Kategori: Geleneksel Ürün Adı Koruması

Yöresel Üretimin Yasal Zırhı: Türkiye ve Avrupa Birliği’nde Coğrafi İşaret Koruması


1. Giriş  

Niğde Darboğaz Kirazı’nın enfes lezzeti, Afyon Pastırması’nın güçlü baharatları ya da Kars Balı’nın otantik aroması, bu ürünleri denemiş herkesin aklına doğrudan ilgili yöreleri getirecektir.  Bir ürünün hammaddesi belirli bir yöreden elde edilmiş veya ilgili yörede uzunca bir süre o bölgenin geleneksel kuralları ile harmanlanarak üretilmişse, ürün artık o yörenin öznelliğini bünyesinde barındırmaktadır. Coğrafi işaretler işte bu gelenekselliği, yöreselliği ve belirli bir coğrafi alana ait doğal ve beşeri unsurlardan kaynaklanan özgünlüğü korumaya yönelik hukuki bir araçtır. Coğrafi işaret tescili ile hem üretici, hem de tüketici lehine kalite ve gelenekselliğin korunması, yerel üretimin ve kırsal kalkınmanın desteklenmesi ve taklitçiliğin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.  

Bu yazımızda Türkiye’de coğrafi işaret korumasının yanı sıra, yazının yayım tarihi itibariyle 13. tescile ulaştığımız, ülkemizde üretilen pek çok ürünün dünyaya açılmasına olanak sağlayan Avrupa Birliği’nde (“AB”) coğrafi işaret korumasını ele alacağız.  

2. Coğrafi İşaret Nedir?  

Her ne kadar “coğrafi işaret” denilince akla ilk olarak Ezine Peyniri veya Kars Kaşarı gibi lezzetler gelse de, coğrafi işaretlerin koruması yalnızca böylesi gıda ürünlerine has değildir. Coğrafi işaret, benzer ürünlerden yöresel olarak farklılaşmış ve bu farklılığını da bulunduğu coğrafyaya borçlu olan mahsullerin üzerindeki koruma anlamına gelmektedir.[1] Uğur Çolak’ın yorumuyla ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (“SMK”) uyarınca “coğrafi işaretler belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından kökenin bulunduğu yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş ürünü gösteren işaretlerdir.”[2]  

Coğrafi işaretler, niteliklerini üretildikleri coğrafi alandan alan belirli ürünler için fikri mülkiyet hakları yaratmaktadır. Ülkemizde olduğu gibi AB nezdinde de kalite, itibar veya diğer özelliklerin ürünün coğrafi kökenine atfedilebildiği yerlerde, coğrafi işaretler coğrafi bölge ile ürünün adı arasındaki ilişkiyi vurgulamakta, ürünü yanlış kullanımlara ve taklitlerine karşı koruyarak tüketicilere ürünün gerçek menşeini garanti etmektedir. Coğrafi işaret tescil belgesinde ve ilgili mevzuatta belirtilen gereklilikler karşılandığı sürece, ilgili coğrafi alandaki tüm üreticiler korunan ürün üzerinde toplu haklara sahip olmaktadır.  

3. Türkiye’de Coğrafi İşaret Koruması  

SMK uyarınca gıda, tarım, maden, el sanatları ve sanayi ürünleri, coğrafi işaret veya geleneksel ürün adı tesciline konu olabilir. Bir ürünün coğrafi işaret olarak tescil edilebilmesi için çeşitli özelliklere sahip olması gerekmektedir, ki bu da coğrafi sınırları belirli bir alan, bu alana ait ürün, bu ürünün karakteristik özellikleri ile coğrafi alan arasında güçlü bağ ve ürünün kendine has özellik kazanmış olmasıdır.  

Coğrafi işaretler menşe adı ve mahreç işareti olarak ikiye ayrılmaktadır. Menşe adı, tüm veya esas özelliklerini coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, bölge veya istisnai durumlarda ülkeye özgü doğal ve beşeri unsurlardan alan, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerin tümü bu coğrafi alanın sınırları içinde gerçekleşen ürünleri tanımlamaktadır. Örneğin Darboğaz Kirazı ve Kars Balı, menşe adı olarak korunmaktadır.  

Mahreç işareti ise belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, bölge veya ülke ile özdeşleşen, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinden en az birisi bu coğrafi alanın sınırları içinde gerçekleşen ürünleri tanımlamaktadır. Örneğin Afyon Pastırması, mahreç işareti olarak tescillidir. Coğrafi bir yer adı içermese de, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri ile coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre ile özdeşleşen bir ürünü belirtmek için geleneksel olarak kullanılan ve günlük dilde yerleşmiş adlar da menşe adı veya mahreç işareti olarak tescil edilebilir.  

Geleneksel ürün adları ise menşe adı veya mahreç işareti kapsamına girmeyen ve fakat ilgili piyasada bir ürünü tarif etmek için geleneksel olarak en az otuz yıl süreyle kullanıldığı ispatlanan adları korumaktadır. Bu korumadan yararlanabilmek için (i) geleneksel üretim veya işleme yöntemi yahut geleneksel bileşimden kaynaklanması veya (ii) geleneksel hammadde veya malzemeden üretilmiş olması şartlarından en az birisinin sağlanması gerekmektedir. Ayvalık Tostu, Ezo Gelin Çorbası, Şevket-i Bostan ülkemizde geleneksel ürün adı olarak tescil edilmiş ürünlerden bazılarıdır. Geleneksel ürün adlarında, sınırları belli bir coğrafi alan belirlenmez.  

Coğrafi işaretler ve geleneksel ürün adları için, tescil edilmiş olduklarını gösteren ve Türk Patent ve Marka Kurumu (“TÜRKPATENT”) tarafından oluşturulan amblemlerin kullanılması zorunludur.  

Türkiye’de kullanılan coğrafi işaret ve geleneksel ürün adı amblemleri

Coğrafi işarete konu ürünün üreticisi veya üretici grupları, ilgili coğrafi alanla ilişkili kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, ürünle ilgili kamu yararına çalışan dernek, vakıf ve kooperatifler, tescil başvurusunda bulunabilirler. Ülkemizde coğrafi işaret tescil başvurularının genelde ilgili yörelerde faaliyet gösteren ticaret ve sanayi odaları ile ticaret borsaları tarafından yapıldığı gözlemlenmektedir[3].  

Coğrafi işaret ve geleneksel ürün adı tescili, koruma kapsamındaki ürüne katma değer sağlar, fikri mülkiyet haklarının ihlallerini ve taklitleri önler, üreticileri haksız rekabetten korur, tükettiği ürünlerin kalitesi ve özellikleri hakkında bilgi sahibi olmak isteyen tüketicileri aydınlatır, ürünün gerçek menşeini garanti eder ve yerel üretimi ve kırsal kalkınmayı destekler. Coğrafi işaretler belirgin bir kültürü ve kaliteyi simgeler, ilgili yöreden kaynaklı geleneksel değerlerin korunmasına ve sonraki kuşaklara aktarılmasına katkı sağlar.  

Coğrafi işaret tescili, işareti tescil ettirenler ile işaretin kullanım hakkına haiz kimselere önemli yetkiler de tanımaktadır. Bu kapsamda coğrafi işaret ve geleneksel ürün adı amblemlerinin, ticari amaçla, tescilde belirtilen şartları sağlamayan ürünlerde kullanılması, coğrafi işaretin tescil kapsamındaki şartları taşımayan ürünlerde yanıltıcı kullanılması veya taklidi, tescilli coğrafi işareti taşıyan ürünün özelliklerine ve menşeine ilişkin yanlış veya yanıltıcı açıklamaların kullanılması ile amblemin tüketiciyi yanıltıcı biçimde kullanılması fiillerinin önlenmesi ve durdurulması yetkili ve görevli mahkemeden talep edilebilir.  

Coğrafi işareti tescili, tescil ettirenlere önemli yetkiler tanıdığı gibi çeşitli sorumluluklar da yüklemektedir. Bu sorumluluklardan en önemlisi, tescil sonrası tescil belgesinde belirlenmiş olan denetim merci tarafından, koruma kapsamındaki ürünlerin üretiminin, piyasaya arzının, dağıtımının veya ürün piyasada iken kullanılmasının tescilde belirtilen özellikle uygunluğunun denetlenmesi ve denetim raporlarının her yıl TÜRKPATENT’e sunulmasıdır. Tescil ettirenler, ayrıca üreticileri bir araya getirerek onlarla işbirliği içerisinde hareket eder ve ürünle ilgili tanıtım faaliyetlerine öncülük ederler. Coğrafi işaret tescilinin arzu edilen sonuçları vermesi, tescil ettiren ile üreticilerin sıkı işbirliği ve disiplinli çalışmalarına bağlıdır.  

Ülkemizde coğrafi işaret ve geleneksel ürün adı başvuru ve tescili son yıllarda önemli bir ivme yakalamıştır. Öyle ki, TÜRKPATENT nezdinde tescilli coğrafi işaret sayısı 2002 yılında 31 iken 2023 yılı Haziran ayı itibariyle bu sayı 1382’ye ulaşmıştır.[4] Coğrafi işaret tescilinde en önde gelen ilimiz Türkiye’nin gastronomi başkenti olarak da bilinen Gaziantep’tir. Gaziantep’i İç, Güney ve Doğu Anadolu illerimizden Konya, Diyarbakır, Şanlıurfa, Malatya, Erzurum takip etmektedir. Bu ivmenin arkasındaki nedenler arasında coğrafi işaret tescilinin önemine ilişkin hem üreticiler, hem de tüketiciler nezdinde farkındalığın artması, kırsal kalkınmanın desteklenmesine yönelik politikalar ve diğer ülkelerde coğrafi işaret tescilinin ürüne kazandırdığı katma değer[5] sayılabilir.  

Coğrafi işaret tescilinin özellikle kırsal alanda ekonomik gelişime katkısı önemli boyuttadır. Coğrafi işaret tescili ile birlikte ürün ile tüketici arasındaki güvenin artması, bu sayede de ürünün üretiminde ve gelirinde artış olması beklenir. Örneğin Isparta Gülyağı, 2019 yılında menşe adı olarak tescil edilmiştir. Isparta’nın gül ürünlerinin en büyük pazarı ihracat gelirlerinin %90’ından fazlasına tekabül eden Avrupa ülkeleridir. 2016-2020 yılları arasındaki 5 yıllık dönemde, Türkiye’nin gül ürünlerinden elde ettiği ortalama ihracat kazancı 12,6 milyon Euro olmuştur[6]. 2019 yılında ise, Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi bünyesinde Gül ve Aromatik Bitkiler Uygulama ve Araştırma Merkezi kurulmuştur.  

Coğrafi işaretler ilgili bölgede ekonomik kalkınmanın desteklenmesinin yanı sıra, bölgeden göçün önlenmesi, bölgenin tanıtılması ve turizmin canlandırılması gibi sosyokültürel katkılar da sağlamaktadır.[7] Örneğin, Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı, Kahramanmaraş’ta bölgesel ürünlerin katma değerinin arttırılması ve paydaşlar arasında işbirliğini güçlendirmek amacıyla, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile birlikte 2016 yılında “Coğrafi İşaret Alınmasına yönelik Eylem Planı Oluşturulması Projesi”ni[8] başlatmıştır. Proje kapsamında ilgili ürünler tespit edilerek teknik raporların oluşturulma süreci hızlandırılmıştır. Maraş Parmak/Sıkma Peyniri gibi ürünlerin coğrafi işaret olarak tescil süreci, bu çalışmalardan faydalanmıştır. Paydaşlar arasında işbirliğinin en güzel örneklerinden birisi de Çağlayancerit Cevizi’nin AB’de tescilidir.   Coğrafi işaret tescili yalnızca ürünü üreten, tescil ettiren veya kullananlara değil, aynı zamanda tüketicilere de önemli faydalar sağlamaktadır[9]. Etkili bir denetim mekanizmasına sahip coğrafi işaret tescil sistemi ile tüketiciler, satın aldıkları ürünün menşe ve kalitesinden ve ürünün yöresel nitelikleri taşıdığından emin olmaktadır. Ürün taklitçiliği gibi sık karşılaşılan ve tehlikeli sonuçlara yol açma riski bulunan fiiller de, bu sayede engellemektedir.  

4. AB’de Coğrafi İşaret Koruması  

Diğer sınai mülkiyet haklarında olduğu gibi, coğrafi işaret koruması da yalnızca tescil edildiği ülkede geçerlidir. Dolayısıyla yerel ürünlerin gerçek ticari kıymetine ulaşmasında, ülkemizin en önemli ticari ortaklarından AB’de de coğrafi işaret tesciline sahip olmaları, çok önemli bir rol oynamaktadır.  

AB’de coğrafi işaret koruması, Tüzük olarak adlandırılan ve AB üyesi tüm ülkelerde doğrudan uygulanan yasal metinler ile düzenlenmektedir. Avrupa Komisyonu nezdinde yapılan coğrafi işaret başvurusu, AB üyesi ülkelerin tamamında koruma sağlamaktadır. AB’de Türkiye’den farklı olarak yalnızca gıda ve tarım ürünleri, alkollü içkiler, şaraplar ve aromalı şaraplar coğrafi işaret veya geleneksel ürün adı korumasından yararlanmaktadır. AB nezdinde gıda ve tarım ürünlerine ilişkin coğrafi işaret korumasını düzenleyen temel mevzuat, 2012/1151 sayılı Tüzük[10] ve söz konusu Tüzük’e ait Uygulama Yönetmeliği’dir. Şarap ürünleri üzerindeki coğrafi işaret koruması 1308/2013 sayılı Tüzük[11] ve uygulama yönetmeliği uyarınca, aromalı şaraplar üzerindeki coğrafi işaret koruması ise 2019/787 sayılı Tüzük[12] ve uygulama yönetmeliği uyarınca yürütülmektedir.  

Türk Hukukunda olduğu gibi AB mevzuatında da coğrafi işaret tescili menşe adı (Protected Designation of Origin), mahreç işareti (Protected Geographical Indication) ve geleneksel ürün adı (Traditional Speciality Guaranteed) olarak üçe ayrılmaktadır. AB’de de, ülkemizde olduğu gibi, menşe adı korumasından yararlanabilmek için ilgili ürüne ilişkin tüm üretim aşamalarının belirli bir coğrafi alanın sınırları içerisinde gerçekleştirilmesi gerekirken, mahreç işareti için üretim aşamalarından en az birisinin ilgili coğrafi alanda gerçekleştirilmesi gerekmektedir.  

2012/1151 sayılı Tüzük’ün gerekçesine göre coğrafi işaretin temel amaçları, yöresel ürünün imajını korumak, kırsal, tarımsal ve geleneksel faaliyetleri teşvik etmek, üreticilerin orijinal ürünleri için katma değerli fiyat elde etmesine yardımcı olmak, çiftçiler ve üreticiler için adil bir gelir sağlamak, ilgili ürünler hakkında doğru bilginin yayılmasını sağlayarak tüketicilerin bilinçli tercih yapmasına katkı sağlamak, haksız rekabeti ortadan kaldırmak ve orijinal olmayan ürünler konusunda tüketicilerin kandırılmasını engellemektir.  

AB ülkelerindeki coğrafi işaret dağılımı

AB’de Türkiye’den farklı olarak coğrafi işaret başvuru ve tescil süreçleri AB Fikri Mülkiyet Ofisi’nce değil, doğrudan AB Komisyonu tarafından icra edilmektedir. 2012/1151 sayılı Tüzük uyarınca AB Komisyonu’na yalnızca tarım ürünleri ve gıda maddeleri ile ilgili coğrafi işaretler için başvuru yapılabilmektedir. AB Komisyonu tarafından incelenen ve tesciline karar verilen başvurular E-Ambrosia veri tabanında yayımlanmaktadır[13]. Aynı zamanda tüm coğrafi işaretlerin çevrimiçi bir platformda toplandığı GIview[14] veri tabanı da, 2020 yılından itibaren erişime açılmıştır. Üçüncü ülkelerde yer alan coğrafi işaret tescili almaya hak kazanmış ürünler ise, AB ile söz konusu ülkeler arasında yapılan ikili anlaşmalar ile koruma altına alınmaktadır. Ülkemizde olduğu gibi, AB’de de coğrafi işaret tescili ile korunan ürünlerin ambalaj ve etiketlerinde amblem kullanılması zorunludur.  

AB’de kullanılan coğrafi işaret amblemleri

AB nezdinde coğrafi işaret tescil başvurusu yapabilmek için öncelikle TÜRKPATENT nezdinde başvuru yapılarak ülkemizde coğrafi işaret tescilinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Akabinde başvurular, “yasal oluşumuna ve bileşimine bakılmaksızın başvuruya konu ürünü üreten üreticilerden oluşmuş bir grup” tarafından veya TÜRKPATENT aracılığı ile yapılır ve doğrudan AB Komisyonu’na yöneltilir.  

AB nezdinde tescil edilmiş coğrafi işaret konusu ürünlerin satış değeri 2010 yılından 2017 yılına kadar %42 oranında artış göstermiş ve 2017 yılında toplam ekonomik değer 77.1 milyar Euro’ya ulaşmıştır. 2017 yılı verilerine göre gıda ve içecek sektörünün AB’deki toplam yarattığı ekonomik değer 1.1 trilyon Euro iken bu rakamın %7’si coğrafi işaretli ürünlere aittir[15].  

AB nezdinde tescilli coğrafi işaretlerin, üreticilerin kar paylarını da olumlu yönde etkilediği görülmektedir. Örneğin İspanya’nın La Mancha bölgesinde koyun sütünden üretilen Manchego peyniri, 1996 yılında coğrafi işaret olarak tescil edilmiştir. Manchego Peyniri Düzenleyici Konseyi kurularak, 2014 yılında 785 süt üreticisi Manchego üretiminde yer almıştır. 2018 yılı itibariyle Manchego peynirinin İspanya ekonomisine getirisi 71 milyon Euro olarak tespit edilmiştir.[16]  

İtalya’nın Modena bölgesinde üretilen Aceto Balsamico di Modena (Modena Balzamik Sirkesi), 2009 yılında coğrafi işaret olarak tescil edilmiştir. 2017 yılı verilerine göre Modena Balzamik Sirkesi’nin piyasa değeri yaklaşık 400 milyon Euro’ya ulaşmış ve ürün coğrafi işaret tescilini takiben 6 yıl içerisinde üretim değerini %67, tüketici değerini ise %108 arttırmıştır.[17] Benzer şekilde coğrafi işaret koruması altında olan Toskana yağı diğer yağ türlerine göre %20 daha yüksek fiyattan alıcı bulabilmektedir[18].  

AB nezdinde tescilli Türk coğrafi işaretlerinin de ürünün ekonomik değerini arttırması beklenmektedir. Örneğin Malatya Kayısısı 2017 yılında AB’de tescil edilmiştir. 2020 yılında 8,836 ton kayısı üretimi ile 23.4 milyon ABD doları gelir elde edilirken, 2021 yılında 8,228 ton üretimle 28.1 milyon ABD doları gelir elde edilmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu 2020 verilerine göre coğrafi işaretli ürünlerimizin dünya genelinde üretim payları Kayısı’da %8, Kestane’de %3, Zeytin’de %11 ve İncir’de ise %26’dır[19].  

AB’de koruma elde eden Türkiye menşeli coğrafi işaret sayısı son yıllarda önemli bir ivme kazanarak bu yazının yayım tarihi itibariyle 13’e çıkmıştır.  AB Komisyonu nezdinde tescil süreçleri devam eden coğrafi işaret başvuru sayısı ise 44’tür. 2023 yılı içerisinde tescil işlemleri tamamlanan Antakya Künefesi, Suruç Narı, Çağlayancerit Cevizi, Gemlik Zeytini ve Edremit Zeytinyağı ile birlikte Aydın İnciri ve Kestanesi, Gaziantep Baklavası, Malatya Kayısısı, Milas Zeytinyağı, Bayramiç Beyazı, Taşköprü Sarımsağı ve Giresun Tombul Fındığı, halihazırda AB’de korunan Türk coğrafi işaretlerini oluşturmaktadır. Aynı zamanda Ayaş Domatesi, Milas Yağlı Zeytini, Edremit Körfezi Yeşil Çizik Zeytini, Ezine Peyniri ve Maraş Tarhanası için AB’de yapılan coğrafi işaret başvuruları da, inceleme süreçleri tamamlanarak AB Resmi Gazetesi’nde yayımlanmıştır.  

AB’de coğrafi işaret tescil işlemleri tamamlanan Türk ürünlerinden bazıları  

Coğrafi işaret korumasının güçlendirilmesi adına AB Komisyonu yeni çalışmalara da imza atmaktadır. AB Komisyonu tarafından 31 Mart 2022 tarihinde coğrafi işaret sisteminin güçlendirilmesi için bir önerge[20] kabul edilmiştir. Önerge ile sürdürülebilirliğin güçlendirilmesi, çevrimiçi platformlarda satışların arttırılması, alan adı sisteminde coğrafi işaretlerin kullanımında daha fazla koruma önleminin alınması hedeflenmektedir[21]. AB sınırlarında sahtecilik ile mücadele için gümrük ve yetkili makamlarla coğrafi işaret üreticileri arasında erişim sağlanması ve hızlandırılmış tescil usulünün uygulanmasına başlanılarak AB ve AB dışı başvuruların tek bir usul ile yürütülmesi, öngörülen diğer yenilikler arasındadır.  

Ayrıca AB Komisyonu, 13 Nisan 2022 tarihinde el sanatları ve sanayi ürünlerinin coğrafi işaret korumasından yararlanması adına bir önerge[22] kabul etmiştir. AB Komisyonu’na göre tüm AB’yi kapsayacak bir el sanatları ve sanayi ürünleri korumasının bulunmayışı, bu ürünlere yapılan yatırımlardaki teşviği azaltmaktadır. Bu ürünlere yapılacak yatırımlar hem niş pazarların oluşmasını, hem de yerel beceri ve geleneklerin AB nezdinde korunmasını sağlayacaktır. Öngörülen koruma ile, küçük üreticilerin pazar fırsatlarının arttırılması, gıda ve tarım ürünlerinde olduğu gibi tüketicilerin bilinçli ve kaliteli ürünler arasından seçim yapabilmeleri ve el sanatları ve sanayinin eşit düzeyde kalkınması amaçlanmaktadır.  

5. Sonuç  

Fikri ve sınai mülkiyet haklarının etkin bir şekilde korunması, ekonomik büyüme ve rekabet için kritik bir öneme sahiptir. Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi ve Avrupa Patent Ofisi tarafından Ekim 2022’de yayımlanan rapora göre imalat, teknoloji ve ticari hizmetler gibi fikri hak yoğun endüstriler[23], AB’de 6.4 trilyon Euro değerindeki gayrisafi yurtiçi hasılanın %47’sini ve tüm işlerin %39.4’ünü (toplam 81 milyon iş) yaratmaktadır. Benzer şekilde, 2019 yılında AB ithalatının %80.5’i ve AB ihracatının %80.1’i fikri hak yoğun endüstriler tarafından gerçekleştirilmiştir.  

Rapora göre AB ülkelerinin tamamında coğrafi işaretli ürünler tüm gıda ve içecek satışlarının %7.1’ini oluşturmaktadır. 2017-2019 yılları arasında ortalamaya bakıldığında, AB gayrisafi yurtiçi hasılasının %0.1’ini coğrafi işaretlerin oluşturduğu ve bu oranın yaklaşık 15 milyar Euro’ya denk geldiği belirtilmiştir. AB’den ihraç edilen coğrafi işaretli ürünlerin 2017-2019 yılları arasındaki dış ticarete ortalama katkısı ise yaklaşık 11.3 milyar Euro’dur.[24]   Coğrafi işaretler yöresel zenginliklerin nesilden nesile aynı kaliteyi koruyarak taşınmasını sağlarken, bir yandan da farklı kültürlerden insanların birbirlerinin geleneklerini en doğal haliyle deneyimlemesine yardımcı olmaktadır. Ürünün kalitesi ve orijinalliğinin korunduğunun sembolü olan coğrafi işaret amblemi, tüketiciler için de başka bir bölgenin kültür kapısını aralama imkanı sunmaktadır.  

Halihazırda Türkiye’den yapılan başvurular arasından AB’de tescilli coğrafi işaret olarak yerlerini alan değerlerimiz, hem ülkemiz topraklarında üretilen güzide ürünlerin AB sınırları içerisinde de menşeinin garanti altına alınmasını, hem de ürünlerimizi tüketen Avrupalı tüketicilerin geleneksel yöntemlerle üretilmiş bir ürüne ulaştığını bilmesini, taklit ve sahte ürünlerden korunmasını sağlamaktadır.  

Pelin AYDOĞDU 

pelin.aydogdu@gmail.com

İbrahim Barış SAYAR

sayari@tcd.ie 

Elifsu GÖZEN

elifsugozen@gmail.com 

Ağustos 2023


DİPNOTLAR

[1] Metintaş, Ü. M., Coğrafi İşaretler, Fasikül Hukuk Dergisi, 10.100, (2018): 241-252.

[2] Çolak, U., Türk Marka Hukuku, Onikilevha Yayıncılık, 4. Baskı (2018): 191.

[3] https://www.tobb.org.tr/Sayfalar/Detay.php?rid=10466&lst=Haberler

[4]https://www.turkpatent.gov.tr/haberler/gemlik-zeytini-avrupa-birligi-tarafindan-tescillendi

[5]https://www.fao.org/3/i8737en/i8737en.pdf

[6]Basari Hikayesi_IspartaGulYagi2023.pdf (turkpatent.gov.tr)

[7] İsmail Demir, Coğrafi İşaretlerin Sosyoekonomik Etkileri Uzmanlık Tezi, Türk Patent ve Marka Kurumu Coğrafi İşaretler Dairesi Başkanlığı, Ankara 2020.

[8]https://www.dogaka.gov.tr/dokuman-merkezi/arastirma-ve-planlama/cografi-isaret-alinmasina-yonelik-eylem-plani/

[9] Doğu Coğrafya Dergisi: Türkiye’de Coğrafi İşaretler Ve İhracat Pazarlamasi Açisindan Değerlendirilmesi, Haziran-2018, Yıl: 23, Sayı: 39, 65-82.

[10] Regulation No 1151/2012 of 21 November 2012 on quality schemes for agricultural products and foodstuffs.

[11] Regulation No 1308/2013 of 17 December 2013 establishing a common organization of the markets in agricultural products and repealing Council Regulations No 922/72, No 234/79, No 1037/2001 and No 1234/2007.

[12] Regulation 2019/787 of 17 April 2019 on the definition, description, presentation and labelling of spirit drinks, the use of the names of spirit drinks in the presentation and labelling of other foodstuffs, the protection of geographical indications for spirit drinks, the use of ethyl alcohol and distillates of agricultural origin in alcoholic beverages, and repealing Regulation No 110/2008.

[13]https://ec.europa.eu/info/food-farming-fisheries/food-safety-and-quality/certification/quality-labels/geographical-indications-register/

[14]https://www.tmdn.org/giview/

[15] European Commission, Directorate-General for Agriculture and Rural Development, Study on economic value of EU quality schemes, geographical indications (GIs) and traditional specialities guaranteed (TSGs): final report, Publications Office, 2021.

[16] Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı, Doğu Karadeniz Coğrafi İşaret Stratejisi Araştırma Raporu ve 2020-2022 Eylem Planı, Aralık 2019.

[17] Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı, Doğu Karadeniz Coğrafi İşaret Stratejisi Araştırma Raporu ve 2020-2022 Eylem Planı, Aralık 2019.

[18] Karademir, N. (2021). “Türkiye’de Avrupa Birliği Tescilli Coğrafi İşaretli Ürünlerin Ekonomik Kalkınma Kapsamında Değerlendirilmesi”, Journal Of Social, Humanities and Administrative Sciences, 7(41):1164-1183.

[19] Karademir, N. (2021). Adı Geçen Eser.

[20] Proposal for a Regulation on European Union geographical indications for wine, spirit drinks and agricultural products, and quality schemes for agricultural products, amending Regulations No 1308/2013, 2017/1001 and 2019/787 and repealing Regulation No 1151/2012.

[21]Geographical indications and quality schemes explained (europa.eu)

[22] Regulation on geographical indication protection for craft and industrial products and amending Regulations 2017/1001 and 2019/1753 and Council Decision 2019/1754.

[23] Fikri hak yoğun endüstriler, diğer endüstriler ile karşılaştırıldığında, çalışan başına ortalamanın üzerinde fikri mülkiyet hakkı kullanılan endüstriler olarak tanımlanmaktadır.

[24] IPR-intensive industries and economic performance in the European Union Industry-level analysis report, fourth edition, October 2022, A joint project of the European Patent Office and European Union Intellectual Property Office.

YENİLEBİLİR BÖCEKLER: YENİ Mİ GELENEKSEL Mİ?

Dünyanın, 2050 yılına kadar 9 milyar insana ev sahipliği yapacağı tahmin ediliyorken; tükenmekte olan ve kirlenen doğal kaynaklar ve artan maliyetler nedeniyle gıda üretimi konusunda yaşanan endişeler, alternatif besin kaynaklarına duyulan ihtiyacı artırıyor.  

Entomofaji, yani böceklerin besin kaynağı olarak tüketilmesi, çok eski zamanlara dayanıyor. Bu konudaki geleneksel bilgilerin, beslenmede yeni alternatiflere zemin oluşturması da gittikçe yaygınlaşıyor.

Birleşmiş Milletler’in Gıda ve Tarım Örgütü FAO (Food and Agriculture Organization of the United Nations) tarafından hazırlanan 2013 tarihli “Yenilebilir Böcekler: Gıda ve Yem Güvenliği İçin Gelecek Beklentileri” (Edible Insects: Future Prospects for Food and Feed Security) ve 2021 tarihli “Yenilebilir Böceklere Gıda Güvenliği Perspektifinden Bakış. Sektör için Sorunlar ve Fırsatlar” (Looking at edible insects from a food safety perspective. Challenges and opportunities for the sector) isimli yayımlar, konu hakkında kapsamlı çalışmalar ve ilginç veriler içeriyor.

MÖ 8. yüzyıl ile Orta Doğu, entomofaji için kaydedilen en eski tarih ve yer. Bu gelenek batılı ülkelerde pek yaygın olmasa da, özellikle Asya, Avustralya ve Afrika olmak üzere yaklaşık 140 ülkede mevcut ve tüketilen böcek türü sayısı yaklaşık 2111. Bunların %92’si yaban hayattan hasat edilirken, %6’sı yarı evcil ve %2’si ise çiftlikte yetiştiriliyor. Yaban hayattan hasat edilenlerin %88’i karasal kökenli, geri kalanı su ekosistemi içinde. İpek ve bal gibi ticari değeri yüksek ürünlerin üretimi için yetiştirilen böcekler de var, esas olarak evcil hayvan ve balık yemi olarak kullanılmak üzere yetiştirilenler de. Son zamanlarda Amerika Birleşik Devletleri’nde endüstriyel üretimi gerçekleşen cırcır böceği (Acheta domesticus), hayvan yemi olarak yetiştirilenlere örnek.

Böcek türüne göre değişmekle birlikte, yenilebilir böcekler iyi bir protein, yağ asidi, demir, çinko, magnezyum, manganez, fosfor, selenyum, çinko, vitamin ve mineral kaynağı. Hayvan yemi olarak böcek unu, balık unu ve soya ununun aminoasit profilleri oldukça benzer.

Böcekler; hızlı büyüme ve çoğalma ile düşük karbon, su ve ekolojik ayak izleri özellikleri nedeniyle çevresel sürdürülebilirlik açısından da oldukça cazip. Üstelik tüm yıl boyunca yetiştirilebiliyor ve vücutlarının büyük kısmı tüketilebiliyor.

Yaban hayatından toplanan böcekler için, diğer doğal kaynaklarda olduğu gibi, kontrolsüz ve plansız hareket edilmesi, biyoçeşitliliği ve ekosistemi zamanla tehdit eder hale getirecek ve dolayısıyla sürdürülebilirlik problemine de yol açacak. Bazı topluluklarda bu tür sorunların çözümü; geleneksel liderlerin böcek hasat döneminde kısıtlayıcı tedbirler getirmesiyle sağlanmakta, Namibya’nın Uukwaluudhi Koruma Bölgesindeki mopan solucanlarında olduğu gibi.

Tayland’ın kırsal bölgelerinde kurulu 20 binden fazla cırcır böceği çiftliğinden, yılda 3 milyon USD kazanç elde ediliyor. 2018’de 688 milyon USD olan yem amaçlı küresel böcek pazarının, 2024 yılına kadar 1,4 milyar USD’ye, yenilebilir böcek küresel pazarının ise 2030 yılına kadar 8 milyar USD’ye ulaşacağı tahmin ediliyor.  

Tropikal ve subtropikal bölgelerde yaşayan insanlar, sadece beslenmek için değil, sosyo-kültürel uygulamalar ve dini inançları bakımından da böcek tüketiyor.

Böceklerin atıkları, toprak verimliliğinin artırılmasında da kullanılabiliyor.

Böcek yetiştiriciliği uygulamaları arasında; gıda, kozmetik, tekstil ve farmasötik alanlarında kullanılan kitin ve lipidler ile biyoyakıt üretimi de yer alıyor. Böceklerin, topraktaki bulaşan maddeleri taşıma özelliğinin ilham kaynağı olarak kullanıldığı bazı uygulamalardan da bahsediliyor ancak bu şekilde kullanılan böceklerin, daha sonra insan ve hayvanlar tarafından tüketilemeyeceğine dikkat çekiliyor. Çünkü böcekler; bakteri ve virüs gibi biyolojik ajanlar, pestisit ve toksik maddeler gibi kimyasal kirleticiler ile alerjenler dahil olmak üzere insanlar için sağlık tehditleri oluşturabilirler.

Diğer çiftlik hayvanlarının aksine, böcekler genellikle kendi bütünlükleri içinde tüketiliyor. Bu sebeple Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi olan EFSA (European Food Safety Authority), insan ve hayvan için besin maddesi olarak kullanılacak böceklerin türleri ve substratlarının, yetiştirilme-hasat-işleme şekillerinin önemli olduğunu ve ancak kontrollü bir süreci geçirmeleri halinde sağlık riskleri bakımından kabul edilebilir olacaklarını belirtiyor. Ayrıca özellikle kabuklulara ve ev tozu akarlarına karşı alerjisi olan tüketiciler için, bazı böcek türleri potansiyel alerjik risk olabilir.

Böcek yetiştiriciliği, AB için henüz oldukça küçük bir niş pazar. Sektörün, 2025 yılına kadar birkaç bine ulaşacak sayısıyla, ekonomiye anlamlı bir katkıda bulunması bekleniyor. Ancak özellikle böceklerin, sosyo-ekonomik olarak hassas gruplar tarafından gıda kıtlığı zamanında tüketildiği kanısının yol açtığı neofobinin üstesinden gelinmesi gerektiği ifade ediliyor.

AB’de, yeni gıdalara ilişkin ilk Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 15 Mayıs 1997 tarihinden önce AB’li tüketiciler tarafından önemli ölçüde tüketilmeyen gıdalar, “yeni gıda” (novel food) olarak adlandırılıyor.

Yeni geliştirilmiş, inovatif, yeni teknolojiler kullanılarak üretilmiş ya da işlenmiş yahut AB’de olmasa bile diğer ülkelerde geleneksel olarak tüketilmekte olan gıdalar “yeni gıda” olup böcekler de bu kapsamda değerlendiriliyor.

1 Ocak 2018’den beri geçerli olan yeni Yeni Gıda Yönetmeliği ise, eski yönetmelikten farklı olarak, bütün haldeki böcekleri yeni gıda olarak kabul ediyor.

Yeni gıdalara örnek olarak; yeni K vitamini (menakinon) kaynakları, mevcut gıdalardan elde edilen özütler (Euphausia superba’dan elde edilen fosfolipit açısından zengin Antarktika Krill yağı), üçüncü ülkelerden gelen tarım ürünleri (chia tohumları, noni meyve suyu) ve yeni metotlarla üretilen gıdalar (UV ile işlenmiş gıdalar: süt, ekmek, mantar ve maya) verilebilir.

AB’de yeni gıdaların piyasaya çıkmaları ön izne tabi olup aşağıda belirtilen “olmazsa olmaz” koşulları sağlamaları gerekli.

  • Tüketiciler için güvenli olmalı.
  • Tüketicileri yanıltmamak için uygun şekilde etiketlenmeli.
  • Yeni gıdanın başka bir gıdanın yerini alması amaçlanıyorsa, yeni gıdanın tüketimi, tüketici için besinsel açıdan dezavantajlı olacak şekilde farklılık göstermemeli.

AB’nin yeni ürün kataloğuna, https://webgate.ec.europa.eu/fip/novel_food_catalogue/  bağlantısından erişim sağlanıyor.

2015/2283 sayılı AB Tüzüğü kapsamında; kurutulmuş Tenebrio molitor larvası (Haziran 2021), Locusta migratoria’nın dondurulmuş, kurutulmuş ve toz formları (Kasım 2021) ve sarı un kurdunun (yellow mealworm- Tenebrio molitor larva) dondurulmuş, kurutulmuş ve toz formları (Şubat 2022), yeni gıda olarak AB pazarına çıkma izni almış durumda. EFSA’dan izin almayı bekleyen başvuru sayısı ise 9. 

Gıda, tekstil ve farmasötik alanlarında kullanılan ve kırmızı renk veren karmin boyasının üretiminde, Hemiptera (yarım kanatlılar) takımında olan koşnil (cochineal) böceği kullanılıyor.

FAO’nun her iki yayımında da, özellikle Batılı ülkelerde besin kaynağı olarak böcek kullanımı konusunda bir direnç olduğu ifade ediliyor. Starbucks’ın deneyimini, bu konu için örnek olarak verebiliriz.

2012 yılı başlarında Starbucks firması; çilekli Frappuccino ürününü renklendirmek için daha önce kullandığı yapay katkı maddeleri yerine, daha doğal olan koşnil böceği kullanmaya başladığını açıklayınca bir tartışma başlar. Böcekler de dahil olmak üzere hayvansal kaynaklı hiçbir ürünü beslenmelerinde kullanmayan bir grup Amerikalı vegan tüketicinin, sosyal medyada viral olan tepkileri üzerine firma, koşnil kullanmayı bırakır ve domates bazlı renklendirici kullanmaya başlar. Burada belirtmekte fayda var; Amerika ve Kanada’da koşnil özütü kullanmak, ilgili otoriteler tarafından izne tabi.  

Tarım ve gıda ürünleri için esas olarak coğrafi işaret ve geleneksel ürün adı korumasını konu alan 1151/2012 sayılı AB Tüzüğünde, “hayvansal kaynaklı hammadde” olarak koşnil ürünü için bir kategori mevcut. AB’nin, coğrafi işaret ve geleneksel ürün adlarına ilişkin Eambrosia veri tabanında yaptığımıza araştırmada, bu kategoride korunan tek bir coğrafi işarete rastladık. Coğrafi sınırı Kanarya Adaları olan “Cochinilla de Canarias”, menşe adı olarak 2016 yılında tescil edilmiş durumda. 

Bir tür tırtıl (gusano) olan kırmızı maguey solucanları, Meksika’nın Oaxaca bölgesinden kaynaklanan bir distile alkollü içki olan Mezcal’in şişelerinde bulunuyor. Mezcal üreticileri, üretim için önemli olan bu solucanların kaçak olarak avlanmalarını engellemek amacıyla, yağmurlu dönemlerde agav tarlalarına güvenlik gönderiyorlar. Mezcal, AB-Meksika arasında imzalanan bazı coğrafi işaretlerin karşılıklı korunması hakkındaki anlaşma kapsamında, 31 Ocak 2020 tarihinden itibaren AB’de de korunuyor. 

Sardinya Adasından kaynaklanan ve Casu marzu, Casu martzu, Casu modde, Casu cundídu ve Casu fràzigu adlarıyla bilinen koyun peyniri, peynir sineği larvaları tarafından çürüme aşamasına kadar mayalandırılıyor. Bu aşamada larvalar da kurtçuk haline geliyor ve peynir, genellikle kurtçuklarla birlikte yeniyor. Kurtçukları temizleyip yiyenler de oluyormuş ancak kurtçuklar öldükten sonra tüketilmesinin tehlikeli sayıldığı ifade ediliyor. İnternet üzerinde yapılan araştırmada Casu marzunun, insan sağlığı için risk oluşturması nedeniyle bazı ülkelerde yasaklanmış olduğuna dair birçok habere rastladığımız gibi, yenilebilir böceklerle ilgili AB’de yaşanan gelişmelerden dolayı yeşil ışık yanma olasılığının bulunduğundan bahsedenler de var. eAmbrosia veri tabanında Casu marzu, Casu martzu, Casu modde, Casu cundídu ve Casu fràzigu adları için yaptığımız araştırmada, ne coğrafi işaret ne de geleneksel ürün adına rastlamadık. Yaşanacak gelişmeleri merakla beklediğimizi belirterek yazımıza noktayı koyuyoruz.

Gonca ILICALI

Ağustos 2022


Kaynaklar

SÜRDÜRÜLEBİLİR GELENEKSELLİK İÇİN İNOVASYON ŞART!

Coğrafi işaretlerden bahsederken “geleneksel” atfını kullanmak, hem ulusal hem de uluslararası alanda sıkça karşılaşılan bir durum olmasına rağmen, menşe adı ve mahreç işareti de dâhil olmak üzere, coğrafi işaret tanımlarında geleneksel kelimesi yer almaz.

Öte yandan Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye’nin dışında sınırlı sayıda ülkede “geleneksel ürün adı” (AB’deki “traditional speciality guaranteed – TSG” kavramı) koruması bulunur ve ilgili mevzuattaki gelenekselliğe yönelik tanımlarda, ürün ile köken bağı kurulmaz. Diğer bir deyişle ürünün, üretim zorunluluğu bakımından “coğrafi bir yer ile ilişkisi bulunmaz”. Dolayısıyla özellikle geleneksel ürün adına koruma sağlayan ülkelerde, coğrafi işaret ile geleneksel kavramlarının birlikte kullanılması; geleneksel ürün adının da tıpkı menşe adı ve mahreç işareti gibi, coğrafi işaret çatısı altında yer alan bir coğrafi işaret çeşidiymiş gibi yanlış algı yaratmasına neden olabilir. Bu sebeple coğrafi işaretle birlikte kullanılan “geleneksel” kelimesinin aslında, “yerelliğe dayalı kökleşmiş uygulamalarla şekillenen ürün”e işaret ettiğinin varsayılması, uygun bir yaklaşım olacaktır.

Coğrafi işaretler ve geleneksel ürünler söz konusu olduğu zaman inovasyondan bahsedildiğinde, birçok kişi “Olur mu hiç!” tepkisini verebilir. Gıda ürünlerinde margarin kullanılmasının, el işçiliği yerine sanayi tipi üretim yapılmasının ve benzer şekilde çoğaltabileceğimiz örneklerin yadırganması, bu tepkinin doğal bir uzantısı olarak karşımıza çıkar.

İnovasyon ile gelenekselliğin karşıt mefhumlar olmadıklarını, aksine sürdürülebilirliğin sağlanması için bir arada bulunmalarının son derece önemli olduğunu gösteren bir örnek, AB nezdinde yürütülen LIFE TTGG (Life The Tough Get Going) Projesidir.

Sera gazının salınımını azaltmak, küresel ısınmayla mücadelede en önemli araç. Tarımsal üretim, tüm dünyadaki sera gazı salınımının %10-12’lik dilimine sahip. İthalat ve ihracat değerleri dikkate alındığında AB’nin süt ürünleri sektörü, küresel pazarın en önemli aktörlerinden. Sektörün, toplam salınımın yaklaşık %40’ına sahip enterik fermantasyon kaynaklı olması, bu mücadelede göz ardı edilemez.   

LIFE TTGG Projesi üniversiteler, genç yenilikçi şirketler (startups), üreticiler, AB’nin iki büyük peynir üreticisi olan İtalya ve Fransa’daki kurumlar ile araştırma kuruluşları arasında sinerji oluşturmakta. Coğrafi işaret olarak korunan Grana Padano ve Comté peynirlerinin üretim süreçlerinin iyileştirilmesi, verimliliğin artırılması ve çevresel etkilerinin azaltılması suretiyle daha sürdürülebilir üretim ve tüketim hedeflenmekte. Elde edilecek bulgular, tüm AB ülkeleri için örnek teşkil edecek.

Projenin amaçları aşağıdaki şekilde özetlenmekte.

  • Üretim miktarı çok fazla olan bu iki peynirin çevreye etkilerinin iyileştirilmesi için, ilgili AB yasal düzenlemeleri kapsamında tavsiye talep edilmesi. (Recommendation 2013/179/EU and its Product Environmental Footprint Category Rules – PEFCR for Dairy products)
  • Süt ürünlerinin, Ürün Çevresel Kategori Kuralları çerçevesinde Ürün Çevresel Ayak İzi değerlendirmesinde hesaplamayı kolaylaştıran bir veri tabanı, yani yaşam döngüsü envanteri geliştirilmesi.
  • AB’nin, çevresel ayak izi hesaplamayı ve azaltmayı amaçlayan menşe adı korumasına sahip tüm peynirleri (inek sütünden yapılan sert ve yarı sert peynirler) için, çevresel karar destek sistemi geliştirilmesi.
  • Yazılım sayesinde, tedarik zincirinin tüm aşamalarında Mevcut En İyi Teknikler uygulanarak kaynak verimliliği ve çevresel etkilerin azaltılmasındaki teknik çözümlerin değerlendirilmesi. Bu yazılım, kılavuzlarıyla birlikte İtalyanca, Fransızca, İngilizce ve İspanyolca dillerine çevrilecek.

Temmuz 2017 – Haziran 2022 tarihleri arasında yürütülecek LIFE TTGG Projesinin bütçesi 2.148. 987 € ve bunun %59’luk kısmı AB katkısı. Proje ekibi, AB gıda sektörünün tüm tedarik zincirinde 10 yıldan fazla deneyime sahip multidisipliner uzmanlardan oluşuyor.

Grana Padano peynirinin korunması, tanıtılması ve üretiminin güçlendirilmesi için 1954 yılında Tutela Grana Padano Konsorsiyumu kurulmuştur. Konsorsiyumdan alınan verilere göre 2020 yılında 5.255.451 teker Grana Padano üretilmiştir. 128 üretim tesisi, 149 olgunlaştırıcı (affineur), 196 paketleyici ve 4.000 süt üretim çiftliği var. Üretim zincirinde çalışan işçi sayısı 40.000. Üretimde kullanılan süt miktarı 2.785.524,378 ton olup bu miktar, İtalyan süt üretiminin yaklaşık %22’si. Peynir üretiminin %62,6’sı kooperatif, %37,4’ü ise endüstri tarafından yapılıyor. Süt sağlayan hayvanların refahına önem veriliyor ve 2019 yılından itibaren denetim sistemi içinde hayvan refahı da değerlendiriliyor. Konsorsiyum, Grana Padano üretiminin çevresel sürdürülebilirliği için 2007 yılından itibaren önemli taahhütlerde bulunmuş ve bu durum, WIPO’nun 2020 yılındaki Dünya Fikri Mülkiyet Günü etkinliğinde de yer almıştı.

2020 yılındaki üretimi 64.500 ton olan Comté peynirinin korunması ve diğer sorumluluklar, Comité Interprofessionnel de Gestion du Comté – CIGC Komitesi tarafından üstlenilmiş durumda. 2.500 süt çiftliği ve peynir üretilen 150 tane küçük köy var. Bu yerlere “fruitières” adı veriliyor. Comté için de bu Projeden önce birçok sürdürülebilir biyoçeşitlilik, düşük karbon çiftlikleri vb inisiyatifler mevcut. Proje için ham veri; yıllık süt üretimi 400 – 800 bin litre olan 29 çiftlik; yıllık üretimi 400 – 800 ton olan 19 işleme tesisi ve yıllık işlem hacmi 5 bin tonun altında 3, üstünde 2 olan toplam 5 olgunlaştırıcıdan anket yapılarak sağlanmıştır. Elde edilen veriler aynı zamanda, üretim sürecindeki enerji denetimi için de kullanılacak.

Grana Padano’nun tedarik zincirindeki 65 çiftlikten, 20 mandıra / olgunlaştırıcı ve 18 paketleyiciden; Comté’nin tedarik zincirindeki 35 çiftlikten, 15 mandıra / olgunlaştırıcıdan veri toplanmıştır. Hazırlanacak veri tabanı ile hesaplanacak çevresel ayak izi, her bir konsorsiyum düzeyinde karşılaştırma yapılabilecek ve tüketim verilerini yönetebilecek.

Grana Padano’nun süt çiftliklerinin çevresel etkisindeki en büyük paya sahip olan faktörler; %34 satın alınan yemler, %25 çiftlik içi yemler, %16 gübre ve %12 enterik fermantasyon.   

Mandıralardaki enerji etkinliğinin artırılması için; Konsorsiyumun diğer mandıralarındaki enerji ve su tüketimi mukayesesi yapılarak en çok enerji tüketen alanlar ve enerji tüketimini azaltma potansiyeli tespit edilecek.

Ambalajlamanın gıda israfını önlemedeki rolü ise sanılandan çok daha önemli ve dikkat çekici veriler içeriyor.

Gıda kayıpları toprakta-çiftlikte, üretimde ve dağıtımda, israf ise kullanımda ve tüketim tarihi bakımından yaşanmakta.

Gelişmiş ülkelerde market alışverişinin plansız yapılması, uygun olmayan saklama koşulları, yetersiz ambalajlama ve ürünlerin kullanımı sırasındaki tüketici alışkanlıkları, gıdaların yaklaşık %30’luk miktarının kaybına yol açmakta. 2013 yılı FAO verilerine göre, gelişmiş ülkelerdeki 222 milyon tonluk gıda israfı, neredeyse Sahra Altı Afrika ülkelerinin 223 milyon tonluk gıda üretimi toplamına eşit.

Grana Padano’nun tedarik zincirinde; 2016-2017 yıllarında 18 tesisten alınan verilere göre paketleme tesislerinde %1,4, süt ürünleri için AB Komisyonunun Ürün Çevresel Ayak İzi Kategori Kurallarına göre nakliye ve market toplamında %0,5, evde ise %7 oranında kayıp meydana geliyor.

1 kg Grana Padano; gerçekte 15,1 litre çiğ süt ile üretiliyorken, çiğ sütten eve kadar olan zincirde hiçbir kayıp olmadığı varsayıldığında 13,75 litre çiğ süt gerektiriyor.

1 kg’lık rendelenmiş Grana Padano paketindeki kayıp, vakumla paketlenen dilimlenmiş peynire kıyasla 25 g daha fazla.

Uygun ambalaj raf ömrünü uzatıyor; gıdayı koruyor; satın alınan ve tüketilen gıda miktarını eşitliyor; aç-kapa ambalajlar gibi, tüketicinin gıda israfını önlemeye yönelik eylemleri gerçekleştirmesine yardımcı oluyor; son kullanma tarihinin doğru yorumlanmasını sağlıyor; uygun muhafaza koşulları hakkında bilgi veriyor ve tüketicileri gıda atıklarının çevresel etkileri konusunda bilgilendiriyor.

Ambalaj yüzeyinin %85’i, tüketiciyi cezbetme gibi ikincil işlevlere ayrılırken, son kullanma tarihi gibi tüketiciyi bilgilendirme amaçlı birincil unsurlar ise sadece %15’lik paya sahip.

Life TTG Projesinin bu konuda çalışan uzmanları, ambalajın taşıması gerektiği özellikleri, “ambalaj etik kartı” adı altında aşağıdaki gibi sıralıyor.

  1. Sorumluluk: Ambalaj; tasarımından, malzemesinden, bilgilendirici olmasından, çevreye etkisinden vb her açıdan herkese karşı birçok sorumluluğun bileşkesidir. 
  2. Denge: Taşıdığı sorumluluklar bakımından dengeli bir şekilde tasarlanmalı.
  3. Güvenli: Tüm yaşam döngüsü boyunca güvenli olmalı.
  4. Ulaşılabilirlik: Kullanıcı dostu olmalı ve kendini ifade edebilmeli.
  5. Şeffaflık: Tüm yasal düzenlemelere uygun olduğu ve doğruyu söylediği sürece şeffaftır ve ancak şeffaf olabildiği sürece tüketiciyle güven bağı kurar.
  6. Bilgilendirici: Yasal açıdan zorunlu ve faydalı diğer bilgileri sunmalı.
  7. Güncel: İçinde bulunduğu toplumun kültürüyle uyumlu ve karşılıklı etkileşimli olmalı.
  8. İleri görüşlü: Yeni tüketim ve davranış modellerine uyum sağlayarak gelişebilir olmalı.
  9. Eğitici: Tüketici ile sürekli diyalog halinde olduğundan, eğitici işlevinin bilincinde olmalı.
  10. Sürdürülebilirlik: Ambalaj çevreye saygılıdır. Ürün ve kullanımı ile tamamıyla dengeli biçimde tasarlanırsa sürdürülebilirdir.           

Life TTG Projesi için 2021 yılı Aralık ayında çevrimiçi bir değerlendirme toplantısı gerçekleştirildi. Tedarik zincirinde yer alan üreticilerin, kendilerinin çevreye etkilerini merak ettikleri ancak veri toplamanın ve belgelemenin zor olduğu, tüm verilere sahip olunduğu takdirde sürecin başarılı yönetilip uygun politikaların benimsenebileceği ifade edildi. Veri elde etmek kolay olmadığı için, sektörü en iyi şekilde temsil edecek en az sayıda üretici seçmenin ve karşılaştırılabilir kriterler benimsemenin önemli olduğu vurgulandı. Ayrıca özellikle çabuk bozulabilen gıdalarda, son tüketim tarihi yaklaştıkça renk değiştiren ambalajların da tercih edilebileceği belirtildi.  

Gonca ILICALI

Mart 2022


KAYNAKLAR

MİSTİK ÇİKOLATA DÜNYASI

BÖLÜM I

Binbir çeşidiyle yediden yetmişe hemen herkesin zevkine hitap eden mutluluk kaynağıdır çikolata. Bu yazımızda; tarihçesinden ticaretine ve sınai mülkiyet alanına temas noktalarıyla, çikolata dünyası seyir defterine düşülen notlar var. Kaptan not tutmayı seviyor, dolayısıyla yazımızı, iki bölüm halinde yayımlıyoruz.      

Çikolatanın tarihi, Orta-Güney Amerika’daki eski Maya ve Aztek medeniyetlerine kadar uzanıyor. MS 600’lü yıllarda tropik Yukatan Yarımadasında yaşayan Maya halkı, yağmur ormanlarında yetişen ve “Tanrıların yemeği”[1] anlamına gelen “Theobroma cacao” ağaçlarının çekirdeklerini toplayıp, kendi kakao ağaçlarını yetiştirmek üzere orman alanlarını temizleyerek bilinen ilk kakao tarlalarını oluşturur.

Kakao çekirdeği esasen, kavrulduktan sonra su ve biraz baharat karışımıyla yapılan “chocolatl” adı verilen içecek olarak kullanılır. Ancak para birimi olarak da değer bulur. Örneğin bir kâşif, dört kakao çekirdeği ile 1 balkabağı veya 10 tavşan alabilir.

Kakao çekirdeği değerli olduğu için, çocukların ilk doğum günlerinde ve dini törenlerde hediye olarak verilir. Tüccarlar genellikle kumaş, yeşim taşı, tören tüyleri vb malların ticaretini, kakao çekirdeği karşılığında yapar.

Ülkeler arası ticaret sırasında Aztekler, Maya halkında kakao çekirdeğini görürler. Chocolatl içeceğinin Aztek versiyonu; ince öğütülen kakao çekirdeğinin acı biber ve aromatik çiçekler-vanilya-yabani arı balı ile tatlandırılmasıyla hazırlanır, yumuşak içimli ve köpüklüdür.

Kakao çekirdeğini Avrupa’ya ilk getirenin, 1502 ile 1504 yılları arasında “Yeni Dünya”ya yaptığı dördüncü ziyaretinden dönen Christopher Columbus olduğu ancak ticari değerini ilk fark edenin, Colombus’un kâşif arkadaşı olan İspanyol Conquistador Don Hernán Cortés olduğu söylenir.

Don Cortés İspanyollar’a 1528 yılında kakao çekirdeğini tanıştırınca, farmasötik yetenekleri ile bilinen manastır keşişleri, İspanyol zevklerine uygun hale getirmek üzere kollarını sıvarlar. Tarçın, muskat ve şeker ilave edilir; acı biber çıkarılır ve farkına varılır ki, sıcak servis edildiğinde bu içeceğin tadı daha güzeldir. Zengin İspanyolar’ın gözdesi haline gelen çikolata içeceğinin reçetesi, kakao çekirdeğini tedarik etmede güçlük yaşanmaya başlayınca, iyi korunan bir sır haline gelir.

İngiliz ve Hollandalı denizciler, Yeni Dünya’dan dönen İspanyollar’ın gemilerinde buldukları kakao çekirdeklerini tanımazlar ve koyun pisliği olduğunu zannedip denize dökerler.

Orta Amerika ziyareti sırasında kakao çekirdeklerinden hazırlanan bu içeceği öğrenen İtalyan gezgin Francesco Carletti’nin sayesinde,1606 yılında İtalya’da çikolata iyice tanınır.  

İspanyol 2. Phillip’in kızı Anne, Fransa Kralı XIII. Louis ile evlenince, çikolatanın sırrı da 1615’te Fransa’ya taşınmış olur. Fransız yetkili makamları, bu yeni egzotik içeceği büyük bir şevkle kabul eder; besleyici bir besin olmasının yanı sıra tıbbi faydaları olduğu da düşünürler.

Bundan sonra kakao içme geleneği, adım adım Avrupa’ya yayılır; Hollanda, Almanya ve derken 1650’lerde İngiltere’ye ulaşır.

Taa uzaklardan gelen ve pahalı olduğundan herkesin erişemediği bu yeni lüks içeceğin tadını çıkarmak isteyen Londralı seçkinlerin yeni uğrak yerleri “London Chocolate Houses”, yani “Londra Çikolata Evleri” olur. 1700’lü yılların başında İngilizler, çikolataya süt ekleyerek içeceği biraz daha geliştirirler.

Artan kakao talebi, Batı Hint Adaları, Asya ve Afrika’da kakao ağacı ekimi artırır; bu artış da kakao çekirdeği fiyatını tedrici olarak düşürür. Bu gelişmeye rağmen 1853 yılına kadar ithalat vergilerinde kayda değer bir azalmanın olmaması, çikolatanın düşük gelirli insanlarla tanışmasını, Sanayi Devrimi’nin nakliyeyi kolaylaştırarak fiyatların düşmesini sağlamasına değin öteler.

Çikolataya ilginin artması, üretimin de artmasını gerektirir. Bu ihtiyacı karşılamak üzere kollarını ilk sıvayanlar, kakaonun “sözde” tıbbi özelliğiyle ilgilenen eczacılar (kimyagerler) olur. Zira onların bileşenleri ısıtma, ölçme ve harmanlama ekipmanlarının yanısıra yetenekleri de vardır. İlerleyen zamanda iyi bilinen çikolata üreticilerine dönüşmek üzere Bristol’de FRY ve York’ta Terry’nin eczaneleri açılır. Yarışa daha sonra, Birmingham’daki dükkânında çay ve kahve ile uğraşan John Cadbury ile York’taki aile şirketinden ayrılan Rowntree de katılır. Burada ufak bir hatırlatma yapalım. Rowntree[2], farklı yıllarda tüketicileriyle tanışan Kit Kat, Smarties ve After Eight çikolatalarının yaratıcısıdır.  

Çikolatanın dünya üzerindeki hâkimiyeti hakkında genel bir fikir sahibi olmak üzere,  bazı sayısal verilere bakalım.

Avrupa Birliği (AB) 2017 yılında[3], 18,3 milyar Avro değerinde yaklaşık 4 milyon ton çikolata üretmiş. AB’nin toplam çikolata üretiminin % 32’lik payına denk gelen 1,3 milyon ton ile Almanya, AB’nin en çok çikolata üreten ülkesi. Almanya’yı 0,7 milyon ton (% 18) ile İtalya ve her ikisi de 0,4 milyon tonluk (% 9) üretimle Fransa ve Hollanda izlemiş.

AB’nin gıda, tarım, şarap ve distile alkollü içecekleri kapsayan coğrafi işaret ile geleneksel ürün adı veritabanı olan eAmbrosia üzerinden yaptığımız araştırmada, “çikolata ve türevi ürünler” kategorisinde sadece bir tane tescile/başvuruya rastladık; İtalya’dan “Cioccolato di Modica”[4]. Sicilya’da bulunan Modica’dan kaynaklanan bu coğrafi işaret, mahreç işareti olarak korunuyor ve ürünün Modica ile bağı kısaca; “yerel üretim teknikleri sayesinde kazanılan ayırt edici özelliklere ve bu özelliklerin, Modica ile ün kazanmış olmasına” dayanıyor.

Aslına bakarsanız AB’de çikolata için çok daha fazla coğrafi işaret ya da geleneksel ürün adı tescili olabileceğini düşünüyorduk. Ancak çikolata sektöründe artisanal üretimler çok fazla; üreticiler sürekli yeni konsept ve tasarımlarla “yeni içerikler” üretmeye meyilli, değişken tüketici talebi de buna zorluyor.  Hal böyle olunca, oldukça spesifik koruma koşulları, yani bir anlamda “sınırlamaları” bulunan coğrafi işaret ve geleneksel ürün adı için az sayıda tescilin bulunması da gayet makul görünüyor.     

Hollanda Dışişleri Bakanlığınca desteklenen CBI[5] (Centre for the Promotion of Imports) verilerine göre Avrupa, çikolata ürünlerinin satışındaki % 49’luk küresel pazar payının sahibi. 2017 verilerine göre bu pay, yaklaşık 44 milyar Avro değerinde. Avrupa’yı % 21 oranla Kuzey Amerika izliyor. Avrupa aynı zamanda küresel çikolata ihracatının % 70’inden fazlasını yapıyor, Almanya ise % 18’ini.

Çoğunluğu Batı Avrupa’ya ait olmak üzere, Avrupa çikolata pazarının 2018-2022 dönemindeki artışının yıllık ortalama % 3 olması bekleniyor. Dikkat çekici bir bilgi, “bitter çikolata” üzerine. Dünya genelinde artan bitter çikolata pazarının % 45’i Avrupa’nın. Bu veriler tüketicilerin, çikolatadan vazgeçemediklerini ancak daha sağlıklı çikolata alternatiflerine meylettiklerini gösteriyor olmalı. Malum, çikolatadaki şeker miktarı azaldıkça rengi koyulaşıyor ve tadı acılaşıyor. Tüketilen şeker miktarının azalması ise, daha sağlıklı beslenme modellerinin olmazsa olmazı.  

Çikolata tüketiminin küresel yüzdesi kişi başına[6] 0,9 kg ve Avrupa ülkeleri bu konuda hissedilir düzeyde üst sıralarda. Hiç düşündünüz mü, Dünya’nın en çok çikolata seven ülkesi hangisi? Kaynaklarımızdan Statista[7]’nın 2017 verilerine göre, kişi başına düşen 8,8 kg’lik tüketim miktarıyla lider İsviçre! Onu, 8,1 kg ile Avusturya ve 7,9 kg ile Almanya izliyor.

Avrupa, sertifikalı kakao ve çikolata pazarında da önde giden coğrafya. Dünya Kakao Vakfı (World Cocoa Foundation)[8], küresel olarak ticareti yapılan kakaonun yaklaşık %22’sinin sertifikalı olduğu ancak sertifikalı olan her kakaonun da sertifikalı olarak satılmadığı görüşünde. İhracatçılar için; piyasa talebine ve alıcı gereksinimlerine göre kakaoyu belgelendirmek, sertifikanın ekonomik olarak uygulanabilir olduğundan ve alıcılarla uzun vadeli ilişkiler sağladığından emin olmak önemli.

Ülkeden ülkeye değişse de, bilhassa Batı Avrupa’da rağbet gören sertifikalar[9], aşağıdaki gibi.

  • UTZ-Rainforest Alliance: Avrupa’da büyük bir pazarı kapsayan tek bir örgüt altında bulunan bu iki sertifika sistemi, lisanslı tedarik zinciri aktörlerinin yaklaşık % 82’sini içeriyor. UTZ sertifikalı operatörlerin çoğunluğu sırasıyla Hollanda, Almanya, Belçika, İtalya ve İsviçre’de yerleşik olup 2017 yılında nihai tüketiciye ulaşan bu tür ürünlerin sayısı 13 binden fazla. Rainforest Alliance sertifikası ise Birleşik Krallık, Belçika ve Fransa’da yoğunluğa sahip.
  • Fairtrade: Birleşik Krallık’taki en önemli kakao sertifikası olup Hollanda, İrlanda ve İsviçre’de de bulunuyor ve daha da büyümesi bekleniyor.
  • Organic: Küresel organik ürün tüketiminin % 36’sı Avrupa’ya ait. Organik sertifikasyonlu kakaonun popülerliği, belirli ülkelerde, Avrupa’daki genel organik ürünler pazarını izliyor. Organik gıdalar için en büyük ulusal pazarlar; Avrupa pazarının % 28’iyle Almanya, % 20’siyle Fransa ve % 8’iyle İtalya. Özellikle organik çikolatada, Fransa önemli bir rol oynuyor. Belçika, Fransa, Almanya, İtalya, İsviçre ve İngiltere gibi ülkelerde, “özel çikolatalar” için artan bir talep var ve bu talep, sadece yüksek gelir düzeyiyle değil, aynı zamanda tüketici bilinciyle de ilgili.  

I. Bölümün sonu


Gonca Ilıcalı

Haziran 2020

gilicali12@gmail.com


[1] https://www.cadbury.com.au/About-Chocolate/What-is-Chocolate.aspx

[2] https://en.wikipedia.org/wiki/Rowntree%27s

[3] https://ec.europa.eu/eurostat/web/products-eurostat-news/-/EDN-20190417-1?sfns=mo

[4] https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/PDF/?uri=CELEX:52018XC0507(04)&from=EN

[5] https://www.cbi.eu/market-information/cocoa/trade-statistics/

[6] https://www.cbi.eu/market-information/cocoa/trade-statistics/

[7] https://www.statista.com/chart/3668/the-worlds-biggest-chocolate-consumers/

[8] https://www.cbi.eu/market-information/cocoa/trade-statistics/

[9] https://www.cbi.eu/market-information/cocoa/trade-statistics/

COĞRAFİ İŞARET VE GELENEKSEL ÜRÜN ADINDA DENETİM

Yaşanan sağlık sorunları bireylerin kendi beslenme şekillerini daha fazla sorgulamasına yol açmıştır. Öyle ki zamanla tüketicilerin bilinç düzeylerinin artmasıyla birlikte çözüm arayışları da gelişim göstermiştir.

Bu durum tüketicilerin ürünlerde, özellikle coğrafi menşei, üretici kimliği ve belgelenen garanti işaretlerini görme taleplerini daha fazla öne çıkarmıştır.

Taze meyve-sebze ve hububat gibi bahçe/tarım ürünlerinin gübreleme, ilaçlama vb. üretim süreçlerinin, ayrıca ilgili ürünlerin işlenip hazır gıdaya dönüşmesindeki yöntemler de dahil olmak üzere tüm işlem adımlarının garantilenmesi tüketicilerin ürün tercihlerinin belirlenmesini sağlamaktadır.

Tüketicilerin sağlıklı gıdaya erişim yönündeki bu tercihleri şüphesiz ki doğayı da doğrudan olumlu etkileyen unsurlardır.

Tüketicilere doğa dostu sağlıklı gıdalara erişim imkânı veren başka sistemler de bulunmakla birlikte sizlere bu yazı serisinde, coğrafi işaret (Cİ) ve geleneksel ürün adları (GÜA)’nın garanti sistemlerinin nasıl sağlandığı/sağlanacağı hakkında bilgi verilecektir. 

Türkiye’de Cİ ve GÜA’ları diğer garanti sistemlerinden bağımsız olarak, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK)’nun 49 uncu maddesi ile SMK Yönetmeliğinin 45 inci maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler ile Cİ ve GÜA’nın “kullanımın denetimi”ne ilişkin ana hukuki yapı oluşturulmuştur.

İlgili hükümlerin başlığı her ne kadar “Kullanımın Denetimi” olsa da, Cİ ve GÜA’nın sicil kayıtlarında söz konusu bilgilerin “denetleme” bölümü içerisinde bulunması sebebiyle, yazının devamında “denetim” terimi kullanılacaktır.

Öncelikle denetimde yer alan temel kavramlar, sistemdeki yapıların sorumlulukları, işleyişi ve denetim bildirimlerinin nasıl gerçekleşeceği açıklanacaktır.

DENETİMDE KOORDİNASYON

Tescil ettiren tarafından denetim sürecinin aktif ve verimli işleyişinin sağlanması amacıyla planlanan faaliyetlerin bütünüdür.

FAALİYET GÖSTERENLERİN LİSTESİ

Tescil ettirenin güncel tuttuğu Cİ veya GÜA’ya konu ürünleri üreten ve/veya pazarlama vb. faaliyet gösterenlerden oluşan, ayrıca denetime esas teşkil eden listedir.

DENETİM TUTANAKLARI

Denetim merciinin denetim planı oluşturarak denetlediği gerçek ya da tüzel kişilere ait bilgiler ile Cİ ve/veya GÜA’nın denetim esaslarına uygun olup olmadığı, ayrıca uygun bulunmadı ise hangi işlemlerin yapıldığı/yapılacağı bilgilerinin yazılı olduğu ve taraflarca imzalanmış dokümandır.

Denetim esaslarının yer aldığı örnek denetim tutanakları, başvuru aşamasında Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) tarafından talep edilmektedir (SMK Yönetmelik 35/3(ı)).

DENETİM RAPORU

Tescil ettirenin, denetim merci tarafından bildirilen denetim tutanaklarına göre hazırladığı ve TÜRKPATENT’e iletilen dokümandır.

Denetim raporu ekinde ilgili denetim tutanakları ile denetime esas teşkil eden faaliyet gösterenlerin listesinin de bildirilmesi gereklidir.

DENETİM RAPORU BİLDİRİM TARİHİ

Denetim süreci Cİ veya GÜA tescilinin Bültende yayımlandığı tarihte başlamakta olup, bu tarihten itibaren her yıl TÜRKPATENT’e denetim raporunun bildirilmesi gerekmektedir (SMK 49/3 ve SMK Yönetmelik 45/9). Ayrıca tescil belgesinin Denetleme bölümünde tanımlanan sürelere ve esaslara uygun olarak denetimlerin yapılması gerekmektedir.

TÜRKPATENT’e şikâyet olması halinde ise denetim raporunun süresinden önce sunulması talep edilebilir (SMK Yönetmelik 45/9).

DENETİM YERLERİ

Cİ ve GÜA’nın üretim sürecinde ve ticarete konu olduğu dağıtım, pazarlama vb. tüm noktalarda denetimlerin yapılması gerekmektedir (SMK 49/1 ile SMK Yönetmelik 45/1).

DENETİMİN KAPSAMI

Cİ ve GÜA’nın tescilde belirtilen özelliklere uygunluğu ile amblem kullanımlarını içermektedir (SMK 49/1 ile SMK Yönetmelik 45/1 ve 3).

AMBLEM KULLANIMI

Cİ’ler için amblem kullanımı zorunludur (SMK Yönetmelik 44/2).

GÜA’nın amblem kullanımı isteğe bağlıdır.

GÜA’nın amblemsiz kullanımı, SMK ile SMK Yönetmeliği hükümlerine tabi değildir (SMK Yönetmelik 44/4). Bu hükümden GÜA’nın ancak amblemle birlikte kullanılması halinde denetleneceği sonucuna varılmaktadır.

KORUNAN AD İLE AMBLEMİN KULLANIMI

Tescilli Cİ veya GÜA’nın kullanım hakkına sahip olan kişiler, ilgili Cİ veya GÜA’yı amblem ile birlikte ürün veya ambalajı üzerinde ya da bu mümkün değil ise ticarete konu olduğu alanda (işletmede vb.) kolayca görülecek şekilde kullanmalıdır (SMK Yönetmelik 44/2-3).

DENETİM MASRAFLARI

Tescil ettiren, denetime ilişkin masrafları denetlenenlerden talep edebilir (SMK 49/5 ve SMK Yönetmelik 45/12).

DENETİM MERCİİ

Tescil ettirenin oluşturduğu, Cİ veya GÜA’ya konu ürün hakkında bilgi ve donanıma sahip kurum/kuruluşun vb. görevlendirdiği personelden oluşan ve yeterliliği TÜRKPATENT tarafından kabul edilen denetimi sağlayacak yapıdır (SMK 49/2 ve SMK Yönetmelik 45/2).

Denetim merciinin yapısı ürün gruplarına göre aşağıda listelenmiştir.

Örnek 1.

Gıda ve tarım ürünlerinde coğrafi sınıra bağlı olarak aşağıdaki kurum/kuruluşun vb. görevlendirdiği ürün hakkında teknik bilgiye sahibi kişi/kişilerden oluşabilir.

  • Ürünle ilgili kooperatif,
  • Ürünle ilgili dernek,
  • İl/İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü,
  • Ziraat Odası,
  • Üniversitelerin ilgili bölümü vb.
  • Tescil ettiren.

Örnek 2.

Yemekler, tatlılar, fırıncılık mamulleri, el sanatları vb. ürünlerde coğrafi sınıra bağlı olarak aşağıdaki kurum/kuruluşun vb. görevlendirdiği ürün hakkında teknik bilgiye sahibi kişi/kişilerden oluşabilir.

  • Ürünle ilgili kooperatif,
  • Ürünle ilgili dernek,
  • Esnaf ve Sanatkarlar Odası,
  • Meslek Okulları,
  • İl/İlçe Kültür ve Turizm Müdürlüğü,
  • İl/İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü,
  • Üniversitelerin ilgili bölümü vb.
  • Tescil ettiren.

Tescil ettiren, denetim sürecinde koordinasyonu sağlamasının yanı sıra ayrıca denetim mercii yapısı içerisinde de bulunabilir.

TESCİL ETTİRENİN SORUMLULUKLARI

Tescil ettirenin sorumlulukları aşağıda listelenmiştir.

1. Tescil ettirenin denetimi koordine etmesi gerekmektedir. Bu işlem için öncelikle;

* Sicildeki denetim periyodlarını ve denetim dokümanlarının TÜRKPATENT’e bildirim tarihlerini takip etmelidir.

* İlgili tarihlere uygun olarak denetim ön hazırlığı için denetim merciinde bulunanlara davette bulunması ve çalışma ortamını oluşturması gibi hazırlıkları yapmalıdır.

2. Tescil ettirenin denetime esas teşkil etmek üzere tescilli Cİ veya GÜA’yı taşıyan ürünlerin üreticilerinin ve pazarlamasında faaliyet gösterenlerin listesini tutması, ayrıca kendisine yapılan bildirimleri de listeye ekleyerek listenin güncel halini TÜRKPATENT’e göndermesi gerekmektedir (SMK Yönetmelik 44/1-45/4).

3. Tescil ettiren, denetim mercii tarafından bildirilen denetim tutanaklarını inceleyip raporlamasını yapmalı, ayrıca tescile aykırı hususların bulunması halinde gerekli yasal yollara başvurmalıdır (SMK Yönetmelik 45/7).

4. Tescil ettirenin, Cİ veya GÜA’nın denetim raporlarını tescilin Bültende yayımlandığı tarihten itibaren yılda bir kez TÜRKPATENT’e bildirmesi gerekmektedir (SMK 49/3 ve SMK Yönetmelik 45/9).

Ancak şikâyet olması halinde, TÜRKPATENT denetim raporunun süresinden önce sunulması talep edilebilir (SMK Yönetmelik 45/9).

5. TÜRKPATENT tarafından yapılan inceleme sonucunda, denetim raporunda eksiklik tespit edilirse, eksikliklerin bildirim tarihinden itibaren altı ay içerisinde, tescil ettirenin eksiklikleri gidermesi gerekmektedir (SMK 49/4 ve SMK Yönetmelik 45/10).

Aksi taktirde eksikliğin süresi içinde giderilememesi veya denetim faaliyetinin usulüne uygun olarak yerine getirilmediğinin tespit edilmesiyle, tescil ettirende değişiklik hükümleri uygulanır (SMK 43 ve SMK Yönetmelik 43).

DENETİM MERCİİNİN SORUMLULUKLARI

Denetim merciinin sorumlulukları aşağıda listelenmiştir:

1. Denetim planı yapmak.

2. Denetim tutanaklarını hazırlamak.

3. Her yıl denetim yapmak.

4. Şikâyet üzerine veya gerekli görülen hallerde ayrıca denetim yapmak.

5. Denetimler sonunda tarafların imzaladığı her bir denetim tutanağını tescil ettirene teslim etmek (SMK Yönetmelik 45/5-7).

DENETLEME SÜRECİ

Tescil ettiren; Cİ veya GÜA tescilinin Bültende yayım tarihi ile sicilin denetleme bölümdeki bilgilere dikkat ederek, denetim merciinde bulunanlara davette bulunmalı ve çalışma ortamının oluşturulması gibi ön hazırlıkları yapmalıdır.

Denetim mercii, faaliyet gösterenlerin listesine uygun olarak denetim planı oluşturmalıdır. Ardından bu plana göre denetim esaslarının yer aldığı tutanaklar kapsamında denetimlerine başlamalıdır.

Denetlenen her bir gerçek veya tüzel kişi için düzenlenen tutanaklarda, Cİ veya GÜA’nın denetim esaslarına uygun olup olmadığı, uygun bulunmadı ise hangi işlemlerin yapıldığı/yapılacağı vb. bilgiler bulunmalıdır. Ardından denetlenen de dahil denetim mercii üyeleri tarafından denetim tutanağı imza altına alınıp, bir nüshası denetlenende diğeri denetim merciinde kalacak şekilde düzenlenmelidir. Denetim mercii daha sonra tüm denetim tutanaklarını tescil ettirene teslim etmelidir.

Tescil ettiren, faaliyet gösterenlerin listesi ve denetim tutanaklarına göre denetim raporunu hazırlayıp söz konusu eklerle birlikte TÜRKPATENT’in elektronik başvuru sistemi (EPATS) https://epats.turkpatent.gov.tr/runn/TP/EDEVLET/giris üzerinden tescilin bültende yayım tarihine uygun olarak her yıl bildirmelidir.

Bir örnek ile yazımıza devam etmenin ilgili kavramların ve denetim sisteminin daha net anlaşılması bakımından yararlı olacağı değerlendirilmektedir.

ÖRNEK

Coğrafi İşaretin Adı             : AAA Kaşar Peyniri

Coğrafi İşaretin Türü          : Menşe adı

Coğrafi Sınır                         : X ili

Tescil Ettiren                        : X Ticaret ve Sanayi Odası

Kullanım Biçimi                   : AAA Kaşar Peyniri adı ile menşe adı amblemi ürünün kendisi veya ambalajı üzerinde yer alır. Ürünün kendisi veya ambalajı üzerinde kullanılamadığında, AAA Kaşar Peyniri adı ile menşe adı amblemi, işletmede kolayca görülecek şekilde bulundurulur.

Sicilde Denetleme Bölümü

X Ticaret ve Sanayi Odasının koordinasyonunda; X Ticaret ve Sanayi Odası, X İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ve X Belediyesi olmak üzere en az 3 kişiden oluşan denetim mercii tarafından denetim işlemleri yürütülecektir.

Denetim mercii:

* Yıl içinde periyodik olarak denetim yapar.

* Şikâyet üzerine veya gerekli görülen hallerde ayrıca denetim yapar.

Denetim esasları aşağıda listelenmiştir.

1. Sütün kaynağı müstahsil makbuzundan denetlenecektir.

2. İneklerin cinsi denetlenecektir.

3. Otlatma alanı denetlenecektir.

4. İneklerin beslendiği alan denetlenecektir.

5.Çiftlikte bulunması gereken besinler denetlenecektir.

6. Üretim aşamaları (mayalama, teleme, sulu haşlama vb.) denetlenecektir.

7. Kalıpların özelliği denetlenecektir.

8. Ön dinlendirme odasında günlük üretim tarihlerine göre ayrılma işlemi denetlenecektir.

9. Ön dinlendirmede 30-40 gün bekletilmiş olması denetlenecektir.

10. Kabuk bağlama oluşumu denetlenecektir.

11. AAA Kaşar Peyniri adı ile birlikte menşe adı ambleminin kullanımı denetlenecektir.

Denetimler yılda en az 1 kez yapılır ve tescil ettiren X Ticaret ve Sanayi Odası tarafından her yıl raporlanarak, denetim tutanakları ve denetime esas teşkil eden faaliyet gösterenlerin listesi ile birlikte TÜRKPATENT’e bildirilir.

Denetim mercii, kamu kuruluşlarından veya özel kuruluşlardan veya bunlarda görevli uzman gerçek veya tüzel kişilerden denetimin gerçekleştirilmesi sırasında faydalanabilir veya hizmet satın alabilir. Tescil ettiren, hakların korunmasında hukuki süreçleri yürütür.

Tescilin bültende yayımlandığı tarih: 18.02.2018

Denetim raporu bildirim/evrak giriş tarihleri:

2018 yılı içerisindeki denetimler sonucunda oluşturulan denetim raporu ve ekli dokümanlar 10.02.2019’da TÜRKPATENT’e bildirilmiştir.

2019 yılı içerisindeki denetimler sonucunda oluşturulan denetim raporu ve ekli dokümanlar 31.01.2020’de TÜRKPATENT’e bildirilmiştir.

2020 yılı içerisindeki denetimler sonucunda oluşturulacak denetim raporu ve ekli dokümanların en geç 18.02.2021’de TÜRKPATENT’e bildirilmesi gereklidir.

Denetim tutanağı:

Faaliyet gösterenler listesi:

Yukarıda Cİ ve GÜA’nın denetim sisteminin nasıl olması gerektiği konusuna SMK hükümleri kapsamında açıklık getirilmeye çalışılmıştır.

Mevcut sistemlerin işleyebilmesinin ilk adımı; yasal düzenlemeye bağlı olarak tescil ettiren, denetim mercii, üretici, pazarlama, dağıtım olmak üzere Cİ ve GÜA’nın tüm aktörlerinin ortak bilinçle hareket etmeleridir.

Bu yerel değerlerin tescile uygun şekilde üretilmesi, denetimden geçmesi, ardından üründe barındırdığı kalite ve garanti işareti olan Cİ/GÜA ile birlikte amblemlerinin de kullanması önemlidir. İlgili aktörler arasındaki ya da denetim süreçlerindeki bir olumsuzluğun, her bir tarafı olumsuz yönde etkileyeceği ve Cİ/GÜA’nın geleceğine zarar vereceği düşünülmektedir.

Dolayısıyla, kanaatimizce tüketicilerin geleneksel, yerel ve sağlıklı ürünlere erişimi, ancak dürüst, şeffaf ve bağımsız Cİ/GÜA denetim ve yönetim sistemi ile sağlanabilir.  

Suzan KILIÇ DALDAL

Mayıs 2020

suzandaldal@gmail.com


KAYNAKLAR

https://www.turkpatent.gov.tr/TURKPATENT/laws/informationDetail?id=104

https://www.turkpatent.gov.tr/TURKPATENT/commonContent/CAbout

GELENEKSEL ÜRÜN ADINDA COĞRAFİ YER İSMİ

Ülkemizde yeni bir kavram olan geleneksel ürün adının yasal zemini 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile oluşturulmuştur.

SMK İkinci Kısım ve ilgili SMK Yönetmelik İkinci Kitapta coğrafi işaretler (Cİ) ile geleneksel ürün adı (GÜA) hükümleri yer almaktadır.

GÜA, her ne kadar SMK’da düzenlenmiş olsa da aynı kanunda yer alan marka, patent, faydalı model, tasarım ve coğrafi işaret gibi sınai mülkiyet hakkı değildir. Bu tespit SMK Mad. 2/1(ı) bendinde bulunan “Sınai mülkiyet hakkı: Markayı, coğrafi işareti, tasarımı, patent ve faydalı modeli” şeklinde ifade edilen tanım içerisinde GÜA’nın yer almamasından anlaşılmaktadır.

GÜA, SMK Mad. 34/3 kapsamında “Menşe adı veya mahreç işareti kapsamına girmeyen ve ilgili piyasada bir ürünü tarif etmek için geleneksel olarak en az otuz yıl süreyle kullanıldığı kanıtlanan adlar, aşağıdaki şartlardan en az birini sağlaması halinde geleneksel ürün adı olarak tanımlanır: a) Geleneksel üretim veya işleme yöntemi yahut geleneksel bileşiminden kaynaklanması. b) Geleneksel hammadde veya malzemeden üretilmiş olması.” şeklinde tanımlanmıştır.

GÜA başvuruları Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT)’na yapılmaktadır.

G1 tescil numaralı “Çakallı Menemeni” bu düzenleme kapsamındaki ilk tescildir. Buna ilaveten, her ikisi de GÜA başvuruları olan C2017/241 – “Ezo Gelin Çorbası” ile C2019/093 – “Denizli Tandır Kebabı” SMK hükümleri kapsamında incelenerek sırasıyla 72 ve 74 sayılı Coğrafi İşaret ve Geleneksel Ürün Adı Bültenlerinde yayımlanmıştır.

“Çakallı Menemeni” ve “Denizli Tandır Kebabı” GÜA’larındaki yöre adları ile farklılık gösterir.

G1 olarak tescile konu olan “Çakallı Menemeni”nde yer alan Çakallı, Samsun’un Kavak ilçesine bağlı köyün adıdır.  GÜA başvuru yayımı gerçekleşen “Denizli Tandır Kebabı”nda bulunan Denizli ise bilindiği üzere Türkiye’nin batısında yer alan bir ilimizin adıdır.

“Çakallı Menemeni” ile “Denizli Tandır Kebabı”nın isimlerindeki yöre adları Cİ’leri çağrıştırsa da söz konusu ürünlerin geleneksel üretim yöntemiyle üretilmeleri, ayrıca ilgili adlarla otuz yıldan fazla süredir bilinirliklerinin bulunması sebepleriyle GÜA olarak yayımları gerçekleştirilmiştir.

Ülkemizdeki GÜA yayımlarına benzer örnekleri yabancı menşeli tescillerde de görmek mümkündür.

Örneğin Avrupa Birliği (AB) nezdindeki GÜA (TSG: Traditional specialities guaranteed) tescilleri incelendiğinde, “Tortas de Aceite de Castilleja de la Cuesta”nın [1] yöre/bölge adı ile birlikte GÜA olarak korumaya alındığı tespit edilmiştir.

Castilleja de la Cuesta, İspanya’nın güneybatısında bulunan Sevilla eyaletine bağlı yörenin/bölgenin adıdır.

Tortas de Aceite de Castilleja de la Cuesta; sızma zeytinyağı, buğday unu, maya, şeker,  anason, susam ve tuz ile tamamen el emeğiyle yuvarlak görünüm verilen hafif ince ve şekerli bir hamur işi ürünüdür.

1910 yılında Inés Rosales Cabello isimli kadının ailesinin bu tarifini koruyup ürünü üretmesi ve satmasıyla her şey başlar. Yerel kadınların da yardımıyla Sevilla’daki eski tren istasyonuna sepetle ürünleri götürüp satar. [2] Geleneksel olarak üretilen bu ürün çok beğenilir ve zamanla Sevilla eyaletinin Castilleja de la Cuesta bölgesinden Endülüs’ün batı kesimine yayılır.

Ürünün özelliği, geleneksel üretim yöntemiyle üretilmesi ve hamurunda %27,7 tolerans ± % 2 oranında sızma zeytinyağı kullanılmasıdır.

Geleneksel üretim yöntemi; belli oranda hazırlanan hamur parçası bir elin avuç içine yerleştirilip diğer elin yan dış kenarı ile hafif baskı uygulanarak el hareket ettirilip parmaklar ile daire şekli verilir. Ardından avuç içinde şekli verilmiş hamur parçasının bir yüzeyi beyaz şekere hafifçe bastırılıp şekerli olması sağlanır.

20. yüzyılın başından itibaren popüler hale gelen söz konusu ürünün geleneksel yöntemle üretimi devam etmektedir.

Ines Rosales şirket yetkilisi “Tortas de Aceite de Castilleja de la Cuesta” üretimlerinin %20’sinin ABD, Kanada, Meksika, İngiltere, Fransa, Almanya, İsviçre, Güney Afrika, Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya, Çin ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne ihraç edildiği [3] yönünde açıklamaları bulunmaktadır.

 “Tortas de Aceite de Castilleja de la Cuesta” örneği ile İspanya’da elde edilen bu başarının gelecekte ülkemizde koruma elde eden GÜA’lar için de yeni ufuklar açacağı değerlendirilmektedir.

Tüm bu iyi temennilerle şimdi de “Çakallı Menemeni”, “Ezo Gelin Çorbası” ve “Denizli Tandır Kebabı”’nın bilgilerine göz atalım:

Geleneksel ürün adındaki ilk tescil

G1 sayı ile tescilli Çakallı Menemeni

Çakallı Menemeni, diğer menemenlerden geleneksel üretim ve işleme metoduyla farklılaşan bir yemektir. Çakallı Menemeni yemeğini farklılaştıran esas unsurlar; soğan konulmaması, bol tereyağı ile kaşar peyniri kullanılması ve yumurtanın sadece sarısının kullanılmasıdır. Yeşil biberin bıçakla kesilmesi, domatesin büyük parçalar halinde doğranıp kısa bir pişirme sonrasında delikli ezecek veya çatal ile ezilmesi de Çakallı Menemeni’ne özgüdür. Yemek 1 kişiden 4 kişiye kadar olan porsiyonlar için farklı büyüklükteki tavalarda pişirilir ve servisi de bekletilmeden pişirildiği tava ile yapılır.

Çakallı menemeninin üretiminde gerçekleştirilen işlemlerden domateslerin ezilmesi, yumurtaların sadece sarılarının kullanılması, tüm malzemelerin karıştırılarak macunumsu ve homojen bir kıvama getirilmesi ve pişirildiği tavada servis edilmesi bu ürünün geleneksel üretim metodunu ve geleneksel bileşimini oluşturur.

Yayımı gerçekleşen geleneksel ürün adları

C2017/241 sayılı Ezo Gelin Çorbası

Ezo Gelin Çorbası ilk olarak 1900’lü yılların başında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğmuş olan bir kadın tarafından pişirilmiş, daha sonra tüm Türkiye genelinde bilinen bir lezzet haline gelmiştir.

Ezo Gelin Çorbası’nın üretiminde belirli miktarlarda kımızı mercimek, bulgur ve pirinç kullanılması, bu malzemenin soğan ve sarımsak ile pişirilmesi ve salça ve baharatlarla çeşnilendirilmesi bu ürünün geleneksel üretim metodunu ve geleneksel bileşimini oluşturur.

C2019/093 sayılı Denizli Tandır Kebabı

Denizli Tandır Kebabı sakız ağacı odunu ile yakılan tandır fırınında, yaşını doldurmamış süt kuzusu etinin herhangi bir işlemden geçirilmeden geleneksel yöntemle pişirilmesi ve pide ile servis edilmesi suretiyle yapılan bir yemektir. İstenilen lezzetin elde edilmesi; kullanılacak hammaddeye, üretim metoduna bağlı kalınmasına ve pişirme sıcaklığı, etlerin fırına dizilme şekli ve etlerin fırında kalma süresi gibi lezzeti belirleyici hususlarda ustalık bilgisine bağlıdır.

Sonuç olarak ülkemizde geleneksel yöntemlerle yıllardır üretilen ve yazımıza konu edilen ürünler TÜRKPATENT bünyesinde kayıt altına alınarak ekonomik değer olma yolundaki ilk adımlarını gerçekleştirmişlerdir.

Suzan KILIÇ DALDAL

Nisan 2020

suzandaldal@gmail.com



 [1] https://ec.europa.eu/agriculture/quality/door/registeredName.html?denominationId=10342

[2] https://www.oliveoiltimes.com/tr/world/olive-oil-tortas/29204

[3] https://www.oliveoiltimes.com/tr/world/olive-oil-tortas/29204



KAYNAKLAR

https://www.turkpatent.gov.tr/TURKPATENT/laws/informationDetail?id=104

http://bulten.turkpatent.gov.tr/bulten/

https://www.ci.gov.tr/veri-tabani

https://www.weather-forecast.com/locations/Castilleja-de-la-Cuesta/forecasts/latest

https://cocinayrecetas.hola.com/blogclaramasterchef/20150429/tortas-de-aceite-tipo-ines-rosales/

http://www.tortasdeaceite.com/receta-tortas-aceite.php

https://elpais.com/economia/2018/04/12/actualidad/1523527345_212232.html

https://elcorreoweb.es/historico/ines-rosales-abre-su-primera-tienda-en-la-plaza-de-san-francisco-JCEC621800

https://www.foodswinesfromspain.com/spanishfoodwine/global/food/products/product-detail/PRG2017735835.html

http://www.tortasdeaceite.com/selloetg.php