“What About Transits?” – Transit Mallar Hakkında Adalet Divanı’ndan Geç Kalmış Yanıt

imagesCAFTKFXR(Görsel http://www.zurich.com.au/content/zurich_au/business/small-medium-business/cargo_insurance.html adresinden alınmıştır.)

 

Haziran 2011’de işyerinden bazı arkadaşlarımla ve bazı yargı mensuplarıyla birlikte Almanya’da katıldığım bir eğitime damgasını vuran soru “What about transits ? (peki ya transitlerde durum nedir?)” şeklindeydi. Sorunun sahibi Almanlardan beklediği netlikte cevapları alabildi mi, o kısmını biz pek anlayamadık, ama “What about transits?” sorusu o güzel haftayı anarken kullandığımız bir kalıp olarak bizim hafızamıza kazındı.

 

Avrupa’da marka incelemesine ve mahkeme kararlarına dair gelişmeleri takip ederken sürekli kullandığım ve çok faydalandığım “Marques  Class 46″te  (http://www.marques.org/class46/) rastladığım son Avrupa Birliği Adalet Divanı kararı transitte ele geçirilen taklit mallarla ilgili olunca, aklıma ilk olarak “What about transits?” sorusu geldi, kararı inceleyince kararın ana hatlarını ilgili sorunun yanıtlarından birisi olarak blogda paylaşmanın iyi olacağını düşündüm. İşte beklenen yanıt geliyor.

 

Avrupa Birliği Adalet Divanı tarafından 01/12/2011 tarihinde verilen ve birleştirilmiş C-446/09 (Koninklijke Philips Electronics NV v Lucheng Meijing Industrial Company Ltd, Far East Sourcing Ltd, Röhlig Hong Kong Ltd, Röhlig Belgium NV), C-495/09 (Nokia Corporation v Her Majesty’s Commissioners of Revenue and Customs – Müdahil: INTA) davalarına ilişkin olan, kısaca Philips – Nokia davası olarak anacağımız, karar transit geçişte tespit edilen taklit mallara Avrupa Birliği ülkeleri gümrük otoriteleri tarafından yapılacak muameleyle ilgilidir.

 

Ön karar (preliminary ruling) verilmesi amacıyla Avrupa Birliği Adalet Divanı’na Belçika ve Birleşik Krallık ulusal mahkemeleri tarafından yöneltilen sorular esasen birbirine çok benzerdir ve soruları “Avrupa Birliği’nde marka, tasarım, telif hakkı veya bağlantılı bir hakla korunan malların taklidi olan ve birlik üyesi olmayan bir ülkeden gelen malların, Avrupa Birliği’nde serbest dolaşıma sokulmadan, sadece Birliğin gümrük alanına sokulmasının 1383/2003 sayılı tüzük veya bu Tüzük yürürlüğe girmeden önce geçerli olan 3295/94 sayılı Tüzük çerçevesinde “taklit mallar” veya “korsan mallar” olarak kabul edilmesi uygun mudur?” biçiminde tek bir soruya indirgemek mümkündür. Adalet Divanı Philips – Nokia davasına ilişkin kararın 49. paragrafında yukarıdaki yorumu yapmış ve Belçika ve Birleşik Krallık ulusal mahkemelerinin sorularını yukarıda (tarafımca) çevirisi yapılan tek bir soruya indirgemiştir.

 

Karar içeriğinde Birliğin ilgili mevzuatından uzun alıntılar yapılmış ve tarafların görüşleri çerçevesinde değerlendirmeler yapılmış olmakla birlikte, kararın içeriğinin ve dolayısıyla Adalet Divanının yorumunun net olarak anlaşılabilmesi için yazımız içeriğinde Philips – Nokia davasına ilişkin kararın yalnızca sonuç bölümüne yer verilecektir.

 

Divan Philips – Nokia davasında ulusal mahkemeler tarafından yöneltilen soruların cevabını takip eden biçimde vermiştir:

 

Fikri mülkiyet haklarına tecavüz ettiklerinden şüphe duyulan mallara uygulanacak gümrük işlemlerini ve bu haklara tecavüz ettikleri tespit edilen mallara ilişkin olarak uygulanacak yaptırımları içeren Tüzükler takip eden biçimde yorumlanmalıdır:

 

“Avrupa Birliği’nde marka hakkıyla korunan malların taklidi olan veya Avrupa Birliği’nde telif hakkı, bağlantılı bir hak veya tasarım hakkıyla korunan malların kopyası olan ve birlik üyesi olmayan bir ülkeden gelen mallar, sadece erteleyici bir işlem (suspensive procedure) çerçevesinde Avrupa Birliği gümrük alanına sokulmaları nedeniyle, ilgili Tüzükler anlamında “taklit mallar” veya “korsan mallar” olarak sınıflandırılamaz;

 

Diğer taraftan bu malların, Avrupa Birliği’nde satışa sunulması niyetinin bulunduğunun ispatlanması (ispatın, diğerlerine ilaveten, malların Avrupa Birliği’nde bir müşteriye satıldığının veya Avrupa Birliği’ndeki müşterilere satışının teklif edildiğinin veya reklamının yapıldığının ortaya konulması veya mallara ilişkin belgelerden veya yazışmalardan bu malların Avrupa Birliği müşterilerine yönlendirileceğinin açık olarak öngörülmesi hallerinde, gerçekleştiği kabul edilir)  durumunda, bu mallar nedeniyle söz konusu haklara tecavüz gerçekleşebilir ve bu sebeple bu mallar “taklit mallar” veya “korsan mallar” olarak sınıflandırılabilir;

 

Esasa ilişkin kararı vermeye yetkili otoritenin, yukarıda yer verilen nitelikteki kanıtların veya diğer hususların, dayanılan fikri mülkiyet hakkına tecavüzü oluşturup oluşturmadığını inceleyebilmesi için, işlem talebinin yapıldığı gümrük otoritesi, elinde tecavüzün gerçekleştiğinden şüphelenilmesine imkan sağlayacak gerekçeler bulunduğu anda, bu malların serbest bırakılmasını askıya almalı veya bu malları alıkoymalıdır; ve

 

Bu gerekçeler, diğerlerinin yanı sıra, talep edilen erteleyici işlemin bu yönde bir beyanı şart koşmasına rağmen malların destinasyonunun belirtilmemiş olması durumunu, malları üretenin veya gönderenin kimliğine veya adresine ilişkin olarak tam veya güvenilir bilginin eksikliğini, gümrük otoriteleri ile işbirliğinin eksikliğini veya şüpheli mallara ilişkin dokümanların veya yazışmaların bu malların Avrupa Birliği müşterilerine yönlendirileceği ihtimalini ortaya koyduğunun belirlenmesini, içerebilir.

 

Yukarıdaki paragraflarda yer verilen genel ilkeler, transit mallar söz konusu olduğunda fikri mülkiyet haklarına tecavüzün Avrupa Birliği’nde hangi şartlarda gerçekleşmiş sayılacağı konusunda Adalet Divanı’nın yorumunu ortaya koymaktadır. Aralık 2011’e ait kararın bu konudaki belirsizliği tam olarak ortadan kaldırıp kaldırmayacağını ise zaman gösterecektir. Ancak, şurası şüphesiz ki, Almanya’ya giden bir heyet, “What about transits?” sorusunu yönelttiği zaman, Alman hakimler cevap vermekte eskiden olduğu gibi pek zorlanmayacaklar.

 

Önder Erol Ünsal

Aralık 2011

 

Bir Cevap Yazın