LİYAKAT ÖYKÜSÜ *

M. Kaan DERİCİOĞLU **

İki üniversitedeki “fikri haklar” dersinde, insanın zekasını kullanarak yarattığı eserlerin neden korunması gerektiğini anlatırken yeri geldiği zaman, çalışma yaşamının kurallarından da söz etmek gereğini duyuyorum. Yıllık öğretim programımda öğrencilerime, çok önemli bir konu olduğuna inandığım,  liyakat sisteminden de söz etmenin yararlı olacağını düşündüm ve bu konudaki bazı eserleri okuma ve bazı dostlarımla konuşma fırsatı buldum.

Bir gazete haberi beni birkaç yıl gerilere götürdü ve iki değerli kişinin bana anlattıklarını anımsadım. Gazete haberinde bir kamu iktisadi kuruluşu için “Nasıl Kurtarılır?” haber başlığı kullanılmıştı. Bu kuruluşu bildiğim halde alt yapısını bilmediğimi düşündüm. Kaç fabrikası var? Toplam kaç kişi çalışıyor? Üretim çeşitleri nelerdir? Hangi teknolojileri kullanıyor? AR-GE faaliyeti var mı? Teknolojiye ve Türkiye ekonomisine katkısı nedir? Cirosu, kar veya zararı ne kadardır? vb. soruların yanıtları alındıktan sonra bir değer yargısına ulaşılabileceğini düşündüm. Büyük umutlarla kurulan ve bir süre Türkiye Ekonomisine büyük katkılar yapan bazı kamu kuruluşlarının son yıllardaki durumu söz konusu haberdeki başlıkların kullanılmasına yol açabiliyor.

Asıl konuya geri dönerek bana anlatılanlar neydi onu açıklamaya çalışmak istiyorum. Bir kamu iktisadi kuruluşunun bir fabrikasında, örneğin bir mühendis ilk işe girişinde bir çeşit çırak olarak işe başlıyor. Kademeler arasındaki sıralama düzeni içinde yükselmesi liyakata ilişkin performansına bağımlı. Bu sıralamadan başlamayan, liyakata ilişkin performansı ile kendini kanıtlamayan her hangi bir kişinin işinde yükselmesi ve sonuçta yönetici olması olası değil. Bir başka ifade ile işe yeni başlayan bir mühendis bu düzen içinde eğer liyakata ilişkin performansı ile rakiplerine üstünlük sağlarsa, yükselebileceğini görebiliyor.

Bir gün, bu kamu iktisadi kuruluşunun değerli yöneticileri, yeni işe giren bir mühendisi, bilinen gelenekleri göz ardı ederek, yönetici olarak görevlendiriyor. Bu olay, fabrikadaki yetişmiş, deneyimli, yetenekleri tartışmasız kişilerin istifa etmelerine yol açıyor. Gelenek bozulduğu ve yetişmiş değerli elemanlar ayrıldığı için söz konusu fabrikada çöküş dönemine giriliyor.

Öykümüzün birinci bölümü bu. Bu olayı bana anlatan ve Kimya Mühendisi olan değerli arkadaşımı yıllar sonra aradım ve liyakat sistemine iyi bir örnek olması bakımından daha fazla bilgiye gereksinim duyduğumu belirttim. Tarihten ders almak ve örnek olması  bakımından  bu konunun araştırılmasının  yararlı olacağını düşünüyorum.

Bir imparatorluğun çöküşü ile ilgili olarak, emekli bir Yönetim Uzmanı olan  üstat Hayrettin KALKANDELEN’in bana anlattıkları, öykümüzün ikinci bölümü. Osmanlı İmparatorluğu’nun güçlü olduğu yıllar ve Avrupa’da bir imparatorluk. Türklerin akınlarına karşı korunmak için bütçeden büyük bir pay ayrılması gere- kiyor. Avusturya-Macaristan İmparatoru bir kişiyi görevlendirerek Büyük Elçi ([1])  olarak Osmanlı’ya gönderiyor.  Osmanlı ülkesine gidip inceleyen bu Büyük Elçi imparatoruna raporunu sunuyor. “Osmanlının bu kadar güçlü olmasının nedeni liyakat denilen bir sistem. ([2]) Hiçbir kişi layık olmadığı göreve atanmıyor. Eğer savunma amacıyla ayrılan bütçeden bana bir miktar altın verirseniz, bu sistemi çökertmek için çalışırım” diyor.  Bu kişi, rüşvetle layık olmayan kişilerin önemli makamlara gelmesine çalışmıştır. Geçen zaman içinde başarılı olduğu kesin. Sayın Hayrettin KALKANDELEN bu konudaki bilgilerin Devlet Arşivi’nde bulunduğunu belirtmişti.

Öykümüzün üçüncü bölümü, ilk iki bölümle doğrudan bağlantılı, söz konusu liyakat sisteminin kaynağı ile ilgilidir. Dünyanın ilk kamu yönetimi kitabı olan KUTADGU BİLİG, ([3]) Karahanlı Türklerinden olan Balasagunlu Yusuf Has Hacib tarafından 1069-1070 yıllarında yazılmış bir baş eserdir. ([4]) Kutadgu Bilig, 85 Bölüm ve 6645 Beyt’ten oluşmuştur. Devlet yönetiminin nasıl yapılacağı, çeşitli düzeydeki devlet görevlerinin ödevleri, yetki ve sorumlulukları ile bu görevlere atanacaklarda aranacak nitelikler hakkında kitapta bilgi verilmiş, kişiler arasındaki ilişkiler ve diğer sosyal konularda uygulanacak esaslar açıklanmıştır.

Kutadgu Bilig’den alınan öykümüz ile ilgili birkaç deyiş ([5]): “Eğer Hakan, işi ehliyetsiz birine verirse, ehliyetsizliği başkası değil, kendisi göstermiş olur.”, “Beylerin, hizmetkar kullarının derecelerini onların bilgileri oranında yükseltmesi gerekir.”, “Kadro gereklerine sahip olmayanların bu kadrolara atanmaması, bu kurala özellikle Hakan’ın uyması gerekir.”

Bugün Türkiye’de bazı kamu kuruluşlarına yapılan atamalarda, 1000 yıllık geçmişe sahip olan ve temelini atalarımızın ortaya koyup geliştirdikleri söz konusu liyakat sistemini veya benzeri ilkeleri uyguladıkları söylenemez.

Günümüzde bilgi çağı yaşandığına göre, kamu ya da özel sektör kuruluşlarının başarılı olabilmeleri, bilgiyi (teknolojiyi) kullanan değil, bilgiyi (teknolojiyi) üreten ve uygulayan bir alt yapıya sahip olmalarına bağımlıdır. Yeniden yapılanma çalışmalarında bu konuyu özellikle değerlendirmek tartışılmaz durumdadır. İnsana yapılan yatırım, iyi organize ve koordine edilmiş Ar-Ge faaliyeti ile oluşturulacak alt yapı, zaman içinde başarıyı mutlaka getirecektir. Bu olayın onlarca örneğini (IBM, GE, SONY, MICROSOFT, SAMSUNG, APPLE, vb.) yaşadığımız bu dönemde görmek olasıdır. Yeni buluşlara verilen patentlerle ilgili İstatistikler bu olayı doğrulamaktadır.


* Liyakat sözcüğü “değerlilik”, “yararlılık” anlamındadır.

** 2000 yılında yazdığım bu yazıyı bu yıl güncelleyip yeniden bilgilerinize sunuyorum.


([1])  Oqier Ghiselin de Busbecq : Imperial Ambassador at Constantinople 1544 –1562. Kaynak: Milli Kütüphane.

([2]) Busbecq, Türk Mektupları, Çeviren Hüseyin Cahit Yalçın, Remzi Kitabevi, İstanbul 1939.  Sayfa 35-36. “…. Çünkü Türkiye’de, hatta Türklerin kendi aralarında bile, şahsi meziyet ve liyakattan başka hiçbir şeye kıymet verilmez.” 

([3]) Yusuf Has Hacib – Kutadgu Bilig II., Çeviren Reşid Rahmeti Arat, Yedinci Baskı, Ankara 1998

([4])  Dünyanın İlk Kamu Yönetimi Kitabı. Kutadgu Bilig. Hayrettin Kalkandelen, İdarecinin Sesi Dergisi, Mayıs-Haziran 1998, Cilt 12, Sayı 68, Sayfa 27-34.

([5]) age Sayfa 32

Bir Cevap Yazın