Türk fikrî mülkiyet hukukunun aşina olduğu, somut norm denetimi uygulaması, 22.12.2016 tarihli ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) döneminde de birden fazla kez uygulama alanı bulmuştur. Zincirin şimdilik son halkasını ise okumakta olduğunuz yazıya konu Anayasa Mahkemesi (AYM) Karar’ı oluşturmaktadır.
Ankara 1. Fikrî ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi tarafından görülmekte olan; tecavüzün tespiti, durdurulması, önlenmesi ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle açılan bir dava sırasında; hak sahibinin uğradığı zararın unsurlarından olan yoksun kalınan kazancın belirlenmesinde, davacının tercihine göre “sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç” usulünün uygulanabileceğine ilişkin SMK m.151/2,b hükmünde yer alan “… elde ettiği net kazanç” ibaresinin; 18.10.1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Anayasa) m.35 hükmünde düzenlenen mülkiyet hakkı ve m.36 hükmünde düzenlenen hak arama hürriyeti bağlamında Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla somut norm denetimi yolu işletilerek, anılan hükmün iptali için AYM’ye itirazda bulunulmuştur.
AYM; 06.05.2025 tarihli ve 32892 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 11.02.2025 tarihli ve E.2024/176, K.2025/42 sayılı kararı[1] (Karar) ile iptali talep edilen hükmün, mülkiyet hakkına, Anayasa m.13 hükmü kapsamında ölçülü bir sınırlama getirdiğini ve bu bağlamda hükmün Anayasa’ya uygun olduğunu belirterek, itirazın reddine oybirliğiyle karar vermiştir.
SMK’nin hazırlık sürecinde çokça tartışılan itiraza konu hükümle, yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında kullanılan ilgili ölçütte değişikliğe gidilmiş ve kanaatimizce yoruma yer bırakmayacak kadar açık bir düzenleme yapılmıştır. Ne var ki SMK yürürlüğe girdikten sonra da önceki dönemde gerçekleştirilen hesaplama yönteminin uygulanmasına devam edilmiştir. Bu bağlamda değişikliğin uygulamaya yansıyan bir etkisi olmamıştır.
İlk Derece Mahkemesince yapılan somut norm denetimi başvurusunda özetle; itiraz konusu kuralla sınai mülkiyet hakkına tecavüz hâlinde hakka tecavüz edenin elde ettiği net kazancın yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında esas alınabilmesine imkân tanındığı, bu durumun kişinin dürüstlük kurallarına uygun ticari faaliyetleri sonucunda elde ettiği kazancının da tazminata dâhil edilmesi sonucunu doğurduğu, eylemin farklı kişilere karşı gerçekleştirilmesi hâlinde elde edilen kazancın hangi hak sahibine ödeneceğinin belirsiz olduğu, tazminatın zarar görenin sebepsiz zenginleşmesine neden olmaması gerektiği, bu durumun mülkiyet hakkına ölçüsüz bir müdahale oluşturduğu belirtilmiştir.
AYM Karar’ın gerekçesinde; kanun koyucunun, mülkiyet hakkının ihlali hâlinde menfaatler dengesini gözeterek tazminat yaptırımını düzenleyebileceğini belirttikten sonra; SMK m.151/3 hükmünde yoksun kalınan kazancın belirlenmesinde göz önünde tutulacak etkenlerin örnekleme yoluyla sayıldığını ve zararı tespit edecek mahkemenin bu tespiti hangi ölçütlere göre yapabileceğinin belirlendiğini, yoksun kalınan kazanç miktarını tespit edecek olan mahkemenin SMK m.151/2 hükmüne göre bir belirleme yaptıktan sonra sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu, sınai mülkiyetin konusu marka ise markanın tanınmışlığı ve kullanılan markalar arasındaki benzerlik gibi hususları da dikkate alarak sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin hakka tecavüz eylemi ile neden olduğu yoksun kalınan kazanç miktarını saptayacağını, dolayısıyla mahkemenin, hakka tecavüz edenin elde ettiği net kazancı tespit ettikten sonra bu ölçütler ile tazminat hukukunun genel ilkelerini dikkate alarak yoksun kalınan kazancı belirleyeceğine işaret ederek, iptali talep edilen hükmün hakka tecavüz eden aleyhine aşırı bir külfete yol açmadığı ve taraflar arasındaki menfaat dengesinin bozulmasına neden olmadığı sonucuna ulaşmıştır.
AYM, özetle; SMK m.151/2 hükmündeki hesaplama yöntemlerinin, SMK m.151/3 hükmünde bağımsız olarak değerlendirilemeyeceğini bu nedenle iptali talep edilen hükmün Anayasa’ya uygun olduğunu değerlendirmiştir. İtirazın reddine ilişkin Karar, söz konusu tespitle yoksun kalınan kazancın hesaplama yöntemlerinin nasıl uygulanması gerektiği bakımından yol göstermektedir. Kanaatimizce bu değerlendirme, kanun koyucu tarafından tereddütte yer vermeyecek şekilde düzenlenen SMK m.151/2,b hükmüne aykırı olmakla birlikte, itirazın reddi sonrası devam edeceği düşünülen mevcut uygulamanın gerekçelendirilmesinde kullanılabilecek niteliktedir.
Anayasa m.152/4 hükmüne göre; AYM’nin, işin esasına girerek verdiği ret kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulması mümkün değildir. Bu hüküm kapsamında somut norm denetimi, iptali talep edilen normun varlığının devamı için hem büyük bir risk oluşturma hem de üst düzey bir koruma sağlama potansiyelini de bünyesinde barındırmaktadır. SMK m.151/2,b hükmünde yer alan “… elde ettiği net kazanç” ibaresi, iptal edilmemesinin yanında, hakkında on yıl boyunca iptal talebinde bulunulamayacak olması gibi bir hukuki zırh elde etmiştir. Yoksun kalınan kazancın karara konu hesaplanma yöntemi, yasa koyucu tarafından değişiklik yapılması ihtimali saklı kalmak üzere, en azından 06.05.2035 tarihine kadar Türk fikrî mülkiyet hukukunda varlığını sürdürecektir.
Osman Umut KARACA
Mayıs 2025
[1] Karar için bkz., https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2025/05/20250506-10.pdf, (06.05.2025).

