Etiket: insan markalama

Marka Tarihinden Karanlık Bir Kesit: İnsan Markalama

Türkçe’de karşılığında sadece “Marka” kavramını kullanıyor olsak da, İngilizce’de “Brand” ve “Trademark” birbirlerinden farklı anlamları olan iki ayrı kavramdır. “Brand” bir işletmenin ürettiği mallar veya sunduğu hizmetler için kullandığı ayırt edici isim veya işaret olarak pazarlama, ekonomi, hukuk, davranış bilim, sosyoloji gibi disiplinlerle ilgili genel bir kavramken; “Trademark” bu işaretin yalnızca hukuki korumasıyla ilgili alt bir kavramdır. Bir diğer deyişle, her “Trademark” bir “Brand”dir, ancak her “Brand” bir “Trademark” değildir ve “Trademark” kavramı çok daha sınırlı bir alana ilişkindir.

IPR Gezgini’nde yazdığımız çoğu yazı, markanın “Trademark” boyutuyla, yani hukuki korumasıyla ilgilidir. Okumakta olduğumuz yazı ise, markanın hukuki koruması boyutuna değil, tarih, insan hakları ve hümanizm boyutuna göz kırpacaktır. Daha da ötesinde, marka tarihinden karanlık bir kesiti sizlerle buluşturacaktır.


Kölelik, insanlık tarihinin uzun ve karanlık bir sayfasıdır. Türk Dil Kurumu sözlüğünde köle kelimesinin karşılığı “Savaşta tutsak alınan, yabancı ülkelerden zorla kaçırılıp özgürlükten yoksun bırakılan veya başkasından satın alınan kimse” olarak yer almaktadır. Kölelik bin yıllar boyunca, neredeyse her medeniyet veya devlette yasal bir statüdür ve egemen veya zengin zümrenin doğal bir hakkı olarak görülmüştür. Aydınlanma çağıyla birlikte güçlenen kölelik karşıtı düşünce, 20. yüzyılda en azından hukuki boyutta köleliğe karşı zafer kazanmış ve kölelik statüsü tüm dünyada ortadan kaldırılmıştır. Buna karşın, kölelik bir statü olarak ortadan kalksa da, köleliğin farklı boyutlarda devam ettiği gerçektir ve modern kölelik olarak tabir edebileceğimiz dönüştürülmüş hal, hayatımızın birçok boyutunda karşımıza halen çıkmaktadır. Kölelik tarihi veya modern kölelik kavramı bu yazının konusu olmadığından bu hususları daha da uzatmıyoruz.


Fikri Mülkiyet alanıyla ilgili yazıların çoğunluğu, fikri mülkiyet korumasının güzellemesi ve insanlığın gelişimine ve refahına fiili ve potansiyel katkısı perspektifiyle yazılmaktadır. Elbette, bu perspektif doğrudur ve fikri mülkiyet koruması, insan refahının gelişmesinin bir boyutunu teşkil etmektedir. Bununla birlikte, özellikle patent, telif hakkı gibi koruma alanları kimi yönleriyle kamu sağlığı, bilgiye erişim gibi toplumsal çıkarlarla çatışmaktadır ve fikri mülkiyet koruması bu yönüyle ağır eleştirilere uğramaktadır. Marka koruması alanı bu tip eleştirilerin fazlasıyla konusu olmamakla birlikte, tarihte markanın da karanlık kullanım alanları mevcuttur. Bu yazıda tescilli marka koruması alanıyla ilgisi bulunmayan, ancak markanın daha geniş “Brand” tanımı kapsamına giren insanlık dışı bir kullanım boyutundan bahsedeceğiz.      


Human Branding” yani “İnsan Markalama” veya “İnsan Damgalama” kavramı, “canlı bir insanın derisine, sıcak veya çok soğuk bir demir kullanarak deriyi yakma suretiyle kalıcı bir işareti, sembolü veya süslemeyi işlemek” anlamına gelmektedir. Yazı boyunca “Human Branding” kavramının karşılığı olarak “İnsan Markalama” terimini kullanmayı tercih edeceğiz.

İnsan markalama, birkaç ana amaçla kullanılmıştır:

Birinci kullanım amacı, tarih boyunca kölelerin mülkiyetini veya kölelik statüsünü göstermek amacıyla, köle sahiplerinin sembollerinin (markalarının) veya köleliği ifade eden işaretlerin kölenin vücuduna işlenmesidir.

İnsan markalamanın diğer kullanım amaçları arasında cezalandırma bulunmaktadır ki, tarihte uzun bir dönem boyunca özellikle dini sapkınların ve fahişelerin toplumda ayırt edilmelerini sağlamak için vücutlarında kalıcı izler bırakılması bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılmıştır. Günümüzde yasal bir cezalandırma biçimi olmasa da yeraltı dünyasında rakiplerin bu yolla cezalandırılmasıyla da karşılaşılmaktadır. Belirtmeden geçmemek gerekir, 2. Dünya Savaşı sırasında Toplama Kamplarında tutsak edilen kişilerin kollarına esir numaraları dövme tekniğiyle işlenmiştir.  

İnsan markalamanın bir diğer kullanım biçimi ise ait oldukları grup veya cemaati simgeleyen sembolleri vücutlarına gönüllü olarak damgalatan kişilere özgüdür.


Bu yazıda insan markalamanın ticari boyutunu teşkil eden kölelerin markalanmasıyla ilgili kısaca bilgi verilecektir.

Britannica’ya göre köle damgalamaya Antik Yunan’da rastlanmaktadır. Kölelerin vücuduna “Δ” (delta) harfi [doulos (köle) karşılığı olarak] damga yoluyla işlenmektedir. (https://www.britannica.com/topic/branding-identification)

Benzer bir pratik Roma İmparatorluğu’nda da görülmüştür, Romalılar kaçtıktan sonra yakalanan kölelerin vücudunu “FGV”(fugitivus) harfleriyle damgalamaktadır.

Kölenin kime ait olduğunun kolayca ayırt edebilmesi için kölenin vücuduna aidiyet gösteren işaretleri damgalamakla, yaygın olarak Afrika’dan Amerika kıtasına gemilerle köle ticaretinin yapıldığı dönemlerde rastlanmaktadır. Gemilere dolduran yüzlerce köle seyahat bitiminde, bu yolla kolaylıkla sahipleri veya onları satışa sunacak köle tacirleri tarafından ayırt edilmekte ve üzerlerinde taşıdıkları markaların yardımıyla satılacakları pazara, çalışacakları çiftlik veya alanlara transfer edilmektedir.

Kölelerin damga yoluyla markalanmasının bir diğer boyutu ise, özgür siyahilerle köle siyahilerin birbirlerinden ayırt edilmesinin sağlanmasıdır. Köle olarak damgalanan siyahiler, bu yolla özgür siyahilerden ayrıştırılmakta ve özgür siyahilerin hakları(!) korunmuş olmaktadır.

Damgalamanın kullandığı bir diğer alan ise sıklıkla kaçan veya itaatsizlik eden kölelerin damgalanması suretiyle itaatsizlerin hem cezalandırılması hem de vücutlarında taşıdıkları işaretin görülmesi suretiyle onlara daha dikkatli veya sert davranılmasının sağlanmasıdır. Köle markalamaya ilişkin atıflar, 18.,19. yüzyıllarda yazılmış çok sayıda eserde yer almaktadır. Kölenin vücudunda (omuz, alın, yanak, gövde) aynı zamanda kalıcı bir iz olan marka geçen zaman içerisinde, kölenin satış değerini düşüren (vücutta iz bir deformasyondur) bir unsur konumuna gelmiş ve kölenin ekonomik değerinin zarar görmemesi için köle markalama pratiği zaman içerisinde azalmıştır. Bununla birlikte, kölelerin özellikle de kaçan kölelerin cezalandırılması amaçlı köle damgalama pratiği devam etmiştir. (Konu hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen okurlarımız https://www.encyclopedia.com/humanities/applied-and-social-sciences-magazines/branding-slaves , https://afram101autumn2015.wordpress.com/2015/11/19/marks-of-oppression-the-scarred-identity-of-african-american-slaves-through-human-branding/ bağlantılarını ve bu bağlantılardaki kaynakçayı kullanabilir.)

Marka tarihinin kanaatimizce en karanlık kısmı olan İnsan Markalamanın, günümüzde kalan örnekleri yeraltı dünyasının cezalandırma ve insan ticareti yöntemi olarak kullanım ve bazı kişilerin kendi özgür iradeleriyle bir topluluğa aidiyeti göstermek için kendilerini damgalatmalarıdır. Bu örneklerin dışında İnsan Markalama bir ticari pratik veya yasal bir cezalandırma yöntemi olarak ortadan kalkmıştır.

Kölelik karşıtı mücadelenin fikir babaları, savunucuları ve savaşçıları olan Aydınlanma Dönemi filozofları, Fransız ve Amerikan Devrimlerinin liderleri, dönemin insan hakları savunucuları ve vicdan sahibi insanları olmasaydı, köleler ticari bir mal olarak satılmaya ve alınmaya muhtemelen yüzyıllar boyunca devam edecekti. Ve böyle senaryoda, şu an Nicé Sınıflandırmasının 31. sınıfında nasıl “Canlı hayvanlar” malı yer alıyorsa, köleliğin devamı halinde aynı sınıfta farklı bir mal grubu olarak “Canlı insanlar” da yer alabilecekti. Düşüncesi bile korkunç öyle değil mi?!


Tüm bunlara ilaveten, canlıları damgalama meselesinin günümüzde de devam ettiğinin de altı çizilmelidir. İnsanoğlu başka canlıların vücutlarını hayvan hayatına devam ederken vahşice ve hayvana acı çektirerek damgalamaktadır. Besi ve binek hayvanları üzerinde kızgın ve soğuk demirle aidiyet gösterme amaçlı damgalama yapılmaktadır ve bu damgaların marka işlevi gördüğü kabul edilmektedir. Temennimiz hayvan markalamaya ilişkin bu vahşi pratiğin daha az acı veren yollarla değiştirilmesi ve gelecek yıllarda tamamen ortadan kalkmasıdır.  

Önder Erol ÜNSAL

Ağustos 2019

unsalonderol@gmail.com