“Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına İlişkin Bern Sözleşmesi” 1886 yılında oluşturulan, bu tarihten itibaren de birçok ülkenin katılımıyla birlikte çeşitli tadiller geçirerek yürürlüğünü devam ettiren bir uluslararası anlaşmadır. Bern Sözleşmesi’nin temel konusu edebi ve sanatsal eserler üzerindeki manevi ve mali hakların uluslararası düzeyde korunmasıdır.
Ülkemiz 1 Ocak 1952 tarihinde Sözleşmenin 1948 yılında tadil edilmiş metnine katılmış, 7 Temmuz 1995 tarih ve 4117 sayılı “Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına İlişkin Bern Sözleşmesinde Değişiklik Yapan ve 1979’da Tadil Edilen Paris Metnine Katılmamızın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun” ile de Bern Sözleşmesi’nin en son haline taraf olmuştur. Bern Sözleşmesi’ne taraf olduğumuza dair karar 12 Temmuz 1995 tarih ve 22341 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Sinema eserleri, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun “IV – Sinema Eserleri” başlıklı 5. maddesinde; “Sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.” şeklinde tanımlanmış ve sinema eserlerinin eser vasfında olduğu belirtilmiştir. Sinema eserleri ve eseri oluşturan unsurlar (karakter, çizim, görsel, farazi işletme adı) da eserin koruma kapsamında yer almaktadır ve dolayısıyla da eser sahibine bağlanan mali ve manevi hakların kapsamındadır.
Eserde yer alan unsurların marka başvurularına konu olması mümkün olup, belirtilen başvurularda telif hakkı sahiplerinin itirazları üzerine marka tescil taleplerinin reddedilebileceği 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6/6 maddesinde belirtilmiştir. İlgili hükümde “(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.” denilmiştir.
Sinema eseri ya da eserde yer alan unsurun marka başvurusuna konusu olması halinde, SMK madde 6/6 kapsamında yer alan telif hakkı korumasından faydalanabilmesi için eser konusu ibarenin “yeterince özgün” olması gerekmektedir. “Yeterince özgün olma” somut bir değerlendirme kriteri olmayan ve fakat olayın özelliğine göre yorumlanacak nitelikte bir kriterdir.
Kanaatimizce, “yeterince özgünlük” kriterinin eserlere ait korumanın uluslararası sözleşmeler ile kabul edildiği ülkemizde geniş biçimde yorumlanması ve eser vasfının geniş çerçevede değerlendirilmesi gerekmektedir. Aksi halde eser ve bağlı unsurlara tanınan SMK madde 6/6 hükmü koruması yeterli uygulama alanı bulamayacaktır.
Uygulamada karşılaşılan bir diğer husus da “yeterince özgün” olmayan ve fakat belli bir toplum popülaritesine sahip ibarelerin kötü niyetli marka tescil başvurularına konu edildiği hallerde eser hakkı sahiplerinin yaşadığı hukuki açmazdır. Bir başka deyişle eserde yer alan çeşitli unsurların popülerliğinin artması nedeniyle, bu unsurlar kötü niyetli marka tescil başvurularına konu olduğunda, başvuru sahibinin kötü niyetinin ispatında hukuki zorluklar yaşanmaktadır.
“COLUMBIA PICTURES INDUSTRIES INC” yapımcı şirket olarak, ilk kez 1934 yılında yayımlanan Lowell Coningham’a ait “Men in Black” adlı çizgi romandan esinlenen “Men in Black” adlı eseri beyaz perdeye uyarlamıştır. Yapımcı şirket sinema eserinin mali haklarının da sahibidir. “Men in Black” 1997 yılında gösterime girmiş, dünya genelinde milyonlarca izleyici ile buluşarak fenomen haline gelmiş, devam filmleri ve dizilerine konu olmuş, en iyi makyaj Oscar’ı dahil birçok alanda ödül almıştır. MENINBLACK ibareli marka, yurtdışında yapımcı şirket adına çeşitli sınıflarda tescillidir ve lisans yolu ile tişört, şapka, oyuncak, anahtarlık gibi birçok promosyon ürününde de kullanılmaktadır. “Men in Black” ibaresi yakaladığı ticari başarıyla kısa sürede dikkatleri üzerine çekmiş ve izinsiz kullanım ve marka tescili taleplerine de konu olmuştur.
Benzer bir durum ülkemizde de yaşanmıştır. Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde “MIB MENINBLACK” ibareli marka tescil başvurusunun 25. sınıfta gerçekleştirildiği tespit edilmiş ve başvuruya hak sahiplerince (diğer hükümler saklı kalmak üzere) SMK md. 6/6 ve 6/9 hükümleri uyarınca itiraz edilmiştir. Kurum tarafından yapılan yayıma itiraz değerlendirmesinde “MIB MENINBLACK” ibaresinin “yeterince özgün olmaması” sebebiyle madde 6/6 hükmü uyarınca yapılan itiraz reddedilmiş, madde 6/9 kapsamında yapılan itiraz da başvuru sahibinin “kötü niyetle hareket ettiğinin ispatlanamadığı” gerekçesiyle reddedilmiştir.
Kararın kaldırılması için Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kuruluna yapılan itiraz neticesinde verilen kararda ; “…Öte yandan, her ne kadar telif hakkına konu olan “sinema eseri” özgün nitelikte olup, Türkiye’nin de taraf olduğu Bern Konvansiyonu uyarınca korunuyor olsa da, ihtilaflı ibarenin, -tek başına- telif hakkına konu olabilecek özgünlüğe sahip olmadığı, İngilizce dilinde günlük hayatta kullanılan ve nitelik belirten bir tamlama olduğu, başvuruda kullanılan yazım stilinin telif hakkına konu olan eser ve afişinde kullanılan stilden farklı öğeler içerdiği ve bu itibarla ortalama tüketici algısında doğrudan tanınmış “Men in Black” filmini çağrıştırmadığı belirlenmiştir…” denilerek ibarenin özgünlüğü tartışılmış ve sinema eserini çağrıştırıp çağrıştırmadığı değerlendirmeye alınmıştır.
Kararda, sinema eserinin Bern Sözleşmesi hükümleri uyarınca korunduğuna ve eserin “özgün nitelikte” olduğuna dair tespit yapılmışsa da marka olarak tescil edilecek ibarenin yeterince özgün olmadığı ve sinema eseri “Men in Black”i çağrıştırmadığı, bu sebeple SMK madde 6/6 hükmü koşullarının oluşmadığı, madde 6/9 bakımından da kötü niyetli marka tescil başvurusuna dair delillerin yeterli olmadığı tespit edilmiş ve itiraz reddedilmiştir.
Kurum kararının iptali için Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde dava ikame edilmiştir. Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2020/316 E, 2021/343 K sayılı kararında; “….Dava konusu marka davalı tarafından 01.03.2019 tarihinde başvurusu yapılmıştır. Ne var ki YİDK kararında da geçtiği gibi, “… çekişme konusu “Men in Black” ibaresinin Columbia Pictures Industries, Inc tarafından bir eser sözleşmesi kapsamında yaratıldığı ve bu hususun itiraz sahibi şirketin itiraz beyanında sunmuş olduğu Amerika Birleşik Devletleri otoriteleri tarafından imzalanmış telif hakkı sözleşmesinde sunulmuş olduğu tespit edilmiştir. Bu kapsamda, itiraz sahibi şirketin, ayırt edici / özgün nitelikte eser olarak değerlendirilebilecek, 1997 yapımı “Men in Black” filmi üzerinde telif hakkının bulunduğunun kabulü gerekmektedir…” davacının sinema eseri olarak telif hakkı sahibi olduğu “Men in Black” adlı eserin isminin ve yine davacının tişört ve şapka gibi tekstil ürünü, gözlük, oyuncak, bardak ve diğer promosyon malzemelerinin piyasaya sürdüğü ürün isminin aynısı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerinin ya da iltibas oluşturan benzerinin marka olarak Türkiye’de seçilip başvurusunun yapılması tesadüf olmadığı değerlendirilmiş, zira davalı bilirkişi raporunda da değinildiği üzere, “… davalının daha önce de, “MIB MENINBLACK” marka başvurusunda bulunduğu görülmektedir ki, bu marka, davacının film ve ürünlerindeki kullanımın aynısıdır. Bu marka, esinlenme olarak kabul edilemeyecek kadar aynıdır. Davalının, başkalarına ait markaların benzerlerini tescil ettirme çabası bulunduğu söylenebilir. Örneğin, 2011/74217 sayılı ibareli başvurunun da markanın gerçek hak sahibi olan EINSTEIN PROGETTI EPRODOTTI S.P.A.’nın itirazı üzerine reddedildiği, TÜRKPATENT kayıtlarında görülmektedir. Dava dışı bu örnek, huzurdaki davanın konusu olmamasına karşın, aynı mallar için aynı marka örneğiyle başvuru yapmış olan davalının yurtdışında tescilli markaları tescil ettirme girişimi olduğunu göstermektedir…” davalının başkalarına ait markaların aynılarını da bulup Türkiye’de tescil ettirmeye çalıştığı ve bu durumun kötü niyet göstergesi sayıldığı bilirkişi raporundan anlaşılmakla gerek SMK 6/6 maddesindeki davacının sinema eserinden kaynaklı fikri hakkı gerekse de kötü niyet varlığına bağlı SMK 6/9 maddesindeki ihlale bağlı nisbi ret sebebi oluştuğundan aksi yöndeki YİDK kararı hatalı olduğu sonucuna varılarak dava kabul edilmiştir.” denilmiştir.
Karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 8 Nisan 2025 tarih, 2024/4146 Esas 2025/2253 Karar sayılı “ONAMA” kararı ile kesinleşmiştir.
Karara bakıldığında gerek Yerel Mahkeme gerek Yargıtay aşamalarında, telif haklarına konu ibarelerin ayırt edici/özgün eser niteliğinin tartışıldığı ve ilk olarak ibarenin özgünlüğünün bulunduğunun tespit edildiği görülmüştür. Buna ilaveten, SMK madde 6/9 hükmü uyarınca başvurunun kötü niyetle yapılıp yapılmadığı hususunun geniş bir kapsamda değerlendirildiği ve olayın niteliğine göre başvuru sahibinin diğer marka başvurularının da kötü niyetle yapılıp yapılmadığının dikkate alındığı görülmüştür.
Yargıtay içtihatları ve TÜRKPATENT kararları uyarınca tescil ve marka itiraz süreçlerinde her başvurunun kendisine has hukuki koşullarda değerlendirileceği kabul edilmektedir.
Ülkemiz Bern Sözleşmesinin tarafı olup, sinema eserlerinin ve eserde yer alan bağlı unsurların korunacağı kabul edilmiştir. Eser ve eserde yer alan bağlı unsurların marka başvurusuna konu olması halinde ise SMK 6/6 maddesi kapsamımda “eserin ya da bağlı unsurun yeterine özgün olup olmadığı” değerlendirilmesinin yapılacağı belirtilmiştir. Kanaatimizce, marka başvurusuna konu olan eserlere ait özgünlük değerlendirmesinin, eserlere sağlanan korumanın etkinleştirilebilmesi için geniş çerçevede yapılması önem arz etmektedir. Böylece Bern Sözleşmenin işlerlik kazanması da sağlanacaktır.
Eserlerin konu olduğu marka başvurularının kötü niyetle gerçekleştiği iddialarının değerlendirilmesi bakımından da somut olayın özelliği dikkate alınmak suretiyle geniş bir çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Deniz DİNAR UĞUR
Temmuz 2025


