Hatalı Marka Tescilleri Sonraki Kararlara Emsal Teşkil Eder mi? -EUIPO Temyiz Kurulu Smart-Seal Kararı-

- Aynı hatayı hiçbir zaman iki kez yapmam. Beş veya altı kez yapmak için çabalarım.
– Aynı hatayı hiçbir zaman iki kez yapmam. Beş veya altı kez yapmak için çabalarım.

 

Ağlak şarkılar denilince akla gelen ilk isimlerden olan James Blunt, “Same Mistake (Aynı Hata)” isimli şarkısında “İkinci bir şans istemiyorum; Avazım çıktığınca bağırıyorum; Bana bir neden ver, seçenek sunma; Çünkü aynı hatayı yine yapacağımı biliyorum.” demektedir.

İnsanların aynı hatayı yapmaya ne denli meyilli olduğunu aşk melankolisi bağlamında anlatan -benim de sevdiğim- bu uluslararası hit, ayrılmalı-geri dönmeli kaotik ilişkiler sırasında dinleneceği kadar, aynı hataları farklı kişisel-kurumsal ilişkiler bağlamında tekrarlayan birçok insan ve kurumun çalma listesinde de yerini almalıdır. Şarkıdan bu kadar bahsettikten sonra ilk olarak James Blunt – Same Mistake şarkısının YouTube bağlantısına aşağıda yer veriyoruz, böylelikle okuyucularımız yazı öncesi kulaklarının pasını ortadan kaldırabilir ve bu arada, eğer varsa, aynı hatayı tekrarlama olasılıklarını bir kez daha gözden geçirebilir.

Hemen her ülke marka ofisinin hatalı kararlar verdiği ve bu kararlar sonucunda aslında tescil edilmemesi gereken markaların geçmişte tescil edilmiş olduğu yadsınamayacak bir gerçektir. Bu gerçek Türkiye açısından geçerli olduğu kadar, dünyanın en eski veya hizmet kalitesi en yüksek ofislerinde de karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, esas olan bu hataları makul seviyelerde tutmayı başarmak veya asgariye indirgemektedir.

Hatalı önceki marka tescilleri, aynı markanın başvurusunun bir kez daha tekrarlanması halinde daha büyük sorunlara yol açmaktadır. Şöyle ki, yeni başvuru bu kez doğru biçimde verilen ret kararı sonucunda reddedildiğinde, başvuru sahibi –haklı olarak- önceki tescile atıfta bulunmakta ve bu başvuru reddediliyorsa, önceki marka neden kabul edilip tescil edilmiştir sorusunu yöneltmektedir. Bu soruyu yanıtlarken, çalıştığınız ofisin önceki kararına -hele ki bu karar yakın tarihli bir kararsa- hatalı demek, kurumsal itibar açısından oldukça sıkıntılı olabileceğinden, elinizde kalan seçenek, ikna edici olduğunu düşündüğünüz bir takım argümanları sıralamaktır. Ret kararına karşı itiraz edilmesi halinde ise bu iddiaları yazılı olarak yanıtlamak gerekmektedir ki, bu halde kullanacağız argümanları daha dikkatli biçimde seçip yazılı hale getirmeniz şarttır.

Birkaç paragraf yukarıda dile getirdiğimiz gibi, hatalı tescile konu işaretle, aynı işaretin yeni başvuruya konu olması halinde verilen ret kararının yol açtığı sorunlar, sadece Türk Patent ve Marka Kurumu açısından değil, birçok tescil ofisi bakımından geçerlidir. Bu yazıda, benzer bir durumda Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) Temyiz Kurulu’nca verilen 25/01/2017 tarihli, oldukça yeni bir kararı kısaca aktararak, konu hakkındaki EUIPO yaklaşımını ve argümanlarını okuyucularımıza aktarmaya çalışacağız.

Birleşik Krallık menşeili “WINDVALE TRADING LIMITED” 30/07/2015 tarihinde EUIPO’ya başvuruda bulunarak “SMART-SEAL” markasının 16., 17. ve 20. sınıflara dahil çeşitli mallar için tescil edilmesi talebinde bulunur. Burada tek tek sayılmayacak olsa da tescil talebinin kapsamında esasen “kağıt, karton ve plastikten ambalaj malzemeleri, sarma veya ambalajlama amaçlı plastik film ve folyolar, yapışkan bantlar ve şeritler, kağıt, karton veya plastikten poşetler, kutular; ev, kırtasiye veya tıbbi amaçlı olmayan yapışkan bantlar, şeritler ve filmler, kauçuk veya plastikten dolgu malzemeleri; plastikten yapılmış ambalajlama amaçlı konteynırlar” gibi mallar yer almaktadır.

Bu noktada, “smart” kelimesinin “akıllı”, “seal” kelimesinin ise “mühürlemek, kapatmak, yalıtım” gibi anlamları bulunduğu ve “smart (akıllı)” kelimesinin son dönemlerde özellikle “akıllı teknolojileri” işaret etmek için yaygın biçimde kullanıldığı belirtilmelidir. Belirtilen anlamlar ışığında, başvurunun bütüncül anlamının tescil talebi kapsamındaki mallar bakımından ayırt edici nitelikten yoksun olduğu ve tanımlayıcı olduğu sonucuna ulaşan EUIPO uzmanı, başvuruyu belirtilen gerekçelerle reddeder.

Başvuru sahibi bu karara karşı itiraz eder ve itiraz EUIPO Temyiz Kurulu tarafından değerlendirilir. EUIPO’nun 25/01/2017 tarihli kararının İngilizce tam metninin https://euipo.europa.eu/eSearchCLW/#basic/*///name/smart-seal bağlantısından görülmesi mümkündür.

Yazının amacı, bu kararın yerindeliğini tartışmak olmadığından, başvuru sahibinin karara karşı öne sürdüğü argümanlara ve EUIPO uzmanının ve Temyiz Kurulu’nun bu argümanlara yönelik değerlendirmesine, yazı içeriğinde yer vermeyeceğiz. Üzerinde duracağımız konu, EUIPO’nun “SMARTSEAL” markasının önceden 16. ve 17. sınıflarda tescil etmesi ve aynı markanın belirtilen mallar için Birleşik Krallık, A.B.D. ve Kanada’da tescil edilmiş olması argümanlarının, EUIPO Temyiz Kurulu’nca nasıl değerlendirildiği hususudur.

Temyiz Kurulu kararın başlangıç kısmında, “SMART-SEAL” ibaresinin ayırt edici nitelikten yoksun ve tanımlayıcı olup olmadığını, başvuru sahibinin ve EUIPO uzmanının argümanları çerçevesinde değerlendirir. Temyiz Kurulu değerlendirmelerinin neticesinde, başvuru hakkındaki ret kararının ve gerekçelerinin yerinde olduğu sonucuna ulaşılır. Kurul kararın devamında, başvuru sahibinin aynı markanın önceden tescilli olması ve yurtdışı tesciller argümanının değerlendirilmesine geçer.

Başvuru sahibi “SMARTSEAL” markasının başvuru kapsamındaki mallar için önceden EUIPO tarafından 2006 yılında başka bir firma adına tescil edilmiş olduğunu, buna ilaveten aynı markanın Birleşik Krallık, A.B.D. ve Kanada marka ofislerinde aynı mallar için tescil edilmiş olduğunu öne sürmekte ve başvuru hakkında bu nedenlerle de ret kararı verilemeyeceğini belirtmektedir.

EUIPO Temyiz Kurulu bu iddiaları takip eden şekilde değerlendirir:

Yerleşik içtihada göre,  bir işaretin Birlik Markası olarak tescili Tüzük çerçevesinde sınırları çizilmiş yetkiler dahilinde yapılmaktadır ve bu, takdir yetkisiyle ilgili bir husus değildir. Dolayısıyla, Temyiz Kurulu karar vermede tutarlılık çabasında olsa da, Kurul kararlarının hukuka uygunluğu, ofisin veya kurulun önceki karar pratikleri temelinde değil, Tüzük hükümleri temelinde ve bu hükümlerin Avrupa Birliği yargısınca yorumlanma biçimi esas alınarak değerlendirilmelidir.

Temyiz Kurulu, ofisin kararlarında tutarlı olması ve markaların incelenmesinde aynı kriterleri uygulaması gerektiği hususlarında aynı fikirde olsa da, Kurul ilk derece birimlerinin (marka karar-itiraz, vb. birimler), özellikle de itiraz edilmemiş, kararlarıyla bağlı değildir.

Ofisin mutlak ret nedenleri incelemesinde, tutarlı bir uygulamayı sürdürme konusunda gayret göstermesi gerektiği açıktır. Bununla birlikte, bazı durumlarda şüpheli markaların bazen talihsiz biçimde tescil edildiği de ortadadır. Buna karşın, eşit muamele ilkesi, bir kişinin kendi taleplerini desteklemek için başka birisi lehine gerçekleşmiş hukuka aykırı fiillere dayanamayacağını söyleyen kanunilik ilkesiyle birlikte değerlendirilmelidir. Bir işareti marka olarak tescil ettirmek için başvuruda bulunan bir kişi, kendi lehine olacak şekilde ve aynı kararın verilmesini güvence altına almak için, başka bir kişi lehine başka bir marka talebi hakkında verilmiş muhtemelen hukuka aykırı nitelikte olan bir fiili dayanak olarak gösteremez. Bunun ötesinde, pazar gerçekleri, diller ve tescil uygulamaları zaman içerisinde gelişir ve ilk başvurunun yapıldığı tarihte tescil edilebilir nitelikte görülen bir işaret için aynı durum günümüzde geçerli olmayabilir. Dahası, markaların hukuka aykırı biçimde tescil edilmeleri halinde, bu durumu ortadan kaldırabilmek için iptal, hükümsüzlük mekanizmaları da mevcuttur.

Bu çerçevede, hukuki belirlilik ve düzgün yönetim ilkeleri çerçevesinde, her markanın incelemesi tam olarak ve uyulması gereken hususlar gözetilerek yapılmalı ve bu yolla, uygun olmayan markaların tescil edilmesi engellenmelidir. Dolayısıyla, her markanın incelemesi vaka bazında ayrı biçimde yapılmalıdır. Bir işaretin marka olarak tescil edilmesi, her vakanın kendine özgü fiili durumlarını esas alan ve amacı söz konusu işaretin bir ret gerekçesi kapsamına girip girmediğini belirlemek olan spesifik kriterlerin değerlendirilmesine dayanır. Avrupa Birliği markalarının tescil edilmesi de bu genel içtihat çerçevesinde değerlendirilmelidir ve hukuk aykırılıkta eşitlik olması mümkün değildir.

Dolayısıyla, Temyiz Kurulu bir işaretin tescil için uygunluğunu incelerken, her vakada mevzuatın doğru biçimde yorumlanmasını esas alarak karar vermelidir. Eğer, Kurul, bir işaretin Tüzük hükümleri gereğince ayırt edici nitelikten yoksunluk ve tanımlayıcılık gerekçeleriyle tescil edilemeyeceği kanaatine ulaşırsa, sadece ayırt edici nitelikten eşit derecede yoksun markaların geçmişte tescil edilmiş olması hususuna dayanarak tersi yönde (başvurunun ilan edilmesi yönünde) karar veremez.

Son olarak, “SMART SEAL” markasının Birleşik Krallık, A.B.D. ve Kanada’da tescil edilmiş olması iddialarına dönülecek olursa; Ofis (EUIPO), inceleme konusu işaretin, üçüncü bir ülkede ulusal bir marka olarak tescil edilebilir bulunması yönündeki değerlendirmelerle bağlı değildir. Bu durum, kabul kararını alan ofisin kullandığı dilin, inceleme konusu işarette kullanılan dille aynı olması halinde dahi geçerlidir.

Tüm bu açıklamalar sonucunda, EUIPO Temyiz Kurulu, başvuru sahibinin önceki tescil ve yurtdışı tesciller argümanlarını da yerinde bulmamış ve itirazı reddetmiştir.

IPR Gezgini’nde geçtiğimiz yıllarda yayımladığım birkaç yazıda önceki tescillerin ve yurtdışı tescillerin EUIPO değerlendirmesine etkisi hususlarını, Adalet Divanı kararları ışığında yorumlamıştım. Bu yazının konusunu oluşturan EUIPO Temyiz Kurulu kararı, önceki kararlarda yer verilen tespitleri toplu biçimde içermesi ve olabildiğince net değerlendirmeler yapması anlamında dikkate değerdir.

Türkiye’ye dönecek olursak; Türk Patent ve Marka Kurumu Markalar Dairesi Başkanlığı’nca verilen ret kararlarına karşı yapılan itirazların bir kısmında, emsal kararlar ve eşit muamele ilkeleri başlıkları altında -çoğunun incelenen vakayla hiçbir ilgisinin bulunmadığı notunu da düşerek- önceki tescillere yer verildiği görülmektedir. Dolayısıyla, bu yöndeki iddialar Türk inceleme sistemi bakımından da aşina olunan iddialardır.

Bu noktada, EUIPO Temyiz Kurulu tarafından yapılan değerlendirmedeki ana hususları maddeler halinde sıralayacak olursak:

1-      Ofisin kararlarında uyum ve tutarlılık, tercih edilir ve üzerinde gayret gösterilmesi gereken hususlar olsa da, uyum ve tutarlılık endişesi gözetilerek hukuka aykırı kararlar verilemez.

2-     Temyiz Kurulu, ilk derece karar organlarının kararlarıyla, hele ki itiraz konusu edilmemiş kararlarıyla, bağlı değildir.

3-     Kurul kararlarının hukuka uygunluğu, ofisin veya kurulun önceki karar pratikleri temelinde değil, mevzuat hükümleri esas alınarak değerlendirilmelidir.

4-     Ofis mutlak ret nedenleri incelemesinde, tutarlı bir uygulamayı sürdürme konusunda gayret gösterse de, bazı durumlarda markaların hatalı biçimde tescil edildiği de ortadadır.

5-     Dahası, pazar gerçekleri, diller ve tescil uygulamaları zaman içerisinde gelişir ve ilk başvurunun yapıldığı tarihte tescil edilebilir nitelikte görülen bir işaret için aynı durum günümüzde geçerli olmayabilir.

6-     Dolayısıyla, hatalı tescillere dayanarak eşit muamele talebinde bulunulamaz. Şöyle ki, kişilerin başkaları lehine gerçekleşmiş hukuka aykırı değerlendirmelere dayanarak, hukuka aykırı taleplerde bulunması hukuka uygunluk ilkesine aykırıdır. Marka tescili süreçlerinde de hukuka uygunluk ilkesi esastır ve hukuka aykırı önceki uygulamalar dayanak olarak gösterilemez.

7-     Her markanın incelemesi vaka bazında ayrı biçimde yapılmalıdır. Bir işaretin marka olarak tescil edilmesi, her vakanın kendine özgü fiili durumlarını esas alan ve amacı söz konusu işaretin bir ret gerekçesi kapsamına girip girmediğini belirlemek olan spesifik kriterlerin değerlendirilmesine dayanır.  

8-    Ofis, inceleme konusu işaretin, üçüncü bir ülkede ulusal bir marka olarak tescil edilebilir bulunması yönündeki değerlendirmelerle bağlı değildir.

Yukarıda özetlenen açıklamalar; EUIPO incelemesinde, önceki dönemlerde gerçekleşmiş hatalı veya ilk incelemenin yapıldığı tarihte hata olmasa da günümüzde hatalı olarak değerlendirilebilecek tesciller esas alınarak karar verilemeyeceğini göstermektedir. Aynı durum kanaatimizce, Türk marka sistemi açısından da geçerlidir ve inceleme bu ilke gözetilerek yapılmalıdır (yapılmaktadır).

Özellikle, başvuruya konu işaretin kendi özelliklerinden (anlam, görünüm, vb.) kaynaklanan mutlak ret nedenlerinin değerlendirilmesinde esas alınması gereken bu ilkelerin, okuyucularımızın da dikkatini çekeceğini umuyoruz.

Önder Erol Ünsal

Şubat 2017

unsalonderol@gmail.com  

 

 

Bir Cevap Yazın