Marka hukukunun özü ile bağdaşmayan, marka ticareti yapmak, yedekleme veya şantaj gibi saiklerle yapılan marka başvurularının kötüniyetli olduğunu, kötüniyetli marka tesciline hukuk sistemimizin izin vermediğini ve bunun bir ret ve hükümsüzlük nedeni olduğunu biliyoruz. Doğrudan bir rakibe yönelik olarak bu saiklerle yapılmasa dahi salt marka tescil sisteminin verdiği hakların kötüye kullanılması da bu kapsamda değerlendirilebilir mi?
Tek bir ücret ödendiği için düşük maliyetli olduğundan, 35. sınıftaki mağazacılık hizmetleri (satışa sunum hizmetleri) içerisine 1-34 sınıftaki tüm malların veya ilgili-ilgisiz birçok malın yazılması suretiyle markanın tescil edilmesi mümkün olmakla beraber, bu durum marka sisteminin kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilir mi?
Benzer yönde bir değerlendirme, 45 sınıftaki tüm mal ve hizmetleri kapsayacak şekilde yapılan bir marka başvurusu için de yapılabilir mi?
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin 17.09.2020 tarih ve 2019/337 E.-2020/731 K. sayılı onanan kararı, “marka tescil sisteminin kötüye kullanılması”nı engellemeye yönelik olarak önemli bir uygulamaya imkân verecek tespitler içermektedir.
Bilindiği üzere, markalar arasındaki karıştırılma ihtimali değerlendirmesindeki en önemli faktörlerden birini “mal ve hizmetlerin benzerliği” oluşturmaktadır. Karıştırılma ihtimali incelemesinde “mallar” ile “söz konusu malların bir araya getirilmesi hizmetleri”nin benzer nitelikte mal ve hizmetler olduğu, zira mal üreten işletmenin ticari hayatın olağan akışı içinde ürettiği malı satışa da konu ederek ticari mevkiye çıkartacağı karineten kabul edilmektedir. Tersi yorum da mümkün olup, açıklanacağı üzere, bir malın satışa sunumu hizmetiyle o malın da ilişkili mal ve hizmetler olduğu yargı uygulamalarında kabul edilmektedir.
Karardaki uyuşmazlık, özetle; davacı ve davalıya ait markanın benzer olduğu; davacı marka başvurusunun (2016/02717) eşya listesi kapsamında 10. sınıfta yer alan malların bulunduğu, davalının itiraza mesnet markasının (2011/92145) eşya listesinde bu malların yer almadığı, buna karşılık, davalı markasının eşya listesi kapsamında, diğer bir kısım hizmetlerle birlikte 10. sınıfta yer alan malların satışa sunumuna özgülenmiş 35. sınıftaki mağazacılık hizmetlerinin bulunduğu; bu mal ve hizmetler arasında karıştırılma ihtimali bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
İlk derece mahkemesince[1], karşılaştırma konusu markalar ve markaların eşya listelerinde yer alan mal ve hizmetler arasında benzerlik ilişkisi bulunduğu gerekçesiyle markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Kararın istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi, “herhangi bir malın satışına özgülenmiş mağazacılık hizmetlerinin, o malın üretimine ilişkin bir mal sınıfı ile benzer kabul edilebilmesi için söz konusu markanın o malın satışı için fiilen kullanıldığının ispat edilmesi gerekmektedir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 02.12.2019 tarih, 2019/1250 E., 2019/7707 K.). Somut olayda 35. sınıfta yer alan mağazacılık hizmetinin dava konusu başvurunun kapsamında yer alan 10. sınıf mallar üzerinde kullanıldığı iddia ve ispat edilememiştir. Gerçekten de aksinin kabulü, markasını yalnızca tüm malların satışına özgülenmiş mağazacılık hizmetlerinde tescil ettirmiş bir kişinin, fiili kullanımını ispat etmeksizin, markasının aynısının ya da benzerinin tüm mal sınıflarında tesciline engel olabilmesi gibi bir sonucu doğuracağından bu durumun kabulü Dairemizce yerinde görülmemiştir. O halde emtia benzerliğine ilişkin koşul gerçekleşmediğinden…“ tespitlerine yer vererek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermiştir. Söz konusu karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04.04.2022 tarih ve 2020/7824 E.-2022/2794 K. sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.
Uygulamada 35/5 sınıf mağazacılık hizmetlerinin kapsamına 1-34. sınıf malların tamamının eklenmesi suretiyle yapılan marka başvuruları oldukça yaygındır. Bu tür başvuruların, fiilen, müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için “çeşitli malların” bir araya getirilmesi hizmetleri olarak değerlendirilmesi mümkündür.
Yargıtay’ın yerleşik sayılabilecek uygulamasında, 35. sınıfta “çeşitli malların” bir araya getirilmesi hizmetlerinin koruma kapsamı dar olarak yorumlanmakta, mal ile bu hizmetin benzer olduğunun kabul edilebilmesi için davaya konu malları da kapsayacak şekilde tescilli markanın fiilen kullanıldığının ya da bu kapsamda ciddi girişimlerde bulunulduğunun kanıtlanması beklenmektedir.[2] Ancak, söz konusu fiili kullanım şartının 35/5 sınıfta özel olarak sınırlandırılmış ve spesifik olarak belirtilmiş mallar için aranmadığı Yargıtay’ın “1-34 emtia gruplarında yer alan mallar ile 35/06. sınıfta özel olarak sınırlandırılmış malların benzerlik göstermesi halinde her iki sınıfın birbiri ile benzer olarak kabul edilmesi gerektiği,” gerekçesinden anlaşılmaktadır.[3]
Somut olayda, davalının itiraza mesnet markasının 35. sınıfta spesifik olarak sınırlandırılmış 10. sınıf malları da içerir şekilde bir kısım malların satışa sunumu hizmetlerini kapsadığı, bu hizmetle 10. sınıftaki malların doğrudan benzer kabul edilmediği, “çeşitli mallar”a ilişkin uygulamanın benzerinin arandığı görülmektedir. Bölge Adliye Mahkemesi kararıyla marka tescil sisteminin kötüye kullanılmasının engellemesine yönelik önemli bir kriter ortaya konulmaktadır.
Bilindiği üzere marka hakkı sahibi, markasını kullanmakla yükümlüdür (SMK m. 9). Esasen 35/5 mağazacılık hizmetlerine, ticari hayatın olağan akışına aykırı şekilde, geniş kapsamlı malların eklenmesiyle oluşturulmuş markaların ticari hayatta bütünüyle kullanılması mümkün değildir. Bu imkânsızlık fiili veya hukuki sebeplerden kaynaklanabilir. Örneğin satışı için birtakım izin ve özel prosedürlerin yerine getirilmesi gereken malların (ilaç, silah, tütün ürünleri gibi) bir arada satılmasına hukuk sistemi cevaz vermemektedir.
Gerek Bölge Adliye Mahkemesi kararında, gerekse “çeşitli mallar” yönünden verilen yargı kararlarında, esasen ticaret hayatının olağan akışı içerisinde bir firma tarafından tüm bu malların satışının yapılamayacağı değerlendirilmektedir. Aynı yönde değerlendirmenin 45 sınıfı da kapsar şekilde yapılan marka başvuruları için de yapılabileceğini söylemek kanaatimizce yanlış olmayacaktır.
Ticari hayatın olağan akışında bir firmanın Tebliğ’de yer alan tüm mal ve hizmetlerde faaliyet göstereceğini kabul etmek mümkün değildir. Fiilen kullanılmasa dahi bir markanın 45 sınıfı da kapsayacak şekilde tescil edilmesi durumunda, bu markaya tanınmış bir markadan daha fazla koruma sağlandığını söylemek mümkündür. Zira bu marka ilk beş yıl içerisinde kullanmama def’i ile karşılaşamayacak, tanınmış markanın sahip olması gereken nitelikleri taşımamasına rağmen tescil kapsamı esas alınarak korunacaktır. Diğer bir ifadeyle, SMK 6/5 hükmünde aranan şartların karşılanmasına gerek kalmaksızın, SMK 6/1 hükmü kapsamında tüm mal ve hizmetlerde koruma talep edilebilecektir. Bu durumda, tanınmış markayla ilgili hükmün dolanılmaya çalışıldığını ve tescil sisteminin kötüye kullanıldığını söylemek kanaatimizce mümkündür. Ezcümle yapılacak iltibas incelemesinde de koruma kapsamının fiili kullanım aranarak dar şekilde yorumlanmasının değerlendirilebileceği düşünülmektedir.
Yasal dayanakları noktasında tartışmaya açık olsa da kanaatimizce inceleme konusu karar menfaatler dengesini tesis etme çabasına yönelik tespitler içermektedir. Nitekim sistemin, bir markanın 45 sınıfı da kapsayacak şekilde tesciline veya 35/5 hizmetler bakımından tüm veya geniş kapsamlı malların tesciline olanak sağlıyor olması, kanaatimizce, tescil sisteminin kötüye kullanılmasına imkân vermektedir. Dairenin yaklaşımıyla, geniş kapsamlı tescilleri içeren markaların koruma kapsamı daraltılmaktadır. Karardaki yaklaşımdan, marka tescil sisteminin kötüye kullanılmasının önüne geçme noktasında faydalanılabileceği düşünülmektedir.
Gökhan ERGÜL
Orhan Berkay KARADAĞ
Mart 2025
DİPNOTLAR
[1] Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 03.12.2018 tarih ve 2017/282 E.-2018/432 K. sayılı kararı
[2] Aynı yönde bkz. Yargıtay 11. H.D. 27/2/2017 tarih ve 2015/12715E. 2017/1112K. sayılı kararı; Yargıtay 11. H. D. 12/9/2019 tarih ve 2018/582E. 2019/5345K. sayılı kararı.
[3] Yargıtay 11. H.D. 5/12/2018 tarih ve 2017/2131E. 2018/7669K. sayılı kararı






