A- 15 Şubat 2022 Tarihli WIPO Bildirimi Doğrultusunda Türkiye İçin Madrid Protokolü Ücretlerinde Yapılacak İndirim
Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO), 15 Şubat 2022 tarihinde yaptığı MADRID/2022/7 sayılı duyuru ile Türkiye için 15 Mart 2022 tarihinden itibaren Madrid Protokolü kapsamında uluslararası marka başvuru, yenileme ve ek sınıf ücretlerinde değişiklik yapılacağını açıkladı. Anılan duyuru bu bağlantıdan görülebilir.
Duyuruya göre, 15 Mart 2022 tarihinden itibaren Türkiye için bir sınıflık uluslararası marka başvurusu ücreti 35 İsviçre Frangı (CHF), bir sınıftan fazla her sınıf için ödenecek ek ücret 7 CHF, Türkiye’de bir uluslararası tescilin yenilenmesi ücreti ise 34 CHF olacaktır. Belirtilen işlemler için önceden talep edilen ücretler sırasıyla 59 CHF, 12 CHF ve 58 CHF olduğundan, bu değişiklikle ücretlerde yaklaşık %40 indirim yapıldığı anlaşılmaktadır.
Yazının devamının daha kolaylıkla anlaşılması için bu yazının hazırlandığı 24 Şubat 2022 tarihinde, 1 İsviçre Frangı’nın yaklaşık 15,25 Türk Lirası olduğu bilgisini veriyorum. Bunu yuvarlayarak 15 TL olarak alıyorum ve yazının devamı boyunca 15 TL karşılığını kullanacağım. Dolayısıyla; Türkiye’nin 15 Mart 2022 tarihinden itibaren -24 Şubat 2022 kuruyla- Madrid Protokolü kapsamında bir sınıflık marka başvurusu için 35 CHF=525 TL, her ek sınıf için 7 CHF=105 TL, marka yenilemesi için 34 CHF=510 TL talep edeceğini okurların hafızalarında tutmalarını rica ediyorum.
15 Şubat 2022 tarihli MADRID/2022/7 sayılı WIPO duyurusu
B- Madrid Protokolü Kapsamında Seçilen Ülkeler İçin Ücretlendirme
B.1- WIPO Standart Tarifesi
Daha anlaşılır olmak için öncelikle, Madrid Protokolü kapsamında yapılan uluslararası marka başvurularında seçilen ülkeler için öngörülmüş ücretlendirme sisteminin açıklanması gerekmektedir.
Madrid Protokolü tarafı ülkeler, kendileri Individual Fee (Bireysel Ücret) sistemine geçmeyi talep etmedikleri sürece, WIPO tarafından belirlenen standart ücretlendirme tarifesine tabiidir. Standart ücretlendirme sistemini tercih eden ülkeleri uluslararası marka başvurularına ekleyen talep sahipleri, bu tarifede yer alıp seçilen her ülke için 100 CHF tutarında Complementary Fee (Tamamlayıcı Ücret) ödemek zorundadır. Ek ve önemli bir not olarak, Complementary Fee’nin hem başvuru hem de tescil aşamasını kapsadığı ve ülkelerin tescil için ayrı bir ücret istemelerinin mümkün olmadığı belirtilmelidir. Bu ücret üç sınıfa kadar olan başvurular içindir. Üç sınıfın üzerindeki her sınıf başına da ek 100 CHF tutarında Supplementary Fee (Ek Ücret) ödenmesi gerekmektedir, ancak Supplementary Fee ülke başına ödenen bir ücret değildir. Bu ücretlere ilaveten WIPO’nun kendi kasasına koyduğu Basic Fee (Esas Ücret) vardır, ancak Basic Fee bu yazının konusuyla ilgili olmadığından ayrıca açıklanmayacaktır.
WIPO; standart ücret sistemine dahil olan ülkelere, her yılın sonunda seçilme sayıları çarpı 100 CHF tutarında ödeme yapmaktadır. Bu ücrete ilaveten, her yenileme için aynı tutarda (100 CHF) ücret ve diğer bazı ücretler de taraf ülkelere sene sonunda WIPO tarafından ödenmektedir.
B.2- Bireysel Ücret (Individual Fee) Sistemi
Madrid Andlaşması ile kurulan standart ücretlendirme sistemine 1996 yılında yürürlüğe giren Madrid Protokolü ile opsiyonel bir yenilik getirilmiştir. Madrid Sistemine dahil ülkeler için seçildikleri her başvuru başına öngörülen standart ücret (1996-2008 yılları arasında 73 CHF, 2008 sonrası 100 CHF), sisteme girme niyetinde olan birçok ülke tarafından yeterli bulunmadığından, Protokol’le Individual Fee (Bireysel Ücret) denilen yeni bir seçenek sunulmuş ve bu yolla sistemin cazibesi artırılmaya çalışılmıştır.
Individual Fee (Bireysel Ücret) seçeneğinde ülkeler WIPO standart tarifesi ile bağlı değildir. Bu seçenek taraf ülkeler tarafından Protokol’e katılım aşamasında veya katılımdan sonra herhangi bir anda yapılacak bir bildirim ile tercih edilebilir. Individiual Fee sistemini seçen ülkeler; başvuru, ek sınıf ücreti ve yenileme ücretlerini belirleyerek, bu ücretleri kendi ulusal para birimleri cinsinden WIPO’ya bildirmekte, WIPO o dönemde geçerli resmi Birleşmiş Milletler döviz kuru üzerinden bu tutarları CHF cinsine çevirmekte ve bu tutarlar ilgili ülkenin Individual Fee ücretleri olarak CHF cinsinden ilan edilmektedir. Individual Fee sisteminde bir sınıftan fazla her ek sınıf için ek ücret istenmesi de mümkündür.
Individual Fee sistemini seçen ülkelerin uluslararası marka başvuruları (tescil aşaması dahil), ek sınıflar veya yenileme için belirledikleri ücretler, kendi ulusal ofislerine doğrudan yapılacak aynı amaçlı talepler için öngörülen ulusal ücretlerden daha yüksek olamaz. Örneğin, Türkiye’nin üç sınıflı uluslararası marka başvuruları için talep edebileceği Individual Fee, Kurum’a doğrudan yapılacak üç sınıflı marka tescil başvurusu ücreti ve buna eklenecek marka tescil ücretinin CHF kurunda karşılığından yüksek olamaz.
Bir örnekle açıklayacak ve bu bağlantıdan görülebilecek 2022 Kurum marka işlem ücretlerini esas alacak olursak;
2022 yılı için Türkiye’de tek sınıflı bir marka başvurusu ve tescil ücreti:
2022 yılı için Türkiye’de üç sınıflı bir marka başvurusu ve tescil ücreti ise:
380 TL (marka başvuru ücreti) + 760 TL (iki ek sınıf ücreti) + 1020 TL (marka tescil ücreti) = 2160TL‘dir.
Dolayısıyla, Madrid Protokolü başvuruları için Individual Fee sistemini seçen Türkiye’nin tek sınıflı bir başvuru için talep edebileceği ücret 1400 TL’nin, üç sınıflı bir başvuru için talep edebileceği ücret ise 2160 TL’nin CHF cinsinden karşılığının üzerinde olamayacaktır.
B.3- Individual Fee Sisteminin Protokol ve WIPO Kılavuzundaki Karşılığı
Individual Fee sistemine ilişkin hüküm Madrid Protokolü’nün 8(7)(a) maddesinde yer almaktadır:
Madrid Protokolü madde 8(7)(a)
İlaveten, WIPO tarafından yayımlanan Madrid Sistemi Rehberinin 2021 yılı baskısının 18. sayfasında (bkz. bu bağlantı), Individual Fee sistemine ve ücret sınırına ilişkin açıklama aşağıdaki şekilde yapılmıştır:
Bu açıklamalar çerçevesinde, Individual Fee sisteminde belirlenecek ücretlerin ulusal yolla yapılacak aynı talepler için istenebilecek ücretlerden yüksek olamayacağı ortadadır. Bununla birlikte, ulusal ücretlerden daha düşük düzeyde Individual Fee belirlenmesi mümkündür.
Düşük ücret belirlenmesi, Madrid Protokolü kapsamında gelecek başvurular için şekli inceleme, sınıflandırma yapılmaması veya bazı ülkelerin başvuruları ilan etmemesi nedenleriyle açıklanabilir. Türkiye uluslararası tescilleri ilgili her hususu kendi Ulusal Marka Bülteninde ilan ettiğinden, ilan masrafının olmaması Türkiye için ücret düşüklüğünün geçerli bir gerekçesi olamayacaktır.
B.4- Individual Fee Tutarının Güncellenmesi
Madrid Protokolü madde 8(7) Individual Fee tutarının sonradan yapılacak beyanlarla değiştirilebileceğini açık olarak belirtmektedir.
Madrid Protokolü madde 8(7) – Türkçesi için bkz. bu yazının bir önceki bölümü
Bu hükmü daha geniş anlamda yorumlama amacını gözeterek bir tarafa bırakıyor ve Uygulama Yönetmeliği hükümlerine öncelikli olarak bakıyoruz.
Madrid Protokolü’ne ilişkin Uygulama Yönetmeliği’nin 35. maddesi (2) numaralı paragrafının (a) ila (d) sayılı alt paragrafları Individual Fee tutarının belirlenmesi ve güncellenmesine dair düzenlemeleri içermektedir. Madrid Protokolü Yönetmeliğinin bu yazının hazırlandığı Şubat 2022’de geçerli olan hali bu bağlantıda görülebilir.
Yönetmelik madde 35(2)(a)’ya göre, Individual Fee sistemini seçen bir ülke ilk olarak, talep ettiği Individual Fee tutarlarını kendi ulusal ofisince kullanılan para biriminin cinsinden WIPO Uluslararası Bürosu’na bildirecektir.
Yönetmelik madde 35(2)(b)’ye göre, takip eden aşamada yukarıda belirtilen tutar Birleşmiş Milletler resmi döviz kuruna göre CHF cinsine çevrilecek ve WIPO Genel Müdürü’nün ilgili ulusal ofisle yapacağı görüşmenin ardından ilgili ülkenin Madrid Protokolü Individual Fee tutarı olarak belirlenecektir.
Yönetmelik madde 35(2)(c) ve (d) ise Individual Fee tutarının döviz kurundaki değişiklikler nedeniyle ilgili ülkenin Marka Ofisi (Ofis) veya WIPO tarafından güncellenmesine ilişkin hükümleri içermektedir.
Yönetmelik madde 35(2)(c) çerçevesinde; birbirini takip eden üç aydan fazla süre boyunca, Birleşmiş Milletler döviz kuruna göre, ilgili ülkenin Individual Fee tutarını belirttiği para birimi ile CHF arasındaki kurda, Individual Fee tutarı hesaplanırken esas alınan bir önceki kura kıyasla en az %5 oranında artış veya azalma meydana geldiyse, ilgili ülkenin Ofisi, WIPO Genel Müdüründen yeni döviz kuru esas alınarak yeni bir Individual Fee tutarı belirlenmesini talep edebilir. WIPO Genel Müdürü bu talebe uygun şekilde işlem yapmak zorundadır.
Yönetmelik madde 35(2)(d) çerçevesinde; birbirini takip eden üç aydan fazla süre boyunca, Birleşmiş Milletler döviz kuruna göre, ilgili ülkenin Individual Fee tutarını belirttiği para birimi ile CHF arasındaki kurda, Individual Fee tutarı hesaplanırken esas alınan bir önceki kura kıyasla en az %10 oranında azalma meydana geldiyse, WIPO Genel Müdürü yeni döviz kurunu esas alarak yeni bir Individual Fee tutarı belirleyecektir.
WIPO Genel Müdürüne, ilgili ülke ofisine danışma veya öncelikli bildirimde bulunma yükümlülüğü getirmeden ücret güncelleme yetkisi veren Yönetmelik madde 35(2)(d) özellikle dikkat çekicidir ve okuyucularımızın yazının devamı boyunca bu durumu göz önünde bulundurması gerekmektedir.
C- Türkiye’nin Madrid Protokolü Kapsamında Ücretlendirme Tarihçesi
Türkiye, Madrid Protokolü’ne katılacağını 1996 yılında bildirmiş ve 1 Ocak 1999 tarihinde Protokol’e taraf ülkelerden birisi olmuştur. Türkiye, katılım aşamasında Individual Fee sistemini tercih etmemiş ve WIPO’nun standart ücret tarifesini uygulayan ülkeler arasında yerini almıştır (Bunun nedenini bilmiyoruz.) . O dönemde WIPO standart ücret tarifesinde seçilen ülkeler için ödenecek ücret 73 CHF tutarındaydı.
1999 yılındaki katılımın ardından Kurum’un ilgili birimi, 73 CHF tutarındaki standart ücretin, Türkiye’ye ulusal yolla yapılacak marka başvuru ve tescil ücretinin altında kaldığını görmüş ve Kurum ulusal başvuru + tescil ücretinin toplamının CHF cinsinden karşılığına göre tayin edilecek Individual Fee sistemine geçilmesini önermiştir. Individual Fee sistemine geçişin ancak Dışişleri Bakanlığınca yapılacak resmi bildirimle mümkün olması ve bürokratik prosedürler nedeniyle Individual Fee sistemine geçiş 2005 yılında mümkün olmuştur.
Türkiye’nin Individual Fee sistemine geçişine ilişkin MADRID/2005/15 sayılı 5 Ekim 2015 tarihli WIPO duyurusu bu bağlantıdan görülebilir.
5 Ekim 2015 tarihli MADRID/2005/15 sayılı WIPO duyurusu
D- Türkiye’nin Madrid Protokolü Kapsamında 17 Yıllık Individual Fee Tarifeleri, Sürekli İndirimlerve Ulusal İşlem Ücretleriyle Karşılaştırma
2005 yılında geçilen Individual Fee sisteminde Türkiye için belirlenen ilk ücretler: Bir sınıflı marka başvurusu için (tescil ücreti de dahil olacak şekilde düşünülmelidir) 491 CHF, her ek sınıf başına 96 CHF ve yenileme için 481 CHF’dir. (Not: İnternetten 2005 yılında 1 CHF’nin ortalama 1,08 TL olduğunu görebiliyoruz.)
Bu noktada, okuyucularımıza yukarıda Yönetmelik hükümleri çerçevesinde belirlenen sistemi bir kez daha hatırlatıyoruz: Individual Fee tutarının belirlenebilmesi için, 2005 yılında Türkiye, kendi tek sınıflık marka başvuru + tescil ücreti, ek sınıf ücreti ve yenileme ücretini Türk Lirası cinsinden WIPO’ya bildirmiştir. WIPO bu ücretleri Birleşmiş Milletler döviz kurunu esas alarak CHF’ye çevirmiş ve Türkiye için belirlenen Individual Fee tutarını ilan etmiştir.
WIPO kayıtlarına göre 2005-2022 yılları arasında Türkiye için uluslararası marka başvuruları, ek sınıflar ve yenileme için talep ettiği Individual Fee tutarlarında 11 kez değişiklik yapılmıştır. Bu değişikliklerin tamamı indirim şeklindedir ve resmi bildirimler/indirim tutarları WIPO internet sitesinde bu bağlantıda görülebilir.
Tek sınıflı uluslararası marka başvurusu (tescil ücreti de dahil olacak şekilde düşünülmelidir) için Ekim 2005’te 491 CHF olarak başlanmış, bu ücret sırayla 424 CHF (Kasım 2006), 353 CHF (Haziran 2009), 323 CHF (Haziran 2011), 248 CHF (Ocak 2012), 207 CHF (Haziran 2014), 178 CHF (Ekim 2015), 143 CHF (Nisan 2017), 125 CHF (Temmuz 2018), 73 CHF (Kasım 2018), 59 CHF (Ocak 2021) ve nihayetinde 35 CHF (Mart 2022) olarak değiştirilmiştir. Ek sınıf ücretleri ve yenileme ücretlerinde yapılan indirimler de yukarıda verdiğimiz bağlantıdaki bildirimlerde görülebilir.
Anılan değişiklik bildirimleri incelendiğinde, Individual Fee tutarında yapılan değişikliklerin tamamının Madrid Protokolü Yönetmeliği madde 35(2)(d) kapsamında yapılan indirimler olduğu görülmektedir. Bu yazının B.4 sayılı başlığında açıklandığı üzere, Yönetmelik madde 35(2)(d) çerçevesinde, birbirini takip eden üç aydan fazla süre boyunca, Birleşmiş Milletler döviz kuruna göre, ilgili ülkenin Individual Fee tutarını belirttiği para birimi ile CHF arasındaki kurda, Individual Fee tutarı hesaplanırken esas alınan bir önceki kura kıyasla en az %10 oranında azalma meydana geldiyse, WIPO Genel Müdürü yeni döviz kurunu esas alarak yeni bir Individual Fee tutarı belirleyecektir.
Dolayısıyla, Türkiye için yapılan indirimlerinin tamamının Türk Lirasının CHF karşısındaki değer kaybından kaynaklanan ve WIPO tarafından Yönetmelik madde 35(2)(d) çerçevesinde yapılan değişiklikler olduğu anlaşılmaktadır.
Örnek: Türkiye için 2014 yılı Individual Fee tutarı indirim bildirimi, diğer tüm bildirimlerde olduğu gibi Yönetmelik madde 35(2)(d) dayanak gösterilmiştir.
Bu değişiklikler sonucunda; 2005 yılında 491 CHF olarak başlayan Madrid Protokolü kapsamında Türkiye için tek sınıflı marka başvurusu ücreti (tescil ücreti de dahil olacak şekilde düşünülmelidir), 2022 yılı 15 Mart tarihi itibarıyla 35 CHF’ye inecektir.
Ancak, aynı dönemde Türk Patent ve Marka Kurumu’na ulusal yolla yapılacak marka başvurusu ve tescil ücreti sabit kalmamış ve artmıştır. Tek sınıflı marka başvurusu + tescil ücreti 2005 yılında 500 TL civarında iken (57,29 + 352,71 + Harç ve KDV), 2022 yılında 1400 TL (380+1020) olmuştur. Bu bağlamda, 2005-2022 yılları arasında Madrid Protokolü kapsamında Türkiye için belirlenmiş Individual Fee yaklaşık 14 kat azalmış, ancak ulusal yolla yapılacak başvurular için öngörülen ücretler yaklaşık üç kat artmıştır.
Aynı dönem boyunca, 2005 yılında WIPO’ya bildirilen ulusal işlem ücretleri tahmin ettiğimiz kadarıyla güncellenmemiştir ve/veya Türkiye, Protokol madde 8(7) kapsamında yeni bir beyanda bulunarak yıllar içerisinde değişen ulusal işlem ücretlerine paralel olarak Individual Fee tutarını değiştirmemiştir. Bu bağlamda da ulusal işlem ücretleri yükselirken; WIPO, Türkiye için CHF cinsindeki Individual Fee tutarlarını 2005 yılı marka işlem ücretlerinin Türk Lirası değeri üzerinden hesaplamaya devam ettiğinden, CHF cinsindeki Individual Fee tutarları geçen yıllar içerisinde sürekli düşerek ulusal işlem ücretlerine kıyasla birkaç kat ucuz hale gelmiştir.
Tüm bunların sonucunda ise, 15 Mart 2022 tarihinde Türkiye için Madrid Protokolü kapsamında tek sınıflı marka başvurusu yapmanın ve bunu tescil ettirmenin maliyeti, aynı tek sınıflı başvuruyu ulusal yolla doğrudan Türk Patent ve Marka Kurumuna tescil ettirmenin maliyetinden yaklaşık 2,6 kat daha ucuza gelecektir.
2022 yılı itibarıyla doğrudan Türk Patent ve Marka Kurumuna yapılacak tek sınıflı marka başvurusu + tescil ücreti maliyeti: 1400 TL (380+1020)
24 Şubat 2022 itibarıyla 1 CHF=15 TL olarak kabul edilerek, 2022 yılında Madrid Protokolü yoluyla Türkiye de seçilerek yapılacak bir marka başvurusunun + tescilinin Türkiye özelindeki maliyeti: 35 CHF*15=525 TL
1400/525=2,6 kat fark
Madrid Protokolü kapsamında Türkiye için 15 Mart 2022 tarihinden itibaren geçerli olacak ek sınıf ücretinin yalnızca 7 CHF olmasının (24 Şubat itibarıyla TL karşılığı=105), buna karşın 2022 Ücret Tebliğinde bu ücretin her ek sınıf başına 380 TL olmasının otomatik sonucu da sınıf sayısı artıkça Madrid Protokolü kapsamındaki ücretlerin daha da ucuz hale gelmesidir.
2022 yılı itibarıyla doğrudan Türk Patent ve Marka Kurumuna yapılacak üç sınıflı marka başvurusu + ek sınıf ücreti + tescil ücreti maliyeti: 2160 TL [380 TL (marka başvuru ücreti) + 760 TL (iki ek sınıf ücreti) + 1020 TL (marka tescil ücreti)]
20 Şubat 2022 itibarıyla 1 CHF=15 TL olarak kabul edilerek, 2022 yılında Madrid Protokolü yoluyla Türkiye de seçilerek yapılacak üç sınıflı marka başvurusunun + tescilinin Türkiye özelindeki maliyeti: 35 CHF + 14 CHF (2 ek sınıf) = 49 CHF*15=735 TL
2160/735=2,9 kat fark
Dolayısıyla, ek sınıf için belirlenen ulusal ücret (380TL) ile Madrid Protokolü için belirlenen ek sınıf ücretinin (7 CHF) arasında -Şubat 2022 CHF/TL döviz kuru itibarıyla- yaklaşık 3,6 kat fark bulunması nedeniyle, marka başvurusundaki sınıf sayısı artıkça, Türkiye’ye Madrid Protokolü kapsamında başvuru yapmanın maliyeti, Türkiye’ye ulusal yolla başvuru yapmanın maliyetine kıyasla daha da uygun hale gelecektir.
E- Madrid Sisteminde WIPO Standart Ücretlerine ve Ülkelerin Talep Ettikleri Ücretlere Genel Bakış
Türkiye bakımından durumu bu şekilde açıkladıktan sonra Madrid Sistemi geneline bir bakış da faydalı olacaktır:
1- WIPO standart ücret tarifesi çerçevesinde Madrid Protokolü’nün yürürlüğe girdiği 1996 yılından 2008 yılı Eylül ayına dek 73 CHF olarak uygulanan Complementary Fee, Eylül 2008 tarihinden sonra 100 CHF’ye yükseltilmiştir. Bu yolla, Individual Fee sistemine girmemiş ülkelerin sistemden kazançları da artırılmıştır.
2- 2022 yılı itibarıyla Individual Fee sisteminde olan ülkelere bakıldığında (bkz. bu bağlantı), başvuru ücreti en düşük olan ülke 59 CHF ile Türkiye’dir ve bu ücret 15 Mart 2022’de 35 CHF’ye inecektir. Sistemde başvuru ücreti 100 CHF’nin altında olan sadece 6 ülke mevcuttur ve bunlardan ücreti Türkiye’ye en yakın ülkeler olan Zambiya ve Yeni Zelanda’nın ücretleri de 65 ve 63 CHF’dir (yani 35 CHF’nin yaklaşık iki katı).
3- Madrid Protokolü tarafı olan ülkelerin Individual Fee talep etmesi halinde bu ücretin kendi ulusal başvuru ve tescil ücretlerinden yüksek olmaması şartı varken, WIPO standart ücreti olan 100 CHF’nin seçilmesi halinde böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Mevcut durumda 100 CHF tutarındaki standart ücret uygulaması bile, 15 Mart 2022 tarihi itibarıyla Türkiye’nin alacağı 35 CHF tutarındaki Individual Fee’nin yaklaşık üç katı olacaktır. Bu halde, Türkiye bakımından ücretler güncellenmediği sürece Individual Fee sisteminde kalmanın mantığı kendiliğinden sorgulamaya açık hale gelmektedir.
F- WIPO İstatistikleri
Madrid Protokolü kapsamında Türkiye’nin seçilmiş olduğu uluslararası marka başvuruları için WIPO internet sitesindeki istatistikler bölümünde yapılan araştırma, Türkiye’nin ücretlerinin 2006 yılından bu yana sürekli biçimde düşmesine rağmen Madrid Protokolü kapsamında Türkiye’ye yapılan başvuru sayısının yıllardır 10.000-10.500 bandında kaldığını göstermektedir. Hatta Türkiye için ücretlerin 73 CHF’den 491 CHF tutarına çıkartıldığı 2005 yılı sonundan başlayan dönemde dahi başvuru sayısında düşüş olmamış, aksine artış trendi gerçekleşmiştir. Bir diğer deyişle, Türkiye için başvuru yapan uluslararası marka sistemi kullanıcıları, Türkiye’nin ücretlerinde meydana gelen artış veya indirimden ziyade kendi ticari planları doğrultusunda hareket etmektedir.
Madrid Sistemi istatistikleri için https://www.wipo.int/madrid/statistics/?lang=en bağlantısından arama yapılması mümkündür. Aşağıdaki tablo 2005-2022 yılları arasında Madrid Protokolü yoluyla Türkiye’ye yönlendirilen toplam uluslararası tescil başvurusu (sonraki belirlemeler dahil) sayılarını yıllara göre göstermektedir (Görseli üzerine tıklayarak büyütebilirsiniz.).
2005-2021 yılları arasında Türkiye’ye Madrid Protokolü kanalıyla yapılan uluslararası marka başvurusu (sonraki belirlemeler dahil) sayısı. Kaynak: WIPO web sayfası Madrid istatistikleri bölümü – https://www.wipo.int/madrid/statistics/?lang=en
G- Genel Değerlendirme ve Öneri
Türkiye için Madrid Protokolü Yönetmeliği madde 35(2)(d) kapsamında yapılan ve Madrid Protokolü başvuru, ek sınıf ve yenileme ücretleri için 15 Mart 2022 tarihinden itibaren geçerli olacak %40 civarındaki indirim, Türkiye’nin uluslararası marka tescil sisteminde tescil maliyeti en düşük ülke unvanını perçinlemiş ve ülkemizi 110 üyeye sahip ve yaklaşık 126 ülkeyi kapsayan sistem içerisindeki maliyetleri en düşük ikinci ülkeden bile neredeyse %50 ucuz hale getirmiştir.
24 Şubat 2022 tarihli CHF/TL kuru esas alındığında, normal şartlarda Türkiye için Individual Fee tarifesi tek sınıflı başvuru + tescil için 93 CHF (1400 TL karşılığı), ek sınıf ücreti için 25 CHF (380 TL karşılığı), yenileme için 85 CHF (1280 TL karşılığı) olabilecekken, WIPO tarafından yapılan duyuru çerçevesinde bu ücretler 15 Mart 2022 tarihi itibarıyla sırasıyla 35 CHF, 7 CHF, 34 CHF olacaktır.
Bu çerçevede Mart 2022 tarihinde yürürlüğe girecek ücretler esas alındığında, Madrid Protokolü kapsamında yapılacak tek sınıflı bir uluslararası marka başvurusunda Türkiye’nin seçilmesi halinde, Türkiye için ortaya çıkacak başvuru ve tescil maliyeti, Türkiye’de ulusal yolla bir marka başvurusu yapılması halinde ortaya çıkacak başvuru ve tescil maliyetinden yaklaşık 2,6 kat ucuzdur ve marka başvurusundaki sınıf sayısı artıkça Madrid Protokolü’nü kullanmak maliyetleri daha da düşürecektir. Çarpıcı olması maksadıyla örneklendirirsek, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Madrid Protokolü’nü kullanarak yurtdışından Türkiye’ye bir marka tescil başvurusu yaptığında, bu kişinin Türkiye seçimi için ödeyeceği ücret, bu vatandaşın doğrudan Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvuru yapması halinde ödeyeceği ücretten en az 2,6 kat düşük olacaktır.
Peki bu tuhaf durumu ortadan kaldırmak için ne yapılması gerekmektedir? Madrid Protokolü ve Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde bu konudaki kişisel görüşümüz aşağıdaki şekildedir:
Madrid Protokolü Yönetmeliğinin Individual Fee tutarlarının belirlenmesi ve güncellenmesi ile ilgili hükümleri (madde 35(2)) dikkate alındığında, Türkiye ile ilgili ücret değişikliklerinin Türk Lirası’nın değer kaybından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Yönetmelik madde 35(2)(c) bendi kapsamında Ulusal Ofisçe WIPO’ya yapılacak bildirim yoluyla Individual Fee tutarının güncellenmesi mümkün olsa da, Türk Lirası değer kaybetmeye devam ettiği sürece Individual Fee tutarının madde 35(2)(c) kapsamında yükseltilmesi mümkün olmayacaktır.
Buna karşın, WIPO Uluslararası Bürosu’na 2005 yılında bildirilen ve WIPO’nun ücret hesaplamalarında esas alınan Türk Lirası bazındaki işlem ücretleri değişmiştir ve 2005 yılında tek sınıflı marka başvurusu ve tescili için yaklaşık 500 TL civarında olan ücret, 2022 yılında aynı tip işlem için 1400 TL olmuştur. Aynı durum yenileme ve ek sınıf ücretleri için de geçerlidir. Dolayısıyla, 2005 yılında WIPO’ya Yönetmelik madde 35(2)(a) çerçevesinde yapılan bildirimde TL bazında bildirilen ve Individual Fee tutarlarının CHF bazında belirlenmesine esas teşkil eden ulusal işlem ücretleri yaklaşık 3 kat artmıştır.
WIPO Uluslararası Bürosu, Türkiye için Individual Fee güncellemelerini halen 2005 yılında bildirilen ulusal işlem ücretleri esasında yapmaktadır -anladığımız kadarıyla durum böyledir ve aksini gösteren kanıt sunulması halinde yazı düzeltilecektir- ve değişen döviz kurları çerçevesinde TL bazındaki 2005 yılı ulusal işlem ücretlerini CHF karşılığına dönüştürerek ücretleri güncellemektedir. Bu nedenle de Türkiye’de ulusal işlem ücretlerinde gerçekleşen artış Individual Fee tutarlarına yansımamaktadır. Türk Lirası da yıllar içerisinde önemli düzeyde değer kaybettiğinden, Madrid Protokolü ücretleri ile ulusal işlem ücretleri arasında yukarıdaki paragraflarda açıkladığımız tuhaf durum ortaya çıkmaktadır.
Kanaatimizce takip edilebilecek en akılcı yol, 2005 yılında Türkiye tarafından Yönetmelik madde 35(2)(a) kapsamında WIPO’ya bildirilen ve WIPO’nun Individual Fee tutarlarını CHF cinsinden belirlemesine / güncellemesine esas teşkil eden ulusal işlem ücretlerinin, 2022 ulusal işlem ücretleri esas alınarak WIPO nezdinde güncellenmesidir. Madrid Protokolü Yönetmeliği, tespit edebildiğimiz kadarıyla, madde 35(2)(a) kapsamında bildirilen ulusal ücretlerin ne şekilde güncelleneceğine ilişkin açık bir hüküm içermese de, Madrid Protokolü’nün kendisi madde 8(7)’de Individual Fee tutarının sonraki beyanlarla değiştirilebileceğini belirtmektedir. Dolayısıyla, Protokol madde 8(7) kapsamında yapılacak bir beyanla, Yönetmelik madde 35(2)(a)’da belirtilen ve ulusal ofisçe kendi para biriminden WIPO’ya bildirilen işlem ücretleri güncellenebilecek, bir diğer deyişle 2022 güncel işlem ücretleri Türk Lirası bazında WIPO’ya bildirilebilecektir. WIPO da Individual Fee tutarlarını CHF bazında hesaplayıp ilan ederken, güncel işlem ücretlerini dikkate alacak ve bu yolla Türkiye bakımından şu an karşımızda bulunan ulusal başvuru ücretleri ile Madrid Protokolü başvuru ücretleri arasındaki yaklaşık 2,6 kat oranındaki farklılık kanaatimizce ortadan kaldırılabilecektir.
Madrid Protokolü ücretlendirme sistemini açıklayarak, biraz tarihçeye yer vererek, mümkün olduğunca örneklendirerek ve erişilebilir/somut WIPO dokümanlarına/verilerine dayandırarak hazırladığım yazıyı bu noktada sonlandırıyor ve değerlendirmeyi okuyuculara bırakıyorum.
Hippi stilinde renklendirilmiş ya da canlı renklerde küçük bir minibüsle kamp yapmaya gideceksiniz desek, gözünüzde nasıl bir minibüs canlanır? Bir de Jonathon Dyton’un yönettiği 2006 yapımı “Little Miss Sunshine” filmini izlemiş olanlarınız varsa, küçük Olive’i güzellik yarışmasına yetiştirmeye çalışan ailesinin, yolculuk boyunca işini hiç de kolaylaştırmayan sarı minibüsü de hayal etmiş olabilirsiniz elbette. Markasını bile söylemeye gerek kalmadan benim gözümün önüne tek bir araç geliyor. Evet Volkswagen’in (“VW”) ikonik, sevimli minibüsü Bulli’den bahsediyoruz.
Wikipedia’daki tarihçesine bakılırsa, VW’nin Hollandalı ithalatçısı Ben Pon, 1946 yılında Wolfsburg’daki VW fabrikasını gezerken birkaç VW çalışanının ağır parçaları bir üretim binasından diğerine taşımakta kullanmak amacıyla geliştirdiği Plattenwagen adlı araçtan ilham alarak; motoru arkada yer alan, önden çekişli ve kutu şeklinde gövdesi olan bir araç taslağı çizer. Volkswagen Genel Müdürü Heinrich Nordhoff tarafından 19 Mayıs 1949 tarihinde bu taslağın üretime geçmesi onaylanır ve güçlü görünümüne atfen Almancada “güçlü” anlamı taşıyan “Bulli” takma adı araç piyasaya sunulur.[1] Bulli, günümüzde VW’nin Transporter markası ile ürettiği minibüslerinin atasıdır diyebiliriz.
Bu yazımızın konusu ise, elbette Bulli’nin sujesi olduğu bir marka uyuşmazlığına ilişkin. Bulli bu defa ikonik görünümü ile Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) nezdinde bir üç boyutlu marka olarak karşımıza çıkıyor. Üç boyutlu marka tesciline dayanarak yapılan itirazlar için önemli bir kılavuz olacak bu kararın detayları ise şöyle:
VW, aşağıdaki üç boyutlu marka tescillerinin (“İtiraza Dayanak Markalar”) sahibidir:
(10 511 591 numaralı AB markası, 12 ve 39. sınıflarda),
(922 784 numaralı uluslararası marka tescili, 12 ve 39. sınıflarda).
Flipper/Pinball Factory GMBH şirketi ise EUIPO nezdinde 18 129 758 başvuru numaralı aşağıdaki markanın 11, 12, 20, 21 ve 39. sınıflarda tescili için başvurmuştur.
VW, söz konusu Cultcamper marka başvurusuna, başvuru kapsamındaki tüm mal ve hizmetleri kapsayacak şekilde itiraz etmiştir.
EUIPO İtiraz Birimi Kararı – 1.2.2021 Tarihli B 3 107 886 Sayılı İtirazın Reddi Kararı:
EUIPO İtiraz Birimi (“İtiraz Birimi”), itirazı kapsamlı bir şekilde inceler ve önemli değerlendirmeler ortaya koyar. İtiraz Birimi, bu detaylı değerlendirmeye rağmen, markalarda ortak yer alan şekillerin benzerliğini ve Bulli’nin ayırt ediciliğini yeterli görmez ve Cultcamper markasına yapılan itirazı reddeder.
İtiraz Birimi değerlendirme ve gerekçelerini şöyle özetleyebiliriz:
Öncelikle İtiraza Dayanak Markalar ile Cultcamper arasındaki mal ve hizmet benzerliği değerlendirilmiş ve burada mal ve hizmetlerin aynı/benzer olduğu konusunda tereddüt edilmemiştir.
İtiraz Birimi’ne göre ilgili tüketicinin dikkat düzeyi araçların ve özellikle karavanların fiyatları göz önüne alındığında, daha ucuz satın alımlara göre daha fazla dikkat gerektirebilecektir. Tüketici, fiyat, tüketim, sigorta maliyetleri, kişisel ihtiyaçlar ve hatta prestij gibi tüm ilgili faktörleri dikkate alarak daha bilgili olacaktır (22/03/2011, T 486/07, CA, EU:T:2011: 104, § 27-38; 21/03/2012, T 63/09, Swift GTi, EU:T:2012:137, § 39-42). Aynı durum bu tür araçların kiralanması için de geçerli olacaktır.
Görsel olarak işaretler, yuvarlak ön farlar, V şeklinde bir kaput ve bölünmüş bir ön cam ile bir aracın ön perspektifinde çakışmaktadır. Markalar, “Cultcamper” sözlü ögesi ve önceki markalarda karşılığı olmayan itiraz edilen markanın stilizasyonu açısından farklılık göstermektedir. Bu nedenle, işaretler en fazla düşük derecede benzerdir.
İşitsel olarak, tamamen görsel ögelerden işaretler işitsel bir değerlendirmeye tabi değildir. İşaretlerden biri tamamen görsel ögelerden ibaret olduğu için işitsel olarak karşılaştırmak mümkün değildir.
Kavramsal olarak işaretler, en fazla bir karavan veya otobüsün ön perspektifi yönünden ilişkilendirilebilir. Bu da en azından İngilizce konuşan halk için, itiraz edilen markanın sözlü ögesinin anlamı ile güçlendirilecektir. Ancak, yukarıda belirtildiği gibi belirli mal ve hizmetlerle ilgili olarak her bir unsurun ayırt edici karakteri dikkate alındığında, ortalamadan fazla bir kavramsal benzerlik derecesinden söz edilemeyecektir.
Kavramsal olarak işaretler, söz konusu her bir mal ve hizmetle ilgili olarak işaretlerin yapıldığı unsurların ayırt edici karakterine bağlı olarak, ortalama bir dereceden daha fazla benzer değildir.
Neticeten EUIPO İtiraz Birimi, tüketicilerin 12. ve 39. sınıflardaki mal ve hizmetler yönünden daha yüksek bir dikkat seviyesine sahip olmasını muhtemel görerek, markalar arasındaki benzer ögelerin kamuoyu nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açacak yeterli olmadığını, İtiraz Edilen Marka ile İtiraza Dayanak Markalar arasındaki şekil unsuruna ilişkin benzerliğin ise, İtiraz Edilen Marka’daki ek sözlü unsuru olan “Cultcamper” kelimesiyle bastırıldığına kanaat ederek, itirazı reddetmiştir.
EUIPO- Temyiz Kurulu 15.12.2021 tarihli R 609/2021-2 Sayılı Kararı : İtirazın Kabulü ve Bulli’nin Zaferi:
VW, itiraz aşamasındaki bu kararı EUIPO Temyiz Kurulu’na (“Kurul”) taşımıştır. Kurul, 15.12.2021 tarihli kararı ile çok daha isabetli bir değerlendirme ile markalar arasında karıştırılma ihtimali olduğuna karar vermiş ve Cultcamper markasının tüm mal ve hizmetler yönünden reddine karar vermiştir.
Kurul’un itiraza ilişkin değerlendirmeleri şöyledir:
İtiraz Birimi kararında da tespit edildiği üzere, karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınacak olan ilgili kamuoyu, AB’ye üye devletlerde bulunan tüketicilerdir ve benzer ilgili tüketici kesiminin söz konusu mal ve hizmetler yönünden ortalama ile yüksek seviye arasında değişkenlik gösteren bir dikkat seviyesine sahip olduğu kabul edilmelidir (özellikle araçlar için).
Taraflar, kararda yapılan mal ve hizmet karşılaştırmasına itiraz etmemişlerdir. Aynı şekilde, Kurul da kararda yapılan bu karşılaştırmadan sapmak için herhangi bir karşı argüman tespit edememiştir. İtiraz edilen markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin bir kısmı önceki markaların kapsadığı mal ve hizmetlerle birebir aynı, bazıları ise benzerdir.
Önceki üç boyutlu işaretler, beş farklı perspektiften bir karavan veya otobüsü tasvir etmektedir. Kararda, “bireysel olarak ele alınan bu beş perspektifin, araçlar ve araç kiralama ile ilgili olarak en fazla çok düşük bir dereceye kadar ayırt edici” olduğuna karar verilmiştir. Ancak, ilk olarak, bu beş perspektif bireysel olarak değerlendirilmemelidir zira bunlar, aynı nesneyi farklı açılardan temsil etmektedir. İkinci olarak, kararda bu “perspektiflerin” neden araçlar ve araç kiralama ile ilgili olarak en fazla çok düşük derecede ayırt edici olacağına dair tek bir neden sunulmamıştır. Önceki 3 boyutlu markaların kararda belirtildiği gibi “bir karavan veya otobüsün gerçekçi bir tasviri” olması gerçeği, işaretin en fazla çok düşük derecede ayırt edici olduğu şeklinde değerlendirmek için yetersizdir. Bir karavan – minibüsü tasvir eden bir 3 boyutlu işaret, ilgili sektörün normlarından ve geleneklerinden önemli ölçüde ayrılmıyorsa, ayırt edici karakterden yoksun olarak kabul edilmelidir.
Önceki üç boyutlu markalar ayırt edicidir, çünkü minibüsün ön kısmı, bölünmüş bir ön cam ve her iki yandaki dairesel farlarla kaput üzerindeki kavisli V şekli ile karakterize edilmiştir.
“Cultcamper” ifadesi, İngilizce konuşan halk tarafından “cult” ve “camper” kelimelerinin birleşimi olarak, yani büyük ölçüde beğenilen veya trend olarak kabul edilen bir karavan olarak algılanacaktır. Böyle övücü bir ifade, araçlar ve araç kiralama açısından, İngilizce konuşan halk için ayırt edicilikten yoksundur ve itiraz edilen kararda da görüldüğü gibi, kamp malzemeleriyle ilgili olarak ise düşük derecede bir ayırt ediciliğe sahiptir.
İtiraz edilen markadaki şekil ve kelime unsurları baskınlık yönünden eşdeğerdir. Dolayısıyla, önceki üç boyutlu markaların önden görünümü, itiraz edilen markanın şekil unsurunda neredeyse birebir aynı şekilde kullanılmıştır. Farklı unsurlar ise, pek göze çarpmayan küçük bir barış sembolünde ve itiraz edilen markanın renginde yatmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken, tüketicinin yalnızca nadir durumlarda iki farklı marka arasında direkt olarak bir karşılaştırma yapabildiği, bundan ziyade genellikle söz konusu karşılaştırmayı akıllarında kalan kusurlu imgeler aracılığıyla yaptıklarıdır. Bu sebeple, markalar arasındaki görsel benzerlik kararda ortaya konulduğu üzere “en fazla düşük derecede” değildir.
Markalardan biri tamamen görsel ögelerden oluştuğundan işitsel benzerlik değerlendirilmesi yapılamamaktadır.
Kavramsal olarak, kararda da ortaya konulduğu üzere, işaretler ortalama düzeyde benzerdir. Nitekim, her iki markada da bir karavan – minibüsün tasviri ortak kavramsal unsurdur.
Neticede, Kurul, İtiraza Dayanak Markalar’ın ortalama düzeydeki ayırt edici karakterini, İtiraz Edilen Marka şekil ve kelime unsurların baskınlık yönünden eşdeğerliğini, işaretlerin görsel ve kavramsal benzerliğini, mal ve hizmetlerin benzerliğini göz önünde bulundurarak karıştırılma ihtimalinin varlığına kanaat getirmiştir. Kurul’a göre İtiraz Edilen Marka ile karşı karşıya kalan AB’de yaşayan ve İngilizce konuşan ilgili kamuoyu, İtiraz Edilen Marka’yı İtiraza Dayanak Markalar’ın başka bir versiyonu olarak algılayacaktır. Bize göre de Kurul’un değerlendirmesi son derece haklı ve isabetlidir.
Kurul Kararı üç boyutlu şekil markalarının ayırt edicilik değerlendirmesi kriterleri açısından önemli bir kılavuz teşkil ediyor ve üç boyutlu marka tescil sahipleri açısından kesinlikle sevindirici bir gelişme. Üç boyutlu markalar her zaman geleneksel olmayan marka koruması anlamında popülerliğini koruyan bir konu. Bulli kadar ikonik ve zihinde kolay canlanan bir aracın görünümüne ilişkin üç boyutlu markanın bile rakipleri karşısındaki mücadelesinde zorlandığını görüyoruz. Dolayısıyla üç boyutlu bir markanın ayırt edicilik sorgusundan başarıyla geçmesinin ve üç boyutlu markalara dayanan itirazların kazanılmasının dünyanın hiçbir yerinde çok da kolay olmadığını söylemek mümkün.
AIPPI – “International Association for the Protection of Intellectual Property” Türkiye grubu olarak faaliyet gösteren Fikri Mülkiyet Hakları Koruma Derneği (AIPPI Türkiye) tarafından yayımlanan “Fikri Gündem” dergisinin 22. sayısı okuyucularıyla buluştu.
Derneğin saygıdeğer eski başkanı Sertaç Köksaldı, vefatının yıldönümünde Fikri Gündem dergisinde de anıldı.
Fikri ve sınai haklar alanındaki güncel gelişmeler, haberler ve kararları içeren derginin bu sayısı “Tasarım Özel Sayısı” olarak hazırlandı.
Bu yazı ilk olarak Fikri Mülkiyet Hakları Koruma Derneği (AIPPI Türkiye)’nin Fikri Gündem dergisinin Şubat 2022 tarihli 22. sayısında yayımlanmıştır. (Bkz.: https://www.aippiturkey.org/fikri-gundem/)
Tasarım mevzuatında yer alan “bilgilenmiş kullanıcı” kavramının aslında kimi işaret ettiği ve bu kavramın marka mevzuatı ve uygulamasında karşımıza çıkan “ortalama tüketici” kavramından hangi yönüyle ayrıldığı hususunda da açıklamalar içeren bir Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) Genel Mahkemesi kararı bu yazıda okuyuculara aktarılacaktır. Yazar, konunun aslen ABAD ve Avrupa perspektifinden aktarılması amacıyla, konuya ilişkin öznel değerlendirmelerden kaçınarak, mahkeme kararını nesnel bir dille açıklama gayretini gösterecektir.
“Volkswagen AG” (bundan sonra “tasarım sahibi”) olarak anılacaktır aşağıdaki görünümden oluşan tasarımı Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi’nde (EUIPO) 2010 yılında tescil ettirir. Tescilli tasarımın uygulanacağı ürünler Locarno Sınıflandırmasının 12.08 sayılı sınıfında yer alan “motorlu taşıtlar”dır.
2015 yılında “Rietze GmbH & Co. KG” (bundan sonra “hükümsüzlük talebi sahibi” olarak anılacaktır) yukarıdaki tasarımın hükümsüz kılınması talebini EUIPO’ya sunar. Hükümsüzlük talebi sahibi, tescilli tasarımın yeni ve ayırt edici olmadığı iddialarına dayanmaktadır.
Hükümsüzlük talebi sahibinin temel argümanları; tescilli tasarımın ticari amaçlı bir taşıt olan VW Caddy’nin görünümü olması, bu aracın tescilli tasarımın sahibince 2011 yılında piyasaya sürülmesi, buna karşın tasarımın kamuya daha önceki tarihte gene tescilli tasarımın sahibince sunulmuş olmasıdır. Hükümsüzlük talebi sahibi bu yöndeki iddialarını kanıtlamak için VW Caddy’nin Life modelinin 2004 yılındaki tasarımının görsellerini, 2003 yılında EUIPO tarafından tescil edilmiş bir tasarımı (önceki tasarım) sunmuştur.
EUIPO İptal Birimi bu iddiaları kabul ederek, tescilli tasarımı ayırt edici nitelikten yoksunluk gerekçesiyle hükümsüz kılmış olsa da, tasarım sahibi bu karara karşı itiraz etmiş ve itirazı inceleyen EUIPO Temyiz Kurulu ayırt edici nitelikten yoksunluk gerekçeli hükümsüzlük kararını kaldırmıştır. Yazının ilerleyen bölümlerinde detaylarıyla aktarılacağı üzere, Temyiz Kuruluna göre hükümsüzlüğü talep edilen tasarım Topluluk Marka Tüzüğü anlamında hem yeni hem de ayırt edicidir.
Hükümsüzlük talebi sahibi Temyiz Kurulu kararının iptal edilmesi istemiyle uyuşmazlığı yargıya taşır. Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) Genel Mahkemesince görülen dava 6 Haziran 2019 tarihinde T-192/18 sayılı karar ile sonuçlandırılır. Kararın tüm metni bu bağlantıdan görülebilir ve yazının devamında belirtilen karar anahatlarıyla okuyuculara aktarılacaktır.
Hükümsüzlük talebi sahibi, Temyiz Kurulu kararının iptalini ve tescilli tasarımın hükümsüzlüğünü dört ana argüman çerçevesinde talep etmektedir:
Temyiz Kurulu, tasarımlar arasındaki farklılıkları sıralamakla yetinmiş, ancak bunların ağırlıklarını belirtmediği gibi, estetik ve teknik özellikler bakımından farklılıkları ayırt etmemiştir.
Temyiz Kurulu, bilgilenmiş kullanıcının dikkat düzeyini gereğinden fazla yüksek tutarak inceleme yapmış ve tasarımlar arasındaki farklılıklara gereğinden fazla önem atfetmiştir.
Temyiz Kurulu, tasarımcının seçenek özgürlüğünü hatalı biçimde değerlendirmiştir.
Temyiz Kurulu, bazı delilleri dikkate almamıştır.
Genel Mahkeme incelemesine “bilgilenmiş kullanıcının dikkat düzeyinin” sorgulandığı ikinci argümandan başlamıştır.
Hükümsüzlük talebi sahibine göre; Temyiz Kurulu tasarımlar arasındaki farklılıkları incelerken, teknik ve estetik özellikler arasındaki niteliksel farklılığı göz önüne almamıştır. Şöyle ki; kararda dile getirilen farklılıklar, motorlu taşıtların normal özellikleri hakkında belirli düzeyde bilgi sahibi olan kişilerce anlaşılamayacaktır ve daha çok teknik özelliklerle ilgilidir. Bunlar da tampon, far, sinyal ve arka bagaj kapağındaki farklılıklardır. Buna ilaveten; hükümsüzlük talebi sahibine göre, bir üreticiye ait bir araba modelinin yıllar içerisinde yeni versiyonları geliştirildiğinde, bilgilenmiş kullanıcılar tasarımdan çok teknik özelliklerdeki gelişmelere (sürüş güvenliği, performans, konfor, vs) konsantre olacaktır. Daha da ötesinde, bir alıcının VW Caddy markalı bir aracı satın alması kararı, aynı aracın önceki yıllardaki serileriyle karşılaştırmaya değil, diğer üreticilerin araçlarıyla karşılaştırmaya dayanmaktadır.
Genel Mahkeme bu iddiaları incelerken ilk olarak “bilgilenmiş kullanıcı” terimini içtihat çerçevesinde açıklamıştır. İçtihada göre; “kullanıcı” statüsü, tasarımın uygulandığı ürünü, ürünün amacına uygun olarak kullanan kişilere karşılık gelmektedir. “Bilgilenmiş” terimi ise bu kişilerin; tasarımcı veya teknik uzman olmasa da, ilgili sektördeki farklı tasarımları bilen, bu tasarımların normalde içerdiği özellikler hakkında belirli düzeyde bilgi sahibi olan ve bu ürünlere ilişkin ilgisinin sonucu olarak, bunları kullanırken nispeten yüksek düzeyde dikkat düzeyi gösteren kişiler olduğunu işaret etmektedir.
“Bilgilenmiş kullanıcı” kavramı, marka hukukunda yer alan “ortalama tüketici” ile “sektör uzmanı” arasında bir yerde bulunur biçimde değerlendirilmelidir. “Ortalama tüketici” özel bir bilgisi olmayan ve ihtilaf konusu markalar arasında doğrudan karşılaştırma yapmayan bir kişiyken, “sektör uzmanı” detaylı teknik uzmanlığa sahip kişidir. Bu çerçevede, “bilgilenmiş kullanıcı” kavramı ortalama düzeyde dikkate sahip olan bir kişi olarak değil, ilgili sektör hakkındaki kişisel deneyimi veya yoğun bilgisi nedeniyle özel düzeyde gözlemci olan kişiler olarak anlaşılmalıdır.
Son olarak, içtihada göre, bilgilenmiş kullanıcının bir özelliği de önceki tarihli tasarım ile incelemeye konu tasarım arasında doğrudan karşılaştırma yapabilmesidir.
İncelenen vakada; EUIPO Temyiz Kurulu, motorlu taşıtların bilgilenmiş kullanıcısını, bu taşıtlara ilgisi olan, onları süren veya kullanan, ilgili dergileri okuyan, ilgili fuarlara, gösterilere, bayilere giden, piyasadaki modeller hakkında bilgi sahibi olan kişiler olarak değerlendirmiştir. Bu kişiler, üreticilerin piyasada bilinen modellerin teknik özelliklerini ve görünümlerini düzenli olarak yenilediklerini farkındadır. Bu kişilerin bildikleri bir diğer husus da, düzenli olarak yapılan bu “makyajın” amacı, araç modellerinin karakteristik tasarım özelliklerini değiştirmeksizin, belirli moda eğilimlerini bu modellere uygulamaktır. Temyiz Kuruluna göre incelenen vakada karşılaşılan farklılıkların hiçbirisi bu şekilde tanımlanmış bilgilenmiş kullanıcılarının dikkatinden kaçmayacaktır.
Genel Mahkeme, hükümsüzlük talebi sahibinin bilgilenmiş kullanıcıların kararda belirtilen tamponlar, farlar, sinyaller, arka bagaj kapağındaki farklılıkları algılamayacağı, bunların teknik detaylar olduğu yönündeki iddiasını haklı bulmamıştır. Her şeyden önce, Temyiz Kurulu sinyallerdeki farklılıklardan bahsetmemiştir ve esasa gelindiğinde tamponlar, farlar, arka bagaj kapağındaki farklılıklar teknik detaylarla değil, görsel özelliklerle ilgilidir. Bu nedenle bilgilenmiş kullanıcı bu farklılıkları algılayabilecektir.
Hükümsüzlük talebi sahibinin, bir üreticiye ait bir araba modelinin yıllar içerisinde yeni versiyonları geliştirildiğinde, bilgilenmiş kullanıcıların tasarımdan çok teknik özelliklerdeki gelişmelere (sürüş güvenliği, performans, konfor, vs) konsantre olacağı yönündeki iddiası da kabul edilmemiştir. Şöyle ki, bu argümanın tasarımların karşılaştırılmasında bilgilenmiş kullanıcının dikkat düzeyine ilişkin Temyiz Kurulu değerlendirmesini etkileyecek bir yönü bulunmamaktadır.
Belirtilen nedenlerle bilgilenmiş kullanıcının dikkat düzeyine ilişkin olarak öne sürülen iddialar haklı bulunmamış ve belirtilen argüman Genel Mahkeme tarafından reddedilmiştir.
Genel Mahkeme kararın devamında tasarımların karşılaştırılmasına ilişkin itirazları değerlendirmiştir.
Hükümsüzlük talebi sahibine göre, Temyiz Kurulu, öncelikle tasarımlar arasındaki benzerliklere konsantre olmalıyken ve bunları doğru analiz ederek, tasarımların neredeyse aynı oldukları sonucuna varmalıyken; tasarımlar arasındaki farklılıkları sıralamakla yetinmiş, ancak bunların ağırlıklarını belirtmediği gibi, estetik ve teknik özellikler bakımından farklılıkları ayırt etmemiştir. Bunun sonucunda vardığı karar da elbette ki hatalı olmuştur.
Temyiz Kurulu incelemesinde, inceleme konusu tasarımın ayırt edici niteliği değerlendirilirken, hükümsüzlüğü talep edilen tasarıma ve önceki tarihli tasarıma ilişkin olarak aşağıdaki görünümler esas alınmıştır:
Bu incelemenin sonucunda Temyiz Kurulu, tasarımlar arasında belirgin farklılıklar bulunduğu sonucuna ulaşmıştır.
Bu farklılıklar kararda uzunca biçimde aktarılmıştır: Kaputta, genel görünümde, farlarda, ön tamponda, arka bagaj kapağında, arka tamponda bulunan farklılıklar. Temyiz Kuruluna göre, bu farklılıkların hiçbirisi bilgilenmiş kullanıcının dikkatinden kaçmayacaktır ve hükümsüzlüğü talep edilen tasarımın genel görünümünün, önceki tarihli tasarımın genel görünümünden farklılaşması sonucuna yol açacaktır. Özellikle, farların farklı biçimi ve konumlandırılması taşıta farklı bir görünüm vermektedir ve bu da bütünsel izlenimi etkilemektedir.
Bu çerçevede ve kararda detaylıca açıklanan nedenlerle hükümsüzlük talebi sahibinin bu yöndeki argümanları da reddedilmiştir.
Hükümsüzlük talebi sahibinin üçüncü argümanı, Temyiz Kurulunun tasarımcının seçenek özgürlüğünü hatalı biçimde değerlendirdiği yönündedir. Ancak, bu argümanı desteklemek için Temyiz Kurulunun bu konuya ilişkin tespitlerini sorgulayan bir iddia öne sürülmediğinden, hükümsüzlük talebi sahibinin bu yöndeki argümanı da kabul edilmemiştir.
Son olarak, hükümsüzlük talebi sahibi, Temyiz Kurulunun, bazı delilleri dikkate almadığını iddia etmektedir ki, bu yazıda ayrıca belirtilmeyecek nedenlerle, bu yöndeki argüman da reddedilmiştir.
Sonuç olarak Genel Mahkeme, hükümsüzlük talebi sahibinin tüm iddialarını reddederek, tasarımın ayırt edici nitelikte olduğuna hükmetmiş ve EUIPO Temyiz Kurulu kararını onamıştır.
ABAD Genel Mahkemesinin bu yazı boyunca aktardığımız kararı, Tasarım Hukukunda yer bulan bilgilenmiş kullanıcı kavramına ve bu kavramın motorlu taşıtlar ürünleri bakımından değerlendirilmesine yönelik saptamaları bakımından dikkat çekicidir. Tasarım Hukukunda yer alan bilgilenmiş kullanıcı kavramının, Marka Hukukunda yer alan ortalama tüketici kavramından farklarının da altını çizen kararın uygulayıcılar bakımından faydalı olacağını düşünüyoruz.
UYARI: Bu yazıdaki değerlendirmeler yazarın kişisel görüşlerini yansıtır ve hiçbir şekilde TÜRKPATENT’in resmi görüşünü ya da uzmanlarının başvurularla ilgili değerlendirmelerini temsil etmez. Yazı yalnızca bilgi amaçlı olup yasal tavsiye niteliği taşımaz. Bu yazının içeriğinin bir sonucu olarak herhangi bir işlem yapmadan veya herhangi bir işlemden kaçınmadan önce profesyonel hukuki tavsiye alınmalıdır.Yazarın verilen bir örnek üzerindeki değerlendirmesi yalnızca o örneğin spesifik koşullarına bağlıdır. Bir başka durum için yazarın alacağı kararlarda bağlayıcılığı yoktur.
GİRİŞ
Herkes hata yapar. Konu patent gibi hem hukuki hem de teknik olarak oldukça çetrefilli bir süreçle ilgiliyse hata yapmadan bu süreci tamamlamak için azami çaba ve dikkat gerekir. Zira kimi hataların telafisi mümkün olsa bile bazılarının düzeltilmesi mümkün değildir ve hak kaybına yol açabilir. Bu yazıda TÜRKPATENT’te bir patent başvurusu ile ilgili yapılan hangi tür prosedürel hataların/eksikliklerin düzeltilebileceği (ya da düzeltilemeyeceği) örnekler üzerinden gösterilmeye çalışılacaktır. Tarifname takımında yapılan hata düzeltme işlemleriyle ilgili yazıya ise buradan ulaşabilirsiniz.
Patent sürecinde yapılan hata ve eksiklikler pek çok farklı şekilde meydana gelebilmektedir. Örneğin bir bilginin/evrakın eksik ya da yanlış sunulması ya da verilen bir süreye uyulamaması söz konusu olabilir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununa (SMK) göre bir “patent başvurusu veya patent dokümanlarında yer alan imla hataları ve açık maddi hatalar[1] talep üzerine düzeltilir.”[2] İlgili Yönetmelik maddesi ise şöyledir: “Kuruma verilen dokümanlardaki çeviri hataları, yazım hataları, kopyalama hataları ve yanlışlıklar talep üzerine düzeltilebilir.”[3]
Ayrıca Sınai Mülkiyet Kanununda (SMK) pek çok talep süre ile sınırlandırılmıştır. Genellikle spesifik bir talep için verilen süre ve süreye uyulmaması durumunda ne olacağı mevzuatta açık bir şekilde belirtilmiştir. Ancak SMK’da veya ilgili yönetmelikte süresi belirtilmeyen bir işlem varsa, bu süre standart olarak bildirim tarihinden itibaren iki aydır. Bu süreye uyulmaması hâlinde talep yapılmamış sayılmaktadır.[4] Örneğin başvuru sahibi sehven eklemeyi unuttuğu bir buluş sahibi için buluş sahibi ekleme talebinde bulunsun ancak gerekli evrakları (bkz. sonraki bölüm) eksik olsun. Mevzuatta bu eksiklikle ilgili spesifik bir süre belirtilmediği için SMK m.146’ya göre uzman bir yazı göndererek iki ay içinde eksik evrakın tamamlanmasını isteyecektir. Bu süre içinde evrak tamamlanamazsa talep yapılmamış sayılır.
Ocak 2017’den 2021 Eylül başına kadar olan başvuruların yaklaşık %3’üne hata düzeltme talebi gelmiştir. Hata düzeltme taleplerinin yaklaşık %13’ü reddedilmiştir.[5]
TÜRKPATENT EPATS sisteminde hata düzeltme talebi yapmak için Şekil 1’de görüldüğü gibi EPATS’ta “Benim Sayfam” ekranında sayfayı aşağı doğru kaydırdığınızda göreceğiniz “Sahip/Ücret/Diğer İşlemler” bölümünde “Eksik Evrak Tamamlama/Bilgi Düzeltme/Ek Belge Sunma” seçeneğini işaretleyerek “Git” butonuna basınız.
Şekil 1: EPATS Bilgi Düzeltme işlemi
Tarifname takımında (tarifname, istemler, özet, resimler) bir hata düzeltme talebinde bulunmak istiyorsanız da burayı seçebilirsiniz. Ancak tarifname takımında hata düzeltme harici bir değişiklik yapmak istiyorsanız “Başvuru sonrası işlemler” kısmını kullanınız. Örneğin araştırma ya da inceleme raporuna cevaben değişiklik yapılmak isteniyorsa bunlar bilgi düzeltme talebi olarak değil, duruma uygun olarak “Araştırma Raporuna İtiraz/Görüşe Cevap Sunma” veya “İnceleme Bildirimine Cevap Verme” seçenekleri kullanılarak gönderilmelidir. Bunların dışında örneğin SMK Yönetmelik m.108(2) kapsamında araştırma öncesi tarifname takımında bir değişiklik yapılmak isteniyorsa “Tarifname Takımında Değişiklik” seçeneği kullanılmalıdır. (bkz. Şekil 2)
Şekil 2: EPATS Tarifname Takımında Değişiklik işlemi
Şekli eksiklik giderme talebi yapıyorsanız “Şekli eksiklik giderme” seçeneğini kullanınız. “Tarifname takımında değişiklik” ya da “Eksik Evrak Tamamlama/Bilgi Düzeltme/Ek Belge Sunma” seçeneklerini kullanmayınız. (bkz. Şekil 2)
Kurum tarafından yapılmış bir hata varsa ve başvuru sahibi bunu düzelttirmek istiyorsa bu talep de bir bilgi düzeltme talebi olarak gönderilebilir.
Şimdi en sık yapılan hataları örnekler üzerinden inceleyelim.
Buluş Sahibi İle İlgili Hatalar
Başvurularda en sık yapılan hatalardan biri buluş sahipleri ile ilgili hatalardır. Sehven buluş sahibinin eklenmemiş/unutulmuş olması bunların başında gelir. Mevcut bir başvuruya yeni bir buluş sahibi eklenmek isteniyorsa, dilekçede mevcut buluş sahiplerinin ve eklenmek istenen kişinin onayları, ayrıca eklenmek istenen kişinin açık adresi ve başvuru sahibinin bu yeni buluş sahibinden başvuruyu yapma hakkını ne şekilde elde ettiğine ilişkin beyan (örn. sözleşme gereği, hizmet ilişkisi v.b.) da bulunmalıdır.[6] Yeni buluş sahibi aynı zamanda başvuru sahibi olacaksa beyana gerek yoktur, ancak bu durumda devir talebi yapılmalıdır.
Devir nedeniyle bir başka şirkete geçen bir başvuruda yeni şirketin yetkilisi/çalışanı kendi adını buluş sahibi olarak ekleyemez. Zira buluş sahipliği devir işlemi ile değişmez. Buluşu yapan kimlerse buluş sahipleri onlardır.
Başvuruda buluşu yapan olarak yanlışlıkla belirtilen kişinin izni ile birlikte başvuru sahibinin talebi üzerine söz konusu kişi sicilden çıkarılabilir.[7]
Mevcut bir buluş sahibi çıkarılıp, yerine yeni biri eklenecekse yukarıda sayılan diğer bilgilerin yanı sıra hem çıkarılanın hem de eklenenin onayları da bulunmalıdır.
Eğer buluş sahibinin isminde bariz bir düzeltme yapılacaksa, yanlış isimli kişiden onay istemeye gerek yoktur, zira bu isimde biri var olmayabilir. Bu durumda kimlik fotokopisi ile düzeltme yapılabilir. Eğer nüfus sisteminde kişinin TC numarasıyla sorgu yapıldığında doğru isim görünüyorsa kimlik fotokopisine de gerek olmayabilir. Örneğin 2017/10777 nolu başvuruda buluş sahibinin ikinci soyadı eklenmek istenmiş, nüfus sisteminde kişinin TC numarasıyla sorgu yapıldığında ikinci soyadı görüldüğü için söz konusu değişiklik kabul edilmiştir.
2018/21107 ve 2018/20708 nolu başvurularda yabancı uyruklu buluş sahibinin adıyla soyadının yer değiştirmesi için değişiklik talebinde bulunulmuştur, ancak söz konusu değişikliği kanıtlayıcı belge bulunmadığı için talepler kabul edilmemiştir.
Buluş sahibi ekleme/çıkarma talebinde bir eksiklik varsa Kurum eksik evrakın iki ay içinde gönderilmesini ister.[8] Eksiklik tamamlanmazsa ilgili talep yapılmamış sayılır.
2017/13379 nolu başvuruda buluş sahibi adının eksik yazıldığı belirtilmiş, ekte gönderilen nüfus cüzdanı fotokopisi dikkate alınarak buluş sahibinin ikinci isminin de sisteme eklenmesi talebi yapılmış, söz konusu talep kabul edilmiştir.
2017/12813, 2017/14474, 2017/16162, 2017/16297, 2017/18856, 2017/22530, 2018/01595, 2018/02259, 2018/14265, 2018/19012, 2018/20911, 2017/11557 nolu başvurularda buluş sahibi ekleme talebi eksik yapılmış, sonrasında gerekli evrak gönderilerek işlem tamamlanmıştır.
2017/11253 ve 2017/10393 nolu başvurularda buluş sahibi çıkarma talebi eksik yapılmış, sonrasında gerekli evrak gönderilerek işlem tamamlanmıştır.
2018/20472 nolu PCT’den ulusal aşamaya giren başvuruya sonradan buluş sahibi eklenmek istenmiştir. PCT uluslararası aşamada söz konusu kişi buluş sahibi olarak göründüğü için imzaya/beyana gerek duyulmadan talep kabul edilmiştir. 2020/07034 nolu PCT’den ulusal aşamaya giren bir başka başvuruda buluş sahibi adındaki yazım hatasının düzeltilmesi istenmiş, söz konusu kişinin adı PCT uluslararası aşamada teyit edilebildiği için ek kanıta gerek duyulmadan talep kabul edilmiştir.
2018/19191 nolu başvuruda isim benzerliğiyle başka bir çalışanın TC numarası kullanılarak yanlış buluş sahibi adıyla başvuru yapılmıştır. Düzeltme talebine cevaben sehven buluş sahibi olarak yazılan şahsın imzalı onayı istenmiştir.
2017/23150 nolu başvuruda buluş sahibinin bir başkasıyla değiştirilmesi talebi yapılmış ancak mevcut buluş sahibinin imzalı beyanı varsa da yeni eklenecek kişinin bulunmadığı için talep kabul edilmemiş, söz konusu eksiklik tamamlandıktan sonra işlem gerçekleştirilmiştir.
2018/01109 nolu başvuruda buluş sahipliğinden feragat ve yeni buluş sahibi ekleme talebi kabul edilmiştir.
2020/02754, 2020/00825, 2019/22439 nolu başvurularda buluş sahibi ekleme talepleri çeşitli eksiklikler nedeniyle reddedilmiştir.
2018/12720 nolu başvuruda başvuru sırasında hiçbir buluş sahibi belirtilmemiş, sonrasında adres ve TC kimlik no bilgileri ile birlikte buluş sahipleri eklenmek istenmiştir. Ancak başvuru sahibinin buluş sahiplerinden başvuruyu yapma hakkını ne şekilde elde ettiğine ilişkin beyan (örn. sözleşme gereği, hizmet ilişkisi v.b.) bulunmadığı için söz konusu talep yerine getirilememiştir.
Başvuru Sahibi ile İlgili Hatalar
Başvuru sahibi olan firmanın adı başvuru yapıldıktan sonra değişmişse bu değişiklik talebi, bilgi/hata düzeltme ile değil unvan değişikliği talebiyle yapılmalıdır. Yeni bir başvuru sahibi eklenmek isteniyorsa bu işlem devir talebi olarak yapılmalıdır.
EPATS’tan yerli gerçek ve tüzel kişiler adına yapılan unvan değişikliği talepleri, MERNIS ve MERSIS servislerinden kontrol edilerek otomatik gerçekleştirilmekte ve işlemin yapıldığı bilgisi, talep sonucunda oluşturulan evrakta belirtilmektedir. Yabancı gerçek ve tüzel kişiler adına yapılan unvan değişikliği talepleri için taleple birlikte sunulan belge kontrol edileceğinden işlemler Kurum tarafından gerçekleştirilerek gerekli bilgilendirme yapılmaktadır.[9] Bu nedenle unvan değişikliği işlemleri Patent Dairesi bünyesinde yapılmadığından, eğer böyle bir talep (işlemde bir hata olmadığı halde) bilgi/hata düzeltme talebi olarak yapılırsa yerine getirilemeyecektir.
2018/13764 nolu başvuruda yeni başvuru sahibi eklenmesi talebi kabul edilmemiş, devir talebi yapılması istenmiştir. Sonrasında başvuru sahibi devir talebi yapmıştır.
2017/17512 nolu başvuruda ise yeni buluş sahibi ekleme talebi kabul edilmiş, ancak söz konusu kişinin başvuru sahibi olarak da eklenmesi için devir talebinde bulunması gerektiği bildirilmiştir.
2018/15141 nolu başvuruda başvuru sahibi olarak yanlışlıkla aynı holdinge ait bir başka şirketin adı kullanılmıştır. Başvurunun üzerinden 20 ay geçtikten sonra fark edilen hata sonrası vekil yapılan hatayı destekleyici kanıt olarak buluş sahiplerinin başvuru sahibi olması gereken söz konusu şirkette çalıştığını ileri sürerek hata düzeltme talebinde bulunmuştur. Kurum talebe cevaben başvuru sahibi değişikliğinin yerine getirilebilmesi için durumun mevcut başvuru sahibince başvurunun kendilerine ait olmadığını beyan ve teyit eden, şirket yetkilisi tarafından onaylanmış bir yazıyla ispatlanması, bu yapılamadığı takdirde dosya üzerinde devir işlemi yapılması gerektiğini bildirmiştir. Ardından orijinal başvuru sahibi başvurunun kendilerine ait olmadığına dair bir beyanda bulunmuş, asıl başvuru sahibi olduğunu iddia eden şirket de başvurunun kendilerine ait olduğunu beyan etmiştir. Bunun üzerine Kurum talep edilen düzeltmeyi yapmıştır. Bu tür hatalarda fazla gecikmeden düzeltme talebinde bulunulması esastır.[10]
2020/01045 nolu başvuruda başvuru sahibinin e-mail adresini düzeltme talebinde bulunulmuş, söz konusu talep yerine getirilmiştir.
Rüçhan İle İlgili Hatalar
Rüçhan hakkı talebi, ilgili ücret ödenerek başvuruyla birlikte veya başvuru tarihinden itibaren iki ay içinde yapılmalıdır. Başvuru tarihinden itibaren üç ay içinde ise rüçhan hakkı belgesinin sunulmuş olması gerekir.[11]
2018/04806 nolu başvuru rüçhansız yapılmış ve aynı gün hata düzeltme talebi yapılarak rüçhan talebi eklenmek istenmiştir. Ancak sonrasında üç ay içinde rüçhan hakkı talebi ücreti yatırılmadığı için rüçhan hakkı talebi kabul edilmemiştir.
2018/15421 nolu başvuru 2017/18081 nolu başvuruya ek patent olarak yapılacakken sehven önceki başvurunun rüçhan olarak gösterilerek başvuru yapıldığı belirtilmiş ve düzeltme talep edilmiştir. Ancak başvuru dilekçesinde söz konusu rüçhan bilgileri bulunduğu için ve hatanın bariz olmaması nedeniyle söz konusu talep kabul edilmemiştir. Başvuru daha sonra başvuru sahibi tarafından geri çekilmiştir. Ancak ücret iade talebi kabul edilmemiştir.
2018/03260 nolu başvuruda rüçhan hakkı talep edilmiş ancak rüçhan dokümanı eksik sunulmuştur (yalnızca kapak sayfası bulunmaktadır). Başvuru tarihinden itibaren üç ay içinde rüçhan hakkı belgesinin tamamı gönderilmediği için rüçhan hakkı talebi yapılmamış sayılmıştır.[12] Ardından hakların yeniden tesisi kapsamında rüçhan belgesinin tamamı sunulmuş, ancak söz konusu talebin süresi içinde yapılmadığı gerekçesiyle talep reddedilmiştir. Başvuru sahibi konuyla ilgili YİDD’ye itirazda bulunmuş ancak YİDD de itirazı aynı gerekçeyle reddetmiştir.
TÜRKPATENT’teki iş yoğunluğuna bağlı olarak rüçhan talepleri ile ilgili belgelerin ve ücretlerin kontrolü 2-3 aylık sürede gerçekleşemeyebilmektedir. Böyle bir durumda rüçhan ile ilgili yapılan hata ya da eksiklik, süresi içinde açığa çıkmayabileceğinden rüçhan hakkının kaybı söz konusu olabilmektedir. Bu nedenle rüçhan ile ilgili belge ve ücretlerin eksiksiz ve zamanında gönderilmesine azami özen gösterilmelidir. Eğer rüçhan talebinizin bir sebepten kabul edilmeyebileceğini düşünüyorsanız, dosyanızın uzmanını arayarak süresi içinde varsa pürüzü gidermeniz tavsiye edilir.
Yanlış başvurunun rüçhan olarak gösterildiği bir EPO örneği inceleyelim. P1 ve P2 başvuruları B1 başvurusundan önce yapılmış, aynı başvuru sahibine ait, aynı konuda, rüçhan olarak gösterilebilecek başvurulardır. Başvuru tarihleri şöyledir:
P1: Haziran 2010
P2: Eylül 2010 (P1’den bölünmüş başvuru)
B1: Mayıs 2011
B1 başvurusu yapılırken P1 yerine yanlışlıkla P2 rüçhan olarak gösterilmiştir. Başvuru sahibi aslında P1’i rüçhan göstermek istediklerini, zaten P1’in rüçhan olarak tercih edilmesinin bariz olduğunu, zira P2’nin başvuru tarihi ile B1’in arasının 8 ay olduğunu, üstelik P2’nin P1’den bölünmüş başvuru olduğu için P1’in rüçhan gösterilmesinin her açıdan daha mantıklı olduğunu ileri sürmüştür. Ancak Kurul yayınlanmış bir başvuruda böyle bir değişikliğin üçüncü kişileri olumsuz etkileyebileceğini, üçüncü kişilerin bu tür avantaj hesapları yapacak patent mühendisliği bilgisine sahip olduğunun varsayılamayacağını belirterek söz konusu talebi kabul etmemiştir.[13]
Burada sergi rüçhanından bahsetmeden geçmeyelim zira çoğu sergi rüçhanı talebi maalesef usulüne uygun yapılmadığı için kabul edilmemektedir. Bir sergi rüçhanının kabul edilmesi için aşağıdakiler gerekir[14]:
Patent veya faydalı model konusunu kapsayan ürünün teşhir edildiği sergi, Türkiye’de açılan ulusal veya uluslararası bir sergi ya da Paris Sözleşmesine taraf ülkelerde açılan resmi veya resmi olarak tanınan uluslararası bir sergi olmalıdır.
Teşhir tarihinden itibaren on iki ay içinde Türkiye’de başvuru yapılmalıdır.
Rüçhan hakkı talebini teşhiri yapan gerçek veya tüzel kişiler yapmış olmalıdır.
Başvuru konusunu kapsayan ürünü sarih ve eksiksiz bir şekilde gösteren en az bir fotoğrafı olmalıdır. Söz konusu fotoğraf, patent veya faydalı model konusu buluşun ilgili alanda uzman kişi tarafından açık ve şüpheye yer vermeyecek şekilde anlaşılmasını sağlayacak yeterlikte sergide sunulan ürünün özelliklerini göstermelidir. (Örneğin bir cihazın iç mekanik aksamını ilgilendiren bir buluşta, iç detayı gözükmeyecek şekilde cihazın sadece dış görünüşünün fotoğrafının bulunması yeterli değildir)
Başvuru konusunu kapsayan ürünün teknik özellikleri ile bu ürünün sergide görünür şekilde konulduğu tarihi ve resmi açılış tarihini gösterir, sergiyi düzenleyen kuruluş tarafından onaylanmış bir belge sunulmalıdır.
Buna göre yukarıdaki özellikleri taşımayan sergi rüçhanı talepleri kabul edilmemektedir. Bu bakımdan, başvurudan önceki on iki ay içinde yayınlanmış bile olsa bir proje dokümanı, başvuru sahibinin bir makalesi, bir gazete haberi, başvuru sahibine ait bir YouTube videosu, fotoğrafsız salt fuar katılım belgesi vb. ile rüçhan hakkı talep edilemez.
Kabul edilmiş sergi rüçhanlarına örnek olarak 2018/00743, 2017/06315 ve 2018/04615 nolu başvurular verilebilir.
Sehven Yapılan Bir Talepten Vazgeçilmesi
2019/19549 nolu başvuruda kayda giren “Başvuru Unsurlarını Tamamlama” işlemi sehven gerçekleştirildiği ve söz konusu işlemin dikkate alınmaması ve geçersiz kılınması başvuru sahibi tarafından talep edilmiştir. 2017/15886 nolu başvuruda “Tarifname Takımında Değişiklik Yapmak İstemiyorum” ifadesi içeren dilekçenin sehven gönderildiği ve talebin geri alınması istenmiştir. 2018/04825 nolu başvuruda da yapılan yanlış talebin geri alınması istenmiştir. Söz konusu talepler kabul edilmiştir.
2018/02833 nolu başvuru yapıldıktan iki ay sonra geri çekme talebi yapılmış, bu talepten iki hafta sonra geri çekme işleminin sehven yapıldığı belirtilmiş ve talepten vazgeçildiği ifade edilmiştir. Söz konusu geri çekme talebi iptal edilmiş ve başvurunun işlemleri kaldığı yerden devam etmiştir. 2018/19776 nolu başvuruda da benzer şekilde geri çekme talebi iptal edilmiş ve başvurunun işlemleri kaldığı yerden devam etmiştir. Anılan başvuruların geri çekildiğine dair yayın henüz Bültende yayınlanmadığı için talepler kabul edilmiştir. Ancak, başvurunun geri çekildiği Bültende yayımlandıktan sonra geri çekme talebinden vazgeçilemez.[15] Ayrıca yayınlanmış bir başvuru geri çekilirse, aynı buluş konusunda yeniden başvuru yapılamayacağı da unutulmamalıdır.[16]
2017/12109 nolu başvuruda başvuru tipi faydalı model olması gerekirken, sehven patent olarak başvurulmuştur. Alındı yazısı (şekli inceleme yazısı) gönderilmeden talep geldiği için kabul edilmiş ve başvurunun işlemleri faydalı model olarak devam etmiştir. Benzer bir durum 2018/10085 nolu dosyada da gerçekleşmiştir. Ancak alındı yazısı gönderildikten sonra böyle bir talepte bulunulmuş olsaydı dönüşüm ücreti yatırılarak dönüşüm talebinde bulunulması gerekecekti.
Sehven yapılan bir talebin düzeltilmesi özellikle üçüncü kişileri olumsuz etkileyecek sorunlara/karışıklığa yol açacak nitelikteyse, makul bir süre içinde talep edilmediyse ya da mevzuatla çelişiyorsa kabul edilmez. Kabul edilecek düzeltmenin, hukuki kesinliği ve üçüncü şahıslar ile kamunun çıkarlarını zedelemediğinden emin olunmalıdır.[17]
Şimdi sehven yapılan bir talepten vazgeçilmesine EPO’dan bir örnek verelim. Bir Avrupa patent başvurusu EPO tarafından reddedildikten sonra başvuru sahibi karara iki aylık sürenin son gününde itiraz (appeal) etmiş ve sonrasında istem setleri sunarak sözlü görüşme (oral proceedings) talep etmiştir. Ancak sözlü görüşmeden bir süre önce başvuru sahibi vekili itirazlarını geri çektiklerini belirten bir dilekçe sunmuştur. Bunun üzerine EPO sözlü görüşmeyi iptal etmiştir. Bir ay kadar sonra ise vekil itirazın geri çekilmesi işleminin bir hata sonucu olduğunu ve EPC Yönetmelik m.139’a göre (SMK karşılığı: Yön. m.109(1)) hata düzeltme talebinde bulunmak istediklerini belirtmiştir. Buna göre vekile verilen itirazın geri çekilme talimatı, başvuru sahibinin şirketi içinde, itirazın geri çekilmesinin yanlışlıkla yapılmasının iç işleyişteki bir iletişim sorunundan kaynaklanmıştır. Ancak Kurul bu tür bir yanlışlığın m.139 kapsamında bir hata olarak kabul edilemeyeceğine hükmetmiştir. Zira burada vekilin yaptığı bir hata bulunmamaktadır. Vekil, sonradan ortaya çıktığı üzere, başvuru sahibinin gerçek niyetini temsil etmeyen karara yönelik talimatı uygulamıştır. Bir başka deyişle hata, EPO nezdinde değil, başvuru sahibi şirket içinde gerçekleşmiştir. Eğer vekilin bir hatası nedeniyle bu sorun gerçekleşseydi, yanlışlık m.139 kapsamına girebilirdi.[18]
EPC Yönetmelik m.139’un ilk cümlesi kapsamındaki hata düzeltme ilkeleri şöyle özetlenebilir[19]:
(a) Düzeltme, başlangıçta amaçlananı ortaya çıkarmalıdır. Düzeltme olasılığı, bir kişinin fikir değişikliğine veya bir plan geliştirmesine imkân vermek için kullanılamaz. Göz önünde bulundurulması gereken, tarafın görünürdeki niyetinden ziyade fiili niyetidir.
(b) Asıl niyetin hemen belli olmadığı durumlarda, talepte bulunan ağır bir ispat yükü taşır.
(c) Düzeltilmesi gereken hata, yanlış bir ifade veya eksiklik olabilir.
(d) Düzeltme talebi gecikmeksizin yapılmalıdır.
Ayrıca yukarıda değinildiği üzere yapılacak düzeltmenin hukuki kesinliği ve üçüncü şahıslar ile kamunun çıkarlarını zedelemediğinden emin olunmalıdır.[20]
Yayın İle İlgili Hatalar
Yayınlanması istenmeyen bir başvurunun yaptığınız bir hata nedeniyle yayınlanması geri dönülmez bir hak kaybına neden olabileceğinden başvurunun yayınlanmasına ya da yanlış yayınlanmasına neden olabilecek hatalardan kaçınılmalı ve bu tür işlemler çok dikkatlice ele alınmalıdır.
2019/14201 nolu başvuruda erken yayın talebi geri çekilmiş ancak taleple ilgili işlem yapılıncaya kadar başvuru yayınlanmıştır. Bu tür taleplerde TÜRKPATENT’in hizmet standartları gereği cevap verme süreleri göz önüne alınmalıdır. Örneğin “Patent/Faydalı Model Başvuru Sonrası İşlem Taleplerinin İncelenmesi ve Yerine Getirilmesi” için süre 90 gündür.[21] Eğer bu süre bitmeden başvuru yayınlanacaksa, bu noktada dosyanın uzmanını arayarak söz konusu talebin yayından önce gerçekleştirilmesini istemekte yarar vardır. İş yoğunluğuna göre bazen hizmet sürelerinin de aşılabildiği unutulmamalıdır.
Resmi Patent Bülteni her ayın 21’inde yayınlanmaktadır. Eğer o ayın 21’i resmi tatilse takip eden ilk iş gününde yayın yapılmaktadır. Ayın 15’inde yayın listesi çekilmektedir. İstisnai durumlarda ayın 20’sine kadar bile değişiklik yapılabilmektedir. Yayın ile ilgili talepler için patent-bulten@turkpatent.gov.tr adresine e-mail gönderebilirsiniz. Talebinizle ilgili dilekçenizi EPATS’tan iletmiş olsanız bile yayınla ilgili aciliyeti olan işlerde telefonla ilgili kişiye ulaşıp işlemin yayın öncesi yapılacağından emin olmakta fayda vardır.
Adres Düzeltme/Değişiklik Yapma
Eğer başvuru/buluş sahiplerinin adresi başvuru yapıldıktan sonra değiştiyse EPATS’taki “Sahip/Ücret/Diğer İşlemler” menüsünden “Adres Değişikliği” işlemi seçilmelidir. “Bilgi Düzeltme” olarak talep edilmemelidir. Eğer başvuru dilekçesindeki adresin sisteme yanlış aktarılması söz konusuysa, hata TÜRKPATENT’ten kaynaklandığı için “Bilgi Düzeltme” talebi yapılmalıdır. Böyle bir durumun dilekçede açıklanmasında fayda vardır.
EPATS üzerinden yapılacak işlemlerde süreçlerin kısaltılması amacıyla yerli gerçek ve tüzel kişiler için adres bilgisine ihtiyaç duyulması halinde kişilerin Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi (MERNIS) ve Merkezi Sicil Kayıt Sistemi (MERSIS) bilgileri kullanılmaktadır.[22] Bu nedenle adres değişikliği işlemleri Patent Dairesi bünyesinde yapılmadığından, eğer böyle bir talep (işlemde bir hata olmadığı halde) bilgi/hata düzeltme talebi olarak yapılırsa yerine getirilemeyecektir.
2017/12832, 2017/14023, 2017/23127, 2018/00340, 2018/08123, 2018/08224, 2018/20936, 2019/10756 ve 2018/09349 nolu dosyalarda istenen adres değişikliği talepleri hata düzeltme talebi olarak yapıldığı için işleme alınmamış, adres değişikliği talebi yapılması istenmiştir.
2017/13379 ve 2017/11892 nolu dosyalarda ise başvuru aşamasında sunulan evrakta belirtilen adresler ile sistemdekilerin tutmaması sebebiyle hata düzeltme talebinde bulunulmuş ve talep yerine getirilmiştir.
Buluş Başlığını Düzeltme
Buluş başlığı değiştirilmek isteniyorsa dilekçenin ekinde yeni buluş başlığıyla düzenlenmiş tarifnamenin ilk sayfası da bulunmalıdır. Eğer buluş başlığı başvuru sahibi tarafından şekli inceleme aşamasında bir sebepten istenilen şekilde değiştirilemediyse ya da sonradan değiştirilmek istendiyse, söz konusu talep araştırma öncesi araştırma uzmanına da iletilebilir. Zira uzman araştırma raporunun düzenlenmesi esnasında başvuruya ait özeti ve/veya buluş başlığını değiştirebilmektedir.[23]
2018/11899, 2018/19350, 2017/09836, 2018/07828, 2018/07898 nolu başvurularda başvuru sahibi tarafından buluş başlığının değiştirilmesi talep edilmiş, ancak ilgili düzeltilmiş sayfalar gönderilmediği için işlem gerçekleştirilememiştir. 2018/00019 nolu başvuruda da benzer bir durum olmuş ardından düzeltilmiş sayfalar gönderildikten sonra değişiklik işlemi gerçekleşmiştir.
2020/02109 nolu başvuruda ise başvuru sahibi buluş başlığını değiştirmek istemiş, ancak yeni buluş başlığının içeriği orijinal başvurudan destek almadığı için kapsam aşımı nedeniyle kabul edilmemiştir.
2018/21046 nolu başvuruda başvuru sahibi buluş başlığını orijinal tarifnamedeki buluş başlığına uygun olarak değiştirmek istemiş, talep kabul edilmiştir.
2017/04098 nolu başvuruda başvuru sahibi buluş başlığını değiştirme talebinde bulunmuştur, ancak yeni başlık marka unsuru içerdiğinden talep kabul edilmemiştir.[24]
Ücretlerle İlgili Hatalar
Ödemelerle ilgili sıklıkla ve çok çeşitli şekillerde hata yapılabilmektedir. Burada sadece birkaç örnek üzerinde durulacaktır.
2020/02225 nolu başvuruda ikişer defa (mükerrer) araştırma ve inceleme ücretleri yatırılmıştır. Hata düzeltme talebi yapılarak fazla ücretin iadesi istenmiş, sonrasında ücret iadesi onaylanmıştır. Mükerrer veya hatalı yapılan ödemeler ile fazla yapılan ödemelerin fazlaya ilişkin kısmı, talep edilmesi halinde iade edilmektedir.[25]
Bir başvuruda tarifname, istemler, özet ve resimler kısımlarına marka başvurusu görselleri yüklenmiş, daha sonra başvuru sahibi durumu fark ederek ödediği ücretlerin iadesini istemiş ve iade talebinde gerekçe olarak marka yerine sehven patent başvurusu yaptığını belirtmiştir. Eğer uzman henüz “tarifname yok, işleme alınmadı” şeklinde bir yazı göndermediyse başvuru ücreti (ve yatırıldıysa araştırma ve inceleme ücretleri) iade edilebilir. Ancak eğer yazı yazıldıysa yalnızca –varsa- araştırma ve inceleme ücretleri iade edilir.
2017/18214 nolu başvuruda başvuru sahibi “İnceleme Raporu Düzenlenmesi Ücreti”ni “Patent Dosyası Yerinde İnceleme Ücreti” ile karıştırdığı için tam yatırdığını sanmış, ancak eksik ücret nedeniyle inceleme talebi yapılmamış sayılmıştır. İnceleme talebinin ücreti de ödenerek süresi içinde yapılmaması nedeniyle başvuru geri çekilmiş sayılmıştır. Bu bildirimin yapıldığı tarihten itibaren iki ay içinde “İşlemlerin devam ettirilmesi ücreti” ile birlikte inceleme ücreti de ödenerek işlemlerin devam ettirilmesi talebinde bulunulabilir.
2019/09547 nolu başvuruda ise başvuru sahibi sistemden araştırma ücreti olarak “Patent Dosyası Yerinde İnceleme Ücreti” seçeneğini işaretlediği için talep yapılmamış görünmüştür. Ancak ardından başvuru sahibi süresi içinde ücretini yatırıp araştırma talebinde bulunmuştur.
2017/10589 nolu başvuruda başvuru sahibi ücret ödemesi yaparken araştırma talebi ücreti yerine belge düzenleme ücreti yatırmıştır. Bu sırada araştırma talep süresi de geçtiği için araştırma talebi yapılmadığı gerekçesiyle başvuru geri çekilmiş sayılmıştır.
2018/12622 nolu başvuruda vekil değişikliği nedeniyle sehven süresinde yatırılmayan araştırma ücretini sonradan tamamlama talebi kabul edilmemiştir.
2019/09185 nolu başvuruda başvuru sahibi araştırma ücretini ödediği halde sistemde gözükmediğini, sorunun banka ile Kurum arasında olduğunu ileri sürerek gereğinin yapılmasını talep etmiştir. Ancak muhasebeden yapılan kontrolde ücretin yatmadığı görüldüğünden talep kabul edilmemiştir.
Yukarıdakilere benzer durumlarda koşulların sağlanması şartıyla süresi içinde “işlemlerin devam ettirilmesi” talebinde bulunulabilir. (bkz. sonraki bölüm)
Burada anılan konu başlıklarına girmeyen çok çeşitli hata düzeltme talepleri de mümkündür. Örneğin 2018/06298 nolu başvuruda başvuru sahibi istem 4’ü çıkarırken üstü çizili bırakmış, değişikliklerin gösterildiği işaretli bu kopyayı sunup, temiz kopyayı sunmayı unutmuştur. Eksik Evrak Tamamlama/Bilgi Düzeltme talebi ile temiz kopya gönderilmiştir.
Sürelere Uyulamaması Durumunda Başvurulabilecek Yöntemler
Çeşitli nedenlerden bir işlemin süresi içinde yapılamaması durumunda başvuru sahibine hatayı telafi etmesi için SMK’da iki farklı yol sunulmuştur: “İşlemlerin devam ettirilmesi” ve “hakların yeniden tesisi”. Ancak bu yollara başvurmak için bazı kriterlerin sağlanıyor olması gerekir.
İşlemlerin Devam Ettirilmesi Talebi
Başvuru sahibi patent başvurusuna ilişkin işlemlere dair sürelere uymaması hâlinde, süreye uyulmamanın sonucunun bildirildiği tarihten itibaren iki ay içinde, ücretini ödeyerek işlemlere devam edilmesini talep edebilir. Aksi takdirde bu talep reddedilir. Talebin kabul edilmesi hâlinde süreye uyulmamış olmanın getirdiği hukuki sonuçlar doğmamış sayılır.[26]
Ancak, aşağıda yer alan maddelerde verilen sürelere uyulmaması halinde işlemlere devam edilmesi talep edilememektedir[27]:
– İlk başvurunun yapıldığı tarihten itibaren on iki aylık rüçhan süresi
– Yıllık ücretlerin ödenmesi ile ilgili süreler
– Hak sahipliğine ilişkin dava sonucunda verilecek kararın davacı lehine kesinleşmesi hâlinde, dava açan hak sahibinin SMK m.110(3) kapsamında yapacağı taleplerle ilgili süre
– Başvuru unsurlarının tamamlanması ile ilgili süreler
– Biyolojik materyal içeren buluşun açıklanması ve biyolojik materyalin tevdi edilmesi ile ilgili süreler
– Rüçhan hakkı talebi ile ilgili süreler (Yön. m.84(1))
– Şekli eksiklik giderme için verilen süre
– Araştırma raporu düzenlenememesi durumunda verilen süreler (Yön. m.99(1) veya m.120(14))
Kurum, talebe ilişkin olarak yaptığı değerlendirme sonucunu başvuru sahibi ya da patent sahibine bildirir. Talebin kabul edilmesi halinde başvuru yayımlanmışsa bu durum Bültende yayımlanır.[28]
Bir eksik ücret ya da eksik evrak tamamlama süresine uyulamaması durumunda ilgili süreye uyulamama hangi maddede bahsediliyorsa o madde gereğine göre değerlendirme yapılmaktadır. Örneğin, araştırma ücreti ödenmemesi nedeniyle geri çevrilme söz konusuysa işlemlerin devam ettirilmesi ile ilgili SMK m.96(1)’e göre değerlendirme yapılır.
Araştırma ve inceleme talebi yapma süreleri kaçırıldığı için başvuru geri çekilmiş sayıldığına dair bildirimin yapıldığı tarihten itibaren iki ay içinde “İşlemlerin devam ettirilmesi ücreti” ile birlikte ilgili ücret (araştırma ya da inceleme ücreti) de ödenerek işlemlerin devam ettirilmesi talebinde bulunulabilir.
Patent inceleme aşamasında başvuru sahibine görüş sunma ve değişiklik yapma için verilen süreye uyulamaması durumunda (en fazla bir bildirim için ve bir kez olmak üzere) işlemlerin devam ettirilmesi talebi yapılabilmektedir.[29]
2018/07789 nolu başvuruda süresi içinde inceleme talebi yapılmadığı ve ücret ödenmediği gerekçesiyle başvuru geri çekilmiş sayılmıştır. Bildirim tarihinden iki ay içinde başvuru sahibi “İnceleme Raporu Düzenlenmesi Ücreti” ile “İşlemlerin Devam Ettirilmesi Ücreti”ni yatırarak inceleme talebinde bulunmuştur. Talep kabul edilmiş ve süreye uyulmamış olmanın getirdiği hukuki sonuç doğmamış sayıldığı için başvurunun inceleme işlemine geçilmiştir.
Mevzuatta belirtilmeyen ancak talebin niteliğine göre işlemlerin devam ettirilmesinin mevzuat hükümlerine göre uygun olmadığı durumlarda işlemlerin devam ettirilmesi talebi Kurum tarafından işleme alınmamaktadır.[30]
İşlemlerin devam ettirilmesi talebine yönelik hükümler, işlemlerin devam ettirilmesi veya hakların yeniden tesisi ile ilgili süreler açısından uygulanmaz.[31] Örneğin işlemlerin devam ettirilmesi talebi için geçerli olan iki aylık süreye uyulamaması nedeniyle hakların yeniden tesisi talebinde bulunulamaz.
2. Hakların Yeniden Tesisi Talebi
Patent başvurusu veya patentle ilgili işlemlerde şartların gerektirdiği özen gösterilmesine rağmen, uyulması gereken bir süreye uyulamamasının patent başvurusunun reddine, geri çekilmiş sayılmasına, 99 uncu madde uyarınca patentin hükümsüz kılınmasına veya diğer herhangi bir hakkın kaybına yol açması hâlinde, hakların yeniden tesisi talep edilebilir. Bu talep, uyulamamış olan sürenin bitiminden itibaren bir yılı geçmemek üzere (rüçhan hakkı için iki ayı geçmemek üzere[32]), süreye uyulamama nedeninin ortadan kalkmasından itibaren iki ay içinde ücreti ödenerek yapılır. Aksi takdirde bu talep reddedilir. Talebin kabul edilmesi hâlinde süreye uyulmamış olmanın getirdiği hukuki sonuçlar doğmamış sayılır.[33]
Şekil 3: Hakların yeniden tesisi talebinde bulunulabilecek zaman dilimi yeşil renk ile gösterilmiştir.
Hakların yeniden tesisi yapılabilecek zaman dilimini bir örnek üzerinden inceleyelim. Başvuru sahibi 20.09.2021’de patent verilebilmesi için patent inceleme raporunda belirtilen değişikliklerin istendiği yazıyı tebliğ almış olsun.[34] Buna göre 20.11.2021’e kadar değişiklikleri yapmak için süresi olmasına rağmen bu süreyi hastalığı nedeniyle kaçırmış ve sonuç olarak başvurusu geri çekilmiş sayılmış olsun. Başvuru sahibinin 20.11.2022’yi geçmemek şartıyla süreye uyulamama nedeninin ortadan kalktığı gün itibariyle 2 ay içinde hakların yeniden tesisi talebinde bulunma hakkı vardır. Örneğin başvuru sahibinin 01.11.2021’de bir ameliyat geçirdiğini ve hastanede yattığını, 10.12.2021’e kadar raporlu olduğunu varsayalım. Bu durumda 10.12.2021’den itibaren 2 ay içinde, yani 10.02.2022’ye kadar gerekli ücretler ödenerek ve kanıtlar sunularak hakların yeniden tesisi talep edilebilir. Ancak eğer rapor tarihi örneğin 25.11.2021-15.12.2021 arasında olsaydı hakların yeniden tesisi talebi kabul edilmezdi, zira istenen değişiklikleri yapmak için verilen iki aylık süre içinde başvuru sahibinin herhangi bir mazereti yoktur.
Ancak, ilk başvurunun yapıldığı tarihten itibaren on iki aylık rüçhan süresi kaçırılmışsa bu sürenin bitiminden itibaren en geç iki ay içinde (on iki ay değil) hakların yeniden tesisi talebinde bulunulabilir.[35]
Patent inceleme aşamasında yapılan olumsuz bildirimlerde verilen üç aylık süreye uyulamadığı için yapılamamış olan işlem hakların yeniden tesisi talebi yapılarak telafi edilememektedir.[36] Böyle bir durumda işlemlerin devam ettirilmesi talebi yapılabilir. (bkz. Önceki bölüm)
Hakların yeniden tesisi talebine yönelik hükümler, işlemlerin devam ettirilmesi veya hakların yeniden tesisi ile ilgili süreler açısından uygulanmaz.[37] Örneğin hakların yeniden tesisi için talep yapılabilecek süreye uyulmadığında, bu gecikme bir başka hakların yeniden tesisi talebiyle telafi edilemez.
“Hakların yeniden tesisi” talebinde bulunabilmek için şunlar gereklidir:
Durum hakların yeniden tesisine konu olmalı
Hakların yeniden tesisi ücreti ödenmeli
Hakların yeniden tesisine ilişkin ispat belgesi sunulmalı
Hakların yeniden tesisi ile ilgili sürelere uygun olarak talep yapılmış olmalıdır (Hakların yeniden tesisi talebi, eki olan ispat belgelerinin tarihlerine göre, uyulamamış olan sürenin bitiş tarihinden itibaren bir yıl içinde ve sebebin sona erdiği tarihten itibaren iki ay içinde olmalıdır)
Görüldüğü üzere “işlemlerin devam ettirilmesi” talebinde kanıtlayıcı bir evrak istenmemesine rağmen “hakların yeniden tesisi” talebine ilişkin ispat belgesi sunulmalıdır.
Hakların yeniden tesisi talebi yapılabilecek bazı durumlar şunlardır:
Patent inceleme raporu düzenlendikten sonra patent verilebilmesi için değişikliklerin istendiği süreye uyulamaması[45]
Faydalı model araştırma raporu düzenlendikten sonra patent verilebilmesi için değişikliklerin istendiği süreye uyulamaması[46]
Patent verilmesine yapılan itirazın incelenmesi sonucunda değişikliklerin istendiği süreye uyulamaması (YİDD Başkanlığı)[47]
Asıl patentin hükümsüz kılınması durumunda ek patentin bağımsız patente dönüştürülmesi süresine uyulamaması[48]
Yıllık Ücretlerin Ödenmemesi
Patent başvurusu veya patentin korunması için gerekli olan yıllık ücretler, başvuru tarihinden itibaren üçüncü yıldan başlamak üzere patentin koruma süresi boyunca her yıl vadesinde peşinen ödenir. Vade tarihi, başvuru tarihine tekabül eden ay ve gündür.[49]
Yıllık ücretlerin belirtilen bu sürede ödenmemesi hâlinde, ek ücretle birlikte vadeyi takip eden altı ay içinde de ödeme yapılabilir.[50] Bu sürede de ödenmemesi hâlinde, patent hakkı bu ücretin vade tarihi itibarıyla sona erer, patent hakkının sona erdiğine ilişkin bildirim yapılır (bu geçersizlik yazısı ile birlikte telafi ücreti de istenir) ve bu durum Bültende yayımlanır.[51]
Patent hakkının sona erdiğine ilişkin bildirim tarihinden itibaren iki ay içinde Tebliğde belirtilen telafi ücretinin ödenmesi halinde patent hakkı, ücretin ödendiği tarih itibarıyla yeniden geçerlilik kazanır ve Bültende yayımlanır. Patent hakkının yeniden geçerlilik kazanabilmesi için telafi ücretinin ödendiğini gösterir bilginin talep formuyla birlikte, bildirim tarihinden itibaren iki ay içinde Kuruma sunulması gerekir. Patent hakkının sona erdiğine ilişkin bildirim en geç patent hakkının sona erdiği vade tarihinden başlayan bir yıllık sürenin bitimine kadar yapılır.[52]
Ancak, telafi ücreti de ödenmediğinde, “Hakların yeniden tesisi” talebinde bulunmak mümkündür.
Hakların Yeniden Tesisi ile İlgili Örnek Dosyalar
TÜRKPATENT’e yapılan bir patent başvurusunda rüçhan hakkı belgesi süresi içinde gönderilememiştir. Hakların yeniden tesisi için yapılan talep ise rüçhan hakkı belgesinin Kuruma sunulması gereken son tarihten itibaren bir yıl içinde yapıldığı, ancak vekil firma çalışanının “İş Göremezlik Raporu”nda çalışabilir olduğu tarihten itibaren iki ay içinde hakların yeniden tesisi talebinin yapılmadığı görüldüğünden süresi içinde yapılmamış olan hakların yeniden tesisi talebi reddedilmiştir. Söz konusu itiraz YİDD’ye de yapılmış ancak aynı gerekçelerle talep kabul edilmemiştir.
TÜRKPATENT’e yapılan bir patent başvurusunda başvuru sahibinin açık talimatına rağmen, patent vekilinin yazılımındaki sistem arızasından dolayı EP validasyon işlemi gerçekleştirilen ve harçları yatırılan Avrupa patentinin Türkçe çevirisi gerekli süre içerisinde sunulamamıştır. Süresi içerisinde ulusal aşamaya girişi yapılan başvuru sahibine ait patentin, sadece başvuru evrakının tercüme işlemlerinde, şartların gerektirdiği özen gösterilmiş olmasına rağmen elde olmayan sebeplerle gecikmeye düşülmüş olması nedeniyle meydana gelen durumun müvekkil aleyhine telafisi imkânsız bir hak kaybı doğuracağı ileri sürülerek hakların yeniden tesisi talebinde bulunulmuştur. Kanıtlayıcı evrak olarak ise çalıştıkları yazılım şirketinden alınan teknik servis raporu örneği ve şirket ile vekil firma arasında imzalanmış olan bakım ve servis sözleşmesi sunulmuştur. Buna göre vekil firmanın ana sunucu ve bilgisayar sistemlerine siber saldırı gerçekleştirildiği ve bunun sonucu yaşanan teknik sistem arızasından ötürü bir hafta boyunca süreli işlemlere ilişkin bazı veri kayıpları yaşandığı anlaşılmaktadır. Patentin Türkçe çevirisinin sunulması için verilen sürenin son gününün belirtilen arızanın olduğu tarihlere denk gelmesi sebebiyle söz konusu talep kabul edilmiştir.
TÜRKPATENT’e PCT’den ulusal aşamaya giren bir patent başvurusunun şekli eksiklik giderme işlemi süresi içinde yapılamamıştır. Patent vekili şekli eksiklik giderme süresinin son gününden bir hafta önce zatürre teşhisiyle tedavi altına alındığını ve 14 günlük istirahat süresi verildiğini raporla kanıtlamıştır. Tedavisinin ardından müvekkil ile irtibata geçme çabasının, küresel COVID-19 salgını sebebiyle sekteye uğradığını, müvekkilin yaşadığı ülkenin o dönem pandemiden en çok etkilen ülkeler arasında olduğunu verilerle göstermiştir. İki aylık süre bitmeden hakların yeniden tesisi talebinde bulunulmuş olması ve kanıtların yeterli bulunması sebebiyle söz konusu hakların yeniden tesisi talebi kabul edilmiştir.
TÜRKPATENT’e yapılan bir faydalı model başvurusu yıllık ücretlerin süresi içinde yatırılmaması sebebiyle geçersiz olmuştur. Başvuru sahibi iki yıl boyunca babasının kanser hastalığı ile ilgilendiğini ve babasının vefat sürecinde yaşadığı ruhsal ve sağlık sorunlarının işlerinin aksamasına neden olduğunu, evrak ve raporlarla ispatlamıştır. Süresi içinde hakların yeniden tesisi talebinde bulunulmuş olması ve kanıtların yeterli bulunması sebebiyle söz konusu hakların yeniden tesisi talebi kabul edilmiştir.
TÜRKPATENT’e yapılan bir patent başvurusu sırasında rüçhan hakkı talebinde bulunulmuş, üç aylık sürenin son günü rüçhan hakkı belgesi teslimi talebi yapılmış, ancak dilekçenin ekine rüçhan dokümanı eklenmemiştir. Bu nedenle rüçhan hakkı kaybedilmiştir. İki hafta sonra patent vekili rüçhan belgesinin, başvuru sahibinin her türlü özeni göstermesine karşın zamanında ellerine ulaşmadığı, dolayısıyla rüçhan belgesi tesliminin süresi içerisinde yapılamadığını belirterek hakların yeniden tesisi talebinde bulunmuştur. Dilekçe ekinde ayrıca EPO’yla yapılan yazışmalar, kargo evrakları, rüçhan dokümanı ve hakların yeniden tesisine ilişkin ücret ödeme dekontu bulunmaktadır. Rüçhan dokümanının EPO tarafından hazırlanıp kendilerine iletilmek üzere kargoya verilmiş olmasına rağmen rüçhan belgesi teslim tarihinin son günü mesai saati bitiminden sonra kendilerine ulaştığı için rüçhan belgesi Kuruma zamanında teslim edilememiştir. Süresi içinde ve kanıtlarıyla yapılan söz konusu talep kabul edilmiştir.
Bir EP patent fasikülün Türkçe Çevirilerinin, Avrupa Patentinin verildiğinin ilan edildiği tarihten itibaren üç ay içinde Kuruma verilmediğinden ve yine bu süre içinde ek süre talebinde de bulunulmadığından, söz konusu Avrupa Patentinin Türkiye’de başından beri geçersiz olduğu kabul edilmesi üzerine hakların yeniden tesisi talebinde bulunulmuş, ancak söz konusu talep kabul edilmemiştir. Patent sahibi YİDD’ye itiraz etmiştir. YİDD Kurulu kararında SMK m.107(2)’de, patent başvurusu veya patent sahibi tarafından, patent başvurusu veya patentle ilgili işlemlerde şartların gerektirdiği özen gösterilmesine rağmen, uyulması gereken bir süreye uyulamamasının patent başvurusunun reddine, geri çekilmiş sayılmasına, 99 uncu madde uyarınca patentin hükümsüz kılınmasına veya diğer herhangi bir hakkın kaybına yol açması hâlinde, hakların yeniden tesisi talep edilebileceğini, dolayısıyla, anılan madde hükmünün uygulanabilmesi için, Türkiye’de geçerli bir patent başvurusunun veya patentin sahibinin olması ve bir hak kaybının oluşması gerekmekte olduğunu belirtmiştir. Kurul özetle şu argümanları ifade etmiştir:
Avrupa Patentlerinin Verilmesi İle İlgili Avrupa Patent Sözleşmesinin (EPC) Türkiye’ de Uygulama Şeklini Gösterir Yönetmeliğin 12nci maddesinin son fıkrası uyarınca Türkçe çevirinin, Kuruma öngörülen süre içerisinde verilmemesi veya ücretinin ödenmemesi halinde, Avrupa patenti Türkiye’de başından beri geçersiz kabul edildiğinden, anılan patentin Türkiye’de verilen bir ulusal patent olarak kabul edilmesinin, Avrupa patentinin verildiğine ilişkin ilanın yapıldığı tarihten itibaren gerekli işlemlerin yasal süreler içinde yerine getirilmesi kaydıyla mümkün olacağı açıkça anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Avrupa Patentinin verildiğinin ilan edildiği tarihten itibaren üç ay içinde Kurumumuza Avrupa Patenti Fasikülünün Türkçe Çevirisi sunulmadığından ve yine bu süre içinde ek süre talebinde de bulunulmadığından hareketle, söz konusu Avrupa Patentinin “ulusal patent” statüsü kazanmamış olduğu ve Türkiye’de başından beri geçersiz olacağı hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
Yukarıda belirtilen tüm hususlar ışığında, anılan Avrupa Patentinin validasyonun süresinde yapılmamış olması durumunda anılan patent için Türkiye’de hakların oluşmayacağı, validasyonun süresi içinde yapılması gerekliliği, başvuru işlemleri süresince Türkiye’nin belirtilmiş ülkeler arasında bulunmasının yeterli olmadığı, bu sebeple de “ulusal patent” statüsü kazanmamış bir Avrupa Patentinin 6769 sayılı Kanunun 107 nci maddesi hükmü kapsamına girmediği ve hakların yeniden tesisi talebinin işleme alınamayacağına ilişkin Kurum kararı yerinde görülmüş ve patent sahibinin talebi reddedilmiştir.
Kurulun ret kararına karşı Ankara Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi nezdinde açılan davada Mahkeme patent sahibinin lehine karar vermiş ve Kurul kararının iptaline hükmetmiştir. Gerekçeli kararda mahkeme, Avrupa Patent Sözleşmesinin (EPC) ve özellikle 64, 66[53] ve 67. maddelerinin üstünlüğüne atıfta bulunmuş ve uluslararası başvuru/patent statüsünün bir ulusal başvuru / patent olarak alınmasına ilişkin uluslararası hükümlerin Kurul tarafından eksik değerlendirildiği sonucuna varmıştır. Karar hâlihazırda temyiz aşamasındadır.[54]
Kurum Tarafından Yapılan Hataların Düzeltilmesi
Kurum tarafından yapılmış bir hata varsa ve başvuru sahibi bunu düzelttirmek istiyorsa bu talep de bir bilgi düzeltme talebi olarak gönderilebilir. Örneğin başvuru dilekçesindeki başvuru sahibi ya da buluş sahibi bilgisinin vb. sisteme yanlış aktarılması söz konusuysa, hata TÜRKPATENT’ten kaynaklandığı için “Bilgi Düzeltme” talebi yapılmalıdır.
TÜRKPATENT’in patent veya faydalı model başvurusunun ya da belgesinin SMK’da belirtilen şartları karşılamamasına rağmen hatalı olarak başvurunun veya belgenin işlemlerine devam etmesi söz konusuysa ve bu durum itiraz üzerine ya da resen tespit edilirse, hatalı işlem ile devamındaki işlemler iptal edilerek işlemlere hatanın yapıldığı aşamadan devam edilir.[55]
Burada hatalı işlemden kasıt Kurumun verdiği bir kararın yanlış olduğuyla, örneğin uzmanın buluş basamağını yanlış değerlendirdiğiyle ilgili değildir. Bu tür itirazlar Kurum kararlarına itiraz olarak SMK m.100 kapsamında YİDD’ye yapılmalıdır.
Hatalı işleme bir örnek verelim: 2017/13652 nolu başvuruda EPATS kaynaklı bir sorun nedeniyle 17/01/2020 tarihli evrak ekleri görünmediğinden itiraz olmadığı düşünülerek rapor olumsuz düzenlenmiş ve başvuru reddedilmiştir. Ancak Kurum Bilgi İşlem Dairesince sorunun çözülmesinin ardından evraklar görüntülenebilmiş ve önceki yazı geçersiz kılınarak itiraz ışığında yeniden rapor düzenlenmiştir.
Başvuru sahibinin araştırma öncesi patentten faydalı modele dönüşüm talebinde bulunduğunu farz edelim. Bu işlemin dosya uzmanı tarafından sehven atlandığını ve araştırma uzmanının patent başvurusuna yönelik araştırma yaptığını varsayalım. Bu durumda patente ait araştırma raporu geçersiz kılınarak dönüşüm sonrası faydalı model olan başvuruya araştırma raporu düzenlenir.
Bir hatalı işlem Patent Dairesi tarafından başvuru işlemleri sırasında tespit edilememişse ve YİDD’ye itiraz sırasında durum ortaya çıkmışsa YİDD Kurulu önemli ve ağır usul hataları ile Patent Dairesinin resen incelemesi gereken hususları, taleple ve gerekçeyle bağlı olmaksızın, resen dikkate alabilir.[56] Yine Kurul, esas hakkında sağlıklı ve eksiksiz bir inceleme ve değerlendirme yapılmasını engelleyen ya da nihai karar verilmesini ve uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasını ciddi derecede etkileyen bir usul hatası veya eksiklik bulunması durumunda, gerekçelerini belirtmek suretiyle dosyanın Patent Dairesine gönderilmesine de karar verebilir.[57]
YİDD Kurulunun yaptığı bir hata söz konusu ise, Kurul kararının tarafı olan kişiler, gerekçelerini yazılı olarak belirtmek suretiyle karardaki maddi hataların düzeltilmesini isteyebilir. Kurul, herhangi bir talep olmaksızın maddi hata tespit etmesi halinde, maddi hataları resen düzeltir.[58]
Nadiren de olsa bazen sisteme yüklenen PDF dosyalarında standarttaki uyumsuzluklar nedeniyle bozukluk meydana gelmekte ya da bozuk bir dosya sisteme yüklenmektedir. Bu tür bir durumda hata Kurumdan kaynaklanıyorsa Bilgi İşlem Dairesi dosyanın çalışır durumdaki ilk haline ulaşacaktır ve herhangi bir hak kaybı yaşanmadan dosya kurtarılacaktır. Ancak hata başvuru sahibinden kaynaklanıyorsa (örn. yüklenen evrak bozuksa) sağlam dosyanın yeniden yüklenmesi talebi yalnızca belli şartlar altında kabul edilebilir. Örneğin bozuk dosya başvuru esnasında yüklenen tarifname ise dosyanın yeniden yüklenmesi mümkün değildir. Zira SMK m.103(1)’de “başvurunun ilk halinin kapsamını aşmamak şartıyla” ifadesi bulunmaktadır. Söz konusu hata aynı gün içinde düzeltilse bile başvurunun ilk halinin kapsamı aşılmış olacaktır. Böyle bir durumda mevcut başvuruyu geri çekip (bu başvuru zaten işleme alınmaz ama yine de işinizi sağlama almak için geri çekme talebinde bulunmakta fayda vardır) hemen yeni bir başvuru yapmak daha iyi olacaktır.
Bozuk dosya bir araştırma/inceleme talebiyse ve talep için hala süre varsa yeni bir talep yapılabilir.
2019/17464 nolu başvuruda başvurunun ilk haliyle gelen evraklar eksik görüntülenebilmiş, Bilgi İşlem Dairesinin incelemesiyle eksik evrakların aslında başvuru sahibince yüklendiği ancak sistemden kaynaklı sorunlar nedeniyle görülemediği anlaşılmıştır. Evraklara ulaşılıp başvurunun işlemleri aksamadan devam ettirilmiştir.
SONSÖZ
Görüldüğü üzere bir başvuru esnasında çok sayıda ve farklı türde hata meydana gelebilmektedir. Her hatanın kendine özgü koşulları olabileceğinden, yapacağınız hata düzeltme talebinin anlaşıldığından emin olmak için talebinizle birlikte detaylı bir açıklama yazmanız yararınıza olacaktır.
Ayrıca EPATS’ta bir işlem yaptıktan sonra yaptığınız işlemi tekrar kontrol etmenizde büyük fayda vardır. Yanlış dosyayı yüklemiş olabilirsiniz, talebi ya da ücreti yanlış başlık altında yapmış olabilirsiniz. Eğer yapılan hatayı uzman süresi içinde göremezse, süreyi kaçırdığınız için düzeltme yapma imkânınız da olmayabilir. Özellikle kabul edilip edilmeyeceğinden emin olamadığınız taleplerle ilgili vakit kaybetmeksizin ilgili uzmanla görüşmenizde fayda vardır.
[3] 6769 SMK Yönetmelik, m.109(1). Bu madddenin EPC ve PCT’deki karşılıkları şunlardır:
EPC Yönetmelik m.139: “Correction of errors in documents filed with the European Patent Office
Linguistic errors, errors of transcription and mistakes in any document filed with the European Patent Office may be corrected on request. However, if the request for such correction concerns the description, claims or drawings, the correction must be obvious in the sense that it is immediately evident that nothing else would have been intended than what is offered as the correction.”
PCT Yönetmelik m.91:
91.1 Rectification of Obvious Mistakes
(a) An obvious mistake in the international application or another document submitted by the applicant may be rectified in accordance with this Rule if the applicant so requests.
(c) The competent authority shall authorize the rectification under this Rule of a mistake if, and only if, it is obvious to the competent authority that, as at the applicable date under paragraph (f), something else was intended than what appears in the document concerned and that nothing else could have been intended than the proposed rectification.
[5] Kaynak: TÜRKPATENT veritabanı. “Şekli eksiklik giderme” vb. taleplerin de bazen “hata düzeltme talebi” olarak işlendiği gözlendiğinden, reddedilen taleplerin oranının biraz daha yüksek olması muhtemeldir.
Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) İtiraz Birimi, 14 Ocak 2022 tarih ve B 3 133 780 sayılı kararında, LV ve NL Loves Vittorio ibareli markaların şekil unsurlarının benzerliğini değerlendirmiş ve aralarında karıştırılma ihtimali olup olmadığını incelemiştir. Sonuç olaraksa, bu satırların yazarının katılmadığı bir karar vererek, Louis Vuitton Malletier’in itirazını reddetmiştir.
Uyuşmazlığı özetlersek, itiraz sahibi Louis Vuitton Malletier 2 Kasım 2020 tarihinde 25. sınıfta yer alan giysi türündeki ürünler ile 26. sınıfta yer alan tekstil ve dikiş ürünleri ile saç aksesuarları gibi malları kapsayan aşağıdaki markanın tescili talebinin tüm mallar bakımından reddedilmesi istemli itirazını EUIPO’ya sunmuştur:
İtiraz sahibinin itirazına dayanak olarak gösterdiği şekil markası ise aşağıdaki gibidir:
İtiraza dayanak iki aynı işaretli şekil markasından biri 15 628 sayılı AB markası olup 25. sınıfta giysi türündeki ürünleri içerirken, diğeri ise AB’yi seçerek yapılmış 1 127 687 sayılı uluslararası başvurudur ve bu marka da 26. sınıfta tekstil ve dikiş ürünleri ile saç ve kıyafet aksesuarları dahil olmak üzere bu sınıftaki birçok ürünü içermektedir.
İtiraz Birimi, işaretler kapsamındaki malların bazılarının aynı, bazılarının ise benzer olduğunu belirtmiş olup usul ekonomisi gerekçesiyle hepsini tek tek karşılaştırmamış, tümünün aynı olduğu kabulüyle incelemesini gerçekleştirmiştir.
İşaretlerin benzerliği incelemesinde görsel, işitsel ve kavramsal benzerliklerin bütünsel değerlendirmesinin yapılması gerektiği, işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurlarının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. İşaretlerdeki ortak unsurların tanımlayıcı, imalı veya başka türlü zayıf olup olmadığı ile bu ortak unsurların mal ve hizmetlerin ticari kökenini işaret etme kapasitelerinin ne kadar olduğunun da değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapılmıştır.
Önceki marka olan itiraz sahibi markalarının ‘LV’ veya ‘VL’ olarak ilgili toplum için söz konusu ürünler bakımından özel bir anlam ifade etmediği, bu sebeple de ayırt edici olduğu sonucuna varılmış, her ne kadar stilize şekilde yazılmış olsa da harflerin rahatça anlaşılabilir olduğu belirtilmiştir.
Uyuşmazlık konusu işaretin logo kısmının ise ‘NL’ veya ‘LN’ harflerinden oluştuğu, bunun da ilgili toplum için söz konusu ürünler bakımından özel bir anlamı olmaması nedeniyle ayırt edici olduğu ve yine stilize yazılsa da rahatça anlaşılabilir olduğu belirtilmiştir. Bu iki harfin altında daha küçük şekilde büyük harflerle stilize olmayan biçimde yazılmış ‘LOVES VITTORIO’ ibaresini incelediğinde ise İtiraz Birimi, LOVE kelimesinin tüm üye ülkelerde anlaşılabilir, uluslararası olarak yaygın kullanılan basit bir İngilizce kelime olduğu kanaatindedir. Her ne kadar genelde olumlu bir anlam vermek için kullanılsa da ürünleri tanımlıyor olmadığı için bu ibarenin de bir erkek ismi olan VITTORIO gibi ayırt edici olduğu kanaatine varılmıştır. Burada ibarenin, NL LOVES VITTORIO yani NL baş harflerine sahip birinin Vittorio isimli birini seviyor olduğu anlamının çıkacağı sonucuna varılmıştır.
İtiraz Birimi ayrıca işaretlerin uzunluğunun aralarındaki farklılığa etki ettiği kanaatindedir. Bir işaret ne kadar kısaysa toplumun o işaretin tüm münhasır unsurlarını o kadar kolay algılayabileceği belirtilmiştir. Bu sebeple de kısa işaretlerde küçük farklılıkların çoğu zaman farklı genel izlenime yol açması söz konusudur. Bunun aksine, uzun markalarda ise toplum farklılıkların daha az farkındadır. Bu sebeple de Birim, somut olayda kısa işaretten oluşan önceki markaların uyuşmazlık konusu marka ile kolay bir şekilde ayırt edilebileceği düşüncesindedir.
Görsel benzerlik incelemesinde, işaretlerin sadece L harfini ortak içerdiği, kısmen de iki harfin stilinde özdeş olduğu, fakat kalan diğer tüm unsurlarda farklılaştığı ortaya konulmuştur. Stilize harflerin tüketicilerin harfleri oldukları gibi algılamasını engellemeyeceği, bunu sadece kelimelerin dekoratif tasviri olarak algılayacakları belirtilmiştir. Bu sebeplerle de işaretlerin görsel olarak çok düşük benzerlik taşıdığı sonucuna varılmıştır. Aynı şekilde, işitsel olarak da benzerlik çok düşük görülmüştür. Kavramsal olarak ise benzerlik bulunmamıştır.
Bütünsel değerlendirmede, uyuşmazlık konusu işarette yer alan ek kelimelerin karıştırılma ihtimalini önlediği değerlendirmesinde bulunulmuştur. Sadece benzer stilin kullanılmış olması farklı unsurların da varlığı gözetildiğinde ilgili toplumun ürünlerin aynı ya da ekonomik olarak bağlantılı işletmelerden kaynaklandığı düşüncesine kapılması için yeterli görülmemiştir. Hatta, tüketicilerin söz konusu kelimelerin bu hayali stilleri ile karşılaştıklarında genel bilgi düzeyleri ve sektördeki önceki tecrübeleri doğrultusunda o ibareyi en kolay nasıl söyleyeceklerse o şekilde algıladıkları, somut olayda logoların ilgili toplum tarafından derhal LV veya VL (önceki marka) ile NL veya LN (uyuşmazlık konusu işaret) olarak stillerinin ötesinde algılanacakları açıklanmıştır. Birime göre toplum, stilize kelimelere alışkındır. Yine, önceki işaretin kısa işaret olduğu ve sonraki uzun işaretle sadece tek bir harf ortaklığı olduğu da karıştırılma ihtimalinin yeterli bulunmadığı noktasında vurgulanmıştır.
Kısacası, her ne kadar işaretler kapsamındaki mallar birebir aynı kabul edilmiş olsa da karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Dikkat çekmek gereken önemli bir nokta da Louis Vuitton Malletier’in tanınmışlık gerekçesine de dayanmış olsa da herhangi bir delil sunmamış olması ve tanınmışlığa dayalı iddialarının delil eksikliğinden reddedilmesidir. Esasında uygulamada birçok tanınmış markaya dair karşılaşılabilen bu tutum itirazın sonucunda oldukça etkili olabilen ve itiraz sahipleri veya vekillerince yapılan önemli bir hatadır. Markanın tanınmışlığı delil sunulmaksızın bir etki yaratmamaktadır, itiraz sahipleri markanın tanınmışlığına güvenip ofislerin bunu kendiliğinden ele alacaklarını ya da kabul edeceklerini düşünmemelidir. Her ne kadar birçok kişi tarafından derhal algılanabilen, gerçekten tanınmış markalar söz konusu olsa da EUIPO ve diğer fikri mülkiyet ofisleri tanınmışlık iddialarını yeterli somut delil olmadan kabul etmemekte ve hatta incelememektedir. Bu sebeple de logonun tanınmışlığıyla ilgili olarak haksız yarar sağlama, markanın ayırt ediciliğinin veya itibarının zarar görmesi gibi sebeplerin ortaya konmasıyla itiraz kabul edilebilecekken tanınan zaman diliminde hiçbir delil sunulmaması ve dolayısıyla tanınmışlık iddiasının gerekçelendirilmemesi nedeniyle reddedilmiştir. Kanaatimizce LV markasının tanınmışlığına dair yeterli delil sunulmuş olsaydı, senelerdir kıyafet ve ayakkabı gibi ilgili ürünlerde logonun yoğun olarak kullanıldığına şüphe olmadığından İtiraz Birimi AB Marka Tüzüğü 8/5 maddesi kapsamında tanınmış marka koruması kapsamında itirazı kabul edilebilirdi.
Her halükârda yine kanaatimizce LV harflerinin iç içe geçmiş şekli ile uyuşmazlık konusu markada öne çıkan LN harflerinin iç içe geçmiş hali çok benzemektedir. Malların da birebir aynı olmasından dolayı karşılıklı bağımlılık ilkesi de gözetilerek işaretlerin benzerliği az bulunsa da karıştırılma ihtimali bulunduğunu düşünmekteyiz. Sırf sonuna iki kelime eklendi diye işaretlerin tamamen farklılaştığını düşünmek birçok açıdan hatalı sonuçlar doğurabilir. Zira ilgili toplum, özellikle de LOVES VITTORIO ibaresinin baş harflerinin de LV olduğu ve logoların aynı stile sahip olduğu, uyuşmazlık konusu markada ilk bakışta logonun göze çarptığı ve N harfinin yazılışının burada V harfine oldukça benzediği de gözetildiğinde iki işaret arasında gerçekten açık bir farklılığı ve farklı kaynaklardan geldiklerini derhal algılayabilecek bir durumda olmayabilecektir. Ayrıca, bizce LV ibareli logoyu içeren birçok Louis Vuitton Malletier markasının gerek tek başına gerekse başka şekillerle en azından 90’lardan beri tescilli olduğu göz önüne alındığında uyuşmazlık konusu markanın seri marka niteliğinde algılanabileceği iddiası ve değerlendirmesi de yapılabilirdi.
Sonuç olarak, bir marka ne kadar tanınmış olsa da fikri mülkiyet ofisi önüne bu tanınmışlığı ortaya koyacak yeterli somut delil getirilmemişse tanınmışlık iddiaları reddedilecektir. Bu nedenle de her ne kadar marka çok tanınmış olsa da itirazla birlikte bu hususu ortaya koyan yeterli delili sunmak çok önemlidir. Bu delillerle uyuşmazlık konusu markanın önceki markanın tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağı, ayırt ediciliğini ve itibarını zedeleyebileceği ortaya konulmalıdır. Bunun yanı sıra, kısa işaretlerde her ne kadar ortak kısa unsur çok benzer olsa dahi sonraki işarete eklenmiş olan diğer unsurlar belli ki işaretleri farklılaştırmak için yeterli görülmektedir. Bu durum kanaatimizce zaman zaman kötüye kullanılmaya açıktır, özellikle de tanınmış bir marka söz konusu olduğunda ve bu husus itiraz sahibi tarafından kanıtlanamadığında sonraki markanın tescili halinde tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimali doğabilecek ve önceki markanın tanınmışlığından haksız yarar sağlanıp, markanın ayırt ediciliği veya itibarı zedelenebilecektir. Bu aşamada Louis Vuitton Malletier büyük ihtimalle bu kararı EUIPO Temyiz Kurulu’na taşıyacaktır, oradan ne karar çıkacağını zamanı gelince hep birlikte göreceğiz.