Etiket: sisyphos

Avrupa Birliği İlerleme Raporu 2012 “Fikri Mülkiyet Hukuku” Kısmı – Sisyphos Söylencesinin Zirveye Yaklaşma Bölümü mü?

SB102-esysiphos(Görsel http://www.udo-leuschner.de/energie/SB102-06.htm adresinden alınmıştır.)

 

“Sisyphos’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken; Yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve kollarıyla, bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı, varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına tam bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı tekmil kaslarını gere gere, kopan toz toprak habire aşarken başının üstünden, o da habire itiyordu kayayı, kan ter içinde.” (Homeros, Odysseia)

 

(Sisyphos, Yunan mitolojisinde Tanrılar tarafından cezalandırılan bir insandır. Kendisine verilen ceza, büyük bir kayayı yuvarlayarak bir tepeye çıkarmaktır. Ancak, her seferinde tepeye ulaşmak üzereyken kaya gerisin geri yuvarlanır ve Sisyphos yeniden en aşağıdan kayayı yukarı doğru yuvarlamaya başlar. Bu şekilde, Sisyphos’un cezası sonsuza dek aynı şekilde devam edecektir.)

 

Avrupa Birliği Komisyonu tarafından hazırlanan 2012 yılı Türkiye İlerleme Raporu içerdiği siyasi değerlendirmeler ve demokratikleşmeye ilişkin eleştiriler bakımından son günlerde Türkiye’de gündemi belirleyen tartışmalardan birisini oluşturmuştur.

 

İlerleme Raporunun Fikri Mülkiyet Hukuku başlığında yer alan değerlendirmeler ve bu değerlendirmelerin geçtiğimiz yıla ait İlerleme Raporu ile karşılaştırılması bu yazının konusunu oluşturacaktır.  

 

10/10/2012 tarihli raporda (http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2012/package/tr_rapport_2012_en.pdf) Fikri Mülkiyet Hukuku başlığı altında değerlendirmeler, raporun 50-52. sayfaları arasında yer almaktadır. Değerlendirme, fikri mülkiyet hukuku alanında bir miktar ilerlemenin sağlandığı, ancak hakların etkin korunmasına yönelik siyasi iradenin zayıf olduğu yorumuyla başlamaktadır.

 

Telif Hakları ve Bağlantılı Haklarla ilgili değerlendirmede konu hakkındaki taslak kanunun halen askıda olduğu belirtilmiş ve Telif Hakları Genel Müdürlüğünün yeni yapısından bahsedilmiştir.

 

Sınai mülkiyet hakları konusunda da bazı ilerlemelerin yaşandığının değerlendirmesinin yapıldığı raporda, bu haklara ilişkin olarak bir taslak kanunun Ocak 2012’de görüşlerin alınması için kamuya açıklandığı belirtilmektedir. Bir diğer önemli gelişme olarak ise, marka, patent ve endüstriyle tasarım inceleme kılavuzlarının yayınlandığının altı çizilmekte ve bu kılavuzlar yoluyla Türk Patent Enstitüsünün karar uyum ve birlikteliğinin sağlanmasının, şeffaflık ve tahmin edilebilirlik düzeyinin artırılmasının beklendiği ifade edilmektedir.

 

Enstitünün kurumsal kapasitesinin güçlendirildiği ve diğer kurumlar için sağlanan amaca yönelik özel eğitimler, ziyaretler, toplantılar ve etkinliklerle bu kurumların konu hakkındaki idari kapasitesinin güçlendirildiğinin altının çizildiği raporda,  kuruma 30 yeni uzmanın alındığı da belirtilmektedir.

 

Rapordaki, en dikkat çekici noktalardan birisi, Enstitünün nihai kararları ile mahkemelerin kararları arasındaki uyumun arttığına ilişkin yorumdur. Bu yorumun altyapısını oluşturacak herhangi bir veri ve ek açıklama ise raporda yer almamaktadır. Enstitü tarafından kurulması planlanan Fikri Mülkiyet Akademisine ilişkin açıklamalar da raporda yer bulmuştur.

 

Raporda yer alan eleştirilerin odaklandığı nokta ise hakların etkin korumasına ilişkin yeterli olmayan yasal ve idari düzenlemelerdir. Bu konularda herhangi bir ilerleme kaydedilmediği belirtilmiş, marka dışında kalan sınai mülkiyet hakları için cezai müeyyidelerin olmadığının altı çizilmiş ve ilgili Avrupa Birliği mevzuatıyla (EU Enforcement Directive) paralel yeni bir kanunun kabul edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bunun yanı sıra, taklit malların ihlali gerçekleştirene iade edilmesi, el konulan malların hak sahibince muhafaza edilmesi, ihtiyati tedbir kararı alınmasına ilişkin zorluklar çözülmeyen problemler olarak ortaya konulmuştur.

 

Raporda altı çizilen bir diğer sorunlu konu ise, marka ve patent vekillerinin denetimine ilişkin yasal düzenlemenin halen oluşturulmamış olmasıdır.

 

İhtisas mahkemelerinin karar alma sürelerinin azalmış olması ve istatistiklerin daha kesin olarak aktarılması olumlu gelişmeler olarak kaydedilmiştir. Bununla birlikte, hakların etkin korumasına yönelik hukuki yapının daha da güçlendirilmesi ve bilirkişilik müessesesinin tartışılması gereklilikleri de raporda belirtilmektedir.

 

Gümrüklerde sağlanan koruma tedbir ve faaliyetlerinin istenilen düzeyde olmadığının ve Türkiye’nin fikri mülkiyet haklarını ihlal eden malların AB’ye girişinin yapıldığı ana noktalardan birisi olduğunun raporda altı çizilmiştir. Emniyet güçlerince sağlanan bilinçlendirme faaliyetlerinin ise artırılması gerektiği belirtilmiştir.

 

Raporun sonuç kısmında, fikri mülkiyet alanında bazı gelişmeler olmakla birlikte, mevzuata ilişkin güncellemeler yapılması ve hakların etkin korunması alanında AB mevzuatına uygun düzenlemelerin kabul edilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bunun yanısıra, hakların etkin korumasının sağlanması için yargının ve gümrük idaresinin kurumsal kapasitesinin artırılması, taklitle mücadelenin güçlendirilmesi, kurumlar ve hak sahipleri arasında yakın işbirliği ve koordinasyon sağlanması, bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmesi gereklilikler olarak belirtilmektedir.

 

2012 yılı İlerleme Raporu, Fikri Mülkiyet Hukuku konusunda geçmiş yılların raporlarına kıyasla, özellikle sınai mülkiyet haklarının korunması konusunda olumlu olarak nitelendirilebilecek içeriktedir. Şöyle ki, Enstitü kararlarının mahkeme kararlarıyla uyum düzeyinin arttığı belirtilmiş, geçmiş yılların raporlarında yer bulan kararları gerekçelendirme konusu 2012 raporunda kalkmış, 2011 raporunda özellikle belirtilen kötü niyetli marka ve tasarım konusunun çözümlenmemiş olduğu eleştirisi, 2012 raporunda görülmemiştir. Bu hususlar, raporun en azından Enstitü ile ilgili kısımlarında olumlu yönde gözlemler olduğunu göstermektedir, bu gözlemlerin dayandığı nesnel veriler ise muhtemelen raporları hazırlayanların elinde mevcuttur.

 

Avrupa Birliği tartışmalarının, Birliğe üye olup – olmama perspektifinden değil, Türkiye’de yaşayan insanların sahip oldukları hakların geliştirilmesi perspektifinden değerlendirilmesi gerektiği görüşünde olan ve bu bağlamda kendisini Avrupa Birliği yanlısı şeklinde tanımlayan birisi olarak, raporların Fikri Mülkiyet Hukukuna ilişkin bölümlerinin benim için her zaman hayal kırıklığı olduğunu, bu yıl da hayal kırıklığının değişmediğini belirtmem yerinde olacaktır. Geçmişten bu yana gelen raporlar esas alınırsa, raporların Fikri Mülkiyet Hukukuna ilişkin bölümlerindeki görüşlerin verilere dayanmaktan ziyade rivayet düzeyindeki aktarımlar olduğu, Birlik üyesi ülkelerdeki paralel durumlarla kıyas yapılmadan sadece Türkiye’de yapı, mevzuat veya düzenlemelerin rivayetler ekseninde eleştirilmesi mantığına dayandığı ve raporlarda herhangi bir veriye dayanılmadığından, olumlu gelişmelerin dahi neden kaynaklandığının anlaşılmasının mümkün olmamasıdır. Bu esas 2012 raporunda da değişmemiş olduğundan, Enstitü açısından geçmiş yıllara kıyasla olumlu olan raporun sevinçle karşılanması pek mümkün değildir. Şöyle ki, ilerleme raporlarının Fikri Mülkiyet Hukuku bölümleri herhangi bir veriye dayanmadığı sürece, gelecek yıllarda çok olumsuz raporlarla karşılaşılması kanaatimizce büyük bir sürpriz olmayacaktır ve bu nedenle de 2012 raporuna bakarak sorunlar büyük oranda çözülmüş demek yerinde değildir.

 

Önder Erol Ünsal

Ekim 2012