu parayı bağışlayacağını söylüyorlar.
Davalı organizatörler Mahkeme’ye gelerek duruşmada beyanda bulunuyor ve bundan sonra Rowling’den ön izin almadan Harry Potter kitaplarından herhangi bir kullanım gerçekleştirmeyeceklerini taahhüt ediyorlar. Akabinde Mahkeme kararını veriyor ve ;
—bu organizasyon kar amaçlı değildir o yüzden tazminat talebini reddediyorum diyor
—tedbir talebini kabul ediyor ama şöyle; tedbirin uygulanması 26 Ekim’den sonra olacak yani festival sona erdikten sonra diyor!.Bir başka anlatımla Hakim; tamam festival sürecinde şu ana kadar inşa ettiklerinizi kullanın ama festivalin sona erdiğinin ertesi günü bunları görmeyeyim ortalıkta bir daha demek istiyor.Mahkeme kararında ayrıca bundan sonra organizasyonun ancak Rowling ‘den ön izin alarak herhangi bir kullanıma gidebileceğini de karar altına alıyor.
Ben Hindistan’a gitmedim ama gidenlerin keskin biçimde ikiye ayrıldığını gözlemliyorum bu ülke konusunda; delicesine sevip aşka düşenler ve tekrar tekrar defalarca gidenler ile “hiç hijyenik değil,ayyy kast sistemi çok fena. Bir daha asla gitmem” diyenler. Bu konuda yorum yapabilecek durumda değilim ama şunu görüyorum; Hindistan kendi içinde bir dünya, Mahkeme kararları da öyle!. Namaste!
HARRY POTTER SERİSİ İÇİN BİR SON SÖZ….
Büyüler-büyücüler-kötülüklerle savaşan çocuklar, konuşan bitkiler ve yılanlar……gerçekdışı, çocuk işi, olmayan hayali bir dünya mı dediniz? Bugünlerde yaşadığımız “gerçeklerle” karşılaştırınca Harry Potter hikayeleri hakikaten de gerçekdışı mı diye sorgulayabilir insan.
Yılbaşından beri insan oğulları ve kızları bir ilginç süreçten geçiyor. Yaşananlara ve dünyanın haline bakınca aklıma gelen ilk kelime “distopik”. Benim gibi kurgu yazın/distopya edebiyatı tutkunu biriyseniz olanları bir kitabı okur gibi izleyebilirsiniz ve gördükleriniz size illa ki çok acayip gelmeyebilir gerçi! Adam Fawer’ın “Olasılıksız” isimli şahane kitabında dediği gibi “imkansız diye bir şey yoktur, sadece bazı olayların olma olasılığı daha düşüktür.”. Biz insanlar pandemiyi imkansız gördüğümüz için böyle afallamış olabilir miyiz acaba, yada dünya gezegeninin emrimize amade olduğunu ve herşeyi kontrol edebileceğimizi zannettiğimiz için mi şok geçiriyoruz?
Bizim Harry Potter projesini raflardan indirerek sizinle paylaşmaya başlamamızın sebebi biraz da hastalık geçiren dünyamızda bir “tamamlayıcı tıp” etkisi yaratmaktı. Hepimizin her dakika “ne olduğunu bilirsin sen” isimli ve adını buralarda anmak istemediğimiz bir virüs ile uyuyup uyandığı şu zamanlarda okurlarımıza biraz nefes aldırmak istedik, evlerimizle adeta bütünleşmişken hem öğrenelim hem eğlenelim diye düşündük.
Bu IPR GEZGİNİ’nin birden fazla yazar tarafından kotarılmış ilk serisi oldu, yeni serilerin yolunu açmasını diliyoruz.
Ellerinizi yıkamayı unutmayın & Sosyal mesafeyi koruyun & Enseyi karartmayın!
1,4 milyar kişinin üzerindeki nüfusu ile Çin Halk Cumhuriyeti dünyanın üretim ve elbette aynı zamanda tüketim merkezi haline gelmiştir. Buna ilaveten Çin’in dünyadaki en önemli taklit ve korsan ürün üreticisi olduğu da bilinmektedir. Hal böyleyken, Harry Potter serisinin Çin’de korsan yayıncıların hedef ürünlerinden birisi haline gelmiş olması kaçınılmazdır.
Serinin korsan baskılarının Çin’de yapılması sürpriz olmasa da, Çin’den Harry Potter serisinin korsan versiyonlarına sıradışı katkılar da gelmiştir. Bunlardan önemli bulduğumuz birkaçını bu yazıda sizlere kısaca aktaracağız.
Serinin dördüncü kitabı 2000 yılında yayınlandıktan sonra beşinci kitabın Rowling tarafından yazılıp piyasaya sürülmesi 2003 yılını bulmuştur. Arada geçen üç yıllık süre serinin tutkunlarına ne kadar uzun gelse de, Çin’de bu sürenin uzunluğu korsan yayıncılar tarafından bir fırsata dönüştürülmüştür. Nasıl mı?
Beşinci kitabın merakla beklendiğinin farkında olan Çinli bir yazar, ülkedeki Potter fanlarının ihtiyaçlarına cevap vermek için serinin beşinci kitabını kendisi kaleme almıştır. İsmi bilinmeyen Çinli yazarın yazdığı kitabın kapak ve içeriğinde Çin’deki resmi yayıncının unvanı, serinin Çin’deki resmi çevirmenlerinin, editörlerinin adları ve Rowling’in fotoğrafı yer almaktadır.
“Harry Potter ve Leopar, Ejderhanın Üzerine Yürüyor” (Harry Potter and Leopard Walk Up to Dragon) isimli romanda, Harry büyülü bir yağmurun ardından şişko ve kıllı bir cüceye dönüşmüş ve tüm sihir güçlerini kaybetmiştir. Harry bu durumdan kurtulma mücadelesini ve Ejderha kılığındaki şeytani güçlerle savaşı bir arada vermektedir. Kitapta serinin orijinal karakterlerine ilaveten yeni karakterler yaratılmıştır ve hatta Yüzüklerin Efendisi romanının akışına Potter karakterlerinin eklendiği de görülmektedir.
Çin sokaklarında yaklaşık bir paund karşılığında satılmakta olan kitaba karşı mücadeleyi Rowling’in Çin’deki temsilcileri hızlıca başlatmıştır. Yapılan araştırma neticesinde kitabı basanın “Bashu” isimli bir yayınevi olduğu tespit edilmiş, korsan yayıncının 2,500 Amerikan Doları tazminat ödemesi ve kitabı yayından çekmesi karşılığında taraflar anlaşmıştır. İşin komik tarafı, Rowling’in temsilcilerinin satın aldığı kopyanın, korsanın kitabın korsan baskısı olmasıdır. Bir diğer deyişle, Çin’deki diğer korsan yayıncılar, Bashu yayınevinin korsan kitabının korsan baskısını piyasaya sürmekte gecikmemişlerdir ve Rowling’in temsilcileri korsanın korsanı olan baskıyı satın almışlardır.
Harry Potter serisinin Çin’deki dikkat çekici korsan versiyonlarından birisi de “Harry Potter ve Büyük Baca” (Harry Potter and The Big Funnel veya Harry Potter and The Filler of Big) ismini taşımaktadır.
Kitapta, Harry Hogwarts’tan mezun olmuş ve Honiton Okulu’na öğretmen olarak atanmıştır. Hikayeye, kuzeni Dudley’in hoşlandığı göbek dansçısı bir kız eklenir, devamında Harry bir yarasa böceği tarafından yaklaşan bir felaket hakkında bilgilendirilir. Okuluna döndüğünde tüm öğrencilerini ahşap sandalyelere dönüşmüş olarak bulur, dört şüpheli vardır: Kötü kalpli bir öğrenci, Hagrid, Voldemort ve Büyük Baca. Ve olaylar gelişir…
Çin’den gelen bir diğer muhteşem Potter taklidi ise “Harry Potter ve Çinli Porselen Bebek” (Harry Potter and The Chinese Porcelain Doll) isimlidir. Bu kitapta Harry uluslararası bir komployu engellemek için Çin’e gider. Peki nedir bu komplo?
Voldemort, Çin’de Yaramaz Köpük isimli bir sirk çalışanının annesini öldürür ve çocuğa kara büyüyü öğreterek onu çırağı yapar. Bu çırak Yandomort adını alır ve devamında Voldemort’un rakibi olur. Voldemort, Yandomort’u yanına çekerek onunla birlikte Harry ve Batı büyücülük dünyasını alt etmeyi planlar. Harry bundan haberdar olur ve Yandomort’u alt edecek Çinli Porselen Bebeği bulmak için Çin’e gitmeye karar verir. Yolculuk sırasında, Çinli sirk çalışanları Long Long ve Xing Xing ile tanışır. Sonradan Yandomort olan Yaramaz Köpüğün geçmiş yıllarda Xing Xing’e sirkte kötülükler yaptığı ortaya çıkar ve olaylar olaylar…
Gördüğünüz gibi Çin’de Harry Potter serisine yönelik korsan faaliyetler, kitapların veya filmlerin korsan versiyonları ile sınırlı değildir ve Çinli korsan yayıncılar seriye kendi özgün katkılarını sunmaktan da geri durmamışlardır. Bu halleri, Çin’in korsan literatürüne yaratıcı katkıları olarak anmak sanırım yerinde olacaktır.
Harry Potter fikri mülkiyet davaları serimizin bu yazısında Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşen Harry Potter ile alakalı bazı hukuki uyuşmazlıklardan kısa kısa bahsedeceğiz. Bu uyuşmazlıklardan ilkinde parodi iddiası, ikincisinde şantaj, üçüncüsünde kendini kayırma ve böbürlenme mevcuttur.
Söz konusu uyuşmazlıklardan ilkinde, 2004 yılında Birleşik Devletler ordusunun aylık önleyici bakım dergisinde yayımlanan karikatür, karakterleri vasıtasıyla askerlere süpürge ve diğer ekipmanlarına nasıl bakım yapacaklarını öğretir. Söz konusu karikatürün ana karakterin ismi “Topper” olup bu karakter koyu renk saçlı, gözlüklü ve İngiltere’deki Mogmarts Büyü Okuluna giden bir gençtir, öğretmenleri de okul müdürü Profesör Rumbledore, McDonagal ve Snappy’dir. Söz konusu karikatürlü makale “Mogmarts’ta asalar her hafta ince bir LC40 kaplamasına ihtiyaç duyar.” ve “Ölüm Yiyenlerle savaşmayan büyücülerin asalarını günlük olarak temizlemesi gerekir.” gibi talimatlar içerir. Tanıdık geldi değil mi? J.K. Rowling’in avukatları, yazarın telif haklarını çok ciddiye aldığını belirterek orduyla iletişime geçer. Derginin kadrosu, önce çizimlerdeki karakterlerin Harry Potter’dakilere benzemediğini savunduktan birkaç gün sonra Askeri Malzeme Komutanlığı olaya dahil olur ve bu karikatürün parodi olduğunu, dürüst kullanım istisnası kapsamında telif hakkına ihlal niteliği taşımadığını iddia eder. Rowling’in avukatlarıyla geçen tartışmalar sonucunda ordu, dergide bir daha Harry Potter dünyasına benzer karakterleri kullanmayacağını söyleyerek geri adım atar.
İkinci uyuşmazlıkta, Corby, Northhamptonshire’daki kitap dağıtım merkezinde güvenlik görevlisi olan 20 yaşındaki Aaron Lambert Haziran 2005’te, Harry Potter ve Melez Prens kitabının resmi yayın tarihinden 6 hafta kadar önce, söz konusu kitabın birkaç kopyasını depodan çalarak içeriğini The Sun ve Daily Mirror gazetelerine 50.000£ ve 30.000£ karşılığında satmayı planlar. The Sun muhabirlerinden John Askill ile buluşur, söylenenlere göre muhabir pazarlık yapar gibi görünüp kitapları alıp kaçacaktır. Askill’e göre kendisi kaçmaya çalışırken Lambert taklit Walther PPK silahını çıkarıp ona doğru savurmaya başlar ve sonunda ateş eder. Polis gelir ve Askill Lambert’in kendisine doğru ateş ettiğini söylediğinde Lambert tutuklanır. Lambert bu iddiaları kabul etmez. Her ne kadar silahta gerçek kurşun olmasa da Askill çok korktuğunu belirtir. Northampton Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada Lambert, hırsızlık ve korkutma niyetiyle taklit bir ateşli silah bulundurma suçlarının yanı sıra Harry Potter kitaplarının yayıncısı Bloomsbury’i romanın içeriğini açığa çıkarmakla tehdit ederek şantaj yapmaya çalıştığını kabul eder. Lambert, tutukluluğunun ardından kefaletle çıktığında Bloomsbury’yi iki kere telefonla arayıp sessizliğini koruması için para isteyerek söz konusu şantaj girişimlerinde bulunur. Sonuç olarak, her ne kadar avukatı Lambert’in vücut geliştirmeyi takıntı haline getirerek düzenli olarak çok fazla steroid aldığı için bu tür davranışlarda bulunduğunu savunsa da hakim, hırsızlık için 12 ay, ateşli silahla ilgili 18 ay ve şantaj için de 2 yıl hapis cezasına hükmeder.
Yazımızın son uyuşmazlığı, Kansas City’de ABD Posta Servisinde müdür olan bir kadının Harry Potter ve Melez Prens kitabını içeren paketini fark etmesiyle ilgilidir. Söz konusu paket, müdürün Amazon’dan evine sipariş ettiği Harry Potter kitabını içerir. Fark eder etmez, bu da kitabın sözleşmeli yayın tarihinden birkaç gün önceye tekabül eder, paketi dağıtımdan çeker. Paket masasında bulunduktan ve paketi posta dağıtımına geri koyması söylendikten sonra iddia edilenlere göre yerine temsili başka bir paket koyup orijinal kitabı erkenden evine götürür. Bu da yetmezmiş gibi astlarına bununla övünür. Bunun üzerine yöneticilik pozisyonundan alınır ve rütbesi düşürülür, bu kararı ilgili Kurul’da temyiz etse de itirazı reddedilir.
Bazılarını elimizden geldiğince sizin de gündeminize sunduğumuz üzere, kitaplarını yazdığı ilk günden beri J.K. Rowling ve yayıncıları küçük büyük birçok hukuki uyuşmazlıkla uğraşmaya devam ediyor. Fakat fikri mülkiyet haklarını çok önemseyen J.K. Rowling bıkmadan usanmadan savunmaya devam ediyor. Düşününce, belki de kitapların başarısını anlamanın yollarından biri de övgüler ve satışların yanı sıra taklit edilme ve bir şekilde fayda sağlama çabası denebilir. Yazımıza, önceki iki yazımızda da olduğu gibi Profesör Dumbledore’dan bir sözle (yine naçizane çevirimizle) noktayı koymak isteriz: “Tekrar tekrar savaşmak ve savaşmaya devam etmek önemlidir, çünkü kötülük asla tamamen yok edilemese de ancak o zaman uzak tutulabilir.”
Fantezi romanların başarısını gösteren ölçütlerden birisi, karakterler de dahil olmak üzere oluşturulan kurgu evrenin kendi içindeki bütünlüğü ve tutarlılığıdır. Başarılı bir serinin devamında tutkulu takipçiler gelir ve bu takipçilerin bir kısmı okumakla yetinmeyerek, serinin fanları olarak kendi dışsal katkılarını sunmaya başlar. Bu dışsal katkıların arasında fan kulüpleri, tematik partiler, okuma – izleme buluşmaları, resmi olmayan web siteleri, kıyafet baloları, dergiler ve seri hakkında tematik yazılar (bkz. IPR Gezgini Harry Potter Fikri Mülkiyet Davaları Yazı Serisi) yer alabilir.
Dışsal katkıların en iddialısı, tutkunu olunan seri hakkında bir ansiklopedi hazırlamak ve yayınlamaktır.
Peki serinin yazarı, bu tip bir dışsal katkıya hangi aşamada ne tip bir tepki verebilir ve telif hakları açısından yargı bu katkıyı nasıl değerlendirecektir?
Bu yazıda, Harry Potter evreni hakkında hazırlanan bir ansiklopediye J.K. Rowling ve serinin yayıncılarının verdiği tepkiyi ve açılan davayı sizlere aktaracağız. Aktaracağımız dava, hem ele aldığı konu hem de sonuçları bakımından dikkat çekicidir; sizlerin de ilgisini çekeceğini düşünüyoruz.
Davacı taraf, yazı serimiz boyunca alıştığınız üzere J.K. Rowling ve serinin film yapım, gösterim ve dağıtım haklarını elinde bulunduran Warner Bros firmasıdır. Davalı tarafsa, RDR Books (bundan sonra kısaca RDR olarak anılacaktır.) isimli bir yayıncılık firmasıdır.
Mümkün olduğunca özetleyerek ihtilafı anlatmaya başlayım:
Steven Vander Ark (bundan sonra kısaca Vander Ark olarak anılacaktır.), A.B.D.’nin Michigan eyaletinde yaşayan bir okul kütüphanecisidir.
Vander Ark, Harry Potter serisinin ilk kitabıyla birlikte serinin hayranı olur ve 1999’da serinin ikinci kitabını okurken Harry Potter evreninin detayları ve karakterler hakkında kişisel notlarını almaya başlar. Seri hakkında online bir tartışma grubuna dahil olmasının ardından bu notlar genişler ve büyüler, objeler, mekanlar dahil olmak üzere serinin tüm unsurlarını kapsamaya başlar.
Vander Ark, 2000 yılında çalışmalarını “The Harry Potter Lexicon” isimli bir web sitesine taşır. Seri hakkında online bir ansiklopedi oluşturma amaçlı site maddeler halinde düzenlenmiş bir içeriğe sahiptir ve bir maddeye girildiğinde o maddeye ilişkin konu hakkında detaylı bilgiye ulaşılmaktadır. Buna ilaveten seri fanlarının sanat çalışmaları, yorumlar, makaleler, forumlar ve interaktif içerik de sitede bulunmaktadır. Siteye erişim ücretsizdir ve site masraflarını karşılamak için asgari düzeyde alınan reklam dışında ticari bir gelir bulunmamaktadır. Serinin beşinci kitabının yayınlandığı yıl, sitede dördü editör, sekiz gönüllü çalışmakta ve içeriği düzenlemektir. (bkz. https://www.hp-lexicon.org/)
Lexicon sitesi büyük başarıya ulaşır ve J.K. Rowling ve yayıncıları dahil birçok kişi siteden övgüyle bahseder. Rowling, 2004 yılında site hakkında, dışarıda yazarken kontrol etmem gereken bir husus olduğunda kitapçıya gidip bir kitabımı satın almak yerine, bir internet kafeye gidip Lexicon’a bakıyorum, ifadesini kullanır. Vander Ark, Rowling’in yayıncılarından tebrik mektupları alır, Warner Bros stüdyolarına davet edilir, onların da Lexicon sitesini her gün ziyaret ettiklerini duyar, serinin bilgisayar oyunlarını yapan EA firmasının stüdyosunun duvarlarına boydan boya Lexicon çıktılarının yapıştırılmış olduğunu görür. Çok gurur verici değil mi???
Vander Ark, Rowling’in Harry Potter evreni hakkında bir ansiklopedi yazmak istediğini de bilmektedir ve Rowling’in edebiyat menajeri Christopher Little’la temasa geçerek kendisinin bu iş için biçilmiş kaftan olduğunu yazar, aldığı yanıt “Teşekkürler, Rowling yalnız çalışmayı seviyor.” şeklindedir.
RDR firması 2007 yılında olay örgüsüne dahil olur. RDR, A.B.D.’li bir yayınevidir ve şirket yetkilisi Roger Rapoport, yerel bir gazetede okuduğu haberle Lexicon sitesi ve Vander Ark’tan haberdar olur. Kafasında çakan şimşekle, Vander Ark’la temasa geçer ve Lexicon sitesinde yer alan bilgileri esas alan bir Harry Potter ansiklopedisi yayınlama fikrini Vander Ark’a götürür.
Vander Ark başta telif hakkı ihlali ortaya çıkacağını düşünerek tereddüt eder, çünkü kendisi de zaten daha önce bir online forumda Lexicon’u internet hariç herhangi başka bir platformda yayınlamayacağını, zira piyasaya giriş hakkının kendisinde değil Rowling’de olduğunu beyan etmiştir. Buna karşın Rapoport, yasal durumu araştırdığını ve Lexicon’un kitap olarak yayınlanmasının kanunlara aykırı olmayacağını öne sürerek Vander Ark’ı ikna eder. Hatta sözleşmeye, olası davalarda RDR’nin Vander Ark’ı savunacağı ve zararları karşılayacağı şeklinde atipik bir hüküm konulur.
RDR ve Vander Ark arasındaki anlaşmaya göre, Lexicon’un basılı kitap hali internet sitesinin ansiklopedi kısmıyla sınırlı olacaktır, A-Z maddeleme biçimi kullanılacaktır, içerikte kişilerin, yerlerin, büyülerin, yaratıkların tanıtımı bulunacaktır. Plan, kitabı serinin yedinci ve son kitabından sonra hızlıca yayınlamak ve böylelikle piyasada yedi kitabın tümüne ait bilgileri içeren ilk referans kaynağı olmaktır.
RDR ve Vander Ark’ın anlaşmasının ve planlarının ardından, Rapoport A.B.D. ve yurtdışında projeyi yayıncı firmalara tanıtmaya ve anlaşmalar yapmaya başlar. Ansiklopedi henüz ortada yokken, Rapoport İngiltere, Kanada, Fransa, Avustralya, Yeni Zelanda ve Çin’de sözlü anlaşmalar yapmış ve A.B.D.’den siparişler almaya başlamıştır bile!
Rowling’in edebiyat ajanı olan şirketin bu durumdan haberdar olması fazla zaman almaz; Lexicon’un tanıtım broşürleri ellerine geçer, RDR ve Vander Ark’a derhal kitabın hazırlıklarının durdurulması, telif hakkı ihlalinin söz konusu olduğu içerikli mektuplar gönderilir. Rapoport bu mektuplara hemen yanıt vermez, yabancı yayıncılarla görüşmeleri sürdürür ve onlara telif hakkı ihlali konusunda bir sorun çıkmayacağı yönünde güvence vermeye devam eder.
RDR’nin hazırlıklarının durmaması üzerine davacılar 31 Ekim 2007 tarihinde dava açarlar, davacıların talebi kitabın basımının telif hakkı ihlali nedeniyle engellenmesidir.
Dava kitabın basılmamış müsveddesi esas alınarak görülür. Lexicon müsveddesi yaklaşık 400 sayfadır, 2437 madde içermektedir, başlangıcında içeriğin orijinal kaynaklarını işaret etmekte kullanılacak kısaltmaları içeren birkaç sayfalık bir bölüm bulunmaktadır. Lexicon’da Harry Potter serisindeki tüm karakterler, seride önemli veya önemsiz olmalarına bakılmaksızın tanıtılmaktadır, aynı durum serideki yerler, sihirli objeler, büyüler, gruplar için de geçerlidir. Maddelerde, maddenin konusu kişi, büyü, yer, vd. hakkında kitap serisinde (ve diğer Rowling eserlerinde) yer alan bilgiler bir araya getirilmekte ve hikayedeki rol, diğer kahramanlarla ilişki, maddeyle ilgili olaylar aktarılmaktadır.
Duruşmalar 14 Nisan 2008 tarihinde başlar ve karar 8 Eylül 2008 tarihinde New York Güney Bölge Mahkemesi tarafından verilir. Duruşmaya Rowling bizzat katılır ve ifade verir (yani davanın Rowling için önemini hesap edin). Oldukça uzun olan kararın tüm detaylarının bu yazıda aktarılması mümkün olmadığından, gene özete devam edeceğiz. Kararın tüm metninin https://online.wsj.com/public/resources/documents/potterdecision.pdf bağlantısından görülmesi mümkündür.
Rowling’e göre, Lexicon asgari düzeyde yorum içermektedir, şaka yollu göndermeler ve basit etimolojik ifadeler dışında yalnızca kendi yazdıklarının dönüştürülmüş halidir. Lexicon, Rowling’e göre 17 yıllık çalışmasının toptan biçimde çalınmasıdır, kitap çok az araştırma içermektedir ve baştan savmadır. Rowling ağlamaklı denilebilecek bir ifade verir ve duruşmada duygusal anlar yaşar.
Vander Ark da ifadesinde, çok fazla eleştiri aldığını, niyetinin bu kadar eleştirilmek olmadığını, bu çalışmanın hayatının son dokuz yılının önemli kısmını oluşturduğunu belirtir.
Tarafların her ikisi de edebiyat uzmanlarından veya akademisyenlerden uzman görüşü alır; davanın son duruşmasında Rowling bir kez daha ifade verir: Lexicon’u gene hatalarla dolu, baştan savma olarak nitelendirir, Vander Ark’ın kendine ait bir rehber hazırlamasını engellemeyi hiç istemediğini, ancak bunu düzgün yapması gerektiğini söyler, ona yönelik olarak kitabını yap, ama düzgün yap, lütfen yaptığını değiştir ve benim eserimin çoğunluğunu olduğu gibi aktarma der. Rapoport ise, kendilerine hiçbir zaman değiştirme teklifinin getirilmediğini, tek sorulanın kitabı durduracak mısınız sorusu olduğunu ifade eder.
Davacıların iddiaları esasen Lexicon müsveddesinde yer alan birçok maddenin Rowling’ten alıntı olması, yani kitabın Rowling’in yazdıklarının tekrarı olması, bu alıntıların bazılarında atıfta bulunulmaması iddialarına dayalıdır ve bu tip örnekler kararda da yer almıştır.
8 Eylül 2008 tarihinde dava hakkında karar verilir. Karar oldukça uzun ve detaylı, biz doğrudan sonuca gidiyor ve kısa açıklamalarla yetiniyoruz.
Yargıç Patterson’un kararı, Rowling’in lehinedir. Patterson’a göre; “Lexicon bir referans kaynağı olarak, Rowling’in yaratıcı eserinden çok fazla almıştır (yani uzun ve çok değiştirilmemiş alıntılar içermektedir); Lexicon’la aynı şekilde hareket edecek benzeri olası eserlerin ortaya çıkmasını engellemek ve dolayısıyla orijinal eserlerin sahiplerinin yaratım güdülerini azaltmamak için bu yönde karar alınması gerekmiştir.”
Bununla birlikte, Lexicon’a telif hakkına tecavüz nedeniyle verilen ceza yalnızca 6750 Dolar, yani 9 ayrı eserin hakkını ihlal nedeniyle olabilecek en düşük cezadır. Bunun nedeni, Lexicon’un henüz yayınlanmamış olması ve davacıların herhangi bir zarara uğramamış olmasıdır.
Yargıç Patterson’a göre, orijinal eserlerin tersine Lexicon eğlence veya estetik amaçlara hizmet etmemektedir ve referans amaçlıdır, bu yönleriyle Lexicon dönüştürülmüş (transformative) bir eserdir ve Harry Potter serisinin amaçlarının yerini almamaktadır. Ayrıca Lexicon’un, Rowling’in Harry Potter ansiklopedisi yazma amacını engelleyeceği yönündeki iddia da haklı görülmemiştir: “Harry Potter eserleri hakkında referans kaynaklar yazma piyasası, orijinal eserlerin ticari başarısı ne olursa olsun, münhasıran Rowling’in kullanabileceği ve lisans verebileceği bir alan değildir.”
Kararda, bir referans rehberinin amacını yerine getirmesi için orijinal eseri makul düzeyde kullanması gerektiği de belirtilmiştir. Buna karşın incelenen vakada, davalı orijinal eserden, miktar ve öz olarak adil kullanım ilkesi çerçevesinde değerlendirilemeyecek derecede kopyalama yapmıştır.
Karar; Vander Ark ve RDR’nin aleyhine gözükse de, aslında durum tam olarak da öyle değildir. Şöyleki, kararın davalıların aleyhine çıkmasının nedeni, orijinal eserlerden yapılan alıntıların uzun ve çok olmasıdır; kısaca Lexicon bir Harry Potter referans kitabı olması nedeniyle değil, içeriğindeki alıntıların uzunluğu ve orijinal eserden alınmış çok fazla kullanım bulunması, buna karşın yorumların azlığı gibi nedenlerle telif haklarını ihlal eder mahiyette görülmüştür. Tam da bu nedenle, başlangıçta kararı temyiz eden ve Yüksek Mahkeme’ye kadar gitme niyetinde olan RDR temyiz talebini geri çekmiş ve Lexicon’u daha fazla yoruma yer verecek şekilde güncelleyerek “Lexicon: Harry Potter Kurgusu ve Materyali için Resmi Olmayan Bir Rehber” ismiyle Ocak 2009’da piyasaya sürmüştür.
Lexicon hakkında verilen karar, davalıların arkasında olan ve hukuki destek sağlayan adil kullanım savunucularını sadece Lexicon eseri açısından üzmüştür; çünkü adil kullanım savunucuları aslında bir zafer kazandıkları görüşündedir. Neden mi?
Adil kullanım savunucularına göre; mahkeme kararıyla, edebiyat eserleri hakkında referans rehberleri ve yardımcı kaynaklar hazırlanması hakkının orijinal eserlerin sahibince yasaklanamayacağı kabul edilmiş ve referans rehberlerinin işleme eser (derivative works) olmadıkları kabul edilmiştir.
Kanaatimizce de karar; edebi eserlere ilişkin referans rehberleri mahiyetindeki eserlerin genel bir konsept olarak, orijinal eserlerin telif haklarının ihlali olmadığını göstermesi anlamında adil kullanım ilkesi açısından bir zaferdir. Bu tip eserler bakımından dikkat edilmesi gerekenin kullanılan dil (orijinal eserle benzer dil, ifade – alıntılama biçimi) ve yapılan alıntı – aktarımların miktarı olduğu da ortaya çıkmıştır. Yargıç Patterson’un da belirttiği gibi, bir referans rehberinin amacını yerine getirmesi için orijinal eseri makul düzeyde kullanması gerekmektedir ve hatta kanaatimizce bu kaçınılmazdır.
Kurgu serileri seven ve bu tip evrenlerin içine daha da girmek isteyenler için resmi olsun ya da olmasın; Yıldız Savaşları, Yüzüklerin Efendisi, Narnia Günlükleri, Taht Oyunları ansiklopedilerini (referans rehberlerini) el altında bulundurmak iyi olacaktır elbette. Aradıklarımızı her seferinde kitap sayfalarını karıştırarak bulmamız ne derece mümkün ki!
Harry Potter serisine oldukça garip iki dava/taleple devam ediyoruz bugün. Harry Potter kitapları böylesine başarılı olunca sürekli bu başarıdan fayda sağlamaya çalışarak aslında eserlerin kendisinin ürünü olduğunu, kitapları kendisinin yazdığını iddia edenlerin J.K. Rowling’in yoluna çıkması pek de şaşırtıcı değil. Ne var ki, bu yazımızın konusu olan davaların adeta yalnızca hukuk sistemini ve/veya J.K. Rowling’i meşgul etmek için açıldığını düşünmemek işten değil, yine de tabi siz karar verin.
Uyuşmazlıklardan ilkinde Elijah M. Smith, 17 Mart 2010 tarihinde Doğu Kaliforniya Bölge Mahkemesi’ne çok da anlaşılır olmayan bir şikayet dilekçesi sunar. Bu esnada kendisi hapishanede mahkumdur. Söz konusu şikayette Smith, kendisinin Harry Potter kitaplarının yazarı olduğunu, J.K. Rowling’in alfabe ve matematik öğrenmek isteyenlere harika bir öğretmen olabileceğini ve 18 milyar dolar karşılığında kendisine bu öğretmenlik konusunda yardımcı olup Harry Potter kitaplarının yazarlığından da çekilebileceğini belirtir. Söz konusu şikayette davalı J.K. Rowling’in mesleğini “çocuklar için okulda hikaye kitabı okutmanı” olarak tanımlar. Dahası Smith, J. K. Rowling’in, kendisine ait (!) bu Harry Potter kitaplarını çocuklara kendisinin vereceği gibi bir sevgiyle okumasını ister. Tabi ki söz konusu şikayetin incelemesi oldukça kısa sürer ve Mahkeme 29 Mart’ta karar verir. Mahkeme, şikayeti incelemesinin ardından olgulara dayanması gereken iddiaların asılsız olduğunun ortaya çıktığını ve iddiaların doğasının açık olmadığını belirtir; bunun yanı sıra, “davacı, Harry Potter kitaplarının yazarı olduğunu iddia eder gibi görünmekte” diyerek iddiaların belirsizliğini de ortaya koyar. Aynı şekilde, davacının bir diğer iddiasının davalıdan çocuklara aritmetik ve alfabe öğretmekte yardım istemesi olduğunu belirtir. Sonuç olarak söz konusu şikayet, mahkeme tarafından da yeterince anlaşılır ve açık bulunmayarak reddedilir. Ne yazık ki Smith’in bu girişimleri, umduğu zenginliğe açılan kapıda “Alohomora” (bkz. kilit açma büyüsü) etkisi yaratmaz.
2015 yılının 28 Mayıs’ında ise Christin Griskie adında biri New York Doğu Bölgesi Mahkemesine bir şikayette bulunur. Bu şikayet, Disney Şirketleri ve Walt Disney Stüdyolarının, Griskie’nin onlara açıkladığı bir otobiyografiden bazı fikirlerini çaldıklarına ilişkindir ve kendisi bu film şirketlerinden 20 Milyar ABD Dolar talep etmektedir. Şikayetin yöneltildiği kişilerin Harry Potter ile alakası olmamasının yanı sıra, yalnızca Harry Potter ile de ilgili olmayan gerçekten ilginç iddialar da içerir. Özellikle Harry Potter’la ilgili olan iddiaları, Harry Potter’ın alnındaki meşhur yara izinin, 1996’da iki akrabası nedeniyle San Diego’da bir hastanenin aciline olan ziyaretinde tanık olduklarına ilişkin olduğuna yöneliktir. Şikayette daha fazla detay vermez; yalnızca yara izi fikrinin bir hastane ziyaretinde tanık olduklarıyla bağlantılı olduğunu söyler. Ayrıca, 2013’te çocuklarının biyografisi kapsamında Disney’e yazdığını, fikirlerinin reddedildiğini fakat Harry Potter ve Frozen gibi filmlerde Disney tarafından kendisinin bildirdiği/paylaştığı bazı fikirlerinin kullanıldığını iddia eder. Tazminat olarak 20 Milyar Dolar istemesinin gerekçesi olarak ise, Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı ve Kongre üyeliğine adaylığını koyacağını, yürüteceği kampanyalar için paraya ihtiyacı olduğunu belirtir.
Mahkeme, önce davacının adli yardım talebini kabul eder, ardından hemen davanın yersiz olduğunu ve herhangi bir dayanağı olmadığına hükmedip 29 Haziran 2015 tarihli kararıyla davayı reddeder. Mahkeme, davanın yersizliğine ilişkin değerlendirmenin yapılmasında iddiaların irrasyonel veya tamamıyla akıl almaz olması gerektiği kriterlerini ortaya koyar. Bundan hareketle Mahkeme, davacının başkanlığa adaylığını koyacak olmasının davalılar tarafından hedef alınmasının nedeni olduğu iddialarının söz konusu kriterleri karşıladığını belirtir. Mahkemenin iddiaları akıl almaz bulması kanaatimizce sürpriz değil.
Yazımıza yine kıymetli Profesör Dumbledore’dan bir alıntıyla (resmi olmayan kendi çevirimizle) noktayı koymak isteriz: “İsteyebileceğin kadar para ve ömür! Çoğu insanın her şeyden önce seçeceği şeyler bu ikisi olurdu – Sorun şu ki, insanlar tam da kendileri için en kötü olan şeyleri seçmek konusunda çok marifetliler.”
Bir varmış bir yokmuş, develer tellal iken pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, dünya denen bir gezegende Rusya denen bir ülkede Tanya Grotter diye bir kız yaşarmış. Tanya’nın büyülü güçleri varmış, öksüz ve yetimmiş, ebeveynleri kötü kalpli bir büyücü kadın tarafından öldürülmüş ve o sırada orada bulunan Tanya’nın burnunda saldırı sonucunda bir iz kalmış , daha sonra Tanya kendisine çok kötü davranan uzak akrabaları olan koruyucu bir ailenin yanında büyümüş taaaa ki evi terkedip Tibidokh Büyücülük Okulu’na gidinceye kadar. Efendim? Hikaye biraz fazla mı tanıdık geldi?
2002 senesinde Rusya’da Dmitry Yemets ,Tanya Grotter kitap serisinin birincisini yayınladığında birçok insan da sanırım sizin gibi hikayeyi Harry Potter’a çok benzetmişti. Grotter serisinin ilk kitabı 413 sayfa idi ve Tanya Grotter i Magicheskii Kontrabas (Tanya Grotter ve Büyülü Kontrabas) adını taşıyordu. Bunu takip eden dört yılda Yemets ve kendisinin Moskova’da yerleşik basımevi, Eksmo, tam 10 tane daha Tanya Grotter kitabı bastı. Kitaplar 2.5-Dolar civarında bir paraya satıldı ki bu aşağı yukarı Harry Potter kitaplarının satış fiyatının yarısıydı o tarihlerde. Rusya’da sayısız kitabevinde Harry Potter kitapları ile Tanya Grotter kitapları yan yana raflarda görülüyordu, tamam Potter kitaplarının satışları çok çok daha yüksekti ama Tanya Grotter kitapları da oldukça etkileyici satış rakamlarına ulaşmıştı; şöyle söyleyeyim 2002-2003 yıllarında 9 aylık bir dönemde Harry Potter kitapları 1,5 milyon kopya satmışken, Tanya’nın maceralarını anlatan kitaplarda 600.000 kopya satışa ulaşmıştı ki bu hiç de fena bir satış değildi.
Tanya Grotter kitaplarının yazarı Yemets bu
kitapları yazarken “ilhamının” Harry Potter kitapları olduğunu hiçbir zaman inkar
etmedi, ancak iddiası şuydu; bu kitaplar Potter kitaplarının Rus kültür
öğeleriyle ve Rus masallarıyla bezenmiş parodileridir dolayısıyla bir telif
hakkı ihlali oluşturmaz, ayrıca bu kitaplar Rus kültürünün Rowling’in kitaplarına
bir cevabıdır.
Böyle bir kitabın basılmasının J.K.Rowling ve yayıncısının radarından kaçtığı düşünülemez elbette (üstelikte karşı tarafın satış miktarı kendilerinin yarı sayısına ulaşmışken). Ancak Rusya’da bu kitapların satışının durdurulması için tedbir alamadıkları da biliniyor. Yani Rowling aslında Tanya Grotter ve Büyülü Kontrabas kitabının Harry Potter ve Felsefe Taşı isimli kitabından intihal olduğuna ilişkin Rusya’da hemen dava açtı ama basımı ve satışı durdurmak için tedbir alamadı.
Hollanda’da mukim Byblos isimli bir yayınevi 2003 yılında Tanya Grotter serisinin ilk kitabını Hollanda diline çevirip basacağını ilan edince pistol Hollanda’da patladı ama! Byblos bununla da yetinmedi, sanki durum yeterince nazik değilmiş gibi, 2003 yılı ilkbaharında kitabın tanıtımını yaparken Tanya’yı “Harry Potter’ın Rus kızkardeşi” olarak tanıttı!.
Byblos’un bastığı ilk 7.000 kopya kitabın satışı Amsterdam Bölge Mahkemesi tarafından verilen bir tedbir kararıyla durduruldu. 7.000 kopya aslında pek büyük bir miktar değil, Byblos bunları zaten test amacıyla basmıştı (ve muhtemelen Rowling’den gelecek saldırıyı bekliyordu) . Mahkemeye başvuranlar J.K. Rowling, Warner Bros. Entertainment ve Harry Potter kitaplarının Hollanda’daki yayınevi De Harmonie idi. (Warner Brothers burada markasal haklarının ihlal edildiğini öne sürdü)
Byblos’un avukatları ortada telif hakkı ihlali bulunmadığını iddia etmekle yetinmediler, üstelik de J.K. Rowling’in Harry Potter kitaplarına ilişkin telif hakkını tartışmaya açtılar. Avukatlara göre Rowling’in kitaplarında bir yaratıcılık yoktu, çünkü Potter’ın hikayesinde yer alan birçok öğe halihazırda bazıları kamuya mal olmuş öksüz-yetim öyküleri-İngiliz yatılı okul dramalarından alınmış unsurları içeriyordu. Yani davalının avukatlarına göre Rowling’in hikayesi bir işleme eserdi ve Tanya’nın hikayesi de bu işlemeden yaratılmış bir başka işlemeydi, hatta öyle ki Yemets’in yaratıcılığı sebebiyle Tanya’nın hikayesi kendi başına orijinal bir eser idi. Ayrıca davalının avukatları Grotter serisinde Yunan mitolojisinden alınma bazı noktalar olduğunu ancak Harry Potter kitaplarında böyle bir durum olmadığını da belirttiler, ki hakikaten bence de bu son argümana itiraz etmek mümkün değil, çünkü Batı dünyasında yazılmış kitapların büyük çoğunluğunun aksine şaşırtıcı biçimde Harry Potter kitapları Yunan mitolojisinden beslenmiyor.
Satir veya parodide, işin doğası gereği,önce bir başka eser olmalı ki siz bunu hicvedin. Tanya Grotter serisinin bazı tercümeleri sanırım internette bulunabiliyor, bunlara bir göz atarak Grotter’in iyi bir parodi mi yoksa kötü bir taklit mi olduğunu belki de kendiniz değerlendirmek isteyebilirsiniz. Amsterdam Mahkemesi Grotter kitaplarının intihal olduğuna karar verdi ve dediğim gibi davacılar lehine tedbire hükmetti; davalılar bu karara itiraz etse de netice değişmedi.
Hollanda’da kitapların basımı Mahkeme kararıyla durdurulunca bu kez Belçika’da Flaman kökenli yayınevi Roularta Books ilk Grotter kitabından sadece 1.000 tane basıp piyasaya sürdü. Buradaki amaçlarının J.K.Rowling’i rahatsız etmeyecek sayıda bir kitabı yayınlayarak en azından insanların bunu okumasını ve ortada bir intihal olup olmadığına kendilerinin karar vermesini sağlamak olduğunu söylediler. Hakikaten de Rowling bu tercümelere karşı herhangi bir hukuki yola başvurmadı ve Hollandalılar da Belçika’da basılmış bu kitapların tümünü posta yoluyla getirterek okudular ve bu 1.000 kitap kısa sürede tükendi.
Rowling ve Warner Brothers Tanya Grotter kitaplarını Rusya’da durduramasalar da en azından oraya hapsetmeyi başardılar diyebiliriz. Yalnız Grotter serisinin Rusya’da ciddi bir başarı kazandığını da belirtmek zorundayız. Mesela 2006 yılında okurlar arasında yapılan bir oylama neticesinde bu kitap serisi St. Petersburg’daki Puşkin Merkez Çocuk Kütüphanesi’nde o yılın en iyi 10 kitabı arasına girmiş, yine 2006 yılında Grotter kitaplarından biri Rusya’da o yılın en çok okunan çocuk kitabı seçilmiş.
Ulusal/yerel/yerli Harry Potter mı, vallahi benim de aklıma gelmişti. Hayriye Pıtır nasıl mesela?
Bugünkü karar serinin 4. kitabı
olan “Harry Potter ve Ateş Kadehi” ile ilgili. Neler olmuştu bu kitapta önce
kısaca bir hatırlayalım.
Hogwarts “Üç Büyücü
Turnuvası”na ev sahipliği yapacaktır, misafir okullardan biri bir Fransız kız
okuludur ve takım üyeleri kuşlar böcekler uçuran, son derece zarif bir grup pek
güzel hanım kızdan oluşmaktadır; okulun başında Madam Maxine isminde, Hogwarts’a
son derece havalı bir giriş yapan, dev cüsseli bir okul müdiresi vardır ve bu
devasa cüssesi ile birden Hagrid’in radarına giriverir. Diğer misafir okul ise
Rusya’dan gelmiştir ve sert görünümlü erkek öğrencilerden oluşan bir takımı
vardır. Her okulu temsilen sadece bir öğrenci turnuvaya katılacaktır. Voldemort’un
artan gücünün ve Harry’nin etrafındaki çemberin daraldığının farkında olan
Sihir Bakanlığı turnuva için yeni bir kural koyar; 17 yaşını doldurmamış
öğrenciler bu yarışmaya katılamayacaktır, amaç Harry’i turnuvanın dışında
tutmaktır elbette. Kimlerin turnuvada yarışacağını Ateş Kadehi belirleyecektir.
Yaştan dolayı Harry bu yarışma için talip ol(a)maz. Ateş Kadehi Hogwarts adına yarışması için
Cedric Diggory isimli öğrenciyi seçer, ama o da ne birdenbire Kadeh’in içinden
Harry’nin adı da çıkıverir Cedric’den sonra! Yapacak bir şey yoktur, tuhaf bir
şekilde Harry de Hogwarts adına turnuvaya dahil olmuştur artık! Çocuklar bu
turnuvada bir yıl boyunca son derece zor ve canlarını tehlikeye atacak üç görevi
başarmak zorundadır. İlk görev bir ejderha tarafından korunan altın bir
yumurtayı sağ salim ejdarhanın elinden almaktır ve bu görev başarılır. İkinci
görev daha karmaşıktır çünkü çocukların ilk evvela altın yumurtanın içine
gizlenmiş görev tanımının ne olduğunu ortaya çıkarması-anlaması, sonra bu
görevi gerçekleştirebilmek için uygun hazırlık yollarını keşfetmesi ve nihayetinde
de görevi yerine getirmesi gerekmektedir. Harry ne zaman açmaya çalışsa altın yumurtadan
kulakları sağır edecek yükseklikte berbat bir çığlık yükselmektedir. Nasıl
açılacaktır bu yumurta yahu? Harry, Cedric
ve Mızmız Myrtle yardımıyla yumurtayı açabilmek için banyo veya havuz gibi bir
yere gitmesi gerektiğini keşfeder, içinde bazı sihirli karışımlar olan suya
yumurtayı soktuğunda ise çığlıklar birden kesilir ve bir koro tarafından
söylenen bir bilmece duyulur; Harry görevin su ile ilgili olduğunu yani okulun
önündeki gölden bir şey çıkarması gerektiğini anlar. Tamam da suyun içinde
nasıl nefes alacaktır o kadar zaman? Ev cini Dobby yardımıyla çiğnendiğinde su
altında nefes almayı sağlayan Gillyweed otunun varlığını keşfeder. Peki gölden
çıkarılacak olan nedir? Berbat bir testtir bu aslında, çünkü her birinin
sevdikleridir göle gömülmüş olanlar; Fransız öğrencinin kızkardeşi, Ron ve
Hermione ve diğer başka çocuklar. Ancak olay sadece göle dalıp sevdiklerini
yukarı çıkarmak sanıyorsanız çok yanılırsınız; göle gömülmüş olanlar yarı insan
– yarı balık son derece tehlikeli deniz canlıları tarafından sarılmıştır ve
esas zorluk çocukları onların elinden kurtarmaktır. Neticeten bu görev de
başarılır. Üçüncü göreve girmeyeceğim, çünkü dava ile bir ilgisi yok, ama şunu
söyleyeyim ki bu son görevde çok üzücü bir şey olur; Cedric ölür. Bu kitapta
Hermione’nin Ron’a olan ilgisini de ilk kez farkederiz (ve şoka gireriz. Böyle
akıllı, iyi kalpli, pıtırcık gibi kız kendisini
ne doktorlar ne astronotlar isteyecekken yoksa Ron’a mı meyletmektedir?)
Şimdi
davamıza bakalım:
Adrian Jacobs 1987 yılında The Adventures of Willy the Wizard (Sihirbaz
Willy’nin Maceraları) adında 16 sayfalık bir hikaye yazar ve bu aynı yıl İngiltere’de
Bachman & Turner yayınevi tarafından basılır. Jacobs 1989 yılında iflas
eder, 1997 yılında ise ölür. Jacobs’un öyküsünde ismi Willy olan yetişkin bir
büyücü, ödüllü bir büyücüler yarışmasına katılmaktadır. 2004’de Jacobs’un iflas
memuru eser üzerindeki telif hakkını dava açma haklarıyla beraber Jacobs’un
oğlu Jonathan Jacobs’a devreder. Aynı yıl oğul Jacobs bir avukat vasıtasıyla J.K.
Rowling’e bir mektup göndererek yayınlanmış beş Harry Potter kitabının Willy
the Wizard (WTW) isimli eser üzerindeki telif hakkını ihlal ettiğini bildirir. Mektuba
verilen cevapta iddiaların tümü reddedilir. Taraflar üç ay boyunca meseleyi
aralarında tartışırlar ama bir neticeye varamazlar.
Akabinde
Jonathan Jacobs babasından kalan malvarlığının yönetimine birini atar, telif
hakkını da dava açma hakkıyla birlikte bu atanmış kişiye devreder. Atanmış
kişinin görevlendirdiği bir avukat 2008’de Rowling’e yeniden bir mektup
göndererek bir kez daha telif hakkı ihlali iddiasında bulunur. Ancak burada bir
fark vardır, daha evvel gönderilen mektupta yayınlanmış beş Harry Potter
kitabının ihlal yarattığı iddia edilirken son yazılan mektupta diğer dört
kitaba ilişkin haklar saklı tutularak sadece Harry Potter ve Ateş Kadehi (Harry
Potter and The Goblet of Fire) isimli dördüncü kitaba yöneliktir iddialar. Taraflar arasındaki müzakereler yedi ay sürer
ama yine akim kalır. 2009 yılında Harry Potter kitaplarının İngiltere’deki
yayıncısı Bloomsbury aleyhine dava açılır, 2010 yılında J.K. Rowling de davaya
dahil edilir.
Davalılar
kitapların birbirine benzemediğini, ortada bir genel benzerlik varsa dahi bunun
ancak tesadüf olabileceğini, davacının davayı esastan kazanmasına yetecek bir
iddiası veya delili olmadığını, J.K. Rowling’in Ateş Kadehi kitabı basılmadan
evvel ne WTW öyküsünü ne de Jacobs’un adını duymuş olduğunu ve dahi davacının
bunun aksine hiçbir delili bulunmadığını bildirerek dosya üzerinde yapılacak
bir inceleme ile davanın reddedilmesini ya da dava derhal reddedilmiyorsa kendilerinin
yapacağı yargılama masraflarının davacı tarafından depo etmesine karar verilmesini
ister.
BENZERLİKLER
HAKKINDAKİ İDDİALAR VE KARŞILAŞTIRMALAR
Önce,
Mahkeme kararına dayanarak, WTW hikayesine kısaca bir bakalım isterseniz. Willy,
çırağı olan genç büyücülerle beraber yaşayan yetişkin bir büyücüdür. Napoleon’s
Castle denen bir yerde yapılacak bir açılış seromonisine gider, açılışı yapılan
bir yıl sürecek bir büyücüler turnuvasıdır. Seromonide her bir katılımcıya
yarışmadaki görevlerin-ödüllerin-cezaların vs detaylarının bildirileceği
söylenir ve herkes evine döner. Willy evine
döndüğünde banyo yaparken kendisine ait görev açıklanır; Livid Land diye bir
yere girmesi ve orada tutulan kadın tutsakları kurtarması gerekmektedir, her
kurtardığı kadın için 40 puan alacaktır. Livid Land Kanganativ denilen yarı
insan -yarı hayvan canlılarla dolu olan tehlikeli bir yerdir ve burayı Öfkeli
Sam denilen bir canlı yönetmektedir. Willy çıraklarından ve baykuşundan yardım
alarak bir kaçış/kurtarma planı oluşturur. Öğrendiğine göre Kangatiflerin
çikolataya karşı zaafı vardır, böylece çikolataların içine uyutucu bir madde
ekler ve Kangatifler uyuyunca da mahkumları kurtarır.
ANA TEMALAR
Davacı
5 ana tema ve bunlara bağlı 22 alt tema olmak üzere toplamda 27 benzerlik
olduğunu ve bu temaların Harry Potter ve Ateş Kadehi kitabının omurgasını oluşturduğunu iddia etmektedir. Yargıç Kitchen’in
kararında ifade ettiği gibi burada tartışılan kelime kelime kopyalama değildir,
davacı, olay örgüsü-alt olay örgüleri-temalar ve hadiseler arası kopyalamadan
bahsetmektedir.
Davacı
metinler arasında şu 5 ana temanın ortak olduğunu iddia ediyor (her birinin
altına Yargıç’ın görüşünü belirttim);
Hem WTW hem de Ateş Kadehi’ndeki ana karakterler büyücü ve bunlar sonunda kazanacakları bir yarışmaya katılıyor.
Tamam hem Harry hem de Willy birer büyücü ve yarışmaya
katılıyorlar ama bu yarışmalar farklı. Harry o tarihte 14 yaşında bir öğrenci,
Willy ise yetişkin. Willy’nin görevi Livid Land’e girip kadın mahkumları
kurtarmak; Harry ise Üç Büyücü Turnuvasına katılıyor. Willy kadınları
kurtarınca ödülü kazanıyor, ama Harry bu görevde Cedric ile beraber kazanıyor ödülü
ve ancak Cedric öldükten sonra Harry 1.000-Galleon’luk ödülü alıyor (Galleon;
büyücüler dünyasındaki para birimi)
Her iki kitapta da verilen temel görevin tamamlanabilmesi için ana karakterlerin varlığına ihtiyaç var
Kendi büyülü banyosunda dinlendiği ana kadar Willy kendisine
verilen görevi bilmiyor, akabinde banyoda görev kendisine bildiriliyor. Harry
ise 3 görevle karşı karşıya, ilk görevde altın yumurtayı kazanıyor, sonraki
görev içinse bu yumurtadan bilgiyi nasıl alacağını keşfetmesi gerekiyor yani
görevin ne olduğu doğrudan bildirilmiyor.
Harry’e verilen ikinci görevin diğer görevlerden daha önemli olduğunu
gösterecek bir işaret yok kitapta.
Her iki kitapta da ana karakterler verilen görevin ne olduğunu bir banyoda ortaya çıkarıyor /anlıyor
Willy’e banyoda görev bildirildiğinde yalnız başına ve suyun
içinde düşünmesini güçlendiren Aqua Superba isimli büyülü bir madde var. Harry
ne zaman açmaya çalışsa yumurtadan felaket bir çığlık yükseliyor; Cedric ona
yumurtayı açmadan suyun içine bazı büyülü maddeler atmasını tavsiye ediyor. Harry
bir geceyarısı tek başına banyoya gidiyor, bu sırada Mızmız Myrtle gizlice
Harry’i gözlüyor ve sonra ona yumurtayı suyun içine daldırarak açmasını tavsiye
ediyor. Mytrle’ın dediğini yapıp suyun içinde açınca yumurtadan bir koronun
seslendirdiği bir bilmece duyulmaya başlıyor. Her iki hikayede de içinde büyülü
maddeler olan büyülü bir banyoda kahramanlara görevlerinin ne olduğu
açıklanıyor ancak bu konudaki fikirlerin gelişimi ve detaylar son derece
farklı.
Her iki kitapta da ana karakterler görevi başkalarından aldıkları bilgi yardımıyla tamamlıyor
Doğru ama her iki hikayede verilen bilgilerin detayları farklı. Başkalarından
yardım alma “fikri” ortak olsa da bunların detayları ve uygulanması son derece
farklı.
Her iki kitapta da ana karakterlerin temel görevi yarı insan yarı hayvani yaratıklar elinde rehin tutulan bazı insanları kurtarmak
Evet her iki öyküde de kahramanlar insanları kurtarıyor yarı
insan -yarı hayvan gardiyanların elinden
ALT TEMALARLA İLGİLİ
İDDİALAR
1-Hem Willy hem Harry bir yerden bir yere giderken büyülü
araçlar kullanıyorlar, iki kitapta da
büyülü trenler var. (Trenlerin kullanım amacı farklı; Willy’nin treni bellli
bir yere gitmiyor, büyücüler satranç oynamak istediklerinde onları oyun
neredeyse oraya götürüyor. Harry’nin treni ise yolcularını sadece Hogwarts büyücülük
okuluna götürüyor.)
2-Her iki hikayede de idari kontrol mekanizması var. WTW’de
Napoleon Şatosu ziyaretçilerinin uyması gereken kurallar var; Ateş Kadehi’nde ise
Sihir Bakanlığı turnuva kurallarını belirliyor. Her iki kitapta da, konteksleri
farklı olsa da, uygunsuz büyü kullanımı
ve bazı kelimelerin kullanımı yasaklanmış,
3-İki kitaptada yarışma büyük bir salonda açıklanıyor + iki
yarışma da 1 yıl sürüyor + yarışmacılar farklı ülkelerden geliyor + iki
yarışmada da para ödülü var,
4-İki hikayede de Fransız takımı var, bunlar büyülü hayvanların
çektiği arabalarla geliyor, her ikisinde de Fransız takım başkanları salona
dramatik bir giriş yapıyor,
5-WTW’de yarışma açıklandıktan sonra Willy’e görevi
bildiriliyor. Ateş Kadehi’nde de görev
bildiriliyor ama görevin detaylarını
anlamak için Harry’nin biraz emek ve
zaman harcaması gerekiyor sadece,
6-Willy’de Harry’de görevlerini içinde büyülü maddeler olan bir
banyo ortamında öğreniyor/anlıyor ki bu görevler ancak yetkin büyücülere
açıklanabilecek türden.
7-İki hikayede de kahramanlar başkalarından yardım alıyor ve son
dakikada gelen bu yardımlar olayın çözülmesinde önemlibir rol oynuyor.
8-İki hikayede de yardım edenlerin belli bir noktada protestosu
var. WTW’de çıraklar önceki çalışma koşullarını değiştirdiği için Willy’e bir
hediye veriyor. Ateş Kadehi’nde ise ev cini Dobby önceki işinde para talep
ettiği için işten atılmış.
9-İki görevde de bağlanmış esirleri kurtarmak için izole bir
ortamdaki fiziki bariyerleri aşmak gerekiyor; bu izole ortam Willy’de bir ada
ve Harry’nin hikayesinde bir göl. Ayrıca esirler her iki hikayede de yarı
insan-yarı hayvan yaratıklar tarafından tutuluyor.
Ne diyorsunuz, sizce de gerçekten iki hikaye arasında esaslı
benzerlik var mı?
Davacı dosyada iki uzman görüşüne dayanmış, şöyle ki;
1-Nicholas Tucker. Tucker Kültür Bilimleri alanında emekli bir üniversite öğretim görevlisi ve çocuk edebiyatı alanında uzman. Kendisine göre Ateş Kadehi daha uzun ve kompleks bir yapıda, hikayede çok daha fazla karakter var ve kitaplar arasında önemli farklılıklar mevcut, ancak buna rağmen modern büyücülerin çağdaş bir zamanda geçen hikayelerindeki genel atmosfer ve seçilen detaylar gibi hususlarda hikayeler arasında ciddi benzerlikler var. Tucker’a göre WTW sonunda kazanacakları uluslarası bir yarışmaya katılan büyücülerle daha evvel çocuk edebiyatında görülmeyen nitelikte olay örgüsünden oluşan bir hikaye anlatıyor. Ayrıca karakterlere görevin banyoda açıklanması/anlaşılmasının sağlanması da çocuk fantazi edebiyatında daha evvel az görülmüş bir motif. Tucker davacının iddia ettiği beş ana tema benzerliğine atıfla bunların fantezi çocuk edebiyatında yeni olduğunu, WTW’deki olay örgülerinin orijinal fikirler olduğunu, bunların çoğunun Ateş Kadehi kitabında yer almasının tesadüf olduğuna inanmanın güç olduğunu söylüyor. Tucker büyücü hapishaneleri, alt koşullarda yaşayanların potestolarda bulunması, büyücüler için hastaneler, büyülü trenler, büyücülere ait gazeteler gibi iki kitaptada bulunan ortak öğeler de son derece çarpıcı ve daha evvel görülmemiş nitelikte. Tucker hikayelerin dilinde de benzerlikler olduğunu söylüyor.
Davalılar
buna karşı yaptıkları savunmada Tucker’ın olayı hatalı biçimde sadece fantazi
çocuk edebiyatı çerçevesinde değerlendirdiğini, halbuki Ateş Kadehi’nin bu
türle sınırlanamayacak bir eser olduğunu iddia ediyor.
2-Dr Timothy Grant. Grant bir adli dilbilim
uzmanı ve kendi alanında oldukça bilinen iki yönteme dayalı olarak oluşturulmuş
bir rapor sunuyor dosyaya. Bu tekniklere göre bazı kelime kümelerinin iki
kitaptaki mevcudiyeti aranmış, ayrıca sözcüksel analizler yapılmış ve bu
analizler yapılırken iki metindeki isimlerin-fillerin-sıfatların oranlarına da
bakılmış. Hazırladığı raporda Grant, J.K. Rowling’in WTW isimli kitabı okuduğunu
ve o kitapta kullanılan dili Ateş Kadehi
kitabına aktardığını söylüyor.
Davalılar Grant’ın seçtiği sözcük kümelerinin her yerde
rastlanabilecek türde olduğunu yani sadece Jacobs’un kullandığı kümeler
olmadığını ve ayrıca yapılan sözcük analizlerinin temellendirilmediğini iddia
ediyor.
J.K.
ROWLING WTW HİKAYESİNİ BİLİYOR MUYDU? BU HİKAYEYE ERİŞİMİ VAR MIYDI?
Aslında
bence işin bu kısmı çok daha çetrefilli çünkü aşağıda göreceğiniz gibi
özellikle davacının tanıkları ve bunların beyanları son derece ilginç. Önce
polisye romanlarda yapıldığı gibi kim kimdir kısaca bir belirteyim;
J.K.
Rowling;
Harry Potter kitaplarının yazarı
Christopher
Little;
J.K Rowling’in edebiyat ajanı ve daha önce 1980’lerde David Markson’un edebiyat
ajanı olan kişi
Adrian
Jacobs;
WTW hikayesinin yazarı
David Markson; Adrian
Jacobs’un yazar arkadaşı ve onu Christopher Little ile tanıştıran kişi
J.K.
Rowling, Ateş Kadehi kitabı basılıncaya kadar WTW isimli öyküyü veya yazarı
Jacobs’u hiç duymamış olduğunu iddia ediyor.
Davacı
ise temel olarak diyor ki; David Markson, Adrian Jacobs’u Christopher Little ile
tanıştırdıktan sonra Jacobs WTW öyküsünün kopyalarını Little’a verdi, bu
olaydan 8 yıl sonra Little gidip J.K Rowling’in edebiyat ajanı oldu ve Jacobs’un
öyküsünün bir kopyasını Rowling’e verdi. Yani, Rowling Harry Potter kitaplarını
WTW öyküsünü okuduktan sonra yazdı. Hadi bakalım kolay gelsin!
Şimdi
herkesin olayları nasıl anlattığına bakalım ve sen söyle bakalım katil kimmiş
Sherlock!
J.K. Rowling’in beyanları;
ben 1995
senesine kadar Christopher Little diye birini tanımıyordum ve o yıla kadar
serinin ilk kitabı olan Harry Potter ve Felsefe Taşı’nı yazmıştım, diğer
kitapları da zihnimde planlamıştım + WTW
kitabını ilk kez 2004 senesinde karşı tarafça gönderilen avukat mektubuyla
duydum ve kitapçığı/öyküyü de 2010 senesinde bu dava açıldığında gördüm + Harry
Potter serisi ilk olarak 1990 senesinde Manchester -Londra treninde aklıma
geldi, o akşam ilk kitabı yazmaya başladım ve birinci kitabın taslağını 1995’de
tamamladım, daha sonra kitabın ilk birkaç bölümünü edebiyat ajanlarına
gönderdim ancak sadece C. Little bana dönüş yaparak bütün kitabı görmek istedi
+ okuduktan sonra C. Little kitabı çok beğendi, sadece bazı ufak tefek
değişiklikler önerdi fakat öykünün bütününü veya olay akışını değiştirecek bir
tavsiyede bulunmadı + C. Little bana asla başka bir kitapta bulunan herhangi
bir fikri önermedi+ ilk kitap 1997 yılında basıldı ve bu basılan kitap 1995’de C.
Little’a verilen kitap taslağı ile neredeyse birebir aynıydı + C. Little’da
birinci kitabı okuttuktan sonra kendisine bundan başka 6 kitap daha olacağını
söyledim ve bu kitapların temaları ile olay akışlarını da detaylıca anlattım,
yani her ne kadar Ateş Kadehi çoğunlukla 1999-2000 yıllarında kaleme alınmışsa
da hikayenin oluşup geliştirilmesi 1990 yılına tekabül eder ki bu benim Little
ile tanışmamdan ve WTW’yi duymamdan çok uzun yıllar öncesine denk gelir.
Christoper Little’ın (edebiyat ajanı) beyanları;1986 senesinde
beni Adrian Jacobs ile tanıştıran kişi David Markson isimli bir yazardır, ben o
tarihlerde Markson’un edebiyat ajanıydım. Jacobs, Markson ve ben 1986 Eylül
ayında Casanova Club diye bir yerde öğle yemeğinde biraraya gelip konuştuk. Yemekten
sonra ben Jacobs’un evine gittim ve kendisi orada bana WTW olduğunu tahmin
ettiğim basılmış halde, içinde birçok
çizim bulunan çok ince bir kitapçık gösterdi. Jacobs bana kitabı oğlu için
yazdığını ve geceleri oğluna bu kitabı okuduğunu söyledi. Kitap son derece
zayıf ve yetersizdi, Jacobs’a onu temsil edemeyeceğimi nasıl söylesem diye
kıvranmaya başladım, sonunda ona bu kitabın benim ajansım için uygun bir
çalışma olmadığını ve benim çizimler içeren kitapları temsil etmekle ilgilenmediğimi
söyledim. Bana kitabın hiçbir kopyası verilmedi, çünkü zaten zırva bir şeydi. O
günden sonra Adrian Jacobs’u bir daha ne gördüm ne de konuştum.
David Markson’un beyanları; Adrian Jacobs 1987
ilkbaharında bana benim edebiyat ajanım olan Little’ın kendisini de temsil edip
edemeyeceğini sordu. Benim için kolay bir işti, hemen üçümüz için Casanova Club
denen yerde bir öğle yemeği ayarladım. O yemekte Jacobs WTW ‘nin bir kopyasını
Little’a verdi. Yemekten sonra beraberce Jacobs’un apartmanına gittik ve evde Little
bir sözleşme imzalamaları konusunda Jacobs’a ısrar etmeye başladı, imzaladılar
da. Birkaç hafta sonra üçümüz yeniden bir öğle yemeğinde buluştuk, Little bize değişik
yayınevlerinden gelmiş red mektuplarını gösterdi ama hemen vazgeçmemek
gerektiğini, kitabın içindeki harika fikirlerle ilgili aslında çok güzel geri
dönüşler aldığını, yalnız kitabın yeniden yazılması gerektiğini söyledi. Jacobs
öykünün o haliyle gayet iyi olduğunu söyleyip bu yeniden yazma teklifini reddetti,
zaten hemen arkasından da Bachman&Turner yayıneviyle ilk baskının 5.000
kopya olması üzerinden bir anlaşma yaptı. İlk basılan kitaplardan bazıları
Jacobs’un evine Ekim 1987 tarihinde geldi, kendisi benden 1.000 kopyanın
Little’ın ofisine gönderilmesini rica etti. (bu beyana Little şiddetle
itiraz ediyor ve kendisine asla 1.000 kopya kitap gönderilmediğini ve
kendisinin kesinlikle hiçbir zaman Jacobs’u temsil etmediğini iddia ediyor)
Davacının
diğer tanıklarının beyanları; Little’ın beyanına karşı davacı başka
şahitler de göstermiş. Bunlar WTW kitaplarındaki çizimleri/ilüstrasyonları
yapan kişi, Jacobs’un arkadaşı ve bankacısı olan bir kişi ve Jacobs için WTW’yi
daktilo eden/temize çeken bir kişi. Bu kişiler temelde şunu söylüyor; 1986’nın
sonuna veya 1987’nin başına kadar Jacobs belli bir adreste oturuyordu ve o ev
bankacı arkadaşının ailesine aitti (daha sonra Jacobs oradan taşındı). 1987’ye
kadar bankacının iki küçük kızıyla Jacobs iyi anlaşıyordu çünkü kızlar onun
anlattığı Willy isimli bir büyücünün başından geçen maceraları dinlemeye
bayılıyordu; bunu gören bankacı “neden bunları basmıyorsun ya da bir TV
programı yapmıyorsun” dedi. Jacobs WTW’yi 1987 ilkbaharında üç hafta gibi kısa
bir sürede yazdı, sonra bazı illüstrasyonlar çizmesi için bir dostuna verdi ve
o da 1987 yazına kadar bu illüstrasyonların çoğunu hazırlayarak Jacobs’un evine
getirdi ki o sırada David Markson’da evdeydi.
O sırada Jacobs halihazırda Bachman &Turner yayınevi ile kitabın basılıp
Ekim 1987 tarihinde raflarda olması için
anlaşmıştı. Kitabın daktilo edilmesi/temize çekilmesi işi 1987 yılında yapıldı.
1987 Ekim ayında eve koliler içinde basılmış nüshalardan teslim edildi.
Hepsinin ortak söylediği bir başka husus da şu; WTW’yi yazma fikri Jacobson’un
aklına oğluna bir hikaye anlatmak için gelmiş olamaz, çünkü o tarihlerde oğlu
neredeyse 20 yaşındaydı!
Hakim Kitchin diyor ki;
Little’ın
ifadesini davacı şahitlerinin beyanlarıyla karşılaştırılınca özellikle üç
yönden tartışmaya açık bir durum görüyorum;
A-Little
1986 Eylül ayında Jacobs ve Markson ile bir yerde buluştuğunu ve sonra da
Jacobs’un evine gittiğini iddia ediyor, ancak o sıralarda Jacobs o bölgede
oturmuyormuş
B-Buluştuklarını
iddia ettiği tarihte WTW kitabı, bırakın illüstrasyonların hazırlanmış olmasını,
henüz yazılmamış görünüyor,
C-Jacobs’un
oğlu o sırada ufak bir çocuk değil bir yetişkinmiş.
Ancak
bir yanda da, diyor Hakim, Rowling’in
savunmaları da oldukça sağlam duruyor ve davacının bunları çürütecek yeterli bir delili
de yok gibi. Bir kere herşeyden evvel “WTW
başarılı olmuş bir kitap değil, Little niçin kitabın kopyasını 8 yıl sonra
Rowling’e verip bundan yararlanarak bir kitap yazmasını istemiş olsun ki?”
şeklinde özetlenebilecek savunmanın çok
mantıklı olduğunu kabul etmek lazım.
Fakat
bir yandan da Mahkeme’nin gözönüne alması gereken bazı başka hususlar var; mesela
birçok kez talep edilmesine rağmen J.K. Rowling Harry Potter kitaplarının
müsveddelerini veya kitapları yazarken aklına gelen fikirlerin notlarını
tuttuğu dökümanları Mahkemeye sunmayı reddetti. Ayrıca Little beyanlarını
sunmadan önce günlüklerine baktığını
söylüyor ama bu günlükleri Mahkemeye sunmadı.
Davacı kitaplar arasında esaslı benzerlikler bulunduğunu iddia
ediyor ama bunun dosya üzerinden yapılacak bir inceleme ile karara bağlanması
mümkün değil, konu yargılamaya müteallik. İçtihat hukukuna göre bir edebi
eserde telif hakkı olayların seçilmesi-düzenlenmesi ve gelişmesi gibi
unsurlardan oluşan içeriği koruyor ve Mahkemenin kopyalanan kısmın niteliğini –
neyin ne kadar kopyalandığı -kopyalamanın doğası ve kopyalanan kısmın özgünlük
derecesi gibi olaya özgü bütün unsurları gözönüne alması gerekiyor. Böyle bir
inceleme içinse yargılama yapmak şart.
Bu prensipleri uygulandımızda davacının ayniyet/benzerlik
olduğunu iddia ettiği hususlar soyut, görece basit, çoğunlukla genel,
ifadeden çok sadece fikirlermiş gibi duruyorsa
da yine de davacı iddialarını çok soyut
olarak nitelemek için henüz erken.Mahkeme’nin araması gereken şey iktibas
edilen bölümün orjinalliği ile bunun eser içindeki önemi. Davacının şahidi olan
Tucker’a göre kopyalanan bölümler Willy’nin orijinal ve alışılmadık bölümlerinden oluşuyor ve bu
alıntılandığı iddia edilen beş ana tema ile bunlara bağlı 22 alt element işin omurgasını
oluşturuyor. Davacının davasını esastan
kazanma ihtimali çok çok yüksek görünmese de hiç şansı yok demek için de henüz çok
erken.
Bir yığın tartışılacak konu var, o yüzden dosya üstünden karar
veremem, yargılama yapmam lazım. Ama, özellikle Harry Potter kitaplarının
kazandığı başarı da göz önüne alındığında, ben yargılama yaparken davalılar
aleyhine bir zarar oluşma riski yüksek, o yüzden davacının J.K. Rowling ile
yayıncısının dava masraflarının %65’ini Mahkemeye depo etmesine karar
veriyorum.
Yani Mahkeme dosya üzerinden inceleme yapılarak davanın reddi
talebini reddediyor fakat teminat talebini kabul ediyor. Davacı bu karara karşı
temyize başvuruyor, ancak temyiz başvurusu reddediliyor hatta temyiz mahkemesi teminatın
24 saat içinde ödenmesine karar veriyor. Davacı bu parayı depo etmeyince dosya kapanıyor.
Aslına
bakarsanız davacı aynı gerekçelerle Amerika’da Harry Potter kitaplarının yayıncısı
Scolastic aleyhine New York’da da bir dava açmış ve 2011 yılında onu da kaybetmiş.
Amerikan Mahkemesi
taraflara ait kitaplar arasındaki yegane benzerliğin bir büyücünün bir
yarışmaya katılması ve olayların bir noktasında her ikisinin de aklına banyoda
bir fikrin gelmesi olduğunu söylemiş. Ama biliyorsunuz Amerikan Hakimleri
ellerini pek korkak alıştırmazlar ve kararlarını yazarken bazen doğrudan son
derece kişisel değerlendirmelerde de bulunurlar, burada da Hakim kararı
yazarken Willy’i “Harry Potter’ın
aksine, entelektüel derinlikten ve bir ahlaki prensipten yoksun” olarak
tanımlamaktan çekinmemiş ve kararda Willy gibi “iptidai” bir karakterin iktibas
edileceğini düşünmek zordur anlamına gelecek cümlelere de yer vermiş. Davacı temyize
gitmemiş ve karar o şekilde kesinleşmiş.
Sonra? Sonrası, gökten üç elma düşmüş biri bu yazıyı yazanın başına, biri okuyanın başına ve biri de J.K. Rowling’in başına!
In Paul Gregory Allen (acting as trustee of Adrian Jacobs (deceased)) v Bloomsbury Publishing plc [2010] EWHC 2560 (Ch)
Harry Potter severler için J.K. Rowling’in yarattığı o sihirli dünya ne kadar da güzeldir, adeta biz ‘muggle’ların hayallerini süsler yapılan büyüler, ihtişamlı okul, süpürgeyle uçmak ve daha birçok büyücü ayrıcalığı. Kitaplarını okurken, belki filmleri izlerken kendi dünyamızdan çıkarız kısa bir süreliğine de olsa. 11 yaşını geçmiş de olsak, Hogwarts mektubumuzun yolda kaybolduğuna, kayıtlarda bir karışıklık olmuş olabileceğine inanmak isteriz.
Fakat, herkes bu büyülü dünyanın güzelliğine o kadar içten inanmıyor olsa gerek ki, Kanadalı folk müziği grubu Wyrd Sisters, isminin aynısının veya ayırt edilemeyecek derecede benzerinin Harry Potter ve Ateş Kadehi filmindeki Yule Balosu’nda çalan rock grubuna verilmesinin itibarını ve markasını zedeleyeceğini iddia ederek 2005 yılında mahkemeden kendilerine 40 milyon $ tazminat ödenmesini ve bu filmin Kanada’da gösterime girmesinin engellenmesini talep etmiştir. Söz konusu dava, Warner Bros. Entertainment Inc. (Warner Bros.) ile filmdeki müzik grubunun üyelerini canlandıran John Greenwood, Phil Selway ve Jarvis Cocker aleyhine açılmıştır. Federal Mahkemeye kadar giden davada marka taklidi iddiaları, ihtiyati tedbir talebi, temyizler ve hakimlere karşı açılan davalar derken tüm süreç neredeyse 5 yıl kadar devam etmiş, sonunda taraflar kendi aralarında, şartları gizli olup kamuya açıklamayan bir anlaşmaya varmışlardır. (Wyrd Sisters tarafından açılan bu davalara Kanada Ontario Yüksek Mahkemesi içtihat arama motorundan “https://www.canlii.org/en/on/onsc/” ulaşılabilir.)
Üç kadından oluşan Wyrd Sisters grubunun kurucu üyesi Kim Baryluk, avukatı Kimberly
Townley-Smith aracılığıyla Kanada’da 1990 yılından beri Wyrd Sisters markasının
bulunduğunu, söz konusu isimle grup olarak belli bir itibar edinip tanınmışlığa
ulaştıklarını, mevzubahis Harry Potter filmiyle ise bu itibarlarının zedelenip
grubun tanınmışlığının zarar göreceğini ve bundan böyle filmdeki hayali grupla
karşılaştırılıp karıştırılacaklarını iddia ederek mahkemeden tedbiren Harry Potter ve Ateş Kadehi filminin Kanada’da
gösterime girmesinin engellenmesini (Harry Potter ve Ateş Kadehi’nin gösterim
tarihi 18 Kasım 2005 olup, dava tarihi ise
4 Kasım 20015’tir), bunun yanı sıra marka taklidi (passing off) sebebiyle
kendisine 40 milyon $ tazminat ödenmesini
ve Wyrd Sisters grubuna referans verilen her türlü medya aracının (CD gibi) imhasını talep etmiştir. Davacı, Harry Potter dünyası
ürünlerinden belirli kart ve oyunların marka taklidine (passing off) delil
teşkil ettiğini iddia etmiştir.
Buna karşın Warner Bros., isim hakkının kullanımı için gruba en başta 5 bin
$ teklif ettiklerini ancak bu teklifin reddedildiğini, bunun üzerine de filmin
herhangi bir yerinde Wyrd/Weird Sisters veya benzeri bir referansın yapılmadığını
savunmuştur. Davalılar, filmde yalnızca üç tanınmış İngiliz müzik grubu üyesi erkekten
oluşan isimsiz grubun 6 saniyelik görüntüsünün olduğuna, hatta film sonunda çıkan
yazılarda da söz konusu kişilerin –Radiohead ve Pulp üyelerinden John Greenwood,
Phil Selway ve Jarvis Cocker– gerçek isimlerinin geçtiğine dikkat çekmişlerdir.
Hakim C. Campbell J., marka taklidi davasında yapılacak değerlendirmenin
aşamalarını şu şekilde ortaya koymuştur: iyi niyetin varlığı, yanlış temsil
sebebiyle halkın yanılması ve davacının gerçek ya da olası zararının varlığı.
Bunun yanı sıra hakim, ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için gerekli
şartlara da şu şekilde işaret etmiştir: ciddi bir meselenin yargılanması
gereği, tedbir uygulanmazsa davacının telafisi imkansız bir zarara uğrayacak
olması ve elverişlilik dengesinin istenilen kısıtlamadan yana olması. Tüm
bunlar ışığında hakim, söz konusu olayda dosyayı değerlendirdikten sonra
sunulan delillerin spekülatif olduğuna karar vermiş ve davacının iddia ettiği gibi
herhangi bir karıştırma ihtimalinin varlığına ikna olmadığını belirtmiştir. Manitobalı
üç kadın folk müziği sanatçısı ile üç tanınmış erkek İngiliz rock yıldızı
tarafından filmde hayat verilen hayali roman karakterlerinin birbirine
karıştırılmasını çok olanaklı bulmamıştır. Davacının tersine karıştırılma, yani
Kanadalı grubun isminin dinleyicileri tarafından Harry Potter eserindeki
gruptan esinlenerek konulmuş olacağı düşüncesinin oluşma ihtimali iddiası da incelenmiş
ve hali hazırda Wyrd/Weird Sisters
isminin en azından Shakespeare’in Macbeth’i zamanına değin giden bir geçmişi
olduğu göz önünde bulundurularak davacının bu iddiası da yine bir hayli
spekülatif bulunmuştur; dünyanın başka yerlerinde de bu isimde gruplar bulunabileceğine işaret edilmiştir.
Sonuç olarak hakim, ihtiyati tedbir kararının verilmemesi durumunda davacının telafisi
imkansız bir zarara uğrayacağına ikna olmamıştır. Mahkeme tarafından, J.K. Rowling’in
romanındaki Weird Sisters ibaresine karşı hiçbir şikayette bulunulmadığı, söz
konusu romanda veya filmde grup ismine değinilmediği ve zaten grubun son derece
farklı ve hayali olup yerleşik bir müzik grubunun bu durumdan ancak olumlu
tanıtım ve tanınırlık elde edebileceği vurgulanmıştır. Hakim, elverişlilik
dengesinin davalıdan yana olduğuna karar vererek davalıların karıştırma
ihtimalini ve oluşabilecek herhangi bir zararı önlemek için atılabilecek en
makul adımları attığını ve bu durumda filmden sahne çıkarılmasının esasen davalılara
zarar vereceğini belirtmiştir. Bütün bu nedenlerle ihtiyati tedbir talebi
reddedilmiştir.
Davacı, oldukça müdahaleci olduğu mahkeme tarafından da not edilen, söz
konusu dava sonunda 40 milyon $ tazminat alma hayaline ulaşamadığı gibi bir de davalıların yaptığı 140.000 $ tutarındaki
mahkeme masrafını ödemeye mahkum edilmiştir. Davacı, söz konusu kararı temyiz
etse de sonuç değişmemiştir. Tüm bu istenmeyen sonuçların dışında davacı bir de
bazı fanatik Harry Potter hayranlarından ölüm tehditleri aldığını belirtmiştir.
Kanadalı Maclean’s dergisinde yer alan bir habere göre (bu linkten
ulaşılabilir: https://www.macleans.ca/economy/business/harry-potter-and-the-trial-by-fire/) tüm bu
süreçten oldukça zararlı çıkan ve hayatını mahvolmuş olarak değerlendiren Kim
Baryluk açılan çoğu davadan haberdar bile değildir, avukatı kendisinden
habersiz hakimleri dava etmek dahil birçok yola girmiş ve sonuç olarak
Baryluk’a çıkan fatura beklediğinden ağır olmuştur. Halbuki iddia edilene göre
davacı Kim Baryluk’un aslında tek istediği filmin sonunda yer alan yazılarda,
“Gerçek Wyrd Sisters müzik grubu Kanada’da yaşamaktadır.” ibaresinin geçmesidir.
Toronto merkezli yukarıda adı geçen fikri mülkiyet avukatına vekalet veren Kim
Baryluk, çoğunlukla Toronto’da geçen yasal sürece bizzat katılmadığını, bu
nedenle olup bitenden çok haberdar olmadığını, avukatının da onu gereği gibi
bilgilendirmediğini iddia etmiştir. Avukat Kimberly Townley-Smith söylenenlere
göre yalnızca müvekkili tarafından değil, Kanada mahkemelerince de eleştirilmiştir.
Önümüzdeki tabloda Kim Baryluk’un söz konusu davalarda Warner Bros. ile
anlaşmaya varması, avukatı Kimberly Townley-Smith’i azletmesinden sonra gerçekleşmiş
gibi görünmektedir. Mart 2010’da mahkeme dışı gerçekleşen anlaşmanın detayları
gizli tutulup açıklanmadığından iki taraftan birine herhangi bir ödeme yapılıp
yapılmadığı bilinmemektedir.
Her ne kadar Kanadalı Wyrd Sisters grubu markalarını korumak istediklerini ve Harry Potter ve Ateş Kadehi filminde yer alan grupla karıştırılmak istemediklerini, itibarlarının zedeleneceğini düşündüklerini dile getirse de bilakis aslında bu hukuksal süreç onların itibarına zarar vermiş gibi durmaktadır. En başta, Warner Bros.’un teklifi üzerine pazarlık yaparak anlaşıp durumu mahkemeye taşımamaları daha mantıklı görünmektedir. Her halükarda, Shakespeare döneminden beri var olan, artık kamuya mal olmuş ve zayıf denebilecek Wyrd/Weird Sisters ibaresinin J.K. Rowling tarafından söz konusu üç cadıya da atıf olacak şekilde kullanılmasında bir beis görmemekle birlikte tanınmışlıkları dünya çapındaki Harry Potter tanınmışlığının yanından bile geçemeyecek Kanadalı bir müzik grubu tarafından filmin gösteriminin engellenmek istenmesi, hatta 40 milyon $ tazminat talep edilmesi kanaatimizce büyücü dünyasında bile inanılması güç ve (hatta Luna Lovegood tarafından bile) garip olarak değerlendirilirdi. Elbette bu kadar başarılı olmuş bir esere karşı bu ve bunun gibi birçok hak iddiası olması ve çeşitli uyuşmazlıkların varlığı şaşırtıcı değil, ne de olsa “seçilmiş kişi” olmak kolay değil, öyle değil mi? O halde, sevdiğimiz bir Albus Dumbledore sözü ile yazımıza noktayı koyalım: “Düşler dünyasına dalıp gerçek dünyayı, yaşamayı unutmak doğru değildir.”
Bugünlerde Harry Potter davaları serisini yazdığımızı
biliyorsunuz. Bu eskiden düşünülmüş projeyi
raflardan indirip şimdi, Corona virüs günlerinde, hayata geçirmiş olmamızın da
vardır bir hikmeti diye düşünüyorum.
Dördüncü kitap yani Harry Potter ve Ateş Kadehi’nin yazımı sürerken J.K. Rowling’in hasta bir çocuğa henüz bitmemiş olan kitabı telefonda okuduğunu biliyor muydunuz? Bu beni o zaman çok çarpmış ve halen de çarpan bir hikayedir. Catie Hoch Amerika’da yaşayan küçük bir kızdır ve Harry Potter kitaplarının büyük bir hayranı olarak J.K. Rowling’e yazdığı bir emaille aralarında bir ilişki kurulur,bir dostluk başlar. Catie “ne olduğunu bilirsin sen” türü bir hastalıkla ilgili tedavi altındadır,bir süre sonra Catie’nin annesi Rowling’e küçük kızı için artık hayat yolunun çok kısaldığını bildirir. Catie’nin Potter’ın hikayesinin devamını çok merak ettiğini bilen Rowling henüz tamamlanmamış kitabı telefonda Catie’ye okumayı önerir; Edinburg’da bulunan Rowling Amerika’da yaşayan Catie’yi telefonla arar ve yazıldığı noktaya kadar dördüncü kitabı ona telefonda okur. https://www.catiehochfoundation.org/copy-of-catie-s-page-1
Catie’nin hastalığına böyle cevap veren Rowling, bugün Twitter’da yaptığı açıklama ile çocuklara ve öğretmenlere Corona virüs konusundaki cevabını bildirdi; telif hakkına ilişkin uygulanacak kuralları gevşetti. https://twitter.com/jk_rowling/status/1241018513151664128
Buna göre Rowling öğretmenlere Harry Potter kitaplarını okudukları
videoları yayınlamaları konusunda açık lisans verdiğini, bununla öğretmenlere
ve evde eğitime devam edecek çocuklara destek olmayı hedeflediğini belirtti. Bu
eğitim yılının sonuna kadar öğretmenler
Harry Potter kitaplarından istedikleri kadar bölümü okuyup videoya
kaydedebilecek ve okulların kendi networklerinde ya da eğitime özgülenmiş
kapalı platformlarda bunu yayınlayabilecek. Tabii ki bu videoları yada
bunlardan parçaları Youtube’a yada başka sosyal medya platformlarına ya da
ticari amaçla herhangi bir platforma koymak yasak. Bu, evde kalmak zorunda olan
çocukları Harry Potter ile bir araya getirmek için düşünülmüş hareketlerin
ilki, dedi J.K.Rowling.
Sevdiğimiz hareketler bunlar, Rowling bir Lumos Solem yaparak çocuklar için ortalığı aydınlattı!
“Scholastic Inc., J.K. Rowling, TWE v. Nancy Stouffer”
Harry Potter serisinin dünyayı ve
ardından Türkiye’yi sallamaya başladığı 1990’ların sonunda üniversiteyi
bitirmiş ve çalışma hayatına başlamıştım. Seriyi okumaya başlamam 2000’lerin
ortasını buldu, çünkü başlangıçta kitapları gelip geçici bir çocuk kitabı
furyası olarak düşünmüştüm. İlk kitabın ilk sayfalarıyla birlikte ne kadar
yanıldığımı fark ettim ve kendime eksiksiz kurgunun parçası olarak Harry Potter
evreninde bir yer açtım.
Harry Potter serimiz, giriş yazımızda da belirtildiği gibi, kitap veya film serisine ilişkin fikri mülkiyet ihtilaf ve davalarıyla ilgili olacak. Benim payıma düşen davalardan ilki, Nancy Stouffer isimli A.B.D.’li bir kadın yazarın, Harry Potter kitap serisindeki bazı isimlendirmelerin kendi kitaplarından izinsiz biçimde alındığı iddiasının mahkeme tarafından incelenmesine yönelik olacak.
Davaya geçmeden önce, Harry
Potter evreni hakkında birkaç kişisel değerlendirme:
En
oturaklı karakter: Bellatrix Lestrange
Kendisi gerçek bir kötü, ama tam bir yoldaş, kaypak değil, zor döneminde Voldemort’u bırakmıyor, işler zora sarınca içindeki sözde iyiliği dinleyen hainler gibi de değil kısacası. Kötü, ancak hiçbir acabaya yer vermeyecek derecede kötü. Sırtınızı asla dönmeyecek(!) kadar güvenebilirsiniz ona. Helena Bonham Carter’ın karaktere filmlerde kattığı karizma da cabası.
Diğer iki favorim: Severus Snape ve Hermione Granger
Severus Snape adanmışlık ve fedakarlığı, bir söz uğruna her şeyden vazgeçebilmeyi temsil ediyor; Hermione Granger ise zeka, cesaret, çalışkanlık, yetenek gibi tüm meziyetleri barındırıyor. Bence serinin bir süper kahramanı varsa o da Hermione!
Hiç
sevmediğim karakter: Peter Pettigrew
Fazla açıklamaya gerek yok sanırım, kelimenin tam anlamıyla bir hain ve korkak.
İyilerden
en sevdiklerim: Remus Lupin ve Nymphadora Tonks
Aşkları için tüm zorlukları göze alan çiftin, Hogwarts Savaşı sonunda yan yana gösterilen ölü bedenleri, benim için film serisinin en dokunaklı anıydı.
En
sevdiğim büyü: Wingardium Leviosa
Uçurma büyüsü, keşke sahip olsaydım, hayatım çok daha eğlenceli geçerdi.
Evet, şimdi Nancy Stouffer
davasına geçiyoruz:
Nancy Stouffer isimli bir kadının
Harry Potter serisinin kendisine ait fikri mülkiyet haklarını ihlal ettiği
yönündeki iddia ve demeçlerine karşılık olarak, Harry Potter serisinin yazarı
J. K. Rowling, A.B.D.’deki yayıncısı Scholastic Inc. ve serinin film yapım
haklarını elinde bulunduran Time Warner Entertainment Company birlikte dava
açıyorlar ve davalı Nancy Stouffer’ın telif veya marka haklarını ihlal
etmediklerinin tespit edilmesini talep ediyorlar. Stouffer ise buna karşı marka
haklarının ihlal edildiği, sulandırıldığı ve telif haklarına tecavüz edildiğini
iddia ediyor. Dava 2002 yılında New York Bölge Mahkemesi tarafından karara
bağlanıyor. (Karar https://scholar.google.com/scholar_case?case=18435902871526888659&q=Stouffer+v.+Scholastic&hl=en&as_sdt=40000006&as_vis=1 bağlantısından görülebilir.)
Nancy Stouffer, A.B.D.’li bir kadın ve 1986 yılında ailesi ve bazı bazı arkadaşlarıyla birlikte Andé isimli bir yayıncılık şirketi kuruyor. Andé’nin başlangıçtaki planı bir çocuk kitabı serisi çıkartmak ve bu serideki her sayının bir öykü, bir aktivite, bir de boyama kitabından oluşmasını sağlamak. Ancak, işler planlandığı gibi gitmiyor, serinin “Rah ve Myn ve Hafıza Dağı” ismiyle sadece bir sayısı oluşturulabiliyor, bu sayı A.B.D. veya başka bir yerde satılmıyor ve bu kitaba ilişkin herhangi bir ticari ürün de piyasaya sürülmüyor. Zaten neticeten 1987 yılında Andé iflasını açıklıyor.
“Rah” kitapçığında yazar Stouffer
“Muggles” adında bir türün yaşamını anlatıyor, “Muggles”, Aura isminde bir yerde
yaşayan küçük, tüysüz, uzun kafalı ve göbekli yaratıkların adı. Bu yaratıkların
dünyasına iki bebek insan geliyor ve olaylar gelişiyor. Bu noktada, Harry
Potter serisinde “Muggles” teriminin sihirli güçleri olmayan sıradan insanları
ifade etmek için kullanılan bir adlandırma olduğunu da belirtelim.
Andé şirketi iflas etmeden önce
Mart 1987’de bir dergide “Rah” kitapçığına ilişkin bir reklam veriyor. Stouffer
tarafından mahkemeye sunulan reklam metninde Muggles’a ait bir çizim ve
“Muggles™ from RAH™” ibaresi
yer alıyor. Buraya dikkat: Stouffer’ın sunduğu kopyada, derginin gerçek
halinden farklı olarak “Muggles™ from RAH™” ibaresi çizimin altında ve büyük puntolarla yer alıyor.
Davacılar derginin gerçek halinde yer almayan bu ibarenin Stouffer tarafından
mahkemeyi yanıltmak için eklendiğini iddia ediyor; Stouffer ise buna karşı
ilanın sonradan güncellenmiş olabileceğini söylüyor.
Stouffer’ın öne sürdüğü bir diğer
iddia, Andé’nin 1980’li yıllarda “Rah Efsanesi ve Muggles (The Legend of Rah
and Muggles)” isimli bir başka kitapçık hazırlamış olduğu yönünde. Buna
karşılık davacılar, bu kitapçıklarda yer alan “The Legend of” ve “Muggles”
ibarelerinin başlık sayfasına sonradan eklendiğini öne sürüyorlar; bu yöndeki
en önemli kanıtları ise, kullanılan basım teknolojisi ve yazıcının
karşılaştırılması çerçevesinde başlığın Stouffer’ın sunduğu haliyle 1991’den
önce basımının mümkün olmaması yönündeki uzman görüşü. Stouffer bunu mecburen
kabulleniyor, onun aksi iddiası ise kelimelerin ne zaman eklendiğini veya hangi
baskı teknolojisinin kullanıldığını tam olarak bilmemesi.
Stouffer ayrıca, üçüncü bir
kitapçığın varlığından bahsediyor, bunun başlığı da “Larry Potter ve En İyi
Arkadaşı Lilly”. Birçok okuyucumuz, Harry Potter’ın annesinin adının “Lilly”
olduğunu anımsayacaktır ve “Larry Potter” ile “Harry Potter” arasındaki
benzerlik ise yadsınamaz. Bu kitapçığın tamamlanmış bir baskısı bulunmasa da,
Stouffer mahkemeye bir baskı denemesi sunuyor. Baskı denemesinin kapak sayfası
yok ve içeriğinde “Larry Potter” ismi bir kez geçiyor ve devamında karakter hep
“Larry” olarak anılıyor. Buna karşılık davacılar, baskı denemesindeki “Larry
Potter” isminin yazıldığı fontların 1993 yılında yaratıldığını ve dolayısıyla,
1987 yılında iflas eden Andé’nin bu karakterleri kullanarak bir baskı denemesi
hazırlayamayacağını ispatlıyorlar. Buna dayalı olarak da Stouffer’ın yargıyı
yanıltmak kastıyla sahte delil ürettiğini iddia ediyorlar. Stouffer, fontların
1993’te yaratıldığını görünce, çaresiz değişikliği kabul ediyor, ancak bu
değişikliğin davayla ilgili olarak yapılmadığını ve “Larry Potter ve En İyi
Arkadaşı Lilly” metninin kendisi tarafından aralıklarla güncellendiğini ve en
başta Andé tarafından basıldığı öne sürülen denemenin, aslında sonradan da
basılmış olabileceğini ifade ediyor.
Stouffer metninde, Larry önceden
mutlu, fakat sonradan mutsuz olan bir çocuk ve arkadaşı Lilly onu tekrar mutlu
yapmaya gayret ediyor. Larry’nin özelliklerinden birisi de gözlük kullanması ve
kahverengi veya portakal rengi saça sahip olması. (Harry Potter’ın ayırt edici
özelliklerinden birinin de gözlük takması olduğunu belirtelim.) Stouffer’ın
Harry Potter serisiyle başka benzerlik iddiaları da mevcut: kendi kitabındaki
Arzu Kuyusu, Nevils isimli ırk, Haberci Baykuş gibi öğelerin; Harry Potter
serisindeki Dilek Aynası objesiyle, Neville Longbottom karakteriyle isim
benzerliği, Harry Potter’ın büyücülüğe başlangıçta seçtiği hayvanın baykuş
olması ve bunun haber taşımada kullanılması gibi.
Stouffer’ın 1988 yılında “RAH The
Light” isimli bir öykü senaryosu için telif hakkı tescili elde ettiğini de
belirtelim. Stouffer, mahkemeye bu senaryonun “The Legend of RAH the Light and
the Muggles” ismini taşıyan bir örneğini sunuyor. Elbette ki, davacılar telif
hakkıyla korunan eserin başlığıyla, mahkemeye sunulan eserin başlığının farklı
olduğunu ortaya koyuyor; Stouffer, buna karşılık olarak başlıktaki değişikliğin
davanın açılmasından çok önce yapıldığını ve amacının başlığı, kitap serisinin
gelişimine paralel olarak değiştirmek olduğunu belirtiyor.
Stouffer, 1999’da Harry Potter
serisinin ilk kitabı olan “Harry Potter ve Felsefe Taşı”nın A.B.D.’ndeki
yayıncısı Scholastic Inc. firmasına bir mektup yazıyor ve özellikle “Muggles”
kelimesi üzerinde yoğunlaşarak, Harry Potter serisinin kendisine ait marka ve
telif haklarını ihlal ettiğini belirtiyor. Bu mektupta “Larry Potter”
karakterinden bir iz ise bulunmuyor. Taraflar arasındaki yazışmalardan sonuç
çıkmayınca, davacılar bu davayı açıyorlar ve Stouffer da kendi karşı
argümanlarını 2001 yılında mahkemeye sunuyor. Stouffer, 2001 ilkbaharında “The
Legend of RAH and the Muggles” kitabını yayınlatıyor.
Mahkeme bu iddia ve kanıtlar
ışığında davayı değerlendiriyor.
Stouffer’ın karşı iddialarının en
kapsamlı kısmı marka hakkı ihlaline yöneliktir. Stouffer’ın tescilli bir
markası olmasa da, Harry Potter serisinden önceki tarihli kullanımlarını öne
sürerek marka hakkının ihlal edildiğini iddia etmektedir.
Bu iddialardan en ciddisi ise
“muggles” terimine yöneliktir; Stouffer, kendisince kullanılan “muggles”
teriminin davacılarca da kullanımının tüketicilerde karıştırmaya yol açacağını öne
sürmektedir.
Mahkemeye göre, “muggles”
kelimesi davacılar tarafından marka olarak kullanılmamış, kitap serisindeki bir
türü (sihir yeteneği olmayan sıradan insanlar) ifade eder biçimde
kullanılmıştır. Ayrıca, Stouffer’daki muggles türü ile Harry Potter’daki
muggles türü arasında herhangi bir benzerlik de bulunmamaktadır. Stouffer,
fiili karıştırmaya gösteren bir delil de sunamamıştır. Tüm bunların ışığında
Mahkeme tarafların kullanım biçimleri arasında karıştırılmanın oluşmayacağı
görüşüne ulaşmıştır.
Stouffer, “Larry Potter”
ibaresini bu dava açılmadan önce kullandığını ispatlayan hiçbir delil
sunamamıştır. Sunduğu delillerin 1991’den önceki bir tarihi işaret edemeyeceği de
davacılar tarafından gösterilmiştir.
Stouffer’ın, “Larry Potter”
ibaresini bu dava açılmadan önce kullandığını ispatlayan deliller sunulmuş
olsaydı dahi, “Larry Potter” ve “Harry Potter” karakterlerinin özellikleri ve
sahip oldukları güçler arasında benzerlik bulunmamaktadır. İki karakterin de
gözlük kullanması karıştırmadan bahsedilebilmesi için yeterli değildir.
Mahkeme devamında; “Nevils –
Neville Longbottom”, “Nimbus” (Harry Potter’da uçan süpürgenin markası –
Stouffer’da bir savaşçının adı), her iki kurguda da haberci baykuşların
bulunması, “Arzu Kuyusu – Arzu Aynası” gibi öğelerden kaynaklanan benzerlik
iddialarını değerlendirmiş ve bu unsurların tek tek benzerliği göstermediğini
belirtmiştir.
Stouffer’ın benzer olduğunu iddia
ettiği hususlar, minimal ve yüzeysel düzeydedir, bu öğeler bütün olarak da
değerlendirildiğinde de, Mahkemeye göre karıştırılmadan bahsedilmesi mümkün
değildir.
Stouffer, marka hakkının
sulandırılmasından bahsetmiş olsa da, sulandırmadan bahsedebilmek için dayanak
markanın son derece güçlü bir marka olması (tanınmışlık veya ikincil anlam
kazanması suretiyle) gerekmektedir. Oysaki, Stouffer “muggles” terimi
üzerindeki marka haklarını dahi ispatlayamamıştır ve ispatlamış olsaydı dahi bu
markaya ilişkin olarak markanın güçlü veya tanınmış bir marka haline
getirildiğini gösterememiştir. Bu nedenle sulandırmaya dayalı karşı iddialar da
kabul edilmemiştir.
Stouffer, telif hakkı ihlali
iddiasına da dayanmıştır, ancak bu hususu ispatlar kanıtlar ortaya
koyamamıştır. Buna ilaveten; J.K. Rowling’in, Stouffer’ın eserine Harry Potter
serisinin ilk kitabını yazmadan önce ne şekilde erişebileceği de gösterilememiştir.
Dolayısıyla, bu yöndeki iddialar da haklı bulunmamıştır.
Yazının önceki bölümlerinde,
davacıların Stouffer’ın mahkemeye yanıltma amacıyla delillerde tahrifat
yaptığını uzman görüşleri çerçevesinde ispatladığını detaylarıyla açıklamıştık.
Mahkeme ispatlanmış bu hususlara ilaveten, yazının hacmini artırmamak için yer
vermediğimiz diğer tahrifatları ve hileleri de dikkate alarak Stouffer aleyhine
50.000 Amerikan Doları tazminata hükmetmiştir. Buna ilaveten delillerde hile
yapıldığından ve kötü niyet söz konusu olduğundan davacıların Stouffer’dan
avukatlık ücretlerini tahsil etme hakkı da ortaya çıkmıştır.
Stouffer hakkında söylenebilecek söz bu noktada, “Ava giderken avlanmak.” olarak belirmektedir. Harry Potter serisinin yarattığı cazibeden etkilenen ve “Muggles” kelimesinin kendisine birçok avantaj sağlayabileceğini düşünen Stouffer, davacılara karşı sahte kanıt üretme işine girişmiş, ancak dikkatli davacı avukatları bu hilelerin hepsini ortaya koyunca ava giderken avlanmıştır.
Bugün
itibariyle ben, Önder Bey ve Alara Naçar sizi bir Harry Potter bayrak yarışına davet
ediyoruz. Bayrak yarışı çünkü sırayla kararlar yayınlayacağız, yani bayrağı elden ele
aktararak koşacağız.
Bu
proje aslında çok önceden aklımıza düşmüştü, hatta bu açılış yazısının ilk taslağı bile aylar evvel
tarafımdan yazılmıştı ama bir türlü karar yazımı aşamasına geçememiştik. Şimdi Site’nin taze kanlarından Alara ile
beraber yol alacağız.
Yazımı elden geldiği kadar hızlı tutmaya çalıştığımız bu süreçte kararlar hakkında konuşurken şaşırtıcı biçimde hemen hepimizin sevdiği ve sevmediği ya da pek de bir sevemediği birçok karakterin ortak olduğunu fark ettik. Diğer yazarların kararları posta kutuma düştükçe de beni gülümseten tesadüflerle karşılaştım; mesela bir yazarımız Luna Lovegood isimli karakterden alıntı yapmıştı yazısında ki bu tuhaf kızı ben de çok severim, ya da bu açılış yazısını hiç görmediği ve bu yazının başlığından haberdar olmadığı halde bir diğer yazarımız kitaplarda en sevdiği büyünün Wingardium Leviosa olduğunu yazmıştı. Biz yazarken çok eğlendik, umarım sizlere de aynı duygu geçer.
Bugünlerde mugglelar -pardon insanoğulları/kızları- olarak ilginç bir süreçten geçiyoruz, 2020 tarihe pek de matah bir yıl olarak geçecekmiş gibi durmuyor sanki. Bu coronavirüs mevzusu hepimizi sallıyor ve biraz daha da sallayacak gibi. O yüzden ben önce şuraya mürver asam ile şöyle en mis kokulusundan bir “Avada Kedavra Kolonyanum” büyüsü bırakıp ortamı önce güzelce bir dezenfekte edeyim. (Anladınız siz onu, Avada Kedavra’nın kolonya ile yapılan versiyonu!). Sonra bu yazıyı okuyan herkes için şöyle en kuvvetlisinden bir Expecto Patronum yapıp hepimizi ekstra koruma altına alayım. Şimdi her şeyi yoluna koyduğuma göre gönül rahatlığıyla yazının devamını okuyabilirsiniz!
Harry
ve arkadaşları 2001 yılından beri benim çok iyi dostumdur ve kitaplardaki her
bir karaktere ayrı sempatim vardır.
Harry Potter için sadece bir çocuk kitabı serisi demek haksızlık olur, bu kitaplar birer fenomendir ve bu kadar başarılı bir iş elbette ki sayısız fikri mülkiyet ihtilafına konu olmuştur. Bunların bazılarını J.K. Rowling ve yayıncıları ve/veya kitapların film hakkını devralan yapım şirketi açarken, bazıları da üçüncü kişilerce bunlar aleyhine açılmıştır.
J.K. Rowling aleyhine açılmış bazı davaları okurken siz de sanırım bizim gibi “bunlar kendilerini kelid aynasına bakar gibi hissediyor galiba” diye düşüneceksiniz, yani aynaya baktıklarında kitapları kendileri yazmış gibi görüyorlardı herhalde yoksa bu davaları niye açsınlar ki!. (Kelid Aynası , kelime tersten yazılır yani aslında “Dilek Aynası” demek. İngilizcesi “The Mirror of Erised” (“The Mirror of Desire). Aynaya bakan kişi olanı değil içinden geçeni/olmasını istediği şeyi görür. Aynaya çok uzun süre bakan aklını kaybedebilir ve gerçeklikten kopar.)
Yıllar önce beni Harry Potter kitaplarını okumaya yönlendiren ve merakımı cezbeden şey çocukluğumdan beri ilk defa bir çocuk kitabının bestseller olduğunu farketmem olmuştu. Bu J.K. Rowling denen kişi ne yazmıştı da çocuklar böyle çılgınlar gibi okuyordu?
Olayın yavaş yavaş “Pottermania” seviyesine doğru ilerlediği dönemde bir gün Remzi Kitabevi’ne gittim ve Harry Potter kitaplarının önünde durdum. Beni uzun zamandır tanıyan satış görevlisi yanıma gelip “Özlem Hanım siz bu kitapları bir okuyun, bence çok seveceksiniz” dedi ve elime serinin ilk kitabını tutuşturuverdi. Kitapçıdan çıkıp bir kafeye oturdum, ama ne oturmak (!) 3 saat sandalyeye mıhlanmış gibi hiç kalkmadan kitabı biteviye okudum….Sayfaların içinden acayip bir dünyaya ışınlanmıştım sanki ve oradan hiç çıkmak istemiyordum! O gece evde sabaha kadar uyumayıp kitabı bitirdim, sabahta doğruca gidip serinin ikinci kitabını aldım ve onu da hemen bitiriverdim. Ondan sonra her yeni çıkan kitabı soluksuz takip ettim, yayınlandığında önce İngilizcelerini yurtdışından getirttim, sonra Türkçeleri basılınca onları da alıp kitaplığıma özenle yerleştirdim. (Tercümeyi bekleyecek kadar sabrım hiç olmadı, öyledir gerçek Harry Potter hayranları!)
Birinci
kitap film yapıldığında daha ilk gün
sinemaya koştum, bir sinema dolusu çocuk ve onların ebeveynleriyle filmi
izlediğimi hatırlıyorum(!). Sonraki bütün filmleri ise bir arkadaşımın o
sıralarda çocuk yaşta olan oğlu Cem ile birlikte izledik. Cem ile hala
birbirimize karşı tutamadığımız bir sözümüz vardır; bir gün eve kapanıp bütün
Harry Potter filmlerini arka arkaya yeniden seyredeceğiz beraber!. (gerçi Cem
birkaç yabancı dil bilen, üniversite eğitimini tamamlamış, karizmatik ve yakışıklı bir genç adam oldu. Bilmem ki
bana verdiği sözü hatırlar mı artık!!)
Filmlerin
başarısında elbette ki kitapların
başarısının oluşturduğu etki, teknoloji
ve yaratıcılığın etkisi çok büyüktü. Ancak ben bir unsurun daha başarıya çok
ciddi katkısı olduğu fikrindeyim; yazar J.K Rowling filmlerdeki bütün
oyuncuların İngiliz olmasında diretmişti ve ana karakterleri canlandıracak çocukları
bulmak için yapılan tüm seçmelere aylarca kendisi de bizzat katılmıştı. Kabul
edelim ki İngiliz oyuncular çok iyi ve bulundukları projeye harika bir
oyunculuk seviyesi getiriyorlar.
Harry, Ron, Profesör Dumbledore, Profesör Snape, Profesör McGonagall , Bellatrix Lestrange, Lucius Malfoy, Mızmız Myrtle ………..hepsini ayrı ayrı severim, iyi veya kötü karakterler olup olmadıklarına bakmaksızın(Gerçi galiba Dolores Umbridge’i sevmiyorum. Kadın dayanılır gibi değil ya, Allahım hele o pembe giysiler bir kabus) .
Fakat
itiraf edeyim ki gönlümün sultanı
Hermione Granger’dır.
O akıllı fikirli, tertipli düzenli, mantıklı, okumaya ve bilgiye meraklı Hermione olmasa, Harry ve tembel teneke Ron hiçbir şey beceremezler bence! Ne demek istediğimi bir parça anlamak için Wingardium Leviosa gibi birinci sınıf öğrencilerinin yapabileceği basit bir büyüyü dahi Ron’un nasıl eline yüzüne bulaştırdığına ve Hermione’nin tavrına şuradan bir bakın lütfen.
Hermione’yi canlandıran Emma Watson artık büyümüş ve hatta ünlü İngiliz markası Burberry’nin yüzlerinden biri olmuş olsa da galiba benim için her zaman Hermione olarak kalacak.
Rowling’in yarattığı büyülü Harry Potter dünyasında İskoçya ve Kelt kültürünün, Kuzey ülkelerinin ve destanlarının/mitolojisinin izlerini rahatlıkla görürsünüz. Sizce Harry Potter kitapları dünya genelinde kaç adet satmıştır? Yüz milyon? İkiyüz milyon? Bilemediniz: TAM 500 MİLYON KOPYA! Ve bugün de hala satılmaya devam ediyor. Kitaplar 80’den fazla dile çevrildi ve Harry Potter markasının değerinin 15 Milyar dolar civarında olduğu öngörülüyor.
İlk kitap olan ‘Harry Potter ve Felsefe Taşı’, İngiltere’de 1997 yılında ve Türkiye’de ilk defa Kasım 1999’da Dost Kitabevi Yayınlarından basıldı. Birinci kitaptan sonra kitabın hakları Yapı Kredi Yayınlarına geçti ve ondan sonrada serinin tüm kitapları bu yayınevince basıldı. Yapı Kredi Yayınları, o günden bugüne 1 buçuk milyondan fazla kitap sattı. İlk kitabın çevirisini Ülkü Tamer yaptı. ikinciyi ise, Kutlukhan Kutlu’dan destek alarak, Sevin Okyay çevirdi. Ondan sonraki bütün kitaplar da yine Sevin Okyay -Kutlukhan Kutlu ortaklığında çevrildi. Proje önüne ilk geldiğinde Sevin Okyay bu işi almak istememiş çünkü yayınevi ancak 25.000 kitap satıldıktan sonra para ödeyecekmiş ve o da “bir çocuk kitabı kaç tane satabilir ki Allah aşkına” diye düşünmüş. Ama bakın ne olmuş; kitapların çevirisinden gelen parayla kendine ev almış Sevin Okyay, ki bu Türkiye şartlarında bir çevirmenin başına çok çok az gelebilecek bir durum.
Serideki kitapların ismi ve ilk orijinal basım yılları şöyle: Harry Potter ve Felsefe Taşı’ (İngiltere 1997), Harry Potter ve Sırlar Odası (İngiltere 1998), Harry Potter ve Azkaban Tutsağı (İngiltere 1999), Harry Potter ve Ateş Kadehi (İngiltere 2000), Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı (İngiltere 2003), Harry Potter ve Melez Prens (İngiltere 2005), Harry Potter ve Ölüm Yadigârları (İngiltere 2007).
Yedinci ve son kitap olan “Harry Potter ve Ölüm Yadigârları”nın orijinali 21 Temmuz 2007 tarihinde yayınlandı ve dünyanın en kısa zamanda en çok satılan kitabı ünvanını aldı, zira sadece İngiltere’de 24 saat içinde 2.65 milyon kopya satıldı!!! Türkçe baskısı ise 9 Ekim 2007 günü piyasaya sürüldü. Son kitap için aylar öncesinden başlayarak ön rezervasyon imkanı sağlandı yani eğer rezerve ettirmişseniz kitap çıktığı gün dünyanın her yerinde hemen alma imkanına kavuştuk biz Potterseverler.
Kitapların sonuncusunu bir çocuk kitabı olarak nitelemekte zorlanırım; karanlık-sert -soğuk-şüpheci bir atmosfere sahip, epik bir hikayenin anlatıldığı ve ana karakterlerin resmen tek başına bırakıldığı bu kitabı okurken her sayfayı çevirdikten sonra kendi kendime “ne yaptın sen be kadın, Harry-Ron ve Hermione hala çocuk ve çocuklar okuyacak bu kitabı” diye Rowling’e söylene söylene okuduğumu hatırlıyorum. Zaten ben J.K Rowling’i şu konuda da hiç affetmiyorum; ya sen Profesör Dumbledore’u nasıl öldürürsün….Olacak iş değil.
Son birkaç nesli etkileyen, nevi şahsına münhasır büyülü bir dünya ve o dünya içinde yepyeni bir dil yaratan ve çocuklara sayısız önemli kavramı ustalıkla anlatan bu inanılmaz kitapların yazarı Joanne Kathleen Rowling 1965 İngiltere doğumlu bir İskoç. Exeter Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu, okulu bitirdikten sonra bir yıl Paris’e gidiyor, sonra Londra’ya dönüyor ve ufak tefek sayısız işe girip çıkıyor.
Harry Potter’in hikayesi Rowling’in aklına ilk kez 1990 yılında rötar yapan Manchester- Londra King’s Cross treninde geliyor; Rowling, trenden indiğinde Hogwarts Büyücülük Okulunu neredeyse bütünüyle zihninde oluşturmuş olduğundan bahseder bir çok yerde. Bunu takip eden beş yıl boyunca 7 kitaptan oluşacak bir seriyi planlar, eliyle binlerce sayfa not tutar ve hikayelerin kurgusunu oluşturur. Bu süreç devam ederken o zamana kadar tuttuğu notları da yanına alarak İngilizce öğretmenliği yapmak için Portekiz’e taşınır. Orada evlenir ve bir kızı olur.
1993’de evliliği son bulunca kızkardeşinin
yaşadığı Edinburg/İskoçya’ya taşınır; Edinburg’a giderken Rowling’in yanında sadece kızı Jessica değil
aynı zamanda serinin ilk kitabı olan Harry Potter ve Felsefe Taşı’nın ilk üç bölümü
de vardır. Rowling’in hayatının bu dönemi oldukça zorludur çünkü çocuğu vardır
ve ciddi bir parasızlık sorunu yaşamaktadır. Edinburg’da Devlet Okulunda yine öğretmenlik
yapmaya başlar ama her boş saniyesinde de kitaplarını yazmaya devam eder
Bitirmiş olduğu birinci kitabın ilk üç bölümünü değişik yayınevlerine ve edebiyat ajanlarına göndermeye başlar. Kitabın diğer yazılmış bölümlerini de görmek istediğini söyleyen tek bir mektup alır ve Rowling kendine gönderilen o mektubun hayatında aldığı en iyi mektup olduğunu söyler hala; geri kalan herkes Rowling’i reddetmiştir!
İlk kitap İngiltere’de Bloomsbury Children’s Books tarafından 1997’de basılır ve yayınevi Rowling’e sadece 2.500-Pound öder! Yazarın adını tam yazmak yerine J.K. Rowling diye kısaltmak ve ilk ismini saklamak yayıncının fikridir. Bunu yaparken yayıncının amacı okuyucuda yazarın bir erkek olduğu fikrini oluşturmaktır. Yayınevine göre hedef okuyucu kitlesi genç erkek çocuklar/ergenler olduğuna göre, bu kitle yazarın bir kadın olduğunu anlarsa yeterli ilgiyi göstermeyecektir kitaba. (Buyrun bakalım…Sene 1997 İngiltere’deyiz ve durum bu. Başka sorum yok Hakim Bey.)
İlk kitabın basılmasıyla beraber olay patlar! Basılan her bir kitap rekorları alt üst eden satış grafikleri çizmeye başlar. “Pottermania” ve Rowling’in durdurulamaz yükselişi başlamıştır ve beklenmeyen bir para kazanma kaynağı yaratılmıştır.
Tabii ki kitapların filme uyarlanması konusunda film şirketleri arasında büyük bir savaş başlar; savaşı Warner Brothers kazanır ve 2001’de birinci kitabın film versiyonu gösterime girer. Bunu diğer kitapların filmleştirilmesi izler peyderpey. Serinin son filmi 2011 yılında vizyona girer. (nasıl ki Mary Poppins’in yazarı P. L. Travers ve kitabın film haklarının Walt Disney’e satılmasının öyküsü “Saving Mr Banks” ismiyle film yapıldıysa umuyorum ki bir gün Harry Potter ve J.K.Rowling için de böyle bir film yapılır.)
Yedi kitaplık Harry Potter serisinin tamamlanmasından sonra Rowling gerek kendi adıyla gerekse mahlasla başka kitaplar da yazıp yayınladı. Ama kabul edelim ki hiçbiri bir Harry Potter olamadı.
Rowling hala Edinburg’da yaşıyor ve İngiltere’nin en zengin kadınlarından biri. Kendisi ayrıca bugüne değin sayısız ödüle layık görüldü ki bunlar arasında 2008’de aldığı Edinburg Ödülü de var; bu ödül birey olarak yaptıkları çalışmalarla Edinburg’u onurlandıranlara veriliyor. Ödül almış olanların ismi Edinburg Belediye binasının halka kapalı bir bölümünün duvarında yer alıyor; Edinburg’a ilk gittiğimde sanki bu yazıyı yazacağımı hissetmişim gibi aşağıdaki fotoğrafı çekmişim;
Edinburg Harry Potter’ın evi midir? Öyledir bence. Tamamen şanslı bir tesadüf eseri 2017 senesinde yani ilk Harry Potter kitabının basılmasının yirminci yılında yolum Edinburg’a düştü. Şehre bakınca, sokaklarında yürürken hep şunu düşündüm; Harry’nin hikayesi burada,ne şanslı ki Rowling bunu görmeyi becermiş.
Edinburg’da iken henüz IPR Gezgini’nde yazmıyordum, yazacağıma dair bir emare bile yoktu ortada. Ama oradayken aklımdan ve gönlümden “keşke bir yerde Harry Potter davalarını yazacak bir imkan olsa, tribute gibi olur” diye geçirdiğimi hatırlıyorum. Gördüğünüz gibi Edinburg büyülü bir şehir, dileğimi gerçek kıldı!
Bu bayrak yarışında yazacağımız
kararları neye göre mi paylaştık aramızda? Tabi ki seçimi biz değil SEÇMEN ŞAPKA yaptı, o söyledi bize kimin
hangi kararı yazması gerektiğini!