
Geçtiğimiz ay okuyucularımızla Mannheim Bölge Mahkemesi nezdinde Nokia ve Daimler arasında görülen patent tecavüzü davasının detaylarını paylaşmıştık (yazıya https://iprgezgini.org/2020/08/05/araba-savaslari-ve-standarda-esas-patentler-avrupa-birligi-adalet-divani-acaba-ne-diyecek/ linkinden ulaşabilirsiniz). Yazımızda, Bölge Mahkemesi’nin standarda esas patentlerle (“SEP”) ilgili olan bu uyuşmazlıkla ilgili Avrupa Birliği Adalet Divanı’ndan (“ABAD”) bir ön yorum kararı almasının talep edildiğini belirtmiştik. Mannheim Bölge Mahkemesi, araba ve telekomünikasyon sektörünce merakla beklenen kararını sonunda verdi, ancak karara geçmeden önce uyuşmazlığı bir kez daha özetlemek faydalı olacaktır.
Nokia ve Mercedez-Benz markalarının sahibi Daimler arasındaki uyuşmazlığın esasını Nokia’nın UMTS ve LTE cep telefonu standartları ile ilgili olan EP2981103 B1 numaralı patenti oluşturmaktadır. UMTS (Universal Mobile Technology System) 3G mobil telefon teknolojisinin bir çeşidi iken; LTE (Long-Term Evolution) ise 4G hızının bir diğer adı olarak kullanılan bir terimdir. Yani buluşun konusu e-bağlantı için araçlarda kullanılan telekomünikasyon teknolojisidir. Günümüzde arabalar tekerleri olan birer akıllı telefonlara dönüşüp neredeyse kendi kendini sürebilir duruma geldikleri için araba üreticilerinin 4G ve 5G gibi teknolojinin son standartlarına bağımlılığı her geçen gün artmaktadır. Tabii ki bu standart teknolojiler çoğunlukla patent korumasından yararlanmakta ve dolayısıyla da lisans işlemlerine tabi olmaktadır. Ne var ki bu standart teknolojileri kullanmak isteyen üreticilerle patent sahipleri FRAND (Fair, Reasonable, Non-Discriminatory) terimleri doğrultusunda bir lisans anlaşması üzerinde mutabık olamadığı zaman uyuşmazlıklar ortaya çıkmaktadır.
Mannheim Bölge Mahkemesi nezdinde görülen uyuşmazlıkta her iki taraf da birbirini FRAND terimlerine uygun bir lisans sözleşmesi teklifi yapmamakla suçlamaktadır. Gerçekten de taraflar lisans ücretinin nasıl hesaplanacağı konusunda anlaşamamıştır. Nokia, araba parçası üreticilerine ürettikleri tamamlayıcı parçalar için lisans vermek yerine Daimler’den sattığı her araç için lisans ücreti ödemesini istemiştir. Daimler ise bu lisans ücretinin çok yüksek olduğunu, bunun yerine patentle korunan teknolojinin, mobil cihazları arabalara entegre etmek için kullanılan ekipman tedarikçilerine lisanslanması gerektiğini bu tedarikçilerin de ücretlerini sonradan Daimler’den alması gerektiğini iddia etmiştir.
Sonuç olarak Bölge Mahkemesi, Daimler’in lisans almak için istekli davranmadığına ve SEPler için geçerli olan FRAND kurallarını takip etmeyi reddettiğine karar vermiştir. Bu nedenle de Mahkeme Nokia lehine Mercedes araçlarının Almanya’da satışını engelleyebilecek nitelikte bir ihtiyati tedbir kararı vermiştir. Bölge Mahkemesi’nin, ABAD’ın 2015 yılında verdiği Huawei v ZTE (C-170/13) kararından çok Alman Federal Mahkemesi’nin 2009 yılında verdiği Orange Book Standard (KZR39/06)kararından etkilendiği görülmektedir. Nitekim Huawei kararında, ABAD her SEP sahibinin FRAND şartlarına göre standart teknolojileri için patent lisansı alma hakkına sahip olduğuna ve bazı durumlarda ihtiyati tedbir kararlarının verilebileceğine ancak her iki tarafın da adil ve iyi niyetli şekilde lisans müzakerelerine katılması gerektiğine karar vermiştir. Bu karar aynı zamanda SEP sahibinin FRAND terimlerine uygun bir lisans anlaşması teklifinde bulunma yükümlülüğünü öngörmektedir. Federal Mahkeme tarafından verilen Orange Book Standard kararında ise odak, potansiyel lisansörün davranışlarından ziyade potansiyel lisans alanın davranışlarındadır.
Daha önceki yazımızdan hatırlanacağı üzere, Alman Rekabet Kurumu, davanın görüldüğü mahkemeye “amicus curiae” talebinde bulunup, Mannheim Bölge Mahkemesinin yargılamayı durdurarak standarda esas patentlerin lisanslanması hususundaki soruları ABAD’a iletmesini talep etmişti. Ne var ki Alman Rekabet Kurumu’nun bu talebi Bölge Mahkemesi tarafından reddedilmiştir.
Kararın temyiz edilmesi mümkün olduğundan uyuşmazlığın ileriki süreçlerinde ABAD’dan görüş alınması tekrar gündeme gelebilecektir. ABAD tarafından bu hususta verilecek olan bir ön yorum kararı hem Huawei kararının yorumlanmasına dair hem de yerel mahkemelerin ihtiyati tedbir kararı verirken hangi hususları göz önünde tutması gerektiğine dair bir açıklama niteliğinde olabilecektir. Ayrıca karar, birçok şirketin karmaşık bir ürün için tedarik zincirine dahil olduğu durumlarda SEP’lerin lisanslanması süreci ile ilgili olarak ortaya çıkan sorunlara da ışık tutabilecektir.
Gelinen bu aşamada Daimler’in kararı temyiz edip başarılı olma ihtimali göz önüne alındığında, Nokia’nın gerekli teminatı yatırarak ihtiyati tedbir kararını uygulatıp uygulatmayacağı merakla beklenmektedir.
B. Eylül YALÇIN
Eylül 2020