GİRİŞ
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) m. 1/B (j) hükmü, eserle doğrudan bağlantılı olan ve eserin topluma sunulmasına aracılık eden kişilere tanınan hakları düzenlemektedir. Bağlantılı haklar kavramı komşu haklar ile film yapımcılarını kapsayan üst bir kavramdır. FSEK’e göre “bağlantılı haklar”, eser sahibinin manevi ve mali haklarına zarar vermeden, komşu hak sahipleri ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren film yapımcılarının sahip olduğu haklardır.
Eser Sahibinin Haklarına Komşu Haklar Yönetmeliği (KHY) m. 4/1(a) hükmüne göre; komşu hak, eser sahibinin haklarına zarar vermeden ve onun rızası ile bir eseri özgün biçimde icra eden veya icrasına katılan, bir icrayı ya da sesleri ilk defa tespit eden, yayınlayan gerçek ve tüzel kişilerin münhasıran sahip oldukları; icrayı tespit etme, çoğaltma, kiralama, telli-telsiz her türlü araçla yayınlama ve kamuya açık yerlerde temsil suretiyle bundan faydalanma haklarını ifade etmektedir. Aynı Yönetmeliğin m. 4/1(b) hükmünde ise icracı sanatçı, sanat eserlerini ya da folklor eserlerini düzgün biçimde yorumlayan, tanıtan, anlatan, söyleyen, çalan veya dans eden kişiler olarak tanımlanmıştır.
Bağlantılı haklar ve komşu hak sahiplerine dair ayrıntılı bilgi için daha önce kaleme alınan yazımıza https://iprgezgini.org/2021/02/04/fikir-ve-sanat-eserleri-hukukunda-baglantili-hak-sahipleri/ bağlantısından erişilebilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında ele alınan uyuşmazlık, dava konusu sinema eserlerinin başrol oyuncusu ve icracı sanatçı statüsünde olan davacıların murisi Kemal Sunal ile bu eserlerin yapımcısı arasında, eserlerin yapımı sırasında imzalanan sözleşmelerin Sunal’ın, FSEK m. 80 uyarınca sahip olduğu mali hakların devri anlamına gelip gelmeyeceği ve bu değerlendirmenin sonucuna bağlı olarak, davacıların, dava konusu sinema eserlerinin salon dışında gösterimi nedeniyle FSEK m. 80 hükmüne dayalı olarak tazminat talebinde bulunup bulunamayacakları noktasında toplanmaktadır.
Bu kararın daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle sinema eserlerinde hak sahipliği ve sinema eserlerinde yer alan icracı sanatçılara[1] ilişkin mevzuat hükümleri ele alınacaktır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki bağlantılı haklar, hukukumuzda ilk kez 4110 sayılı 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin Kanun (4110 sayılı Kanun) ile girmiştir. Adı geçen kanun ile FSEK m. 80, 81 ve 82 nci maddelerinde değişikliğe gidilmiştir. Bu değişikliklerle, eser sahibi sayılmayan icracı sanatçılar, fonogram yapımcıları ve bunların tespitleri ile radyo ve televizyon kuruluşlarının yayın ve programlarına belirli haklar tanınarak hukuki koruma sağlanmıştır. Sonrasında ise 4630 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin Kanun (4630 sayılı Kanun) ve 03.03.2004 tarihli ve 5101 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun (5101 sayılı Kanun) ile yapılan değişiklikler sonrasında bağlantılı haklar, güncel hâlini almıştır.
i. Sinema Eserlerinde Hak sahipliği
a. 1952- 1995 arası dönem:
FSEK’in 1 Ocak 1952’de yürürlüğe giren ilk halinde, sinema eserinin sahibi, eseri imal ettiren yapımcı olarak kabul edilmiştir. O dönemde FSEK m. 29 gereği koruma süresi aleniyet tarihinden itibaren 20 yıl ile sınırlıydı.
b. 1995- 2001 arası dönem:
12 Haziran 1995 tarihinde yürürlüğe giren 4110 sayılı Kanun ile sinema eserlerinde eser sahipliği daha geniş bir çerçevede ele alınmıştır. FSEK m. 8 hükmüyle yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarı eser sahibi olarak kabul edilmiştir. Ayrıca FSEK m. 29 hükmünde yapılan değişiklikle sinema eserleri için koruma süresi aleniyet tarihinden itibaren 70 yıla çıkarılmıştır. 4110 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında yapımcı, ancak eserin sahipleriyle yapacağı sözleşmeye göre malî hakları kullanabilecektir.
Bununla birlikte 4110 sayılı Kanun ile FSEK’e eklenen Ek m. 2 hükmüne göre yetmiş yıllık koruma süresinin, 4110 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 12.06.1995 tarihinden sonra alenileşen eserlere, yine sinema eseri sahipliği ile ilgili hükümlerin de bu Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra yapımına başlanan sinema eserlerine uygulanacağı düzenlenmiştir.
Bu durumda hak sahipliği ve koruma süresi bakımından 1995 öncesi ve sonrasında yapımına başlanan sinema eserleri şeklinde ikili ayrıma gitmek gerekmektedir.
ba. 12.06.1995 tarihinden önce yapımına başlanan sinema eserleri:
Buna göre 4110 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 12.06.1995 tarihinden önce yapımına başlanan sinema eserlerini imal ettiren bir yapımcı, mevcut durumda tek başına eser sahibi olarak kabul edilecek ve eser sahipliği yetmiş yıl süre ile koruma altında olacaktır. Zira eser sahipliğine dair FSEK Ek m. 2 hükmünün sadece 12.06.1995 tarihinden sonra yapımına başlanan sinema eserlerine uygulanacağı ifade edilmiştir. Dolayısı ile 12.06.1995 tarihinden önce meydana getirilen sinema eserlerinde eseri imal ettiren yapımcı, eser sahibi olarak kalmaya devam edecektir.
bb. 12.06.1995 tarihinden sonra yapımına başlanan sinema eserleri:
FSEK Ek m. 2 hükmü dikkate alındığında, 12.06.1995 tarihinden sonra yapımına başlanan sinema eserlerinde, eser sahipleri yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı, diyalog yazarı, ve canlandırma tekniğiyle yapılmış sinema eserlerinde, animatördür. Dolayısı ile bu kişiler ancak 12.06.1995 tarihinden sonra yapımına başlanan sinema eserleri bakımından eser sahipliği sıfatına sahip olacaklardır.
Önemle belirtilmelidir ki; FSEK Ek m. 2 son fıkrasında yer alan bu hüküm, sadece sinema eser sahipliğiyle ilgili olarak ihdas edilmiş bir hüküm olup sinema eserlerinde rol alan icracı sanatçıların hakları bakımından herhangi bir kısıtlama içermemektedir.
c. 2001- Günümüz:
21 Şubat 2001 tarihli ve 4630 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle FSEK m. 8 bugünkü halini almıştır. Günümüzde sinema eserlerinde yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı, diyalog yazarı ve canlandırma tekniğiyle yapılmış sinema eserlerinde animatör, eser sahibi olarak kabul edilmektedir. Bu kişiler, eser üzerindeki manevi ve mali haklara sahiptir. Yapımcı ise FSEK m.18 gereği yalnızca eser sahipleriyle yaptığı sözleşmeye dayanarak mali hakları kullanabilecektir.
4630 sayılı Kanun m. 36 hükmü ile sinema eserlerinin koruma süresinin aleniyet tarihinden itibaren yetmiş yıl olduğunu belirtilen FSEK m. 29 yürürlükten kaldırılmıştır. Dolayısı ile FSEK m. 27 hükmü gereğince, sinema eser sahibinin gerçek kişi olması durumunda koruma süresi eser sahibinin yaşadığı müddetçe ve ölümünden itibaren yetmiş yıl, eser sahibinin tüzel kişi olması durumunda ise aleniyetten itibaren yetmiş yıl olarak belirlenmiştir.
ii. İcracı sanatçıların durumu ve sahip oldukları haklar
a. 1952- 1995 arası dönem:
FSEK m. 80 ilk hali “Ticari maksatlarla imal edilen sinema eserlerinde baş rol alanlar, senaryo sahibi, besteci, rejisör, operatör, koro veya orkestra şefi, solistler, filmi imal eden kimselerden filim ve reklâmlarda adlarının zikredilmesini isteyebilirler.
Birinci fıkrada sayılan kimseler sinema eserlerinin umuma arzı veya radyo yahut buna benzer vasıtalarla yayımı sırasında yapılan reklâm ve ilânlarda da sinema veya radyo işletmelerinden adlarının zikredilmesini istiyebilirler.” şeklindedir. Bu kapsamda icracı sanatçılar sadece isminin zikredilmesini isteyebilme haklarına sahipti. Dolayısıyla 12.06.1995 tarihinden önceki dönemde bir sinema eserinde yer alan başrol oyuncusunun icrası üzerine herhangi bir mali hakkı olmadığından sinema eserinin umuma iletimi, temsili, çoğaltılması ve yayılması üzerinde herhangi yetkisi bulunmamakta, belirtilen 1952-1995 arasındaki dönemde sinema eserinin umuma iletimi, temsili, çoğaltılması ve yayılması üzerinde tek yetkili, eser sahibi olan yapımcı olup bu yetkiler ancak yapımcı tarafından kullanılabilmekteydi.
b. 1995- 2001 arası dönem:
12.06.1995 tarihinde yürürlüğe giren 4110 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile değiştirilen FSEK m. 80 hükmünde icracı sanatçılar, ilk defa komşu hak sahibi olarak tanımlanmışlardır. Söz konusu hükme göre, eser sahibinin maddî-manevî haklarına halel getirmemek şartıyla, fikir ve sanat eserlerini özgün bir biçimde icra eden, yorumlayan, icracı sanatçılar, eser sahibinin haklarına komşu hakları vardır. Söz konusu hükümler icracı sanatçılara, adın belirtilmesini isteme gibi manevi haklar ile sanatçının icrasını tespit etme, bu tespiti çoğaltma, kiralama, icranın telli-telsiz her türlü araçla yayınlanması ya da temsili suretiyle faydalanma hakkı gibi mali nitelikte haklar tanınmıştır. 4110 sayılı Kanun ile icracı sanatçıların haklarının, icranın ilk yayınından veya ilk alenileşmesinden itibaren yetmiş yıl süre ile koruma altına alındığı belirtilmiştir.
Ancak, adı geçen kanun ile icracı sanatçılara tanınan haklar, sadece 12.06.1995 tarihinden sonra yapımı gerçekleşen veya alenileşen eserleri üzerinde tanınmıştır. Bu nedenle icracı sanatçılar, 12.06.1995 tarihinden önce yapımı gerçekleşen veya alenileşen sinema eserlerindeki icraları bakımından komşu haklara sahip olamayacaktır[2].
Yine koruma süresinin uzatılmasına dair hükmün de 12.06.1995 tarihinden sonra alenileşen eserlere uygulanacağı belirtilmişti.
c. 2001 – Günümüz
4630 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle FSEK m. 80 ve devamındaki maddelerde yer alan bağlantılı haklar ve koruma süreleri yeniden düzenlenmiştir. Bu kapsamda icracı sanatçılar, icra sahibi olarak tanınma ve icrasının değiştirilmesini men etme (tahrifat veya bozmaya karşı çıkma) manevi hakları ile icranın tespit edilmesi, icranın canlı verilmesi, temsili; tespitin çoğaltılması, kiralanması ve veya ödünç verilmesi dahil olmak üzere yayılması; radyo-TV, uydu veya kablo gibi telli veya telsiz yayın kuruluşlarında yayını ve yeniden yayını; işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayın veya yeniden yayını; dijital ortamda umumun erişimine açma; telli ve telsiz araçlarla umuma iletimi mali haklarına sahiptir.
İcracı sanatçılara tanınan komşu haklar kapsamındaki koruma süresinin başlangıcı 4630 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle icranın yayınından değil icranın tespitinin yapıldığı tarihten başlayarak, yetmiş yıl devam olacağı kabul edilmiştir. İcra tespit edilmemiş ise bu süre, icranın ilk aleniyet kazanmasıyla başlayacağı da ifade edilmiştir.
4630 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile FSEK Ek m. 2 hükmünde değişiklik yapılmıştır. Böylece, FSEK m. 80 ve devamındaki maddeler ile komşu hak sahipliğine dayalı olarak icracı sanatçılara sağlanan korumanın, 4630 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 03.03.2001 tarihi itibariyle T.C. vatandaşı eser sahipleri ve eser sahiplerinin hakları ile bağlantılı hak sahipleri tarafından üretilmiş Türkiye’de mevcut bütün eserler ile tespit edilmiş tüm icralara ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve anlaşmalara taraf diğer ülkelerde üretilmiş ve bu ülkelerde koruma süresi dolmadığı için kamuya mal olmamış yabancı eserler ile tespit edilmiş icralara uygulanacağı açıkça düzenlenmiştir. Başka bir ifadeyle icracı sanatçıların komşu haklarının korunması için madde metninde sayılan icralar ve bu icraların uygulandığı sanat eserlerinin, 4630 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinde Türkiye’de mevcut olması yeterlidir.
Bu bağlamda, 4110 sayılı Kanun ve Ek m. 2 ile getirilen çift yapıya son verilmiştir. Ek m. 2 hükmünde herhangi bir zaman sınırlaması öngörülmediğinden, koruma süresi devam eden eserler bakımından, icranın tespit edildiği tarih, haklardan yararlanma açısından önem arz etmemektedir[3]. Dolayısı ile, 12.06.1995 öncesi vücuda getirilen eserlerdeki icralar için de icracı sanatçılar, kendilerine tanınan bağlantılı hakların tamamından icralarının ilk tespitinden sonra yetmiş yıl boyunca yararlanacaktır.
Sonuç olarak, 4630 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 03.03.2001 tarihinden itibaren, icracı sanatçılar 12.06.1995 tarihi önce yapımına başlanan sinema eserleri içerisinde bulunan icralar üzerinde de mali ve manevi haklara sahip olmuştur. Ancak icracı sanatçı, koruma altına alınan icraların sadece yeni kullanımları için hak sahibi olacağından geçmiş kullanımlar için herhangi bir bedel talep edemeyecektir.
İcracı sanatçılara ait hakların devri ve 4110 sayılı kanun ve 4630 Sayılı Kanunlardan önce yapılan sözleşmelerin durumu:
FSEK m. 51 ile mali hakların devir şekline dair olan FSEK m. 52 hükmü, FSEK’in ilk yürürlüğe girdiğinden beri bulunan ve herhangi bir değişikliğe uğramayan maddelerdir. Bu maddeler, komşu haklar bakımından kıyasen uygulanmaktadır.
FSEK m. 52 hükmüne göre mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır.
FSEK m. 51 hükmüne göre ise ileride çıkarılacak mevzuatın eser sahibine tanıması muhtemel mali hakların devrine veya bunların başkaları tarafından kullanılmasına mütaallik sözleşmeler batıldır. İleride çıkarılacak mevzuatla mali hakların şümulünün genişletilmesi veya koruma süresinin uzatılmasından doğacak salahiyetlerden vazgeçmeyi yahut bunların devrini ihtiva eden sözleşmeler hakkında aynı hüküm caridir.
İlgili hükümlere göre, FSEK kapsamında mali haklara sahip olan bağlantılı hak sahipleri, kendilerine tanınan mali hakları ancak kanuni sınırlar dâhilinde devredebilecektir. Bu kapsamda mali hakların devrine dair sözleşmelerin yazılı olması, devredilen mali hakların tek tek gösterilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, tasarrufların yapıldığı tarihlerde mevcut olmayan mali hakların devri mümkün değildir. Başka bir anlatımla FSEK kapsamındaki mali hakların devrine dair sözleşmeler, ancak tasarrufun yapıldığı anda tanınan haklar ve koruma süreleri kapsamında geçerli olarak kabul edileceğinden tasarruf anında mevcut olmayan mali hakların devrine dair sözleşme ve tasarruflar geçersiz kabul edilmektedir. Bu kapsamda, 4110 sayılı Kanun ve 4630 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler öncesinde bir eser üzerinde henüz sahip olunmayan mali hakların devrini içeren bir sözleşme yapılmış ise sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle icracı sanatçılara tanınmamış olan mali hakların devri geçersiz olacaktır.
Yapıldığı dönemde mevcut olmayan hakların devrini içeren ve bu sebeple FSEK m. 51 gereği batıl olan sözleşme sonrasında aynı hakları devralan üçüncü kişiler de FSEK m. 54/1 hükmünde yer alan ve kıyasen uygulanabilir nitelikte olan “Mali bir hakkı yahut kullanma ruhsatını devre salahiyetli olmıyan kimseden iktisap eden, hüsnüniyet sahibi olsa bile himaye görmez.” hükmü gereğince korunamayacaktır.
FSEK’in Ek m. 2 hükmüyle aynı Kanun 80. maddesindeki düzenleme kapsamında, icracı sanatçılara sağlanan komşu hak sahipliğinden kaynaklanan koruma 12 Haziran 1995 tarihinden önce alenileşen sinema eserleri de dahil olmak üzere, içinde icracı sanatçıların performanslarının bulunduğu tüm eserler, ilk tespit tarihinden itibaren 70 yıl süreyle koruma altına alınmıştır. Dolayısı ile 12.06.1995 tarihinden önce meydana getirilen ve oyuncunun icrasını içeren sinema eserlerinin, koruma süresi içerisinde tek başına eser sahibi sayılan yapımcı tarafından ekonomik olarak faydalanmaya konu edilme imkânı ortadan kalkmıştır.
Çünkü artık bu haklar sadece yapımcıya ait değildir, hem icracı sanatçının (oyuncu) hem de eser sahibinin (yapımcı) ayrı ayrı çoğaltma, yayma, temsil, umuma iletim hakları bulunmaktadır.
Bu kapsamda 12.06.1995 tarihinden önce meydana getirilen sinema eserlerinden ekonomik anlamda faydalanmak için hem eser sahibi sayılan yapımcıdan hem de icralar üzerinde komşu hak sahibi olan icracı sanatçıdan ayrı ayrı izin alınması zorunlu hale getirilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olayı inceleyen YGHK:
- Davacıların murisi Kemal Sunal’ın dava dilekçesinde belirtilen ve 1975 ile 1990 yılları arasında meydana getirilen sinema eserlerinde icracı sanatçı olarak yer aldığını,
- Bu kapsamda söz konusu eserlerin sahibi, FSEK Ek m. 2 hükmünün son fıkrası gereğince uygulama alanı bulan ve 4110 ile 4630 sayılı Kanun’lar ile yapılan değişiklikler öncesindeki FSEK m. 8 hükmü uyarınca eseri imal ettiren yapımcı olduğunu,
- Davacıların murisi Kemal Sunal’ın dava konusu sinema eserlerinin meydana getirildiği tarihlerde gerçekleştirdiği icraları üzerinde, sahip olduğu tek hakkın “…adlarının zikredilmesini…” istemek olduğunu,
- Ancak daha sonra, 4110 sayılı Kanun ve 4630 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler ile davacılar murisi Kemal Sunal’ın, FSEK m. 80 hükmünde yer alan mali hakların da sahibi olduğunu,
- Bu itibarla Kemal Sunal’ın başrol oyuncusu olarak yer aldığı ve 12.06.1995 tarihinden önce meydana getirilen dava konusu sinema eserlerindeki icralarına dayalı olarak FSEK m. 80/I-1-A ve aynı Kanun’un Ek m. 2 hükmü gereğince komşu hak sahibi olduğunu,
- İcracı sanatçı Kemal Sunal’ın bu kapsamdaki mali haklarının, FSEK m. 82/5 hükmü gereğince eserlerdeki icralarının ilk tespit tarihlerinden itibaren yetmiş yıl süre ile koruma altında olduğunu,
- İcracı sanatçının söz konusu haklarının, eser sahibi olan yapımcının eser sahipliğinden kaynaklanan haklarından bağımsız olarak aslen iktisap edilmiş olması nedeniyle yapımcı dâhil herkese karşı ileri sürülebilen mutlak nitelikteki haklar olduğunu,
- Bu anlamında davacılar murisinin 12.06.1995 tarihinden önceki dönemde meydana getirilen dava konusu sinema eserleri üzerindeki haklarının yapımcının haklarından bağımsız olarak mevcut olduğunu,
- Kemal Sunal’ın ölümü ile bu mali hakların, FSEK m. 63 kapsamında davacılara intikal etmiş olduğunu,
- Bunun sonucunda ise, yapımcının, eserden ve icradan ekonomik olarak yararlanılabilmesinin mirasçıların iznine tabi hale geldiğini,
- Kemal Sunal ile yapımcı arasında, dava konusu sinema eserlerinin yapımında akdedildiği belirtilen sözleşmelerin yapıldığı tarihlerde davacılar murisinin icracı sanatçı olarak herhangi bir mali hakkının bulunmaması nedeniyle, ilgili sözleşmenin sonradan yürürlüğe giren 4110 sayılı ve 4630 sayılı Kanunlarla yapılan değişikliklerle edinilen hakların devrini kapsamadığını,
- Dolayısı ile mevcut olmayan ve bu suretle devri geçersiz olan hakların, yapımcı tarafından üçüncü kişilere devrini içeren sözleşmelere dayalı olarak üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen kullanımların FSEK kapsamında korunamayacağını,
ifade ederek Kemal Sunal’ın icracı sanatçı olmaktan kaynaklanan mali hakları üzerinde davalı tarafından gerçekleştirilen kullanımların, davacıların iznine tabi olduğu belirtilmiş ve söz konusu kullanımlar nedeniyle davacıların FSEK m. 80 kapsamında tazminat talep haklarının mevcut olduğuna karar verilmiştir.
SONUÇ
4630 Sayılı Kanun ile, icracı sanatçılar, 12.06.1995 öncesindeki icraları için FSEK m. 80 hükmünde tanınan hakların tamamından, zaman sınırlaması olmaksızın, yararlanır duruma gelmiştir. Ancak, icracı sanatçılar, koruma altına alınan icralarının sadece yeni kullanımları için hak sahibi olacağından geçmiş kullanımlar için herhangi bir bedel talep edemeyecektir. Yine, mali hakların devri bakımından, tasarrufların yapıldığı tarihlerde mevcut olmayan mali hakların devri mümkün olmadığından örneğin 1991 tarihinde imzalanan bir sözleşmeye dayanılarak icracı sanatçının mali haklarının devredildiği kabul edilemeyecektir. Zira o tarihte sinema eserlerindeki icralar bakımından icracı sanatçıların herhangi bir mali hakkı bulunmamaktaydı. Bu nedenle söz konusu icraları içeren sinema eserinin usulüne uygun kullanımı için eser sahibi yanında icracı sanatçıdan da izin alınması diğer bir deyimle FSEK m. 52 hükmüne uygun olarak mali hakların devrine dair sözleşme imzalanması gerekmektedir.
Elif AYKURT KARACA
Mart 2025
DİPNOTLAR
[1] Dolayısı ile yazı kapsamında “icracı sanatçı” ifadesi ile kastedilen sinema eserlerinde yer alan icracı sıfatına sahip olan sanatçılardır. Zira 12.06.1995 tarihinden önce, icracı sanatçı hakları bakımından, icranın bulunduğu ortamın önem arz etmekte ve fonogramdaki icralar ile sinema eserlerindeki icralar bakımından icracı sanatçı hakları farklılık göstermektedir.
[2] Merdivan, Fethi, 12.06.1995 Tarihinden Önce Yapımına Başlanan Sinema Eserinde Rol Alan İcracı Sanatçılar İle Sinema Eser Sahibi Sayılan Yapımcı Haklarının Birlikte Kullanımı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 05.04.2016 Gün ve E.2015/6889, K.2016/3668 Sayılı Kararının Değerlendirilmesi,” Ankara Barosu Fikri Mülkiyet ve Rekabet Hukuku Dergisi, yıl: 20, cilt: 21, sayı: 2019/1, s.27.
[3] Merdivan, s.30


























































































