Etiket: koruma süresi

Eser Sahibinin Ölümünden İtibaren Devam Edecek Olan Hakların Korunma Süresini 50 Yıldan 70 Yıla Çıkaran Değişikliğin Etkilerine Dair Güncel Bir Anayasa Mahkemesi Kararı İncelemesi

Eserler, kendilerini vücuda getiren kişiler öldükten sonra toplum bakımından uzun yıllar etkilerini sürdürmelerinin yanında eserden kaynaklı mali haklar yönünden de daha sınırlı bir grup bakımından etkilerini sürdürmeye devam eder. Bu yönüyle eserler, eser sahiplerinin ölümünden sonra entelektüel veya bilimsel tartışmalara konu olabilirken, hukuki ve cezai yaptırım sonucunu doğurma potansiyeli bulunan bir kısım ihtilafların da merkezinde yer alabilmektedir. İnceleme konumuz da eser sahibinin ölümünden sonra eserden kaynaklı mali hakların hukuki durumuna ilişkin bir Anayasa Mahkemesi (AYM) kararıdır.

AYM’nin, 21.10.2022 tarihli ve 31990 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, 2018/25857 başvuru numaralı bireysel başvuru hakkında vermiş olduğu 14.09.2022 tarihli kararına[1] (Karar) konu olaylar silsilesi aşağıdaki gibidir:

  • 1936 yılında ölen İstiklal Şairi Mehmet Akif ERSOY’un “Sebilü’r Reşad” ve “Sırat-ı Müstakim” dergilerinde yayımlanan eserlerinin, Ömer Rıza DOĞRUL tarafından Latin harfleri esasına dayalı Türk alfabesi[2] kullanılarak işlenmesi suretiyle oluşturulan “Safahat” adlı eser (1. Eser) üzerindeki mali haklar, Mehmet Akif ERSOY’un mirasçıları tarafından İnkılap Kitabevi (Kitabevi)’ne devredilmiştir.
  • 1987 yılında, bir başka ifadeyle Mehmet Akif ERSOY’un ölümünün üzerinden 50 yıldan uzun bir süre geçtikten sonra, M. Ertuğrul DÜZDAĞ tarafından kaleme alınan “Mehmet Akif Ersoy ve Safahat-Tam Metin ve Safahat Dışında Kalmış 54 Şiir” adlı eserin (2. Eser) mali hakları, 04.01.1997 tarihinde, 99 yıl süreyle sınırlı olmak üzere başvurucu Şaban KURT’un temsilcisi olduğu Çağrı Yayınlarına devredilmiştir. 2. Eser, Çağrı Yayınlarına tarafından yayımlanmıştır.
  • Eserden kaynaklı mali hakların, eser sahibinin ölümünden itibaren 50 yıl daha devam edeceğine ilişkin 05.12.1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) m.27/1 hükmü, 07.06.1995 tarihli ve 4110 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin Kanun (4110 sayılı Kanun) m.10 hükmü ile değiştirilerek, 50 yıllık koruma süresi 4110 sayılı Kanun’un Resmî Gazete’de yayımlandığı 12.06.1995 tarihi itibarıyla 70 yıla çıkarılmıştır.
  • Kitabevi tarafından, esere ilişkin mali hakların koruma süresinin, eser sahibinin ölümünden itibaren 70 yıl olduğundan bahisle, 1987 yılından itibaren yayımlanan 2. Eser’in,1. Eser’den kaynaklı mali hakları ihlal ettiği iddiasıyla, 2. Eser’in mali haklarının sahibi olan Yayınevi’nin temsilcisi Şaban KURT aleyhine, 29.03.2005 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş, 06.04.2006 tarihinde ise İstanbul 1. Fikrî ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi (İstanbul 1. FSHHM) nezdinde tazminat davası açılmıştır.
  • Soruşturma kapsamında alınan bilirkişi raporunda, iki eserin de özgün nitelikte işleme eser olduğu, 2. Eser’in, 1. Eser’in “taklidi” olmadığı belirtilmiş; esere ilişkin mali hakların, eser sahibinin ölümünden itibaren 70 yıl boyunca korunduğu belirtilmiş, ancak FSEK Geçici Madde 2/2 hükmüne göre; FSEK’in yayımlanmasından önce bir eserin haklı olarak yapılan tercüme veya işlenmesi yayımlanmış ise tercüme eden veya işleyenin eski kanun hükümlerine göre iktisap ettiği hak ve salahiyetlerin korunacağı, bu bağlamda Mehmet Akif ERSOY’un ölümünün üzerinden 50 yıl geçtikten sonra yayımlanan 2. Eser’in yayımlandığı dönemde, mirasçıların mali haklarının sona ermiş olduğu, koruma süresi sonradan 70 yıla çıkarılmış olsa da FSEK Geçici Madde 2/2 hükmüne göre 2. Eser üzerinde hak sahiplerinin kazanılmış hakkı bulunduğu değerlendirilmiştir. Bilirkişi raporundaki gerekçelerle, 27.07.2007 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
  • İstanbul 1. FSHHM’de yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda, her iki eserinde özgün işleme eser niteliğinde olduğu, davalının FSEK Geçici Madde 2/2 hükmü kapsamında kazanılmış hakkı bulunduğu değerlendirilmiştir. Mahkeme, Mehmet Akif ERSOY’un ölümünün üzerinden 50 yıl geçtikten sonraki dönemle 4110 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 12.06.1995 tarihi arasındaki dönemde gerçekleşen yayım faaliyetinin hukuka uygun olduğunu, FSEK Geçici Madde 2 hükmü bir bütün olarak değerlendirildiğinde, anılan hükmün 4110 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce yayım işlemi tamamlanmış eserler için uygulanabileceği, 4110 sayılı Kanun yürürlüğe girdikten sonra, 1. Eser’e ilişkin sona eren mali hak korumasının tekrar başladığı, 2. Eser’in yeniden yayımlanması için mali hak sahiplerinden izin alınması gerektiği gerekçeleriyle davanın kabulüne; Kitabevi’nin 2. Eser’in yayımının durdurulması için herhangi bir girişimde bulunmamasından dolayı zararın artmasında kendisinin de etkisinin bulunduğu ve 2. Eser’e ilişkin yayım haklarının hukuka uygun olarak elde edilmiş olması gerekçeleriyle bilirkişi raporu ile belirlenen zarardan daha az olmak üzere 10.000, TL tazminat ödenmesine karar vermiştir. Şaban KURT’un temyiz başvurusu reddedilirken, Kitabevi’nin temyiz başvuru, tazminatın hesabına ilişkin bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmemesi nedeniyle kabul edilmiş ve ilk derece mahkemesi kararı bozulmuştur. İlk derece mahkemesi bozma kararına uymuş, yeni bilirkişi raporunda 38.540,00 TL olarak belirlenen zarara rağmen, zararın artmasında Kitabevi’nin de kusurlu olduğu, 2. Eser’in ilk kez yayımlanmasının hukuka uygun olduğu, FSEK Geçici Madde 2 hükmünün yoruma açık olduğu gerekçeleriyle 25.000,00 TL tazminata hükmetmiştir. Şaban KURT’un temyiz başvurusu üzerine Yargıtay, ilk derece mahkemesi kararını yargılama giderleri yönünden düzelterek onamış, karar düzeltme başvurusunun reddedilmesi üzerine karar, 05.06.2018 tarihinde kesinleşmiştir.

2. Eser’in mali haklarının devredildiği Yayınevi’nin sahibi başvurucu Şaban KURT, mali hakların koruma süresinin, eser sahibinin ölümünden itibaren 70 yıla çıkarılmasının, kazanılmış hakları etkilemeyeceğinden, İstanbul 1. FSHHM’nin hukuk kuralları ve delillerin hatalı değerlendirildiği gerekçesiyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia ederek AYM’ye bireysel başvuruda bulunmuştur. AYM; fikrî hakların birer mülkiyet hakkı olduğunu, somut olayda devletin mülkiyet hakkına doğrudan bir müdahalesi bulunmadığını, ancak devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri bakımından inceleme yapılması gerektiğini belirterek başvurunun mülkiyet hakkının ihlali iddiası yönünde kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir. AYM; 2021/58970 başvuru numaralı ve 05.07.2022 tarihli Nevriye KURUÇ Kararı’nda uzun süren yargılama nedeniyle tazminat talep edilebilecek bir mekanizmanın bulunmaması sebebiyle makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiş ve anılan kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihe kadar ve bu tarihten sonra yapılmış olan aynı mahiyetteki başvuruların incelenmesinin söz konusu kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren dört ay süreyle ertelenmesine karar verildiği için, incelemekte olduğumuz bireysel başvurunun, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyet yönünden ayrılmasına karar vermiştir.

AYM, eser üzerindeki mali hakların, eser sahibinin ölümünden itibaren korunacağı süreyi 50 yıldan 70 yıla çıkaran 4110 sayılı Kanun’da, anılan değişikliğe ilişkin bir geçiş hükmü öngörülmediğini, FSEK Geçici Madde 2/2 hükmünün, FSEK’in yürürlüğe girdiği 01.01.1952 tarihinden önce elde edilen hakların korunmasına ilişkin olduğunu, geçiş hükümlerinin ancak uygulanmasının öngörüldüğü geçiş dönemleriyle sınırlı bir etkiye sahip olduğunu, 01.01.2952 tarihinden sonra yayımlanmış bir eserin FSEK kapsamında korumadan yararlanıp yararlanamayacağının FSEK Geçici Madde 2/2 hükmünün uygulanarak çözümlenmesinin makul ve öngörülebilir bir yorum olmadığını,  4110 sayılı Kanun’da konuya ilişkin bir geçiş hükmü öngörülmediğinden uyuşmazlığın genel hükümlere göre ve hukuk devleti ilkesi ışığında çözümlenmesi gerektiğini, hukuk normlarının öngörülebilir olmasının ve kural olarak kanunların geçmişe yürümemesinin ve kesinlik kazanmış hukuki durumlara etkili olmamasının hukuk güvenliği ilkesinin bir gereği olduğunu ifade etmiştir.

Genel ilkelerin olayla ilişkilendirilmesinin ardından AYM, 2. Eser’in, Mehmet Akif ERSOY’un ölümünün üzerinden 50 yıl geçtikten sonra, bununla birlikte 4410 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce umuma arz edildiğini ve hukuka uygun olarak alenileştiğini, 2. Eser’in FSEK kapsamında korunan bir mülk hâline geldiğini, 4410 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle birlikte 1. Eser’in koruma süresi 2007 yılına kadar uzamış olsa da 4410 sayılı Kanun yürürlüğe girmeden önce alenileşmiş işleme eserlerden kaynaklı mali hakları ortadan kaldıran açık bir hüküm bulunmadığını, Mehmet Akif ERSOY’un mirasçılarının haklarının canlanmasının, 2. Eser’den kaynaklı mali hakları sona erdireceği şeklindeki yorumun hukuk devleti ve öngörülebilirlik ilkesiyle bağdaşmayacağını, ilk derece mahkemesince verilen kararın başvurucuya aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklediğini, başvurucu Şaban KURT aleyhine tazminata hükmedilmesinin devletin pozitif yükümlülüklerinin ihlaline yol açtığını ve başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğini tespit ederek yargılamanın yenilenmesine karar vermiştir.  

AYM kararına konu ilk derece mahkemesi kararı ile her ne kadar başvurucunun lehine de olsa İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar; FSEK’in yürürlüğe girmesinden önce elde edilmiş olan kazanılmış hakları korumaya yönelik olan ve FSEK’in yürürlüğe girmesiyle sınırlı olarak uygulama kabiliyeti bulunan FSEK Geçici Madde 2/2 hükmünün somut olaya uygulanması bakımından hatalıdır. İlk derece mahkemesi kararının bir başka hatalı yönü ise FSEK Geçici Madde 2/2 hükmünü somut olaya uygulanmasından sonra, anılan hükmün sadece, Mehmet Akif ERSOY’un ölümünün üzerinden 50 yıl geçtiği tarihle 4110 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih arasındaki dönemde yayımı yapılmış nüshalar için kazanılmış hak bahşedeceğine ilişkin değerlendirmedir. Zira bir an için FSEK Geçici Madde m.2/2 hükmünün somut olaya uygulanabileceği kabul edilse bile; anılan hüküm hukuka uygun olarak elde edilen müstakil bir fikrî mülkiyet hakkını saklı tutacağı için söz konusu hakkın hukuka uygunluğu; baskı sayısı, yayım tarihi gibi sınırlamalara tabi tutulamaz. Eserden kaynaklı mali hakların, eser sahibinin ölümünden itibaren korunacağı süreyi 50 yıldan 70 yıla çıkaran 4110 sayılı Kanun m.10 hükmünün yürürlüğe girdiği 12.06.2015 tarihine kadar, eser sahibinin ölümünün üzerinden 50 yıldan uzun bir süre geçmiş olması nedeniyle hukuka uygun şekilde ortaya çıkan işleme eserlerden kaynaklı hakların, asıl esere ilişkin mali hakların 4110 sayılı Kanun m.10 hükmüyle FSEK m.27/1 hükmünde yapılan değişiklikle canlanması durumunda dahi herhangi bir sınırlama olmaksızın korunacağına ilişkin AYM kararının yerinde ve benzer uyuşmazlıklara rehberlik edecek nitelikte olduğu değerlendirilmektedir.

Osman Umut KARACA

osmanumutkaraca@hotmail.com

Ekim 2022


[1] Karar için Bkz; https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/10/20221021-5.pdf, 22.10.2022.

[2] İnceleme konusu AYM kararında yer alan “Latin alfabesi” ifadesi kanaatimizce hatalıdır. Gerçekten 03.11.1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabulü ve Tatbiki Hakkında Kanun m.1 hükmüne göre; Türkçeyi yazmak için kullanılan Arap  harfleri yerine Latin esasından alınan Türk harfleri kabul edilmiştir. Bu bağlamda “Latin alfabesi” yerine Latin alfabesi esasına dayalı Türk harfleri ya da Türk alfabesi ifadesinin kullanılması yerinde olacaktır.