Avrupa Birliği Adalet Divanı tarafından 6 Şubat 2014’de verdiği C-98/13 sayılı “Blomqvist v. Rolex” önyorum kararı markanın kullanımı ve gümrük bölgesinde tescilli markaya tecavüz hallerine ilişkin açıklamalar getirerek konu hakkındaki bazı belirsizlikleri ortadan kaldırmıştır.
Önyorum kararına dayanak sorunun geçmişi aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
Danimarkalı Bay Blomqvist 2010 yılında internet üzerinden Çin menşeili bir online alıveriş sitesinden Rolex markalı olduğu belirtilen bir saat satın alır. Online alışveriş sitesine siparişin verildiği ve ödemenin yapıldığı sayfa İngilizce’dir. Satıcı saati posta yoluyla Hong Kong üzerinden gönderir.
Koli Danimarka gümrüğüne ulaştığında gümrük yetkilileri koliyi inceler, ürünün taklit bir ürün olduğundan şüphe ederek gümrük işlemlerini askıya alır ve Rolex firması ile Bay Blomqvist’i konu hakkında bilgilendirir.
Saatin taklit olduğunu tespit eden Rolex firması, yürürlükteki Gümrük mevzuatı çerçevesinde gümrükte bekleme süresinin uzatılmasını ve ayrıca Bay Blomqvist’ten taklit saatin imhasına muvafakat etmesini talep eder. Bay Blomqvist saati yasal yollarla aldığını belirterek saatin imha edilmesine muvafakat etmez.
Rolex bunun üzerine mahkemeye başvurur ve ilk derece mahkemesi Rolex’in talebini haklı bularak, tazminat ödenmeksizin saatin imhasına karar verir. Bay Blomqvist kararı temyiz eder.
Temyiz talebini inceleyen Yüksek Mahkeme, gümrük yönetmeliğinin talebe konu hükümlerinin uygulama alanı bulabilmesi için, öncelikle Danimarka’da korunan bir telif veya marka hakkının çiğnenmesi ve belirtilen çiğnemenin aynı üye ülkede (Danimarka’da) gerçekleşmesi şartlarının bulunması gerektiği belirtir. İlaveten, Bay Blomqvist saati kişisel kullanım için satın aldığından ve bu nedenle Danimarka telif hakkı ve marka kanunlarını çiğnemediğinden, Yüksek Mahkemeye göre, satıcının Danimarka telif hakkı ve marka kanunlarını çiğneyip çiğnemediği sorusu ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede, Yüksek Mahkemeye göre incelenen vakada belirlenmesi gereken, telif hakkı direktifi çerçevesinde kamuya dağıtımın veya marka direktifi çerçevesinde ticaret sırasında kullanımın gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Belirtilen tespitlerin ardından Yüksek Mahkeme işlemleri durdurur ve Adalet Divanına önyorum kararı verilmesi amacıyla 5 adet soru yöneltir.
Bahsedilen 5 soruya karşılık olarak Adalet Divanı tek bir yanıt verdiğinden, sorular tek tek tercüme edilmeyecek ve Adalet Divanı kararı, karar içeriğindeki açıklamalara yer verilerek aktarılacaktır, buna karşın soruları merak eden okuyucuların kararın aslından (http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf;jsessionid=9ea7d2dc30dca1917c1d725f47e3b12ff919ce9273e0.e34KaxiLc3qMb40Rch0SaxuMc390?text=&docid=147506&pageIndex=0&doclang=EN&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=161206) soruları incelemesi mümkündür.
Adalet Divanına göre Danimarka Yüksek Mahkemesi sorularıyla, fikri mülkiyet haklarına tecavüz değerlendirilirken başvurulan, telif hakkı direktifi madde 4(1) kapsamında kamuya dağıtım “kamuya dağıtım” ve marka direktifi maddeler 5(1)-(3) ve 9(1)-(2) anlamında “ticaret sırasında kullanım” kavramlarının açıklığa kavuşturulması talep etmektedir.
İncelenen vakada, üye bir ülkede yerleşik bir alıcıya, üye olmayan bir ülkede yerleşik bir online satış sitesi tarafından satılan ürünlere ilişkin olarak satılan ürünlerin fikri mülkiyet haklarının sahiplerinin, bu ürünler üye ülke bölgesine girdiği anda, Gümrük tüzüğü kapsamında haklarını kullanıp kullanamayacağı değerlendirilmektedir. Daha net bir ifadeyle, üye bir ülkede yerleşik bir alıcının, üye olmayan bir ülkede yerleşik bir online satış sitesinden yaptığı alışverişte, satışa konu ürünler üye ülke bölgesine girdiği anda, bahsedilen satış, kamuya dağıtımın veya ticaret sırasında kullanımın bir biçimi olarak kabul edilebilir mi sorusu, değerlendirmenin esasını oluşturmaktadır.
Tescilli bir marka sahibi, Topluluk Marka Direktifi doğrultusunda, markası kapsamında bulunan mallarla veya hizmetlerle aynı veya benzer mallar veya hizmetler bakımından, kendi markasıyla aynı veya benzer işaretlerin üçüncü kişilerce kullanımını engelleme hakkına sahiptir.
Telif Hakkı Direktifi doğrultusunda eser sahiplerine eserlerinin orijinallerinin veya kopyalarının satış veya diğer yollarla kamuya dağıtımını engelleme veya kontrol etme münhasır hakkı verilmiştir. Kamuya dağıtım, satış sözleşmesinin sonuçlandırılmasından başlayarak halktan bir kişiye performans yoluyla iletimine dek devam eden bir eylemler serisidir. Dağıtıma konu malların üye bir ülkede telif hakkıyla korunduğu durumlarda, bir tacir, kendisi veya onun adına kamuya dağıtım anlamında değerlendirilebilecek faaliyetlerden sorumludur.
Yukarıdaki hususlara uygun olarak Avrupa Birliği mevzuatı çerçevesinde, üye bir ülkede satışın, telif hakkı direktifi anlamında kamuya dağıtım veya marka direktifi anlamında ticaret sırasında kullanım olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu tip kamuya dağıtım, satış sözleşmesinin veya sevkiyatın tamamlandığı anda ispatlandığının kabul edilmesi gereklidir.
İncelenen vakada, Rolex, Danimarka’da telif ve marka haklarının sahibidir ve inceleme konusu saat, Gümrük tüzüğü anlamında taklit ve korsan ürün konumundadır. İlaveten, incelenen vakada, satıcı Danimarka’da yerleşik olsaydı, satışın ticari amaçla yapıldığı halde, ticaret sırasında kullanımın veya kamuya dağıtımın ortaya çıkmış olacağı açıktır. Dolayısıyla, incelene vakada cevaplanması gereken soru, satışa konu ürünlerin üye olmayan bir ülkede kurulu bir online satış sitesi aracılığıyla satışı durumunda telif hakkı veya marka sahibinin haklarını kullanıp kullanamayacağı sorusu olarak ortaya çıkmaktadır.
Adalet Divanının, C-324/09 sayılı L’Oreal kararında belirtildiği üzere, bir web sitesinin markanın tescilli olarak korunduğu bölgeden erişilebilir durumda olması, ürünlerin o bölgede yerleşik tüketiciler hedef alınarak yönelik olarak satışa sunulduğu sonucuna varılması için yeterli değildir.
Bununla birlikte, Adalet Divanının C-495/09 sayılı Philips kararı paragraf 57’de belirtildiği üzere, üye olmayan bir ülkeden gelen malların, korumanın var olduğu üye ülkenin sınırlarına girmesinden önce, belirtilen mallara ilişkin olarak satış, satışa sunum veya reklam yollarıyla ticari bir fiil gerçekleştirilerek, koruma kapsamındaki haklara tecavüzün gerçekleşmesi mümkündür.
Bu çerçevede, Avrupa Birliğinde marka, tasarım veya telif hakkı yoluyla korunan ürünlerin taklidi veya kopyası olan ve üye olmayan bir ülkeden gelen mallar, bu ürünlerin Avrupa Birliğinde satışa sunum niyetinin ispatlanması halinde “taklit veya korsan ürünler” olarak sınıflandırılabilir. Bu hususu ispatlayan kanıtlar arasında, diğerlerinin yanısıra, malların Avrupa Birliğinde bir müşteriye satıldığını veya satış için önerildiğini veya bu amaçla reklamının yapıldığını ispatlar nitelikte kanıtlar da bulunabilir.
İncelenen vakada, inceleme konusu ürünlerin Avrupa birliğinde bir müşteriye satıldığı açıktır, bu nedenle bu malların online bir satış sitesinde satıma sunulması veya AB gümrük alanına erteleyici bir prosedürle girmesi gibi hususlarla kıyaslamaya gerek bulunmamaktadır. Satışın üye olmayan bir ülkede kurulu bir web sitesi aracılığıyla yapılması hususu tek başına, mallara ilişkin olarak fikri mülkiyet haklarının sahibi olan kişiyi kendisine gümrük tüzüğüyle sağlanan hakları uygulamaktan yoksun bırakmaz. Hak sahibinin haklarını uygulamasına ilişkin olarak, malların satıştan önce, Avrupa Birliği tüketicilerini hedef alan bir satış teklifinin veya reklamın konusu olduğunu göstermesine gerek bulunmamaktadır.
Bütün sayılanların ışığında, Danimarka Yüksek Mahkemesince sorulan soruların yanıtı aşağıdaki biçimde oluşmuştur:
“Fikri mülkiyet haklarına tecavüz içerdiğinden şüphelenilen mallara ilişkin gümrük tedbirleriyle ilgili 1383/2003 sayılı Topluluk Tüzüğü, üye bir ülkede yaşayan bir kişiye, üye olmayan bir ülkede kurulu bir online web sitesi aracılığıyla satılan mallara ilişkin olarak, malların edinilmesi sonucunda malların üye ülke bölgesine girdiği andan itibaren, fikri mülkiyet hakkı sahiplerinin kendilerine tüzükle tanınan hakları kullanabileceği biçiminde yorumlanmalıdır. Buna ilaveten –ek bir şart olarak-, malların ilgili üye ülkenin tüketicilerini hedef alan satış öncesi bir satış teklifinin veya reklamın konusu olması yönünde bir gereklilik bulunmamaktadır.”
Adalet Divanının “Blomqvist v. Rolex” kararının açık olmayan bir alanı iyice netleştirerek, fikri mülkiyet hakkı sahiplerini sevindirdiği kanaatimizce açıktır.
Önder Erol Ünsal
Şubat 2014