Yargıtay Kullanmama Nedeniyle İptal Davaları Hakkında Merakla Beklenen Kararını Verdi

Anayasa Mahkemesi’nin 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK’nin 14. maddesini 06/01/2017 tarihinde iptal etmesi ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 10/01/2019 tarihinde yürürlüğe girmesinin ardından başlayan ve uzun süredir devam etmekte olan markaların kullanım zorunluluğuna ilişkin tartışmalar hakkında Yargıtay 11. Hukuk Dairesi merakla beklenen son sözünü söyledi.


Türk marka mevzuatının ana kaynağını AB’nin konu hakkındaki Direktif ve Tüzükleri oluşturmaktadır. AB’nin bu konudaki en temel düzenlemesi olan 2015/2436 sayılı Marka Direktifi’nin giriş bölümü 31. ve 32. paragraflarında yer alan aşağıdaki ifadeler markanın kullanımı kavramının hangi amaca yönelik olduğunu ve düzenlemenin temel nedenlerini aktarmaktadır:

“(31) Markalar malların ve hizmetlerin ayırt edilebilmesini sağlama ve tüketicilerin bilgi sahibi olarak seçim yapmalarına imkan sağlama işlevlerini, ancak piyasada fiilen kullanıldıklarında sağlarlar. Kullanım şartının varlığı, Birlik dahilinde tescil edilen ve korunan markaların toplam sayısını düşürmek ve bunun sonucunda markalar arasında ortaya çıkabilecek ihtilafların sayısını azaltmak için de gereklidir. Dolayısıyla, markaların tescil edildikleri mallar veya hizmetler için fiilen kullanımlarını şart koşmak ve tescil sürecinin tamamlandığı tarihten başlayan beş yıl içerisinde yukarıda belirtilen şekilde kullanılmamaları halinde iptal edilmelerine imkan sağlamak zaruridir.

(32) Bunun sonucu olarak, bir tescilli marka sadece fiilen kullanıldığı halde korunmalıdır ve tescilli bir marka sahibine, sonraki bir markaya itiraz etme ve onu hükümsüz kıldırma hakkını, sahibi markayı gerçek şekilde kullanmadığı halde sağlamayacaktır…”


Türkiye Cumhuriyeti, markaların kullanımına ilişkin devlet görüşünü Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Uyuşmazlık Çözüm Paneli’ne Sigaralar için Düz Paketleme (Plain Packaging) konusu hakkında sunduğu görüşte açıklamıştır. (Türk görüşünün, raporun eklerinde https://www.wto.org/english/tratop_e/dispu_e/435_441_458_467r_a_e.pdf bağlantısında C-21 numaralı ek olarak, sayfalar C-70 ila C-74’te (pdf dokümanında sayfalar 214-218) görülmesi mümkündür.)

Türkiye görüşünde paragraf 10 takip eden içeriktedir:

“Türkiye; TRIPS Anlaşması’nın marka sahiplerine kullanım hakkı verip vermediği hususu değerlendirilirken, TRIPS Anlaşması’ndaki marka bölümünün kapsamı dahil olmak üzere konuyla ilgili tüm faktörlerin dikkate alınması gerektiği görüşündedir. “Kullanım” hususunun marka rejimlerinin ayrılmaz bir parçası olması bir olgudur. Kullanım olmadan, markanın -ürünlerin diğer ürünlerden ekonomik bir kazanç amacıyla ayırt edilmesi biçimindeki- nihai amacı gerçekleştirilemez. Bu bağlamda, Türkiye dahil olmak üzere, çoğu DTÖ üyesinin marka tesciline bağlanan haklardan yararlanılabilmesi amacıyla, fiili kullanım şartını getirmesi sürpriz değildir. Buna ilaveten, kullanım olmadan tescil, yeni tesciller için gereksiz bariyer oluşturur ve kullanım olmadan, tescil için harcanan para ve diğer kaynaklar ve bir markanın tanıtımı anlamsız kalır.”

Görüşün 11. maddesinde ise WIPO Fikri Mülkiyet El Kitabı’ndan alıntı yapılarak aşağıdaki ifadelere yer verilmiştir:

“……. Markaları kullanım zorunluluğu getirmeksizin onları tescil yoluyla korumak, ekonomik açıdan hiçbir anlama sahip değildir. Kullanılmayan markalar yeni markaların tescil edilmesine karşı yapay bir bariyer teşkil eder. Marka kanunlarında kullanım şartına yer verilmesi mutlak bir gerekliliktir.”

Görüşün 12. maddesi ise takip eden şekilde devam etmektedir:

“Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında Türkiye açısından, bir marka sahibinin kullanım hakkının, marka tesciline içselleştirilmiş bir hak olduğuna inanılması için güçlü gerekçeler mevcuttur. Türkiye, TRIPS hükümlerinin de bu anlayışla uyumlu olduğu görüşündedir.”

Yukarıda yer verdiğimiz görüş, Türkiye’nin DTÖ’ye sunduğu resmi ve uluslararası niteliği bulunan bir devlet görüşüdür. Dolayısıyla, oldukça ciddiye alınması gereken ve devlet olarak marka kullanımına ilişkin anlayışımızı aktaran bir metindir. Metinden anladığımız başlıca husus ise kullanım şartı olmadan marka tescilinin anlamsız olduğunun, Türkiye tarafından devlet görüşü olarak kabul edildiğidir.


Bu noktada, bir an için durup Türkiye’de 6 Ocak 2017 tarihinden başlayan markanın kullanımı kaosunun hatırlanması gerekmektedir:

Bir fikri mülkiyet ihtisas mahkemesi 556 sayılı KHK’nın markanın kullanımı ve kullanılmama halinde iptali düzenlemelerini içeren 14. maddesini iptal talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne götürür; Anayasa Mahkemesi 6769 sayılı SMK tasarısı 22 Aralık 2016 tarihinde Meclis tarafından kabul edilmiş, ancak Resmi Gazete’de henüz ilan edilmemişken, kanunun Resmi Gazete’de 10 Ocak 2017 tarihinde ilan edilmesinden sadece 4 gün önce yani 6 Ocak 2017 tarihinde 14. maddeyi iptal eder ve dahası iptal kararının yürürlüğü için geçiş süresi vermez; 6769 sayılı SMK 10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe girer; 6769 sayılı SMK markanın kullanımı zorunluluğu ve kullanılmama halinde iptal için gerekli düzenlemeleri içerse de, yürürlük tarihinden önceki 4 günlük yasal boşluk gerekçe gösterilerek çok sayıda iptal davası hangi aşamada olduklarına bakılmaksızın reddedilir; 10 Ocak 2017 tarihinden sonraki davaların da 5 yıl süreyle açılıp açılamayacağı konusunda akademik görüşler geliştirilir ve bunlar yıllar boyunca uzun uzadıya tartışılır.

10 Ocak 2017 tarihinden sonraki kullanmama nedeniyle iptal davalarının akıbeti ve dahası 10 Ocak 2017 tarihinden önce tescil edilmiş markaların kullanılması zorunluluğun ancak 2022 yılından itibaren öne sürülebileceği hususları hakkında Yargıtay görüşü nihayet ortaya çıkmıştır. 25 Haziran 2019 tarihli kararın ekran görüntülerini aşağıda sizinle paylaşıyoruz:

Konu hakkında şu ana dek çok sayıda makale yazılıp, görüş öne sürüldüğünden şu an için içeriğe ilişkin bir yorum yapmadan Yargıtay kararını sizlerle paylaştık.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi; 6769 sayılı Kanunun Meclis tarafından kabul tarihinin 22 Aralık 2016 olmasından hareketle, kanun koyucunun amacının geçmişe etkili olacak biçimde kullanmama nedeniyle markanın iptalini öngördüğünü, Kanunun kabulünden sonra ve henüz yürürlüğe girmesinden önce yürürlük konusunda öngörülemeyen Anayasa Mahkemesi kararı ile ortaya çıkan kanun boşluğunun bu şekilde doldurulması gerektiğini ortaya koyarak, ihtilafın konusu markanın kullanmama nedeniyle iptaline ilişkin Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi ve Ankara BAM 20. Hukuk Dairesi kararını onamıştır.

Merakla beklenen kararın içeriğini bu satırların yazarı alkışlarla karşılamaktadır.

İlk heyecan geçtikten sonra karar hakkında kanaatimizce olumlu veya olumsuz yönde çok sayıda yorum yapılacaktır. Bu hususta biz de yerimizi şimdiden rezerve ediyor ve sizleri merakla beklediğiniz kararla başbaşa bırakıyoruz.

Önder Erol ÜNSAL

Temmuz 2019

unsalonderol@gmail.com

2 thoughts on “Yargıtay Kullanmama Nedeniyle İptal Davaları Hakkında Merakla Beklenen Kararını Verdi”

  1. Kullanılmaya cesaret edilmeyen “kanun boşluğunun doldurulması” kuralının muazzam bir uygulama örneği. Enteresan. Paylaşım için teşekkürler.

E.Elif Erol için bir cevap yazınCevabı iptal et