Ay: Kasım 2023

ON İKİNCİ KALKINMA PLANI – FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI ÇERÇEVESİNDE İNCELEME


2024-2028 tarihlerini kapsayan On İkinci Kalkınma Planı, 31 Ekim 2023 tarihinde TBMM tarafından kabul edildi ve 1 Kasım 2023 tarihli Resmî Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Okurlarımız On İkinci Kalkınma Planı’nı bu bağlantıdan görebilir. Planın bizleri ilgilendiren kısmı ise, tahmin edeceğiniz üzere Fikri Mülkiyet Hakları ile ilgili olan kısmıdır. Bu sebeple, yazıda On İkinci Kalkınma Planı’nı bu çerçevede inceleyecek ve genel hatları ile bilgi vermeye çalışacağım.

Kalkınma planları, 1963’ten beri devlet tarafından hazırlanarak ekonomi, sağlık, eğitim, ulaşım, sosyal güvenlik vs. gibi birçok konuda gelişmeyi, kalkınmayı hedefleyen ve kamuda uygulanacak siyaseti belirleyen planlardır. Bu yıl da olduğu gibi, genelde beşer yıllık periyodlar için hazırlanır.

2024-2028’i kapsayan On İkinci Kalkınma Planı’nın vizyonu “Türkiye Yüzyılında çevreye duyarlı, afetlere dayanıklı, ileri teknolojiye dayalı yüksek katma değer üreten, geliri adil paylaşan, istikrarlı, güçlü ve müreffeh bir Türkiye” olarak belirtilmiştir. Amacı ise “Milletimizin temel değerlerini ve beklentilerini esas alarak ekonomik ve sosyal kalkınmayı sağlamak suretiyle ülkemizin uluslararası konumunun yükseltilmesi ve refahın artırılması”dır.

Planın hedefi ve politikaları ise;

  1. İstikrarlı Büyüme, Güçlü Ekonomi
  2. Yeşil ve Dijital Dönüşümle Rekabetçi Üretim
  3. Nitelikli İnsan, Güçlü Aile, Sağlıklı Toplum
  4. Afetlere Dirençli Yaşam Alanları, Sürdürülebilir Çevre
  5. Adaleti Esas Alan Demokratik İyi Yönetim

olmak üzere beş ana eksenden oluşturulmuş ve Fikri Mülkiyet Haklarına “Yeşil ve Dijital Dönüşümle Rekabetçi Üretim” bölümünde yer verilmiştir. Yeşil ve dijital dönüşümün gerçekleştirilmesiyle ekonomide rekabetçilik ve verimlilik artışının nasıl sağlanabileceğine dair politikalar sunulmuştur. Bu politikaların Fikri Mülkiyet ile ilgili kısmı ise şu şekilde hazırlanmıştır:

Fikri Mülkiyet Hakları Politikaları

“Fikri mülkiyet hakları alanında yenilikçi fikir ortamının geliştirilmesi, hak sahiplerinin haklarının yurt içinde ve yurt dışında etkin şekilde korunması, uygulanacak desteklerle yenilikçiliğe ve katma değerli küresel marka oluşturulmasına imkân sağlanması ve hak ihlallerine karşı etkin mücadele edilmesi” temel amaç olarak belirtilmiştir.

Politika ve Tedbirler ise aşağıdaki maddeler halinde açıklanmıştır:

– Toplumda fikri mülkiyet bilincinin artırılması ve yayılması sağlanacak, hedef odaklı eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri yapılacaktır.

– Fikri mülkiyet hakları alanında farkındalığın artırılması için kamuoyuna, kullanıcılara ve hak sahiplerine yönelik eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yapılacaktır.

– Fikri Mülkiyet Akademisi Sınai Mülkiyet Hakları Eğitim Merkezi ve Telif Hakları Eğitim Merkezi tarafından çeşitli seviyelerde sertifikalı eğitim programları hazırlanarak devreye alınacaktır.

– Fikir ve sanat eserlerine ilişkin davalara katkı sağlamak amacıyla öncelikli olarak ihtisas mahkemesinde görev yapacak hâkim ve savcılar olmak üzere yargı sürecindeki tüm paydaşlara yönelik eğitim faaliyetleri düzenlenecektir.

– Telif haklarıyla ilgili akademik çalışmalar teşvik edilecek ve TTO’lara yönelik eğitim faaliyetleri düzenlenecektir.

– Çocuklarda ve gençlerde telif hakları bilincinin oluşturulması için ilköğretim ve ortaöğretim müfredatına telif haklarına yönelik içerik eklenecektir.

– Çocukların erken yaşlarda yenilikçi düşünme becerilerini geliştirmeye yönelik çizgi film ve eğitici içerikli bilgisayar oyunları geliştirilecektir.

– Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okul ve kurumlarda görev yapan idareci ve öğretmenlerin fikri mülkiyet bilgi düzeyini artırmaya yönelik faaliyetler gerçekleştirilecektir.

– Mühendislik ve temel bilimler alanında öğrenim gören öğrencilerin patent araştırması konusunda bilgi ve becerilerini artırmaya yönelik faaliyetler gerçekleştirilecektir.

– Üniversite öğrencilerinin fikri mülkiyet alanında staj yapmaları teşvik edilecektir.

– Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Ar-Ge Merkezleri ve Tasarım Merkezlerine yönelik tematik sınai mülkiyet eğitim programları yürütülecektir.

– Telif hakları alanında akademik tez veri tabanı oluşturulacaktır.

– Bitki ıslahçı hakları korumasında yapılan iş ve işlemlerde etkinliğin artırılması ve kamuoyunda farkındalık yaratılması için paydaşlara yönelik eğitim faaliyetleri düzenlenecektir.

– Telif haklarında toplu hak yönetim sisteminin geliştirilmesi ve ülke genelinde adil ve yaygın bir lisanslama sistemi oluşturulmasıyla telif gelirlerinin artırılması sağlanacaktır.

– Meslek birliklerinin profesyonel yönetim ve insan kaynakları dâhil olmak üzere kurumsal kapasitelerinin artırılması amacıyla meslek birliği zorunlu organ üyeleri ile personeline yönelik periyodik eğitimler verilecektir.

 – Ülke genelinde yaygın bir lisanslama sistemi kurulabilmesi için toplu hak yönetimi ve meslek birlikleri konusunda kamuoyu bilinçlendirme faaliyetleri yürütülecektir.

– Meslek birliği işlemlerinin daha etkin ve hızlı yürütülmesi amacıyla meslek birliklerinin dijital altyapısının güçlendirilmesine yönelik çalışmalar yapılacaktır.

– Ülkemizin fikri mülkiyet varlıklarının ekonomik değere dönüşümü hızlandırılacak, sektörel temelde ekonomik değer ölçümü yapılacaktır.

– Telif haklarına dayalı endüstrilerin ve alt sektörlerin ülke ekonomisine katkısının ölçümü için temel ekonomik göstergeler ve istihdama katkının ölçülmesine yönelik çalışmalar yürütülecek, düzenli aralıklarla kamuoyuyla paylaşılacaktır.

– Ülkemizde telif gelirlerine ve telif ödemelerine ilişkin sağlıklı veri elde edilmesine yönelik mevcut durum analizi yapılacaktır.

-Telif haklarına dayalı yenilikçi endüstrilerde başarılı ülke örnekleri incelenecektir.

– Sınai mülkiyet haklarından elde edilen gelirin ölçülmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirilecektir.

– Fikri mülkiyet varlıklarının değerlemesine ilişkin hizmet kapasitesi artırılacaktır.

– Sanayicilerin ve yatırımcıların fikri mülkiyet sahipleriyle etkileşimi artırılacaktır.

– Ticarileşme potansiyeli yüksek patentlerin ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtımına yönelik faaliyetler gerçekleştirilecektir.

– Patentlerin ticarileşme sürecinde kullanılmak üzere pazar araştırması araçları geliştirilecektir.

– Fikri mülkiyet varlıklarıyla ilgili devir, lisans, teminat, rehin gibi hukuki işlemlerle ilgili süreçler sadeleştirilerek bu işlemlerin yaygınlaştırılması sağlanacaktır.

– Ülkemizin ihracat potansiyeli yüksek coğrafi işaretli ürünleri için uluslararası markalaşma stratejileri geliştirilecektir.

– Sahtecilik ve korsanla mücadele edilmesine yönelik mekanizmalar oluşturulacaktır.

– Sahtecilik ve korsanlıkla mücadele stratejisi oluşturulması ile kayıt dışılığın ve ekonomik kaybın sayısal olarak ölçülmesi sağlanacaktır.

– Mevzuat ve uygulamalar teknolojik gelişmeler ve ihtiyaçlar doğrultusunda geliştirilecektir.

– Bitki ıslahçı hakları sisteminin etkinliği artırılacak ve ülkemiz ıslah çeşitlerinin uluslararası alana çıkarılması sağlanacaktır.

– Bitki ıslahçı haklarına ilişkin kurumsal yapı geliştirilecek, personel ve hizmet kalitesi artırılacaktır.

– Bitki ıslahçı hakları alanında faaliyet gösteren uluslararası kuruluşlarla işbirliği geliştirilecektir.

– Fikri mülkiyet haklarına yönelik destekleme sistemi yeniden yapılandırılacaktır.

– Sanayi kuruluşlarının sınai mülkiyet çıktılarının artırılması için destek ve stratejilerin oluşturulması sağlanacaktır.

– Patent desteklerinin değerlendirilmesi ve güncel gereksinimlere göre yenilenmesi sağlanacaktır.

– TÜBİTAK 1702 programı kapsamındaki desteklerin geliştirilmesi sağlanacaktır.

– Standarda esas patent süreçlerinin desteklenmesi sağlanacaktır.

– Telif haklarına dayalı kültür endüstrileri ile toplu hak yönetim kuruluşlarının kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesine yönelik özel destek programları oluşturulacaktır.

– Fikri mülkiyet varlıklarının değerlemesine ve ticarileştirilmesine yönelik devlet yardımları gözden geçirilecek, kullanımı yaygınlaştırılacaktır.

– Türkçe ibareli markaların uluslararası düzeyde markalaşması teşvik edilecektir.

– Fikri mülkiyet alanında her düzeyde nitelikli insan kaynağının geliştirilmesi sağlanacaktır.

– Fikri ve Sınai Haklar İhtisas Mahkemelerinin personel kapasitesi ve kalitesi geliştirilecektir.

– Fikri mülkiyet hukuku alanında akademik çalışmaların artırılması sağlanacaktır.

– Akademik atama ve yükselme kriterlerinde sınai mülkiyetin kullanılmasına ilişkin mevcut uygulamanın değerlendirilerek güncellenmesi sağlanacaktır.

– Üniversitelerde ve TTO’larda fikri mülkiyet hakları alanında çalışanların sayısını ve niteliğini artırmaya yönelik destekler sağlanacaktır.

– Gümrük personelinin fikri mülkiyet haklarının korunmasına yönelik farkındalığı ve yetkinliği artırılacaktır.

– Fikri mülkiyet alanında çalışan bilirkişiler ve arabulucular ile patent ve marka vekillerinin bilgi ve tecrübelerini artırmaya yönelik faaliyetler gerçekleştirilecektir.

– Ülkemizde yerleşik gerçek ve tüzel kişilere uluslararası düzeyde hizmet sunacak fikri mülkiyet profesyoneli ve Avrupa Patent Vekili sayısını artırmaya yönelik çalışmalar yürütülecektir.

– Kurumsal kapasite geliştirilecek ve işbirliği platformları oluşturulacaktır.

– Fikri ve Sınai Haklar İhtisas Mahkemelerinin yaygınlaştırılması konusunda ihtiyaç analizi yapılacaktır.

– İhtisas mahkemelerindeki hâkim ve savcıların görevlerindeki sürekliliğin sağlanması ve yargılama sürelerinin azaltılmasına yönelik çalışmalar yürütülecektir.

– Fikri mülkiyet uyuşmazlıklarının çözümünde arabuluculuk ve tahkim uygulamaları yaygınlaştırılacaktır.

– Sınai mülkiyete ilişkin veri, istatistik ve içeriklerin raporlanması ve paylaşımı sağlanacaktır.

– Sınai mülkiyet tescil süreçleri, yapay zekâ teknolojileri kullanılarak hızlandırılacak, karar kalitesi artırılacak ve başarılı uluslararası uygulamalar ülkemize uyarlanacaktır.

– Telif hukukuna dair bölge adliye mahkemeleri ile fikri ve sınai haklar ihtisas mahkemeleri kararlarının erişime açılmasına yönelik çalışmalar yürütülecektir.

– Yeşil ve dijital dönüşüm alanında geliştirilecek yerli ve milli teknolojilerin uluslararası düzeyde etkin korunması ve ticarileşmesi sağlanacaktır.

– Yeşil ve dijital dönüşüm alanında patent verilerine dayalı teknoloji eğilim raporları hazırlanarak araştırmacıların ve girişimcilerin kullanımına sunulacaktır.

– Yeşil ve dijital dönüşüm alanındaki patent başvurularına yönelik “hızlı inceleme süreçleri” geliştirilecektir.

– Yeşil ve dijital dönüşüm alanında faaliyet gösteren girişimlerin fikri mülkiyet yönetim kapasiteleri artırılacaktır.

– Bilgisayar uygulamalı buluşlarla ilgili bilişim sektörüne yönelik bilgilendirme ve farkındalık faaliyetleri yürütülecektir.

– Yeşil ve dijital dönüşüm alanında geliştirilen teknolojilerin etkin takibi için akademisyen ve araştırmacılara yönelik Otomatik Patent Takip Sistemi geliştirilecektir

Fikri Mülkiyet Hakları Hedefleri

Yukarıda bahsedilen politikaların uygulanması doğrultusunda ise, bu beş yıllık süredeki hedefler ise aşağıdaki tabloda belirtilmiştir:


Tablo incelendiğinde, yeşil ve dijital dönüşümle ilgili tescilli ve geçerli patent sayılarının 2023 yılı tahminlerinde geçtiğimiz yıla göre yaklaşık 1,19  oranında artacağının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Aynı oranda 2028 yılına doğru hesaplama yapıldığında ise bu sayının yaklaşık 7160 olması gerekirdi. Lakin 10.000 gibi bir hedef belirlendiği görülmektedir. Aynı şekilde Türkiye orijinli uluslararası patent başvuru sayısının geçtiğimiz yıla oranla hesaplama yapıldığında yaklaşık 2250 olması gerekirdi, lakin iki katından fazla bir hedef ile 5000 olarak belirlendiği görülmektedir. Belirlenen strateji ve planlar uygulandığında, tabii gelişen teknolojiyi de göz önünde bulundurarak, patent sayılarındaki artış oranının fazla olacağı yönündeki görüş anlaşılabilirdir. Ancak Avrupa Birliği’nde tescilli coğrafi işaret sayısı ile meslek birliklerinin telif geliri hedef sayılarında ise tam tersi bir tablo görülmektedir. Coğrafi işaret sayısı bir önceki yıla göre 2 katı artış gösterirken, aynı oranda bu sayısının 2028 yılında 512 olması gerekirdi. Aynı şekilde telif geliri de geçilen yılın oranından hesaplandığında yaklaşık 12.428 olması gerekirdi.

Sonuç

En nihayetinde belirlenen politikalar tek tek incelendiğinde, hepsinin uygulanması durumunda ülkenin gelişmesine katkı sağlayacağı aşikardır. Ne kadar uygulanabilir olduğunu ise sanıyorum hep birlikte bu beş yıl içinde yaşayarak göreceğiz.

Sinem GÖZÜBÜYÜK

sinem_yavas@hotmail.com

Kasım 2023

Avrupa Komisyonu 2023 Türkiye Raporu: Fikri Mülkiyet Hukukuna İlişkin Tespitler


1999 yılında aday ülke statüsü tanınan Türkiye ile Avrupa Birliği (“AB“) arasında, Ekim 2005’ten bu yana katılım müzakereleri yürütülmektedir. Katılım müzakereleri çerçevesinde aralarında fikri mülkiyet hukukunun da bulunduğu 16 fasıl açılmış ve 1 fasıl geçici olarak kapatılmıştır. Bununla birlikte katılım müzakereleri 2018 yılından bu yana duraklama sürecindedir.

Avrupa Komisyonu (“Komisyon“), aday ülkeler ile potansiyel aday ülkeler için her yıl ülke raporları yayımlamaktadır. Bu kapsamda ülkemiz için hazırlanan 25. rapor olan 2023 Türkiye Raporu (“Rapor“) 8 Kasım 2023 tarihinde yayımlanmıştır[1]. Bu yazıda, okuyuculara Türkiye’de fikri mülkiyet hukukunun durumuna ilişkin Komisyon’un tespitleri aktarılacaktır.

Rapor’da yer verilen tespitler telif hakları ve bağlantı haklar, sınai mülkiyet hakları ve hakların icrası olmak üzere üç ana başlık altında incelenmektedir. AB nezdinde, hem kitapları, filmleri, bilgisayar programlarını veya (radyo-televizyon) yayınlarını koruyan telif hakları ve bağlantılı haklar, hem de patent, marka, tasarım, biyo-teknolojik buluşlar veya ilaçları koruyan sınai mülkiyet hakları ile bu hakların icrasına ilişkin mevzuat çeşitli tüzük[2] ve direktifler[3] ile uyumlaştırılmıştır.

Komisyon, Türkiye’nin AB mevzuatı ile uyumluluk açısından iyi bir noktada bulunduğunu ve fakat bir önceki yılda yapılan tavsiyeler[4] üzerine hiçbir ilerleme kaydedilmediğini[5] ifade etmektedir. Komisyon’a göre Türkiye’nin üzerinde eğilmesini gerektiren başlıca sorunlar mevzuattaki bir kısım tutarsızlıkların yanı sıra adli süreçler başta olmak üzere uygulama ve icraya ilişkin sorunlardır.

Telif hakları ve bağlantı haklara ilişkin olarak, Türkiye’nin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda (“FSEK“) yaptığı değişiklik ile teknolojik önlemlerin etkisiz kılınmasına karşı yasal korumayı, bilgisayar programlarına ek olarak eserleri, icraları, fonogramları, yapımları ve yayınları kapsayacak şekilde genişlettiği vurgulanmıştır[6].

Özellikle teknolojik gelişmeler ışığında, FSEK’in telif hakları ve bağlantı haklara ilişkin yeterli koruma sağlayacak şekilde bütünüyle modernizasyonun henüz gerçekleştirilmediğinin altı çizilmiştir. Komisyon’a göre toplu hak yönetimi, meslek birliklerine ilişkin özerklik ve denetim eksikliği ile meslek birliklerinin yönetiminde yabancı hak sahiplerine karşı ayrımcılık yapılması gibi sistematik sorunlar süregelmektedir.

Komisyon ayrıca şahsi kopyalama harçlarının adil dağıtımı, lisanslama zorlukları, çevrimiçi eğitim istisnalarına ilişkin belirsizler, temsil hakkı sorunları, telif hakkı korumasında olan materyallerin çevrimiçi platformlar ve tanınmış e-ticaret siteleri aracılığıyla izinsiz kullanımı gibi bir dizi sorunun çözüme kavuşturulmayı beklediğinin altını çizmektedir. Bu noktada mevzuatımızın Dijital Tek Markette Telif ve Bağlantılı Haklar Direktifi’ne[7] uyumu henüz sağlanmamıştır.

Sınai mülkiyet haklarına ilişkin olarak, Türk Patent ve Marka Kurumu’nun idari kapasitesini güçlendirme ve hizmetlerini dijitalleştirme çalışmalarının devam ettiği ifade edilmiştir. Komisyon’a göre marka hukukunda “kötü niyet” kavramının kesin bir tanımının bulunmaması, kötü niyetli markalara ilişkin hükümsüzlük prosedürünü etkisiz hale getirmektedir. Markalara ilişkin iptal, itiraz ve hükümsüzlük prosedürlerinin pahalı olduğu ve uzun sürdüğünün altı çizilmiştir. Ülkemizde patentlere ilişkin Ek Koruma Sertifikası’na[8] yönelik bir düzenleme bulunmamaktadır.

Komisyon’un üzerinde durduğu bir diğer husus, farmasötik ve zirai kimyasal ürünler için ruhsat alma sürecinde üretilen ve açıklanmayan test ve diğer verilerin korunmasına yönelik etkin bir sistemin yokluğudur. Komisyon’a göre Türkiye’de 2005 yılından bu yana bir veri koruma rejimi olsa da, bu rejimin kapsamı sınırlıdır ve biyolojik ürünler ile kombinasyon ürünlerini kapsamamaktadır. Ayrıca öngörülen koruma süresi de sınırlıdır. Mevzuatımızda veri koruma rejiminde süre patent süresi ile ilişkilendirildiğinden, patent süresinin sona ermesi akabinde veri koruması da otomatik olarak kaybedilmektedir.

Rapor’da en çok üzerinde durulan konu fikri ve sınai mülkiyet haklarının icrasıdır. Komisyon’a göre ceza mahkemeleri mevzuatta daha yüksek cezaların varlığına rağmen ticari ölçekteki hak ihlallerine ilişkin nadiren caydırıcı para cezalarına hükmetmektedir. Hak sahipleri, istinaf ve temyiz mahkemeleri de dahil olmak üzere yargı süreçlerinin verimsiz olduğu yönünde görüş bildirmektedir. Hak sahipleri, ihtiyati tedbir kararları ile maddi tazminat taleplerinin karara bağlanmasında zorluklar ve tutarsızlıklarla karşılaşmakta, taklit malların depolanması ve imhasında mali yükler de dahil çeşitli problemler yaşamakta ve bilirkişi görüşlerinin aşırı kullanıldığından yakınmaktadırlar.

Hak sahipleri tarafından sunulan güçlü kanıtlara rağmen, çok az sayıda arama ve el koyma kararı verilmekte ve çok az sayıda taklit mal ele geçirilmektedir. Cumhuriyet savcılarının ve hakimlerin iddiaların ispatı için hak sahiplerinden makul olmayan ek kanıtlar talep ettiği ifade edilmektedir. İhtiyati tedbir kararlarının alınması oldukça güçtür ve yargı makamları tarafından verilen cezaların caydırıcılık seviyesi düşüktür. Başta polisler ve hakimler olmak üzere, icra makamlarının fikri ve sınai mülkiyet haklarının ihlallerine yönelik alınan aksiyonların etkinliğini arttırmaları gerekmektedir.

Komisyon, Türkiye’de son yıllarda fikri ve sınai haklar mahkemelerinin sayısının azaldığını, bu durumun mahkeme kararlarının kalitesi ve tutarlığını olumsuz yönde etkilediğini bildirmektedir. Fiziksel pazar yerlerinde taklitle mücadeleye yönelik eylemler yetersiz kalmaktadır. 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile uygulama yönetmeliği, uyar-kaldır (notice and take-down) prosedürüne ilişkin yeni hükümler getirerek fikri ve sınai mülkiyet haklarının ihlaline ilişkin şikayetlerde elektronik ticaret hizmet sağlayıcıları ile aracı hizmet sağlayıcılarının sorumluluğuna açıklık getirmiştir. Bununla birlikte tanınmış elektronik ticaret pazar yerlerinde taklit malların satışında artış yaşandığını vurgulayan Komisyon, Türkiye’nin hak ihlallerini önlemek amacıyla uyar-kaldır prosedürlerini uygulamasının önemli olacağını vurgulamaktadır.

El koyma amaçlı gümrük başvuruları 2021 yılında 2.431 iken, bu sayı 2022 yılında 2.637 olmuştur. Bununla birlikte Türkiye, taklit mallarla mücadele etmek için, AB’ye giren taklit mal sayısı bakımından ikinci büyük kaynak ülke olmasına neden olan transit ve ihracat mallarına yönelik gümrük uygulamalarını iyileştirmelidir[9]. Türkiye’den gelen ve AB sınırlarında gümrük makamları tarafından el konulan malların sayısı artmıştır. Taklit mallar, gıda ve alkollü içeceklerden araçlara, araç aksesuarlarına ve yedek parçalara kadar geniş bir ürün yelpazesini ilgilendirmektedir. Türkiye’de yürürlükte bulunan gümrük mevzuatı, AB müktesebatı ile tam olarak uyumlu değildir.

Komisyon’a göre taklit ve korsan faaliyetlerin kamu sağlığı, tüketici güvenliği, hukukun üstünlüğü, işgücü piyasasına yönelik yarattığı tehditler ile fikri ve sınai mülkiyet haklarının yoğun olduğu sektörlerin yarattığı ekonomik faydalar konusunda kamu kurumları tarafından organize edilen farkındalık kampanyaları sınırlıdır. Fikri ve sınai mülkiyet haklarının icrası ile Türkiye’den AB’ye taklit mal ticaretine ilişkin akışın durdurulması için daha güçlü bir siyasi kararlılığa ihtiyaç vardır.

Komisyon, yukarıda ayrıntılarına yer verilen tespitlerle bağlantılı olarak, Türkiye’nin önümüzdeki süreçte özellikle

  • Taklit ve korsan malların internet üzerinden satışı da dahil, fikri ve sınai mülkiyet haklarının ihlalleriyle etkin bir şekilde mücadele etmek için icraya yönelik tedbirlerin iyileştirilmesi, fikri ve sınai haklar mahkemelerinde uzmanlık düzeyinin arttırılması ile arama ve el koyma kararlarının alınmasındaki prosedürel zorlukların giderilmesi,
  • Özellikle hızlandırılmış ve basitleştirilmiş imha prosedürlerine ilişkin fikri ve sınai mülkiyet hakkı sahipleriyle işbirliğinin geliştirilmesi,
  • Sistematik eksikliklerin analizini kolaylaştırmak amacıyla, özellikle adli süreçlere ilişkin doğru istatistiki verilerin toplanmasının ve işlenmesinin sağlanması

hususları üzerinde yoğunlaşmasını tavsiye etmektedir.

Rapor’da yer alan tespitler, Türkiye’nin mevzuat uyumu noktasında iyi bir noktada bulunduğu ve fakat hakların icrasının zayıf kaldığı çıkarımına dayanmaktadır. Ülkemizin Çin’den sonra AB’ye giren taklit mal sayısı bakımından ikinci büyük kaynak ülke olması da Komisyon’un hak icrasında görülen eksikliklere her yıl geniş bir yer ayırmasına neden olmaktadır. Ayrıca bir önceki rapora göre ilerleme kaydedilmediği belirtildiğinden, Rapor’da yer alan tavsiyeler 2022 yılındaki tavsiyeler ile aynıdır.

2022 raporunda yer verilen tespitler ile 2023 Rapor’unda yer alan tespitler arasında bir kısım farklılıklar göze çarpmaktadır. Geçen yıl Kovid-19 salgınının etkileri üzerinde de durulmuşken, bu yıl Kovid-19’dan hiç söz edilmemektedir. Bu atfın çıkartılmasıyla Komisyon’un salgının fikri ve sınai haklar üzerindeki etkilerinin tamamen veya çok büyük oranda ortadan kalktığı kanaatinde olduğu çıkarımı yapılabilir.

2022 yılındaki tanınmış markalara ilişkin hukuki belirsizliğin devam ettiği tespiti, bu yıl yerini kötü niyete ilişkin tanımın olmamasına bırakmıştır. Buna göre tanınmış markalara ilişkin başvuruların hukuki durumuna ilişkin belirsizlikler sona mı ermiştir? Öte yandan Komisyon’un kötü niyet kavramına ilişkin kesin bir tanım eksikliği ile ne kastettiği belirsizdir. Zira 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nda olduğu gibi, AB Marka Tüzüğü’nde de kötü niyete ilişkin bir tanıma yer verilmemiştir. Kaldı ki hukukumuzda iyi niyetin esas olması ve kötü niyetin somut olaydaki durum ve şartlara göre değerlendirilmesi gerekliliği karşısında kanuni bir tanım çok daha farklı zorluklar yaratabilecektir. Her halükarda kötü niyet içtihat yolu ile sınırlarının netleştirilmesi gereken bir kavramdır.

Bir önceki raporda yer alan kamuoyunda taklitçilik ve korsancılığın meşrulaştırılmasının bunların küçük suçlar olduğuna dair köklü inançtan kaynaklandığı ve fakat bu suçların çoğunlukla örgütlü suç şebekeleri tarafından işlendiğine yönelik tespit 2023 Rapor’unda yer almamıştır. Kaldı ki 2022 tarihli raporda yer alan özellikle ilk tespitin hangi bilimsel veriye dayandığı belirsizdir. Son olarak Rapor’da 10 Ocak 2024 itibariyle marka iptaline ilişkin yetkinin Türk Patent ve Marka Kurumu’na geçecek olmasına ve bu durumun ortaya çıkaracağı sonuçlara hiç değinilmemiştir. Komisyon’un bu konuya 2024 yılında yayımlanacak raporda değinmesi beklenebilir.

Diğer pek çok fasıla nazaran ülkemiz fikri mülkiyet hukuku faslında önemli bir aşama kaydetmiştir. Komisyon’un özellikle hak icrasına yönelik tavsiyelerinin hayata geçirilmesi, Türkiye’nin önümüzdeki süreçte fikri mülkiyet hukuku faslını kapatmaya bir adım daha yaklaşmasını sağlayacaktır.

İbrahim Barış SAYAR

sayari@tcd.ie

Mustafa Çağatay AKBAŞ

mustafacgty@gmail.com

Kasım 2023


DİPNOTLAR

[1] https://neighbourhood-enlargement.ec.europa.eu/turkiye-report-2023_en

[2] Örn. Marka Tüzüğü: Regulation 2017/1001 of 14 June 2017 on the European Union trade mark.

[3] Örn. Bilgisayar Programlarının Korunması Direktifi: Directive 2009/24/EC of 23 April 2009 on the legal protection of computer programs.

[4] 2022 Türkiye Raporu: https://www.ab.gov.tr/ilerleme-raporlari_46224.html 

[5] 2022 Türkiye Raporu’nda “sınırlı ilerleme” kaydedildiği belirtilmiştir.

[6] Rapor’da sözü edilen değişiklik, 25 Aralık 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, 7346 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile FSEK’in 72. maddesinde yapılan düzenlemedir. FSEK md. 72 hükmü şu şekildedir:

Teknolojik önlemleri etkisiz kılma:

Madde 72: Bu Kanunda yer alan hakların korunması amacıyla eser, icra, fonogram, yapım ve yayınların kullanımının kontrolünü sağlamak üzere erişim kontrolü veya şifreleme gibi koruma yöntemi ya da çoğaltım kontrol mekanizması uygulamalarıyla sağlanan etkili teknolojik önlemleri etkisiz kılmaya yönelik;

a) Ürün ve araçları imal veya ithal eden, dağıtan, satan, kiraya veren veya ticari amaçla elinde bulunduranlar,

b) Ürün ve araçların reklam, pazarlama, tasarım veya uygulama hizmetlerini sunanlar,

altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

[7] Directive 2019/790 of 17 April 2019 on copyright and related rights in the Digital Single Market and amending Directives 96/9/EC and 2001/29/EC.

[8] Ek Koruma Sertifikası (Supplementary Protection Certificate), AB hukukunda mevcut sui generis bir fikri mülkiyet hakkıdır. Bu hak, AB nezdinde düzenleyici makamlar tarafından ruhsatlandırılan belirli farmasötik ve bitki koruma ürünleri için uygulanmakta ve patent koruma kapsamını uzatan ve farmasötik ve bitki koruma ürünlerinin ruhsat alma sürecindeki zorunlu test ve klinik deneyler nedeniyle ortaya çıkan patent süresi korumasına ilişkin kaybın telefi edilmesini amaçlamaktadır. Daha geniş bilgi için bkz.: https://single-market-economy.ec.europa.eu/industry/strategy/intellectual-property/patent-protection-eu/supplementary-protection-certificates-pharmaceutical-and-plant-protection-products_en

[9] Ayrıca bkz.: 2021 yılında Fikri Mülkiyet Haklarının AB’de İcrasına İlişkin Rapor, Aralık 2022. https://taxation-customs.ec.europa.eu/news/eu-enforcement-ip-rights-joint-report-european-commission-2022-12-16_en

Marka İdari İptalinde Madrid Protokolü Tescilleri Bakımından Marka Sahibine Bildirim Endişesi ve Yönetmelik Mükerrer 23. Madde Çerçevesinde Çözüm


Giriş

Türk Patent ve Marka Kurumu (Kurum), uzun süredir merakla beklenen İdari İptal müessesesinin uygulaması hakkındaki Yönetmelik Taslağını 20 Ekim 2023 tarihinde kamuoyuyla paylaştı ve görüşlerini bildirmeleri için ilgililere 3 Kasım 2023 tarihinde sona eren süre limiti verdi.

10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe giren Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 26. ve 192. maddeleri, tescilli markaların iptali yetkisini Kanunun yürürlüğe giriş tarihinden 7 yıl sonra başlayacak şekilde Kurum’a veriyordu. Öncesinde (ve yetki Kurum’a geçene dek) münhasıran Mahkemelere ait olan bu yetkinin, kısaca İdari İptal olarak anılan bir düzenlemeyle Kurum’a geçecek olması, uygulamanın ne şekilde gerçekleşeceği ve süreçlerin belirlenmesi hakkında büyük merak uyandırmıştı. Kurum’un 10 Ocak 2017 tarihinden 20 Ekim 2023 tarihine dek geçen yaklaşık 6 yıl 10 aylık süre boyunca konu hakkında hiçbir resmi açıklamama yapmaması, düşündürücü olduğu kadar, merakı da endişeye çevirmiştir. Hükmün yürürlüğe girişine sadece 2,5 ay kala kamuya sunulan ve hakkında önceden paydaşlarla herhangi bir görüş alışverişi/tartışma yapılmamış Yönetmelik Taslağına görüş sunulması için ilgililere yalnızca 15 günlük süre verilmesi de, belirsizlikler yönünden merak ve endişeyi artırmıştır. 


Sorun ve Madrid Protokolü Uygulama Yönetmeliği Mükerrer 23. Madde Bağlamında Çözümü

Yönetmelik Taslağına ilişkin olarak ortaya çıkan soru işaretlerinden birisi; Madrid Protokolü yoluyla Türkiye’ye yapılan ve dolayısıyla Kurum sicilinde kayıtlı marka vekili bulunmayan uluslararası marka tescillerine yönelik olarak iptal talebinde bulunulması halinde, bu iptal taleplerinin marka sahibine ne şekilde bildirileceğine ilişkindir. Şöyle ki, markasını Türkiye’de Madrid Protokolü yoluyla, yetkili bir Türk marka vekilinin aracılığı olmaksızın tescil ettiren marka sahiplerinin, markaları hakkındaki iptal taleplerinden haberdar olmamaları halinde, savunmalarını yapmaları mümkün olmayacaktır ve bu da savunma hakkının ihlali anlamına gelecektir. 

Bu yazı, belirtilen soruyu, Madrid Protokolü Yönetmeliği hükümleri eşliğinde yanıtlamaya ve endişeleri bir ölçüde ortadan kaldırmaya yöneliktir.

https://www.wipo.int/wipolex/en/text/588448 bağlantısından erişilebilecek Madrid Protokolü Uygulama Yönetmeliği’nin mükerrer 23. maddesi (Rule 23bis) “Belirlenmiş Akit Taraf Ofislerinin Uluslararası Büro Aracılığıyla Gönderilen Bildirimleri” başlığını taşımaktadır. (Madrid Protokolü Uygulama Yönetmeliğinin güncel halinin Kurum tarafından yayımlanmış resmi bir çevirisi bulunmadığından, bu yazıda yapılacak çevirilerin yazara ait olduğunun ve resmi bir niteliğinin bulunmadığının altının çizilmesi de yerinde olacaktır.)

Yönetmelik’in mükerrer 23. maddesinin İngilizce metninin aşağıda görülmesi mümkündür:


Mükerrer 23. maddenin birinci paragrafı “Bu Yönetmelik Kapsamında Düzenlenmemiş Bildirimler” başlığını taşımaktadır ve içeriği kabaca aşağıdaki şekildedir: “Belirlenmiş bir akit tarafın kanunu, bir uluslararası tescille ilgili bir bildirimin Ofisçe (ilgili akit tarafın marka tescilinden sorumlu Ofisince [y.n.]), doğrudan marka sahibine bildirimine imkan vermiyorsa, ilgili Ofis, Uluslararası Büro’dan (WIPO Uluslararası Bürosu’ndan [y.n.]) söz konusu bildirimi, kendi adına (ilgili ofis adına [y.n.]) marka sahibine iletmesini talep edebilir.”

Madrid Protokolü Uygulama Kılavuzunun 1156. paragrafında ise, Yönetmelik mükerrer 23. madde aşağıdaki şekilde, marka iptali talebinin varlığı örneğiyle açıklanmıştır:

“Belirlenmiş bir akit taraf Ofisi, marka sahibi veya vekiline, Uluslararası Büro aracılığıyla Yönetmelik’te yer alan yükümlülüklerinin dışında kalan bildirimleri gönderebilir. Bu tip durumlar, söz konusu ülkede adresi veya yerel vekili bulunmayan marka sahiplerine, ilgili ülke Ofisinin doğrudan bildirim yapmasına ilgili ülke mevzuatının izin vermemesi halleridir. Bu tip bir bildirim, örneğin, marka sahibini, markasına karşı ilgili ülkede iptal talebinin yapıldığı yönünde bilgilendirmek ve marka sahibine haklarını savunması için bir süre limiti vermek yönünde olabilir.”


Mükerrer 23. maddenin ikinci ve üçüncü paragrafları, birinci paragraf kapsamında yapılacak bildirimlerin şeklini ve marka sahibine iletimini düzenlemektedir. Buna göre, Ofislerce mükerrer 23. madde uyarınca yapılacak bildirimin formatı Uluslararası Büro tarafından oluşturulacaktır. Bu format çerçevesinde yapılacak bildirimler ilgili Ofisçe, Uluslararası Büro’ya gönderilecek, Uluslararası Büro aldığı bildirimleri esasa ve içeriğe yönelik bir inceleme yapmaksızın ve Uluslararası Sicil’de herhangi bir kayıt gerçekleştirmeksizin marka sahibine bildirecektir.

Madrid Protokolü Uygulama Yönetmeliğinin mükerrer 23. maddesi oldukça açık biçimde, Protokol yoluyla Türkiye’ye yönlendirilmiş ve sonrasında Kurum tarafından tescil edilmiş markalara karşı idari iptal işlemlerinin başlatılması halinde, Kurum tarafından marka sahibine veya vekiline WIPO Uluslararası Bürosu aracılığıyla bildirim yapılmasına imkan vermektedir. Dolayısıyla, idari iptal müessesesinin beklendiği gibi 10 Ocak 2024 tarihinde uygulama girmesi halinde, Madrid Protokolü yoluyla Türkiye’de tescil edilmiş markalara karşı başlatılan iptal süreçlerinin marka sahibine bildiriminde kullanılabilecek yöntem Madrid Sisteminin yapısında mevcuttur, yeni bir yöntem arayışına veya tartışmasına girilmesi gereksizdir ve bunların sonucu olarak marka sahibine savunma hakkı tanınamamasına yönelik endişeler yersizdir. Elbette ki, bu endişelerin yersiz olmasının ön şartı, Kurum’un Madrid Protokolü yoluyla Türkiye’de tescil edilmiş markalara karşı başlatılan iptal süreçlerinin marka sahibine bildirimi için Madrid Protokolü Uygulama Yönetmeliğinin mükerrer 23. maddesinde belirtilen bildirim yöntemini kullanmasıdır. Eğer bu yöntem kullanılacaksa, bu hususun Kurum tarafından, vakit kaybedilmeksizin paydaşlara da bildirilmesi kanaatimizce yerinde olacaktır, bu yolla idari iptal müessesesine yönelik mevcut endişe ve belirsizliklerden birisi ortadan kaldırılmış olacaktır.

Tüm bunlara ilaveten, mükerrer 23. madde, Kurum tarafından halihazırda, gene Protokol kapsamında tanımlanmamış bir prosedür olan Yayıma İtirazlara Karşı Görüş Sunulması amacına yönelik olarak kullanılmaktadır, dolayısıyla belirtilen hüküm çerçevesinde kurulmuş yöntem Kurum’un yabancı olduğu bir bildirim şekli değildir. Türkiye’ye başvurusu Madrid Protokolü yoluyla yapılmış ve Kurum sicilinde kayıtlı bir marka vekili bulunmayan uluslararası marka başvurularının yayımına karşı itiraz edilmesi halinde, Kurum bu itirazları, mükerrer 23. maddede tanımlanan yöntemi kullanarak WIPO Uluslararası Bürosu aracılığıyla uluslararası markanın sahibine bildirmekte ve itiraza karşı görüş sunulmasını talep etmektedir.

Sonuç

Madrid Protokolü Uygulama Yönetmeliğinin mükerrer 23. maddesinin varlığı, bu maddede tanımlanmış yöntemin Kurum tarafından kullanılması halinde, yazı boyunca açıklanmış nedenlerle idari iptal müessesesine yönelik mevcut endişelerden birisini ortadan kaldıracaktır.

Bu çerçevede, kanaatimizce idari iptale yönelik tartışmaların eksenini Kurum’un iptal taleplerinin esasına yönelik incelemesine ve iptalin sicile kaydı süreçlerine kaydırmak, bu inceleme ve kaydın daha sağlıklı biçimde yapılmasına yönelik iletişim kanallarını oluşturmak daha yerinde olacaktır.

Tüm bu hususlara ilaveten; 10 Ocak 2017 tarihinden bu yana yaklaşık 6 yıl 10 aylık süre geçmiş ve idari iptal müessesesinin yürürlüğe girişine yaklaşık 2 ay kalmışken, uygulamanın yürürlüğe girişinin ertelenmesinin halen tartışılıyor ve hatta öneriliyor olması kanaatimizce hiç yerinde değildir. Yaklaşık 7 yıl boyunca yapılmayanların, uygulamanın yürürlüğe girişinin 1 yıl süreyle ertelenmesi halinde gerçekleşeceğini ummak, kanaatimizce iyimser bir beklenti olmanın ötesine geçmeyecektir. Eğer ki, uygulamanın yürürlüğe girişi ertelenirse –ki bu SMK’da değişiklik gerektirmektedir-, sonraki tartışmaların idari iptal müessesesinin hiç yürürlüğe girmemesi yönünde olacağını tahmin etmek için de müneccim olmaya gerek bulunmamaktadır.

Önder Erol ÜNSAL

Kasım 2023

unsalonderol@gmail.com