Bir Telif Hakkı Öncüsü: Charles Dickens

IPR Gezgini E-Bülteni’nde yayımlanmış yazıların bir kısmına sitede yeniden yer vereceğimizi önceden duyurmuştuk. IPR Gezgini E-Bülteni Kasım ayı sayısında yer almış bu yazı, bülten takipçisi olmayan okurlarımızın da ilgisine sunulmaktadır. Bültenin Aralık sayısı, yılbaşı tatilleri de dikkate alınarak 7 Ocak 2020 günü yayımlanacaktır. E-Bülteni takip için iprgezgini@gmail.com adresine e-posta göndermeniz yeterlidir.



Okurlarımız arasında Charles Dickens‘ın herhangi bir eserini okumamış kimse yoktur sanırım. Roman türünü sevmeyenler de çocukluklarında, zorunlu ya da değil, bir Dickens eseri ile karşılaşmışlardır.

Kendimi Dickens hayranı olarak tanımlayabilirim. Hayranlığım ilkokul yıllarında Oliver Twist ile başladı ve devamı da geldi. Çocukluk yıllarımın korkulu rüyaları “Fagin” ve “Bill Sikes” karakterleri (Oliver Twist) benim için ilk anti-kahramanlar olsa da, en sevdiğim Dickens karakteri ve tüm zamanlar kahramanlarımdan biri, “İki Şehrin Hikayesi“ndeki unutulmaz “Sydney Carton” karakteridir.

Londra ve Paris’te geçen “İki Şehrin Hikayesi”, Fransız Devrimi’nin terör döneminde Paris’te son bulur. Sydney Carton, her şeyden çok sevdiği Lucie’nin mutluluğu için, onun idama mahkum edilen kocası Charles Darnay’in yerine geçerek giyotinde ölüme gider. Hikayeyi anlatmayacağım ve detaya girmeyeceğim, ancak Carton karakteri romanda öylesine tasvir edilmiş ve dönüşümü o kadar müthiş şekilde aktarılmıştır ki, insan kendisini onun ebedi bir hayranı olmaktan alamamaktadır. Roman Sydney Carton’un ağzından şu cümleyle biter: “Bu şimdiye dek yaptığım en iyi, en doğru şey ve bu yolun sonu, şimdiye dek hiç bilmediğim kadar güzel, çok güzel bir uyku.”

Daha fazla uzatmayacağım, geldiği yaşta halen İki Şehrin Hikayesi’ni okumayan varsa bence okusun.

Charles Dickens büyük bir romancıdır, evet tartışmasız!! Peki, Dickens’ın döneminin en önemli telif hakkı savunucularından birisi olduğunu ve bunun için A.B.D.’nde büyük bir mücadele verdiğini biliyor muydunuz?

Bilmiyorsanız aktarayım:

Charles Dickens, İngiltere’de yaşar ve eserlerini orada yazar. Bununla birlikte, eserleri onu A.B.D.’nde de büyük bir üne kavuşturur. Ancak, o dönemde A.B.D.’nde yabancı yazarların eserlerinin telif hakkıyla korunmasına ve bu tip eserlerin A.B.D.’nde basılması karşılığında yabancı yazarların gelir elde etmesine yönelik yasal bir düzenleme yoktur. Örneğin, Dickens’ın “A Christmas Carol adlı eserinin kopyası, İngiltere’de yayımlandıktan iki hafta sonra New York sokaklarında çok ucuz bir fiyata satılmaya başlar ve Dickens bundan hiçbir gelir elde edemez. Aynı durum, İngiltere’de hakları korunmayan A.B.D.’li yazarlar (örneğin Edgar Allen Poe) için de geçerlidir. Daha köklü bir gelenekten gelen İngiliz yazarlar eserlerinin A.B.D.’nde izinsiz olarak çoğaltılmasına karşı bir mücadele başlatırlar ve Charles Dickens bu mücadelenin bayrak ismi olur.

A.B.D.’ndeki mücadeleye geçmeden önce Dickens’ın İngiltere’de de yazar haklarının önemli bir savunucusu olduğu belirtilmelidir. Dickens’ın, Nicholas Nickelby adlı eserinde, romanın kahramanı Nicholas, korsan yayıncılık yapan bir kişiyle konuşur ve korsan yayıncılığı sokak hırsızlığına benzetir. Korsan yayıcının yanıtı kısadır: “İnsanlar yaşamalı, bayım. (Men must live, sir.)” (Nicholas’ın konuşması aşağıda yer almaktadır: “You take the uncompleted books of living authors, fresh from their hands, wet from the press, cut, hack and carve them . . . all this without permission, and against his will; and then, to crown the whole proceeding, publish in some mean pamphlet, an unmeaning farrago of garbled extracts from his work, to which your name as author, with the honourable distinction annexed, of having perpetrated a hundred other outrages of the same description. Now, show me the distinction between such pilfering as this, and picking a man’s pocket in the street: unless, indeed, it be that the legislature has a regard for pocket-handkerchiefs, and leaves men’s brains, except when they are knocked out by violence, to take care of themselves.”)

Eserleriyle A.B.D.’nde şöhret sahibi olan Charles Dickens, A.B.D.’ne tura çıkar ve tabir yerindeyse bir rockstar muamelesi görür. Dickens 1842 yılındaki seyahatini eserlerinin (ve diğer İngiliz yazarların eserlerinin) A.B.D.’nde telif hakkıyla korunması için bir fırsat olarak görür ve birçok konuşmasında bu konuda lobi faaliyetinde bulunur: “Baylar, kulaklarınıza iki sözcük fısıldamak için yalvarıyorum, Uluslararası Telif Hakları (Gentlemen . . . I would beg leave to whisper in your ears two words, International Copyrights. I use them in no sordid sense, believe me, and those who know me best, best know that. For myself, I would rather that my children coming after me, trudged in the mud, and knew by the general feeling of society that their father was beloved, and had been of some use, than I would have them ride in their carriages, and know by their banker’s books that he was rich. But I do not see, I confess, why one should be obliged to make the choice, or why fame, besides playing that delightful reveille for which she is so justly celebrated, should not blow out of her trumpet a few notes of a different kind from those with which she has hitherto contented herself.)   

Dickens, A.B.D. seyahatinde İngiliz yazarların Amerika’daki telif hakları konusunda kazanım elde etmek için kendisini parçalasa da başarılı olamaz ve tersine basın özgürlüğünün karşısında bir fırsatçı muamelesi görür. A.B.D.’nde yabancı eserlere yönelik korsan yayıncılık o dönemde anayasal özgürlüklerle ilişkilendirilmektedir ve bu eserlerin yaratıcılarının haklarının korunması veya gelir elde etmeleri gibi bir durum akla dahi getirilmemektedir.

Charles Dickens, A.B.D.’ndeki telif hakkı mücadelesinden başarısız biçimde ve biraz da itibar kaybederek İngiltere’ye geri döner. Ömrünün kalan kısmında da A.B.D.’nde basılan eserlerinden gelir elde edemez.

Dickens, 1870 yılında hayatını kaybeder ve A.B.D.’nde yabancı yazarların eserlerine telif hakkı koruması ancak 1891 yılında gelir.

Charles Dickens’ı hatırlamamıza vesile olan bu yazıyla dikkat çekmek istediğimiz bir diğer nokta, günümüzde uluslararası düzeyde telif hakkı ve genel anlamda fikri mülkiyet korumasının şampiyonu olan ülkelerin, kendi geçmişlerinde farklı ülkelerin vatandaşlarının haklarını korumak konusunda ne derece isteksiz davrandıklarının ve bunu nasıl anayasal özgürlüklerle bağdaştırdıklarıdır.

Üzerinde daha çok okumaya ve çalışmaya değer bir mesele öyle değil mi???

https://www.charlesdickensinfo.com/life/copyright-laws/

https://www.trademarkandcopyrightlawblog.com/2017/01/charles-dickens-and-copyright-law-five-things-you-should-know/

https://creativelawcenter.com/dickens-american-copyright/

Önder Erol ÜNSAL

Kasım 2019

unsalonderol@gmail.com

Bir Cevap Yazın