BİR BARDAK DARJEELING ÇAY ALIR MIYDINIZ? The Tea Board v EUIPO; Hukuk Sözcüsü Mengozzi’nin Görüşü ve ABAD Kararı

 

Öncelikle belirtmek isterim ki bu yazı, “Özlem Hanım’ın nedeni belli olmayan coğrafi işaret sevgisi” diyerek, bu konuya olan ilgimi sempatik biçimde anlamlandırmaya çalışan genç meslektaşlarıma ithaf edilmiştir!

Eskiden bir “kahve ülkesi” olan memleketimiz çok uzun yıllardır “çay ülkesine” dönüşmüş durumda. Hemen hergün çay içtiğimizden “çay” kelimesinin Türkçe olduğunu düşünüyor olabiliriz, fakat kelime kaynağını Çince’den almaktadır ve Çin’den başka dünyanın başka yerlerinde de aynı şekilde  kullanılmaktadır; örneğin Hindistan’da ki “Chai-Pani” ifadesi “çay ve su” anlamına gelmektedir.

Çay deyince bugün dünyada en bilinen yerler arasında  Hindistan/ Himalayalar’da 2000 metre yükseklikte yer alan Darjeeling şehri akla gelir. Bu yazıda kısaca TTB olarak anılacak “The Tea Board” , 1953 Indian Tea Act  (1953 Hindistan Çay Kanunu) uyarınca  kurulmuş  Hindistan’ın çay üretimi konusunda idari yetkilere sahip devlet kuruluşudur (Hindistan’ın Çaykur’u demek hatalı olmaz sanırım) ve, doğal olarak, TTB dünya genelinde “Darjeeling” kelimesini içeren marka başvurularına karşı son derece hassas davranmaktadır.

Aşağıda, EUIPO nezdinde yapılmış dört Birlik Marka başvurusuna karşı TTB’nin  yaptığı itirazlar neticesinde Avrupa Birliği Adalet Divanı’na (ABAD) taşınan ihtilafta, Hukuk Sözcüsü Mengozzi tarafından verilmiş 31 Mayıs 2017 tarihli görüşün ana noktalarına yer verilecektir. 20 Eylül 2017’de verilen ABAD kararı da bu görüş ile paralellik içermektedir.

İhtilaf 207/2009 sayılı  Birlik  Marka Tüzüğü çerçevesinde incelenmektedir, ve kanaatimizce , coğrafi işaretler –kolektif markalar-bireysel markalar  eksenindeki tartışmalarla ilginçlik arz etmektedir.

İHTİLAFIN ÖZETİ

I-2010 yılında, iç giyim alanında çalışan, Fransız menşeili Delta Lingerie şirketi aşağıda ki dört işaret için Birlik markası tescili talebiyle OHIM’e (şimdiki adıyla EUIPO) başvuruda bulunur.

 

 

Başvuruların tümü 25, 35 ve  38. Sınıflardaki mal/hizmetleri kapsamaktadır. Yayınları üzerine TTB tümüne karşı itirazda bulunur.

TTB, itirazlarını temelde iki ana noktaya dayandırmaktadır;

1-Aşağıda yer alan ve 30.sınıfta “çay” emtiası için tescil edilmiş önceki tarihli Birlik kolektif marka tescilleri

— 4 325 718 tescil numaralı “DARJEELING”kelime markası

— 8 674 327 tescil numaralı  kelime+ şekil markası

2- “Darjeeling” coğrafi işareti

II- OHIM  itiraz bölümü TTB’nin yaptığı dört itirazı da reddeder. TTB,  OHIM nezdinde üst itirazlarda bulunur ancak burada da lehine bir karar çıkmaz. İtirazlar reddedilirken özellikle; taraf markalarının mal/hizmet listeleri arasındaki farklılıklara vurgu yapılarak iltibas ihtimali bulunmadığına ve markanın sulanmasına ilişkin şartların mevcut olduğunun ispat edilemediğine işaret edilir.

III- TTB, dört dosya için de Genel Mahkeme’ye başvurarak OHIM kararlarının iptalini talep eder.

Genel Mahkeme Kararı

Genel Mahkeme aşağıdaki şekilde görüş bildirir;

–Mevzuatta, içinde tescil edildiği ürünün kaynağını işaret edebilecek bir ibare içersin (madde 66(2)) veya içermesin (madde 66(1)),  kolektif markaların bireysel markalardan farklı bir fonksiyon ifa ettiği yönünde hiçbir hüküm yoktur. Bu her iki tip markanın da ana fonksiyonu mal/hizmetin coğrafi orijinini değil bunların sahibini ayırt etmektir.

—Taraflardan birinin markası kolektif marka, diğerinin ki bireysel marka olsa da mal/hizmet karşılaştırmasında tıpkı iki bireysel markanın listesi karşılaştırılıyormuş gibi bir anlayışla/kriterle inceleme yapılmalıdır. Bu yapıldığında da OHIM’in mal/hizmetlerin bağlantılı olmadığı yönündeki görüşü doğrudur ve bu durum markaların benzerliği ile aşılamaz.

—OHIM’in davalı markalarının davacı markalarının ayırtedici karakterine ve ününe zarar vermeyeceği yönündeki değerlendirmesi doğrudur. Ancak Mahkeme OHIM’in davalı markalarının davacı markalarından haksız fayda sağlamayacağı yönündeki görüşüne katılmamaktadır.

Neticeten Genel Mahkeme; Temyiz Kurulu kararlarının 25. Sınıfa giren mallar ve 35. Sınıf çerçevesinde perakende satış hizmetleri yönünden kısmen iptaline karar verir.

IV- Taraflar aleyhte olan kısımlar yönünden kararları ABAD nezdinde temyiz ederler.Ocak 2017’de yapılan sözlü yargılamadan sonra dosya, Hukuk Sözcüsü Mengozzi’nin önüne gelir.

Hukuk Sözcüsü  Mengozzi 31 Mayıs 2017 tarihinde görüşünü açıklar.

Aşağıda sadece TTB’nin iddiaları çerçevesinde Mengozzi’nin görüşlerine yer veriyoruz, çünkü kanaatimizce ihtilafın can alıcı noktaları  davacının ileri sürdüğü hususların tartışılmasında yatmaktadır.

Karıştırma İhtimali Yönünden

TTB karıştırma ihtimali konusundaki iddiasını üç  farklı gerekçeye dayandırmaktadır.

A-66(2) maddesi çerçevesindeki kolektif markaların fonksiyonunun doğru değerlendirilmediği

B- Kolektif markalar ile bireysel (individual) markaların karıştırma ihtimali değerlendirmesinin aynı kriterlere göre yapılmasının hatalı olduğu.

C- Mal/Hizmetlerin değerlendirilmesinde kolektif markalar ile bireysel (individual) markaların aynı şekilde değerlendirilmesinin hatalı olduğu,

A-Genel Mahkeme’nin 66(2) Çerçevesinde Tescil Edilmiş Kolektif Markaların Ana Fonksiyonunu Hatalı Değerlendirdiği İddiası Hakkında.

TTB’ye göre Genel Mahkeme, Mal/hizmetlerin coğrafi kaynağını işaret eden ibare içeren kolektif marka tescilleriyle, böyle bir ibare içermeyen kolektif markaların fonksiyonlarının aynı olduğu, ve bu fonksiyonun da “ticari kaynak göstermek” olduğu şeklindeki değerlendirmesinde hatalıdır.  Bu noktada TTB’nin dayandığı   dört argüman ve bunlara karşı Mengozi’nin görüşü şöyledir;

TTB’ye göre; Coğrafi kaynak gösteren bir ibareyi havi işaretlerin kolektif marka olarak tesciline izin verilmesi, coğrafi kaynak gösteren bir ibareyi esas unsur olarak içeren markaların tescil edilemeyeceğine ilişkin  mutlak red sebebinin istisnasıdır.

Mengozzi’ye göre; bu argümanın, coğrafi kaynak belirten ibare içeren ve içermeyen kolektif markaların fonksiyonunun farklı olduğu yönündeki  bir iddiayı ne yönden desteklediği anlaşılamamaktadır.

Genel Mahkeme’nin de belirttiği üzere, mutlak red sebepleri birbirinden bağımsızdır ve bunların her biri farklı bir kamu menfaati  gözetilerek oluşturulmuştur. TTB’nin refere ettiği mutlak red sebebinin koyuluş amacı monopolinin önüne geçmek ve tüketicinin sırf konu ibareyi gördüğünde malların orjini konusunda yanıltılmasını engellemektir. Kolektif markalardaysa, yine kamu menfaatine uygun şekilde, marka tek bir kişinin/işletmenin tekeline değil bir Birliğe  verilir.

TTB’ye göre; Coğrafi kaynak belirten ibare içeren kolektif markaların ana fonksiyonu ticari kaynak göstermek değildir; buradaki ana fonksiyon mal/hizmetlerin coğrafi kaynağını garanti etmektir. Bu tip markalar, mal/hizmetlerin “kolektif kaynağını” garanti eder yani mal/hizmetlerin o yerde yerleşik bir teşebbüsten geldiğini belirtir ama bunun hangi teşebbüs olduğunu spesifik olarak işaret etmez.

Mengozzi’ye göre; TTB kolektif markalar ile bireysel markalara ilişkin “ayırt etme fonksiyonu”nu hatalı yorumlamaktadır.  Bireysel markalarda marka, tescil sahibinin mal/hizmetlerini başkalarının mal/hizmetlerinden ayırt etmeye yararken, kolektif markada ise markayı tescil ettirmiş olan Birliğin üyelerinin mal/hizmetlerini ayırdetmeye yarar ki bu durum mevzuatta ki maddelerden de  açıkça anlaşılmaktadır.

TTB bu noktada kolektif markayı kullanma yetkisinin ancak Birliğe kayıtlı olanlara verilebileceğine ilişkin maddeye atıf yapmaktadır ama bu maddenin TTB’nin iddialarını destekler bir yönü yoktur; çünkü madde ilgili yerdeki Birliğe üye olan işletmelerin o kolektif markayı kullanabileceğini belirtmektedir ki bu şekilde de monopoli yaratılmasının önüne geçilmek amaçlanmaktadır.

TTB Anheuser-Busch v Budějovický Budvar (C-96/09P, EU;:C: 2011:189) kararına atıf yapmaktaysa da bu kararın huzurdaki olayda emsal niteliği olamaz çünkü; karara konu ihtilafta Mahkeme, korunan bir coğrafi işaretin fonksiyonunun ne olduğunu tartışmaktadır, yoksa coğrafi işaret içeren bir kolektif markanın değil.

Tüzük açık biçimde, coğrafi kaynak işaret eder ibare içeren kolektif markaların da sadece bir “kolektif marka kategorisi” olduğunu belirtmektedir. Ayrıca yine Tüzük, aksine hüküm olmadıkça, bu Tüzüğün kolektif markalar için de uygulanacağına işaret etmektedir.

Dolayısıyla “ayırtetme fonksiyonu” nun anlamı “ticari kaynağı” ayırt etmektir ve yerleşik içtihatta bu yöndedir. Mevzuatın hiçbir yerinde fonksiyon konusunda farklı değerlendirme yapılmasını işaret bir hüküm yoktur.

Kolektif markaların elbette ki başka fonksiyonları da vardır. Örneğin;  tescil edildiği mal/hizmetin spesifik karakteri veya kalitesini teyit edebilir, tüketiciye tescil edildiği mal/hizmetin coğrafi orjinini işaret eder, genel olarak o coğrafi yerle ilişkili kaliteyi iletir.  Ancak bu ve bunun gibi başka fonksiyonların varlığı kolektif markaların da marka olduğu gerçeğini değiştirmez ve bunların diğer tür markalardan farklı bir fonksiyonu olduğu anlamına gelmez.

TTB’ye göre; Genel Mahkeme’nin, Tüzüğün ilgili hükümlerini,  tarım ürünleri ve gıda maddelerine ilişkin Tüzük (1151/2012 sayılı)  ve TRIPS’in coğrafi işaretlere ilişkin 22. maddesi çerçevesinde yorumlaması gerekirdi.

Mengozzi’ye göre; “Darjeeling” için AB nezdinde coğrafi işaret başvurusu 2007 yılında yapılmış ve tescil 2011 yılında tamamlanmıştır. Yani coğrafi işaretin başvuru tarihi, davalının marka başvuru tarihi olan 2010 yılından öncedir.

TTB davalı markasına itiraz ettiği tarihte, önceki tarihli coğrafi işaret “başvurusunun” itiraz gerekçesi olabileceğine dair mevzuatta hüküm yoktu;  OHIM ise, bir mutlak ret sebebi olarak, yalnızca önceden “tescilli” coğrafi işaretle aynı sınıftaki malları içeren  marka başvurusunu reddetmekle yükümlüydü. Dolayısıyla, TTB başvurusunu davalıdan önce yapmış olsa da coğrafi işaret tesciline dayanarak konu markalara itiraz etme hakkına zaten sahip değildi.

Her ne kadar, tescil zorunluluğu, kullanım koşullarını düzenleyen yönetmeliklerin mevcudiyetinin aranması gibi aralarında bazı ortak noktalar mevcutsa da, coğrafi işaretler ve coğrafi işaret içeren kolektif markalar farklı rejimlere tabidir. O sebeple TTB, kolektif markaların fonksiyonuna ilişkin itirazlarında coğrafi işaretlerle ilgili  düzenlemelere dayanamaz.

TTB, 16 Kasım 2004 tarihli Anheuser-Busch (C-245/02, EU:C:2004:717, ) ve 14 Haziran 2007 tarihli Häupl (C-246/05, EU:C:2007:340) kararlarına atıf yapmaktadır ancak bunlar dosyada emsal olarak alınamaz zira; bu kararlarda Mahkemeler Tüzüğün ilgili hükümlerini TRIPS Anlaşmasının markalara ilişkin hükümlerine göre yorumlamaktadır. Oysa ki olayımızda TTB, Tüzüğün hükümlerinin TRIPS  anlaşmasının markadan başka hükümlerine göre yorumlanmasını talep etmektedir.

B- Kolektif Markalar ile Bireysel (individual) Markaların Karıştırma İhtimali Değerlendirmesinin Aynı Kriterlere Göre Yapılmasının Hatalı Olduğu İddiası Hakkında

TTB’ye Göre; Genel Mahkeme’nin 66(2) kapsamındaki kolektif markalar ile bireysel markaları aynı değerlendirmeye tabi tutarak karıştırma ihtimali incelemesi yapması ve toplumun konu malların/bunların hammaddesinin/ veya hizmetlerin aynı coğrafi kaynaktan geleceğini düşünüp düşünmeyeceğinin bir inceleme kriteri olarak gözönüne alınamayacağına dair yorumu hatalı olmuştur.

Mengozzi’ye Göre; Yerleşik içtihata göre, toplumun konu mal/hizmetlerin kaynağı konusunda yanılabilmesi halinde karıştırma ihtimali doğar.Tüketici mal/hizmetin ticari kaynağı konusunda yanılabilmelidir.  Kolektif markalar da aynı ayırdetme fonksiyonuna sahiptir. OHIM marka başvurularını mutlak red sebepleri çerçevesinde reddetmemiştir,ayrıca Genel Mahkeme de kararında TTB’nin “Darjeeling” kelimesinin ortalama tüketici zihninde başvuruya konu mal/hizmetler ile bağlantılı düşünüldüğüne dair veya başvuru sahibinin bunların Darjeeling coğrafi kaynağından geldiğine dair kullanım içine gireceğine dair bir delil sunamadığına işaret etmiştir. Davacının iddiası kabul edilse dahi konu markalar her halükarda tüketiciyi mal/hizmetlerin coğrafi kaynağı konusunda yanıltmayacaktır.

TTB’nin iddiası kabul edilirse, karıştırma ihtimali olmadığı halde davalı markasının (tümden) reddi gerekecektir.

C- Mal/Hizmetlerin Değerlendirilmesinde Kolektif Markalar ile Bireysel (individual) Markaların Aynı Şekilde Değerlendirilmesinin Hatalı Olduğu İddiası Hakkında

TTB’ye göre; Markalar arasında mal/hizmet karşılaştırması yapılırken klasik manada iki bireysel marka arasındaki gibi bir karşılaştırma yapılmamalıdır. Sorulması gereken; tüketicinin konu/mal hizmetlerin aynı coğrafi kaynaktan geliyor olacağını düşünüp düşünmeyeceğidir.

Mengozzi’ye göre; Yerleşik içtihada göre mal/hizmet karşılaştırmasında bütün ilgili faktörler gözönüne alınmalıdır ki bu faktörlerden bazıları; mal/hizmetlerin doğası, kullanım amaçları, kullanım metotları,birbirleriyle rekabet içinde olup olmadıkları, birbirleri yerine ikame edilip edilemedikleri, dağıtım kanalları gibi unsurlardır.

Her ne kadar içtihat keskin biçimde “ticari kriterlere” odaklanmış görünse de esasen her olayda konunun nirengi noktası tüketicilerin konu mal/hizmetlerin ticari olarak aynı kaynaktan geldiği intibaına kapılıp kapılmayacağıdır. O sebepledir ki zaten bazı durumlarda markalar aynı/benzer ise mal/hizmetlerin sadece yakınlığı dahi tüketiciye bunların tek bir işletme yada bağlı işletmelerce üretildiği fikrini verebilir. Huzurdaki olayda da kriter “ticari kaynak”dır, değişmez.

TTB’ye göre; Genel Mahkeme, 35. Sınıfta satış hizmetleri dışındaki hizmetler ve 38.sınıftaki hizmetler için, Darjeeling kelimesinin yarattığı kalite algısının davalı markasına transfer edilemeyeceği ve bu hizmetler için davalının haksız yararlanma içinde olmayacağı yönünde karar verirken hatalı davranmıştır.

Mengozzi’ye göre; TTB bunu sadece bir iddia olarak ileri sürmektedir, ancak Genel Mahkeme’nin değerlendirilmesinde nerede hukuki hata yapıldığını açıklamamakta ya da bu konuda kendisini destekleyen bir delil sunmamaktadır.

Neticeten Mengozzi’ye göre; ABAD, tarafların tüm temyiz ve karşı temyiz taleplerini reddetmelidir.

20 Eylül 2017 tarihli kararıyla ABAD tarafların tüm temyiz taleplerini reddeder.

http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf?text=&docid=191226&doclang=EN

 

Özlem FÜTMAN

Avukat

ofutman@gmail.com

Kasım 2017

Bir Cevap Yazın