Ay: Ekim 2020

HASHTAG MARKALARI (TAGMARKS) – II


Bu yazı IPR Gezgini’nde 16 Ekim 2020 tarihinde yayımlanmış “HASHTAG MARKALARI (TAGMARKS) – I” başlıklı yazının ikinci bölümüdür.


3. #İçtihat Hukuku

a.#ABD Hukuku- Eksouzian v. Albanese: CLOUD PEN v. #cloudpen

USPTO ölçütlerinin belirlenmesinin hemen iki yıl ardından gerçekleşen ABD Kaliforniya Bölge Mahkemesi’nin 2015 tarihli bu kararına[1] konu olan olayda her ikisi de kompakt buharlaştırıcı kalem üreten, (başlangıçta ortak olan, ancak sonradan ayrılmış) (Vahan Eksouzian) Cloud V. Enterprises ve (Brett Albanese), Cloud Vapez firmaları arasında 2014 tarihinde, tarafların markalarında “cloud” ibaresinin kullanılmasının sınırlandırılmasını öngören bir sözleşme akdedilmiştir. Buna göre taraflar “cloud” ibaresini sadece üniter bir markanın[2] parçası olarak kullanabilecektir ve taraflarca yasaklanmış kelimelerin yanında “cloud” ibaresi kullanılamayacaktır. Bununla birlikte iki ay sonra, taraflar arasında uyuşmazlık ortaya çıkmıştır. Buna göre, “cloud” ibaresinin yanında “pen” ya da “pens” ibareleriyle birleştirilerek Hashtag ile “#cloudpen” ve “#cloudpens” olarak, Instagram’da resimleri etiketlemek ve çekilişlere katılmak isteyen hayranların bu Hashtag’leri kendi gönderilerinde kullanmalarını zorunlu kılmak da dâhil olmak üzere, sosyal medyada kullanıldığının ve bu suretle taraflar arasındaki anlaşmanın ihlâl edildiği ileri sürülmüştür (Şekil 1).

Şekil-1  (Kaynak:https://blog.ericgoldman.org/archives/2015/08/hashtags-are-not-trademarks-eksouzian-v-albanese-guest-blog-post-2.htm.)

Mahkemenin kararı ise,  hashtag markalarının tescil edilmesine ilişkin USPTO 1202.18, 1202.18(a) ve 1202.18(b) hükümlerinden farklı yönde olmuştur. Buna göre, mahkeme hashtag’lerin sadece sınıflandırmayı kolaylaştıran, fonksiyonel bir araç olabileceklerine işaret etmiş ve bu işaretlerin gerçek anlamda marka oluşturamayacağını belirtmiştir. Buna dayalı olarak da taraflar arasındaki “cloud” ibaresinin kullanılmayacağına yönelik sözleşmenin ihlâl edilmediği sonucuna varmıştır. Bu doğrultuda, hashtag’in başka birinin tescilli markasını oluşturmasına rağmen, tüketicileri yönlendirmek için kullanılan “yalnızca işlevsel bir araç” olduğunu ve kafa karışıklığına neden olması muhtemel bir ihlâl eylemi olmadığını belirtilmiştir.

Ancak bu kararla birlikte, USPTO’nun bir önceki yazımızda belirtilen Hashtag markalarına ilişkin hükümleri ve Kaliforniya Bölge Mahkemesi’nin söz konusu kararı bir arada değerlendirildiğinde hashtag markalarının korunup korunmaması gerektiği hususunda ABD hukukunda fikir birliği olmadığı açıktır[3]. Bu yüzden, bu kararın marka hukukunun genel öğretisiyle uyuşmadığı ve çok katı sınırlar çizdiği gerekçesiyle eleştirildiği görülmektedir[4].

b. #ABAD Yaklaşımı Nasıldır?  C-541/18 “#darferdas?” kararı

Kararın incelemesi, Alman Federal Mahkemesi’nin (BGH-Bundesgerichtshof)  Avrupa Birliğinin İşleyişine İlişkin Antlaşma (Treaty on the Functioning of the European Union) m. 267 hükmüne dayalı olarak “AS” isimli işletme ve Alman Marka ve Patent Ofisi arasındaki, #darferdas? işaretinin marka olarak tescil başvurusuna yönelik 12.09.2019 tarihli ön yorum kararı talebi ile gündeme gelmiştir.

Konunun AB hukuku bakımından incelenmesinde, her ne kadar yürürlükte olan Direktif, 2015/2436 sayılı AB Marka Direktifi olsa da esas yargılamada anlaşmazlığa yol açan olayların tarihi dikkate alınarak 2008/95 sayılı Direktif hükümlerine göre inceleme yapılmıştır. Direktif m. 3/1-b bendinde ayırt ediciliği haiz olmayan işaretlerin tescil edilemeyeceği veya tescil edilmişse hükümsüz kılınabileceği belirtilmiştir. Diğer yandan ulusal mevzuat niteliğindeki MarkenG (Gesetz über den Schutz von Marken und sonstigen Kennzeichen-Markaların ve Diğer İşaretlerin Korunmasına İlişkin Kanun)[5] m. 8(2)(1) hükmü de “İlgili mal veya hizmetler bakımından ayırt edici karakteri bulunmayan işaretler marka olarak tescil edilemez.” ifadelerini içermektedir.

 Esas Davadaki Anlaşmazlık ve Yorum Kararına Konu Olan Soru

AS, Nice Sınıflandırmasında 25. sınıfta yer alan mallar için bir hashtag sembolünü de içeren, “#darferdas?” işaretini marka olarak tescil ettirmek üzere Alman Patent ve Marka Ofisi’ne (DPMA- Deutsches Patent- und Markenamt) başvuruda bulunmuştur. Tescili talep edilen mallar “Giysiler, özellikle tişörtler; ayak giysileri, baş giysileri” şeklindedir ve işaretin tişörtlerin ön yüzünde kullanılması hedeflenmektedir.

Ancak tescil talebi DPMA tarafından, söz konusu işaretin MarkenG m. 8(2)(1) kapsamında ayırt edici karakteri bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvuru sahibi AS, bu karara karşı Alman Federal Patent Mahkemesi’nde (Bundespatentgericht) dava açmıştır. Mahkeme 3 Mayıs 2017 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Mahkemeye göre, söz konusu işaret esasen ortak Almanca kelimelerden oluşan bir dizi karakter ve kelimeden oluşmaktadır. Hashtag işaretinin ise sadece “Darf er das?”(Can he do it?) şeklinde bir soru vasıtasıyla halkı bir tartışmaya davet etme anlamına geldiği belirtilmiştir. Halk nezdinde bu sorunun, sadece tişörtlerin önüne yerleştirilen bir cümle olarak anlaşılacağı ifade edilmiştir.

Ardından, bu karar da başvuru sahibi AS tarafından, Alman Federal Adalet Mahkemesi’ne (Bundesgerichtshof) taşınmıştır. Federal Mahkeme ise söz konusu işaretin tişörtlerin ön kısmına yerleştirilerek kullanımının, markanın kullanım çeşitlerinden biri olduğunun göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade etmiştir.

Mahkeme ayrıca bu işaretin, giysinin içine dikilmiş bulunan etikette de kullanılabileceğini; böyle bir durumda ise halk nezdinde bu işaretin bir marka, yani malların ticari menşeinin bir göstergesi olarak algılanabileceğini de vurgulamıştır. Mahkeme ayrıca, kendi içtihat hukukuna göre de bir işaretin ayırt edici karaktere ve sonuç olarak da marka olarak tescil edilebilirliğe sahip olması için,  bu işaretin akla gelebilecek her kullanımının markasal kullanım olmasının gerekli olmadığını vurgulamıştır. Kullanımın makul olması ve koruma talep edilen mallarda veya hizmetlerde markanın kullanılmasının pratikte mümkün olabileceğini, böylece halk tarafından kolayca “marka” olarak anlaşılabileceğini belirtmiştir.

Ancak yine de Federal Mahkeme, 2008/95 sayılı Direktif m. 3(1)(b) maddesi kapsamında, ABAD’a ön yorum talebiyle, markanın kullanım şeklinin ayırt edicilik bakımından değerlendirilmesinde şu soruyu yöneltmiştir:

Bir işaretin mallar veya hizmetler bakımından kaynak göstergesi olarak kullanılması için, uygulamada önemli ve makul başka olasılıklar varken, en uygun kullanım şekli bu olmasa bile, bu kullanımıyla da ayırt edici bir karaktere sahip midir?

Mahkemenin değerlendirmesi şu şekildedir:

“Şunu hatırlatmak gerekir ki 2008/95 sayılı Direktif m. 2 uyarınca bireysel marka tescili başvurusuna konu olan her işaretin tescil edilebilir olması için, bir teşebbüsün mallarını veya hizmetlerini diğer teşebbüslerinkilerden ayırt edebilme de dâhil, bazı şartları sağlamalıdır.

Esas davadaki meselede olduğu gibi, hashtag içeren bir işaretin, belli bir teşebbüsten kaynaklandığı için tescil edilmek istenen mallar veya hizmetlerde ayırt ediciliğinin bulunduğu ve bu yüzden tescil edilebilirliği sağladığı yönünde bir ön kabulde bulunulamaz. Durumun gerçekten bu şekilde olup olmadığını belirlemek için, idari ve adli merciiler söz konusu işaretin 2008/95 sayılı Direktifin 3. maddesi anlamında “ayırt edici karaktere” sahip olup olmadığını araştırmalıdır. Bu ayırt edici karakter m. 3(1)(b) kapsamında kendiliğinden de olabilir; m. 3(3) anlamında kullanım yoluyla da kazanılabilir. (Özellikle bkz. 19.06. 2014, Oberbank and Others, C‑217/13; C‑218/13, EU:C:2014:2012, para.38; 16.09.2015, Société des Produits Nestlé, C‑215/14, EU:C:2015:604, para. 60-62).

İşaretin ayırt edici karaktere sahip olup olmadığı; ilk olarak söz konusu mallar veya hizmetlere ilişkin ve ikinci olarak, ilgili kitlenin algısı, yani söz konusu mallar ve hizmetler kategorisi bakımından makul düzeyde iyi bilgilendirilmiş, makul ölçüde dikkatli ve tedbirli olan ortalama tüketici perspektifinden değerlendirilmelidir. (Özellikle bkz. 8.04. 2003, Linde and Others, C‑53/01 to C‑55/01, EU:C:2003:206, para. 41; 12.02. 2004, Koninklijke KPN Nederland, C‑363/99, EU:C:2004:86, para. 34; 10.07. 2014, Apple, C‑421/13, EU:C:2014:2070, para. 22).

Ortalama tüketicinin algısının değerlendirilmesi ise, somut olarak, tüm ilişkili faktörler ve koşullar dikkate alınarak gerçekleştirilmelidir. Bu algıyı değerlendirirken “ilişkili faktörler ve koşullara” gelince, şuna işaret etmek gerekir ki bir marka tescil başvurusunda bulunan kişinin, başvurunun yapıldığı tarihte veya bu başvurunun incelenmesi esnasında, gerçekleştireceği kullanımı belirtmesi hatta tam olarak bilmesi gerekmemektedir. Hatta markanın tescilini takip eden süreçte de marka sahibinin markasını esas fonksiyonuna uygun bir şekilde, ciddi kullanması için 5 yıllık süresi daha bulunmaktadır. (15.01.2009, Silberquelle, C‑495/07, EU:C:2009:10, para. 3 ve17 ve burada atıf yapılan içtihatlar; ayrıca bkz. Council Regulation (EC) No 207/2009 of 26 February 2009 on the [European Union] trade mark (OJ 2009 L 78, p. 1), 21.12.2016, Länsförsäkringar, C‑654/15, EU:C:2016:998, paragraf. 26).  Ayrıca, başvuru tarihinden önce marka olarak tescili talep edilen işaretin ciddi bir şekilde kullanılmadığı durumlar da olabilir. Bu gibi durumlarda, tescili talep edilen bir işaretin ayırt edici özelliğini belirleyecek olan yetkili makamlar, başvurulan markanın ve dolayısıyla, tescil edilmiş olması halinde bu markanın ortalama tüketiciye gösterilme şekli, ilgili ekonomik sektörün geleneklerinden kaynaklananlar dışındaki herhangi bir değerlendirme faktörünü de göz önünde bulundurarak,  kendilerini yetki alanları dışında bir durumda bulabilirler.

Söz konusu sektörde birkaç kullanım türünün pratikte önemli olduğu görülüyorsa, bu makamlar, başvuruya konu işaretin ayırt edici karakterini tüm ilgili gerçekler ve koşullar ışığında inceleme yükümlülüklerine uygun olarak, bu kullanım türlerini de kapsanan mal veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin bu işareti bu mal veya hizmetlerin ticari menşeinin bir göstergesi olarak algılayıp algılamayacağını belirlemek için dikkate almalıdır.

Öte yandan, başvuru sahibi söz konusu sektörde alışılmadık bir kullanım türünün kendi bünyesinde gerçekleştiğine dair özel göstergeler sunmadığı sürece, yetkililer, söz konusu sektörde düşünülebilen, ancak pratik olarak önemli olmayan ve bu nedenle olası görünmeyen kullanım türlerini “ilgisiz” olarak vasıflandırmalıdır.

İşlevsel ve belirli olması zorunlu olan markalar sicilinde[6] marka sahibinin gerçekleştirmesi pek mümkün olmayan, yalnızca çok özel bir kullanım durumunda ayırt edicilik işlevini yerine getirebilecek olan işaretlerin marka olarak tescilinden kaçınmak gereklidir.

Bu bağlamda, hukuki güvenilirlik ve uygun yönetim nedenlerinden ötürü, herhangi bir tescil başvurusunun incelenmesinin, markaların uygunsuz bir şekilde tescil edilmesini önlemek için yalnızca kapsamlı bir şekilde değil, aynı zamanda katı olması gerektiği unutulmamalıdır (bkz. özellikle, 6 Mayıs 2003 tarihli kararlar, Libertel, C ‑ 104/01, EU: C: 2003: 244, paragraf 59 ve 10 Mart 2011, Agencja Wydawnicza Technopol v OHIM, C ‑ 51/10 P, EU: C: 2011: 139, paragraf 77).

Mevcut davada, başvuran mahkeme, giyim sektöründe, işaretin hem malların dış kısmına hem de içlerine dikilmiş etiketlere yerleştirilmesinin yaygın olduğunu belirtmiş ve sektörde pratik önemi olan iki tür uygulama belirlemiştir. Böyle bir durumda, ortalama tüketicinin algısını incelemekten sorumlu yetkililer, bu tür kullanımları dikkate almalı ve ortalama tüketicinin, giysiye her iki tür etiket iliştirilmesinin mi yoksa en az birini gördüğünde söz konusu işareti bir marka olarak mı algılayacağını değerlendirmelidir.

Yetkili ulusal mahkeme bu nedenle, ortalama bir tüketicinin #darferdas işaretini bir tişörtün önünde veya içteki etikette gördüğü zaman, bunu sadece dekoratif bir unsur olarak veya bir sosyal iletişim mesajı olarak değil, bu malların ticari kaynağının bir göstergesi olarak algılayıp algılamayacağına karar vermelidir.

Yukarıdakilerin tümü göz önünde bulundurulduğunda, yöneltilen sorunun cevabı, 2008/95/EC Direktifinin 3 (1) (b) maddesi, ayırt edici karakterin incelenmesinde şu anlama gelecek şekilde yorumlanmalıdır: Marka olarak tescili talep edilen bir işaret için, başvurulan markanın tüm olası kullanım türleri dahil olmak üzere tüm ilgili gerçekler ve koşullar dikkate alınmalıdır. Ayrıca, başka belirtiler olmadığında, bunlar, ilgili ekonomik sektörün gelenekleri kapsamında pratik olarak önemli olabilecek kullanım türlerine karşılık gelir.”

4. #Sonuç Yerine

  • ABAD’ın bahsi geçen kararı, markada hashtag kullanımının gerçek bir kullanım oluşturup oluşturmayacağına ilişkin tartışmalara katkı sunmaktadır. İlgili ekonomik sektörde çeşitli kullanım türlerinin pratik olarak önemli olduğu durumlarda, bunların tümü ayırt edici karakterin değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır[7].  Marka sahiplerinin veya gelecekteki başvuru sahiplerinin, olağan gözükmeyen bir kullanımın aslında ekonomik sektörlerinde olağan olduğunu gösteren somut kanıtlar sağlamadıkça, bunun “ilgisiz” olarak değerlendirileceğini hatırlamaları da önem arz etmektedir[8].
  • Avrupa Birliği Adalet Divanı içtihat hukukuna göre, ayırt ediciliğin incelenmesi, işaretin olası tüm kullanım biçimlerine dayanmalıdır[9].
  • Bir işaretin Hashtag markası olarak tescil edilebilirliğinde ise; bu işaretin (#) özelliğinden ötürü, başlıca kaynak gösterme fonksiyonunu yerine getirmesi önem arz etmektedir[10]. Keza Hashtag markalarının tescili de diğer markalarla aynı işlem ve prosedürlere tâbidir.
  • Bu yüzden eğer hashtag bir şirketin sosyal medya kampanyasına göndermede bulunmak ya da sosyal bir mesaj vermek için kullanılıyorsa, en  başta kaynak gösterme işlevini yerine getirmediği için hashtag markası olamayacaktır. Örneğin USPTO § 1202.18’de verilen #SEWFUN ibareli marka başvurusu, sadece kullanıcıların yorumlarının yer aldığı ve kaynak gösterme işlevini sağlamadığını, bu yüzden hizmet markası olmak için gerekli işlevlere sahip olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir[11].
  • ABD Marka Hukuku öğretisinde dikkat çeken bir uyarı ise; hash sembolünün konumlandırılmasında görülmektedir. Eğer hashtag sembolü, hashtag sembolünün diğer kısmından ayrılabilir nitelikteyse bu durumda hashtag markası olarak kabul edilemeyeceği öğretide ileri sürülmüştür . Örneğin “# INGENUITY ibaresi sadece hash sembolünden sonra boşluk olduğu için hashtag markası olarak kabul edilmemiştir .

Elanur TAMER

Ekim 2020

tamerelanur@gmail.com


[1] Eksouzian v. Albanese, NO. CV 13-00728-PSG-MAN (C.D. Cal. Aug. 7, 2015) https://casetext.com/case/in-re-eksouzian/case-details?PHONE_NUMBER_GROUP=P&NEW_CASE_PAGE=N

[2]Unitary Trademark” USPTO hükümlerinde “Markayı oluşturan ögelerin çok benzer şekilde sıralandığı ve ortalama tüketicinin bu sözcüklerin veya sembollerin aynı marka olarak değerlendirebileceği markalar” olarak tanımlanmıştır.

[3] Chu, Debbie, #CautionBusinesses: Using Competitors’ Hashtags Could Possibly Lead to Trademark Infringement, Catholic University Journal of Law and Technology, Volume 25, Issue 2, 2017, (s. 387-413), s. 389.

[4] MacFarlane, L./ Stobbe, R., #Hashmarks: Can A Hashtag Be A Trademark? 07 November 2018, https://www.mondaq.com/canada/trademark/751984/hashmarks-can-a-hashtag-be-a-trademark

[5] http://www.gesetze-im-internet.de

[6] Bu husus 12 Aralık 2002 tarihli “Sieckmann” kararında (C‑273/00, paragraf 50), yetkili otoritelerin; tescil için yapılan başvuruların incelenmesinde, bunların yayımlanmasında ve bu kapsamda uygun ve açık bir ticaret sicilinin sürdürülebilmesi için, markayı oluşturan işaretlerin yapısının tam ve kesin olarak bilinmesi gerektiğine vurgu yapılmıştır.

[7] https://www.citma.org.uk/resources/darferdas-drives-new-discussion-on-hashtag-distinctiveness.html

[8] https://www.fieldfisher.com/en/services/intellectual-property/intellectual-property-blog/darferdas-%E2%80%93-distinctiveness-clarified-by-the-cjeu

[9] vgl. EuGH, GRUR 2019, 1194 Rn. 33 – AS/DPMA [#darferdas?

[10] How To Trademark A Hashtag Application Process in 2020| Trademark Lawyer-https://www.youtube.com/watch?v=XNxDns8nVMg

[11] Chu, s. 402.


KAYNAKÇA

Chu, Debbie, #CautionBusinesses: Using Competitors’ Hashtags Could Possibly Lead to Trademark Infringement, Catholic University Journal of Law and Technology, Volume 25, Issue 2, 2017, (s. 387-413).

Çolak, U., Türk Marka Hukuku, İstanbul 2018.

Michels, R., Branded Hashtags: The Next Big Thing?, WIPO Magazine, September 2014, https://www.wipo.int/wipo_magazine/en/2014/05/article_0008.html

Roberts, Alexanda J., Tagmarks, California Law Review, June 2017, Vol. 105, No. 3, (s. 599-660).

Sherwin, Robert T., #HaveWeReallyThoughtThisThrough?: Why Granting Trademark Protection To Hashtags Is Unnecessary, Duplicative, and Downright Dangerous, 29 Harvard Journal of Law & Technology, 456, 458-59 (2016).

Goldman, Eric, Hashtags Are Not Trademarks, Eksouzian v. Albanese, https://blog.ericgoldman.org/archives/2015/08/hashtags-are-not-trademarks-eksouzian-v-albanese-guest-blog-post-2.htm.

https://www.dictionary.com/browse/hashtag

USPTO Trademark Manual of Examining Procedure, October 2018, m. 1202.18 (https://tmep.uspto.gov/RDMS/TMEP/current)

http://www.gesetze-im-internet.de

https://www.merriam-webster.com/dictionary/hashtag

Butwin, Betsy A. (2016) #TrademarkLaw: Protecting and Maximizing the Value of Trademarks in an Evolving Social Media Marketplace, Cybaris®: Vol. 7: Iss. 1, Article 3., (s. 110-129)

https://www.lexology.com/library/detail.aspx?g=085cde98-c26a-44aa-90a7-97280d27265e

Daniele, D., The Rise of the #Hashtag, https://www.socialmedialawbulletin.com/2013/07/the-rise-of-the-hashtag/

https://www.lifewire.com/history-of-hashtags-3288940

Chu, Debbie. “# CautionBusinesses: Using Competitors’ Hashtags Could Possibly Lead to Trademark Infringement.” Cath. UJL & Tech 25 (2016): (s. 387- 413)

Jones, C., Hashtag Trademarks: What Can Be Protected? WIPO Magazine, 2017/5,  https://www.wipo.int/wipo_magazine/en/2017/05/article_0009.html

https://www.inta.org/INTABulletin/Pages/AreHashtagsCapableofTMProtectionunderUSLaw-.aspx

https://clarivate.com/compumark/article/hashtag-trademark-applications-rise-64-just-one-year/

https://www.internetandtechnologylaw.com/the-evolving-role-of-the-hashtag-in-trademark-law/

https://tmep.uspto.gov/RDMS/TMEP/current#/current/TMEP-1200d1e1.html

https://www.inpi.fr/fr/valoriser-vos-actifs/le-mag/toutsurlehashtag

https://casetext.com/case/in-re-eksouzian/case-details?PHONE_NUMBER_GROUP=P&NEW_CASE_PAGE=N

https://www.citma.org.uk/resources/darferdas-drives-new-discussion-on-hashtag-distinctiveness.html

https://www.fieldfisher.com/en/services/intellectual-property/intellectual-property-blog/darferdas-%E2%80%93-distinctiveness-clarified-by-the-cjeu

How To Trademark A Hashtag Application Process in 2020| Trademark Lawyer-https://www.youtube.com/watch?v=XNxDns8nVMg

vgl. EuGH, GRUR 2019, 1194 Rn. 33 – AS/DPMA [#darferdas?

https://trademarks.ipo.gov.uk/ipo-tmcase/page/Results/1/UK00003015353

https://www.lexology.com/library/detail.aspx?g=bb5d72f2-7ab4-429e-aed4-89a101a8db50

“Güçte Bir Dalgalanma Hissediyorum” – STAR WARS Evreni Marka Hukuku ile Karşılaşınca: MILLENNIAL FALCON v MILLENNIUM FALCON İhtilafı

Prenses Leia, “Star Wars: Yeni Bir Umut (1977)” filminde Millennium Falcon’a bakar ve Han Solo’ya: “Bu şeyle mi geldiniz? Düşündüğümden daha cesursunuz![1] der.

Millennium Falcon gemisinin, filmin devamında bu küçümsemeyi boşa çıkartacak üstünlüklerini sergilemesi çok zaman almayacaktır.

Star Wars serisini bilmeyen sanırız yoktur. Serinin kurgusu, karakterleri, müziği ve hikayesine ilaveten, serideki bazı nesneler de (X-Wing Avcı Gemileri, Işın Kılıcı, İmparatorluk TIE Avcı Gemileri, Death Star gibi) ikonik hale gelmiştir. Bu ikonlardan bir diğeri ise “Millennium Falcon” uzay gemisidir.

Han Solo ve Chewbacca tarafından kullanılan Millennium Falcon, Cumhuriyet Donanmasının en hızlı gemisidir, ışık hızının ötesine geçmektedir ve seri boyunca sayısız savaş ve kovalamacadan başarıyla çıkacaktır.

Han Solo, “Star Wars: Yeni Bir Umut (1977)” filminde Millennium Falcon hakkında şunları söyler: “Hızlı gemi? Siz Millennium Falcon’u hiç duymadınız mı? … İmparatorluk gemilerini geride bıraktım. Aklınıza gelen yerel kargo gemilerinden değil, büyük Corellian gemilerinden bahsediyorum… Çok öyle gözükmez, ama yeri geldiğinde ihtiyacın olan her şeye sahiptir. Onda kendim birçok özel değişiklik yaptım.[2]

Star Wars serisinin sadece isminin veya hikayesinin değil; karakterlerinin, yaratılan ırkların, kullanılan kıyafet ve aksesuarların, film müziklerinin ve serideki nesnelerin de ikonik hale geldiğini söylemiştik. Serinin dünya genelindeki hayranları, seriye ait her türü ürüne büyük ilgi göstermektedir ve film serisinin hak sahipleri de elbette ki, neredeyse her karakter ve nesneyi kullanarak farklı sektörlerde lisanslı ürünler üretilmesini ve ticarileşmeyi sağlamaktadır. Eğlence devi Disney’in serinin prodüksiyon, pazarlama, dağıtım ve satış haklarını 2012 yılında satın almasından sonra ticarileşme çok daha yoğun biçimde yaşanmıştır.

Seriyle ilgili markaların benzerlerine karşı korunması ise seriye ilişkin hukuki mücadelenin bir boyutunu oluşturmaktadır. Bu yazıda inceleyeceğimiz ihtilaf belirtilen boyuta ilişkindir.



“Kaptan Acil Durum” takma adıyla da anılan “Ilan Moskowitz” (başvuru sahibi), “MILLENNIAL FALCON” kelime markasını tescil ettirmek için A.B.D. Patent ve Marka Ofisi (USPTO)’ne başvuruda bulunur. Başvurunun kapsamında 41. sınıfa dahil “Müzik gruplarının canlı performansları anlamında eğlence hizmetleri, ses ve müzik kayıtlarının prodüksiyonu hizmetleri” olarak özetlenebilecek hizmetler yer almaktadır.

Başvuruya karşı “Lucasfilm Entertainment Company Ltd. LLC” (itiraz sahibi), 28. sınıfa dahil “Oyuncak araçlar” malları için tescilli “MILLENNIUM FALCON” markasını ve eskiye dayalı kullanımı gerekçe göstererek karıştırılma olasılığı ve tanınmış markanın ününü bulandırarak sulandırma nedenleriyle itiraz eder.

İtiraz USPTO Temyiz Kurulu tarafından incelenir ve 16 Ekim 2020 tarihinde karara bağlanır. Temyiz Kurulu kararının bu bağlantıdan görülmesi mümkündür.

Başvuru ve itiraz sahipleri, itiraza ilişkin olarak çeşitli kanıt ve dokümanlar sunar. İtiraz sahibinin sunduğu kanıtlar arasında başlıcaları; MILLENNIUM FALCON markasının kendisince veya lisans alanlarca kullanımını gösteren dokümanlar, web sitesi çıktıları, haberler, ürün görselleri ve beyanlardır. Başvuru sahibi ise MILLENNIAL FALCON markasını kullanımına ilişkin olarak broşürler, reklamlar, web sitesi çıktıları ve beyanlar sunmuştur.

Tarafların birbirlerinin delillerine itirazları bulunmakla birlikte, yazıda bu tartışmadan bahsedilmeyecektir.

Temyiz Kurulu kararının devamında, başvuru sahibi ve itiraz sahibine ilişkin kısa bilgi verilmiştir.

Buna göre başvuru sahibi, “MILLENNIAL FALCON” markasını kendi sergilediği müzik performansları için Mayıs 2016 tarihinde marka olarak kullanmaya karar veren bir icracıdır. Başvuru sahibinin belirtilen markayla gerçekleştirdiği müzikal performansları; kurumsal kültüre ve özellikle kendi tabiriyle “geçmiş yıllarda bütün Star Wars ayrıcalıklarını yutan” eğlence canavarı Disney’in kültürüne karşı bir parodi ve satirik bir yorumdur. Başvuru sahibi; müzik grubunu bir çeşit korsan gemisi olarak tasarlamıştır, gemide kendisi kaptandır (Kaptan Acil Durum) ve kendisiyle aynı zihniyette müzisyenler tayfaları oluşturmaktadır. Kaptan ve tayfalar, Millennial Kuşak temsilcileridir ve grubun isminin Disney ve Star Wars kurumsal kültürüne karşı millennial kuşağın beyanı olması istenmiştir. Başvuru sahibi, MILLENNIAL FALCON markasını müzik performanslarına ilişkin olarak, başvuruyu yaptıktan sonra 5 Ağustos 2016 tarihinde kullanmaya başlamıştır.  

İtiraz sahibi “Lucasfilm Entertainment Company Ltd. LLC”, 1971 yılında kurulmuştur ve Star Wars filmlerinin sahibidir. İlki 1977 yılında çekilen Star Wars serisi günümüze dek 10 sinema filmiyle devam etmiştir. Kurgusal bir evrende geçen Star Wars serisi Luke Skywalker, Darth Vader, Yoda, Obi-Wan Kenobi, Princess Leia, Han Solo, Chewbacca, R2-D2, Rey, Lando Calrissian gibi ana karakterler ve Millennium Falcon, Death Star, Işın Kılıcı, Güç, Jedi, Sith gibi nesne veya kavramlar üzerine kuruludur.

Film serisi yüz milyonlarca dolar gelir elde etmiş ve Akademi ödülleri dahil olmak üzere birçok ödülün sahibi olmuştur. Film serisinin müzikleri de büyük başarı elde etmiş, filmin soundtrack albümü tarihi, kültürel ve estetik öneminden dolayı 2005 yılında Kongre Kütüphanesine kaydedilmiştir. Millennium Falcon dahil filmin çeşitli unsurlarıyla tanıtımı yapılan Star Wars konserleri de düzenlenmiştir.

İtiraz sahibinin kendisi veya lisans verdikleri, Millennium Falcon gemisinin oyuncaklarını, modellerini, bu geminin ismini veya görünümünü içeren onlarca türde farklı ürün veya hizmeti piyasaya sürmüştür. Bu ürün ve hizmetler arasında; eğlence hizmetleri, tiyatro yapımları, televizyon programları, sinema filmleri, çizgiromanlar, kitaplar, oyuncaklar, oyuncak bebekler, spor malzemeleri, çantalar, kişisel bakım ürünleri, çarşaflar, havlular, giysiler, gıdalar, online oyunlar, bilgisayar oyunları, video oyunları, müzik ve mobil uygulamalar da yer almaktadır.

Bu hususlara ilaveten Millennium Falcon terimi, film serisinin sountrack albümlerinde iki şarkının isminde kullanılmıştır: “The Millennium Falcon / Imperial Cruiser Pursuit” (1997, Star Wars: A New Hope soundtrack albümü; “L3 & Millennium Falcon” (2018, Solo: A Star Wars Story soundtrack albümü).

İtiraz sahibi, kendisinin veya lisans verdiklerinin kullanım biçimlerini gösteren görsellere itirazında yer vermiştir ve bunların bir kısmı Temyiz Kurulu kararında da yer almaktadır.

Temyiz Kurulu yukarıda özetlenen bilgi, iddia, delil ve dokümanların ışığında itirazı incelemiştir.


Markalar arasında karıştırılma ihtimalinin varlığının kabul edilebilmesi için Ofis tarafından göz önünde bulundurulan ve somut olay bakımından sırasıyla inceleyeceğimiz DuPont faktörleri karıştırılma ihtimalinin tespitinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu inceleme taraflarca sunulan deliller dikkate alınarak yapılmaktadır. Ofis ilk olarak itiraz sahibinin öncelik hakkını incelemiş ve her ne kadar eski tarihli marka “oyuncak arabalar” için tescilli olsa da sunulan deliller doğrultusunda birçok farklı ürün üzerinde “MILLENNIUM FALCON” ibaresinin kullanımını, itiraz sahibinin eski tarihli markasının tescil tarihinden itibaren yoğun bir şekilde olması sebebiyle, kullanım olarak kabul etmiştir.  

Bunun sonucu olarak sırasıyla DuPont faktörleri bakımından incelemeye geçilmiştir.

1- Markalar Arasındaki Benzerlik

İlk DuPont faktörü; markalar arasındaki görsel, işitsel, kavramsal ve ticari izlenim olarak ortaya çıkan benzerlikler ve farklılıklar bakımından yapılacak olan değerlendirmedir. Somut olayda bu değerlendirme eski tarihli MILLENNIUM FALCON ile yeni marka başvurusu MILLENNIAL FALCON arasında yapılmıştır. Her iki markanın da görsel, işitsel, çağrıştırdığı anlam ve ticari izlenim bakımından aynı olduğu kanısına varılmıştır. Çünkü;

  • İki ibare arasındaki tek farklılığın sondaki 2 harf bakımından ortaya çıktığı belirtilmiştir.
  • MILLENNIUM isminin “1000 yıllık bir zaman periyodu” anlamında kullanılmaktayken, MILLENNIAL ibaresinin MILLENNIUM ibaresinin sıfat hali olduğu ve “MILLENNIUM ile ilişkili” anlamına geldiği ve bu sebeple birbirlerini kavramsal olarak çağrıştırdıkları ve ticari izlenim olarak aynı oldukları belirtilmiştir.

Bu çıkarımlar göz önünde bulundurularak Ofis tarafından, başvuru sahibinin parodi iddialarına karşı “önemli olanın başvuru sahibi tarafından amaçlanandan ziyade olası tüketici kitlesinin bakış açısı” olduğu belirtilmiştir. Markaların olası tüketici kitlesi gözünde herhangi bir farklılığa sahip olmamaları ve parodi iddiasının geçerli olması için gereken durumu taşımamaları sebebiyle parodi savunmasının reddedilmesine karar verilmiştir. Sonuç olarak ilk DuPont faktörü bakımından markalar arasındaki benzerliğin karıştırılma ihtimaline sebep olacağı kanısına varılmıştır.

2- Mal ve Hizmetlerin Benzerliği

İkinci DuPont faktörü incelemesi ise başvurularda belirtilen mal ve hizmetlerin benzerliği ya da farklılığı üzerine yapılmıştır.

Bu noktada Ofis özellikle mal ve hizmetler arasında bir karışıklık olasılığı için mal ve hizmetlerin aynı hatta ilişkili olması gerekmediğini belirtmektedir.

Yapılan inceleme sonucunda;

  • Her ne kadar mal ve hizmetler birbiriyle aynı olmasalar d eski tescil sahibinin markasını, filmlerini ve müziklerini tanıtmak amacıyla tescilli olduğu ürünlerden farklı olarak başka ürünler üzerinde lisans yoluyla kullandırdığı görülmüştür.
  • Söz konusu kullanımların, MILLENNIUM FALCON ibaresi dahil olmak üzere, Star Wars evrenine ait birçok karakter ve ögeye eğlence hizmetleri, tiyatro prodüksiyonları, giyim, yiyecek, çevrimiçi oyunlar, bilgisayar oyunları gibi çok geniş bir ürün yelpazesine uzandığı deliller ile kanıtlanmıştır.
  • MILLENNIUM FALCON ibaresi müzik kayıtları ve konserler için doğrudan kullanılmasa da sunulan kanıtlardan yola çıkılarak oldukça ünlü olan Star Wars’ın bir unsuru olan MILLENNIUM FALCON’un kolaylıkla başvuruyla “aynı kaynaktan gelmiş izlenimi yaratarak” ilişkilendirilebilir olduğu kanısına varılmıştır.

Böylece ikinci DuPont faktörü de karıştırılma ihtimali olasılığını desteklemiştir.

3- Ticari Kanalların Benzerliği ve Alıcı Sınıfları

Üçüncü faktöre ilişkin incelemede, benzer ibareleri taşıyan ürünlerin aynı ya da benzer alıcı sınıflarına hitap edip etmediği ve ticaret kanallarının benzer olup olmadığı üzerinde durulmaktadır.

Başvuru sahibi ticaret kanallarının birbirinden son derece farklılaştığını, çünkü MILLENNIAL FALCON’un sıklıkla gece kulüpleri, barlar gibi yetişkinlere hitap eden yerlerde tüketicilere ulaşacağını, itiraz sahibinin MILLENNIUM FALCON ibareli ürünlerinin aksine oyuncak dükkânı gibi Disney tarafından sunulan ürünlerin olduğu yerlerde tüketicilere ulaşmayacağını iddia etmiştir. Ancak yapılan incelemelerde;

  • MILLENNIUM FALCON markasının sadece kapsamındaki oyuncaklar bakımından değerlendirilmemesi gerektiği, çünkü delillerde de görüleceği üzere Star Wars evreninin bir parçası olarak çok geniş bir yelpazede lisanslı ürünler üzerinde kullanıldığı görülmüştür. Kaldı ki başvuru sahibinin yaptığı sınırlamanın kabul edilemeyeceği ve markanın uygun olan tüm ticaret kanallarından olası tüketicilere ulaşabileceğinin kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
  • Aynı zamanda başvuru sahibi tarafından belirtilen müzikal hizmetlerin sağlandığı mekanlar, itiraz sahibinin Star Wars müzikallerini gerçekleştirdiği mekanlar ile benzerlik içermektedir ve aynı kanallar aracılığıyla olası tüketicilerine ulaştığı tespit edilmiştir.

Bu tespitler sonucunda üçüncü DuPont faktörü de itiraz sahibinin lehine sonuçlanmıştır.

4- Satın Alma Koşulları ve Müşterilerin Kitlesi

Bu incelemede tüketicilerin satın alma koşulları ile ürünün/hizmetin sunulacağı müşteri kitlelerinin özellikleri bakımından karıştırılma ihtimalinin varlığı incelenmektedir.

Dördüncü faktör bakımından başvuru sahibi MILLENNIAL FALCON grubunun dinleyici kitlesini sofistike bir dinleyici kitlesi olarak tanımlamış ve bu kişilerin MILLENNIUM FALCON ile MILLENNIAL FALCON ibarelerini karıştırmayacak kadar farkındalık sahibi olduklarını ve parodiyi anlayabileceklerini belirtmiştir. Ancak bu iddiasını kanıtlayacak deliller sunmamıştır.

  • Bunun sonucuna Temyiz Kurulu, müşteri kitlesinin bilgili ya da kavram karmaşasından muaf olduğunun bilinemeyeceğini, söz konusu hizmetin kaynağını karıştırabileceklerini belirtmiştir. Kaldı ki bazı durumlarda sofistike müşteri kitlelerinin dahi, markaların benzerliği sonucu karıştırma eğilimi gösterebilecekleri ifade edilmiştir. Bu sebeple yapılacak incelemede “sofistikelik bakımından en az gelişmiş olan müşterilerin” dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.
  • Üçüncü faktörde tartışıldığı gibi, itiraz sahibinin markasının mal ve hizmetlerinin sadece oyuncak arabalarla sınırlandırılarak, bu ürünlerin hitap ettiği müşterilerle, başvuru sahibinin sunduğu hizmetlerin hitap ettiği yetişkin müşteriler arasındaki farklılık bulunduğunun öne sürülmesi yönündeki iddia bir kez daha reddedilmiştir. Çünkü MILLENNIAL FALCON markasının yetişkin tüketicilere hitap etmesi, onların MILLENNIUM FALCON’un tanınmışlığının farkında olmadığı anlamına gelmeyecektir.  MILLENNIUM FALCON uzay gemisi Star Wars’ın bilinen bir ögesidir ve başvuru sahibinin hizmetinden yararlanan yetişkin tüketiciler de söz konusu terimin farkında olacaktır.

Bunun sonucu olarak satın alma koşulları ve müşteri kitlesi bakımından da karıştırılma ihtimalinin varlığı kabul edilmiştir.

5- İtiraz Sahibinin Markasının Gücü

Beşinci DuPont faktörüne göre, bir markanın tanınmışlığı, ayırt ediciliğine (ilişkin satış/pazarlama, reklam ve kullanım süresi vb.) ilişkin deliller o markanın gücünü ortaya çıkarır ve markanın sağladığı korumanın genişlemesine yardımcı olur. Ancak bu iddiayı kanıtlamak açıkça itiraz sahibinin görevidir.  Bir markanın ticari gücünü ölçebilmek için ise satış hacmine, satılan ürünler ile bağlantılı olan reklam harcamalarına ve markanın kullanım süresi gibi kanıtlara ihtiyaç duyulmaktadır.

  • Ofis ilk olarak MILLENNIUM FALCON ibaresinin hayali bir terim olarak itiraz sahibi tarafından yaratıldığını, bu sebeple de doğası gereği ayırt edici ve güçlü bir ibare olduğunu tespit etmiştir.
  • Star Wars filmlerinin başarısı söz konusu ibarenin bilinirliği için önemli bir delildir. MILLENNIUM FALCON ibaresinin de 1977 yılından bu yana Star Wars evreninde kullanılan ve tanınmış hale gelen bir ibare olduğunun tartışmaya yer bırakmadığı ifade edilmiştir. Aynı zamanda sunulan satış rakamları, gazete haberleri, sayısal veriler ile desteklenerek bu iddiaların kanıtlanmaktadır.

Sonuç olarak beşinci DuPont faktörü de itiraz sahibinin lehine sonuçlanmıştır.

6- Fiili Karıştırılma

Altıncı faktörde markalar arasındaki fiili karıştırılma incelenmektedir. Fiili karışıklığı, “olasılık” kavramından daha ciddi bir karıştırılma durumu olarak yorumlamamız mümkündür. Fiili karışıklık “karıştırılma olasılığı” bakımından ciddi bir kanıt oluşturmaktadır. Söz konusu fiili karışıklık durumunda, karıştırılma durumu tartışmaya gerek duymaksızın ortadadır.

Temyiz Kurulu bu faktöre ilişkin değerlendirmesini yaparken, söz konusu durumun ölçülebilmesi için başvuru sahibinin MILLENNIAL FALCON ibaresini önemli bir süre boyunca, ciddi kullanım sayılacak şekilde, itiraz sahibinin MILLENNIUM FALCON markasıyla aynı pazarda kullanmış olması gerektiğini belirtmiştir.

  • Başvuru sahibinin oldukça az sayıda performans sergilemesi, tek bir şehre bağlı kalması ve katılım sayıları, gişe fişleri, satış rakamları verilerinden hareketle, bu verilerin fiili karıştırmanın varlığının ölçülmesine imkân sağlayabilecek düzeyde olmadığı kararına varılmıştır.

Bu durum göz önünde bulundurulduğunda Temyiz Kurulu altıncı DuPont faktörü bakımından nötr kalmıştır.

7- Kötü Niyet

On üçüncü DuPont faktörü altında ise kötü niyet iddiaları incelenmektedir. Kötü niyet durumu karışıklığın varlığına ilişkin güçlü bir kanıttır ve taklitçinin kafa karışıklığı beklentisi sebebiyle böyle bir yorum yapılmaktadır.

İtiraz sahibi, başvuru sahibinin kötü niyetli olduğunu iddia etmektedir, çünkü başvurunun tarihinin manidar olduğu düşüncesindedir. Başvuru tarihi ile yakın tarihlerde gösterime giren Star Wars’ın yeni filmi Force Awakens’da MILLENNIUM FALCON’un oldukça önemli bir yere sahip olduğu belirtilmiştir.

  • Aynı zamanda başvuru sahibinin Facebook sayfasında Star Wars evrenine ait bir diğer uzay gemisi olan X-WING’in sahne şovu sırasında da kullanıldığı görülmüştür. Başvuru sahibi bu iddialara, dekorun mekân sahibi tarafından konumlandırıldığı ve kendisiyle ilgili olmadığı şeklinde cevap vermiştir.
  • İtiraz sahibi kötü niyete kanıt olarak yine başvuru sahibinin Facebook sayfasında yayınlanan konser afişini sunmuştur. Bu afişte yine Star Wars evreniyle bütünleşmiş iki karakterin resmi ve MILLENNIAL FALCON ibaresinin bir arada kullanıldığı görülmüştür. Başvuru sahibi, buna cevap olarak söz konusu ibarenin parodi nedeniyle bu şekilde kullanıldığını belirtmiştir.

Ancak Temyiz Kurulu, söz konusu delilleri sadece başvuru sahibinin parodi girişiminde başarısız olduğunun bir kanıtı olarak görmüştür.

Bu sebeple de kötü niyet iddiası bakımından nötr kalınmıştır.


Temyiz Kurulu, yazı boyunca sıralanan gerekçeler çerçevesinde, itiraz sahibinin karıştırılma olasılığının varlığı yönündeki iddialarının yerinde olduğu kanaatine ulaşmış ve başvuru sahibinin karıştırılmaya neden olmayacak bir marka seçme yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmediği sonucuna varmıştır. Temyiz Kurulu, karıştırılma olasılığı iddiasını kabul ettiğinden, tanınmış markanın sulandırılması yönündeki iddiayı ayrıca incelememiştir.

Star Wars evreninin önemli parçalarından birisi olan MILLENNIUM FALCON, karardan anlaşılacağı üzere zaferlerine yeni birisini daha eklemiştir. Başvuru ile itiraz gerekçesi markanın kapsadığı mallar arasında açık bir benzerlik bulunmadığı halde, MILLENNIUM FALCON’un çok sayıda farklı mal ve hizmet için marka sahibince veya lisanslı kullanımı, bilinirliği, itiraz sahibi ile özdeşleşmesi, başvuru ile itiraz gerekçesi marka arasındaki yüksek derecedeki benzerlik gibi hususlar kazanılan zaferin ana gerekçeleri olmuştur.  

Son bir alıntıyla bitirelim: “Sinema tarihinde uzay gemisi içeren filmlerdeki gemiler arasında MILLENNIUM FALCON hepsinin üstünde yer alır.[3]

Biz yazarlar da aynı fikirdeyiz!

Cansu ÇATMA BİLEN

cansucatma1@gmail.com

Önder Erol ÜNSAL

unsalonderol@gmail.com

Ekim 2020


[1] You came in that thing? You’re braver than I thought.”

[2] “Fast ship? You’ve never heard of the Millennium Falcon?…I’ve outrun Imperial starships. Not the local bulk cruisers mind you, I’m talking about the big Corellian ships now…She may not look like much, but she’s got it where it counts, kid. I’ve made a lot of special modifications myself.”

[3] https://www.inafarawaygalaxy.com/2015/12/quotes-about-millennium-falcom-from.html#:~:text=These%20ships%20might%20come%20marginally,to%20Rey%2C%20it%20will%20do!

Markanın Ciddi Kullanımının Kanıtlanmasında Geniş Tabirler Yerine Alt Kategoriler mi Değerlendirilmelidir?

Adalet Divanı Genel Mahkemesi Syrena Kararı (T-677/19)

Yazımın konusu olan davaya geçmeden önce sizinle kısa bir beyin jimnastiği yapmak isterim. Kendinizi 1957 yılında araba üreten bir firmanın yöneticisi olarak hayal edin. Ülkenizde tamamen yerli araba üreten ilk firmasınız. 521,311 adet arabanın üretimini yalnızca 30 yıl içerisinde yapmışsınız. Şimdi kulağa küçük bir sayı gibi gelebilir, ancak 1950’lerin teknolojisi düşünüldüğünde gayet etkileyici bir miktar olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Yıllar üzerinden bir karşılaştırma yapacak olursak; 1950-1980 yılları arasında Dünya’da ortalama 20 milyon civarı araba varken, günümüzde bu sayı 2 milyara yaklaşmaktadır. Yani aslında şu anda kulağa çok fazla gibi gelmeyen 521 bin adet araba, o zamanlar için ciddi bir sayıydı.

Güzel bir başarı hikayesi değil mi? Ancak, yine geçmişten günümüze gelecek olursak, firmanızın ülkenizde yaşadığı bu kadar başarıya rağmen, sizin ve ülkenizin simge arabaları 2020 yılında hukuki anlamda adeta yok olmuş sayılabilir.

Bahsettiğim şirket, Polonya’nın tamamen yerli ilk arabası olan ve dilimizde “deniz kızı” anlamına gelen “Syrena“yı üreten “Fabryka Samochodów Osobowych”dir. İlk olarak 1955 yılında Polonya’nın en büyük endüstri fuarı olan The Poznań International Fair’de tanıtımı yapılan bu araba günümüz için bile çok zarif olan tasarımı ile göz kamaştırmaktadır.

Yeniden hayata döndürülmek istenen Syrena için 2010 tarihinde bir marka başvurusu yapılmış ve marka 9., 12., 28. sınıflardaki mallar için tescil edilmiştir.

İhtilaf esasen, 12. sınıfa dahil mallara ilişkin olduğu için, tescilli markanın anılan sınıfa ilişkin olarak “Kara yoluyla hareket için motorlu taşıtlar ve bu sınıfta yer alan parçaları.” mallarını kapsadığını belirtmek yerinde olacaktır.

22 Nisan 2016 tarihinde Polfarmex isimli şirket bu markanın iptali için Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO)’ne başvuruda bulunmuştur. Marka iptali isteminin temel argümanı markanın ciddi biçimde kullanımının bulunmamasıdır.

2018 yılında EUIPO, iddiaları kısmen haklı bularak “arabalar” haricinde markanın ciddi bir şekilde kullanılmadığına karar vermiştir. Bu noktada, markanın mal listesi 12. sınıfta “Kara yoluyla hareket için motorlu taşıtlar ve bu sınıfta yer alan parçaları.” iken, ciddi kullanımın yalnızca bu listede ismen yer almayan “arabalar” bakımından kabul edilmiş olması hususuna özellikle dikkat edilmelidir. Bir diğer deyişle “Kara yoluyla hareket için motorlu taşıtlar ve bu sınıfta yer alan parçaları.” genel ifadesi içinde kategorizasyon yapılmış ve “spor arabalar, yarış arabaları ve elektrikli arabalar” için ciddi kullanımın gerçekleştiği tespitinden hareketle, ciddi kullanımın listede ismen yer almayan “arabalar” kategorisi için gerçekleştiği kabul edilmiştir.

İki tarafın da kararı temyiz etmesi üzerine uyuşmazlık EUIPO Temyiz Kurulu’nun önüne gelmiştir. Yapılan itirazları haksız bulan Kurul, incelenen kanıtlar ışığında marka sahibinin Syrena markalı arabaların üretimine tekrar başlamak için hazırlık yaptığını söyleyerek kararı onamıştır. Bunun üzerine, itirazı reddedilen Polfarmex firması uyuşmazlığı mahkemeye götürme kararı almıştır.

Dava Adalet Divanı Genel Mahkemesi tarafından görülmüş ve T-677/19 sayılı kararla 23 Eylül 2020 tarihinde karara bağlanmıştır. Karar metninin  bu bağlantıdan görülmesi mümkündür.

Davada Polfarmex şirketi beş ana iddia üzerinde durmuştur. Genel olarak açıklamak gerekirse birinci ve ikinci iddiaya göre Kurul, sunulan delilleri doğru analiz edememiştir. Deliller, Syrena markalı herhangi bir arabanın piyasaya çıktığını kanıtlamamasına rağmen, dava konusu markanın ciddi kullanımının bulunduğuna karar verilmesinin yanlış olduğu iddia edilmiştir. Yine bağlantılı olan üçüncü ve dördüncü argümanda ise Kurul’un 12. sınıfta yer alan malları doğru kategorize edemeyerek hatalı bir değerlendirme yaptığı ifade edilmiştir. Beşinci ve son olarak, sunulan delillerin bir kısmının dikkate alınmaması gerektiği halde Kurul’un bunları incelemeye alarak kararı haksız yönde etkilediği iddiasına yer ver verilmiştir.  

Bu iddiaları tek tek değerlendiren Genel Mahkeme yorumlamaya beşinci iddiaya cevap vererek başlamıştır:

Öncelikle söylenmesi gerekir ki, marka sahibi yaklaşık 20 adet delili Kurul’a gerektiğinden geç bir tarihte sunmuştur. Davacıya göre, söz konusu deliller 2017/1001 sayılı Tüzüğün 94/1 maddesi gereğince dikkate alınmamalıdır, nitekim incelemeye alınsa bile davacı Polfarmex firması bu delilleri görmemiş ve üzerinde yorum şansı bulamamıştır. Bu sebeplerden dolayı haksız bir karar verildiği iddia edilmiştir.

Bu iddiaya karşılık olarak; söz konusu delillerin ek delil olarak nitelendirildiği ve halihazırda geç gelen bu belgelerin mahkemenin kararını etkileyecek düzeyde de olmadığı ifade edilmiştir. Buna ek olarak, her ne kadar Kurul davacının karşı görüşünün alınması konusunda hata yapmış olsa da, itiraz  aşamasında davacı tarafın bu şansı elde ettiğine, ancak yine de bu deliller hakkında herhangi bir görüş bildirmediğine dikkat çekilerek, bu iddiaların yersiz olduğuna karar verilmiştir. 

Mahkeme, ikinci olarak davacı şirketin ciddi kullanımın gerçekleşmediği iddialarını değerlendirilmiştir. Davacı, marka kullanımının henüz hazırlık aşamasında olduğunu, hiçbir somut ürünün piyasaya sürülmediğini ve davalı tarafın aldığı bu aksiyonların markanın ciddi kullanımı olarak kabul edilemeyeceğini belirtmiş, buna rağmen Kurul’un hataya düşerek bu hazırlık aşamalarını markanın ciddi kullanımı olarak değerlendirerek hatalı bir değerlendirme yaptığını ifade etmiştir.

Mahkeme; Temyiz Kurulu’nun aksine 12. sınıfta yer alan mallar arasında bir ayrıma gitmeden önce, geçmiş tarihli bir kararı dayanak göstererek arabanın tanımını yapmıştır. Buna göre, araba, sürücü ve sınırlı sayıda yolcu taşıyan özel bir ulaşım aracıdır.

Bu kararın ışığında ciddi kullanımı değerlendirmeye başlayan mahkeme ilk olarak yarış arabaları alt kategorisini incelemiş;

  1. Davalının 2013 ve 2015 tarihleri arasında Syrena marka arabaların üretimi için üçüncü kişiler ile sözleşmeler yaptığını,
  2. Yine 2015 tarihinde Warsaw Barborka rallisinde arabanın tanıtımının yapıldığını,
  3. Syrena model arabaların hem görsellerinin hem de fiyatının yer aldığı My Rally Challenge isimli bir broşürün basıldığını,
  4. Sarl Alpmediterranee isimli bir şirketin 5 adet Syrena marka araba için sipariş verdiğini gösteren belgeler bulunduğunu,

ve tüm bunların yanında medyada da söz konusu arabalar hakkında birçok haber yapıldığını tespit etmiştir. Bu tespitler ışığında mahkeme, Syrena markasının yarış arabaları için ciddi kullanımının bulunduğuna karar vermiştir. Nitekim, mahkeme arabaların henüz üretim aşamasında dahi olmamasına karşın, arabaların sipariş edilebilme ve ileride satışa sunulabilme imkânının bulunmasının ciddi kullanım olarak sayılması gerektiğini, içtihat niteliğinde olan birçok kararı da örnek göstererek vurgulamıştır.

Ancak Syrena markasının yarış arabaları için ciddi kullanımının bulunduğu kanaatine varan mahkeme, tam aksi bir yaklaşımla dava konusu markanın yine 12. sınıfta yer alan spor arabaları için ciddi kullanımının bulunmadığı kararına varmıştır. Mahkemeye göre, Temyiz Kurulu’nun karara esas aldığı deliller, sadece çok spesifik bir pazar olan yarış arabalarını kapsamaktadır ve markanın yarış arabaları için ciddi kullanımının bulunması, markanın aynı sınıf içinde yer alan spor arabaları için de kullanımının bulunduğu anlamına gelmemektedir. Bu yaklaşımın gerekçesi, yarış arabaları ile spor arabalarının kullanım amaçlarının tamamen farklı olması, spor arabaların herkese açık yollarda kullanılmasına karşın, yarış arabalarının sadece özel tasarlanmış ve toplumun geri kalanına kapalı olan özel yollarda kullanılmasıdır.  Bu bağlamda mahkeme, yarış arabaları için ciddi kullanımın varlığı değerlendirmesinin, geniş yorumlanmaması gerektiğini ve spor arabalara genişletilmesinin doğru olmadığını karara bağlamıştır.

Buna ek olarak, yine 12. sınıfta yer alan başka bir araba klasmanı olan elektrikli arabalar için mahkeme ayrı bir yorum daha yapmış ve sunulan deliller ışığında ilgili tarihler aralığında başvuru sahibinin Polonya Kalkınma Bakanlığı’yla Syrena marka arabalar için görüştüğünü, ancak bu toplantıda elektrikli araçlar bakımından davalının herhangi bir plan yahut çizim göstermediğinin altını çizmiştir.

Nihayetinde Genel Mahkeme, Temyiz Kurulu’nun kararını kısmen bozarak markanın sadece “yarış arabaları” açısından ciddi kullanımının bulunduğuna kanaat getirerek 12. sınıfta yer alan diğer “arabalar” açısından markanın iptal edilmesine karar vermiştir.

Sonuç olarak;

EUIPO Marka İptal Birimi ve Temyiz Kurulu’nun görüşünün aksine, Genel Mahkeme kendine tebliğ edilen delillerin spesifik şekilde incelenmesi gerektiğinin altını çizerek, 12. sınıfta yer alan arabaların çok geniş bir alan olduğunu ve bu sebeple kullanım delillerinin alt kategoriler çerçevesinde incelenmesinin marka hukukunun ruhu açısından mühim olduğunu vurgulamıştır.

Buna göre; her ne kadar “yarış arabaları” bir çeşit “araba” olsa da, markanın ciddi kullanımı açısından geniş kategori çerçevesinde yorum yapılmaması gerektiği, hatta tam tersine olabildiğince alt kategoriler halinde incelemenin bir gereklilik olduğu bu karara yansımıştır.

Anlaşılacağı üzere, markanın ciddi kullanımının kanıtlanması noktasında, mal ve hizmet listelerindeki kapsamı geniş tabirlerin dar biçimde ifade edilmesi ihtiyacı günden güne artmaktadır. İnsanların her geçen gün değişen ihtiyaçlarını karşılamak için farklı mal ve hizmetler ortaya çıkmakta iken, marka tescilinde kullanılan geniş tabirlerin ömrü kanaatimizce geçen yıllar içerisinde kısalmaktadır.

Kim bilir, belki 10 yıl içinde araba kavramı yerde ve havada giden arabalar olarak da ayrılabilir…

Onurcan TUTAR

Ekim 2020

tutaronurcan@gmail.com

Malların Benzerliği Değerlendirmesi ve Toplumsal Tüketim Alışkanlıkları

USPTO Elma Şarabı ile Kahvenin Benzerliğini Değerlendirdi

Gıda ve içecek sektörlerine ait malların ve hizmetlerinin benzerliği değerlendirmesi, inceleme konusu ürünler aynı olsa da, toplumsal tüketim alışkanlıklarına göre değişik coğrafyaların tescil ofislerinde farklılık gösterebilmektedir. Örneğin; Türkiye’de kahvaltıda yaygın biçimde tüketilen zeytinin, bir diğer Türk ana kahvaltı ürünü olan peynirle benzerliği Türkiye’de güçlü biçimde savunulabilecekken, aynı argüman çok muhtemelen diğer birçok ülkede anlamlı olmayacaktır.

Bu yazıda aktaracağımız A.B.D. Patent ve Marka Ofisi (USPTO) Temyiz Kurulu kararı, kanaatimizce Türkiye’de benzer olarak değerlendirilmesi mümkün olmayan mallara ilişkin olduğundan, yukarıda yer verilen iddiamızın somutlaştığı bir örnek olarak değerlendirilebilir.


Cooper Moon Coffee LLC (başvuru sahibi), “BEAN BLOSSOM” kelime markasını 30. sınıfa dahil “Alkollü içecekleri içermeyen kahve” için tescil ettirmek amacıyla USPTO’ya başvuruda bulunur.

BEAN BLOSSOM

USPTO, başvuruyu 33. sınıfa dahil “Elma şarabı (hard cider)” mallarını kapsayan önceden tescilli “BEANBLOSSOM” markasıyla karıştırılma olasılığı gerekçesiyle reddeder.

BEANBLOSSOM

Başvuru sahibi, kararın iptali için itiraz eder ve itiraz USPTO Temyiz Kurulu’nca incelenir. Temyiz Kurulu kararına okuyucularımız bu bağlantıdan erişebilirler.

Başvuru sahibi karara itirazında esasen; markaların aynı ve malların benzer olmadığı iddialarını öne sürmüştür.


Başvuru “BEAN BLOSSOM” ile ret gerekçesi marka “BEANBLOSSOM” Temyiz Kurulu’nca da neredeyse aynı işaretler olarak değerlendirilmiş ve buna ilaveten ret gerekçesi “BEANBLOSSOM” markasının ayırt ediciliği yüksek bir marka olduğu kanaatine varılmıştır.

Kararın devamında, başvuru sahibinin asıl iddiası yani, malların (kahve – elma şarabı) benzer olmadığı yönündeki argüman değerlendirilmiştir.

Temyiz Kurulu’nun bu hususa ilişkin değerlendirilmesi, ilgili içtihatı aktarmakla başlamıştır:

“Bu vakada olduğu gibi neredeyse aynı markalar incelenirken, karıştırılma olasılığı sonucuna varmak için mallar arasında aranacak benzerliğin derecesi azalır. Mallar veya hizmetler birbirleriyle rekabet eder veya doğaları gereği bağlantılı olmasa da aynı markaların kullanımı halinde ticari kaynağın aynı olduğu yönünde bir varsayım ortaya çıkabilir. Neredeyse aynı markalar söz konusu ise karıştırılma olasılığının sonucuna ulaşmak için mallar arasında tutarlı bir ilişkinin varlığı yeterlidir. Malların veya bunların pazarlanması yollarının bir şekilde bağlantılı olması yeterlidir…”

Kurul, sonraki safhada “kahve – elma şarabı” mallarının benzerliği / ilişkisi bakımından detaylı değerlendirmeye geçmiştir.

Başvuru sahibi; karşılaştırma konusu malların doğalarının farklı olduğunu sürmektedir. Kurulun bu iddiaya yönelik tespitleri aşağıdaki gibidir:

Elma şarabı, etanol içeren alkollü bir içecektir ve etanol yatıştırıcı etkiye sahiptir; buna karşın kahve yüksek oranda kafein içermektedir, kafein dünyanın en yaygın kullanıma sahip psikoaktif maddesidir ve uyarıcı işlevine sahiptir. Alkollü içeceklerin kullanımı yasal olarak sadece yetişkinlerle sınırlıdır, buna karşın yüksek kafein içeren kahvelerin sadece yetişkinlerce kullanımı konusunda Amerika Pediatri Akademisi’nin tavsiyesi bulunmaktadır. Her iki içecek de tarihsel ve dini açıdan kısıtlamaların konusu olmuştur. Uyarıcı veya yatıştırıcı maddeler içermeyen diğer içeceklerin tersine, bu tip maddeleri içeren elma şarabı ve kahve arasında belirtilen nedenle bir bağlantı bulunmaktadır ve bu bağlantı karıştırılma olasılığının varlığı bulgusunu desteklemektedir.

Bu hususa ilaveten, USPTO marka sicilinde “kahve – elma şarabı” mallarını bir arada içeren dört adet tescilli markanın varlığı da tespit edilmiştir. Karşılaştırma konusu malları bir arada içeren üçüncü kişi tescillerinin varlığı, inceleme konusu markaların ticari ölçekte bir arada kullanıldığının veya kamunun onlara aşina olduğunun kanıtı olmasa da, değerlendirilen mal veya hizmetlerin tek bir ticari kaynaktan gelebileceğini gösterme amacına hizmet eden belirli ölçüde ispat değeri bulunan bir unsurdur.

Ayrıca, inceleme sırasında kahvenin, elma şarabının bir bileşeni olarak kullanıldığı durumlara da rastlanmıştır.

Başvuru sahibi USPTO sicilinden çeşitli örnekler çerçevesinde, aynılık düzeyindeki markaların sicilde farklı firmalar adına tescilli olduğunu öne sürse de, Temyiz Kurulu sunulan örneklerin “elma şarabı ile biraların” bir arada tesciline ilişkin olduğunu, oysa ki incelenen vakada karşılaştırılan malların “elma şarabı ile kahveler” olduğunu belirterek bu yöndeki argümanı kabul etmemiştir.

Temyiz Kurulu, bu hususlara ilaveten karşılaştırma konusu malların, aynı tüketici grubuna (genel anlamda yetişkinler) hitap ettiğini de belirlemiştir.

Belirtilen tüm gerekçelerin ışığında Temyiz Kurulu; elma şarapları ve kahvenin yatıştırıcı ve sakinleştirici etkileri bağlamında benzer kategoride bulunmaları, her ikisinin de yetişkin tüketicilere hitap etmeleri, kahvenin elma şarabının bir bileşeni olarak kullanılabilmesi, her iki ürünü de içeren önceki tescillerin bulunması ve malların çakışan ticari dağıtım kanallarının ve alıcılarının bulunması nedenleriyle, malların ilişkisinin karıştırılma olasılığının varlığını desteklediği sonucuna ulaşmıştır.

Sayılan tüm nedenlerle; inceleme konusu markalar arasında karıştırılma olasılığının bulunduğu neticesine varılmış ve başvuru hakkındaki ret kararı Temyiz Kurulu’nca onanmıştır.


Başa dönecek olursak; elma şarapları ve kahve mallarının benzer veya ilişkili mallar olarak değerlendirilmesi olasılığı, kanaatimizce Türkiye bakımından mevcut değildir. A.B.D. tüketicileri bakımından USPTO malların bağlantı olduğu neticesine varmış olsa da, farklı coğrafyalardaki tüketici grupları esas alınarak yapılacak incelemelerin tersi yönde sonuçlara varması çok olasıdır. Bu bağlamda, malların veya hizmetlerin benzerliği veya ilişkisi incelenirken, kendi ülkesindeki tüketim alışkanlıklarını esas alarak inceleme yapan bir ülke ofisinin değerlendirmesinin, her durumda diğer ülke tescil otoritelerine ışık tutamayacağını kabul etmek gerekmektedir.

Önder Erol ÜNSAL

Ekim 2020

unsalonderol@gmail.com

Hashtag Markaları (Tagmarks) I *

Konusu Hashtag markaları olan metin, iki bölüm halinde yayımlanacaktır. Bu bağlamda okumakta olduğunuz yazı, iki bölümlük serinin ilk bölümünü oluşturmaktadır.

1. #Genel Olarak Hashtag

Hashtag (#) sembolü, sosyal medya web sitelerinde, bitişiğindeki kelimeyi ya da ifadeyi kategorize eden, bir anahtar kelimeyi veya ilgilenilen konuyu tanımlayan metaveri olarak tanımlanmıştır[1]. Bir yandan da bu tanıma ek olarak, bir mesajı iletebilme ve belli bir başlık altında yapılan incelemeleri kolaylaştırma özelliğine vurgu yapıldığı da görülmektedir[2].  Hashtag, sosyal medyada verilebilecek mesajları en basit ve bir o kadar da güçlü şekilde sunabilen bir araçtır; kişilerin ilgisini çeken bir başlığa tek bir tıklama ile ulaşılabilmesi ve o konu ile ilgili detaylı bilgiler ile yorumlara erişebilme imkânının, genel olarak kolay olanın tercih edildiği ve zaman ile yarışılan çağımızda vazgeçilmez bir husus olduğu şüphesizdir[3].

Tarihsel süreçte ise, Hashtag’lerin ortaya çıkışı aslında 1988 yılına dayanmaktadır; ancak sosyal medyada bilinen ve dolayısıyla popülerliğini kazanmış ilk hashtag 2007 yılında Twitter’da kullanılmış ve popüleritesini kazanmıştır[4]. Bu süre zarfında hashtag sadece Twitter ile sınırlı kalmadan neredeyse tüm sosyal medya platformlarının vazgeçilmezi hâline gelmiştir, öyle ki artık hashtag için müstakil bir pazarlama aracına dönüştüğü söylenebilir[5].

2. #Marka Hukuku Perspektifinden Hashtag

Hashtag’ler artık hemen her mecrada rastlanabilen, son derece yaygın bir işaret olarak görülmektedir ve internetteki bu yaygın popülaritesinden ötürü şirketlere ürünlerini veya hizmetlerini pazarlamak için kullanmak konusunda da çekici gelmektedir[6]. Hashtag’lerin bu şekilde artarak kullanımı bir takım yeni tip marka başvurularını da beraberinde getirmiştir[7].

Hashtag’lerin marka olarak tescil edilebilirliğinin ise, henüz Türkiye’de bir örneğine rastlanmamış olsa bile[8], diğer ülkelerin marka hukuku gündemlerinde yeni yer edinen bir husus olmadığını ifade etmek gerekir. Keza ilk hashtag markası için başvuru 2010 yılında gerçekleştirilmiştir ve yapılan bir araştırmaya göre, o zamandan 2017 yılına kadar 5000 adet başvuruda bulunulmuştur ve bunların 2.200’ü sadece 2016 yılına aittir. Buna göre, 2016 yılında Hashtag markaları için yapılan başvurular bir önceki yıla göre %64 oranında, büyük bir artış göstermiştir[9].

Bir başka örnekte, 2014 yılında Birleşik Krallık’ın en büyük bağımsız peynir üreticisi olan Wyke Farms #freecheesefriday isimli sosyal medya kampanyasının ismini marka olarak tescil ettirmiş ve bu konu ülkede bir ilki teşkil etmiştir[10]. Somut örnekte, #freecheesefriday hashtag’i ile Wyke Farms’ın Facebook ve Twitter hesapları üzerinden haftalık bir yarışma yürütülmekte ve her cuma günü, kazananlar Wyke Farms Facebook ve Twitter hesaplarında yer alan ve bu Hashtag’i kullanan kişiler arasından seçilmekteydi. Şirkete göre, kampanyanın Facebook ve Twitter’daki aylık erişimi toplam 880.000 kişidir. Birleşik Krallık Fikri Mülkiyet Ofisi, markanın yapısı itibarıyla ayırt edici olmadığı ancak başvuru tarihinden önce kullanılmış ve bu kullanım sonucunda tescil başvurusuna konu mallar yönünden (29. sınıf) ayırt edicilik kazandığı gerekçesiyle markayı tescil etmiştir[11]. Birleşik Krallık Fikri Mülkiyet Ofisi’ne sunulan kanıtların büyük çoğunluğu, ifadelerin sosyal medyada Hashtag olarak kullanımından oluşmaktaydı. Bu durum, bir hashtag’in sosyal medyada kullanımının da markanın kullanılmasında kanıt olarak sunulabileceğine ve bu suretle alışılagelmiş kullanım kanıtlarında da değişikliğe işaret etmektedir[12].  Ayrıca, Birleşik Krallık Fikri Mülkiyet Ofisi’nin sosyal medya kullanımını edinilen ayırt ediciliğin kanıtı olarak kabul etme isteğini vurgulamaktadır[13].

 (https://www.wipo.int/wipo_magazine/en/2017/05/article_0009.html)

Bir (#) hashtag tek başına, kaynak gösterme fonksiyonuna sahip olmayan genel bir sembol olsa da bir ürün adı veya kampanya sloganıyla birlikte kullanıldığında, bir marka ile aynı şekilde işlev görebilir ve bu şekilde kaydedilebilir. Keza bunun en yaygın örnekleri ABD’de #smilewithacoke and #cokecanpics (The Coca-Cola Company), #McDstories (McDonalds) ve #makeitcount,  #justdoit (Nike) olarak görülmektedir[14].

3. #Yasal Düzenleme – USPTO Marka İnceleme Kılavuzu

2013 tarihli Amerika Birleşik Devletleri Marka ve Patent Ofisi (United States Patent Trademark Office-USPTO), Marka İnceleme Kılavuzu’nun (Trademark Manual of Examining Procedure-TMEP) 1202.18, 1202.18(a) ve 1202.18(b) hükümleri Hashtag markalarına ayrılmıştır[15]. TMEP m.1202.18’e göre, hash sembolünü (#) içeren veya “HASHTAG” ibaresini içeren markalar, başvuru sahibinin malının veya hizmetinin kaynağını gösterebilme fonksiyonunu yerine getirebilmeleri kaydıyla tescil edilebilecektir. Ancak bu tip marka başvurularında; markanın genel kapsamlı olarak bağlamına, hash (#) sembolünün marka içindeki konumunun, başvuru kapsamında yer alan malların veya hizmetlerin ve mümkünse kullanım örneğinin dikkatle değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir[16]. Eğer # sembolü, hemen bir numaradan önce geliyorsa (#29 JONES, THE #1 APP, # TWELVE gibi) veya sadece markanın içinde sembol (Pound sembolü ya da rakam) olarak kullanılmışsa (ICHIBAN# gibi) bu tip markalar mutlaka hashtag markası olarak değerlendirilmemelidir. Bu tip belirleme, her somut olayın özelliğine göre yapılmalıdır.

Genelde hash (#) sembolü veya “HASHTAG” kelimesi tek başına kaynak gösterme fonksiyonunu yerine getirmemektedir; çünkü bunlar sadece kategorize etmeyi ya da sosyal medyada araştırma yapmayı kolaylaştırmaktadır. (Yani, sosyal medya katılımcıları belirli bir konuyu, örneğin ABC’nin konu olduğu “ABC hashtag” yazarak aramaya yönlendirilir.) Bu yüzden, tescil edilemeyecek bir markaya (#) sembolünün veya “HASHTAG” kelimesinin eklenmesi, o markayı tescil edilebilir hale getirmemektedir. Buna göre, bu sembol ya da ifade ile birleştirilmiş ve ilgili mallar veya hizmetler için sadece tanımlayıcı veya jenerik bir ifadeden oluşan marka başvuruları jenerik veya tanımlayıcı olduğundan reddedilmelidir. Örneğin, #SKATER ibaresi kaykay ürünü için tanımlayıcıdır.

1208.18(a)’da ise, eğer hash sembolünden (#) ya da “HASHTAG” kelimesinden sonraki ifade tescil olunmak istenen mal veya hizmet için ayırt edicisiyse ve söz konusu sembol (#) veya kelimeden ayrılabiliyorsa; (#) ya da “HASHTAG” ibaresinin olduğu kısım reddedilerek, diğer ibarenin tescil edilebileceği düzenlenmiştir. Örnek olarak da “#INGENUITY” markasının (#) sembolü reddedilse de işletme danışmanlığı hizmetleri için ayırt edici olduğu, “TMARKEY#SKATER” markasının “#SKATER” kısmı olmadan da kaykay ürünü için ayırt edici olduğu verilmiştir.

Akabinde, 1208.18(b) hükmünde markanın sadece “HASHTAG” ifadesinden ya da Hash sembolünden (#) oluşması düzenlenmiştir. Buna göre, sosyal ağlarda paylaşım olarak kullanılmadığı ve mallarla veya hizmetlerle bağlantıyı sağladığı sürece, bunların da marka olarak tescili kabul edilebilecektir. Bu durumlarda, “HASHTAG” ifadesi ya da Hash (#) sembolü, “bir metaveri olarak” ticari bir etki oluşturmayacaktır, ilişkili olduğu mallara ya da hizmetlere bağlı olarak hatırlatıcı ya da ihtiyari olarak değerlendirilebilir. Örnek olarak, likörle ilgili olarak “HASHTAG” ifadesinin tescil edilmesi ya da THE HASHTAG ifadesinin büro hizmetleri için tescil edilmesi gösterilmiştir.

USPTO ölçütlerine gönderme yapılan, rastladığımız bir başka örnekte; Fransa’ da, Fransız Fikri Mülkiyet Ofisi (INPI-National Institute of Industrial Property), #toutsurlehashtag (Hashtag hakkında her şey) başlığı kapsamında hashtag’lerin marka olarak korunup korunmayacağı konusunda; bu tip işaretlerin eğer marka olarak işlev göstermesi durumunda tescil edilebileceğini belirtmiş bunda da USPTO’nun anılan ölçütlerine atıf yaparak, temel fonksiyon olan malın veya hizmetin kökenini gösterme fonksiyonuna işaret etmiştir[17].

Elanur TAMER

Ekim 2020

tamerelanur@gmail.com


[1]  https://www.dictionary.com/browse/hashtag;

USPTO Trademark Manual of Examining Procedure, October 2018, m. 1202.18 (https://tmep.uspto.gov/RDMS/TMEP/current)

[2] “Hashtag.” The Merriam-Webster.com Dictionary, Merriam-Webster Inc., https://www.merriam-webster.com/dictionary/hashtag; Hashtags vs. Trademarks – Does it Really Matter?, 3 April 2018, https://www.lexology.com/library/detail.aspx?g=085cde98-c26a-44aa-90a7-97280d27265e

[3] Butwin, Betsy A. (2016) #TrademarkLaw: Protecting and Maximizing the Value of Trademarks in an Evolving Social Media Marketplace, Cybaris®: Vol. 7: Iss. 1, Article 3., (s. 110-129), s. 112; Daniele, D., The Rise of the #Hashtag, https://www.socialmedialawbulletin.com/2013/07/the-rise-of-the-hashtag/

[4] İlk hashtag, 1988 yılında, Internet Relay Chat (IRC) olarak bilinen bir platformda, iletileri, görüntüleri, içerikleri ve videoları katogeriler altında toplamak için kullanılmıştır. Detaylı bilgi için bkz. https://www.lifewire.com/history-of-hashtags-3288940.

[5] Jones, C., Hashtag Trademarks: What Can Be Protected? WIPO Magazine, 2017/5,  https://www.wipo.int/wipo_magazine/en/2017/05/article_0009.html; https://www.inta.org/INTABulletin/Pages/AreHashtagsCapableofTMProtectionunderUSLaw-.aspx.

[6]  Sherwin, Robert T., #HaveWeReallyThoughtThisThrough?: Why Granting Trademark Protection To Hashtags Is Unnecessary, Duplicative, and Downright Dangerous, 29 Harvard Journal of Law & Technology, 456, 458-59 (2016).

[7] Michels, R., Branded Hashtags: The Next Big Thing?, WIPO Magazine, September 2014, https://www.wipo.int/wipo_magazine/en/2014/05/article_0008.html

[8] Türk marka hukuku öğretisinde, Hashtag markaları kavramına sadece Çolak’ın eserinde rastlanabilmiştir. Bkz. Çolak, U., Türk Marka Hukuku, İstanbul 2018, s. 99-100.

[9] Yapılan bu araştırma, Hashtag’lerin marka olarak tescili için yapılan başvuruların, özellikle 41., 35., ve 25. Sınıf olmak üzere üç sınıfta yoğunlaştığına işaret etmektedir. Detaylı bilgi için bkz. ve karş.  https://clarivate.com/compumark/blog/hashtag-trademark-applications-rise-64-just-one-year/

[10] https://www.trademarksandbrandsonline.com/news/coca-cola-applies-to-trademark-hashtag-slogans-4231

[11] “The trade mark was inherently non-distinctive, but evidence was submitted to show that, by the date of application, the mark has in fact acquired a distinctive character as a result of the use made of it.” https://trademarks.ipo.gov.uk/ipo-tmcase/page/Results/1/UK00003015353

[12] Six lessons for #hashtags, social media campaigns and trade marks – #freecheesefriday trade mark registered for UK social media campaign; https://www.lexology.com/library/detail.aspx?g=bb5d72f2-7ab4-429e-aed4-89a101a8db50

[13] Michels, R., Branded Hashtags, The Next Big Thing?, WIPO Magazine, September 2014, https://www.wipo.int/wipo_magazine/en/2014/05/article_0008.html

[14] https://www.trademarksandbrandsonline.com/news/coca-cola-applies-to-trademark-hashtag-slogans-4231

[15] https://tmep.uspto.gov/RDMS/TMEP/current#/current/TMEP-1200d1e1.html

[16] USPTO veri tabanında yapılan bir araştırma, hash (#) sembolünü içeren çok sayıda tescilli markanın mevcut olduğunu göstermektedir. Bu örnekler birkaçı; #BOSSBABE (Reg. No. 4750980), #FIXITJESUS (Reg. No. 4743330) #ASTONLIFE (Reg. No. 4742760), # HASHTAGLUNCHBAG (Reg. No. 4733946) #THEFITNEWYORKER (Reg. No. 4703167), #CUT50 (Reg. No. 4692073), #BEUNPRECEDENTED (Reg. No. 4682222), #CHATAUTISM (Reg. No. 4650746), #BEAUTYSERVICE (Reg. No. 4726061), #WINELOVER (Reg. No. 4345897); Örnekler için bkz. https://www.internetandtechnologylaw.com/the-evolving-role-of-the-hashtag-in-trademark-law/

[17] https://www.inpi.fr/fr/valoriser-vos-actifs/le-mag/t8outsurlehashtag

* Öğretide Hashtag markalarının “Tagmarks” olarak anıldığı da görülmektedir; bkz. Roberts, Alexanda J., Tagmarks, California Law Review, June 2017, Vol. 105, No. 3, (s. 599-660); Goldman, Eric, Hashtags Are Not Trademarks, Eksouzian v. Albanese, https://blog.ericgoldman.org/archives/2015/08/hashtags-are-not-trademarks-eksouzian-v-albanese-guest-blog-post-2.htm.

“NATURANOVE v NATURALIUM” Kararı – Genel Mahkeme Ayırt Edici Gücü Düşük Markalar Arasında Karıştırılma İhtimalini Bir Kez Daha Değerlendirdi

Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi, 5 Ekim 2020 tarihinde verdiği T–602/19 sayılı kararda, ayırt edici gücü zayıf bir kelime unsurunu ortak olarak yer içeren iki kelime markası arasındaki karıştırılma olasılığı hususunu değerlendirmiştir.

Takipçilerimiz kararın İngilizce metnine burayı tıklayarak erişebilirler.

Sözü fazla uzatmadan kararı aktarmaya geçiyoruz.

Eugene Perma France (başvuru sahibi), “NATURANOVE” kelime markasını Nicé sınıflandırmasının 3. sınıfında bulunan, kısaca “Kozmetikler, saç losyonları, saç spreyleri gibi saç bakım ürünleri, saç boyaları, şampuanlar” olarak özetleyebileceğimiz mallar için tescil ettirmek amacıyla Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO)’ne başvuruda bulunur.

Başvurunun ilan edilmesinin ardından, SPI Investments Group, SL (itiraz sahibi / davacı), “NATURALIUM” kelime markalarını gerekçe göstererek başvuruya karşı itiraz eder. İtiraz gerekçesi markalar, EUIPO’da ve İspanya’da 3. sınıfa dahil “Kozmetikleri ve saç losyonlarını” mallarını da kapsayacak şekilde tescillidir.

EUIPO itiraz birimi, karıştırılma olasılığı gerekçeli itirazı kabul eder ve başvuruyu reddeder. EUIPO Temyiz Kurulu, bu karara karşı başvuru sahibince yapılan itirazı reddeder ve başvuru hakkındaki ret kararını onar.

Temyiz Kurulu kararında; “NATURANOVE – NATURALIUM” kelime markalarının ortak kısmını teşkil eden “NATURA” kelimesinin “doğa” kelimesini çağrıştırdığı ve başvuru kapsamındaki mallar bakımından bu yönüyle ayırt edici gücünün zayıf olduğu belirtilmekle birlikte, markalar görsel ve işitsel açılardan ortalama düzeyde benzer bulunmuş, markaların aynı malları kapsadığı tespit edilmiş ve malların hitap ettiği kamunun geneli açısından, markaların aynı veya bağlantılı işletmelerden geldiği yönünde karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabileceği sonucuna varılmıştır.

Başvuru sahibi ret kararını Genel Mahkeme önüne getirir ve ihtilaf bu kez yargı tarafından ele alınır.

Davacı, “natura” kelimesinin “doğa” kelimesini doğrudan çağrıştırması, bu yönüyle ayırt edici gücünün zayıf olması, markaların kalan kısımlarının, yani “_NOVE” – “_LIUM” ibarelerinin tamamen farklı olması nedenleriyle markaların görsel ve işitsel açılardan benzer olmadığını öne sürmektedir.

Buna karşın EUIPO; Temyiz Kurulu kararının yerinde olduğunu, “natura” kelimesinin ayırt edici gücü zayıf olsa da, doğrudan tanımlayıcı olmadığını, her iki markanın da onar harften oluştuğunu, “natura” kelimesinin markaların başlangıcını teşkil ettiğini, tüketicilerin markaların başlangıç kısmına odaklandıklarını, bu bağlamda markaların görsel ve işitsel açılardan ortalama düzeyde benzerlik içerdiklerini, malların aynı olduğunu, malların aynı ve markaların ortalama düzeyde benzer oldukları incelenen vakada, belirtilen hususların karşılıklı bağımlılık ilkesi çerçevesinde ortak kelime unsurunun ayırt edici gücünün zayıflığını telafi ettiğini ve dolayısıyla markalar arasında karıştırılma olasılığının ortaya çıkacağını iddia etmektedir.

Genel Mahkeme incelemesinde ilk olarak, markaların kapsadığı malların aynı olduğu ve malların ortalama tüketicisinin genel anlamda halk olduğu yönündeki Temyiz Kurulu tespitlerini yerinde bulur.

Kararın devamında ise başvuru ile ret gerekçesi markanın benzerliği hususu irdelenir.

Genel Mahkeme’ye göre; “NATURANOVE” – “NATURALIUM” markalarının her ikisi de “NATURA” kelimesi ile başlasa da ve aynı sayıda (on) harften oluşsa da “NATURA” kelimesini takip eden “_NOVE” ile “_LIUM” ibareleri görsel ve işitsel açılardan kökten biçimde farklıdır. Buna ilaveten Mahkemeye göre; markaların ortak unsurunu teşkil eden “NATURA” ibaresinin ayırt edici gücü, inceleme konusu mallar bakımından zayıf olduğundan, ortak unsurun markaların başında bulunmasına ve markaların aynı sayıda harften oluşmalarına bakılmaksızın, markaların son dört harfinin birbirlerinden son derece farklı olduğu dikkate alınmalı ve markaların sonundaki farklılığın ilgili malların ticari kaynağını tespit etmede önemli rol oynadığı sonucuna varılmalıdır. Dolayısıyla, tersi yöndeki tespitlere dayalı Temyiz Kurulu yaklaşımı yerinde değildir ve markalar Temyiz Kurulu’nun tespit ettiğinin aksine, ortalama düzeyde değil, düşük düzeyde benzerlik içermektedir.

Genel Mahkeme kararın devamında, ret gerekçesi “NATURALIUM” markasının ayırt edici gücünü değerlendirmiştir. Temyiz Kurulu, “NATURA” ibaresinin ayırt edici gücünün zayıflığını kabul etmiş olmakla birlikte, “NATURALIUM” ibaresini bütün olarak normal düzeyde ayırt edici bir marka olarak değerlendirmiştir. Genel Mahkeme ise tersine, “NATURA” ibaresinin markanın başlangıcında yer alması ve kelime markasının bütünü içerisinde %60 oranında ağırlığa sahip olması nedeniyle “NATURALIUM” ibaresini bütün olarak ayırt edici gücü zayıf bir marka olarak kabul etmiş ve aksi yöndeki Temyiz Kurulu tespitini yerinde görmemiştir.

Genel Mahkeme son olarak yukarıda yer verilen tespitlerinin, yani kısaca;

  • “NATURA” kelimesinin ayırt edici gücünün zayıflığı,
  • “NATURANOVE” – “NATURALIUM” ibarelerinin görsel, işitsel, kavramsal açılardan benzerliğinin düşük düzeyde olması,
  • Ret gerekçesi “NATURALIUM” markasının ayırt edici gücünün zayıflığı,

değerlendirmelerinin çerçevesinde, başvuru ile ret gerekçesi markaların kamunun ilgili kesiminin bütüncül algısı çerçevesinde farklı izlenimler oluşturacakları ve markalar arasında karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağı sonucuna ulaşmıştır.

Bu çerçevede, başvuru hakkında verilen ret kararı yerinde bulunmamış ve Temyiz Kurulu kararı iptal edilmiştir.


EUIPO Temyiz Kurulu’nun kararı kanaatimce de yerinde olmadığından, Genel Mahkeme’nin yaklaşımını ve vardığı sonucu haklı bulduğumu söylemeden edemeyeceğim. Kozmetik, gıda, içecek gibi sektörlerde hatta bunlarla sınırlı kalmaksızın ticaretin neredeyse her alanında malların doğallığına vurgu yapan veya bunu çağrıştıran kelimelerin (nature, natur, naturel, doğa, doğal vb.) markalar içerisinde yer alması yadsınamaz bir ticari pratik haline gelmiştir. Bu bağlamda, söz konusu kelimeleri içeren markaları tescil ettirmiş önceki hak sahiplerinin, sonradan yapılan başvurularda aynı kelimelerin kullanımını engelleme yönündeki yaklaşımları ticaretin düzgün işleyişini engelleme çabasının dışında bir anlama gelmemektedir.

Genel Mahkeme kararının 71. paragrafında yer alan “Bir firma ayırt ediciliği düşük bir markayı seçmekte ve onu piyasada kullanmakta serbest olsa da, söz konusu firmanın bunu yaparken, rakiplerinin de aynı veya benzer tanımlayıcı unsuru içeren markaları kullanmaya eşit derecede hakkı olduğunu kabul etmesi gerektiği, EUIPO Temyiz Kurulu kararları ve Mahkeme içtihatlarında açıktır.” değerlendirmesi, ayırt edici gücü düşük markaları seçen firmaların akıllarının bir köşesinde her an bulunmalıdır.

Önder Erol ÜNSAL

Ekim 2020

unsalonderol@gmail.com

KOMİK BİR İHTARNAME!

Yıllar evvel, Alaçatı’da son derece iyi bilinen bir otelin sahibi olan müvekkilimiz adına bir ihtarname göndermiştik. Karşı taraf başka bir tatil beldesinde yerleşik idi ve müvekkilin tescilli markası da olan otelinin ismiyle hemen hemen aynı isimde bir otel açmıştı.  İhtarnamenin sonunu malum şekilde   “…belirtilen hususlar yerine getirilmezse üzülerek bildirmek isteriz ki aleyhinize her tür yasal yollara başvurulacak olup…” vs diye bitirmiştik. Karşı taraf gönderdiği cevapta  özetle “Ne alakası var, bir kere otellerin ismi hiç benzemiyor. Ama ben şimdi sizinle uğraşamayacağım o sebeple otelimin adını değiştiriyorum” demişti ki buraya kadar her şey tamamdı, ama cevabın son kısmı bana göre çok komikti çünkü demişti ki “Ayrıca ihtarnamenizde belirtilen hususlar yerine getirilmezse “üzülerek” tarafıma karşı yasal yollara başvurulacağını söylemişsiniz. Hayır yani siz avukat değil misiniz, neden işinizi yaptığınız için üzülüyorsunuz, bu konunun duygularla ne alakası var hiç anlamadım. Gerekirse dava da açarsınız, Mahkemeye de gidersiniz, ne var bunda.” !!! Eminim bir süre avukatlık mesleğini icra edenler birazcık heybelerini karıştırsalar bunun gibi hatta bundan da komik cevaplarla-olaylarla karşılaştıklarını gülerek hatırlayacaklardır.

Meslek yaşamımda pek çok kez dilekçe-ihtarname vs hazırlarken aklıma komik şeyler gelmiştir ama bunları  kağıda dökmedim, fakat bazen saygıyı bozmadan hafif sarkastik  argümanlar/cevaplar yazmak durumunda bırakıldığım doğrudur.  Ciddiyeti illa da biraz somurtmak-kaşımızı kaldırmak-ağdalı cümleler kurmakla özdeşleştiren bir kültürümüz var sanki, halbuki bazen tek bir espiri gülle gibi karşınızdakinde ağır hasar yaratma kabiliyetine haizdir; İngilizler mesela komik görünen ciddi mesajlar  vermenin üstadıdır! Amerikalıların da espiri kaldırma kapasitesi fena sayılmaz ve konuşma özgürlüğü çerçevesinde birçok şeyi çekinmeden söylerler. 

Günümüzde sosyal medyanın “kelebek etkisi” kavramını bambaşka bir boyuta taşıdığı aşikar, o yüzden kime-neyin-nasıl söylendiği azami önem taşıyor, çünkü her şey aniden viral olabiliyor ve negatif bir durum bumerang gibi dönüp markaları vurabiliyor. O yüzden bazen işi hafif espiriyle yönetmekte fayda olabiliyor sanki. Mesela Netflix’in Chicago’da Stranger Things konseptinde bir bar açan kişiye yazdığı oldukça espirili ihtarnamenin sonunu “Dediklerimizi yapın, annenizi arayıp (sizi şikayet etmek) zorunda bırakmayın bizi.” diye bitirmesi çok komikti. Tabii ki ihtarnamede talep edilenler yerine getirilmezse karşı taraf Netflix’in gözünün yaşına bakmadan kendisine dava açacağını gayet iyi biliyordu, ama mesele Netflix’in konuyu ilk etapta nasıl ortaya koyduğundaydı.  

Geçenlerde yine böyle bir espirili ihtarname olayı gündeme geldi, hatta bu olay New York Times gibi pek çok basın organında da yer aldı çünkü ihtarname metni son derece kısa ama sarkastik bir dille kaleme alınmıştı. Olay şöyle; Doobie Brothers isimli müzik grubunun avukatı, aktör Bill Murray’a bir mektup/ihtarname göndermiş. Mektubun orijinalini yazının altına koyduk, okumak isteyenler için. Mesele Bill Murray’in sahibi olduğu markayla sattığı bazı t-shirtlerin reklamında Doobie Brothers’ın Listen to the Music isimli şarkısını izinsiz şekilde kullanmasına ilişkin. Müzik grubunun vekili mektupta müvekkilini ve konuyu iki cümleyle izah ettkten sonra şöyle diyor ;

Bu şarkının güzel olduğu konusunda bizimle hemfikir olduğunuzu biliyoruz çünkü Zero Hucks Given adını verdiğiniz t-shirtlerin reklamında kullanmaya devam ediyorsunuz. Ama şarkıyı kullanmak için bize bir ücret ödemediğiniz düşünülürse belki şirketinizin adını Zero Bucks Given olarak değiştirmelisiniz.   

Anladığımız kadarıyla müvekkilin başka şarkılarını da reklamlarda kullanıyorsunuz. Görünüşe göre müvekkilin müziklerini sizden daha fazla izinsiz kullanan yegane kişi Donald Trump.

Şimdi ihtarnamede Amerikan Telif Hakları Yasası’nın ilgili maddelerinin yazılması gereken bölüme geldik. Benim burada Yasa’nın ilgili bentlerini filan yazıp sizi bu maddelere uygun davranmadığınız için suçlamam ve sizi sonsuza kadar lanetlemekle tehdit etmem gerek , ama Kanun’a bakıp bunları yazmaya  üşeniyorum. Hem zaten siz bu dediklerimi halihazırda Garfield filmleriyle elde ettiniz.Ayrıca  siz zaten para ödemeden reklamlarınızda bu müzikleri kullanamayacağınızı biliyorsunuz.

Aslında t-shirtler o kadar çirkin olmasaydı biz neredeyse durumu kabul edebilirdik. Ama durum bu, elden bir şey gelmez. Jean Paul Sartre’ın ölümsüz sözcüklerinde dediği gibi  “Au revoir Golfer. Et payez!

Mektubun sonunda yer alan “Jean Paul Sartre’ın ölümsüz sözcüklerinde dediği gibi  “Au revoir Golfer” Murray’in 1980 yılında oynadığı Caddyshack filminde canlandırdığı  karakterin  “In the immortal words of Jean Paul Sartre, ‘Au revoir, gopher!” repliğine bir atıf, sondaki “gopher” kelimesini Murray’in golf giysileri satmasına atfen “Golfer” olarak değiştirmiş avukat!. Yine Fransızca devamla “Et payez” ise gördüğümüz kadarıyla “ve öde/ve ödemeyi yap” demek.  Mektupta Garfield filmlerinden bahsedilmesinin de bir anlamı var çünkü 2004 yılında Murray bir Garfield filminde tembel kedi Garfield’i seslendirmişti; Lost in Translation ile Golden Globe kazandıktan ve Oscar’a aday olduktan sonraki bu seçimi şaşkınlıkla karşılanmış ve pek de onaylanmamıştı. Avukat mektupta çekinmeden Murray’in kariyerindeki bu sorgulanan kısma atıf yapmış.

Mektup baştan sona ironi ve taşlama kokuyor ama meramını da anlatıyor. Bill Murray’ın avukatı buna karşı yine aynı esprili tonda bir cevapla Mahkeme’ye gidilirse Doobie Brothers’ın şansının düşük olabileceğini belirtip mektubun sonunda da Murray’ın bahsi geçen t-shirtlerinden birkaç tanesini avukata göndermeyi önermiş (ama açık söyleyeyim Doobie Brothers vekilinin mektubu çok daha komik bence!). Tahminimce taraflar bu işi Mahkeme’ye gitmeden aralarında çözerler. Ama meselenin ifade edilişindeki tona bakınca insan “Sadece Amerika’da olur (only in America)” demekten kendini alamıyor değil mi?  

Özlem Fütman

Ekim 2020

ofutman@gmail.com

Anket Sonucu ve Yeni Anketimiz

“Ayırt edici şekil ve ayırt edici olmayan kelime unsurlarının kombinasyonundan oluşan bir markanın ilan edilmesi halinde; markanın ayırt edici şekil unsurunun varlığı nedeniyle ilan edildiği, sizce Bülten’de ve başvurunun tescili halinde tescil belgesinde belirtilmeli midir?” sorusuna takipçilerimizin yanıtını aradığımız anketimize 56 yanıt geldi.

Bu yanıtlardan 16 tanesi “Hayır” ve Hayır anlamına gelen yorumları içerirken; 38 tanesi “Evet” ve Koşullu Evet anlamına gelen yorumları barındırmaktaydı. Koşullu Evet’lerden bir kısmı (4 adet) Feragat (Disclaimer) benzeri bir sistemin kabul edilmesi halinde bu sistemin uygulanabileceği değerlendirmesini içermekteydi.

Anlam veremediğimiz 2 yanıttan birisinde bizlere küfür edilmekte, birisinde ise yanıt sahibi bizleri trollemekteydi. Sanırız ki bu kişilerin pandemi döneminde canları bir hayli sıkılmış.

Ankete verilen yanıtları şu an için bir değerlendirme yapmadan size sadece iletiyoruz; ancak kısa sürede içerisinde bu soruya yönelik kendi değerlendirmesi hakkında detaylı bir yazı yazmayı düşünen bir yazarımız var.


Bu haftaki anket sorumuz ilgi çekici bir tartışma ile ilgili: “Yemek Tarifleri sizce telif hakkı korumasına konu olabilir mi?”

Yanıtlarınızı merakla bekliyoruz.

IPR GEZGİNİ

Ekim 2020

iprgezgini@gmail.com

İLTİBAS DEĞERLENDİRMESİNDE BÖLGEDE KONUŞULAN DİLİN ETKİSİ VE TÜKETİCİ ALGISININ ÖNEMİ

EUIPO Temyiz Kurulu “Pınar Süzme Peynir” Kararı Kapsamında İnceleme

“SÜZME” kelimesinin peynirler başta olmak üzere, süt ürünleri için ayırt ediciliği, ülkemizde farklı firmalara ait pek çok markaya karşı açılan seri davalarda tartışılmış ve kararlar Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmiştir. Benzer hususlar, bu kez EUIPO Temyiz Kurulu tarafından verilen bir kararda ele alınmıştır. Temyiz Kurulu tarafından verilen R2126/2019-1 sayılı karar, ülkemizde verilen kararlarla karşılaştırmalı olarak değerlendirildiğinde ihtilaf konusu bölgede yaşayan ortalama tüketicinin konuştuğu dilin ve tüketici algısının iltibas tehlikesi üzerinde oynadığı rolün önemi net bir biçimde ortaya çıkmaktadır.

İnceleme konusu karar metnini okuyucularımız https://euipo.europa.eu/eSearchCLW/#basic/*///number/2126%2F2019-1 bağlantısından görebilirler


Sütaş Süt Ürünleri A.Ş. (SÜTAŞ) adına ülkemizde de EUIPO nezdinde de tescilli olan “SÜZME” markasına dayalı olarak, içinde “SÜZME” yahut “SÜZME PEYNİR” ibaresi geçen pek çok markaya SÜTAŞ tarafından Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde itiraz edilmiş, söz konusu itirazların reddi üzerine SÜTAŞ tarafından konu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerine taşınmıştır. Söz konusu davaların çoğunda “SÜZME” ibaresinin özellikle “süt ve süt ürünleri” emtiası bakımından ayırt edici niteliği tartışılmış, sonuç itibariyle ilk derece mahkemesinden çıkan ve Yargıtay tarafından da onanarak kesinleşen kararda “süt ve süt ürünleri” emtiası bakımından SÜZME ibaresinin tescilli olsa dahi “ayırt edici” olmadığı ve tekel altına alınamayacağı belirtilmiş ve SÜZME ibaresini içeren markaların “süt ve süt ürünleri” haricindeki emtia bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

Ancak, az sonra ayrıntılı olarak inceleyeceğimiz EUIPO Temyiz Kurulu kararında yapılan değerlendirmede birlik ülkelerinde konuşulan dilin Türkçe olmadığı ve bölgede yaşayan ortalama tüketici tarafından SÜZME ibaresinin herhangi bir anlam ifade etmediği gerekçesiyle, PINAR SÜZME PEYNİR marka başvurusuna karşı SÜTAŞ tarafından yapılan itiraz haklı bulunmuş ve marka başvurusu reddedilmiştir.

EUIPO nezdinde itiraz ve Temyiz Kurulu karar süreci:

09.11.2017 tarihinde Yadex International GmbH , aşağıdaki markanın 29. sınıfta yer alan “Tereyağı; krema; kesilmiş süt; süt bazlı tatlılar; dip soslar [süt ürünleri]; süt ürünlerinden elde edilen az yağlı ezmeler; krem peynir; yoğurt; yoğurtlu içecekler; peynir; peynir sosları; Beyaz peynir; sert peynir; peynir karışımları; kefir [sütlü içecek]; margarin; Süt; süt kremaları [yoğurt]; süt veya süt içeren içecekler içmek; süt ürünleri; gıda amaçlı süt tozu; milkshake’ler; kesilmiş sütün suyu; Süt Ürünleri; kuark; krema [süt ürünleri]; yemeklik yağlar; yenilebilir yağlar; soya sütü [süt muadili]; pirinç sütü [süt yerine geçen ürünler]” malları için tescili amacıyla EUIPO nezdinde başvuru yapmıştır:

Söz konusu başvuruya, SÜTAŞ SÜT ÜRÜNLERİ A.Ş. tarafından süresi içerisinde yine 29. sınıfta yer alan aynı ve benzer mallar için tescilli olan  aşağıdaki AB markasına markasına dayanılarak itiraz edilmiştir:

23 Temmuz 2019 tarihli kararla EUIPO İtiraz Birimi, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu gerekçesiyle talep edilen tüm mallar bakımından marka başvurusunun reddine karar vermiştir. İtiraz Birimi tarafından verilen karar gerekçesinde özetle aşağıdaki hususlara değinilmiştir:

  • Öncelikle karşılaştırılan malların bir kısmı aynı, bir kısmı ise benzer görülmüş ve söz konusu tüm malların birbiri ile rekabet etme imkânı olduğu kanısına varılmıştır.
  • İtiraz konusu malların ortalama tüketiciye hitap ettiği ve tüketicinin ilgi derecesinin düşük olduğu yönünde tespitte bulunulmuştur.
  • Markaların “SÜZME PEYNİR” ibaresinde ortaklaştığı; “Pınar”, “tam kıvamında” ve “yumuşacık ve leziz” kelime unsurları yönünden farklılaştığı ve figüratif unsurların da farklı olduğu ancak söz konusu farklılıkların tali unsurlarda olduğu, ayırt edici unsurun ise itiraz edilen markada da esas unsur olarak yer aldığı tespitine yer verilmiş ve markalar görsel olarak düşük düzeyde benzer, işitsel olarak ise orta seviyede benzer bulunmuştur.
  • İtiraz birimi tarafından yapılan kavramsal değerlendirmede Türkçe’de “SÜZME PEYNİR” ibaresinin İngilizce “COTTAGE CHEESE” anlamına geldiği, PINAR ibaresinin Türkçe’de bir anlamı olduğu ancak İngilizce konuşan halk bakımından bir anlam ifade etmediği ve genel olarak sözlü unsurların bölgedeki halk için hiçbir anlam ifade etmediği belirtilmiştir. Bu bakımdan kavramsal karşılaştırmanın mümkün olmadığı ve bu karşılaştırmanın da benzerlik değerlendirmesine etki etmeyeceği yönünde değerlendirmede bulunulmuştur.
  • Başvuru sahibi PINAR ibaresinin Türkiye’de iyi bilinen bir süt ürünleri üretim markası olduğunu iddia etmişse de bu argümanı Avrupa Birliği tüketicisi özelinde delillerle ispat edilememiş olduğundan itiraz birimi tarafından dikkate alınmamış ve hem PINAR hem de SÜZME PEYNİR ibarelerinin ortalama bir ayırt ediciliğe sahip olduğu belirlenmiştir.
  • Başvuru sahibi, söz konusu ürünün ortalama tüketicisinin Avrupa Birliği içerisinde yaşayan Türk/Müslüman kesim olduğunu ve PINAR markasını bilen kişilerden oluştuğunu belirtmişse de bu argüman da itiraz birimi tarafından tüketicinin zamanla değişiklik gösterebileceği ve pazarlama stratejisinin karıştırılma tehlikesi ile ilgisi olmadığı gerekçesiyle kabul görmemiştir.
  • Sonuç olarak İtiraz Birimi tarafından ortalama tüketici kesimi de dikkate alınarak SÜTAŞ tarafından yapılan itiraz kabul edilmiş ve PINAR SÜZME PEYNİR markasının reddine karar verilmiştir.

Başvuru sahibi söz konusu karara karşı; İtiraz Biriminin SÜZME PEYNİR ibaresinin anlamını ve üzerinde kullanılacağı ürünü nitelediğini görmezden gelerek karar verdiği, SÜZME PEYNİR ibaresinin sadece Türk tüketiciye yönelik olarak kullanıldığı ve onların peynir çeşidine referans verdiğini anlayacağı, SÜZME PEYNİR ibaresinin itiraz sahibi tarafından tekelleştirilemeyeceği, SÜTAŞ tarafından sunulan delillerden de SÜZME PEYNİR ibaresinin ayırt edici olarak kullanılmadığının anlaşıldığı gerekçeleriyle Temyiz Kurulu nezdinde itirazda bulunmuştur.

SÜTAŞ ise verdiği cevap dilekçesinde; SÜTAŞ tarafından tescil ettirilen önceki tarihli markanın kelime unsuru olan SÜZME PEYNİR ibaresinin Türkçe bilmeyen Avrupa Birliği tüketicisi bakımından herhangi bir anlama gelmediğini, Türkçe anlayan tüketici nezdinde dahi SÜZME olarak adlandırılabilecek bir peynir çeşidi olmadığını, ilgili tüketicinin hem esas hem de malı alma potansiyeline sahip tüketici olduğunu yani Avrupa Birliği tüketicisi olarak değerlendirilmesi gerektiğini, markalar arasında var olan benzerliğin yeterli olduğunu, tüketicide malların aynı kaynaktan geldiği yahut bağlantılı olduğu izlenimi yaratacağını belirterek temyiz talebinin reddini istemiştir.

Temyiz Kurulu tarafından yapılan değerlendirmede de itiraz birimi ile paralel olarak; öncelikle ilgili tüketici kesimi değerlendirilmiş ve iş faaliyetindeki amaca bakılmaksızın değerlendirme yapılması gerektiği ve ilgili halk kesiminin önemli bir bölümünün Türkçe’ye aşina olmadığı tespit edilmiştir. Bu bağlamda, yapılan değerlendirmede markaların görsel olarak düşük düzeyde benzerlik taşıdığı, işitsel olarak ortalama benzerlik seviyesinde olduğu ve kavramsal olarak işaretlerin hiçbirinin ilgili tüketici nezdinde bir anlam ifade etmediği ve kavramsal olarak benzemediği kanaatine varılmıştır. Bu nedenle ilgili tüketicinin önemli bir kesimi bakımından işaretlerin benzer olduğu değerlendirilmiştir.

Temyiz Kurulu kararında kanaatimce dikkat çeken kısım önceki markanın ayırt ediciliğine ilişkin yapılan değerlendirmedir. Yukarıda da belirtilmiş olduğu üzere, ülkemizde yapılan değerlendirmede SÜZME ibaresinin “süt ve süt ürünleri” bakımından ayırt edici kabul edilemeyeceği yönünde karar verilmiştir. 

Temyiz Kurulu; bir markanın ayırt edici karakterinin ilk olarak tescil talep edilen mal veya hizmetlere atıfta bulunularak, ikinci olarak ilgili tüketici tarafından algılanma şekline bakılarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu bağlamda Temyiz Kurulu bir bütün olarak önceki markanın, tescilli olduğu mallar yönünden, ilgili bölgede İngilizce konuşan halkın önemli bir kısmı açısından bir anlam taşımadığı ve bu nedenle markada yer alan ayırt edici olmayan bir figüratif unsurun varlığına rağmen, önceki markanın ayırt edici olduğu kanaatine ulaşmıştır.

Tüm bu gerekçelerle, Temyiz Kurulu tarafından İtiraz Birimi kararı onanmış ve başvuru sahibinin itirazı reddedilmiştir.

Ülkemizde ve EUIPO nezdinde iki farklı karar çıkmasının en önemli nedeni yukarıda da açıklandığı üzere, bölge halkının konuştuğu dil ve markanın tüketici nezdinde herhangi bir anlam ifade edip etmediğidir. SÜZME ibaresi Türk tüketici bakımından bir peynir çeşidi olarak algılanırken, Avrupa Birliği tüketicisi nezdinde ayırt edici bir marka olarak algılanmakta ve koruma elde etmektedir. Söz konusu kararlar markalara ilişkin iltibas değerlendirmesinin bölgesellikten ve tüketicinin bakış açısından yoğun bir biçimde etkilendiğini ortaya koyması açısından son derece önemlidir.

Gülçen ATASEVER

Ekim 2020

gulcenatasever@gmail.com