(Görsel http://en.wikipedia.org/wiki/Table_d%27h%C3%B4te adresinden alınmıştır.)
“Fiks menü” ifadesi, önceden belirlenmiş sayıda ve çeşit veya miktar olarak sınırlı içerikte yiyecek ve içeceğin bir restoranda müşterilere önceden belirlenmiş sabit bir fiyatta sunulduğu bir restorancılık terimi olarak tanımlanabilir. “Açık büfe” ifadesi ise, gene sabit bir fiyat esas alınarak, müşterilerin miktar ve çeşit olarak mevcut seçenekler arasından serbestçe tercihte bulunacakları ve kendi kendilerine servis yapacakları bir diğer restorancılık terimidir. Bu yazıda, mevcut marka tescil başvuruları hakkında verilen ret kararlarına veya ilan edilen marka tescil başvurularına karşı yapılan itirazların, içerik ve yöntem olarak hangi gerekçelerle bu restorancılık terimleriyle benzeştiğini açıklamaya çalışacağız. Açıklamalara geçmeden önce, yazı boyunca kullanılacak itiraz kelimesinin, aksi belirtilmediği sürece hem karara itirazı hem de ilana itirazı kapsadığı belirtilmelidir.
Enstitüye yapılan itirazların çoğunluğunun son yıllarda, başvuruların içerdiği öznel şartlar dikkate alınmaksızın aynı argümanları tekrarlayan, aynı dilekçelerin sunulması yoluyla yapıldığı gözlemlenmektedir. Aynı vekil firmanın, farklı kararlara karşı yaptığı itirazlarını birbirinden ayıran özellik genellikle değişkenler olarak niteleyebileceğimiz başvuru numarası, itiraz gerekçesi markaların numaraları, markalar gibi veriler olmakta ve itirazları incelemekle görevli uzmanlar dilekçede yazılı bir cümleyi duyduklarında, genellikle itirazın hangi vekil firmaya ait olduğunu kolaylıkla tahmin edebilmektedir. Aynı vekil firmanın format dilekçeleri ile yapılan itirazlarda, sürekli olarak aynı cümlelerle tekrar edilen aynı iddiaların dışında cümlelere veya iddialara rastlamak sürpriz olarak karşılanmaktadır. Bu genel tarzın dışında kalan ve her itiraza ilişkin olarak ayrı dilekçe hazırlayan, farklı iddiaları – argümanları öne süren vekiller bulunmakla birlikte, maalesef yukarıda belirttiğimiz kopyala – yapıştır usulü itiraz, marka tescil sistemimiz bakımından gelenek halini almıştır ve itiraz dilekçelerinin çoğunluğu kopyala – yapıştır yöntemiyle hazırlanmış birbirinin aynısı metinlerden ibarettir. Kopyala – yapıştır yöntemiyle hazırlanmış itiraz dilekçeleri, her dosya için somut olayın özelliklerini ayrı olarak tartışmayan, objektif – somut kanıtlar sunulması yerine soyut – her duruma uygulanabilir vasat iddiaların birbiri ardına tekrarlanmasından ibaret olan derleme metinlerdir.
Metinlerin derleme olarak adlandırılmasının nedeni;
- bu tip itirazlarda somut çekişmenin veya vakanın niteliğine bakılmaksızın tüm iddiaların önceki dilekçelerden kopyalanarak peşpeşe sayılması,
- somut vakaya ilişkin gerçekçi, objektif, kanıtlara dayalı verilere yer verilmemesi, her itirazda itiraz sahibi markalarının tanınmış markalar olarak belirtilmesi (bu itirazlar veri olarak kabul edilirse Türkiye’de neredeyse tüm markalar tanınmıştır),
- karşı tarafın her durumda kötü niyetli olması (bu itirazlar veri olarak kabul edilirse Türkiye’de iyi niyetli kimse kalmamıştır),
- geçmişte verilmiş ve her nasılsa bir yerden kopyalanmış bir mahkeme kararının tüm somut uyuşmazlıkları çözecek sihirli bir değnekmiş gibi ilgili kararın gerekçesine ve somut olayın niteliğine bakılmaksızın her tür itirazda tekrarlanması (bu kararlardan 1950-60’lı yıllara ait olan bir İsviçre bir de Alman mahkeme kararı çok mühimdir, özellikle her itiraza yapıştırılmaları gereklidir, muhtemelen Almanya veya İsviçre’de –mevzuatları da 60 seneden bu yana değişmiş olduğundan- kimse bu kararları bu kadar önemsemiyordur),
- “benzer- benzemez” marka içerikli iddialarda neden sorusunun yanıtına yönelik savlara hiçbir zaman ihtiyaç duyulmaması, “benzerdir – benzemezdir” gibi ifadelerin bu iddiayı kanıtlayacak argümanlar olarak kabul edilmesi (Enstitü aynı içerikte yanıt verdiği zaman bu kararların gerekçeli olmadığı belirtilerek gerekçesiz kararlar eleştiri konusu yapılabilmektedir),
- ayırt edici nitelikten yoksunluk veya tanımlayıcılık gibi nedenlerle reddedilmiş her başvurunun kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmış olması (dilekçelere göre iki fatura veya iki broşür genellikle bu iddiayı kanıtlamak için yeterlidir),
- yurtdışında tescilli yabancı markaların hiçbir veriye, kullanıma, kanıta ihtiyaç olmaksızın Türkiye’de tanınmış marka olarak kabul edilmesi (böyle bir iddiayı kabul edebilecek başka bir ofis veya mahkeme muhtemelen yeryüzünde yoktur),
- eskiye dayalı kullanımın tarih içermeyen belgelerle bile kanıtlanabileceğinin varsayılması,
- ve bunlara benzer çok sayıda rasyonellik barındırmayan iddia,
olarak sayılabilir.
Bu tip derlemeler sayfalarca sürmesine rağmen içeriklerinde genellikle elle tutulur herhangi bir argümana rastlanılmamaktadır. Elle tutulur argümanlar olmaması, her tür iddianın kopyalanıp – yapıştırılarak peşpeşe sıralanması ve somut, vakaya özgü iddialardan yoksunluk gibi hususlar itiraz dilekçelerini, herkesin miktar – çeşit olarak dilediğince ve her şeyi birbirine karıştırarak yiyebildiği açık büfe yemeklere veya en azından restoran sahibi tarafından içeriği veya miktarı belirlenmiş seçeneklerden oluşturulan fiks menü yemeklere benzetmektedir.
Yazının kalan kısmında kararın niteliğine göre açık büfe veya fiks menü itirazda nelerin bulunduğu ve hangi durum için ne tip kombinasyonların uygun görüldüğü aktarılacaktır:
Önceki bir markayla benzerlik nedeniyle resen reddedildiyseniz:
Resen benzerlik incelemesi az gelişmiş ülke uygulamasıdır, gelişmiş ülkeler böyle uygulama yapmazlar iddiası başlangıç içkisi olarak iyi olacaktır. Bu yanlış iddianın gerçek olduğuna Türkiye’de o kadar insan inanmıştır ki, iddianın masalsı aroması kendinizi kuş gibi hafif hissetmenizi sağlayarak, dilekçe boyunca size rahatça uçma imkanı sağlayacaktır.
Başlangıç olarak her itiraz dilekçesinin vazgeçilmezi olan başvuru sahibinin web sayfasının “şirket hakkında” bölümünün kopyalanmasını tavsiye ederiz. Başlangıç olarak hafiftir çünkü web sayfasından yapacağınız kopyalama size ek bir ağırlık – yük getirmeyecektir ve her şirket web sayfasında doğal olarak ne kadar büyük, anlı şanlı olduğunu anlatmaya gayret etmiş olacağından, sizi sonraki aşamalarda tanınmışlık konusunda nasıl bir şeyler yazsam da tanınmışlığı ispatlasam zahmetinden kurtaracaktır.
Kullanma iddiaları başlangıçta ikinci alternatif olabilir. Kullanım sonucu kazanılmış ayırt edicilik resen benzerlik gerekçeli ret kararlarının istisnası olmadığından bu konuda öne süreceğiniz standart iddialar ana iddia öncesi elinizi güçlendirecek ve sizi yormayacaktır.
Ana yemek olarak, gelişmiş ülke – az gelişmiş ülke ayrımı iddialarıyla iyi giden, resen ret söz konusuysa hiçbir marka birbirine benzemez (ancak ilana itiraz edilirse birbirlerine benzerler) içerikli cümleleri öneririz. Markalar aynı olsa da bu iddiaları yazabilirsiniz, çünkü belirttiğimiz gibi uçuş halindeyken sizi kimse sorgulayamaz. Ayrıca, markaların neden benzer olmadıklarını göstermeye çalışmakla uğraşmanıza gerek yok, beylik cümleler işinizi görecektir.
Açık büfenin veya fiks menünün vazgeçilmezleri ana yemekten sonra veya onunla birlikte alacağınız çok sayıda meze, salata, vb. yiyecektir. İtirazımızı hazırlarken meze arabasından veya salata büfesinden 1950-1990 yıllarına ait yabancı mahkeme kararlarını kopyalayabilir (yabancı mahkeme kararları şarap gibidir ne kadar eski olurlarsa o derecede makbullerdir), firmanın ne kadar mağdur olduğunu ve ticari yaşamının sonlanacağını belirtebilir, yurtdışında marka tesciliniz varsa tanınmışlığınızı öne sürebilir, tanınmışlığa veya kullanıma ilişkin yeni cümleler kurabilir, önceki markanın sahibinin kötü niyetli olduğunu belirtebilirsiniz. Açık büfemizde herkese kötü niyetli demek serbest olduğundan, bu kelimeyi rahatlıkla kullanabilirsiniz, bilmelisiniz ki marka itirazları söz konusu ise kötü niyet en rahatlıkla kullanacağınız tabirdir, çünkü size göre kendiniz dışında herkes kötü niyetlidir.
Tatlı olarak emsal kararlar, hak, eşitlik, adalet kavramlarından oluşan spesiyalimizi almanızı öneririz. İtirazınızla ilgisi veya alakası olmasına bakılmaksızın onlarca Enstitü veya mahkeme kararını numaralarıyla sıralamanız yeterlidir, bu kararlarla sizin itirazınızın ne ilgisi olduğunu açıklamaya gerek olmadığı için tatlı çok hafiftir. Tatlınızda sos olarak anayasanın eşitliğe ilişkin hükümlerini, hak, eşitlik, adalet kavramlarını kullanabilirsiniz, oranı size kalmış.
Ayırt edici nitelikten yoksunluk veya tanımlayıcılık gibi nedenlerle reddedildiyseniz:
Ret gerekçeniz ayırt edici nitelikten yoksunluk veya tanımlayıcılık ise ana yemeğiniz şüphesiz değişecektir. Bizim size önereceğimiz ana yemek, “baby-dry” sosu ile servis edilen bizim markamız ayırt edicidir, tanımlayıcı değildir iddiasıdır. Ana yemeğin güzelliği, bu iddiaya ilişkin kanıtlar sunulmamasından kaynaklanmaktadır, iddiayı yazıp geçmeniz yeterlidir, hiç yorulmayacaksınız. “Baby-dry” sosu yurtdışında gerçek anlamına uygun itirazlarda kullanılmasına rağmen, Türkiye’de “baby-dry” 7/1-(c) görülen her karara uygulanabilir, “baby-dry”ı okumanıza, ne dediğini anlamaya çalışmanıza veya sizin olayınızla bağlantısını kurmaya çalışmanıza gerek yoktur, “baby-dry”ı ana yemeğe ekleyin ve tadını çıkarın.
Ana yemeğin tadını tam almanızı sağlayacak yan yemek ise, kullanım sonucu kazanılmış ayırt ediciliktir. Bu yan yemek yurtdışında, erişilmesi güç ve pahalı bir yemek iken, yani ispatlanması istisnai durumlara özgü iken, Türkiye’de buna erişim görece kolay ve maliyetsizdir. İddia yazılır, iki fatura, 1 broşür eklenir, afiyet olsun.
İçecekler ve diğer yiyecekler konusunda bir önceki maddeyi aynen kullanabilirsiniz.
İlana itiraz ediyorsanız:
Öncelikle içeceğinizi değiştirin, çünkü dünyanız değişmekte, artık her markayı birbirinden ayırt eden süpersonik tüketicilerin dünyasından ayrılıyor ve her şeyi birbirine karıştıran ortalama tüketicilerin dünyasına adım atıyorsunuz. Biliyorsunuz ki, marka içtihadında 8. madde söz konusu olduğunda her marka birbiri ile karıştırılır veya en azından ilişkilendirilir. Bu maddenin değerlendirilmesinde ihtimal yeterlidir ifadesi sihirli bir cümledir, çünkü ihtimalin tüketicilerin belirli bir bölümü bakımından gerçekçi olması gerekmez mi diye soranlara, niye ki ihtimal yeterlidir demek adettendir. Dolayısıyla, iki markada geçen ve sizin birbirine benzettiğiniz kelimeleri (markalardaki diğer kelimeleri yazmanıza gerek yok, çünkü onları yok saymak gerekir) dilekçenin bir yerinde yan yana gösterin, bunlar karışır ve ihtimal yeterlidir cümlesini kurun ve rahatınıza bakın. Bundan sonrası kendiliğinden gerçekleşecektir. Yani, bu tip itirazlarda, içki olarak ihtimal yeterlidir sipariş ediyoruz ve ana yemek olarak 8. maddede her marka benzerdir isimli şaheseri tadıyoruz.
Mezelerimiz ve salatalarımız, bizim markalarımız tanınmıştır ve başvuru sahibi kötü niyetlidir isimlerini taşımaktadır. Bu cümleleri ne kadar tekrarlarsanız etkisi o derecede artacaktır, hatta aynı ifadeyi farklı cümlelerle sonsuz kere yazma denemesi yapabilirsiniz. Bu iddialarda da hiçbir şeyi kanıtlama yükümlülüğü altına girmenize gerek yok, o nedenle rahatsınız, ihtimal yeterlidir kadehinden bir yudum daha alın ve kötü niyet ve tanınmışlıktan birer tabak daha doldurun. Unutmadan, eskiye dayalı kullanımımız da vardır diyerek ondan da bir tabak alın, itiraz sahibinin web sayfasındaki hakkımızda bölümünden yapacağınız kopyala – yapıştır cümleler, kanıtsız iddianıza ayrı bir lezzet katacaktır.
Sonuç yerine:
Yazı boyunca marka itirazlarının derleme metinler olmalarını, itirazlarda somut vakaya ilişkin objektif – somut kanıtlar sunmak yerine kopyala-yapıştır kolaycılığının tercih edilmesini, bu kolaycılığın farklı durumlara ilişkin olarak önceden yazılan metinlerin somut olayın nitelikleri göz önüne alınmaksızın her itiraza kopyalanıp-yapıştırılmasıyla çıktı haline dönüştürülmesini, bunun sonucunda marka itiraz dilekçelerinin gerçeklikle bağlantıları olmayan, tablet şeklinde tüketime sunulabilir metinler haline gelmelerini eleştirdik. Gerçeklikten uzak, toplama ve derleme metinler haline dönüşen itiraz dilekçeleri yukarıda sayılan nitelikleri itibarıyla, restorancılık sektörüne ait olan ve her şeyden biraz alma veya belirli sayıda seçeneği aynı anda tüketime sunma biçiminde hayat bulan açık büfe veya fiks menü yemek seçenekleri ile benzeşmektedir.
İtiraz dilekçesi hazırlayan azımsanamayacak sayıda kişi veya kuruluş bu tip itirazlardan kaçınmakta ve her duruma özel, ayrı iddialar içeren ve bunları kanıtlamaya gayret eden kapsamlı ve dayanağa sahip dilekçeler sunmaktadır, dolayısıyla bu kişi veya kuruluşlar bu yazıda eleştirilen genel yaklaşımın kapsamına girmemektedir. Ancak, bütünün çoğunluğunu oluşturan grup itiraz dilekçelerini eleştirimizin konusunu oluşturan yöntemlerle hazırlamakta – sunmaktadır ve bu hal giderek kronikleşmektedir. İsteğimiz ve beklentimiz, kronik hale gelen kopyala-yapıştır yöntemiyle itiraz hazırlama geleneğinin sona ermesi ve itiraz kapsamının somut olayın nitelikleri göz önüne alınarak her durum için emek ve gayret sarf edilerek belirlenmesidir.
Önder Erol Ünsal
Kasım 2011