Etiket: Nazım Kaan Demir

Markanın Sahibi Tarafından Sosyal Ağlarda Kullanılması Ciddi Kullanım Teşkil Eder mi? ABAD Genel Mahkemesi Oriflame Kararı (T-74/23)



Caramé Holding AG şirketi, 1 Mart 2016 tarihinde  şekil markasının tescili için Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO)’ne başvuruda bulunmuştur. Marka başvurusu 3. sınıftaki aşağıdaki malları kapsamaktadır:

  • 3. sınıf: Cilt, tırnak, dudak, göz ve saç temizliği, bakımı ve güzelleştirilmesi için müstahzarlar; parfümeri; kozmetik; dekoratif kozmetik ürünler; tırnak bakım ürünleri; saç bakım ürünleri; saç şekillendirme ürünleri.

Başvuru 25 Haziran 2016’da yayımlanmıştır. 25 Kasım 2016’da ise Oriflame Cosmetics AG şirketi, önceki tarihli 822 851 numaralı uluslararası marka tesciline dayanarak başvurunun yayımına karşı itirazda bulunmuştur. Dayanak marka, 3. sınıftaki “Sabunlar, parfümeri, uçucu yağlar, kozmetikler, saç losyonları, diş macunları” mallarını kapsamaktadır.

İtiraz sahibi, sunduğu mal ve hizmetlerde “O” logosunu işletmenin kaynağını göstermek amacıyla ticari olarak kullandığını belirtmiş ve söz konusu figüratif markanın sosyal medya hesaplarındaki varlığından ve görünürlüğünden bahsetmiştir.

Başvuru sahibinin kullanım ispatı talep etmesi üzerine itiraz sahibinden dayanak markalarını ciddi bir biçimde kullandığına dair delil sunması istenmiştir. İtiraz sahibi süresi içerisinde delillerini sunmuş fakat itirazı 4 Nisan 2022 tarihinde reddedilmiştir.

İtiraz sahibi karara karşı EUIPO Temyiz Kurulu nezdinde itiraz etmiştir. İtiraz gerekçesinde birçok tanınmış markanın iki türlü biçimde kullanıldığını, markanın kelime ve şekil unsuru olmak üzere bütün olarak ya da markanın kısaltmasıyla beraber yahut kısaltmaya denk gelen şekil unsuru ile tek başına kullanılmasının yaygın olduğunu iddia etmiştir. İtiraz sahibi, bu tür kullanımlara örnek olarak Nespresso, Carlsberg, FILA ve Disney marka kullanımlarını göstermiştir.

EUIPO Temyiz Kurulu, itiraz sahibinin dayanak markalarını ne tek başına ne de “ORIFLAME” ya da “ONE” kelime unsuruyla birlikte kullanmadığını değerlendirerek karara itirazı reddetmiştir.

Yayıma İtiraz Sahibinin ABAD Genel Mahkemesi Huzurundaki Temyizi

Yayıma itiraz sahibi EUIPO Temyiz Kurulu’nun kararını Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) Genel Mahkemesi huzurunda temyiz etmiştir. EUIPO Temyiz Kurulu kararının, kullanım ispatı talebi ve hukuki sonuçlarını düzenleyen 207/2009 sayılı AB Marka Tüzüğü’nün 42. maddesinin 2. ve 3. paragraflarını ihlal ettiği yönündeki iddia ve bu nedenle iptal edilmesi gerektiği yönündeki talep, itiraz sahibinin temyiz başvurusunun içeriğini oluşturmaktadır.

İtiraz sahibi, sunduğu delillerin markanın ciddi kullanımını göstermeye yeterli olduğunu ve Temyiz Kurulu’nun dosyadaki delilleri yanlış ve eksik değerlendirdiğini ileri sürmüştür.

Ayrıca, dosyaya sunulan sosyal medyada kullanıma ilişkin delillerin ispat gücünün Kurul tarafından değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Genel Mahkemenin Kararı

ABAD Genel Mahkemesi ilk olarak itiraz sahibinin marka kullanımın ticari olup olmadığının ve ciddi kullanım olup olmadığının belirlenmesi gerektiğinin altını çizmiş ve itiraz sahibinin sunduğu aşağıdaki delillerin bu markanın ciddi kullanımını kanıtladığı görüşüne varmıştır:

  • Bazıları kozmetik ürünleri üzerinde olmak üzere söz konusu markanın kullanıldığını gösteren sosyal medya (örneğin Facebook, Instagram, YouTube ve Twitter) hesaplarından alınan ekran görüntüleri,
  • Dayanak markanın çeşitli kozmetik ürünlerinin kapağı üzerinde kullanıldığını gösterir 2013, 2014 ve 2015 tarihli Bulgaristan, Letonya, Litvanya ve Slovenya web sitelerinin ekran görüntüleri,
  • Dayanak markanın yer aldığı ve itiraz sahibi ile bir tenis oyuncusu arasındaki tanıtım ve ticari işbirliğine atıfta bulunan bir web sitesindeki 21 Şubat 2014 tarihli bir makalenin ekran görüntüsü,
  • Bir Çek web sitesinden alınan ve itiraz sahibinin dayanak markayı kozmetik malları üzerinde kullandığını gösterir 2015 tarihli bir makalenin ekran görüntüsü.

Nihayetinde Mahkeme, dayanak markanın sosyal medya hesaplarındaki kullanımına dair sunulan delillerin yeterli ispat gücünü haiz olmadığı değerlendirmesinin hatalı olduğunu kabul etmiş ve EUIPO Temyiz Kurulu kararını iptal etmiştir.

Ayrıca itiraz sahibinin sosyal medya hesaplarında yer alan ürün görüntülerinin, bunları pazarlayan işletme ile ilişkilendirilmesini mümkün kılıp kılmadığını değerlendirmeden karar verilmesinin hatalı olduğu sonucuna varmıştır.

Mahkeme tüm bu değerlendirmelerinde sosyal medya hesaplarındaki gönderilerin sadece abonelere veyahut takipçilere yönelik paylaşılmadığı tüm ziyaretçiler tarafından erişilebilir olduğuna da dikkat çekmiştir.

Sonuç

ABAD Genel Mahkemesi T-74/23 sayılı Oriflame kararı ile markaların sosyal medya hesaplarındaki kullanımına dayanan delillere ilişkin önemli ve birçok benzer olaya yol gösterebilecek nitelikte bir karara imza atmıştır. Zira Mahkeme, EUIPO Temyiz Kurulu’nca sosyal medya hesaplarından alınan ekran görüntüsü delillerine yeteri kadar önem atfedilmemesinin ve üzerinde durulmamasının yanlış bir uygulama olduğunun altını çizmiştir.

İtiraz sahibi tarafından sunulan delillerden de anlaşılacağı üzere Genel Mahkeme’nin bu kararı, sosyal medya hesaplarındaki tanıtım amaçlı yayınlanan gönderilerin dahi marka sahibinin ürünlerini tanımlamak için kullanıldığı takdirde ciddi bir kullanıma örnek olabileceklerini göstermiştir. Bu sebeple, söz konusu kararın gelecekteki kararları da şekillendireceği ve sosyal medya hesaplarından alınan görüntülere atfedilen ispat gücünün günden güne artacağı kanaatindeyiz.

Nazım Kaan DEMİR

Mayıs 2024

nazimkaandemir@gmail.com

Sloganlardan Oluşan Markaların Ayırt Edici Niteliği: AB Adalet Divanı Genel Mahkemesi “The Science of Care” Kararı (T-97/23)



Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi (“Genel Mahkeme”) 15 Kasım 2023 tarihli T‑97/23 sayılı “The Science of Care” (Bakım Bilimi) kararında, sloganların marka olarak korunmasına ilişkin önemli değerlendirmeler içeren bir karara imza attı.

Başvuru sahibi Medela Holding AG’nin, Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (“EUIPO”) Dördüncü Temyiz Kurulu’nun (Kurul) 2 Aralık 2022 tarihli kararının (R 1163/2022-4) (“Karar”) iptalini talep etmesi üzerine Genel Mahkeme, EUIPO’nun sloganların marka olarak tescili hususundaki süregelen çekimserliğine bir kez daha destek çıkmış oldu.

Uzun yıllar boyunca, bir markanın sadece slogan şeklinde tescil edilmesi ayırt edicilik koşulunu karşılamak için yeterliydi. Ancak, son birkaç yıldır EUIPO’nun bu tür markaların kabulüne ilişkin incelemesinin ve özellikle de ayırt edici karakterlerinin değerlendirilmesinin sıkılaştırıldığını görüyoruz. Örneğin benzer şekilde Genel Mahkeme önceki kararlarında aşağıdaki sloganların ayırt edici nitelik taşımadığı gerekçesiyle iptal talebinin reddine karar vermiştir:

  • “The future is plant-based” (AB Genel Mahkemesi, 15/03/2023, T-133/22 – gıda takviyeleri ve içecekler bakımından) ;
  • “Sustainability through quality” (T-253/22)
  • “Other companies do software, we do support” (T-204/22)

İptal talebine konu olay ve Temyiz Kurulu Kararı:

Başvuru sahibi, 24 Ağustos 2021 tarihinde,  WIPO aracılığıyla, Avrupa Birliği’nde koruma sağlayacak şekilde Türkçe’ye “Bakım Bilimi” olarak da tercüme edebileceğimiz gibi “The Science of Care” kelime markasının 1635852 numarası ile uluslararası marka tesciline başvurmuştur. Salt kelime unsurundan oluşan başvuruya aşağıda yer verilmiştir:


İlgili marka, EUIPO nezdinde de, diğer bazı mal ve hizmetlerin yanısıra 44. sınıfta yer alan:

 Göğüs pompaları ve vakum pompalarının kiralanması; tıbbi ürünler hakkında danışmanlık ve bilgi hizmetleri; tıbbi cihaz ve aletler alanında danışmanlık hizmetleri, insanlar için hijyen ve güzellik bakımı; tıbbi ürünlere ilişkin danışmanlık ve bilgi hizmetleri; tıbbi tavsiye; tıbbi teknoloji, tıbbi cerrahi ve ortopedi alanında profesyonel danışmanlık hizmetleri” için tescil edilmek istenmiştir.

EUIPO, 9 Haziran 2022 tarihli kararıyla, marka başvurusunun ayırt edici nitelik taşımaması sebebiyle marka başvurusunu yukarıda belirtilen 44. sınıfta yer alan hizmetler  bakımından kısmen reddetmiştir.

1 Temmuz 2022 tarihinde, başvuru sahibi, EUIPO kararına karşı Temyiz Kurulu nezdinde “Göğüs pompaları ve vakum pompalarının kiralanması; tıbbi ürünler hakkında danışmanlık ve bilgi hizmetleri; tıbbi cihaz ve aletler alanında danışmanlık hizmetleri” hizmetleri bakımından kısmen temyizde  bulunmuştur.

Temyiz Kurulu, başvurulan markanın 2017/1001 sayılı Yönetmeliğin 7(1)(b) maddesi anlamında, özellikle de yukarıda belirtilen hizmetler bakımından ve ayrıca “insanlar için hijyen ve güzellik bakımı; tıbbi ürünlere ilişkin danışmanlık ve bilgi hizmetleri; tıbbi tavsiye; tıbbi teknoloji, tıbbi cerrahi ve ortopedi alanında profesyonel danışmanlık hizmetleri” bakımından ayırt edici karakterden yoksun olduğu gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.

Kararda, ilgili tüketicinin Avrupa Birliği’ndeki İngilizce konuşan tüketicilerden oluştuğu, başvurulan markanın dilbilgisi olarak doğru olduğu ve sözdizimsel açıdan herhangi bir olağandışılık taşımadığı özellikle belirtilmiştir.

“Bilim” ve “bakım” [The Science of Care (Bakım Bilimi)] kelimelerinin anlamı göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu ibarenin sağlık mesleği mensupları tarafından hastaların yararına sunulacak sağlık hizmetlerini niteleyecek ve övecek şekilde kullanıldığı belirlenmiştir.

Bunun üzerine başvuru sahibi temel olarak iki argümana dayanarak Temyiz Kurulu kararının kısmen reddedilen “Göğüs pompaları ve vakum pompalarının kiralanması; tıbbi ürünler hakkında danışmanlık ve bilgi hizmetleri; tıbbi cihaz ve aletler alanında danışmanlık hizmetleri” bakımından kısmen iptalini talep etmiştir.

Başvuru sahibinin Temyiz Kurulu kararının iptali için gerekçeleri:

Başvuru sahibi, öncelikle Temyiz Kurulu’nun, 44. sınıfta tescili istenen tüm hizmetler bakımından inceleme yapmadığını, soyut bir biçimde genel olarak “sağlık hizmetleri” kavramına atıfta bulunarak bütün hizmetleri bütüncül bir incelemeye tabi tutmakla yetindiğini iddia etmiştir. Kurul’un kullandığı bu genel ifadenin 44. sınıftaki tüm hizmetleri tanımlamadığını belirtmiştir.

Başvuru sahibi, ayrıca marka başvurusunun ayırt edici nitelikte olmadığı gerekçesiyle reddedilmesine itiraz etmektedir. Kurul’un, sloganlara tanınan marka korumasına ilişkin hükümleri, ilkeleri ve içtihatları doğru uygulamadığını ve bu sebeple kararın kısmen iptalinin gerektiğini iddia etmiştir.

Genel Mahkeme’nin kararı:

Genel Mahkeme kararında, bir marka başvurusunun re’sen reddedilirken kural olarak tescil başvurusunda belirtilen mal ve hizmetlerin her biri için ulaşılan sonucun ayrı ayrı belirtileceğini, ancak aynı ret gerekçesi ile bir mal veya hizmet kategorisi reddedildiyse ilgili mal ve hizmetler için genel bir tanımda bulunabileceğini belirtmiştir. Ancak bu genel ifade veya tanım, ilgili mal veya hizmetlerin hepsi bakımından uygulanabilir olmalıdır. Somut olayda ise kurul, itiraza konu hizmetlerin tamamının insanlar için tıbbi bakıma yönelik olduğunu düşünmüştür. Başvuru sahibinin marka başvurusu kapsamındaki 44. sınıftaki diğer hizmetlerden olan “insanlar için hijyen ve güzellik bakımı; tıbbi ürünlere ilişkin danışmanlık ve bilgi hizmetleri; tıbbi tavsiye; tıbbi teknoloji, tıbbi cerrahi ve ortopedi alanında profesyonel danışmanlık hizmetleri” bakımından karara itiraz etmediğine de vurgu yapmıştır.

Mahkeme, hem marka başvurusunda 44. sınıftaki itiraza konu edilmeyen hizmetlerin, hem de itiraza konu hizmetlerin tıp alanıyla ve insan sağlığıyla bağlantısı olduğunu kabul etmiştir.

Bu bağlamda, başvuru sahibinin itiraza konu hizmetlerin sağlık hizmetleri olmadığı iddiasını reddedilmesi gerektiği ve başvuru sahibinin tıp alanını ve insan sağlığını çok dar bir şekilde yorumladığı tespitlerinde bulunmuştur. Sağlık hizmetleri ifadesinin söz konusu hizmetler dahil geniş bir yelpazeyi kapsayabileceğine hükmetmiştir.

Ayrıca, başvuru sahibinin ilgili hizmetlerin neden tek bir grup olarak ele alınamayacağını kanıtlayamadığını belirtmiş ve bu hizmetlerin doğası, özellikleri ve amacı açısından birbirinden ayıran önemli farklar bulunmadığını tespit etmiştir.

Bu nedenle bu hizmetlerin tümünün belirli bir homojenlik gösterdiği ve genel bir ibare ile tanımlanabileceği sonucuna varılmış ve başvuru sahibinin ilk argümanı bu doğrultuda reddedilmiştir.

Mahkeme ayırt ediciliğe ilişkin iddialara karşı ise, markanın fonksiyonunun, tüketicinin mal veya hizmetin hangi işletmeden geldiğini anlayabilmesi ve diğer mal veya hizmetlerden ayırt edebilmesini sağlamak olduğunun altını çizerek markanın temel işlevini, yani mal veya hizmetin menşeini belirtme işlevini yerine getiremeyen işaretlerin tescil edilemeyeceğine dikkat çekmiştir.

Bir markanın ayırt edici niteliğinin tespitinde markanın tescili talep edilen mal veya hizmetler ile ilişkisi ve markanın ilgili tüketici kitlesi tarafından nasıl algılandığının dikkate alınacağına işaret etmiştir.

Mahkemeye göre, markanın, malları veya hizmetleri satın almaya teşvik etmek için kullanılan slogan vb. işaretlerden oluşması tek başına markanın tesciline engel bir durum değildir. Bununla birlikte sloganlar, ancak mal ve hizmetin ticari kökenini belirtebilme fonksiyonunu yerine getirdiği takdirde ayırt edici olacak ve tescil edilebilecektir.

Başvuru sahibi her ne kadar, itiraza konu hizmetlerin, çoğunlukla sağlık profesyonellerini hedef aldığından bahisle “klasik” sağlık hizmetlerinin hitap ettiği tüketici kitlesinden farklılaştığını iddia etse de Genel Mahkeme’ye göre başvuru sahibi, söz konusu hizmetlerin tıp alanı ve insan sağlığı ile de ilişkili olduğunu ve bu nedenle sadece profesyonel bir kitleye hitap etmeyip her türlü hastaya hitap edebileceği gerçeğini atlamıştır.

Bu nedenle başvuru sahibinin markanın hitap ettiği tüketici kitlesi hakkındaki itirazları da yerinde  bulunmamıştır.

Ayrıca, Genel Mahkeme, Kurul’un “markanın İngilizce kelimelerden oluştuğu ve dolayısıyla ayırt edici karakterinin Birlik içinde İngilizce konuşan tüketicilere göre değerlendirilmesi gerektiği” yönündeki değerlendirmesine herhangi bir itirazda bulunulmadığına dikkat çekmiştir.

Genel Mahkeme’nin alıntıladığı üzere Kurul kararında, markayı oluşturan kelime unsurlarının anlamlarını incelemiş ve ifadenin dilbilgisel yapısının doğru olduğunu ve sözdizimi kurallarına uyduğunu tespit etmiştir. “Science” ve “care” kelimelerinin anlamları dikkate alındığında, ilgili işaretin bütün olarak sağlık meslek mensupları tarafından sunulan sağlık hizmetlerini över nitelikte anlaşılacağı tespit edilmiştir.

Bununla birlikte başvuru sahibinin itiraz gerekçelerinde, talep edilen markanın sıradan bir reklam mesajı olmadığını, özgün bir şekilde yaratıldığını ve bu kelime dizisinin yeterli bir ayırt edici karakter kazandıran bilişsel süreçleri tetikleyeceği iddiası üzerinde durulmuştur.

Başvuru sahibi itirazında belirttiği üzere “The Science of Care” ifadesinin dilbilgisel veya kavramsal olarak hiçbir şeyle ilişkisi olmayan ve yaygın bir ifade olmayan orijinal bir kelime oyunu olduğunu zira “science” ve “care” kelimesinin birden çok anlamı bulunduğunu, bu iki kelimenin yan yana getirilip tamlama yapılmasının oldukça belirsiz ve çoklu anlamlara yol açabilecek bir kelime oyunu olacağını ve bu ifadenin tüketiciler nezdinde yorum gerektiren alışılmadık bir etki yaratacağını iddia etmiştir.

Genel Mahkeme’ye göre gerçekten de, İngilizce’de “care” kelimesinin sağlık alanı dışında da anlamları olabileceği, ancak itiraza konu hizmetler üzerinde kullanıldığında sağlık hizmetleriyle ilişkilendirileceğinin açık olduğu belirtilmiştir.

Kurul’un belirttiği ve başvuru sahibinin da itiraz etmediği sözlük tanımları uyarınca “the science of care” ifadesinin, ilgili kamuoyu tarafından bir kişinin refahı ve sağlığına ilişkin hizmetler olarak değerlendirileceği düşünülmüştür.

Dolayısıyla Genel Mahkeme “The Science of Care” ifadesinin İngiliz dilinin sözdizimsel, dilbilgisel, fonetik veya anlamsal kuralları açısından alışılmadık bir karakter taşımadığı dikkate alındığında, ifadenin basit, açık ve net bir anlam ifade ettiğine ve herhangi bir özgünlük veya etkileyicilik içermediğine veya bilişsel bir süreci tetiklemediğine karar vermiştir.

Sonuç olarak Genel Mahkeme, “The Science Of Care” ifadesinin, ilgili tüketici kitlesi tarafından, marka başvurusunun tescil edilmek istendiği hizmetlerin ticari kökenini gösterme potansiyeline sahip olmadığına hükmetmiştir.

Sonuç:

Genel Mahkeme, bir sloganın alelade bir tamlama olarak algılanmayıp aynı zamanda ticari bir menşei göstergesi olarak kabul edildiği takdirde marka olarak tescil edilebileceği yönünde tespitlerde bulunmuştur. Bu doğrultuda markanın ticari menşei göstergesi olarak kabul edilebilmesi için sloganın yeterli derecede ayırt edici niteliğe sahip olması gerektiğini vurgulamıştır. Bu kararla birlikte, EUIPO’nun slogan markalarının korunmasına karşı çekimser yaklaşımına bir nevi destek çıkılmış ve ABAD ile EUIPO içtihatları arasında bir harmoni yaratılmıştır. Bu sebeple sloganların marka olarak tesciline ilişkin içtihada önemli bir katkı daha eklenmiştir.

Nazım Kaan DEMİR

nazimkaandemir@gmail.com

Mart 2024