
Türk Patent ve Marka Kurumunun (Kurum) da içinde bulunduğu kampüsün simge kedisi Mualla’yı geçtiğimiz aylarda bir trafik kazasında kaybettik. Kurum bahçesine, Kuruma, İhtisas Mahkemelerine yolu düşen herkes Mualla’yı bahçede, Kurum girişinde veya mahkeme koridorlarında dolanırken en az bir kez olsun görmüştür.
Mualla aramızdan ayrıldı, ama onun açtığı yol başka dostlarımızın Kurum bahçesinde nispeten rahat bir yaşam sürdürmesine neden oldu. Tabii ki bu yolun açılması çok kolay ve pürüzsüz olmadı. Dostlarımıza biraz olsun yaşam alanı açılmasını isteyenler Mualla için gerçek bir mücadele verdiler. Şanslıydık ki, Kurum Başkanı Prof. Dr. Habip ASAN bu konuda bizlere destek oldu ve Mualla sayesinde aşağıda bazılarının fotoğraflarını görüp hikayelerini okuyacağınız başka diğer dostlarımız da kampüste hayatlarını sürdürebiliyorlar.
Kurumda dostlarımızla ilgilenen bir grup var. Bu yazıyı okuyanlardan sahiplenme veya başka yollarla onlara destek olmak isteyenler çıkarsa, IPR Gezgini bu konuda aracı olmaktan onur duyacak. Bize iprgezgini@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Dostlarımız için büyük çaba gösteren Kurum uzmanlarından Şermin SAATÇİOĞLU SUNAY takip eden satırları paylaşıyor. Keyifle okuyacağınızı umuyoruz.
Mualla… Kurumda her fırsatta bina içine girmesinden, fare formunda minik ödüller getirmesinden bıkan da oldu, onu gördükçe hayvan sevgisini tadan da. Belki başka kardeşlerinin yuvalanmasına bile neden olmuşluğu vardır. Kurum bahçesinde (kimi zaman içerisinde) geçirdiği 2 küsur yıldan sonra bir kaza sonucu aramızdan ayrıldı. Gerçek bir kediydi, bir karakterdi. Varlığıyla, öğrettikleriyle ve onu korumak için verdiğimiz mücadeleyle birçok insanda iz bıraktığını düşünüyorum… Onun ardından bizimle beraber yaşamayı seçen birçok kedimiz oldu, ama hala Kurum girişindeki kapının önünde, ısıtıcının dibinde veya girişteki halıların altında gözlerin onu aradığı kesin…
Ardından gelen kediler demişken, onları da tanıtmakta fayda var zira Kurumun çeşitli yerlerinde karşınıza çıkabilirler. Örneğin kantin kedisi Sakız Hanım. Traşlı karnı ve patisiyle bir gün Kurum girişinde belirdi. Kemikleri sayılacak kadar zayıftı, tahminimizce uzun süre aç kalmıştı… Burada yiyecek olduğunu fark ettikten sonra bir daha hiç ayrılmadı, kendine yaşam alanı olarak da kantini seçti.
Büyük, nam-ı diğer Mahur Bey, de Sakız Hanım’la aynı zamanlarda bahçemize teşrif etti. O da ağzında yaralarıyla… Bir süre tedavi gördü, veteriner hekimler kısırlaştırılmış, bakımlı ve insancıl olmasından ötürü evden kaçtığını veya terk edildiğini düşünüyor. Ama şu an için bütün kedilerin patronu edasıyla dolandığı bahçemizde keyfi yerinde gibi duruyor.
Hophop ve Bitter, Büyük ile aynı zamanlarda geldiler, benzer hikayeleri paylaştıklarını düşünüyoruz zira onlar da bakımlı ve kendilerini sevdirmeye, karınlarını açıp önümüzde yuvarlanmaya bayılıyorlar.
Çolak ise ayrı bir hikaye, aslında Nisan ayında 4-5 aylıkken kırık bacağıyla Kuruma sığındı. Günlerce peşinden koşturdu, ağaçlara çıkarttırdı bizi. Yakalanmadı, ama bacağı kendi kendine kaynadı. Şimdi oldukça sağlıklı güzel bir erkek olarak, bahçedeki tüm yavrulara abilik yapıyor.
Sarılar ailesini temsilen Minicik Hanım ve Suratsız’ın görselini paylaşabiliyoruz, çünkü hepsi buralarda doğup büyüdükleri halde oldukça yabaniler. Minicik Hanım en güzelleri olmakla birlikte, en az 8 sarmanımız daha var.
Gelelim Kimoş ve Kömür‘e… Bu yavrular iki ay kadar önce Kurumun arka bahçesinde belirdi. Aileleri burada değil. Kimoş mesafeli ama sürekli miyavlayarak birşeyler isteyen tavrıyla, Kömür ise sürekli yanında insan istemesiyle dikkat çekmekte. Kömür’ün de diğerleri gibi bir ev geçmişi olduğunu düşünüyoruz, klinikte tedavi gördüğü sırada yuva da aradık ancak bulamadık. Tekrar Kurum bahçesine getirmek durumunda kaldık ama bütün öğle aralarında, çay molalarında insanların kucağına tırmanıyor. Belki bu yazıyı okuyan bir şanslı kişiyle yollarımız kesişir, Kömür de çok istediği insanına kavuşur.
Ufaklık neredeyse 2 yıldır bizimle, bizi terk eden köpeğimiz Kutup gibi yaramaz çıkmadı. Bahçeden hiç ayrılmıyor ve tam bir koruma köpeğine evrildi. Ürkek bakışlarla yaklaşıp biraz güvenince kendini sevdirmeye başlıyor ve mutlu olduğundan eminiz.
Son olarak da ciddi bir trafik kazası geçiren Pamuk‘tan bahsetmek istiyorum… Kurum önünde iki defa üst üste araba çarptığı için haberimiz oldu bu köpekten, belediye ekipleri gelip aldılar ancak ciddi kırıkları olduğu, bu durumun belediyeyi aştığı söylendi bize. Bunun üzerine Pamuk’u barınaktan teslim alıp özel bir klinikte ameliyat ettirdik. Kendini topladı, tedavisi hala sürüyor, bacakları iyileşene kadar klinikte kalmaya devam edecek. Sonrasında da sokakta tekrar benzer bir kaza geçirmesi Pamuk için çok riskli olacağı için ona uygun bir yaşam alanı arayışında olacağız.
Bu kısa yazıda dostlarımızın sadece bir bölümüne yer verdik ve de Mualla’yı andık. Sahiplenmek başta, dostlarımıza destek olmak isteyenler olursa bizlerle temasa geçebilir. Fikri Mülkiyet camiamız sadece kurumlardan, ofislerden ve insanlardan ibaret değil; insan olmayan dostlarımız iş yerlerimizdeki, sokaklardaki ve evlerimizdeki varlıklarıyla, bu camianın da huzurla dönmesini sağlıyorlar. Sizce de öyle değil mi?
Şermin SAATÇİOĞLU SUNAY
Önder Erol ÜNSAL
Kasım 2021